Kililana Şarkısı - Dokuzuncu Sanat

Başlatan Nightrain, 23 Şubat, 2017, 23:22:37

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Tuco Ramirez

Rutubetli ortamlarda iplik dikişlerin ipleri kopuyor; bazende iplerde gevşeme olup sayfalar sarkıyor, arkadaşlar. Örneğin benim çocukluğumda evdeki eski -yaklaşık 20 yıllık- ansiklopedilerde bu sorunları görmüştüm. Ama tabi yetmişli yılların ansiklopedilerinden bahsediyorum. Şimdiki ipler daha sağlam ve kaliteliyse bilmem. Bazı zımbalı dergilerde de zımba telinde paslanma sorunu oluyor mesela. Her yöntemin kendine göre artıları ve eksileri olabiliyor yani.

hennessy

Kitabı bitirdim kesin alın kesin..... Çizimler hikaye hakketten beklediğimden iyi çıktı.......
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

guneseral

Aldık çıkar çıkmaz.Frankafon basılır da almaz mıyiz ....
Baskı, çizimler harika henüz başlamadım kitaba , Uzaktan bakıyorum arada  bir elime alıp seviyorum keyfini çıkara çıkara yavaş yavaş okunacak eşref saatler de.

Eflatun

Dokuzuncu sanat bunlarında duyurusunu yapmış.




Nightrain

"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

hennessy

Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

ferzan

    Kililana Şarkısı dün bitti, tek kelimeyle harikaydı. Gözüm gönlüm açıldı. Harika bir çizgiye eşlik eden suluboya, ekolin ve guaj boya tekniğiyle taçlanmış üst düzey bir sanat eseri çıkmış ortaya. Milazzo, Gipi ve Pratt tek kişide birleşmiş sanki. Fevkalâde özgün ve tatlı bir kitaptı.

    11 yaşındaki Naim, dar kafalı abisi, bir çocuğun gözünden teslimiyetçi ve pasif bir inanç ezberinin sorgulanması, uyuşturucu ticareti, çoğu balıkçılıkla geçinen küçük esnaf, Doğu Afrika mitleri, kadim ruhlar, efsaneler, cihadçı teröristler, Avrupalı yatırımcılar, yoksulluktan başka yaşam tarzı bilme fırsatı olmamış insanlar, 2000 'lerin başlarındaki Kenya ve muhteşem bir doğa.

    Kitabın yazar/çizeri 2003-2005 yıllarında doğu afrikayı epey gezmiş, bir müddet yaşamış. Kitaptaki hikayeler zinciri kurgu gibi görünse de hemen hemen tüm karakterler gerçek. Kitabın son kısmındaki fotoğraflarla bezeli desenler ve suluboyalar da cabasi. Sadece olaylardan ve dedikodulardan istifade edip, gözlem ve kurgu yeteneğini ortaya koyarak çıkardığı bir sanat eseri. Çizgi romanı sanat hâline getiren nadide eserler kervanından olduğu kesin.

    Boyunun küçülmesi batmadı ama elbette özgün boyutlarında daha muazzam görüneceği kesindi...Fiyatının da daha muazzam artacağı gibi...En azından bu tarz daha serbest eserlerde boyu küçülmesi sindirilebilir, zira balonlar küçük boya cuk oturmuş ve sayfalar da son derece rahat olduğu için detay kaybı söz konusu olmamış...

    Sözün özü, bayıldım...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    Sanatçının işlerinden örnekler ;



















Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

memospinoz

Alıntı YapKililana Şarkısı'nın 200 adet ciltli ve şömizli basılan limitli edisyonunu doğrudan yayınevimizden edinebilirsiniz. Fiyatı 65tl. Bize yazmanız yeterli.




gizmoo

Merhaba,
Adresleri nedir ? Nasıl temin edebiliriz ?
Herhangi bir iletişim adresi numarası bulamadım.
Teşekkürler.

alan ford

twitterdan iletişime geçebilirsiniz ya da direkt versus kitabı arayın  yardımcı olurlar , onların yan şirketi , bende ciltlisini sipariş ettim merakla bekliyorum
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Nightrain

Alıntı yapılan: gizmoo - 18 Kasım, 2017, 11:53:15
Merhaba,
Adresleri nedir ? Nasıl temin edebiliriz ?
Herhangi bir iletişim adresi numarası bulamadım.
Teşekkürler.

https://twitter.com/dokuzuncusanat
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

frodo

Ciltli versiyonda bezde açılmalar olmaya başladı ve bunu yayıncıya bildirdim ve gördükleri halde bana geri dönüş yapmadılar ilerde bu yayınevinden ürün alacaklar için bir bilgi olsun.
"Yaşayan pek çok kişi ölümü hak eder. Ölülerden bazıları da yaşamı. Yaşamı onlara verebilir misin? Ölüm hakkında karar vermekte aceleci olma. En bilgeler bile her sonucu bilemez"

ZGeralt

Dün okudum kitabı, tek kelime ile bayıldım!

Çizimler ve renkler muazzam, panel tercihleri keza çok güzel, bana o limanda dolaşıyormuşum gibi hissettirdi.

En beğendiğim noktalardan biri de karakterlerin yüz çizimleri, hepsi belirgin hepsinde bir "karakter" mevcut. Mangalarda sıklıkla, Fumetti ve Comics'de  ara sıra karşılaştığım ve pek hoşuma gitmeyen bir durum yüz çizimlerinin belirgin olmaması, karakterlerin kimi zaman saçları, kimi zaman giyim ve aksesuarları ile farklılaşması. Bu çizgi romanda, belki birebir gerçek hayattan esinlendiği için, her bir karakteri tek tek sadece yüzlerinden ayırabiliyoruz.
Bir diğer çok beğendiğim detay ise diyaloglar. Karakterlerin kişilikleri ile uyumlu yazılmışlar ve doğal hissettiriyorlar. Mesela Kaptan, görmüş geçirmiş, asabi ve fevri bir denizci. Ağzı bozuk, bolca küfür ediyor, hiddetlendiğinde daha çok küfür ediyor :)

Hikayede birçok noktaya parmak basılmış, ama merkezinde Naim ve Naim üzerinden Kenya'nın çelişkileri bulunuyor.
Kenya halkının gündelik yaşamının ayrılmaz parçası olan yoksulluk ve hayatta kalma savaşında her karakter farklı bir şekilde mücadelesini sürdürüyor. Kimi balıkçı, kimi uyuşturucu satıcısı, kimi fahişe, kimi karides ayıklıyor... Onlar hayatta kalmaya çalışırken zenginlerin (beyazların) ayrı planları, cihatçı-radikal İslamcıların ayrı planları var. Hikaye kurgusu bu kadar farklı olaya değinirken kesinlikle dağılmıyor, tertemiz akıp gidiyor.

Son zamanlarda okuduğum en güzel çizgi romanlardan biri, okumayan  kalmasın bence :)

hercai

"JAMBO"
Shavili Dilinde "MERHABA"


Eserin yaratıcısı Benjamin Flao'nun gözüyle LAMU...



Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bölge; Somali sınırları içinde yer alan Kenya kıyısındaki LAMU;
Kenya'daki Lamu Takımadaları'nın bir parçası olan Lamu Adası'ndaki küçük bir kasabadır burası...
LAMU ADASI iki farklı yaşamı birden ağırlıyor.

Bir tarafta rüya gibi bir tatil için ipek gibi kumdan oluşan geniş plajlar, birbirinden güzel oteller, harika okyanus ve manzara. Diğer tarafta ise eski Lamu; dar ve labirent gibi sokaklar, iç içe geçmiş evler,  telâşlı koşuşturma, yük taşıyan eşekler.  Serüvenimiz Eski Lamu'nun labirent misali dar sokaklarında, engin- hırçın dalgalı okyanusunda, adaya legal- illegal amaçlarla gelmiş yabancıların planlarıyla harmanlanmış konuşmaları arasında geçecek.




Eserin kahramanları arasında geçen mistik konuşmalara; efsane uyumuyla dile gelmiş çizimlerin ve görüntülerin eşlik ettiğini göreceğiz... "Olimpiyat Rüyası"ında anlatmaya çalıştığım bu kıyıların kendi insanı için kavuruculuğuna, bir kez daha şahit olacağız. Olimpiyat Rüyası ve Kililana Şarkısı, damaklarımızda kekremsi bir tat bırakmaya devam edecek...

KİLİLANA ŞARKISI


"Benim adım Naim, on bir yaşındayım. Ensemden düşmeyen bu herif de Hasan. Sabahtan beri peşimde... medreseye dönmemi istiyor. Ben istemiyorum, bu da onu deli ediyor... koymuş kafaya bir kere, beni evcil bir hayvan gibi kafasız yetiştirecek. Şu büyükler çocuklara her zırvayı yutturabileceklerine neden bu kadar eminler... Hasan'ın işi gücü dua, namaz. Çünkü Allah'dan korkuyor. Ben de biraz korkuyorum. Ama, beni çok iyi bildiğine eminim... sorun yok... ne de olsa beni anlıyordur." ( kitapdan )

Bir süre, Lamu'nun labirent gibi sokaklarında; Naim ile Hasan arasında geçen canhıraş koşuşturmalara şahit oluruz. Naim'in kendi yaşıtları haricinde sürekli iletişim içinde olduğu kişiler var...istese de, istemese de şahit olduğu; bazı zaman da kendisini direkt olarak içinde bulduğu olaylar var...Bunlardan biri gençliğinde yelkenli tekne kaptanı olan Nakuda'ya gat(ot) taşıması ve ihtiyar Nakuda'nın anlattıklarından nasibini almasıdır.

NAKUDA; "On iki yaşımdayken gemiyle Zanzibar'a daha sonra Bombay'a, Aden'e, Komar Adaları'na gittim. Denizde yaşam çetindi, okyanusun keyfi öyle her zaman yerinde olmuyordu. Ama, o yaşamı seviyordum, özgürdüm. Şimdi elimde ne kaldı ki? Kafamda canlanan bir kaç mübarek sabah, kokular, bir kadının iç açıcı gülümsemesi... o yüzden, insanoğlu kusursuz bir biçimde ayarlanmış, son derece karmaşık bir makineden başka nedir ki diye  düşünebiliriz... bitmez, tükenmez bir maharetle Şiraz Şarabını sidiğe çeviriyor! Evet ya... sonuçta en büyük haz nedir; içmek mi, işemek mi?". Nakuda, insanoğlunun, yeryüzündeki cenneti cehenme çevirebilme becerisini; 'şiraz şarabını sidiğe çevirme' metaforuyla anlatıyor kanımca.

Benjamin Flao; "Her adanın, her yerin kendi öyküsü, fıkrası veya efsanesi var. Yayını germiş halde ölen dev Liongo Fumo'yu bana o deniz yolculuklarından birinde anlattılar" diyor.
Kitabında ise, bu efsaneyle ilgili tüm mistik anlatımı Mze'ye yaptırıyor.

Yaşlı roman kahramanımız Mze'ye göre;
"Liongo Fumo başka ölüler gibi değil, hayır... çünkü yaşarken de başkaları gibi değildi... o bir  devdi. Benim yerim onun kalıntılarının yanı, ben son bekçiyim. Benden sonra onun şarkısını (Kililana Şarkısı) kim dinlemek ister ki? Birkaç gün önce kentten bir takım adamlar Şambay'a geldi, benim oradan ayrılmam gerektiğini, çünkü büyüdüğüm toprağın onların olduğunu söylediler... günün akşamı rüzgâr esmeye başlayınca ŞARKIYI DUYDUM! Hem öfkeli, hem üzgün bir şarkıydı. O'nu yıkım alanından uzaklara götürmem gerektiğini anladım. Benden istediği buydu "Bunları anlattığı esnada, Naim ve Mze, yanlarında Liongo Fumo'nun kemiklerinin bulunduğu bir çuvalla tekneyle okyanusa açılmışlardı bile...
Kendilerini neyin beklediğini bilmeden.




Bu esnada Kasabanın başka yerinde pazarlıklar dönüyordu:
"...Güney Sudan bağımsızlığını kazandı. Haber nisbeten dikkat çekmedi, ancak bu durumun doğrudan etkisi Doğu Afrika'daki PETROL ŞANTİYELERİ'nin yeniden açılması oldu.
- LAMU'ya dokunamazlar. Ada UNESCO 'nun listesinde, turistik çıkarlar da çok önemli!
- Ciddi olalım Marco, petrol çıkarlarının yanında ne ki onlar.
- Haksız  değil, paranın renginin  ne önemi var, sen işine bakarsın".

Benjamin Flao'nun Kililana Şarkısı adlı eserinde, LAMU kasabasını; felsefik ve mistik yorumlarını harmanlayarak çizimleriyle sanata dönüştürmesi tek kelimeyle harika! Ateşi çizer mesela... onun har'ları bize rüzgardan söz eder, kimi zaman rüzgârdan söz eder, kimi zaman havanın nasıl olacağından... ölüleri anlatır, ya da ağaçları... Okyanusun azgın dalgalarıyla tanıştırır okuru... kaçakçıların ve egemen güce sahip ülkelerin iştahını kabartan okyanus ve kıyıları... Uçsuz, bucaksız sahilinde dolaştırır bizi ekvatorun... Sıcak kumlarının yakıcılığını hissettirir panellerinden.

"Adım Naim, on bir yaşındayım!
- Öldüm mü?
- Ölüm diye bir şey yoktur...her şey canlıdır bunu asla unutma.
- Seni daha önce rüyamda görmüştüm...sen o devsin.
- Beni izle, biri seni bekliyor.
- Anne, gerçekten sen misin anne?
- Demek buradasın, Yüce Tanrı'nın  Cennetinde değil de, denizin altındasın öyle mi?
- Canım senin Tanrı dediğin yaşamdan da ölümden de fazlasıdır, bak...arkalıksız bir yaradılış bu...her an akla gelebilecek her biçimde ve ebedî dansıyla açığa çıkıyor işte!"




Sürpriz bir sonla biten kitabı mutlaka okumanızı öneriyorum.
Sevgiler sizinle olsun.