Yabani Dergi

Başlatan devrimk, 07 Ocak, 2016, 10:08:33

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ralph

Çizgi roman sektörüne büyük katkı yapacağı kanaatindeyim. İçeriği de dolu doludur eminim. Fiyatı da çok uygun. Kaçmaz.

devrimk

Teşekkürler.
Tabii başvurun, hikaye, çizim, çizgi roman kabul ediyoruz. Ayrıntılar facebook sayfamızda mevcut.

pizagor

Daha bir saat olmadı, iş dönüşü gazete bayisinde görünce hemen aldım dergiyi, hızlıca da tükettim. Teması gereği bir miktar karanlık renklendirilmiş bazı öyküler ve maalesef baskı bunların hakkını verememiş. Özellikle Voyvoda'nın Askerleri panelleri kara-gri dikdörtgenler içerisinde belli belirsiz karakterler şeklinde. Bendeki kopyaya özgü bir durum mu, onu kontrol edeceğim. Hepsi böyleyse matbaayı değiştirmekte fayda var.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


devrimk

Alıntı yapılan: pizagor - 26 Mayıs, 2016, 20:53:06
Daha bir saat olmadı, iş dönüşü gazete bayisinde görünce hemen aldım dergiyi, hızlıca da tükettim. Teması gereği bir miktar karanlık renklendirilmiş bazı öyküler ve maalesef baskı bunların hakkını verememiş. Özellikle Voyvoda'nın Askerleri panelleri kara-gri dikdörtgenler içerisinde belli belirsiz karakterler şeklinde. Bendeki kopyaya özgü bir durum mu, onu kontrol edeceğim. Hepsi böyleyse matbaayı değiştirmekte fayda var.

Biraz bizim tecrübesizliğimiz oldu, koyuluk konusunu 2. sayıya çözeceğiz umuyorum. Görünür yere koymuşlar demek, iyi o zaman.

devrimk

Erlangen çizgi roman festivalindeyim. Burada gerçekleştirdiğimiz sergiden ve festivalden fotoğrafları sayfamdan paylaşıyorum.
https://www.facebook.com/devrim.kunter/media_set?set=a.10153829060158702.1073741846.715378701&type=3

devrimk



Gazete bayiilerinde bulamıyorsanız bağlantıdaki dosyadan size yakın "Yabani" satan yerlere bakabilirsiniz.
Yabani dağıtım listesi
Haziran'dan itibaren kitabevleri ve süpermarketlerde.

Ahmet Oktay

Bugün büfede görüp aldım, okuyabilirsem yarın okumayı planlıyorum. Okuduktan sonra yine yorum yaparım.

kedidiro

   Hafta sonu aldım ve alıralmaz okudum. Ardından yazacaktım ama düşüncelerim biraz demlensin diye bekledim. Renklerin koyuluğu meselesi söylendi ve cevaplandı zaten geçiyorum. Tek sayılık maceralar çizmek daha zor anladığım kadarıyla. O hikayelerde belirgin bir deli gücük havası sezdim. Bu kötü mü? Kesinlikle hayır. Açıkcası yerli çizgi romanda korku öğesi olacaksa bu toprağın korkularının anlatılmasını tercih ederim zaten. Çizgiler hakkında yorum yapmak haddime düşmez ama ilk sayı itibarıyla ben öyküleri çizgi romanlardan daha çok sevdim. Son olarak yabani'nin çok başarılı bir çıkış yapıp sürekli aynı seviyeyi tutturabilir mi duygusuyla karşılaşmaktansa elimdeki "ya güzel de tam olmamış sanki' ilk sayısını tercih ederim. Farklı bir kulvarda koşan 221B dergisinin ilk sayısından bu güne ulaştığı ve daha da iyi olacağına inandığım performansını yabani dergi için de diliyorum. Önemli bir bosluğu dolduracağına inanıyorum. Okuru, hakkında yazarı, konuşuru bol olsun. İlk sayı için notum kanaat kullanarak 5/10

