Ana Menü

Preacher

Başlatan hanac, 05 Nisan, 2016, 18:43:43

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

alan ford

  Bir ateist için tanrının varlığı olsa olsa fantastik bir durum olur ve bundan zevk alacağının garantisi yoktur ayrıca. Fantazya sevmeyen ateist olamaz mı ;D
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Animvader

Bence kurgu dünyasının işlerini, gerek film, gerek kitap, gerek çizgiroman olsun, kendi baloncuk evrenlerinde yer alıyor şeklinde düşünmek lazım.

Yani oradaki tanrı, melek, kilise v.b. kavramlarını bizim dünyamızdaki gerçek kavramlar gibi düşünmek yerine yazarın kendi oluşturduğu dünyasının elemanları olarak düşünürsek daha fazla zevk almamızı sağlayacağını düşünüyorum.

Tabii ki söylemeye bile gerek yok, herkesin fikrine saygı duyarım.

lampard

Ben bir iş kurgu diye tamamen objektif bir tutum takınıp (öyle bir şey mümkün mü zaten? ) o eseri kendi değerlerimizden bağımsız yargılamalıyız düşüncesine katılmıyorum. Hadi çizgi romanı çok ciddiye almıyoruz, bir roman ya da filmi düşünelim, bunlar sanat yapıtı olarak nihayetinde birer düşünce formu. Bunları değerlendirirken de herkes kendi düşünce disipliniyle (bu ideoloji olabilir ya da din olabilir) hareket edecektir. Preacher'daki Hristiyanlık özelindeki din ve tanrı eleştirilerini görmezden gelmek mümkün değil, haliyle okurken bu noktadan bakmak bence çok doğal. Ben de mesela Garth Ennis'in bu konuyu sonuca bağlayış şeklini, tanrı tasvirini vs kötü buldum. Bu tarz büyük bir konuya girişecekse eğer daha iyi cevapları olmalıydı. "Madem tanrı çok iyi insanlar neden böyle acı çekiyor?"dan öteye gidememiş. Bunun dışında seride çok orjinal, çok iyi hikayeler de var ama sadece tanrı-din konusunda değil, genel olarak da çok sert bir hikâye. Mesela (SPOILER) Herr Starr'ın tecavüze uğrayıp daha sonra bu tarz cinsel ilişkiye girmekten hoşlanmaya başlaması ve tecavüzün bir miktar mizahi olarak kullanılması üzerine tepki mektupları gelmiş Garth Ennis'e. O da "bu normal bir dünya değil ben başka bi şey anlatıyorum" gibisinden bi cevap veriyordu. Bu bence kabul edilemez bir cevap. Kurgu da olsa bir şey ortaya konuyorsa o işe gelecek değer ya da etik yargı içeren eleştirilerden bu kurgu zaten diyerek kaçınılmamalı.

tommikser

Şimdi konu biraz uzaklaşacak ama ben bir örnek vermek istiyorum. Biz sonuçta bir çok sosyolojik dini ve ailesel bağlarla bağlıyız. İstesek de o görünmez bağlar bizi bir şekilde bağlıyor. Sanat da bunun benim için güzel bir örneği var. Bir okur veya izleyici olarak şunu yapabiliriz. Öykünün veya anlatılanın derinine bakmadan vay canına der mutlu mesut şekilde olaydan ayrılırız. Zamanında üzerinde oldukça düşündüğüm bir film üzerinden düşüncemi açayım.

Filmimiz Matrix. Filme çok yüzeysel ve bk filmi olarak bakar ve mutlu mesut oluruz. Neo gerçekliği buldu. Kötüleri yendi. Mermiden kaçtı. Vaay der izler çıkarız içinden. Ben bu filmde ilk izlememden uzun zaman sonra izleyince şunu farkettim. Film asla masum değil ve gerçekten çok derin bir alt metni var. Şimdi sadece zevk almak için okuyan derinlemesine irdelemeyen ya sende öküzün altında buzağı arıyorsun diyen arkadaşlara soruyorum.

