2017 yılında okuduğumuz kitaplar

Başlatan dean, 23 Ocak, 2017, 13:45:36

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ferzan

    Nisan ayındaki muhteşem tempodan sonra bir süre okuma ritmim aksadı...Kurban Bayramı tatili ile birleştirmek suretiyle kullandığım yıllık iznimi geçirdiğim İzmir'deki baba evinin terasında bol bol okuma fırsatı buldum ve önceki aylarda başlayıp da yarım bıraktığım kitaplarımı tamamlayabildim...Onlara yenilerini ekledim...



    30.  Dul - Jean-Louis Fournier



    Bir önceki kitabında iki engelli oğlu ile ilgili yazdıklarını okumuştum...Bu kitabında ise kaybettiği ikinci eşinin ardından yazmış...Yer yer hüzünlü, melankolik ama genele bakıldığında çok tesir etmeyen, kişisel nostalji içeren, kendi halinde ve okunası bir kitap ortaya çıkmış...



    31.  Yılmaz Güney Sineması - Nihat Taydaş



    Kendini hızlı okuttu, bir çırpıda bitti ama beklentimi tam anlamıyla karşılamadı...Yeni başlayanlar için Yılmaz Güney'e giriş tadında bir kitap...Önemli detaylar ve bilgiler de barındırıyor ama fazla özet ya da girizgah gibi olmuş...Yine de pişman etmedi...



    32.  Bütün Öyküleri - Yusuf Atılgan



    Özellikle ikinci yarıdan itibaren okuduğum tüm öykülere bayıldım...Tamamı muhteşem, sıcak, gerçekçi ve kendine has üslupla yazılmış öyküler...Yusuf Atılgan da hayal kırıklığına uğratmayan yazarlardan...Daha evvel Anayurt Oteli 'ni okurken nasıl bir kalemle karşı karşıya olduğumu farketmiştim zaten...Okumamış olduğum Aylak Adam ile ölümüyle yarım kalan Canistan da sırasını bekliyor okunmak için...



    33.  Genelev - Sophie Bonnet



    İsviçre'de yer alan lüks bir genelevin Fransa'dan, Kuzey Afrika'dan ya da Doğu Avrupa'dan gelen, yaşları 19 ila 45 arası değişen farklı ırklardan kadınların bekleme salonunda, bizzat aralarına karışan yazarın gözlemleri üzerinden oluşmuş bir kitap...

    Açıkçası çok beklentimi karşılamadı...Beklentim neydi?..Avrupa seks işçiliği üzerinden toplumsal ve sosyal çıkarım yapıp burayla karşılaştırmaktı ama son derece sistemli ve gayet de çalışanların çok fazla hak ve avantaja sahip olduğu, mağduriyetin sıfır olduğu bir seks işçiliği ortamı ile karşı karşıya kaldım...Adamlar bunu bile modern ve insani temellere oturtmuşlar...Çalıştıran, çalışandan daha mağdur ve çalışan ise eğer parasına yön verecek akla sahipse kendini yormadan eğitimini rahatlıkla tamamlayıp ailesine bakıp kendi eğitimini aldığı işini kurabiliyor...Gençlikte rasta yaptırmak, piercing taktırmak ya da bungee jumping yapmak gibi birşey bazı çalışanlar için...Modern Avrupa'nın modern ve lüks genelevlerinden birine bir hafta konuşlanan ve aralarında kamufle olan bir kadın gazetecinin sosyolojik çıkarımdan yoksun, dümdüz aktardığı bir gözleminden ibaret koca kitap...

    Oysa ben beklerdim ki Avrupa seks işçiliğinin göçmen ayağındaki diğer yönü ve kadın mağduriyeti gözler önüne serilsin...Kadın ticaretindeki mafya kanadı masaya yatırılsın...Kaçamayan, kurtulamayan, zorla alıkonan seks işçilerinin mağduriyeti okura anlatılsın...Hukuki savaşlarına, baskı sonrası ekonomik ve sosyal özgürlük  kazanma mücadelesine vurgu yapılsın ama yok...Dümdüz bir kitap...En fazla birkaç ekstra tabir öğrenmek dışında kattığı birşey olmadı...

    Bu noktada Selin Berghan'ın 6-7 ay evvel okuduğum ve transeksüel fuhuş ve icracıları üzerine eğilen, 11 trans bireyle yapılan uzun röportajları kapsayan ''Lubunya'' sını bir kez daha saygıyla anmak isterim...Bu alana ilişkin söyleyecek sözü, akademik değeri, sosyal tarafı ve çıkarımsal vurguları olan kitap dediğin Lubunya gibi olmalı...Kolay kolay o ayarda birley okuyacağımı da sanmıyorum zaten...



    34.  Devlet Ana - Kemal Tahir



    Tek kelimeyle harikaydı...Benim kitabımdı...Bu zamana kadar okumak isteyip de okuyamadığım bir tattı...Sanki bugüne değin okuduğum tüm tarihi roman, tefrika ve çizgi romanlar, bu kitaba giden basamaklardı...Tüm hayatım boyunca okuduğum en iyi kitaplardan biri olarak kalacak her daim...

    Birkaç ay önce haberdar olduğum bu kitap üzerine kısa bir araştırma yaptığımda şaşırmıştım...Çünkü adına bakınca ben kitabın konusunu 1940'larda ya da 50'lerde geçen, hafif politika ve yakın tarih soslu bir anlatı olduğunu sanmıştım...Oysa 1290 yılında geçen, Selçuklu'nun tükenişi ile Osmanlı'nın doğuşu arasındaki dönemde erken Anadolu'yu anlatan, kullandığı dilin inandırıcılığı ve anlatım üslubu ile doğrudan zaman makinesiyle sizi o çağa bırakan bir kitap olduğu yönünde yorumları okuyunca ve fikrine güvendiğim birkaç abimin de vakit kaybetmeden okumam gerektiği yönündeki itkileri ardından derhal edinip başladım...

    Kuruluş yılları, Söğüt, Eskişehir, Ertuğrul Gazi, Şeyh Edebali, Osman Gazi, Orhan Bey ve daha nice tarihi isme ve Osmanlı'nın doğuş dönemine karşı bir antipatim vardı...Tarih aşığı olmama rağmen vakti zamanında okumuş olduğum birkaç kitap ve gazete tefrikasındaki ağlak ve yanlı üslup beni bu dönemden soğutmuştu...Belli bir kesimin bilip bilmeden coşkuyla kucakladığı ve kendine mal ettiği, sefil egosuyla kendini özdeşleştirmeye çalıştığı görsel, işitsel ve yazınsal her türlü anlatı dolayısıyla bilinçli olarak kendimi bu dönemle ilgili her tür anlatıdan çekmiş ve inadına İslam öncesi Türk tarihine sarılmıştım...Devlet Ana'yı okuyunca ne kadar yanlış yaptığımı anladım ve beni bu dönemden el birlik uzaklaştıran sefil takımına da, o takıma hitap eden sefil üreticilere de sefil mecralarına da lanet ettim...

    Vaktiyle Karagöz ile Hacivat Neden Öldürüldü? filminde görüp de abartı olduğuna karar verdiğim pek çok şeyin aslında tarihimizde gerçekten var olduğuna şahsi araştırmalarımla da desteklemek suretiyle bu kitap sayesinde emin oldum...Bilmediğim bazı şeyleri de kitabın gazıyla araştırarak öğrenmiş oldum...

    Kitap, tarihi roman olmasına karşın arka plandaki tarih aktarımıyla boğmuyor...Bilakis kurgusunu beslemek için tarihten ufak çaplı kopuşlar yaşayabiliyor...Ertuğrul Gazi, Akçakoca, Dündar Alp, Kara Osman Gazi, Orhan Bey, Şeyh Edebali, Yunus Emre, Köse Mihal gibi pek çok tarihi karakter azar azar görünerek kitabı kendi anlatıları haline getirmedikleri gibi kitapta yer alan Bacıbey Devlet Hatun, Kerim Molla, Kaplan Çavuş, Aslıhan, Şovalye Notüs Gladyüs, Türkopol yüzbaşısı Uranha, Mavro gibi kurgu karakterlerin kendi anlatılarında takviye unsuru bile oluyorlar...Tarihi karakterler, kurgu karakterlerden rol çalmadığı gibi harika bir ahenkle kurgu arasında eriyip gidiyorlar...

