Çizgiroman Okumaya Nasil Basladik..

Başlatan darkwood, 28 Eylül, 2009, 12:39:01

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

darkwood

Çok çok uzun yillar önce, pire berberken, daha bilgisayar, internet, cep telefonun icat edilmedigi 1975-76 li yillarindayken,
büyük abilerimizin ellerinde sürekli elden ele dolasan kitaplar varmis.
Bu kitaplarin adi ÇIZGIROMAN mis içlerinde çesit çesit kahramanlar ve maceralar varmis.
Birde O zamanlar 7-8 yasinda bizim gibi merakli çocuklar varmis.
Su kitaplardan birine bir bakayim dedim, bakis o bakis yil 2009 hala elimden birakamadim. Keyifle okumaya devam ediyorum.
O zamanki klasik sinema önü kitap takaslari ile degisik çizgiromanlari okuma firsati buluyorduk. Bazen çeki yapar kitap alir veya satardik.
Bazi arkadaslarimizda kitaplarin üstüne para attirir, para hangi kitabin üzerinde kalirsa o kitabi verirdi. Gazete bayilerinin önünden her gün geçer yeni çizgiromanlar geldimi diye heyacanla incelerdik. Sifir kitaplari almakta her baba yigidin harci degildi. Fiyat olarak bayagi pahali idi. Kedi ciger misali disaridan kapaklarini inceler giderdik.
O zaman alip okuyamadigimiz kitaplarin acisini simdi çikarmaya çalisiyoruz.
Günümüzde dünyayi oturdugumuz yere sanal olarak getiren bilgisayar ve net sayesinde, çizgiromanlarda artik ayagimiza kadar geldi..
Türkiye ve bütün dünyadaki çizgiromanlari tanimak, paylasim yapmak, kitap almak satmak veya takas yapmak için internet gerçekten bir nimet. Ne mutlu bu güzellikler için neti kullanana ve bunlari tesvik edene..
Darkwood Sakinleri..

Lami Tiryaki

   
   
   1968 Ankara dogumluyum. 15 yil Urfa'da(o zamanlar Sanli degildi henüz), 9 yil Ankara'da yasadim. 1994'ten bu yana da Kocaeli'nde yasiyorum. Ülkemin her cografyasinda ömrümün bir parçasi yatiyor yani. Vatanseverligim Yüzbasi Volkan'dan, maceraperestligim En Kahraman Ridvan'dan, asaletim Kara Murat'tan, gözüpekligim Tarkan'dan gelir.

   9 yasinda çiçegi burnunda ilkokul 3. sinif ögrencisiyken, sinif arkadasim Abdullah Dag'in çantama koydugu bir adet Zagor cildi sayesinde, önce Tommiks-Teksas'la(yaa... Biz o zamanlar çizgi romanlari böyle isimlendiriyorduk) sonra Zagor ve ezeli düsmani Büyücü Kandraks'la tanistim. O gün bu gündür Kandraks'in geceleri penceremden beni gözledigini ve güzel Margie'yi günün birinde kurban edecegini söyleyerek sirittigina inanirim.

   Çocukluk yillarim boyunca Urfa'nin "iki film birden" oynatan sinemalarinin karsisinda Tommiks-Teksas tezgahi isletirken, bir yandan da "Milli Piyango'culuk" yaptim. Çekilis-ve tabii para-karsiligi insanlara hediyeler dagittim. Sonra büyüdüm, Orta Dogu Teknik Üniversitesi'ni bitirdim. Gordon'un Dale'sini, Zagor'un Frida'sini, Tommiks'in Suzi'sini hiç unutmadim. Çizgi romanlardan kurulu bir dünyayi, hayatimin her bir kösesine, zihnimin derinliklerine isledim. Onlar bensiz, ben onlarsiz olamadim. 2002-2004 yillari arasinda ülkenin güzide yayinevlerinden biri tarafindan yayini süren Zagor ve Martin Mystere çizgi romanlarinin dizi danismanligini ve sunus yazilarinin yazarligini yaptim. O yillarda Drunky Duck'in getirdigi Posta Kutusu mektuplarini ve Martin Mystere dizisinin Gizem Avcisi yazilarini yazip güzel günler yasadim. Sonra onlari birakip okuyucu olmanin keyfini sürmeye devam ettim. Bir daha yayinevlerine dizi danismanligi, editör falan filan olmamaya karar verdim. Ama virüs bulasmis bir kere, kurtulamiyor insan. Memlekette Tommiks-Teksas yayinlamaya cesaret eden her çilgin Türk hemen yanimda bitiveriyordu. "Lami, bu is sensiz olmaz" diye diye isin yayin boyutunda kalmami saglayan bir dolu can dostum oldu. Bir tek sartla bu ise gönüllü olarak devam ettim. Amatör ruhla çalisacagiz. Cafcafli yayinevleri havasinda olmayacagiz. Ne yaraticiligimizi kisitlayacagiz ne hevesimizi. Aramiza haramileri almayacagiz!