ferzan

    Teknik açıdan bakmak gerekirse, şu ana dek çalışmaları hiç saman kağıtta yayınlanmamış, nispeten daha kaliteli kağıtlarda görücüye çıkmış ve bunun verdiği güvenle renkte sanatsal açıdan kısıtlanmamış üretimlerin saman kağıtta tepetaklak olması bir dezavantaj olmuş...Ekip de ilk kez bu kağıdı kullandığı için, öngörülememesi gayet doğal ama içerikte ciddi ciddi görsel ve nitelik kaybına sebep olmuş...Bazı çalışmaların çizgi ve renkleri, dijital önizleme hallerine kıyasla yer yer heba olmuş...Uzun yıllardır saman kağıda üretenler, bu tehlikeyi iyi bildikleri için renklendirme yaparken buna göre önlemini almıştır hep...Zaten bu çalışmaların çoğu çizgi ağırlıklı ve düz boyama olduğu için (Lombak, Penguen, Uykusuz, Kara Karga vs.) o kadar da sırıtmaz ama Yabani'deki gibi üç boyutlu renk ve karanlık atmosferde işlenen çalışmalar için gerçekten üzücü bir durum olmuş...Bir deneme baskısı alma şansı var mıydı acaba diye merak etmeden duramadım...Öte yandan 2000'lerin son dönem Alfa Conan'larından bu yana benzer bir basıma rastlamamıştım...Saman kağıdın bir tık üzeri olsa olurmuş...5 TL yerine 10 TL'yi seve seve verirdim şahsen...Bazı işler de basım azizliğine uğramamış olurdu...

    Bunun haricinde dergi hakkında zaten dijital önizlemeleri görünce fikir sahibi olmuştum ama elime alınca da pek bir değişme olmadı düşüncelerimde...Net bir konsept ve atmosfer göremedim...Bir grup birbirinden yetenekli çizerin, korku, bilim-kurgu ve fantastik temalı kısa ya da uzun üretimlerini bir araya getirdiği fanzinden hallice, mezuniyet sergisi tadında bir iş olmuş...Çizimleri incelememe rağmen çizimlerin metinlerini okumama konusunda son ana kadar direndim diyebilirim...Çizgi romanlar, kendini hemen okutturmadı bana...Biraz durup düşünüp öyle okuyabildim...Yanlış anlaşılmasın, her çizeri ve her işi kaliteli buldum...Aksi takdirde uzun uzun gömerdim ki bilirsiniz, gömücüyümdür eleştiri konusunda...Yabani Dergi'de ise çizerlerinden ve üretimlerinden yana görsel açıdan en ufak bir sıkıntım olmadı ama iyi bir çizgi roman, sadece iyi görseller ve iyi metinlerden oluşmuyor...Çizgi romanı okutan, tanımsız bir his var ve üreticiler genelde çizgiyi halledince çizgi romanı olmuş sanıyorlar Türkiye'de...Yabani'deki birbirinden usta çizgi ve renklerin, ne yazık ki bu histen yoksun olduğunu düşünüyorum...Mükemmel bir beden yaratılmış ama ruhu üflenmemiş gibi...Çizgi roman için ruh esastır oysa, ruhsuz beden kabuktan başka bir şey değildir...Çizgi hallolur, metin hallolur ama ruh çok ayrı birşeydir...Sanırım bu yüzden son ana kadar okumak istemedim ama uzun uzun baskıda şişmiş görsellerine baktım, sayfaları tekrar tekrar çevirdim...Ama bir türlü okuma isteğim gelmedi...

    Bence ülke olarak çizer sıkıntımız yok...Çizgi romanı çizgi roman yapan, çizgi ve metinden de öte şeyler var ve artık ''Bakın, biz de batılılar gibi çizebiliyoruz, Amerikalı'dan farkımız yok...'' hevesimizi aşıp özgün bir oluşum için çizgi romanın ruh matematiğine ve hissiyatına kafa yormalıyız diye düşünüyorum...Aksi takdirde ortaya çıkan işler Heavy Metal/A Suivre/Cimoc referanslı, Image/Vertigo referanslı, Frankofon/Fumetti referanslı ardıl işler olmaktan öteye gidemeyecek...Bu son paragrafta yazdıklarım Yabani için değil, son yıllardaki genel yerli üretimler için...Bana özgün gelen ve gerçekten kanımı kaynatan üretim yok denecek kadar az...

    Herşey bir yana, Yabani'de daha önce bariz bir şekilde görücüye çıkmamış isimler var ve şahsen bu isimleri süreç içerisinde ilgiyle takip edeceğim...Genel atmosfer harici bir okur olarak yapabileceğim yegane eleştiri, kağıt kalitesine uygun görsel uygulama ya da görsel kalitesine uygun kağıt seçimi diyebilirim...İşleri dijital önizlemelerindeki kadar kaliteli görmek istiyorum...Umarım sonraki sayılarda böyle bir durum bir daha yaşanmaz...İnsanın beğeneceği varsa da iki kere sorgulatıyor bu basım azizliği...