    1290 senesinin Anadolu'su, Konya Selçuklu Sultanlığı'nın bitişi, Ertuğrul Gazi'nin Söğüt'teki son günleri, yaylaya çıkma hazırlığındaki Söğüt halkının kahpe bir cinayetle sarsılması, ortalığı karıştıran iki ahbap silahşor, ahiler, tekfurlar, dervişler, şamanlar, Anadolu'yu birbirine katan Moğol artıkları, çalışmayı günah sayıp boyuna afyon yutup şarap içip dilinden Allah'ı düşürmeyen savaşçı cavlak abdalları, Türkçe'yi yerel ağızlarıyla konuşan ve Türklerle iç içe yaşayan komşu Rumlar, kendi soydaşlarını arkadan vurmaya hazır Türk uç beyleri, tarihte Bacıyan-i Rum olarak geçen ve Bacılar olarak bilinen atlı savaşçı Türk kadınları, göçebe Türkmenler ve daha nice mekan, karakter ve olayla dolu dolu okunan ve tadı damakta kalan müthiş bir kitap...

    Aralarda açıp tekrar tekrar okuyacağım yığınla sahnesi ve birbirinden orijinal karakterleri olan bir zihin ve dağarcık ziyafeti...Öyle bir malzeme ki, tiyatro, çizgi roman, film, dizi, şiir, müzik, yığınla yan üretime ilham olabilecek bu kitabın layığınca sinemaya uyarlanması kesinlikle imkansız gibi birşey benim gözümde...

    Kemal Tahir'e muhteşem bir giriş yapmış olduk böylece...



    35.  Kara Murat : ''Kızlar Manastırı'' - Rahmi Turan



    Bilen bilir...Kara Murat senelerce altyazılı formatta tefrika edilmiş, çizgi roman olmasa da resimli roman sayılabilecek yerli ve bilindik bir karakterimiz...Altyazılı formatı merak edenler için ;
    http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,9663.0.html

    Kızlar Manastırı, resimli tefrika edildiği halinden farklı olarak resimleri çıkarılıp sadece yazılarıyla oluşturulmuş bir kitap...Aşağıda Gözcü Gazetesi döneminden ve Abdullah Turhan'ın çizgilerinin üzerinden bir daha geçerek dijital renklendirme ile Ergin Asyalı'nın yeniden ele aldığı bir Kara Murat bandı ile alt yazı metninin görüyorsunuz...

   

    İşte Kara Murat'ın 20 küsür macerasından 5 tanesi, sadece bu alt yazı derlemeleriyle roman olarak okura sunulmuş zamanında...

    Bu macerayı Gözcü Gazetesi 'nde 2000'lerin başlarında bölük pörçük biriktirmiştim ama başı da, sonu da, ortası da eksikti...Daha sonra elime geçen bazı eski Kara Murat haftalık fasikülleriyle küçük bir kısmını daha okumuş ama birşey anlamamıştım...Adı ve aşırı dinamik görünen iç yapısı ile bana son derece çekici gelen bu macerayı eksiksiz olarak okumayı uzun zamandır istiyordum...

    Rahmi Turan için oldum olası derim...Tam bir gün kurtarıcı ucuz roman yazarı...Gazete tefrikalarında günlük takip ederken o kadar batmazdı ama arka arkaya okuyup da kitap olarak tartınca bu fikrim daha iyi pekişti...

    Üslup tamamen düz, idealize, edebi kıvraklıktan yoksun, buna rağmen akıcı ve hızlı bir okunurluğa sahip...Aynı zamanda ucuz romanların ve günlük tefrikaların değişmez kanunu olan heyecan ve aksiyonu belirli sıklıkla hortlatma kaygısı, okurun milliyetçi tarafı ve erkeklil tarafını okşama şablonundan ötürü kurgu kendi içinde ortalama üzerinde bile olsa bu nedenlerden ötürü sık sık fuzuli kapışmalar, yersiz sevişme sahneleri, klişe ve beylik cümleler, yer yer komik sayılabilecek basitlikte diyaloglar ve hamaset dolu betimlemeler gırla gidiyor...

    Aslında gayet güzel başladı ve beklemediğim bir şekilde giriş yaptı...İlk macerayla da bağlantılıydı ve daha en başta son derece aciz ve yardıma muhtaç, yenik bir ana karakter gördük...Bu serüven, aynı zamanda Durakoğlu karakterinin de ilk çıkışını içeriyordu ve açıkçası o karakterin de sahneye çıkışı gayet güzel, özgün, gürültüsüz ve parıltısız bir olgunlukta oldu...Buraya kadar herşey güzeldi ama gelişme bölümüne geçince, günlük tefrika yazmanın ve okurun ilgisini ayakta tutmanın kaçınılmaz ezberleri ve Rahmi Turan'ın 100 metreden seçilen kendini tekrarları ile sapıtmaya başladı...İnandırıcılıktan yoksun diyaloglar, yersiz sevişme ve kavga sahneleri ile gereksiz meydan okumalar ara ara battı...Sadece hikayeyi akıtan bir anlatım vardı...Betimleme eksikliği ve gayet ekonomik bir şekilde yapılan tasvirlerle de kafada yeterince canlandıramama, dahası yazarın da aslında kafasında çok iyi canlandıramamış olma hissi batan diğer unsurlardandı...Kara Murat resimli tefrikalarında da çizerin tasvirleri fazla idealize ve detaydan yoksun olurdu...Yegane sebebinin yazar olduğunu bir kez daha anlamış oldum...

    Misal, Devlet Ana'da bir han tasviri olur anlatım akarken arkada devrince dönen...Sayvanından ocakbaşına, ortadireğinden atların tavlasına, o han tasvirini okumazsınız, adeta film gibi izlersiniz...Ama Kara Murat'ta değil mekanın detaylı betimlemesi, kelime hazne darlığı bile göze batıyor...Ya şato, ya kale, ya manastır, ya da saray oluyor...Hisar, konukevi, köy damı gibi çeşitlemeler olmuyor...Atıyorum, Kara Murat saraydaysa bir koridor tutuluyor, oradan gizli geçitle bir salona geçiyor, prensesin panteri zenciye saldırıyor, zindana inen merdiven döne döne imiyor, zindan rutubetli oluyor ve saire...Ergen bir yazar amatörünün rahatlıkla altından kalkabileceği metin ve tasvirler kısaca...

    Romana dönersek, Silivri yakınlarında başlayıp Trabzon'da bitti ve aslında malzemesi çok kuvvetli, potansiyeli de güzeldi...Şayet usta bir edebiyatçı kaleminden çıksaydı, okuru ihya edebilecek bir altyapıya sahipti ama Rahmi Turan'ın alelade yazarlığı, ezberleri, kolaya kaçmaları ve okuru gözeterek sıklıkla devreye soktuğu şablonlar güzelim altyapının canına okumuş...Gazete tefrikaları başlığında Burak Bey incelemesinde Rahmi Turan'ın kötü yazarlığının örnekli eleştirileri ile Burakbey metinleri ile olan karşılaştırması mevcut...Meraklısı için link de verelim...
    http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,9717.0.html

    Yine de bana vaktiyle okuma hızını ve alışkanlığını kazandıran altyazılı tefrikalardan Kara Murat'ın yeri başka...O sebeple düz metinlerini daima iyi hatırlamaya, elimdeki tomar tomar gazete tefrikaları ile 5 adet romanını özenle saklamaya devam edeceğim...

    İçerik harici kitabın fiziksel sunumuna gelirsek, tek kelimeyle rezalet diyebilirim...Kapak tasarımından tutun da iç sayfa düzenlemelerine kadar...Bir de tefrika edildiği zamanki çizimlerden koymuşlar yer yer...Bu çizimler de gayet kötü kırpılmış kadrajlarla yerli yersiz dağıtılmış kitabın aralarına...Tam çizimsiz birkaç sayfa okuyorum, arkasından yarım sayfa çizim geliyor...327 sayfa romana serpiştirilen resimleri kaldırınca kitap 240 sayfa falan oluyor salt yazı haliyle...Madem resim koyacaksın, tefrika edildiği haliyle ya da haftalık dergi formatındaki haliyle bas...Resimsiz tek Kara Murat romanı, Bige Karınca yayınlarından çıkan Aşk ve Kan'ın yeni ve son edisyonu...Toker yayınlarının 5 kitaplık seti yer yer resimli ve editoryal denetimden yoksun...Bazılarında sayfalar mı atlanmamış, bazılarında daktilo yazısından kesip sayfaya mı yapıştırılmamış, rezil bir sunum kısacası Toker yayınlarındaki 5'li set...