   Önce Ümit Kaptan geldi. Yaraticisi sevgili Hakan Karabey'le Ankara çetesinin eski mekani Anarres'te projeyi yaptik çattik hala yayindayiz. Ben projenin editoryal tarafindayken, Hakan ve Aykan Sever, mutfaginda çalistilar. Ne çikardiysak ortaya, gurur duyduk. Kolay degil, Yüzbasi Volkan'dan sonra yayinlanan ilk çagdas yerli ve süreli çizgi romanimiz ve hala bu ünvanini korumakta. Arkasindan Hipnoz geldi. Bir baska çizgi roman savasçisi Ilhan Yilmaz'in karma çizgi roman dergisi projesi Hipnoz'un editoryal tarafini severek üstlendim. Ülkemde çizgi romanin hem yayginlasmasi hem de elit bir kesimin zevki olmamasi yani "ucuzlamasi" için elimden ne geliyorsa yapiyorum.

   Çizgi romanlardan, bilim kurgu'dan, nostaljiden, tehlikeli kimyasallardan, çevre faaliyetlerinden, gezip görmeden ve tabii ki esimden kurulu muhtesem bir hayatim var. Yasamayi ve çizgi romanperver çilgin Türkleri çok seviyorum.

Selamlar
Lami

Alperen

Ilkokul birdeydim. Bir Savci cocugu yeni okuma yazma ogrenmis olan bana, futbol oynamaya giderken bir Geronimo cizgi romani emanet etti.

Ben de icine baktim, hem resim hem de yazi vardi. Yeni okuma ogrenmis bir cocuk icin inanilmazdi.
Daha sonra benden buyuk olan bu savci cocugu (ismi Hakan'di) bana pek cok cizgiroman okumaya verdi. Babasinin buyuk bir koleksiyonu vardi.

Renkli Karaoglan albumleri, ciltlenmis Superman, Kinova, Tommiks, Teksas, ve Yzb. Volkan albumleri. Wonderland'da gezinmek gibi bir seydi.
Sonra bayram paralarimla  Buffola Bill, Uzay Yolu, Rakar, Zagor almaya basladim. Orumcek adam, atlantis, Red Sonja, ve Conan ile duzenli cizgiroman toplamaya basladim.

Mahalle mahalle cizgiroman degismek icin gezmeye. Orta 2 de tesaduf eseri Hanac ile cizgiroman degisirken tanistik.
O zamandan (1986'dan) beri arkadasiz. Yasasin Cizgiroman Arkadasligi ! Kahrolsun okumamazlik. Nice okumali gunlere.

Note: Hanac, gumus yilimizda arkadasligimizin artik bana bir seri hediye edersin. Heheheheheh

ontario70

Benim çocuklugum Batman'da geçti. Ilkokul ikinci sinifta iken çarsiya gitmistik ablamla. Sene 1978. O zamanlar oralar çok güzeldi. Çarsida bir sekilde fiyati 3 Lira olan bir Mister No fasikülü satin aldim. Ama simdi hangi macerasi oldugunu hatirlamiyorum. Sonra Kizilmaske, Mandrake derken biraz biraz okumaya basladim. Ilerki yasantimda kazandigim okuma aliskanliginda çizgi romanlarin hele de Jerry Drake'in  (Mister No) payi çok büyük. Izmire gelince eski kitapçi Nevzati tanidik. Bütün biriktirdigmiz paralarla ondan çizgi roaman alirdik. Bazan bizi dükkana sokmazdi. Parayi verirdik. Içerden bir tane seçer getirirdi. Ne çikarsa bahtina artik. Bir zaman önce vefat ettigini ögrendim. Allaha rahmet eylesin.

hanac

Benim çocuklugum Almanyada geçti. 1971 Almanya dogumluyum.

