Karabala

Başlatan yalcinerol345, 11 Kasım, 2015, 18:11:38

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

yalcinerol345

Biri 2.cildin HC basılıp basılmayacağını söyleyebilir mi?

shiroyasha

Alıntı yapılan: yalcinerol345 - 06 Nisan, 2017, 17:39:06
Biri 2.cildin HC basılıp basılmayacağını söyleyebilir mi?

Hikmet bey facebook ta basılacağını söylemişti ;) bende hc cildi bekliyorum :)

Mister NO

Alıntı yapılan: Mister NO - 31 Mart, 2017, 18:48:30
Karabala başlığı ile birleştirsek daha iyi olmaz mı?


Sayın yöneticinin dikkatine  ;)

Nightrain

Yayinevi neden değişmiş merak ettim.

Edit: forum çöküp duruyor. Mobilden giriyorum; ya beyaz ekran ya da siyah ekran geliyor. Bir şeyler yapın artık.
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

ferzan

    Karabala'nın ikinci albümünü az önce bitirebildim...Sıcağı sıcağına birşeyler yazayım istedim...

    Bir yıl kadar önce, ilk albüm çıktığında 2 sayfa evvelki uzunca yorumumu da paylaşayım bir kez daha...

    http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,10032.30.html

    İlk yorumumda da sık sık altına çizdiğim gibi, bu fazlasıyla aceleye gelmiş; metinleri ortalamanın altında, çizimleri ise ortalamanın çok üstünde olan birinci kitabın ardından Karabala'ya yönelik en ufak bir merak, heyecan yahut yenilik beklentisi kalmamıştı içimde...Adetim olduğu üzere çıktıkça almaya devam edeceğim ama favorim olmayacak kitaplar arasındaydı...Buna rağmen ikinci kitap dün elime geçince fikirlerimde değişiklikler oldu...

    Herşeyden önce, ilk kitabın aceleye gelişi ve hamlığı ikinci kitapta yok...Herşeyiyle rayına girmiş, ilkinden çok daha doygun ve nitelikli bir kitapla karşı karşıya kaldım...Baskı da, edisyon da, görsel sunum da harika...Üstelik ilk kitabın aksine, Karabala'yı bir çizgi roman kahramanı olarak bu kitapta benimseyebildim, son derece özgün bulabildim ve seyrederken zevk aldım...Bu kitapla Karabala kesinlikle özgün bir figür haline geldi ama yalnızca görselde...İşin yazınsal boyutunda maalesef fazla bir değişiklik olmadığını da üzülerek farkettim...

    Seriyal bir anlatı olduğu için ve bu anlatının henüz ikinci ayağında olduğumuz için, kurguya yönelilk herhangi bir olumsuzluk söz konusu bile olamaz...Her kitapta açılıp daha da rayına oturacağı için, son kitap da yayınlanıp bir bütün olduğu takdirde büyük ihtimalle takdire şayan bir kurguyu övüyor olacağız...Ne var ki detaya indiğimizde bazı şeyler elimizde kalmaya devam ediyor ilk kitapta olduğu gibi...