Filme baktım. İsimlerin neredeyse hemen hemen tevratta geçen isimler.

Gördüğü rüyayı kâhinlere yorumlatmak istemesiyle Tevrat'a konu olan Babil kralı Nabukadnezar, filmde düşsel/sanal dünyaya karşı verilen savaşın mobil kalesine, bir hoverkrafta ismini vermiş. Hoverkraftın modelinin numarası olan Mark 3 no: 11 ise İncil'in Markus bölümünün 3. babının 11. mısraına tekabül ediyor.

(Mark 3:11): "Murdar ruhlar onu gördükleri zaman önünde yere kapandılar ve sen Allah'ın oğlusun diyerek haykırdılar." Zion, İncil'de dünyanın yok edilmesinden sonra Allah'ın iyi kullan için kuracağı krallık olarak geçiyor.

Filmde ise zaten mahvedilmiş dünyada Matrix'ten kurtarılan insanların yaşayacağı tek şehir, insanlığın kurtuluşunu sağlayacak kişiyi bulmaya kendini adayan ve potansiyel Mesihi düş dünyasından uyandırıp gerçekler dünyasına davet eden karaktere Yunan mitolojisinde uyku tanrısı Hipnos'un oğlu olan Morpheus ismi verilmiş.

Hristiyan teolojisinde Baba-Oğul-Kutsal Ruh'tan oluşan Teslis yani Trinity filmde Asi-Zevce-Koruyucu şeklinde bir kadın kimliğiyle karşımıza çıkıyor. Filmde Morpheus'un Baba, Neo'nun Oğul, Trinity'nin de Kutsal Ruh olduğu bir teslisin varlığından da sözedilebilir.

Cypher, Şeytan'ın isimlerinden Lucifer'e, bir gönderme. Âdem'in kendisinden üstün olmasını kabullenemeyerek isyan eden şeytan gibi Cypher da Neo'nun seçilmiş kişi olma olasılığını kabul etmeyip karşı safa geçiyor (John Milton'ın Kayıp Cenneti'nde Şeytan kendini oğul İsa'ya hatta Tanrı'ya üstün gördüğü için isyan eder.)

Gibi yüzlerce alt metni olan bir film bu. Sadece bu filmde değil Holivud sinemasında bu olay çok yaygın. Geçen gün izlediğim Yedinci Oğul filminde mesala. Cadının evine bakın. Neredeyse hemen hemen camii. Duvarlar kapılar çiniler. Yani buna önemsiz deyip geçmeliyim. Sadece zevk alarak unutmalı mıyım ?

Ben okurken veya izlerken bu kadar yüzeysel bakamıyorum. ÇR roman içinde bu geçerli alt metni her zaman merak ediyorum. Beni çok rahatsız ederse de okuyanların dikkatini çekiyorum. Okuyan kişi benim gibi takılmazsa sorun yok. Okuyup geçebilir. Ama dediğim gbi ben bunların o kadar masum gülünüp geçilecek şeyler olduğunu düşünmüyorum. Bu çr için yazar bilinçli veya bilinçsz bir şekilde bunu yapmış. Tanrı kavramını sadece kendi inancı imiş gibi kullanarak boşaltmasını ben saf duygular içinde görmüyorum.

nikopol

Internette Star Wars'ta Alevilik propagandasi yapildigina dair bir yazi okudum. Iki paragrafi sizlerle paylasmak istiyorum:

"jedi konseyi toplantısı kesinlikle cem ayinidir. yoda ve jedi şövalyelerinin bir şekilde cem tuttuğunu resmen görüyoruz, fakat bunu galaksinin farklı bir döneminde, o dönemdeki hali ile yapıyorlar. bildiğiniz gibi şamanizmi islam'a adapte eden aleviliğin adaptasyon yeteneği şaşırtıcıdır."