Okumayi ögrendikten sonra orada yaygin olarak satilan Disney kitaplarini almaya basladim.

Ilkokul 3. sinifta iken istanbula tatile geldik, halamin oglu 1 torba dolusu çizgi roman verdi bana.

Almanyaya dönünce bu çr leri 1 yil boyunca 3 er 4 er defa okudum.

Her türlü çr den 1 er 2 ser sayi vardi.

Zagor, Mister No, Conan, Kizilmaske, Tommiks, Teksas vs.

Ertesi yil yine 1 torba dolusu aldim ayrica kendimde almaya baslamistim.

Halamin oglu çr okumayi birakti ve büyüdü.  :)

Ben ise her tatilde bulabildiklerimi almanyaya götürdüm, orada ise Asterix, Dörtgöz ve Dazlak, Tenten vs. satin aldim.

1985 yilinda kesin dönüs yaptik Tekirdaga, orada Resat (Alperen) ile tanistim.

Üniversiteye baslamamla birlikte 90 li yillarda çr piyasasi durdu ve bende yillarca ara verdim.

Sonra askerlik dönüsü 1997 de tekrar piyasada canlanma olmasi ile birlikte eski sevgilime geri döndüm.

Her türlü çizgi romani okurum ama favorim fumettidir.

hanac

Önemli bir konuyu yazmayi unutmusum.

Babam çizgi roman okumama asla kizmadi ve karismadi.

Harçliklarimi çr ye yatirdigimi biliyordu ama kendisi de okudugu için bir sey demezdi.

Bu bakimdan çok sansli idim.

Alperen

Benim babam da benim Conan ve Mister No'larimi okuyordu  :D.
Ben de harcliklarimi biriktirip satin aliyordum. Ne gunlerdi be.Bayilere gidip o hafta cikan Orumcek Adam, Silver Surfer, Conan ya da Mister No'yu satin alama zevki. Bekleme heyecani. Ben kaciyorum. Zagorlanicam biraz. Hosca kalin!

mzumrut

1960 Istanbul dogumluyum babam insaat isçisiydi ve asla anlamazdi top oynamami yada çizgi roman okumami, ona göre sadece ders çalismam gerekirdi. Ama komsumuzun oglunun daha o zaman da ciddi bir arsivi ve babasi tarafindan ciltlenmis (yada ciltlestirilmis) özellikle teksas tommiks seri çizgi romanlari vardi, ders çalisicagim o benden daha çaliskan diyerek onlarin evine gider çizgi romanlarini okurdum
saygilarimla

kahraman_hero

Ilk çizgi roman okudugum zamani hatirlamiyorum. Amma Bir ilkokul ögretmenin çoçugu olarak kardesimle ben, babamin ve diger ögretmenlerimizin bizlerden roman, öykü kitaplarini okumamizi ve bunlarin özetlerini, yorumlamamizi beklerken bu kitaplarin arasinda, yemek yerken dahi, çizgi roman okumanin zevkini simdi bile hiç bir seyde bulamiyorum.

pizagor

Çizgiroman ilk askimdi...

Tam hatirlayamiyorum, okula daha baslamamistim ya da okumayi yeni ögreniyordum, bir bayram ziyareti sirasinda amcam bana bir Asteriks albümü hediye etmisti. Ama ne Asteriks... Kervan Yayinlari'ndan çikan, Halit Kivanç'in çevirisini yaptigi, kalin kapakli, renkli, güzel mi güzel bir kitap. Tabi o zamanlar sadece kitap odakliyim. Isin Kervan Yayinlari kismiyla, Goscinny ile, Uderzo ile ilgilenmiyorum, çevirmen aslinda Halit Kivanç degilmis de ismini kullanmislar, yok yok oymus mevzulari umrumda degil. Varsa yoksa o yuvarlak, koca burunlu sevimli karakterler, Asteriks, o zamanki (ve hep hatirlamak istedigim) adiyla Hopdediks, Dertsiziks, Toptoriks, Hokus Pokus...