     Son 15 yılda çıkan çizgi roman dergileri (Lombak, Strip, Resimli Roman, Kazandibi, Tam Macera, Hipnoz, Otlak, Hortlak, vs.) ile değerlendirmek gerekirse, Yabani Dergi şimdilik aralarında en az dikkat çekeni ve genel atmosfer olarak en sesi kısık olanı gibi görünüyor ilk sayı itibariyle...Ama dediğim gibi, sürecini ve ilerleyişini izlemeye devam edeceğim...Şans verilmeyi sonuna kadar hakediyor...Aylık dergi olayı her babayiğidin harcı değil ve Yabani bu konuda cesurca elini taşın altına sokuyor...Hepsinin ellerine, emeklerine sağlık diyorum...Her sayının bir öncekini katlayacağına eminim...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

cemilngn

Samsun D&R'da görünce aldım. Fiyat uygun ama herkes söylemiş baskıda renkler çok kötü. Bazı sayfalarda ne çizim ne de yazı seçilemiyor. Hikayeleri ve çizimleri genel olarak beğendim. Bundan sonraki sayılarını da alırım ama o baskı kalitesiyle nasıl olacak bilemiyorum.

nikopol

Bu detayli yorumlar icin tesekkurler. Benim gibi dergiye hemen ulasma imkani olmayanlar icin cok makbule geciyor. Saman kagida ve 5 TL'ye basilmasi cok iyi; normalde cizgi romana ulasmakta zorluk yasayacak kesimlerle de bulusabilir boylece. Teknik problemleri bir sonraki sayida asarlar umarim.

Sakızlı Ohannes Paşa

Baskı sorunlarından bahsetmeye gerek yok. Arkadaşlar yeterince bahsetmiş. İçeriği ise maalesef zayıf buldum. Açıkçası 7-8 sayfalık kısa hikayelerdense biraz uzun soluklu hikayeleri tercih ederim. Bu şekilde bir şeyler eksikmiş tadı alıyorum. Bu nedenle ilk sayıda en beğendiğim hikaye Devrim Kunter'in Kralına İsyanı oldu. Arkasındansa Şeytan'ın Gölgesi geliyor zaten. Çünkü bu hikayeler beni merakta bıraktı. Devamını görme isteği uyandırdı.

Çizgi romanda sayfalar panellerle sınırlıdır. Hatta bu panellere eklenecek diyaloglar da sınırlıdır. 7-8 sayfa yazar ve çizerin hareket alanını daraltır. Bunlar mevcut bir evrenin parçası olan hikayeler olsa sorun teşkil etmez. Ama bağımsız olarak kendi başlarına bir şey sunmak isterlerse yazar ve çizerin kalitesinden bağımsız olarak ortaya sığ bir ürün çıkması kaçınılmaz olacaktır. İlk sayıda en sığ bulduğum hikaye de bu kapsamda Voyvoda'nın Askerleri oldu. Kazıklı Voyvoda olarak bilinen Vlad Tepes'in Kont Dracula'nun yaratılmasında esas alınan kişi olduğu ve hayatından son derece ilgi çekici hikayelerin çıkarılabileceği düşünüldüğünde, özünde hiçbir şey anlatmayan bir hikaye ister istemez hayalkırıklığı yaratıyor.

Dergi'nin 5 liralık fiyatı çok uygun. Çok kişiye ulaşacaktır. Zaten ekip de özellikle internet aleminde reklamını yapmak için çok çaba sarfediyor. Alakalı alakasız çok yerde karşıma çıktı derginin reklamı. Çabaları takdire şayan.

İlk sayı bekleneni veremese de ileride daha oturaklı olacağına eminim.

1. sayı: 4/10

maeglin

İkinci sayıyı alıp bir çırpıda okudum, ilk sayıya oranla hem baskı hem de içerik çok daha hoş geldi. Bu arada Kralına İsyan nasıl bir yükselişe geçti öyle, aylık periyottan çıkıp haftalık mı olsa o :D

Mrtekin

Hazır bayram tatilinde iken; Yabani 1 ve 2 ye de hızlıca bir göz attım.

1 deki "Şeytanın Gölgesi" (2 de de devam ediyor.), "Voyvoda'nın Askerleri" (konu başladığı yerde bitti :)) ve kısa hikaye olarak "Bebek Fabrikası" güzel.