    Son bir genel değerlendirme yapmak gerekirse, Kara Murat kesinlikle ilk yayınlandığı dönemi asla aşamayacak olan, metin kalitesiyle her daim ucuz roman olarak tanımlanmaya mahkum bir eser...O dönemin beklentisine hizmet eden ve her daim tüketimi olamayacak, anca nostalji tutkunları ile edebiyat şerbetini henüz tam anlamıyla tadamamış, başlangıç aşamasındaki serüven romanı tutkunlarını yine sadece başlangıçta tatmin edebilecek bir eser...Beni de 2000'lerin başlarında tatmin edip hayran bırakıyordu sadece...Rahmi Turan gibi yazsam yeter diyordum 13-14 yaşlarımda...Şimdi 10 tane Rahmi Turan üst üste konsa belki tatmin eder, belki etmez hem beni, hem de pek çok okuru...Değişimin ve gelişimin doğrudan yıpratacağı Kara Murat, bence bu yüzden 1972-1998 arasında hapsolacak her daim...Naçizane fikrimce tabi...

    Ama pişman mıyım, değilim...Vakit kaybı da olmadı benim için...Kara Murat okumalarım münasip zamanlarda aralıklarla devam edecek...Bir zamanlar beğenerek okusam da, bugün yerin dibine batırsam da, 1999'da tanıştığım bu tefrika serisinin yeri gönlümde her zaman ayrı olacak...Çünkü olgunlaşma ve birikim duvarımın yükselmesine katkı sağlayan iri taşlardan bir tanesi ve onu çeker alırsam duvarım yıkılmaz ama o boşluktan giren yağmur, çamur, yel, sinek yahut böcek beni uğraştırır dururdu herhalde...



    36.  Al Da At Dercesine  ''Futbol Öyküleri'' - Kolektif



    Aralarında sevdiğim yazarların da yer aldığı, uzun zamandan beri okumak isteyip bir türlü uygun bir okuma anı bulamadığım kitaplardan biriydi...Futbol temalı öykü seçkilerinin yer aldığı bu kitapta beğenmediğim bir öykü olmadı, sadece bir anlatıyı es geçtim ama birkaç tane öykünün de yeri ayrı oldu...''2879. Dakika'', ''Efsane Başkan Efsane Yıllar'', ''Hitbol'' ve ''Kötü'' isimli öyküleri zamanı gelince tekrar tekrar okuyacağım...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

kedidiro

 yılın üçüncü çeyreğinin hasatı;
57- capon çayevi
58-dalkavuk hanım; geçtiğimiz aylarda başladığım mahmut şenol - mahmudiye üçlemesi kitaplarının okunması tamamlandı. son kitap en beğendiğim oldu. her birinde ortak karakterler olsa da bağımsız olarak okunabilecek kitaplar. bir yandan küçük bir kasaba (biga) ekseninde memleket tarihi, bir yandan çerkes kültürü hakkında bir şeyler, diğer yandan eksantrik karakterler geçidi...
59- karamazov kardeşler
60-kan ve gül; son dönemin çok okunan yazarlarından alper canıgüz'ün son eseri. ve galiba ustalık dönemi başlıyor.
61-farfara;galiba bir müddet sezgin kaymaz okumayacağım artık. kredisi bu kitapla iyice azaldı. güzel bir konuyu gereksiz uzatarak ziyan etmiş
62-peygamber cinayetleri; mehmet murat somer'in travestiler dünyasında geçen polisiyesi. akıcı ve eğlenceli. ama yeterli esrar kurulamamış.
63-leylim leylim- ahmet arif'ten leyla erbil'e mektuplar; galiba ne okuyoruz bölümüne yazmıştım. hakkında ne düşüneceğimi bilemediğim bir kitap. çok sevdiğim şiirlerin hangi ortamda, nasıl bir duygu ikliminde yazıldığını öğrendim. ama şairin özel dünyasına bu kadar girmeli miyiz, ayrı aileler kurmuş, ölmüşgitmiş ustaları bu kadar çıplak görmeli miyiz. ben onu bilemedim işte.
64- mavi sürgün; cevat şakir kabaağaçlı'nın halikarnas balıkçısı olma hikayesi. yazdığı bir yazıyla istiklal mahkemesince bodrum'da kalebentliğe mahkum edilen yazarın bu yolculuğunu anlatan kitabı keyifleokudum.
65- o muhteşem hayatınız; sevdiğim yazarlardan oya baydar'dan farklı bir dersim hikayesi.
66- eşikte
67- mavi sakal; artık kurt vonnegut okuruyum diyebilirim. ilk okuduğum kitabı mezbaha 5 ben de kararsızlık yaratmıştı. ancak o günden bu güne her okuduğum eseri ustalığına saygımı bir kat daha arttırdı. yine egzantrik karakterler üzerinden insanlık tarihi, insanlık halleriüzerine keskin bir hiciv.
68-ne yapabilirim;
69- gündüz feneri - gündüz vassaf'la nehir söyleşi; yazarım gündüz vassaf'ı ilgiyle, öğrenerek, eğlenerek okumaya devam ediyorum.
70- keşke bir öpüp koklasaydım; uzun zamandır parça parça okuduğum kitabı bu ay tamamladım. 12 eylül'ün tutsaklarının, kurbanlarının hikayelerini en yakınlarının ağzından dinlediğimiz bu kitap zaten bir solukta okunacak bir şey değildi.
71- bana onun portresini getirin; hafif bir yeşilçam galerisi
muhteşem vahşi dünya;platonov yine yanıltmıyor. ülkesinin insanları üzerinden dünyaya dair bir şeyler söylüyor. sarsıcı hikayeler. özellikle " elektriğin yurdu" öyküsünde muhteşem romanı "can"ın çekirdeğini gördüm sanki.
72- mekanın hafızası- yer adları; üniversiteden sınıf arkadaşım murat gülbetekin'in doktora tezi. ilginç bir konuda özenilmiş, uğraşılmış bir çalışma. herkes için değil tabii ama yer adları mevzusunu öncelikle coğrafyanın ama bunun yanında tarihin, sosyolojinin, edebiyatın ışığında inceleyen bu kitabı ben sevdim.
73- altın çağ
74- aram derler adıma
75- rahmet yolları kesti; üstad kemal tahir'den eşkiyalığa farklı bir bakış. belki bir başka büyük kitap ince memed'le karşılaştırmalı okunmalı.
76- romantik korno
77- sinemanın güney'i; güney özkılınç'tan yılmaz güney özelinde çukurova, türk sineması, 1960/70li yıllar kitabı. kesinlikle çok iyi bir kitap.gücünü araştırmacılığından alıyor. yazar adana'ya gidip yılmazgüney'e dair anlatacak, paylaşacak bir şeyi olan herkesi bulmuş, konuşturmuş. ortaya el yazısı mektuplar, gün yüzü görmemiş fotoğraflarla belge niteliğinde bir kitap çıkmış. sadece yılmaz güney'in değil anlatanların da portresi belirmiş böylece

kedidiro

      bu okuma dönemimin özel yazarı  william saroyan, özel kitabı ise aram derler adıma. saroyan adını elbette biliyordum. arada farklı kitaplar içinde öyküleriyle karşılaşmışlığım da vardı mutlaka. hatta "istiridye ve inci" isimli kısa oyunu hayallerimden biridir. yine de memleketlimiz saroyan'ın insan sıcaklığı ile dolu öykülerini, eserlerini bu kadar geç farketmiş olmak benim ayıbım olsun. zaten her yıl böyle bir gecikmiş keşfim oluyor. dediğim gibi saroyan bitlis'ten abd'ye göç etmiş bir ailenin o ülkede doğmuş ilk üyesi. hiç bir zaman başarılı bir öğrenci olmamış ve eğitimini daha çok sattığı gazetelerden,sokaklardan ve büyük ailesinin üyelerinden duyduğu hikayelerden almış. bu hikayeler eski yurdun renkleri, kokusu ve özlemiyle dolu. gerek bu kitap gerekse hemen ardından okuduğum "altın çağ"da çocukluğa dair hikayeler var. içlerinde müthiş bir enerji, kahkaha ve hüzün barındıran öyküler bunlar. en komiğinde bile içten içe sızan hüznü duymak mümkün. her zamanki gibi sevdiğim yazarın diğer kitaplarının peşine düşeceğim. hatta geçtiğimiz yıllarda sadece bir kaç salonda vizyon şansı bulan " saroyan ülkesi" filmini izledim bile. 1964'te bitlis'e yaptığı yolculuktaki ayak izlerini takip eden bu filmde rehber yazıları, öyküleri...  örneğin sadece "aram derler adıma"daki değil tüm okurluk geçmişimdeki en güzel hikayelerden biri olan " zavallı bağrıyanık arap" da bu filmin bir parçası...