"aleviliği araştırmamdan sonra yoda karakterinin tam bir alevi dedesi olduğuna resmen karar verdim. gerek berdüş görünümü, gerek özlü sözleri (deyişler ile olan benzerlik) gerek yaşlı oluşu (dedelik) yoda'nın alevi dedesi olduğu gerçeğini adeta yüzümüze çarptı."

SW cizgi romanlarini yayinlayacak yayincinin bu konu hakkinda bizleri bilgilendirmesi yerinde olur.

maeglin

Alıntı yapılan: nikopol - 07 Nisan, 2016, 00:11:46
Internette Star Wars'ta Alevilik propagandasi yapildigina dair bir yazi okudum. Iki paragrafi sizlerle paylasmak istiyorum:

"jedi konseyi toplantısı kesinlikle cem ayinidir. yoda ve jedi şövalyelerinin bir şekilde cem tuttuğunu resmen görüyoruz, fakat bunu galaksinin farklı bir döneminde, o dönemdeki hali ile yapıyorlar. bildiğiniz gibi şamanizmi islam'a adapte eden aleviliğin adaptasyon yeteneği şaşırtıcıdır."

"aleviliği araştırmamdan sonra yoda karakterinin tam bir alevi dedesi olduğuna resmen karar verdim. gerek berdüş görünümü, gerek özlü sözleri (deyişler ile olan benzerlik) gerek yaşlı oluşu (dedelik) yoda'nın alevi dedesi olduğu gerçeğini adeta yüzümüze çarptı."

SW cizgi romanlarini yayinlayacak yayincinin bu konu hakkinda bizleri bilgilendirmesi yerinde olur.


Komik ve anlamsız bir şey. Cem ile söz konusu söylenen şeyin alakası yok. Hayır zaten bu zaytung tadında haber insanlar tarafından nasıl ciddiye alındı onu da anlamadım  ;D

Durun profesörün ismini de vereyim de tam olsun. nam-ı diğer sarıbıyık https://goo.gl/wGtKKz
Daha vahim olan ise bu tarz saçma şeylerin şöyle haberler sonrasında açığa çıkmasıdır. http://goo.gl/uTRSRD

Aslında böyle bir şey olsaydı sizin görüşünüz ne olurdu onu daha çok merak ettim.

hennessy

Bir SW fanı olarak Konseyin büyük ihtimalle kral Arthur efsanesinden esinlenerek yapıldığını tahmin ediyorum.

Anakin Jedi şövalyesi  olurken yoda ışın kılıcı ile sağ ve sol omzuna dokunarak onu Şövalye ilan ediyor.
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

s.b

Alıntı yapılan: tommikser - 06 Nisan, 2016, 23:42:52

Ben okurken veya izlerken bu kadar yüzeysel bakamıyorum. ÇR roman içinde bu geçerli alt metni her zaman merak ediyorum. Beni çok rahatsız ederse de okuyanların dikkatini çekiyorum. Okuyan kişi benim gibi takılmazsa sorun yok. Okuyup geçebilir. Ama dediğim gbi ben bunların o kadar masum gülünüp geçilecek şeyler olduğunu düşünmüyorum. Bu çr için yazar bilinçli veya bilinçsz bir şekilde bunu yapmış. Tanrı kavramını sadece kendi inancı imiş gibi kullanarak boşaltmasını ben saf duygular içinde görmüyorum.


En mühim kısmı burası zaten. tommikser abimiz çok iyi izah etmiş. Teşekkür ederim.
İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN

pizagor

Çıkarımlar - Kafama takılanlar:

Koca koca insanlarız ama hala en basit konularda fanatizm ve holiganlık peşindeyiz.