Amcam bana Asteriks vermeye devam etti, ben de bunlari biriktirmeye ve yanlarina yenilerini eklemeye. O günlerden fazla çizgiromanim kalmamistir ama o Asteriks'ler hala durur koleksiyonumda.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


s.b

Ben çr okumaya 9-10 yaslarinda, mahallemizin bakkali Mustafa Amcadan satin alarak basladim.
Malum o zamanlar bakkallar revaçtaydi. Eve ne lazimsa bakkala gidilirdi. Gazetelerin yaninda duran kapaginda kovboy resmi olan kitaplar dikkatimi çekerdi.
Bir gün utana sikila "Mustafa Amca sunlara bakabilir miyim" dedim. Henüz çr demesini bilmedigimden sunlar diyorum.
O da sagolsun "hangisini istiyorsan geç yanlarina bak" dedi. Bakis o bakis. Hala devam ediyorum bakmaya.
Rahmetli Anacigim çok kizardi bana. Ama Rahmetli Babamda hiç kizmazdi ve harçlik vermeye devam ederdi. Divanin altina içi çr dolu bavullari yerlestirirdim. Anacigim oralari temizlerken çok söylenirdi.
Adedini bilmiyorum ama, inanin çok fazla çr m vardi. Çogunu daha sonralari sobada yaktim. Bazilarini da isteyen arkadaslarima vermistim.
Tabi o çocukluk dönemimden sonra, çr tekrarlari, askerlik ve evlilik derken uzunca bir süre çr den ayri kaldim. 4 sene kadar önce tesadüfen çr yayinlandigini ögrendim.
Eh iste böyle benim çr hikayem
İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN

pizagor

Geçenlerde yegenime ilk çizgiromanini hediye ettim, Red Kit'in Papatya Kasabasi'ni...

Yegenim dediysem daha 17 aylik, dogal olarak kitabi aldi, sayfalarini çevirdi, çevirirken kapagini yirtti, sayfalarini burusturdu. Bir de agzina falan soktu...

Kitap hasat oldu ama olsun, çizgiroman denen meret onun sünger gibi emen beyninde de bir yer etti ya bu bana yeter...

Annesi "Abi, kendine benzeteceksin çocugu" gibi birseyler geveledi ama eylemlerim sürecek!

:)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


Carnage

Comics alemine dalisim Bilka'nin Örümcek Adamlari ile oldu. 1996 yiliydi. Okuldan eve dönerken çizgi filmine hayran oldugum Spiderman'in çizgiromanini gördüm. Bilka Super Seri 114 idi. O günden beri çizgiroman askim hiç azalmadi.

emre

İlk denilince aklıma Jurassic Park geliyor. Kötü bir anısı var maalesef. Başkasına Ödünç kitap verirken iki kere düşünmek gerektiğini öğretmişti bana. Çocukluk işte arkadaşa verdik geri gelmedi...

yunusmeyra

aslında ağustos ayı yarışma konusunuda ilgilendirse bu başlık altında daha iyi duracak sanırım..
Karikatürist Akdağ Saydut'un uzunca bir süre önce sitesinde yayınlanmış ve kendiside karikatürist olan Erdoğan Bozok'a ait olan bir söyleşisinde çizgi romana nasıl başladığınıda anlatmakta...
http://www.mizahvecizgi.com/ustalar_sag.php?subaction=showfull&id=1203192558&archive=&start_from=&ucat=38&

önce kısaca Erdoğan Bozok'u tanıyalım:
Erdoğan Bozok 1932 doğumlu. Sanatçının karikatür serüveni, ilk çalışmalarının Doğan Kardeş çocuk dergisinde yayımlanması ile başladı. Daha sonra karikatürleri Dünya, Milliyet, Bizim Gazete, Akbaba, Çivi, Çarşaf, 2000'e Doğru, gazete ve dergilerinde yayımlandı. Sergiler açtı. Uluslar arası yarışmalara katıldı. Kazandığı ödüllerden en önemlisi "Altın Ezop"tur (Gabrova/Bulgaristan-Büyük ödül, 1973). Bir karikatürü 1985 yılında Belçika'da yayımlanan "25 yılın en iyi 60 karikatürü" albümüne alındı.
Daha önce "Çizgiler, Modern Çağ ve Rastgele" isimli üç kitabı yayımlanmıştır Erdoğan Bozok çeşitli dönemlerde Karikatürcüler Derneği yönetiminde görev almış, 1992'de de Başkanlık yapmıştır.                                             
ERDOĞAN BOZOK ANLATIYOR...