seastar1000

Şöyle bir geriye baktım da 2017 de şimdiye dek 87 kitap okumuşum Grafik roman frankafon fumetti dahil degil Yazın neredeyse hiç kitap okuyamadım yinede 100 ü geçmek isterdim
Yazar bazında en çok John leCarre ve Agaha Christie okumuşum Alfa ve KırmızıKedi sayesinde leCarre leri okuduk İthaki de sağolsun Isaac Asimov lara başladı
En çok begendiğim kitap herhalde Vakıf oldu
Okuyalı o kadar uzun zaman olmuşki sanki ilk kez okuyormuşuö gibi zevk aldım
Hayal kırıklığı ise Serce den sonra Gündüz Düş Görenler oldu ekitap olarak okuduğum Kadınlara Göre Değil yazarı P D James yine senenin çok sevdiğim ikinci kitabı oldu

afu

seneyi bitirmeden okumanız gereken bir kitap öneriyorum  :)

"bisikletle iki hafta"
ÖZGÜR BARIŞKAN
Yaylım Yayınları

kitap sitelerinde satışta (idefix, d&r, kitapyurdu, pandora vs)
bisiklet teması etrafında çok güzel öykülerden oluşuyor.
(144 sayfa, etiket fiyatı 15TL)

pardus88

Bende bu kitabı tavsiye ederim, eğer okumadıysanız sayfa sayısı da az. 10 öykü var içinde, hepsi de çok güzel.


Ahmet Oktay

Alıntı yapılan: pardus88 - 08 Aralık, 2017, 17:35:10
bende bu kitabı tavsiye ederim eğer okumadıysanız sayfa sayısı da az 10 öykü var içinde hepside çok güzel

Yazarın diğer öykü kitaplarını da okumanızı öneririm bunu sevdiyseniz.

Ahmet Oktay

18) José Rodrigues Dos Santos - Tanrı'nın Formülü (Pegasus Yayınevi) 8/10

Kitap bolca matematik ve fizik içeriyor, bol bol teoremle karşılaşıyoruz. Benim gibi alışık olmayan bünyeleri yorabiliyor haliyle. Sadece matematik ve fizik değil felsefe de var tabi. Tibet bölümlerini okurken çok sıkıldığımı itiraf etmem lazım. Daha kısa olabilirdi kitap. Arkadaşımın tavsiyesi üzerine okuduğum bir başka kitap oldu bu. Konusu ilginizi çekerse tavsiye ederim. Ana karakterin bu kitaptaki gibi Tomas Noronha olduğu başka kitapları da varmış yazarın, ama sanırım birbirinden bağımsızlar.


19) Haldun Taner - Devekuşuna Mektuplar 1: Önce İnsan (Yapı Kredi Yayınları) 8,5/10

Haldun Taner'in 1957-1960 arası Tercüman gazetesindeki köşesi "Devekuşuna Mektuplar"dan derleme yazılar. Dönemin sosyal, siyasi, kültür, sanat, spor vs.. konularını öğrenmek, bunları Haldun Taner'in kaleminden okumak güzeldi. Aradan 60 yıl geçmesine rağmen bir arpa boyu yol alınamayan meseleler ise işin acı tarafı.


20) Albert Camus - Yabancı (Can Yayınları) 9/10


21) Michael Crichton - Uzay Mikrobu (Uycan Yayınları) 8,5/10

Tıpkı Küre gibi Crichton'ın bir başka bilim kurgu/gerilim kitabı. 1 bebek ve yaşlı bir adam dışında tüm sakinlerinin öldüğü bir kasaba, ve ölümlerin sebebi olduğu düşünülen bir virüs. Bu virüs nasıl yayılıyor, kimleri etkilemiyor? Crichton yine okurları maceraya davet ediyor. Sonu beklentimin altında kaldığı için 8,5 ;D Şiddetle tavsiye edilir.


22) C.S. Lewis - Narnia Günlükleri 3: At ve Çocuk (Doğan Egmont) 6/10

Başlarda akıcı değildi hikaye, sonradan akıcılık kazandıysa da yeterli olmadı. Narnia filmlerini çok severim, ilk 2 kitabı da çok sevmiştim, ne var ki bu kitap benim için büyük hayal kırıklığı oldu.


23) Ali Cüneyd Kılcıoğlu - Yas Orkestrası (Sel Yayıncılık) 9/10

Kılcıoğlu aslında tiyatro yazarı. DT, bazı şehir tiyatroları ve özel tiyatrolar tarafından oynanmış ve oynanmakta olan 10 civarı oyunu var yanlış hatırlamıyorsam. Bu kitap yazarın farklı bir alana yöneldiği ilk kitap, ilk öykü kitabı. Kitap vadettiğini veriyor ama bunu sade bir dille yapmıyor. Bazı öykülerin de fazla bel altı unsur barındırdığını söyleyebilirim. Favorilerim Sopranonun Tabutu, Davul Derisi, Kebudfam ve Komparsita Mehmet öyküleri oldu. Herkesin seveceği bir kitap olmadığı aşikar. Yazarı daha önceden biliyorsanız az çok, neyle karşılaşacağınızı da kestirebilirsiniz. Oyunlarını seven birinin kitabı da seveceğini düşünüyorum.


24) Haldun Taner- Devekuşuna Mektuplar 2: Yaz Boz Tahtası (Yapı Kredi Yayınları) 9/10

Gürültü kirliliğine çokça maruz kaldığımızı düşünüyorum günlük yaşamımızda. "Çevreyi Sesle Kirletmek" ve "Susmaya Övgü" isimli, çerçeveletip duvarlara asmalık 2 muhteşem yazı barındırıyor bu kitap.
Alıntı YapSusunca, kasıntısız olur insan, dış dünyadan gelen sürtüşmelerden biraz uzaklaşır, kendini bulur, doğanın sessiz müziği ile dolar içi. Tek başına susuş olduğu gibi ikili susuşlar da vardır. Anlaşan iki insanın güneş batışı sırasında ya da bir ocak başında yan yana susuşu bazen sütunlar dolusu laftan daha veciz bir iç konuşma sağlar. Zaten ben büyük şeylerin susularak daha iyi ifade edildiğine inananlardanım. Konuşma, ister istemez, bir şeyleri kısıtlamak, sınırlamak, indirgemek değil midir? Susuşta sonsuza açılmış bir pencere vardır. Onu lafla bozmanın alemi var mı?


25) Jean-Claude Carriére - Akıl Defteri (Mitos Boyut Yayıncılık) 7,5/10

Geçen dönem Ankara DT tarafından Zonguldak'ta sahnelendiğinde oyununu izlemiştim. Metne neredeyse tamamen sadık kalınmış sahnelenirken. İzlemesi okumasından daha keyifli olmuştu benim için.


26) Ali Cüneyd Kılcıoğlu - Televizyon Cumhuriyeti (Mitos Boyut Yayınılık) 8,5/10

Alıntı YapYaptığımız anketler sonucu halkımızın bilgi içerikli yarışmalardan sıkıldığını, konu hakkında bilgi sahibi olmadığı için fikir sahibi de olamadığından bu tarz programları statik ve sıkıcı bulduğunu tespit ettik. Bu bulgular ışığında "Biz Size Yemeğe Geldik" program konseptini uygulama kararı aldık. Her hafta değişen yarışmacılarla ürettiğimiz televizyon ünlülerini kısa sürede tüketip yeni ünlüler üreteceğiz.


27) Stefan Zweig - Yakıcı Sır (İş Bankası Kültür Yayınları) 10/10

İlk kez Zweig okudum. Güzel bir tercih yapmışım. Yetişkinlerin kirlenmiş dünyasına, henüz kirlenmemiş, saf bir çocuğun gözünden baktırıyor bize Zweig.


28) Haldun Taner - Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil (Yapı Kredi Yayınları)

Okurken en zorlandığım Haldun Taner kitabı oldu bu kitap. Bazısını ismen tanıdığım bazısını hiç tanımadığım, dönemin yazarları, düşünürleri, sanatkarları hakkında anılarla harmanlanmış yazılar.


29) Ali Cüneyd Kılcıoğlu - Plastik Aşklar (Mitos Boyut Yayıncılık) 9/10

Alıntı YapHerkes tek kişilik yaşamaya o kadar alışmış ki... İlişki denen şey tek kişilik hayatların birlikte vakit geçirme isteğine dönüşmüş... Plastik ilişkiler. Kimse kimsenin gerçek derdini görmüyor, paylaşmıyor.