2 de de "Keşif" ve hikaye olarak "Açık Artırma'yı" da baya başarılı buldum.

Ama tabi serinin kare ası ise; Devrim Bey tarafından yazılan ve çizilen, uzun soluklu seri "Kralına İsyan". Burada çok spoiler vermeyim; ama; oluşturulan ambiyans ve karakterler, benim baya hoşuma gitti.

Ezcümle; aylık 5 tl nin hakkını bence fazlası ile veriyor. Şahsen okumaya başladımda hiçbir beklentim yoktu; sırf destek için almıştım ama okura hitap eden tarzlar fazlası ile geniş tutulduğu için (scifi, fantastik, korku) benim hoşuma giden alt janrlar da yakaladığım bazı küçük ayrıntılar bile (Örn; Pir Ece'nin boynundaki muska) beni fazlası ile mutlu etmeye yetti.

Ezcümle; bana göre başarılı bir çr dergisi olmuş; giderek vites artıracağını da tahmin edebiliyorum. Devrim Kunter'i kutlarım. Kralına İsyan'a biraz daha eğilir; üzerinde uğraşır ise; aynen bir "Seyfettin Efendi" kumaşı da görüyorum; dilerim; o da; ayrı bir çr kitabı olmaya da evrilir ileride...
They drew first blood...

ferzan

    İkinci sayıyı da bitirdim az evvel. Gerçekten söylenildiği gibi, baskı ve renklerin tonu sorunu tamamen ortadan kalkmış. Gerek bu, gerekse kapak görseli ve genel havası itibariyle çok berrak, insanın içini ferahlatan taze bir hava gelmiş dergiye. Sanırım başından beri olması gereken şey, bir sayı gecikmeyle de olsa gerçekleşmiş. Dergi, lâyık olduğu sunuma kavuşmuş. İnsan eline aldığında hoşuna gidiyor.

    Diğer yandan, öyküler yavanlığını koruyor. Hâlâ mış gibi, hâlâ bir parça emanet, hâlâ başlamadan çarçabuk bağlanan, kendini çok hızlı tüketen ve tüketirken de tat almayı engelleyen bir yaklaşımda seyrine devam ediyor.

    Kısa öykü yapmak, kısa çizgi roman kurguları oluşturmak, uzun hikâyeler yapmaktan daha zordur aslında. Belki aksi daha makul geliyordur insanlara ama bana göre kısa öykü daha zor, daha konsantre ve meşakatli bir olay. Herşeyden önce az sayfada doyurucu ve nokta atışı bir kurgu yapmak için, kısa öykü anlatım normlarında çok hesaplı bir giriş, gelişme ve sonuç örgüsü söz konusudur. Okuyucuyu beş dakikalığına da olsa dünyasına alıp, konseptini kabul ettirip sonra da okuyucuyu yolcu edebilmelidir. Bunun haricinde, bu yaklaşıma binaen teknik uygulamada da ayrıca bir özen ister. Kısa çizgi romanlarda sayfa panellemesi ve kurgusu, uzun metrajdaki kadar rahat ve serbest kullanılmamalıdır aslında. En az 8-9 panel, konsantre ve doyurucu bir öyküleme-anlatım, zaten kısa süreli o sayfalara konuk olan okuyucuyu da sayfalar üzerinde daha fazla oyalamak usüldendir aslında. Bu konuda Moebius 'ün, Enki Bilal 'in falan kısa hikâye yaklaşımları başlangıç için ders niteliğindedir. Bizden de örnek vermek gerekirse Kenan Yarar 'ın 10 sene önceki zamanları, Galip Tekin 'in 2000lerdeki haftalıklari, Ersin 'in Yeraltı Öyküleri iyi birer örnektir. Hatırlayan varsa bir de 3 sayılık Resimli Roman çıkmıştı 2004 sonlarında. Oradaki çoğu üretim de kısa hikayecilige güzel örneklerdendi.