Resimli Roman Yayıncılığımızdan Anılar...

İLK RESİMLİ ROMANLA TANIŞMA
İlk resimli roman ile tanışmam "Küçük Ayı Ruper'in Maceraları ile olmuştu. Demek ki, 1937-38 yılları... Komşumuz Şayan Abla'nın verdiği, ÇOCUK (belki de ÇOCUK SESİ) dergilerinde görmüştüm.
Resimli karelerin altındaki yazılar hikayeyi anlatıyordu. Olayın bütün kahramanları, giysileri  ve kullandıkları eşyaları ile tıpkı insanlar gibi yaşayan hayvancıklar idi. Henüz okumayı öğrenmemiştim, ama ne gam... Olayı resimlerden rahatça çıkarabiliyordum. Küçük Ayı Ruper bir balona biniyor... Daha doğrusu beraber biniyorduk... Tüm macerayı onun yanında imişim gibi, nefes nefese yaşıyordum.
Bu ve daha sonra çocukluk ve gençlik dönemlerimde gördüğüm resimli romanların tümü yabancı çizerlerin işi idi.

AKLIMDA KALAN DERGİLER
Sonraları, ben YAVRUTÜRK, ağabeylerim BİNBİR ROMAN okurları olmuştuk.
Türkiye Yayınevi'nin yayınladığı bu iki dergi ve daha sonra çıkardığı ÇOCUK HAFTASI, sanırım, ülkemizde yayınlanan en uzun soluklu çocuk yayınları idi.

Bu dergilerin arada özel sayıları da çıkardı.
Daha büyük yaştaki çocuklar için yayınlanan BİNBİR ROMAN, yabancı kaynaklı resimli romanlarla doluydu.

Kızıl Maske, Sihirbazlar Kralı Mandrake (uşağı Abdullah), İki İzci Tim İle Sarp (Tim'in kara kaplanı), Baytekin, Brik Bradford...


Brik Bradford ve arkadaşları istenildiği zaman küçülen, istenildiği zaman büyüyen bir küre içine girerler, bu acayip araçla akıl almaz yolculuklara çıkarlardı.

YAVRUTÜRK'te her hafta Çetin Kaptan'ın Maceraları'nda resimli hikaye "Cambazlıktan alınca boyunun ölçüsünü, Çetin terzi olmuştu hemen ertesi günü" diye başlar, kahramanımız her hafta değişik meslekte karşımıza çıkardı.
YAVRUTÜRK'ten sonra çıkarılan ÇOCUK HAFTASI'nda, o zamanın Babıali'deki en güçlü ressamı Sururi Gümen'in çizgileri yer alırdı. Sururi, renkli kapak karikatüründen başka, iç sayfalarda "Uzun Kılıçlı Kahraman", "Sarı Efe", gibi dizi romanları resimlerdi. Arka sayfadaki Nasrettin Hoca tiplemesi de onundu.
Düşünüyorum da, çocuk yayıncılığı hedef alınan kitlenin ruh sağlığı, terbiye ve eğitimini gözeten bir uzmanlık işidir de. Var mıydı bu yayınevlerinde böyle kadrolar? Sanırım yoktu. Ama meslek etiğinden kaynaklanan bir özeni, hikayesinden şiirine, resimli romanına kadar hissedebiliyordunuz. Bu belki de yazarların çoğunun maarif kökenli olmasından böyleydi.
BİNBİR ROMAN ve benzerlerinde vurdulu kırdılı konular çoğunlukta idi. Ama, kahramanlar hep toplum düşmanı kötülere karşı, adalet savaşçıları idiler. Haklı ve doğru olan daima kazanır, suçlu kesin olarak cezasını görürdü.
1950'lere doğru, bu tarz çocuk dergilerinde bir tükenme, erime başladı. Değişen zamana, istemlere ayak uyduramamak mı? Bilemiyorum... Yine o sıralarda, Şevket Rado'nun hazırladığı, Yapı ve Kredi Bankası'nın sponsorluğunu yaptığı DOĞAN KARDEŞ dergisinin çocuk yayıncılığımızda, kuşkusuz, çok önemli bir yeri vardır. Bu dergide, Selma Emiroğlu'nun sevimli çizgileri ile hazırladığı "Karakedi'nin Maceraları" çok seviliyordu.
YAVRUTÜRK, ÇOCUK HAFTASI, BİNBİR ROMAN artık çıkmaz olmuştu. DOĞAN KARDEŞ dergisi de belli, kısıtlı bir yaş grubuna seslenebiliyordu.
Oysa, çocuk yayınları piyasasında okur sayısı çığ gibi büyüyor, piyasadaki bu boşluk yayıncı olsun, olmasın çok kişinin iştahını kabartıyordu.