30) Michelangelo - Cennetin Anahtarları: Seçme Şiirler (İş Bankası Kültür Yayınları)

HacıGeraltEmmi

31 - Kral Fare - China Miéville - 9/10

32 - Ben Melek - Ümit İhsan - 7/10

33 - Büyücü - John Fowles - 9/10

34 - Çocukluğun Sonu - Arthur C. Clarke - 8/10

35 - Ecel - Funda Özlem Şeran 6/10
Vampir avcısı Buffy'nin zemzem suyu ile cin avlayan Türk versiyonu.
Kısmen eğlenceli olsa da sıkça tekrara düşen anlatımıyla yordu biraz.

36 - Zaman Makinesi - H. G. Wells 8/10
Olmayacak bir duaya amin demiş yazarımız. :)

37 - Kılıç ve Büyü - Robert E. Howard vd. 8/10

38 - Bin Yıllık Hemşehri - Halil Babilli 8/10

39 - Son Dilek (The Witcher 1) - Andrzej Sapkowski - 8/10

40 - Machiavelli - Bir Rönesans Romanı - Joseph Markulin - 8/10

41 - Toz (Wool Serisi 3. Kitap) - Hugh Howey 8,5/10

42 - Günbegün Mahşer - J. L. Bourne - 5,5/10

43 - Kader Kılıcı (The Witcher 2) - Andrzej Sapkowski - 8/10

44 - Ölümcül Hikayeler - Robert W. Chambers - 2,5/10
bitmeyen bir işkenceye dönüşünce yarıda bıraktım. çeviri kötü, mizanpaj kötü, editörlük sanki yokmuş gibi...

45 - Elflerin Kanı (The Witcher 3) - Andrzej Sapkowski - 8/10

46 - Efsaneler-2 - Terry Goodkind, Robert Jordan vd. - 6/10

Hayalet

Carl Sagan - Cennet'in Ejderleri / Broca'nın beyni / Tanrı'nın Kapısını Çalan Bilim.
Acar Baltaş - Stres ve Başa Çıkma yolları
Marcus Aurelius - Kendime düşünceler
Wilhelm Schmid - Mutsuz Olmak
Jim Holt - Dünya Neden var
Frederic Gros - Yürümenin Felsefesi
David Le Breton - Yürümeye Övgü
Aldous Huxley - Cesur Yeni Dünya
Yevgeni Zamyatin - Biz
William Sheridan Allen - Naziler iktidarı nasıl ele geçirdi?

İlk aklıma gelenler ve tabii bir sürü çizgi roman, devamını hatırladıkça yazarım.



Çizgi roman bir çocuğun okuma alışkanlığı kazanmasının en iyi yollarından biridir, bir büyüğünse hayata çocuk merakı ve heyecanıyla bakabilmesinin.

ferzan

    37.  Deligözel : ''Bir Yadigar Ejder Kitabı'' - Erhan Tuncer



    Yazarının eğitiminden ötürü (sinema / tv) okurken bir portre kitabından ziyade belgesel izliyorum hissine kapıldığım, her sayfasından ayrıca keyif aldığım bir kitap oldu...Genç sayılabilecek yaşına rağmen Erhan Tuncer bence harika bir iş çıkarmış...Bir akşamda bitebilecek tatta lezzetli ve donanımlı kitaplardan...Üstelik Yadigar Ejder ile yapılmış alternatif(!) bir röportajı da içeriyor...Her şey bir yana, yazarının kitabı adeta bir görsel anlatıya çeviren üslubu için bile okunmaya değer...



    38.  Bir Yudum İnsan - Nebil Özgentürk



    Çocukluğumdan beri programını bilirdim ama ilk önce gazete sayfalarında yazı dizisi portreler halinde görücüye çıktığını ilk kez bu kitapla öğrenmiş oldum...Kara Karga, 25. yıla özel basım yapmış...Bu vesileyle portre türüne olan ilgimin de farkına varmış oldum...Yakın tarihimizden bambaşka kişiler, bambaşka dünyalar, bambaşka yaşanmışlıklar...Birkaç bölüm hariç tamamına yakını son derece lezzetliydi benim için...



    39.  Kuzgunlar ve Leşler (Cilt 1) - Erol Toy
   


    Başlarda tam bir Devlet Ana ardılı gibi gelmişti...Devlet Ana 'nın boşluğu üzerine ona en yakın kafada diye okumaya başlamıştım ama yer yer öykünmelerin çok fazla olduğunu görünce biraz hayal kırıklığı olmuştu ama neyse ki bu, başlangıçtaki ilk 100-150 sayfa için geçerliymiş...

    ''Devlet Ana'' (DA) ile ''Kuzgunlar ve Leşler'' (KvL) karşılaştırması yapmam gerekirse, KvL kesinlikle DA 'ya göre daha fazla malzeme ve detaya sahip...Ne var ki karakter derinliği ve dilin doğal ikna ediciliği bakımından DA çok afedersiniz masaya çıkarıp tak diye farkını koyuyor...KvL 'nin dili ve DA 'daki gibi geniş zamanlı eski dil kullanımı kusursuz ama yine DA 'ya göre fazla şiirsel ve ağdalı...DA 'da karakter derinliğinden ve o derinlik ile arka plan beraberindeki öznel cümle kurma ve farkındalık oranı mükemmeldi...Atıyorum Molla Kerim 'in de, Pir Elvan 'ın da, Kamagan Derviş 'in de, Orhan Bey 'in de, Bacıbey Hatun 'un da konuşmalarından akıllarını, vizyonlarını, bakış açılarını ve yeterliliklerini ve farkındalıklarını seçebiliyorduk...KvL 'de ise Robert E. Howard benzeri şiirsel bir üslup söz konusu...R.E.H. nasıl bir barbarı filozofçasına ağdalı konuşturabiliyorsa, en sert ve vahşi çarpışmalarda bile karakterlerin ağzından ozanca cümleler döküyorsa, bu olay KvL 'nin genelinde var...Sanıyorum bir dönem anlatıcılığının genel geçer kalıbıydı bu durum, farklı ülkelerin klasik edebiyatlarına kadar başlangıcı çekilebilir sanıyorum, yetersiz olduğumdan kesin konuşamıyorum ama Pardayanlar 'da da böyle bir klasik şiirsel diyalog ve genel geçer karakter farkındalıkları vardı...Anlatımda bu olay 20. yy 'nin ilk yarısını kapsıyorsa, Kemal Tahir misali daha serbest ve ipinden boşalmış bir gerçekçi diyalog algısı da ikinci yarıya tekabül ediyor olsa gerek...Erol Toy, bu romanı Devlet Ana 'dan sonraki 10 yılda yazmış olsa da diyalog olarak eski usül şiirsel ağdalığı tercih etmiş sanırım...Bu durumun bir zararı olmamakla birlikte okurken alelade bir Ahi esnafının ya da zevcesinin diyalogları bile Şekspirvari bir hava alıyor, bir kalfanın bile gerçek dışı farkındalık hali varmış gibi hissettiriyor...Bu da edebi anlamda katma değer vazifesi görse de modern ve ikna edici gerçekçi anlayışta fazla ağdalı kalıyor...Dolayısıyla okurken bazı bazı yorabiliyor...Ama bu KvL 'nin dilini ve anlatımını asla kötü yapmıyor...

    Bir diğer karşılaştırmam ise ; DA 'da daha az malzeme ile sırf karakterizasyon marifeti ve dil kullanımı + anlatımı dolayısıyla ağzımızda harika bir tat kalıyor, yalanıyoruz, ağzımızı şapırdatıyoruz, sanki şekeri ve kıvamı mükemmel oranda olan hafif ve harika bir kabak tatlısını ceviz parçalarıyla gömmüş gibi oluyoruz ama Erol Toy 'un KvL 'sinde sanki çok şerbetli ve yoğun, hamuru fazla çıtırdayıp altı hafif yanmış aşırı tatlı bir baklava yemiş gibi oluyoruz, ağzımız da damağımız da kamaşıyor, üzerine suyla ya da gazozla o yoğun şerbetin tadını anca yarım saat sonra silebiliyoruz...Açıkçası bu denli şeker ve hamur yoğunluğu bünyeye her zaman iyi gelmiyor...

