TB Yayincilik Phantom yayinina basladi

Başlatan Kagan, 29 Ağustos, 2010, 10:40:29

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kagan

Alıntı yapılan: Lami Tiryaki - 14 Haziran, 2010, 09:21:12The Phantom yerine direk türkçe edisyonuyla "Fantom" deseler daha iyiymis.

Nedir bu yabanci dil hayranligi Tanri askina... Bir çizgi roman kahramaninin adi neden Ingilizce yazimina uygun olarak "The Phantom" olarak yazilir da, Türkçe yazimina uygun olarak yazilmaz? Biz nerede yasiyoruz, hangi dili konusuyoruz acaba?

The Phantom, The Amazing Spider Man, Walking Death, vs... Ne oluyoruz? Devletimizin resmi dili mi degisti, ulusumuz biz farkina varmadan bir baska dille mi anlasir oldu? Sokaktaki adam hangi dille konusuyor?

Bunlari söyledik mi kötü oluyoruz... Çünkü bu sözler yanlisi yüze çarpan sözler... Ama erdemli kisi yaptigi yanlisi savunmaya kalkmaz, telafi etmeye çalisir...

Bir baska sey oluyoruz... Sanki birileri inceden inceden oldurmaya çalisiyor... Ama su var ki "kendisi olamayan kisi, kimse olamaz"... Bu kisiler için de geçerlidir, kurumlar için de, toplumlar için de...

V

Tek sayıda kalan bu "farklı"  Kızılmaske serisini yeni okuyabildim.Daha acımasız ve kanlı sahneleriyle

alıştığımız Kızılmaske'den hayli farklı geldi bu seri.Reklam falan da almış,devam etmmeme sebebi az satması mı acaba?

Kitabın öyküsü "11 Eylül Paranoyası"nın etkisinin Kızılmaske"yi de etkisi altına aldığını gösteriyor.11 Eylül sonrası

Müslüman=potansiyel terörist
denklemiyle islam ülkelerini istilaya başlayan ABD ve müttefiklerinin,Afganistan ve

Irak'ta yüzbinlerce masum insanın kanını döküp,canını aldıktan sonra ancak ortaya çıkan cılız tepkilerle sakinleşip,rolantiye

aldıkları "tek dünya düzeni" dayatmacılığına Kızılmaske'nin de ortak olması can sıkıcı..Temelinde yatan ekonomik ve siyasal

sebepleri gizleyerek  adına "demokrasi "ve "insan hakları" denilen sahte maskelerle "demokrasi ve insan haklarını" kan

döküp -can alarak bizzat kendileri çiğneyen dayatmacı yeni dünya düzencilerinin propaganda aracı  olarak kendilerine çizgi

roman kahramanlarını seçmelerini,onların zihinlerimizdeki,gönüllerimizdeki imajlarını bu şekilde zedelemelerini kabul etmek

zor..Siyasal içerikli bir çizgi roman hazırlayabilirler alan alır ama yılların çizgi roman kahramanlarını siyaseti bu şekilde

bulaştırmak hiçte dürüst bir yaklaşım değil,bunları yapanlarda dürüst değiller zaten..

değil.
"İstemem,eksik olsun.."

DAMPYR

bu yayınlayıp kestikleri seri Rusyada yayınlanan renkli serimiydi.... ???