KAĞIT KARABORSASI VE ÇOCUK DERGİCİLİĞİ
Demokrat Parti'nin yönettiği yıllar. İktidar muhalefet ilişkileri son derece gergin. Eleştirilerden yılgın hükümet , basına gözdağı vermek için, bir kağıt sınırlaması getirmiş. Büyük gazeteler, gerçek ihtiyaç sahipleri kağıtsızlık yüzünden yanıp tutuşurken bazı açıkgözlere gün doğmuştu. Adamını bulan kendisine kağıt tahsisi çıkartıyor, bunun pek az bir bölümünü yayın (!) işinde kullanıp gerisini karaborsaya sürüyordu. Hiç riski olmayan tatlı bir Pazar kurulmuştu. Cağaloğlu'nda, her han kapısında sırt hamalları bekleşirdi. Kağıda gereksinimi olan siparişini bu hamallara verirdi. Devir değişip, furya sona erdikten sonra, çoğu hamalın ya matbaa kurduğunu, ya da büyük kağıt mağazaları açtığını gördüm.
Devletten tahsis koparmanın en kolay, en pratik yolu ise çocuk dergisi çıkarmaktı.

AYDINGER ÜZERİNE KOPYA, KLİŞE, OFSET TEKNİĞİ, PİSTOLE ...
Çocuk dergisi nasıl çıkar? Kağıdın olunca iş kolay... Alırsın Avrupa'dan en son gelen "comics" çizgi romanlardan birkaç tane, bir rulo aydınger kağıdı... Balonlardaki yazıları tercüme ettirirsin. Bir "kopya ressamı" bulursun. Bu kopya ressamlığı olayı o dönemin teknik yoksulluğundan kaynaklanan bir zanaattı diyebiliriz. Yabancı dergiler renkli baskılı idi. Ressam aydınger kağıdını renkli resimler üzerine koyar, konturları siyah çini mürekkebiyle çizerdi. Balonların Türkçe çevirisi de yazıldıktan sonra bu resimler klişeciye verilirdi. Artin ve Dikran ustaları asit ve kurşun kokuları ile anımsıyorum.
Sonraları ofset tekniği ile tanışıldı. Daha ekonomik ve daha pratik olduğu için hemen benimsendi. En önemlisi aynı serüvenler, zaman içinde, tekrar tekrar kullanıldığından filmleri saklamak klişeleri saklamaktan çok daha kolaydı. Bu sistemde, aydıngere çizilen resimler filme alınıyor, filmden çinko plakalara aktarılıyordu. Ressamlar zemin tramlama tekniği renklendirme işlemini çinko üzerinde yaparlardı. Her renk için ayrı bir çinko kalıp hazırlamak gerekirdi. Daha sonraları İstanbul'a gelip yerleşen Karlotto Pietro ismindeki bir İtalyan ressam, ofset baskıda tram yerine pistole tekniğini tanıtmıştı. Bu teknikle yapılan renklendirmeler resme daha bir canlılık ve hareket veriyordu. Mehmet Tekdal da bu tekniğin başarılılarındandı. Bizim müessesede ben resimleri çizerken Turhan Şimga pistole kullanıyordu.
Evet... Bu sıralarda (1950 başlarında), Hamit Şendur'un Çocuk Yayınları Müessesesi'nde Turhan Şimga'nın yamağı olarak çalışmaya başlamıştım. Güzel Sanatlar Akademisi'ne girmiştim. Böylece piyasa deneyimimin artacağını umuyor ve seviniyordum. Oysa daha ilk günden önüme bırakılan yabancı resimli romanları aydınger üzerine kopyalamaya başlamıştım. Benden başka Göçmen Hayri (Önder), Erol Kandiyar, Şemsi Güner gibi anımsadığım isimler de bizde kopyacı olarak zaman zaman çalışmışlardı. Piyasanın diğer kopyacı ressamları olarak Sabahattin Yılmaz, ağabeyi Fuat, Orhan Doğu'yu anımsıyorum. Kısacası, o dönemde resim ve karikatür hevesi ile Babıali'ye uğrayıp da kopya işine bulaşmamış kimse yoktudiyebilirim.
Nezih Dündar balonların yazımında usta idi. Samim Utkun, Cemal Dündar kapak resimleri çizerlerdi. Samim Utkun, 2001 yılında aramızda ayrıldı. Ceylan Yayınlarında uzun yıllar çalışan Utkun daha çok kapakları ve illüstrasyonları ile tanınıyordu. Ceylan yayınlarında kaligrafiden pikaja varıncaya kadar birçok işte çalıştı.
Diğer dergilerden de kopya işleri alırdım. Vakvaka Kardeş'in maceralarını, balon yazılarını da ben uydurarak kopyalamıştım. Harçlıklarını çıkarmak için eli çizmeye yatkın çoğu mahalle arkadaşıma kopya yaptırmıştım. Bunların arasında Prof. Dr. Yılmaz Akalın'ı sayabilirim. Kopya yapanlar için en büyük güçlük kaliteli aydınger kağıdı edinebilmekti.  O yıllardaki ithalat rejimi dolayısıyla, yerli -yağlı mumlu kağıtlarla yetinmek zorunda kalır, gözlerimizi perişan ederdik.
TOMMİKS, RED KİT, TENTEN VE DİĞERLERİ
Çalıştığım yayınevi Yavrutürk, Binbir Roman benzeri dergiler çıkarıyordu... TOMURCUK, ARMAĞAN gibi... O sırada Erdoğan Egeli (Ceylan Yayınları)'nin çıkardığı TOM MİKS okuyucu sayısında büyük bir patlama yapmıştı. Ceylan Yayınlarının Tommiks'i... Daha sonra TEKSAS çıkmaya başladı.