    Yabani 'deki öykülerde ise senaryo kısmı bir yana, sayfa düzenlemeleri sanki 80-90 sayfalık uzun bir hikâyenin panellemesi kadar serbest. Sanki 22 sayfalık bir comics fasikülünde, 22 sayfada anlatılacak bir hikâye varmış hissiyle başlıyor ama 4 sayfa sonra öykü bitince ne oluyoruz dedirtiyor, öylece kalakaliyor insan. Dolayısıyla dergi genelindeki yegâne takıldıgım nokta bu oldu. Bunun harici çizgi roman yapabiliyor olmanın heyecanı hâlâ kendini gösteriyor. Çok güzel fikirler, geliştirilebileceği takdirde çok güzel öykü ve karakterlere vesile olabilecek konseptler daha olgunlaşmadan bir parça acemice işlenip başladığı gibi bitiyor. Bu sebeple öyküler doyurucu olmaktan çok uzak kalıyor. Sadece birbirinden güzel çizerlerimiz varmış diyoruz. Öykü amaç değil, araç oluyor. Çizerin kendini gösterme bahanesi oluyor. Oysa tam tersi olmalı diye düşünüyorum. Aksi takdirde Yabani, ilelebet destek olma amaçlı alınacak iyimser bir yayın olarak kalacak ki, bunun olmasını asla istemem.

    Tüm bunların haricinde, bu sayıda takıldığım ve aslında geçen sayıda da takılmış olduğumu farkettiğim yegâne teknik detay ise kaligrafi. Dergideki her sayfanın, her çizerin ayrı bir havası var ama kaligrafi stili bunu tamamen yok sayıyor. Karakteristik olmaktan uzak, son derece ideal ve alışılagelmiş bir font ve balonlama ile dergi içerisindeki her eser aynı ses tonuyla görücüye çıkmış gibi oluyor. Sanki bütün dergi aynı rengin tonlarıyla, monokrom misali sunuluyormus gibi. Yanlış anlaşılmasın, kaligrafiyi yapan kişinin ellerine sağlık. Belli ki bu işi biliyor. Yerleştirmede ve balon-kutu koordinasyonunda en ufak bir terslik göze batmıyor ama o balon ve kutuların içerisinde hep sınıra çok yakın yazılmış alelâde font, eserleri sıradan gösteriyor. Bunun harici her öykü, kendi tarzına uygun olarak ayrı ayrı kaligrafik işlemden geçirilip kendine has fontlar ile sunulmali diye düşünüyorum.

    Ha, aynı tip kaligrafi ne zaman giderdi? Eski Lombak ve Lemanyak zamanlarinda, hep aynı kişi yazardı balonları ama o doğal ve yer yer hatalı olan el yazısı, her eserin atmosferine uyum sağlar, asla hepsini birbirine yakın göstermezdi. Yabanî de ise bu yazı tipi doğrudan gözüme batıyor bu denli ideal oluşu yüzünden. Sanki dergide çizgi romanlar değil de yazı fontu sayesinde bir araya gelen çizgi romanlar varmış hissi uyandırıyor bende. Yanlış hatırlamıyorsam Seyrettin Efendi 'nin yazı fontu ve balon doldurma biçimi de buna benziyordu. Gene çok ideal bir font, gene balon ya da kutu sınırına aşırı yakın tutulmuş bir yazı yerleştirmesi durumu söz konusuydu. Daha evvel dediğim gibi, öykü, çizgi ve renk ne denli önemliyse kaligrafik yaklaşım da en az onlar kadar önemli bir unsur. Bir eseri şahken şahbaz da yapar, yerin dibine de sokar, yerin dibindekini alır göklere de çıkarır. Yabanî 'de herşeye eyvallah derim. Çizgilerle zaten hiç sorunum yok. Renkler de, baskı da canavar. Eee, öyküler de toparlayacak her geçen sayıda. Ama kaligrafi hiç de toparlayacak gibi durmuyor. Bir ezberin ve tekdüzeliğin ürünü gibi gözüken balonlama stilinin de ilerleyen sayılarda daha karakteristik ve daha kabının şeklini alan bir hâle gelmesi en büyük dileğim.

    Satışları iyi olsun ki çıkmaya devam etsin, çıksın ki çıktıkça kendini daha ileriye taşısın. Taşısın ki eser niteliği de katlanarak artsın ve tadından yenmez öyküler okuyalım. Bu sebeple her sayı almaya ve üzerime vazife olmasa da hislerimi olduğu gibi dile getirmeye devam edeceğim. Yabani 'ye bir garezim yok, tek derdim bu tarz yayınları hakettiği niteliklere ve estetiğe sahip vaziyette görebilmek. Çok daha fazlasına sahip bir ekipten, daha azını ve daha uslusunu, daha idealini görmek beni huysuz ediyor.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com