    KvL 'nin geneline bakarsak, ilerledikçe DA 'dan çok farklı bir hale geldi ve kendi gibi oldu...DA 'nın aksine, barındırdığı malzeme ve hikaye potansiyeli o kadar çeşitli ve detaylı ki, bu DA 'da olsaymış herhalde okuduktan sonra cinsiyet falan değiştirip DA 'ya yar olurmuşuz çok afedersiniz...Diğer yandan, yukarıda da bahsettiğim marifetlerinden ötürü az malzemeyle çok müthiş bir anlatıyı dil kıvraklığı ve karakterizasyon ile çıkarmak da bir ustadan başkasına yaraşmayacak maharetti...

    Eğer GSF 'lerin Animasyon bölümlerinde oyun tasarımı diye yan bir dal ya da ayrı bir bölüm açılsa ve ben bu bölümde hoca olsam, kesinlikle 3. sınıfta KvL 'yi öğrencilere okuturdum, çünkü KvL tam bir oyun senaryosu...Game of Thrones misali çok karakterli ve ayrı ayrı coğrafya ve çizgilerde yoluna devam eden aynı çağın aynı dönemin insanlarının hikayeleri var...Üstelik bir birilerinden bağımsız da değil...Oyun dünyasında bu tarz oyunlara ne deniyor tür olarak bilmiyorum ama hem harita modunda, hem 3rd person modunda, hem 1st person modunda, hem de strateji modunda oynanabilecek, bir Fall-Out 3 ya da Skyrim tadında, Age of Empires yahut Mount and Blade senaryoları tadında çok çeşitlemeli ve çok kollu bir kurgusu var...70'li yıllarda yazılan bu eser için böyle düşüneceğim zerre aklıma gelmezdi...Taşranın Game of Thrones 'u gibi birşey adeta...

    KvL 1. cilt itibariyle 17.yy Osmanlı kent ve taşrasından pek çok karakteri kendi bölümlerinde okudum...Hikaye Orta Anadolu'da turnacıbaşı ve kafilesi tarafından devşirme oğlan kervanına zorla katılan Ermeni Mıgır ve onun peşinden dağ bayır sürünen annesi Doyran ile başladı...Mıgır İstanbul'a giderken Doyran yaylada göçer Türkmenler'le karşılaşıp yolunu yarıda kesti, bu esnada eş zamanlı olarak Aydın taraflarında levent devşirmeye çıkan Türk korsanlarını gördük, onları orada bırakıp karadeniz taraflarında Medrese 'ye yollanan müezzin çömlekçi oğlanını gördük, eş zamanlı olarak bambaşka bir eyaletteki Ahi çırağı olmuş Gafur'un hikayesini okuduk...Aynı sıralar Venedik'ten gemiyle yola çıkan Amantini soyunun birkaç asırdır süregelen cam işçiliği ve ticaret serüvenine tanık olduk...Aralarda tekrar tekrar Mıgır'a, Doyran'a, Gafur'a, Türk korsanlarına, Ahi esnafına, Amantini ailesine falan döndük ve ilk cildin sonlarına doğru 7-8 hikayeden 3 tanesinin yolları kesişti...İlerleyen bölümlerde saray, harem, başka Frenk tacirleri ve yeni karakterlerle çeşitlenip en sonlara doğru hepsi tek bir sonuçta birleşecek sanıyorum...Aynı Game of Thrones 'da olduğu gibi...

    KvL 'nin bir diğer artısı, ağdalı diline rağmen bazen öyle bir yayından boşalıyor ki, soluk soluğa okuduğumu farkediyorum...Diğer yandan, yukarıda da bahsettiğim gibi o kadar ince detay var ki, dönem hakkında merak ettiğim, ya da aklıma dahi gelmeyen pek çok şeyi şaşarak görüyorum...Sanki film ya da dizi gibi izliyorum, bilmediğim ya da görmediğim şeylerin tasvirlerini görüyormuş gibi kafamda 3 boyutlu haritaları canlanıyor...Osmanlı dönemindeki ticari enflasyondan tutun da Ahi esnafının iç yapısını, medreselerin kademelerini ve okutulan kitapların içeriğini, eğitim mantığını, ezber ve yorum karşılaştırmalarını, dönemin batı devletlerindeki ticari anlaşma ve şifrelerin, kullanılan yöntemlerin ince ayarlarını, devşirilen acemi oğlanların ocaktaki ilk zamanlarını, Osmanlı yapılanmasıyla aslında onun temeli olan göçer Oğuz Türkmenlerinin zıtlığını ve daha aklıma gelen gelmeyen dehşet detayları öğreniyoruz... Yanık yanık ilahi okuyan reşit olmamış bir oğlanın cenaze evinde bir dul tarafından baştan çıkarılışı ve levent yamağı toy bir oğlanın İtalya kıyılarıyla ilk tanışmasını ve ilk cinsel deneyimi gibi detayların veriliş şekli ile inandırıcılığı ise ayrı bir konu...

    2. cilde geçmiştim ama biraz ara vermenin iyi olacağını düşündüm...Tüm ilginçliğine rağmen eserin dili ve teatral yanı yoruyor...Basit bir çarşı kalfasının bile ozan gibi cümleler kuruşu yer yer durup düşünmeye sevk ediyor...O sebeple 2018 'in ilk haftalarında devam edeceğim 2. cilde...



    40.  Banazlı Gazi Baba 'nın Hatıraları - Hüseyin Yalçın



    Kişisel bir çalışmamdan ötürü bir süredir başta Çanakkale olmak üzere 1. Dünya Savaşı cephelerimizle ilgili hatırat niteliği taşıyan ve sıklıkla rastlanmayacak anlatıların peşindeydim...Yemen ve Çanakkale cepheleri harici Balkan Savaşları'na yönelik de anlatı arayışındaydım ama önceliğim Çanakkale idi...İlk kez 6-7 yaşlarımda gördüğüm o coğrafyanın bende her zaman ayrı bir yeri olmuştur...

    ''Banazlı Gazi Baba 'nın Hatıraları'', elimdeki pek çok Çanakkale kitabından daha fazlası değilmiş, onu anladım...Beni bilhassa ilgilendiren anı kısmı 25-30 sayfa ya vardı, ya yoktu...Kitabın geri kalanı da 1. Dünya Savaşı ve Çanakkale Cephesi ile ilgili bulunması zor olmayan ansiklopedik bilgi ve anlatılarla doluydu...Diğer yandan Banazlı Gazi Baba 'nın anlattıklarından derlenen kısımlar da yenilir yutulur cinsten değildi...Önce Balkan Savaşı, sonra esaret, sonrasında Çanakkale ve Yemen cepheleri derken 8-9 sene boyunca bir insanın yaşayabileceği her türden fedakarlık ile sefalet çok duru bir şekilde anlatılmış...Kitaba dair tek pişmanlığım, tamamına yakınının bu ibretlik anlatı üzerine olmamasından ötürüdür...



    41.  Çanakkale Gazileri : Cepheden Döndüler ve Anlattılar - Ahmet Uslu



    HC ciltli, büyük boy, kuşe kağıda ve bol görselli, üzerine emek verilmiş 400 sayfa civarı bir kitap...Özel ilgimden ve başka bir sebepten ötürü genel geçer anlatılardan ziyade daha farklı bir şeylerin peşindeydim ve güç bela fahiş fiyatlara edinebildim...Beklentimi kısmen karşıladı, tam da aradığım tatta önemli (bu tarz kitaplarda çok yuvarlak ya da belgesel şeyler anlatılır hep) detaylar elde edebildim...Kitabın editör kontrolünden geçmemiş gibi görünen sürüsüne bereket yazım ve imla yanlışları, yer yer cümle bozuklukları, yazarının üslupsuz, genel geçer ve estetikten pek nasibini almamış düz tavrı, duygusal yaklaşımın ayarını tutturamayıp yer yer gemileri yakışı ve kafasına göre günümüze giydirmesi falan sonlara doğru bir parça beni kitaptan soğutsa da genel itibariyle arşivime kattığıma memnun olduğum bir eser oldu...



    42.  Hatırda Kalmaz Satırda Kalır - Ümit Bayazoğlu



    Tanıtım bülteninden :

    Ahmet Rifat Çalıka, Cemal Granda, Limancı Hamdi, Sami Günzberg, John Godolphin Bennett, Atatürk, Pierre Loti, Namık Kemal, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Melek Kobra, Karekin Deveciyan, Necip Fazıl Kısakürek, Sami Sabit Karaman, Yahya Kemal, Hasan Amça...