Bunu ZAGOR vs izledi. Eh biz de TENTEN'i bulmuştuk.Yabancı yayınların satıldığı kitapevlerinde tabi..

Tenten'in Maceraları yayınlanmaya başladı ve tutuldu da. İlginç bir anımı aktarayım... Alaaddin Kral, İtalya'dan PEKOS BIL'in yayın hakkını satın almıştı. Bir sabah duvarların PEKOS BİL afişleri ile süslendiğini görünce, hemen harekete geçmiş ve PEKOŞ BİL (Pek hoş Bil anlamında) dergisini bayilere vermiştik.
Bir çizgi roman kahramanına istediğiniz ismi verebiliyordunuz. Daha sonraları yayınlanan Adnan Şakrak'ın sahibi olduğu RED KİD de böyle uydurma bir isimdi. Bütün dünyada LUCKY LUKE adıyla bilinen kahraman, ülkemizde RED KİD adıyla ünlendi.



Ferit Öngören 1960'larda TENTEN'in maceralarını özgün olarak çizmeye başlamıştı. Yani serüvendeki orijinal tipleri almış, tümüyle kendi hazırladığı kurguya uygun olaylara sokmuştu. Tenten Türkiye'ye geliyor, İstanbul'da Küçükçekmece'de haydutları kovalıyor vs... Her hafta bilmem kaç sayfa çizmek kolay değil. Ferit Öngören bunalmış ve hazırladığı senaryoya göre, serüvendeki kızı balkondan düşürerek olayı noktalamış. Rastlantıya bakın ki aynı gün "komşularının kızı da balkondan atlayarak" hayatına son vermiş. Olayı bana anlatan Ferit Öngören'e "İyiki  Tenten'in maceralarını bitirmek için daha büyük facialar düşünmemişsin" dedim.

Erdoğan Bozok

ÖNEMLİ NOT:yazıda geçen ve sitedeki orjinal metinde varolan görselleri bir kolaj yapıp ekliyorum..


HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR