Tarkan Macera İncelemeleri 1 : ''MARYO 'NUN KUŞLARI''

Başlatan ferzan, 14 Şubat, 2018, 12:44:06

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ferzan

    Uzun zamandır aklımda olmasına rağmen vakitsizlikten ötürü ertelediğim konulardan biriydi Tarkan macera incelemeleri...Geçen yaz sonu Karaoğlan ile yerli çizgi roman macera incelemelerine başlamıştım...Şimdi ona Tarkan da eşlik edecek ve vakit buldukça her ikisinin maceralarını kendimce masaya yatırmaya devam edeceğim...

    Son haftalarda dergi formatı gündemdeyken, geçtiğimiz hafta sonu Maryo 'nun Kuşları 'nı okuyayım dedim...Dünya Yayınları büyük boy siyah beyaz edisyonundan bilmem kaçıncı kez yeniden okudum salim kafayla...





    Aslında hikâyenin teması çok güzel...O dönem için de, bu dönem için de güzel ama hikâyenin işleniş biçimi, akış ve bazı detayları, eseri bugüne kalacak niteliğe pek taşıyamamış...

    Attila 'nin İtalya seferi sırasında geçiyor hikâye...Düşmeyip direnen birkaç şehirden biri olan Akiliya kentine girişiyle başlıyor Tarkan 'ın...Bu kentte han işleten ve yetiştirdiği güvercinlerle ünlenmiş olan Maryo isimli Cermen asıllı bir casus var ve Tarkan, aynı zamanda dostu olan bu casusu ziyaret edip kentteki iç hareketlilik hakkında bilgi almaya gelmişken olaylar karışıyor...

    Akiliya 'daki Frankların, Romalılara isyan arifesini, isyanın fitilinin ateşlenişini ve bu ayaklanma ile içten karışan şehri Attila 'nin kuşatışı anlatılıyor ve Maryo karakteri de gerek kuş metaforu, gerekse duygusal yapısıyla hikayenin taşıyıcı unsuru oluyor...Hikâyenin sonunda Akiliya 'dan göçen ve kuşatmayı geride bırakarak kendine yeni bir vatan arayan Franklara ve başka azınlıklara, Maryo 'nun kuşları yol gösteriyor ve bugünkü Venedik 'in San Marco meydanındaki güvercinlerin soyu Maryo 'nun kuşlarına dayandırılarak romantik bir final yapılıyor...

    Macerayı ilk okuduğum zamanlar çok beğenmiştim...Gerek duygusu, gerek romantizmi...Fakat aradan zaman geçip de yeniden bakınca fark ettim ki, aslında güçlü olan hikâyenin fikri ve teması...İşlenişte ufak çaplı da olsa aksaklıklar ve yetersizlikler söz konusu...

    Bir kere, karakterler dönemin algısı gereği fazla derinlemesine değil, alışkanlıkların ön plana geçtiği net şablonlar dahilinde...Buna Tarkan 'ın motivasyonu ve genel yapısı da dahil...Bunu mesele etmiyorum, sonuçta 60 'ların sonlarından bahsediyoruz ve dünya genelinde de bu algı 70 'lerden sonra kırılmaya başlamıştı çizgi romanlarda...

    Yalnız Tarkan 'ın görev bilinci ve hedefe kilitlenişi ardından hiçbir şeyi umursamayan tavrı batıyor ısrarla...Dostu Maryo 'yu sırf bir meydan okuma uğruna ifşa ediyor Romalı bir komutana kafa tutarak...Maryo durumu gayet net kotaracak iken, Tarkan yersiz bir ego ile atılıyor ve dostunun başını yakıyor...Ayrıca hedefe ulaşmak için anlık fırsatlardan çok kurnazca faydalanıyor...Generalin saf kızını kafalama biçimi, EsseGesse üretimlerindeki naif ve çocuksu mantığı aratmıyor...

    Anna Plaçidya isminde genç bir genelev sahibesi ile Maryo 'nun karısı Tombul Rozanna, generalin kızı Adriana ve Anna Plaçidya 'nin köle/koruması zenci Katara da diğer yan karakterler arasında...Ne var ki Rozanna 'nın inandırıcı, samimi ve adanmış havasının yanında diğerlerinin görünümü de motivasyonları da şablon kalmaya devam ediyor...

    Hikâye sonunda Tarkan, tüm dostlarını kaybediyor...Şaşırtıcı bir sonuç değil ama her şey, Tarkan 'ın Maryo 'nun hanında yaptığı gereksiz gider ile başlıyor...Profesyonel bir savaşçıya, yer yer casus olarak kentlere sızan adanmış bir savaşçı aklına, mantığına çok ters ve amatör bir davranış...Ama zaten Tarkan çoğu macerasında kendine yardım edenlerin ölümüne sebep olmuyor mu?..

    Bazı sayfalar, İtalya 'da da üretip uluslararası arenada rüştünü ispatlamış bir çizere yakışmayacak denli akış bozukluğuna sahip...Bunun da yegane sebebi, açıklama yazılarının konumları...Paneller çok kendine has bir düzenlemede...Yer yer okuma hızını kesiyor...Tarkan 'ın sevdiğim bazı maceralarında bu olay yok denecek kadar azken, Maryo 'nun Kuşları 'nda nispeten daha fazla göze batıyor...

    Bir kez daha anladım ki, Sezgin Burak iyi öykü ve tema bulan, ama işleniş esnasında bu sağlam potansiyeli yer yer sıradanlaştırabilen bir anlatıcı...Bazı diyaloglar bizi o dönemden alıp 70 'lerin ortasına bırakıyor, Yeşilçam oluveriyor. Tarkan 'ın bir Romalı yi bayıltırken "hemşerim" demesi gibi meselâ...Ya da generalin, kendi kızını azarlarken kullandığı cümlelerle bir İhsan Yüce 'ye dönüşmesi gibi...

    Maryo 'nun Kuşları, çok güzel ve unutulmaz bir hikâye olabilecekken, işlenişin cilveleri gereği üretildiği döneme hapis kalacak eserlerden biri olmuş...Bütün potansiyeli, işlenişin sıradan ve gün kurtarma mantığındaki öğrenilmişligi bozmuş...Yoksa Türk çizgi romanında, adeta bir Fil Kulesi (Conan) ayarına yakın, kalıcı ve unutulmaz sağlamlıkta bir hikâye olabilirmiş...Günlük gazete çizgi romancılığının o zorlu temposunun ve devamlı üretme zorunluluğunun getirdiği alışkanlıkların azizliklerine uğramış...

    ------------------------------------------

    Tarkan, hikâyelerin işlenişiyle değil de bulduğu genel omurga ve temalarla güzel...İşleniş, akış ve karakterizasyon tamamen dönemine has...Ayrıca Tarkan 'ı efsane yapan yegâne unsurun, çizgi ve grafik atmosfer olduğu aşikar...Anlatım, o güzel atmosfere, güzel çizgilere ve güçlü hikaye temalarına bazen ayak uyduramıyor...Döneminin alışkanlıkları ve üreticisinin gündelik üretimin zorluğundan kaynaklı ezberine yenik düşebiliyor...

    Ne kadar iz bıraksa da, ilk göz ağrım olsa da, asla unutamasam da, gönlümdeki yeri apayrı olsa da, bir zamanlar çok sevdiğim ve bugün halen kendimce arka çıkmaya devam ettiğim bu unutulmaz karakteri de objektif bir şekilde masaya yatırmayı boynuma borç biliyorum...Eleştiri değil de, sevgiden mütevellit tarafsız bir irdeleme olarak algılanırsa bu yazdıklarım, daha doğru olacaktır...

    Tarkan 'ın da çok sağlam hikâyeleri var...Finali her ne kadar özet olarak verilse de ''Bayraktaki Canavar'' macerası hem çizim, hem de öykü olarak standartların çok üzerindedir...İlk okuduğum ''Honoriya 'nin Yüzüğü'' ve devamı olan ''Korkunç Takip'' meselâ...Ya da ''Margus Kalesi''...Hem genelde, hem de detaylarda ''Gümüş Eyer'' de çok kuvvetli bir macera...Ne var ki bu şahane fikirler, çizgisel atmosferle ihya olurken Sezgin Burak 'ın anlatım şekliyle ve senaryoya döküş biçimiyle bazen sıradanlaşabiliyor...

    Her şeye rağmen ben Tarkan 'ı halen çok seviyorum...Aradan geçen zaman içerisinde eskiden olduğu kadar zevk alamıyorum, bazen okurken yoruyor beni...Günlük üretilen bir eser olduğu için, sayfalardaki betimleme metinleri bazen rahatsızlık vermezken, bazen akışı sekteye uğratacak denli fazlalık geldiği oluyor...Bu sebeple bir kitap değil de günlük tek sayfa okuyormuş gibi düşünüyorum...Aynı durum klasikleşmiş İngiliz gazete bantlarında da mevcut çünkü...Bugün bir Axa 'yı, Modesty Blaise 'i, Kahraman Şerif 'i, James Bond 'u falan albüm formatında okumaya çalışın...Her üç panelde bir açıklama ve hatırlatma yazılarıyla karşılaşacaksınız...Günlük gazete çizgi romancılığının değişmez unsurlarından biridir bu kitaba adaptasyondaki ufak akış sektesi...

    Bugünkü aklım ve beğenimle Tarkan 'ı fazla kendine güvenen, fazla kendini beğenmiş bulsam da, ırk romantizmine fazlasıyla kapılmış olduğunu düşünsem de, görev odaklı yaşam biçimi ile motivasyonunu aşırı idealize görsem de, hümanizmden tamamen nasibini almadığına yönelik fikirler beslesem de, Sezgin Burak 'ın kimselere benzemeyen görsel atmosferi ve grafiksel yaklaşımına metin ve diyalogların her zaman aynı güzellikte eşlik edemediğini sıklıkla hatırlasam da, benim için çok sağlam bir efsane/mitolojik karakter olarak (bknz. Mars 'ın Kılıcı) kalacak ve ısrarla sevip her edisyonunu edinmeye devam edeceğim...Tarkan ve Karaoğlan gibi eserler, ''eli kılıçlı klişe Türk kahramanları'' grubuna asla dahil edilmemesi gereken özel çalışmalar...Mesele, aradaki farkı ve yaklaşımı görebilmekte...Yoksa bu tarz üretimlerin (Tarkan-Karaoğlan) tırnağı bile olamayacak muhtemel muadilleri, bu eserlerin arka planı ve yer yer derin yapısından haberdar olmayan bilgisiz yorumcularca göklere çıkarılıp çok büyük bir meseleymiş gibi yansıtılmaya devam edilecektir...

    Tarkan macera incelemelerim devam edecek...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

kharon

Eline saglik Ferzan, uzun zaman oldu ama macerayi okudugumda cok keyifle basladigimi Maryo'nun bos yere harcanmasini garipseyip keyfimin kactigini hatirliyorum  :o