    İçkici, dişçi, yasaklı karikatürist, İttihatçı, tarihçi, figüran, Milli Mücadeleci, ressam, milletvekili, Beyaz Rus, padişah, mimar, yazar, ağaçsever, Çerkez, gurme, kafatasçı, Kürt, külhanbeyi, uşak, Osmanlıcı, vatan haini, Yahudi, sahaf, dolandırıcı, manav, Ermeni, talancı, vatan şairi...

    Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinden 58 "aykırı" portre.

    "Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarıldınız. Polis kontrolü altında, istenmeyen yabancılar için, Yozgat'ta bulunan kampa götürüleceksiniz. Orada başka bir devlet tarafından kabul edilinceye kadar kalacaksınız." Bunu söyleyen sivil giysili, herhalde yüksek rütbeli bir polis memuruydu. Erol Güney, "Neden?" demeye kalmadan kendini sırtında smokinle, süratle ilerleyen bir arabanın arka koltuğunda buldu... ("Son Mavi Yolcu: Erol Güney" başlıklı portreden)


    --------------------------------------------------------------------------

    Bu yıl içerisinde okuduğum en iyi kitaplardan biriydi...Portre türüne tamamen aşık etti ve ufkumu fevkalade açtı...Sırf bu kitabın ardından bir sürü başka kitabın peşine düştüm, kimisini hemen edindim, kimisinin de siparişini verdim...Bu kitaplar ;

    Atatürk 'ün Uşağının Gizli Defteri - Cemal Granda
    Sarayın ve Cumhuriyetin Dişçibaşısı : ''Sami Günzberg'' - Rıfat N. Bali
    Türkiye 'de Balık ve Balıkçılık - Karekin Deveciyan
    Türk Çarşısı : ''Şarkta Ticaretin Püf Noktaları'' - Goerg Meyer
    Atını Nalladı Felek Düştü Peşimize - Kirkor Ceyhan
    Seferberlik Türküleriyle Büyüdüm - Kirkor Ceyhan

    Yakın tarihimiz ne müthiş, ne çalkantılı, ne maceralıymış da biz yapay kurgularda teselli aramışız meğer...Az çok biliyordum, başka eserler vasıtasıyla bazı detaylardan haberdardım ama bu kitabın araştırmacı ve objektif sunumuyla daha bir şaştım kaldım Osmanlı 'nın son dönemi ile Cumhuriyet 'in ilk yıllarına...Bu kitaptaki çoğu ayrıntının sağda solda kolay kolay rastlanacak türden olduğunu sanmıyorum...İttihatçılardan çetecilere, yan kesicilerden sanatkarlara, yazarlardan ressamlara, casuslardan vatanseverlere, hainlere, devrim silahşörlerine, sultanlara, hanım sultanlara, bakanlara, vekillere, azınlıklara varıncaya kadar dehşet kafamı açan ve yakın tarihe hiç olmadığım kadar ilgi duymama sebep olan bu 58 portreden oluşan şahane kitabı ileride birkaç kez daha okuyacağıma eminim...Ayrıca yukarıda listelediğim eserler de bu kitap vesilesiyle yanıma kar kalacak...

    Yazarın ''Uzun İnce Yolcular'' isimli bir portre kitabı (daha doğrusu yıllarca çeşitli süreli yayınlara yazdığı portre yazılarından derleme) daha var...Onun da arşivimdeki yerini almış olduğunu söylememe gerek yok...

    Bu güzel kitaplardan haberdar olmamın yegane sebebi Aret Gıcır 'ın Azınlıkyan albümünü basan Aras Yayıncılık 'ın kitap listesine göz atma gafletinde bulunmamdan ötürüdür...Aret Gıcır 'ın albümüne elimin gitmesi de Selami Abi (Kedidiro) 'nin itkisi sayesindedir (kendisi farkında bile olmayabilir)...Bir çizgi albüm, beraberinde neleri getirdi domino etkisiyle...
   
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    2017 yılı, benim için muazzam bir okuma yılı oldu...Hayatımda hiçbir zaman bu kadar çok kitap okuduğum ve bu denli kitaptan zevk aldığım ve bu denli uçuk rakamlarda kitap alımı yaptığım (kişisel çalışmalarım için stokladığım araştırma ve dökümanter kitaplarla beraber aşağı yukarı 420 adet civarı bir alım, çizgi romanlar bu rakama dahil değil) bir yıl olmadı...Kitaplara hiçbir zaman uzak olmadım ama peş peşe okumalar yapacak denli ilgimi ayakta tutamazdım geçmişte...Buna kitap alma isteğim olduğu zaman paramın hiç olamadığı gerçeği de sebep oluyordu diğer yandan...

    Son derece tuhaf, acılı, sarsıntılı ve beraberinde mutlulukları getiren bir yıl oldu 2017...Genele baktığımda hem kendim, hem de ailem adına şükürler ettiğim ve son derece ucuz atlattığımızı düşündüğüm unutulmaz bir yılmış diyorum...Hayatta 30. yılımı doldurduğum 2017 'yi her daim önemli bir şeylerin başlangıcı, bir milad olarak kabul edeceğim...

    2017 okumalarımda çok değerli yazarlarla tanıştım eserleri vesilesiyle...Bilhassa Mustafa Çiftçi, Mahir Ünsal Eriş, Kerim Korcan ve Barış Bıçakçı 'nın kitaplarını muazzam bir keyifle okudum...Bunun harici benim nezdimde bu yılın okumalarında öne çıkan, unutulmazlarım arasına giren ve okumasam kesinlikle eksik kalırmışım dediğim 5 kitap öne çıktı...Bu kitaplar okuma sırasına göre ;

    Lubunya : ''Transeksüel Kimlik ve Beden'' - Selin Berghan
    Kuşlar Yasına Gider - Hasan Ali Toptaş
    Zorba - Nikos Kazancakis
    Devlet Ana - Kemal Tahir
    Hatırda Kalmaz Satırda Kalır - Ümit Bayazoğlu

    2018 neler getirecek bilinmez ama 2017 'den daha fazla nitelikli ve keyifli okumalar yapmak önceliklerim arasında...2017 içerisinde okuduklarım arasında neredeyse hiç pişman olmadım diyebilirim...Daha fazlasını 2018 'den bekliyorum...

    Yılın son haftasında erken final yapmış oldum ama önümüzdeki günlerde yeni bir kitap bitirecekmişim gibi bir ihtimal ufukta görünmediğinden, bir hafta kala seneyi noktalamış oldum...Darısı diğer forumdaşların başına...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Ahmet Oktay

31) Charles Dickens - İki Şehrin Hikayesi (Kum Saati Yayınları) 8/10

6:45 gibi mimlediğim yayınevleri arasına dahil oldu Kum Saati. Kitabı beğendim, bazı yerlerde gidişatı çok rahat tahmin etim ama.

32) Peyami Safa - Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Ötüken Neşriyat) 10/10

Alıntı YapFelaketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir, fakat annelerle değil. Annelere anlatılan kederler taksim değil, zarbedilmiş olur: Çocuklarının felaketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstıraplarını çocuklarına fazlasiyle iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür.

33) Cicero - Her Şey Bitmek İçin Başlar (Aylak Adam Yayınları) 7/10


34) Rıfat Ilgaz - Çalış Osman Çiftlik Senin (Çınar Yayınları) 8,5/10

Daha önce elimde Geçmişe Mazi ve Don Kişot İstanbul'da kitapları olsa da ilk bu öykü kitabını okudum, bu kitapla tanışmış oldum Rıfat Ilgaz'la. Okurken bayağı keyif aldım, hep bir tebessümle okudum öyküleri. En beğendiğim öyküler; Şevket Usta'nın kedisi, Ne işin var karakolda!, Yuvarlanıp gidiyoruz, Şarıl şarıl!, Ne marka?, Havaya üç el.

35) Haldun Taner - Çok Güzelsin Gitme Dur (Yapı Kredi Yayınları) 10/10


36) Oyunu Okumak: Sarı-Siyah Bir Yıl (İthaki Yayınları) 8/10

Kitap her biri farklı takımların taraftarı olan bir grup Alman yazarın 1 sezon boyunca Borussia Dortmund'un iç saha maçlarını takip ederek, o maçlarla ilgili, o süreçte yaşadıklarıyla ilgili yazdıkları yazıları içeriyor. Yazılar, ilgili maçtan bir anı resmeden çok başarılı çizimlerle de destekleniyor. Kitabın en başarılı olduğu nokta, sizi Westfalen stadının atmosferine anında sokması.