yunusmeyra

çizgi roman olarak bunlar pazarlandığı anda insanın en sağlam takipçisi olduğu kahramana karşı bile içi soğuyor..ama bu maddenin doğası gereği..durumdan vazife çıkaran yayıncı ve senaristler hiç bir imkanı kaçırmadan psikolojik savaşa dalıveriyorlar..ama savaş soğutulup sömürünün başka araçları devreye sokulacağı zamanda sistemin "aynı pencereden" dünyaya bakan "yaratıcı" kalemleri devreye girip iran'a gidip uzlaşma arayan veya amerika'nın eleştirisini yaparmış gibi yapıp "vatandaşlıktan bile çıkan" süperman maceraları v.s. devreye giriyor.."büyük ortadoğu projesi" gereği ileri karakol olrak kullanılması projelendirilmiş ülkem için "yeniçeri" gibi kahramanlar bile üretiliyor..barack obama'nın da,bir zamanlar sömürgeci ingilizlerin veliaht prensi "charles'ın" gizli müslüman olması hikayeleri gibi "basit" ve "ucuz" hikayelerle (sanki bir dine veya milliyete aidiyet insanı doğuştan itibaren kusursuz-suçsuz yaparmış gibi..), aklını kullanmayı öğrenememiş "pek duygusal" ,"yakın ve orta doğu" halklarını (aklını kullanıp sömürüyü görebilenleri tenzih ettim bile.. )tavlamaya birebir ilaç gibi gelen "psikolojik harp"taktikleriyle yönlendirip,"bop"larını sürdürüyorlar..bu bayağı projelerde "eşbaşkan" olmaya sevinmek ise bize düşüyor..
bakın sayı ile acı ölçülmez ancak,haksızlığı açık biçimde "binlerce" can alıp kan döken israil'e karşı ,gösterilen tepkinin ,sadece son 10 senede bu coğrafyalarda "yüzbinlerce"  sivilin (evet kadın ,çocuk,ihtiyar dahil,tecavüz ,işkence cabası..)kanını döken amerika,ingiltere ve diğer emperyal istekli güçlere yönelmemesi çizgi romanlar dahil "psikoljik savaşın" çok iyi kotarıldığının göstergesidir..yani biz libyalı diktatörün gidişini alkışlayacağız,ama arabistan ülkelerinin zalimliklerini görmezden geleceğiz,suriye'yi el birliğiyle yaşanmaz rejim ilan edeceğiz ama aynı mezalimi halkının bir bölümüne yapan yemen'i görmezden geleceğiz..israil amerika ile şımarıp lübnan'da ,suriye'de,filistin'de teröre başvuracak ama arap şeyhleri "iran'ın" etkisiz hale getirilmesini "büyük abi" den yüzsüzce isteyebilecekler..( eskiden "büyük şeytandı"..) ,bazı yöneticilerimiz "ırak"'ta mezalimin en koyu günlerinde batı gazetelerine "amerikan askerlerinin" sağsalim eve dönmeleri için "dua"lı mektuplar yazacaklar..yani kızmayalım ama "suçun çoğuda" bizim be kardeşim..malzeme bu ! adamlar her yönden bizi nasıl sömürüyor,nasıl yönlendiriyor diye hala hayret ediyorsak ya kafayı ya okuduğumuz "çizgi romanları" değiştireceğiz..
bu tip konulara değinen  bir yazıyı ümit'in çizgi roman bloğuna (çrop) yazmıştım onu alıntılayabilirsem bir sonraki cevaba ekleyeceğim..
link: http://cizgiromanokurlariplatformu.blogspot.com/2010/02/dc-comicsin-katil-kurtleri.html
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

yunusmeyra

18 Şubat 2010 Perşembe

DC Comics'in "Katil Kürtleri "

ABD Irak büyükelçisi Christopher Hill, geçtiğimiz günlerde Halepçe'yi ziyaret etti. Yaptığı görüşmelerden sonra şehitler Mezarlığı ile Halepçe Katliamı Anıtı'na çelenk bıraktı. Büyükelçi Hill, bu ziyaretinde altı çizilmesi gereken mesajlar verdi.

"Halepçe şehri, Kürtlerin, başta ABD olmak üzere diğer tüm uluslarla güçlü ilişkiler kurmasında önemli bir köprü rolü oynamaktadır. ABD, Kürt halkının yıllardır uğruna birçok kurban verdiği tüm amaçlarının gerçekleşmesi konusunda destek vermeye devam edecektir" Christopher Hill'in açıklamaları böyle... 

Evet, Türk medyasının öyle uzun uzun üstünde durmadığı bu haber ocak ayının son haftasında ajanslara geçildi. 1. ve 2. emperyalist paylaşım savaşlarında ve peşisıra "soğuk savaş" yıllarında ve günümüzde Irak işgali v.b. şekillerde müdahalelerle, ABD ve şimdiki AB ülkelerinin,Rusya'nın ortadoğuya ve buraların halklarına ilgisi bilinirdi. Kendi çıkarlarına göre bu bölgedeki parti, kral, şeyh, şıh, aşiret, v.s destekleyerek çıkarları neyi gerektiriyorsa yapmaktan, söylemekten çekinmediler.Kimi zaman "katil" dedikleri gün geldi "canciğer kuzu sarması" müttefikleri oldu.. Mesela Amerika'nın bu bölgedeki Arap yönetimlerle petrol ve cukkalı işleri söz konusu olduğunda can ciğer kuzu sarması ilişkilerini; 1950'li yıllardan itibaren ne ABD'nin İsrail'e olan sınırsız desteği, ne Suriye'nin işgali ve Mısır'ın bombalanması, ne Lübnan'ın karışması, ne Filistin katliamları, ne Irak işgali ve katliamları bozmadı, bozamadı. Aslında Amerika "Büyük Şeytandı", bunun karşısında ise "kötü, sinsi, çıkarcı, kandökücü ve nihayet terörist" şeklinde tanımlanan Arap ve Ortadoğulu imajı tüm Amerikan ve batı popüler kültüründe yerini aldı. Üretilen kitaplarda, çizgiromanlarda, dizi ve filmlerde "kötü" ve "kandökücü" bir Ortadoğulu tipi sıkça işlendi. "Arabs in Hollywood: An Undeserved Image" adlı denemesinde Scott J. Simon Hollywood filmlerindeki çizilen etnik grupları ele alır ve "En çok Arap kültürü yanlış anlaşılmış ve en kötü klişelerle desteklenmiştir" şeklinde bir iddia öne sürer Thomas Edison'un patentini aldığı "Kinetoscope" cihazıyla 1897 yılında yaptığı kısa bir filmde "Arap" kadını erkek izleyicileri tahrik edici giysilerle dans ederek tahrik eder şekilde resmedilir. Daha sonra göbek dansçısı klişelerinin ilk örneği olan bu kısa filme "Fatima Dansları" denilmiştir. Bu eğilim yıllar içinde değişmiş ve özellikle yetmişli yıllardaki petrol krizi sırasında Araplar "trilyonerler" olarak resmedilmeye başlanmıştır. Ancak son 30 yıldır Araplarla ilgili hakim klişe "Arap bombacıları" olmuştur. Rudolph Valentino'nun "The Sheik" (1921) ve "The Son of the Sheik" (1926) filmlerindeki rollerinde Hollywood filmlerinde negatif Arap portreleri sergilenir. Sözkonusu iki filmde de Arap karakterler, hırsız, şarlatan, cani, ve vahşi olarak betimlenir.
Yazının başındaki haberde kısaca alıntılanan Amerikalı yetkilinin Ortadoğu halklarından "Kürtlere"olan ilgisi aklıma Amerikalı bir çizgi-roman dergisinde yer alan bir öyküyü getirdi. Batman adlı süper kahramanımız bundan 70 yıl kadar önce (1939), Detective Comics adlı bir derginin sayfalarında bize "merhaba" demişti.. Biliyorsunuz bu yıllar bir başka süper kahramanın,kahramanların en süperi olan "SUPERMAN"in bir başka dergide, Action Comics'te çoktan ünlendiği yıllardı. Fakat hayat zordu ve "anlı şanlı" Süpermen'in yaratıcıları olan Jerry Siegel ve Joe Shuster bu Batman'in ilk gözüktüğü çizgi-roman dergisinede iki ayrı kahraman tipini çiziyorlardı: SPY ve bir diğer kahraman SLAM BRADLEY. Aynı dergide 4-5-6 v.s. sayfa uzunlukta bir çok çizgi öykü bulunuyordu. Bunlardan biri de Speed Saunders isimli detektifin maceralarının işlendiği serialdi. Mart 1937 tarihli ilk sayıdan beri bu dergide maceraları yayınlanan bir kahraman detektif tiplemesiydi. Aslına bakarsanız piyasaya çıktığı ilk iki sene boyunca bu derginin baş kahramanlarından biri idi. Fred Guardineer tarafından hazırlanan bu öykünün adı ise "Ace Investigator and the Killers of Kurdistan"dı. Çizgi-roman dergisinin, Mayıs 1939'daki 27'inci sayısında yer almıştı.

Macera ufak bir Arap ülkesinde başlıyordu. "Kızıl bir hilal" sembolüne sahip ,azılı ve kandökücü bir tarikatın fedaileri ve cinayetleri anlatılıyordu..İsimleri de buydu; "Killers of Kurdistan". Büyük ihtimalle o yıllarda bir "dost!" olarak görülmüyordu, Kürtler. O yılların Amerikalı çocuk ve ilk gençleri "meşhur" kahramanların yanında bu öyküde hem de bir-çok yerde ısrarla vurgulanarak bu Ortadoğu halkıyla tanışacaklardı. "İnatla Kurdistan'li katiller denmesinin bir sebebi "Haşşaşi-Hasanilerin" aynı coğrafyada yaşamış olmalarından kaynaklanabilir. Biliyorsunuz Hasan Sabbah'ın adamlarına Hasani veya "haşhaşin"de denirmiş ve bu kavram ,cinayet işleyen bir tarikat olduğu için yüzyıllar içinde avrupa'da "assasin"e dönüşmüş ve yerleşmiş." Bu büyük ihtimalle en büyük "imaj" oluşturucu tarihsel-toplumsal "mit"lerden biriydi. Öyle ya Dan Brown'da ,"en çok satan" serisi kitaplarında "profesyonel kandökücü" olarak bir "assasin" figürü kullanmıştı. Katil Kızılderili, katil Çinli, sonra Arap ve sıra Kürtlerdeydi. Bu öyküdeki farklı sayfalardan kareleri görüyoruz.


Amerikalı yazar-çizerler popüler kültür ürünlerinde bu ve benzerlerini yapmaya devam etti,ediyor. Tabii ki Amerika'da bu işler bugün planlı bir şekilde de yürütülüyor... Geçmişte de bugünde bizzat hükümet eliyle yaptırılan ve yayılan filmler, kitaplar, diziler ve çokça çizgi-romanlar olsa da çoğunlukla ülkenin hakim siyasi ve kültürel atmosferi bir çok yazarı,çizeri,yapımcıyı Amerika'nın veya diğerlerinin kendi büyük ve çokça gelişmiş ülkelerinin "yüksek ve tartışılmaz" çıkarları doğrultusunda üretmeye yönlendiriyor... Ama iş çoğunlukla böyle bitmiyor... Şöyle ki; popüler kültür büyük devletin büyük şirketlerinin pazarladığı bir "mal" olarak da dünyanın geri kalanına yayılıyor, taraftarlar, hayranlar buluyor, moda oluyor, moda yaratıyor. Hani bahsetmiştik ya, "Büyük Şeytan" Amerika ve onların hiç hazzetmediği "kötü" ortadoğulular, Araplar arasında, nedense ve bilhassa da elitleri, yöneticileri ve şirketleri arasında "cukkalı" işlerde tam bir anlayış ve uyum vardır, diye. Bakın bu konuda ilginç bir dergi var arşivlerde. ARAMCO WORLD MAGAZINE". Yok, bu bir çizgi roman dergisi değil. ARAMCO, Arabistan ve Amerika'nın ortak petrol arıtma şirketi. Kral Abdullaziz El-Suud ve Amerika Başkanı Franklin Delano Roosevelt tarafından ortak olarak kuruldu. Hem "suud" ailesine, hem de Amerika şirketine çokça "dünyalık" kazandırdı.
NEBİL FEVZİ.. O bir, o biir, oo biiiir.... Evet aslında o bir her şey, Nebil Fevzi (bkz. "Karşınızda Arap Superman")


Dergide zaten bu konuyu dosya konusu yapmış. Bugün "Büyük Ortadoğu Projesi"olarak tanımlanan coğrafyada Amerikan popüler kültürünün etkisini, hayranlarını ve Süpermen'in "Nebil Fevzi" olacak kadar benimsenmesini anlatıyor. Sadece onu mu, Batman'i, Lone Ranger'i, Tarzan'ı ve Bonanza'yı da Fas'tan Suudi Arabistan'a kadar uzanan bir coğrafyadaki Amerikan çizgi-romanlarının ve kahramanlarının, yani "Büyük Şeytanın" hayal dünyasının 1960'larda, 17 ülkede 2.700.000 kopya satıldığı notuda yer alıyor derginin sayfalarında..

Yunus Meyra
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

V

Eline sağlık Tarkan.

Yazın mevzuyu gayet güzel belgelendirmiş.

Ben sevdiğim karakterleri amacı ne olursa olsun alttaki gibi karelerde görmek istemiyorum..





Özgür bloğu "Pizagor'un Günlükleri"'nde benzer bir şekilde politika malzemesi yapılan çizgi roman kahramanlarını

işlemişti:

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com/2011/01/cizgiromana-bulasan-politika-ya-da.html
"İstemem,eksik olsun.."

DAMPYR

Alıntı yapılan: V - 07 Mart, 2012, 15:39:21
Eline sağlık Tarkan.

Yazın mevzuyu gayet güzel belgelendirmiş.

Ben sevdiğim karakterleri amacı ne olursa olsun alttaki gibi karelerde görmek istemiyorum..





Özgür bloğu "Pizagor'un Günlükleri"'nde benzer bir şekilde politika malzemesi yapılan çizgi roman kahramanlarını

işlemişti:

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com/2011/01/cizgiromana-bulasan-politika-ya-da.html

Bencede bir çizgi roman asla politika meselelerine karıştırılmamalı.ben bu yüzden eskiden çıkmış çizgi romanları daha çok seviyorum...... :-X :-\ ;)

tommikser

Ben politik olabileceğini düşünüyorum yalnız bu konuda ideal adam Zagor'dur.Amerikan başkanıyla münasebetini gösterseydim iyi bir emsal olacaktı ;D

superzagor

Güneş aşağıdaki bölümden bahsediyorsun sanırım...

Alıntı YapZagor'un diğer kahramanlardan farkını ortaya koyan en büyük eylemi bir Amerikan başkanının yakasına yapışacak cesareti göstermiş olmasıdır.  Türkiye'de ise 2004'te yayınlanan Uzun Yürüyüş adlı  maceranın başında kahramanımız 7. ABD başkanı Andrew Jackson ile Beyaz Saray'da yüzleşir.   Cherokee halkı, beyazların medeniyetini ve hayat tarzını benimseyerek barışçı şekilde yaşadıkları topraklarından sürülmek üzeredirler. Jackson aldığı karara mazeret olarak halkının "uygarlığını" korumak zorunda olmasını gösterince, kahramanımız o ana kadar iyice gerilmiş olan sinirini kontrol edemez ve başkanın yakasına yapışıverir. Bir Amerikan başkanının yakasına yapışan birinin elini kolunu sallayarak Beyaz Saray'dan nasıl çıkıp gittiğini merak edenler mutlaka olacaktır. Kahramanımız eski bir macerada Amerika Birleşik Devletleri'ni çılgın bilim adamı Hellingen'den kurtarmış ve hatta bundan dolayı yine Andrew Jackson tarafından gönderilen madalya ile ödüllendirilmiştir. Bundan dolayı kendini borçlu hisseden Jackson ödeştiklerini söyleyerek Zagor'un gitmesine izin verir.

yunusmeyra

HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

tommikser

işte abi adamım benim.Ne öyle çak beşlik falan Örümceğin ne kadar sistem adamı olduğu ortada değil mi?Zagor bu yüzden EFSANE kişidir.Yalakalık yok adamda  ;D ;D

s.b

İtalyanlar için kolay Amerikan başbakanının yakasına yapışmak. Yiyorsa kendi başbakanlarının yakasına yapıştırsınlar çizgi kahramanlarını.
İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN

tommikser

Abi adamlar Berlusconi'nin ağzını burnunu dağıttılar.Onun dışında bakanlardan baya bir kısmı pasta ve yumurta yedi.Millet Zagor ve Tex okuya okuya oralarda ne hale gelmiş.Allah'tan bizde 1000 kişi okuyor.Sonra ne olurdu bilemiyorum ;D

DAMPYR

bu yayınlanıp kesilen seri hangi ülkenindi.ve neden devam etmediğini bilen varmı....... ???