    Kadim bir çağda, kadim bir coğrafyada geçen hikayede yine cayır cayır günümüz ağzı, bazı emanet yerli dizilerdeki gibi yapmacık diyaloglar, karakterin bir kitap önce çizdiği atmosfere uymayan, sanki bambaşka bir karaktere geçmişiz gibi değişkenlik gösteren ve dolayısıyla da görseli harici yazınsal kısımda karakter hakkında ikna olamamamızı sağlayan haller ve saire ile metinler gene yaya kalıyor...Okurken çizgilerin ve renklerin oluşturduğu o güzel atmosfere ihanet etmeye devam ediyor yazılar...''Misafir'', ''Vaaaay'', ''Gönül sızısı'' gibi bizi gene M.S. 2000'lere getiren sözcükler ilk kitaptaki kadar olmasa da gene var...Diğer yandan, kurgu içerisinde tamamlayıcı bir unsur olması gerekirken, sırf uygulamada izlenen yol dolayısıyla gerekliyken fuzuliymiş gibi duran bazı diyaloglar gene alttan alta eserin seyrini parazitli hale getiriyor...Bir kitap önce burnunu ve dişlerini kırdığı karakter ile prensin kötülüklerini vurgulamak adına yapılan görsel ve yazınsal anlatım olsun, Karabala'dan sevdiği kızla bir alakası olmamasını dileyen akranı ile Karabala arasında geçen diyaloğun hamlığı olsun, eşcinsel karakter Algan'ın babasına yakalanıp da sonrasında olanlar beraberinde geçmişinin oturtulmaya çalışıldığı zayıf temel olsun, Mar Han'ın kızı ve eşcinsel oğlu bakımından fikrinden caymasına sebep olan olaydaki bir hakana (hem de çok kötü ve zeki bir hakana) yakışmayacak denli çark edişi olsun, okurken hep battı...Bu sahnelerdeki diyaloglar daha güzel ve daha inandırıcı yazılabilirdi...Sadece bu sahneler değil, kitabın geneline de hakim olan, birkaç sene önce Kudret Sabancı'nın berbat Karaoğlan filmindekine benzeyen yahut 2000'lerin başlarında Kaan Urgancıoğlu ve Özlem Tekin gibi isimlerin yer aldığı vasat Karaoğlan dizisindeki gibi başarısız metinler, beylik cümleler ve saireler ciddiyeti ve kadim atmosferi baltalamaya devam etti...

    Kitap, sevgi teması üzerine kurulu...Son bir yıl içerisinde gerçekleşen bazı güncel olaylara da gerek kullandığı sahneler, gerek de satır arasında vurguladıklarıyla göndermeler yapması, bilhassa çocuklar üzerinden sevgi teması üzerine gitmesi gayet hoştu...Buna rağmen yukarıda belirttiğim sebeplerden ötürü bu güzelim tema ve temele oturtma hadisesi de az daha güme gidiyormuş, kısmen kendini kurtarabilmiş yapmacık konuşmalardan...

    İşin yazınsal kısmını saymazsak, görsel sunum kısmında ilkinden kat be kat güzel bir albüm olmuş mu?..Kesinlikle olmuş...Üreticisinin eli daha da açılmış mı?..Kesinlikle açılmış...Kütür kütür bir albüm olmuş...Bence ilk kitap da baskısı tükendiği takdirde bu ikinci kitabın sunumuna uyacak şekilde kapak görselinden itibaren yeniden bir basımı hakediyor ileride...

    Şimdi başka bir konuya geçmek istiyorum yine ikinci kitapla ilgili...

    Eski Türkler'den yola çıkılmış (zira doğrudan kullanılmıyor, malum işin içine net bir milliyet katılmaktan kaçınılıyor) bir üretimin ikinci kısmı da bittikten sonra üçüncü albümden sayfa eskizlerinin yer aldığı bir kısma geçiyoruz ve ''Fragman'' tabiriyle karşılaşıyoruz...''Nogay Çayı'', ''Ardıç Ağacı'' ve ''Buhsum'' gibi eserde geçen bazı özgün kelimelerinin dipnotlarından sonra ''Fragman'' kelimesiyle bir kez daha binlerce yıl ileriye sıçrayıp günümüze geliveriyoruz...Oysa ''Önizleme'' de gayet yakışırdı, hatta ses olarak daha da güzel dururdu...

    Bunun haricinde ben albümün sonunda yer alan, işlenen hikayeden kesinlikle daha ön plana çıkıyormuş gibi duran sonu gelmez övgülerin 15 sayfaya yakın yer kaplamasını da ayrıca yadırgadım...İlk albümde vardı böyle şeyler, üreticisi 35 sene sonra geri dönmüştü ve evet, bu bir meseleydi...''Cumhuriyet tarihinden bu yana eşi benzeri görülmemiş'' tarzında ukala ve son derece haksız bir tabire rağmen (bknz. önceki yorumumda bunu da masaya detaylıca yatırmıştım) kitabın övgülere ayrılan kısmı kesinlikle rahatsızlık vermediği gibi keyif de veriyordu ama ikinci kitapta da daha coşkulu bir şekilde daha fazla sayfanın buna ayrılması, bir okur olarak beni biraz düşündürdü...

    Kim, neler demiş, falanca nasıl beğenmiş, filanca nasıl göklere çıkarmış, hangi ustalar hangi açılardan ele alıp takdir etmişler, ne kadar da mükemmelmiş, eşi benzeri yokmuş, başlı başına bir meseleymiş ve saire ile dolu 14 sayfanın ardından ister istemez insan düşünüyor...Üreticisi gerekli motivasyonu sağlayamadı da halen pohpohlanmaya mı ihtiyaç duyuyor, yoksa yazınsal açıdan üretimin bazı zayıflıklarının farkında da peşin olarak bunlara yer verip de ''Bakın, bu işin erbapları bile böyle överken size laf düşmez..'' gibilerinden bir tavrı peşinen mi vermeye çalışıyor, anlayabilmiş değilim...Zaten duyduğum kadarıyla hikaye konusunda ağzını es kaza açma gafletinde bulunan oldu mu, sosyal medya üzerinden Karabala'nın üretilmesine ve çizerinin yıllar sonra dönmesine vesile olan bir grup tarafından taşa tutuluyormuş...Karabala'yı üreticisinden bile daha fazla sahiplenen ve en küçük bir eleştiriye dahi tahammülü olmayan birileri var zannedersem...Burayı okuyorlarsa onlara da selam ederim ve hem Karabala' yı, hem de bir sanatçı olarak Hikmet Yamansavaşçılar'ı daha fazla serbest bırakmalarını dilerim...Eser ve sanatçı, tevazuyla yükselir...Alkışını da başarısı ölçüsünde alır...Eleştiriyi men etmek, eser sahibinin sonuna giden bunalımlı iç yolculuğuna tuz biber olur ancak...Güzel bir eserin de ilerleyişine balta vurarak vaktinden çok önce sahneden ayrılmasına sebebiyet verecek bir hayal kırıklığına uzanabilir... 

    İlk kitabın aksine, Karabala'yı takibim meraklı bir hal alacak ve bir sonraki kitaptan daha da ümitli olacağım ikinci kitap sayesinde...Bu yazınsal yönü ham, görsel kısmı ise muhteşem olan eseri takibe devam edeceğim sırf Hikmet Yamansavaşçılar'ın paslanmayan incelikli ve güzel bileği hatırına...Karabala'nın sonraki albümünden bir okur olarak en büyük beklentim ise daha nitelikli metinler okumak ve övgülere ayrılacak kısma verilen enerjinin yazınsal dile ve dilin inandırıcılığına kanalize edilmesinden ibaret olacak...Ucuz diyaloglara ve yersiz irdelemelere kurban gitmemesi gereken bir bilek ve emek var ortada...Aksi takdirde koca bir savaşçının sinek ısırığından enfeksiyon kapıp da en büyük savaşını veremeden ölmesi kadar nafile bir durum çıkacak ortaya...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

İlhan Yılmaz

Doyurucu ve bir o kadar objektif kritik için teşekkürler Dorukhan... Eseri her yönüyle ve sanatçının hakkını teslim ederek değerlendirmişsin.

nicholaihel

Alıntı yapılan: shiroyasha - 06 Nisan, 2017, 21:05:51
Hikmet bey facebook ta basılacağını söylemişti ;) bende hc cildi bekliyorum :)

Ciltli baskı ile ilgili net bilgi gelse de ona göre alsak ya da beklesek...

Barış

yakın zamanda almayı düşünüyorum , okuduktan sonra buraya yazarım  ;D

memospinoz



''YAŞAM SEVMEKTİR''

Sevdiği kızı ve annesini korumak için, imparatorun büyük gücüne tek başına karşı koyan genç bir delikanlının inanılmaz öyküsü.

Günümüzden binlerce yıl öncesinden, yüreği sevgi dolu delikanlı, acımasızlığın hüküm sürdüğü vahşi çağlarda tek başına bunu başarabilecek mi? Sevginin gücü tüm kötülükleri yenmeye yeterli olacak mı?

Benzeri yapılmamış olağanüstü bir hikaye ve sıra dışı çizgiler eşliğinde bir çizgi roman şaheseri.

(Tanıtım Bülteninden)

Boyut: 21x28.3 cm
Sayfa Sayısı: 104
Etiket Fiyatı: 32 TL
Etiket Fiyatı (Ciltli): 39 TL

memospinoz

Ciltli versiyonun çıkış tarihi 21/04/2017 ve kapak aynı olarak gözüküyor. Etiket fiyatı 39 TL.

SeSSe

Ciltli kitaba baktım  bütün sitelerde sayfa sayısı 503 yazıyor yanlışlıkmı var sanırım bilgisi olan varmı

memospinoz

Alıntı yapılan: canmeymancan - 14 Nisan, 2017, 17:49:11
Ciltli kitaba baktım  bütün sitelerde sayfa sayısı 503 yazıyor yanlışlıkmı var sanırım bilgisi olan varmı

Yanlış yazılmış, 104 sayfa yani ciltsiziyle aynı.

hym

Merhaba Sevgili Ferzan,
KARABALA ile ilgili yazını büyük bir dikkatle  defalarca okudum. Öncelikle sana çok teşekkür etmek istiyorum. Çünkü bu güne kadar yazılan en iyi, en eleştirel ve belki de en yapıcı yazından dolayı. KARABALA'yı büyük bir titizlikle okuduğunu yazının her satırında hissettim. 1. Albüm hakkında yazdıklarını da  yeni okudum. Keşke daha önce okusaydım. Değerlendirmelerini dikkate alırdım. Eleştirilerinin çoğuna katılıyorum ve inan bütün yazdıkların 3. kitap için bana bir ışık ve rehber olacak emin ol. Bu derece kapsamlı yazın için sana tekrar teşekkür ederken, saygı ve sevgilerimle...
Hikmet YAMANSAVAŞÇILAR

afacanx

Hikmet Yamansavaşçılar'ın yazıp çizdiği Karabala'nın ikinci sayısı çıktı! 104 sayfalık cilt formatında yayınlanan eserin 78 sayfası dolu dolu çizgi romandan oluşuyor. Geri kalan kısımları da Hikmet Yamansavaşçılar'ın Suat Yalaz, Abdullah Turhan gibi ustalarla görüşmesi: Ümit Kireçci, Hüsnü Çoruk, Halil Gürdal Gürak, Özgür Ateş gibi sanatçı ve eleştirmenlerinin yorumlarını içeriyor. Bunun yanı sıra senaryo metni, eskizler ve tamamlanmış sayfalardan oluşan bir takım açıklamalar mevcut.

Bilirsiniz bazı filmlerde fragmanda gösterilen sahnelerin filmin içinde yer almadığını görürüz. Karabala'da da buna benzer bir durum söz konusu. Bir önceki ciltte fragman olarak gösterilen Karabala'nın annesinin tutsak edildiği panellere bu ciltte rastlamadım. Sanatçı, senaryoyu baştan yazmış ya da esas oğlanın annesinin çıplak olarak işkence ve teşhir edildiği sahneleri çizgi romanın içerisine koymayı tercih etmemiş olabilir.

Eserin içerisinde daha yalın bir sanatçı duyarlılığı var: "İnsanlığın kıyıya vurdu an" olarak bilinen, iç ve dış basında kendine yer bulan Suriyeli mülteci Aylan Bebek'in minik bedeninin yüz üstü yattığı, hafızalarımızdan silinmeyecek sahneye bir gönderme yapılmış. Tamamen iyi vakit geçirmek için aldığım çizgi romanın daha ilk sayfalarında hayatın gerçeği yüzüme vuruldu. Bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum.

İncelememize başlayalım (spoiler içerir);

Görsellik:

İlk sayıya kıyasla, görsel ve baskı kalitesi açısından büyük gelişmeler olmuş. Çizimler incelendiğinde, her bir karenin usta bir kalemin eliyle özenilerek resmedildiği açıkça belli oluyor. Renkler de keza böyle. Öte yandan başarılı bir sinema filminde olduğu gibi geniş açılar, dar açılar yakın ve uzak planlar, yani "sinematografi" senaryonun dinamiklerine uygun olarak kullanmış. Görsellikteki bu başarı kitabın diğer serilerini alıp okumak için en büyük nedenlerden birisi.

Şimdi, senaryoların olmazsa olmaz unsuları açısından değerlendirmesini yapalım:

Karakterler:

Bu bölüm daha çok Mar-Han'ın ailesi üzerine yoğunlaşmış. Mar-Han'ın küçük oğlunun eşcinsel olduğunu ve babası ile ağabeylerinden nefret ettiğini biliyoruz. Mar-Han'ın tek kızı ise bu kardeşini çok seviyor. Bu ikisi ailenin içindeki iyi karakterler. Mar-Han'ın kızına düşkün olduğunu geçen sayıdan öğrenmiştik.

Mar-Han'ın geçen bölüm esas kız tarafından böğrü deşilerek yaralanan büyük oğlunundan nefret eden hamile karısı ve onu çok seven bir oğlu olduğunu öğreniyoruz. Bu kötü karakterin hayatında yaptığı tek güzel şeyin çocuğuna iyi babalık yapması olduğu anlaşılıyor. İşte her zaman görmek istediğim bir durum. Ucuz eserlerde karakterler ya siyah ya da beyazdır. Daha özgün eserlerde ise karakterler gerçek hayatta olduğu gibi griye kaymaya başlar.

Mar-Han'ın ortanca oğlu ve komutanı ellerindeki ordu ile Karabala'yı oba oba arıyorlar. Yerini söylemeyen oba sakinlerinin ileri gelenlerini ise kılıçtan geçiriliyor.

Esas oğlanımız Karabala'ya bu kadar güzel kılıç kullanmayı ve belli başlı erdemleri  kılıç ustasının öğretmiş olduğunu öğreniyoruz.

Karabala tarafından kurtarılan esas kız ve kardeşi ise bu bölümde hemen hemen hiçbir şey yapmıyorlar.

İlk sayıda tanıdığımız Karabala'ya aşık olan kıza amiyane tabir ile yazan tek gözü kör ve çirkin adamın aslında Karabala'nın can dostu olduğunu öğreniyoruz.



Hikaye:

Geçen bölümün serimi niteliğinde olan hikaye hakkında özetle şu yorumu yapabilirim: İlk sayıda karakterlerle tanışmıştık, bu sayıda ise karakterleri tanımaya başlıyoruz.

Konu yavaş ilerliyor, hatta çok fazla gelişim göstermiyor diyebilirim. Ancak Karabala'nın daha çok karakterlere odaklanan bir kurgusu olduğu belli oluyor. Ben şahsen başarılı buldum. Bu hikayede tanıdığımız karakterlerin karşılaştıklarında neler yaşanacağını merak ediyorum. İyi bir eserde de böyle olması gerekiyor öyle değil mi?



Dil/Diyaloglar:

Şimdi elimizdeki eserin en fazla aksadığı noktaya geldik. Diyaloglar maalesef eserin diğer yönlerdeki kalitesini yansıtmıyor. Tüm kurgusal eserlerde "söyleme göster" ilkesi söz konusudur. Buna kötü örnek olarak "Yıldız Savaşları Bölüm 3: Sith'in İntikamı" filmindeki diyalogları gösterebiliriz. Burada kalbi kırılan bir karakter alenen "Kalbimi kırıyorsun" der. Oysa olması gereken şey onun kalbinin kırıldığını bizim hissetmemizdir.

Bu aksaklıklar Karabala için de geçerli. Örneğin bir dostunuz sizden bir şey istese, "biliyorsun seninle birlikte büyüdük, can dostum söyle senin için her şeyi yapayım" demezsiniz, gerçekçi olmaz. Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün. Bu güzel eser Flash TV ekranların yayınlanan "Gerçek Kesit" dizisinden çok daha iyi  diyalogları hak ediyor.

Sonuç:

Hikmet Yamansavaşçılar'ın çizimleri şahane, kendisi öyküyü, karakterleri çok güzel kurgulamış, ne var ki diyaloglarda bocalamış. Diyalog yazarken güvendiği birilerinden destek alsın yeter. Yeter ki bizi bu güzel eserlerden mahrum bırakmasın.


caretta

Memospinoz dostum Karabala 2'nin hardcoveri çıktı mı?