Okur ya da izleyici, hangi sıfatı taşıyorsak taşıyalım illaki bir özdeşleşme çabası içerisindeyiz. Kendi görgü, bilgi, entelektüel düzeyimiz paralelinde kolay yollu bir 'bildiğimize yakınsatma', 'kendinden bir parça bulma', bulamıyorsak da 'Bu bizden değildir' topyekün reddetmesi düşüncesindeyiz.

Feci önyargılıyız. Hemen 'madem öyle yazmış, okumaya gerek duymuyorum öyleyse' çıkarımını yapabiliyoruz. Oysa o sonuca devşirme bilgiler üzerinden değil de bizzat deneyimleyerek ulaşsak daha iyi olmaz mı?

Feci çifte standartlıyız. Din çerçevesinde düşünürsek Thor çok mu masumdur, çok mu kabul edilebilirdir? Öyleyse neden en mütedeyyinimiz bile yayıncısına Thor için alkış tutar?

Kurgu denen şeyde yazara sınırlama getirilebilir mi? Aksi durum faşizm olmaz mı?

Bu başlığın bende uyandırdığı tek hissiyat böylesi tartışmalı bir eseri neden erteleyip durduğumu sorgulamaktan başka birşey değil...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


pizagor

Alıntı yapılan: hanac - 06 Nisan, 2016, 18:04:09
Özgür aka Pizagor bunu ne zaman dedi ki ?  :)

Konuyla ilgim yoktur, kamuoyuna duyurulur.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


ferzan

    Herşey bir yana, Preacher serisini "Haberci" başlığıyla 90ların sonları, 2000lerin başlarında Takvim gazetesi "devamı yarın" ibaresiyle gün be gün tefrika etti ya, bence eserin kendisinden bile daha büyük bir bombadır bu... :)

    Daha önce başka başlıklarda iki sefer bahsini yapmıştık hatta bu Takvim mevzusunun...Preacher serisinin en az %70lik kısmını Takvim sayfalarından hatırlıyorum...Sayfa komşusu olan Karaoğlan, Battle Angel Alita, Kahraman Şerif, Patrona Halil ve Hellboy ile birlikte... :o Hatta Ramazan ayına denk gelen dönemde aynı sayfadaki dini tefrikalarla bile sütun komşusu idiler.

    Kim derdi ki bizim bu tartışmamızdan belki 16-17 sene önce, bugün berber gazetesi olarak bildiğimiz Takvim, Dark Horse ve Vertigo 'nun köşe taşlarını tefrika edecek...Aynı sayfada hem yerli, hem tarihi, hem underground, hem İslâmî eserleri bir arada sunacak, fumetti ile comicsi, alternatif ile mangayı, yerli ile yabancıyı aynı sayfada buluşturacak...

    Yaşasın çizgi romanların kardeşliği, yaşasın Takvim gazetesi kafası... :)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

rumar80

 Dorukhan bunu gerçekten bilmiyordum.  Inanilmaz bir hikaye. Takvim gazetesinde James Bond stripleri yayınlandığını hatırlarım ama bunu bilmiyordum.

ferzan

    Yukarıdaki gruba kesinlikle James Bond stripleri de dahildi Umar Abi, iyi ki hatırlattın...Hâlâ saklarım 300-400 kadar James Bond stribini...Takvim bambaşkaydı...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

rumar80

  Yıllar önce arkabahçe Nişantaşı'nda o dev yerdeyken 3 adet James Bond cildi almıştım stripleri içeren ve keyifle okumuştum.
  Ne kadar Bond olursa olsun stripler hep Sean Connery'i Bond olarak model olarak kullanıyordu.
  Bu aralar yeniden comic olarak çıkıyormuş. Haberiniz olsun.

hanac

Preacher'i bilmeyenler için kısa bilgi vereyim;

1995-2000 yılları arasında 66 fasikül, 5 özel sayı ve 4 sayılık bir mini-seri olarak yayınlanmış.

Yazar:    Garth Ennis

Çizerler:    Steve Dillon ve Glenn Fabry

Garth Ennis abimiz;