Teks Altın Seri Maceraları

Başlatan s.b, 29 Eylül, 2009, 10:24:11

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

sd

İdefix de teks satışı durduruldumu

köstebek

Durdurulmadı, ama beyefendilerden daha sipariş isteği gelmedi...

Yaöntem şu: Biz onlara bir basın bildirisiyle kitabın çıktığını bildiriyoruz. Onlar da kaç tane istediklerini... Biz bildirdik, onlar istemediler henüz... Bakalım bir ara keyifleri yerine gelir de isterlerse göndeririz...
Hep birlikte bekliyoruz...

Not: Kitap yurdu koymuş mesela ... http://www.kitapyurdu.com/kitap/tex-17--el-supremo--secilmis-nisancilar/375012.html&publisher_id=3172

Ralph

Idefix ve D&R fazlasıyla sorumsuz. Idefix güzel bir alternatifti. D&R alınca sorumsuzluk, işbilmezlik had safhaya çıktı tabi.


ferzan

    Altın Teks okumalarım devam ediyor...Aralarda okuyup notlarımı alıyorum, okumalar ve notlar biriktikçe de buraya taşımaya devam ediyorum...

    Altın Teks 12. sayıda kalmıştık en son...Bu fasikülün 33. sayfasında '' Teks'in Oğlu '' isimli serüven başlamıştı, 13. sayıda '' Cesur Teks '' adıyla 128. sayfada sona erdi...Toplamda 256 sayfa olan bu maceranın Altın Seri'deki en belirgin özelliği, zaman kavramının artık sabitlenmesi oldu benim fikrimce...Bilindiği üzere Altın Seri, ilk sayılarda Teks'in gençliğinden ve kanun kaçağı kabul edildiği dönemden başlamış, ranger teşkilatına alınmasını, Carson ile bir araya gelmesini, Navajolar ile yolunun kesişmesini ve şef Kızıl Ok'un kızı Lilith ile evlenip bir yıl sonra oğlunun dünyaya gelmesini ve bu süreçte de Lilith'in hakkın rahmetine kavuşmasını ve Tiger Jack'in hikayelere dahil oluşunu görmüştük...Bu olayların bir kısmını an be an okuyabilmiş, bir kısmını ise macera girişlerindeki kısa açıklama cümleleriyle öğrenmiştik...Mesela, Carson ile tanışma, ranger teşkilatına alınma ve Navajolar ile karşılaşma olaylarını öykü içlerinde detaylıca görmemize rağmen, Kit'in doğumu, Tiger Jack'in Teks'in hayatına girişini ve Lilith'in ölümünü hiç görmemiştik...Tabii, bunlardan en az iki tanesini seri boyunca yıllar sonra görecektik ama başlangıç için yalnızca kısa vadeli zaman atlamaları ile açıklama yazıları eşlik etmiş oldu bizlere...

    12. sayıya kadar seride ilk sayıdan bu yana maksimum 6 ya da 7 senelik bir zaman dilimi geçmişti ama 12. sayı ile birlikte gördük ki, bir o kadar, hatta bir parça daha zaman geçmiş...Çünkü bu sayıda başlayana '' Teks'in Oğlu '' serüveniyle birlikte artık çok uzun yıllar boyunca işlenecek bildiğimiz Teks evrenine ve zaman dilimine girmiş olduk...Çünkü Teks'in oğlu Kit büyümüş ve yeni seride bildiğimiz halinden yalnızca birkaç yaş küçük olarak ilk kez bu serüvende yetişkine yakın bir halde gözükmüş oldu...Carson'un saçları ve bıyıkları ağarmış, Teks ise bildiğimiz olgun haline ulaşmış...Aslında gençlik döneminden beri karakterizasyonu aynı şekildeydi, yani karakter olarak bir olgunlaşma olmadı...Çünkü zaten çok güçlü karakterize edilmiş ve ilk sayılardan beri olgunlaşmış bir tip olduğundan, tek fark boyu kadar evlat yetiştirmek oldu Teks için...

    Bu sayıda '' Teks'in Oğlu '' adıyla başlayıp 13. sayıda da '' Cesur Teks '' adıyla devam eden 256 sayfalık macera, neredeyse tamamen Kit Willer'a odaklandı ama ön planda olmasına rağmen Teks'ten çok rol çalamadı...Çizgi roman, Teks çizgi romanı olma özelliğini korudu, bir Kit Willer macerasına dönmedi ama Kit Willer'i de olması gerektiği biçimde gözümüze sokmuş oldu...

    Macera boyunca beni tek rahatsız eden, ergenlikten yeni yetmeliğe henüz geçmiş, 15 yaşlarındaki genç irisi ama çocuk yüzlü oğlanın ukalalığı ve birşeyler bildiğini kanıtlama çabası oldu...Gerçekten de babasından, Navajolardan ve belki Teks'ten bile daha fazla onunla ilgilenip ona baba yarılığı ve abilik yapan Tiger Jack'ten epey şey öğrendiğini, çok yakın bir gelecekte babasının kopyası olacağını daha bu ilk olgunluk serüveninde gösterse de, bazı çocukça gevezeliklerden ve aferin budalalıklarından da kaçınamadı yaşı gereği...Buna rağmen karakterizasyon adına, Kit'in gelişimini görmek adına kesinlikle bir kenara not alınması gereken maceralardan biri diye düşünüyorum...

    Macera, Navajo rezervinde Teks'in oğluna atış talimi yaptırmasıyla başlar...Teks'in uzun süredir kampta olduğunu, oğluyla ilgilendiğini ve aslında bu dingin yaşamdan pek sezdirmese de bir parça sıkılmış olabileceğini anlarız satır aralarında...Kayınbaba Kızıl Ok'un da gözünden kaçmamış ki, damadının ufka dalan bakışlarını bolca yakalar...Velhasıl, pek yakında ellerine ulaşacak bir haber ile Teks'in gözleri parlayacak ve rezervden uzaklaşacaktır...

    Carson'dan gelen bir haber üzerine Teks, dostunun yardımına koşmak üzere rezervden ayrılır...Tüm ısrarlarına rağmen Kit'in onunla gelmesini istememesine rağmen Kit bir yolunu bulur ve peşine düşer...Babasına ulaştığında ise artık geri dönmesi için oldukça geçtir...İkili, yoluna devam eder...

    Bilindik vahşi batı konularından biri olan demiryolu inşaası, idealist mühendisler, bağnaz toprak sahipleri ile onların uygarlığa kapalı tavırları ve çıkarlarını konu alan güzel bir maceraydı...Kapalı kapılar ardında dönen olaylar, su gibi harcanan hayatlar, güme giden pırıl pırıl mühendisler, koruma refakat görevinde şaşkın kalakalmış bir Carson, ona destek çıkan Teks ve Kit, Kit'in tez canlılığı ve yaşına rağmen kendini başarıyla kanıtlaması, macera boyunca bir saniye bile eksilmeyen, gırla giden it kopuk tayfası ve sairelerle geçen 256 sayfa sonunda gene mutlu mesut şekilde bir Altın Seri macerası daha okumanın keyfiyle kitabımı kapamış oldum...

    Bu macerada dikkatimi çeken bir diğer unsur ise Kit'in kabul edilebilir toy ukalalıkları yanı sıra, Teks'in tüm gözü karalığına rağmen aralarda evladı söz konusu oldu mu yüreğinin kah hop etmesi, kah da zerre umursamaması oldu...Buna rağmen mantıklı ve düzgün bir çerçevede süreç işlendi...Bir de Carson'un eski gözü karalığı yerini bir parça daha ihtiyar olgunluğuna bırakmış, biraz daha yumuşamış ama buna rağmen eskisinden farksız, zehir gibi...Yalnız, Kit'in ona bol bol '' Babalık '' diye hitap etmesi ve oğlanın her başarısında Carson'un şaşırması ve çocuğu övme krizine girmesi, Carson'un gençlik karizmasını bir parça çizse de genel anlamda lezzetli bir öykü okumuş oldum...

     Bu kayda değer bulduğum, önemli kabul ettiğim macera sonrasında Altın Seri okumalarıma bu sabah kaldığım yerden devam etme fırsatım oldu yine...13. sayının 129. sayfasında başlayan '' Pekos City Dramı '' isimli serüven de kendini su gibi okuttu...Hatta tüm önemine rağmen bir önceki maceradan daha güzel okuttu kendini...Bu başlıktaki son mesajlarımda sıkça tekrarladığım üzere, seri şimdiden bilindik Teks maceraları kalitesine yaklaşmıştı ve çizimler de kendini ilk sayılara nazaran daha bir zevkle seyrettiriyordu ama her geçen serüvende daha da güzelleşmeye, daha da olgunlaşmaya devam ediyor...Küçük adımlarla da olsa bu farkı görebiliyor insan...Dolayısıyla bu macera da zevkle okunmuş oldu...

    13. sayının 129. sayfasında başlayan '' Pekos City Dramı '', 14. sayının 86. sayfasına kadar devam etmek suretiyle toplamda 116 sayfa sürmüş oldu...Öykü, Teks'in oğluna vahşi batıyı ve güney kesimlerini gezdirip yol öğretmesiyle başladı, lakin baba-oğulun bu gezintisi gene p.ç oldu...Civarda duydukları bir silah sesi ile hemen sesin geldiği yöne koşsalar da, buldukları talihsiz için yapacakları birşey kalmadığını gördüler...Ne var ki, sırtından mıhlanmış olarak buldukları kişinin, o yakınlarda yer alan Pekos City'nin namuslu şerifi olduğunu ve Pekos City'de dönen binbir türlü entrika ve çıkar ilişkisini öğrenmeleri çok uzun sürmeyecekti...Dahası, geçici bir süre için Pekos City şerifliği Teks tarafından domine edilip, kasabadaki tüm it-uğursuz tayfasının, zalim toprak ağalarının tekerine de çomak sokacaktı...

    Bu serüven, bana Bud Spencer-Terence Hill ikilisinin '' Trinita Kardeşler '' ini hatırlattı...İki filmden oluşan Trinita serisinin ilk filmiydi sanırım, adı da '' They Call Me Trinity '' idi...Bu filmdeki olaylara ve entrikalara benzer bir konu işlendi '' Pekos City Dramı '' macerasında ama Trinita Kardeşler'in aksine, öykü komedi unusuru barındırmadığı gibi bu filmden de en az 20 sene önce yazılıp çizildiğini de belirtmekte fayda var...Zaten vahşi batının olmazsa olmaz konularından biri ve gerek Ken Parker'da, gerekse Zagor'da bolca gördük benzer konuları...

    Kendini zevkle okutan ve seyrettiren bu güzel macera ile birlikte Kit Willer'in, bir önceki maceraya nazaran daha da olgunlaştığını ve çocuksu tavırlarına son vermiş olduğunu farkettim...Aynı zamanda Kit, ilk leşini de sermiş oldu bu serüvenle ve ilk ciddi kurşun yarasını da aldı...Tanıdığımız, bildiğimiz olgun genç olmasına çok az kaldı...

    '' Pekos City Dramı '' nın ardından baba oğul, güneye yaptıkları seyahate kaldıkları yerden devam edeceklerdir ama bu kez yolları bambaşka bir psikopatlık ile kesişir...Leopar, puma yahut pars benzeri yırtıcılarla ve onların esrarengiz yerli sahipleriyle yolları çakışacaktır...'' Lanetli Topraklar '' isimli bu serüven, 14. sayının 86. sayfasında başlar ve aynı sayının 160. sayfasında, yani son sayfasında nihayete erer...74 sayfalık bu çerezlik maceranın Teks kronolojisi için pek bir katkısı olmasa da, dolgu olarak fena sayılmaz...Öte yandan, 12. sayıdan beri aklımızda yer eden Kit'in Navajo bıçağı, bu serüvende adeta hayat kurtarır...Bu bıçağı, 12. sayıda babası Teks hediye etmiştir ona ve o günden beri sırtında, ensesinden az aşağıda ve iki küreğinin arasında, deri kılıfı ve omuz kayışları aracılığıyla gömleğinin altında taşımaktadır Kit...Biçim ve taşıma usulü olarak özgün bulduğum bu detayın, iki sayı sonra yeniden irdelenmesi hoşuma gitti açıkçası...

    Böylece 14. sayı da bitti...15. sayıya gelmiş olduk...Daha önce de belirttiğim gibi, sayfa düzenlemesi, bantlara ayrıca çalışılıp sayfa biçimine getirilmesi ve bu sebeple de sayfadaki her bantta ve bantlardaki her panelde çok sayıda yazı olmasından mütevellit, bir Teks macerası okuma süresi, aslında normal şartlarda 2 adet Zagor macerası okumaya bedel olabiliyor...Bunda Teks'in ilk sayılarının 160'ar sayfa olmasının da büyük payı var...Aslında bir fasikülde iki fasiküllük şey okumuş oluyorsunuz...32. sayıdan sonra fasiküller 128 sayfa olacak sanırım, bu esnada bant ve panel sistemi de az daha rahatlayacak ve sayfalarda ferahlık göze çarpacak...Şöyle bir 10-16 sayı sonra alıştığımız Teks sayfa normlarına ulaşacağız gibi görünüyor...

    Son okumalarım şimdilik bundan ibaret... :) Altın Teks okumalarım devam edecek...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

caretta

Siz yazmaya devam edin;bizler de zevkle okumaya devam edeceğiz Dorukhan Bey...

ferzan

    6 aydır bu başlığa birşeyler yazamamışım...Doğal olarak 6 aydır da Altın Seri Teks'lerden okuyamamışım...Süper Ciltler ile Maxi'leri rayına oturtmakla meşgul olmuşum...Nihayet bugün, Altın Seri ciltlerime kaldığım yerden devam etme fırsatı bulabildim...

    Altın Seri Cilt 4'ün ortasında yer alan, fasikül olarak 15. sayıya tekabül eden ''Yedi Zümrütlü Taç'' ile ''Gizemli Dağ'' isimli maceraları okudum...Her iki öykü de 15. sayıda yer almakla birlikte 160 sayfalık fasikülün ilk 128 sayfasına yayılmış oldu...Teks ile henüz 14 yaşlarında olan oğlunun başrolde olduğu, buram buram 1950'lerin sadeliği ve serüven şablonları kokan, Teks kronolojisi için önemli herhangi bir ayrıntı barındırmayan kendi halinde ve önemsiz maceralardandı...Zaten kısa oluşlarıyla da beklentiye sokmadılar...Yalnız sonraki hikaye olan ve 16.sayının sonuna kadar devam eden 170 sayfalık ''Utah Macerası'''na hızlıca bir göz atma fırsatım oldu cildi rafa koymadan önce...Sanıyorum bu hikaye ile Teks kronolojisinde önemli sayılacak olaylardan bazıları yer alacak gibi görünüyor...Sayfa aralarında Teks'in kayınpederi Kızıl Ok'un ölümüne ilişkin birşeyler çarptı gözüme...Bakalım, gelecek pazara öğreneceğiz hepsini bir aksilik çıkmazsa...

   
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com