37) Jules Verne - Doktor Ox'un Deneyi (İş Bankası Yayınları) 8,5/10

Yılı Jules Verne ile kapadım. Yazarın okuduğum ilk kitabı oldu. Kitapla ilgili söyleyeceğim şey şudur ki; ülkemizde de deney yapan Doktor Ox'lar var :D


Koca yaz boyu sadece 3 kitap okuduğumu göz önüne alırsak yılı 37 kitapla kapamak gayet iyi kendi adıma. Bu yıldan en büyük kazancımı Michael Crichton ve Stefan Zweig ile tanışmam olarak görüyorum. Ayrıca Haldun Taner'in öykülerini bitirdim ve düzyazı kitaplarının da yarısını okumuş oldum sanırım. 2018'de başta Haldun Taner,  Michael Crichton, Stefan Zweig'ın elimdeki kitapları olmak üzere, yine yeni yazarlarla da tanışarak 50 kitap barajını geçmek istiyorum.

kedidiro

78- kısa öykünün büyük ustaları
79- polonya'da bir kuş var; romain gary'den yine etkileyici bir kitap. bu kez ikinci dünya savaşı sırasında polonya'lı direnişçilerin arasına götürüyor bizi.tüm kitapları gibi sert ve tüm kitapları gibi umudu elden bırakmayan bir eser. savaş karşıtı edebiyatın pek bilinmiyen zirvelerinden biri
80- yengeler cumhuriyeti
81- meraklının anıları
82- rebetiko; filmi daha güzeldi.sanırım bu kitapta filmin senaryosunun sonradan romanlaştırılmış hali. lozan'ın ardından yunanistan'a göç etmek zorunda kalan anadolu rumlarının bu topraktan taşıdıkları müzikle örülü hikayesi
83- muhalefet defteri ; türk çizgi roman ve mizah dergiciliğinin çok şükür levent cantek gibi bir araştırmacısı var. toplumun her kesimince hafife alınan sevdamıza dair titiz araştırmacılığıyla ortaya koyduğu eserler ilerde bu alanda çalışmak isteyecek kültür tarihçilerine sosyologlara önemli bir kaynak oluşturacak
84- toprağımdan yeryüzüne ; yine bir filmle (toprağın tuzu) keşfettiğim büyük fotoğraf sanatçısı sebastiao salgado'nun hayatı ve sanatına dair söyledikleri. benim ilgimi çekiyor. herkes sever mi bilmem ama en azından filmi izlemenizi tavsiye etmişolayım
85- bir evlenme
86- istiridye ile inci
87- kadınlar vaizi
88- kuyruklu yıldız altında; bir yandan tiyatro oyunu okumalarım da devam ediyor. bu üçü bu çerçevede yaptığım okumalar. kuyruklu yıldız altında ise inşallah bu yıl ki oyunumuz olacak.çalışmalar başladı.
89-zamanın izinde; ayrıntı yayınlarının 1000. kitabı olarak çıkardığı enis rıza -ercan kesal ortak yapımı. enis rıza'nın seçtiği fotoğraflara kısa kısa ercan kesal yorumları. fotoğraflarla ülkemizin son yüzyılına bakış. genellikle acıların yüzyılına...
90-hükmen yenik; iyi bir futbol kitabı. ingiliz ve yurdum futbolu üzerinden kapitalizmin güzel oyunu taşıdığı yere dair tespitler.
91- aşrı memleket; iletişim yayınlarının memleket kitapları dizisinin en kolay okunan en keyifli halkalarından biri. tüm renkleriyle bir trakya kitabı
92- ben bir gürgen dalıyım; hasan ali toptaş'tan bir çocuk kitabı. ama öncelikle bir hasan ali toptaş kitabı. büyülü gerçekçilik tüm gücüyle bu küçük kitabın içinde
93- gecenin gecesi
94- maymun evine hoş geldiniz ;beni kurt vonnegut'a artık kopmayacak bağlarla bağlayan kitap. hiçbir tanıma sığmayacak muhteşem hikayeler. bilim kurgu da var salt gerçeklikte. neredeyse hiç boş yok.
95- ölümlüler uyurken
96- ölümden beter yazgılar ; vonnegut'un anılar kitabı. ancak bu kitaptan yeterince tad alabilmek için döneminin amerikan edebiyatına, politikasına ve hristiyan dini mezheplerinin özelliklerine vakıf olmak da gerekiyor. bu yüzdendir ki diğer kitapları kadar etkilenmedim
97-dune; bir efsanenin ilk halkası. kurulan dünyaya hayran olmamak elde değil. yine de devamını okumak noktasında çekincelerim var.
98- ardından yıllar geçti
99- çeribaşı rüstem aga;
100- hikaye avcısı ; çok sevdiğim eduardo galeano'nun dilimizde ilk kez yayınlanan vasiyet kitabı. oluşturduğu tek duygu; çağımızın vicdanı olan bu adamın artık yazmayacak olduğunu bilmekten kaynaklı hüzün.
101-king santiliana; spor ve özelde futbol kitaplarını seviyorsanız kesinlikle uzak durmanız gereken bir kitap. parası bir şey değil de vaktinize yazık etmeyin
102- gladyatör; işte iyi bir spor kitabı. türk futbolunun sol açığı çizgi metin kurt hakkında doyurucu bir inceleme. bosman'dan yıllar önce futbolcuların hakları için mücadele etmiş, ilk futbolcu sendikasını kurmuş ve bedeller ödemiş bir futbol emekçisinin hikayesi.parlak bir galatasaray ve milli takım kariyerinin tepetaklak yuvarlanışı. pişmanlığa yer olmayan onurlu bir hayat
103- serenad; öğrencimin hediyesi olduğu için okuduğum ve bu kez olmuş dediğim zülfü livaneli kitabı
104- 50 şahane hikaye; ot dergisinde yayınlanan öykülerden bir seçki. fazla bir şey ummadan okunursa güzel hikayeler var içinde
105-yetmiş bin süryani ; saroyan okumalarına da devam. yine insan sıcağı öyküler
106- dostoyevski ; daha önce farklı biyografilerini de okuduğum ingiliz gazeteci edward halett carr'ın dostoyevski biyografisi. bir dehanın hasta, fakir, kumarbaz, mahkum, aşık yani kısacası insan olarak portresi
107- musa dağ'da kırk gün ; yılın en iyi okumalarından birini son ayda tamamlamış oldum. 1915'te yaşanan ermeni tehciri sırasında yaşanan gerçek bir olayın dönemin alman, ingiliz arşivlerinden yapılan araştırmasının kurgu karakterlerle harmanlanmasıyla oluşturulmuş bu roman ilk yayınlandığı 1930larda ülkemizle amerikan film şirketlerinin de arasını açmış. alman yazar werfel'in anlatımı daha çok ermeni bakış açısıyla tabii ki... ama romanı sadece ermeni tezlerini desteklemek için yazılmış bir propoganda kitabına indirgemek haksızlık olur. zira ortada çok güçlü bir edebiyat eseri var. dönemin suriye toprakları sayılan musadağ bölgesindeki bir kaç ermeni köyünün tehcir sırasında çekilerek osmanlıya direndiği
kırk günü anlatan kitapta açlığı, korkuyu, hırsı, tutkuyu kısacası insana ait her duyguyu birbirinden iyi çizilmiş karakterler aracılığıyla önünüzde buluyorsunuz...

kedidiro

 2018 okuma yılında nicelik olarak daha fazla kitap ve sayfa okudum ama bundan daha değerlisi bu yıl nitelik olarak da harika okumalar yaptım. okunma sırasıyla bu yılın kazancı kitaplar listemi de ekleyeyim buraya
1- kurbağa yağı satıcısı (akira kurosawa)
2- sinemayı seven adam mithat alam
3-ağaçların özel hayatı (alejandro zambra)
4- peynir ve kurtlar (carlo ginzburg)
5- kuşlar yasına gider ( hasan ali toptaş)
6- biz boğulanlar (carsten jensen)
7- cennetin kökleri ( romain gary)
8- temiz ve soylu türküler söyleyelim ( özgür balkılıç)
9- mavi sürgün ( halikarnas balıkçısı)
10- mavi sakal ( kurt vonnegut)
11- aram derler adıma ( william saroyan)
12- rahmet yolları kesti ( kemal tahir)
13- sinemanın güney'i ( güney özkılınç)
14- polonya'da bir kuş var ( romain gary)
15- muhalefet defteri ( levent cantek- levent gönenç)
16- ben bir gürgen dalıyım ( hasan ali toptaş)
17- maymun evine hoş geldiniz (kurt vonnegut)
18-hikaye avcısı ( eduardo galeano)
19-musa dağda kırk gün ( franz werfel )