V'nin izledikleri

Başlatan V, 01 Temmuz, 2010, 00:47:12

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

V



The Dark Knight'da Harvey Dent rolünde izledigimiz Aaron Eckhart  ile Tim Burton filmlerinin gediklisi

Helena Bonham Carter'in ikili dialog seklinde geçen romantizim ve drama türlerine dahil filmleri

Conversations With Other Women,kadin-erkek iliskileri üzerine hos bir deneme olmus.

Filmin türkçe dublaj versiyonuna verilen isimde hinzirca:Baska Hatunlarla Muhabbetler..

81 dk.lik süresiyle sikilmadan izleyeceginiz,izlerken  sizi sinema filminden çok ,tiyatro izliyormussunuz

havasina sokacak bir drama..



"İstemem,eksik olsun.."

V



A Takimi Amerika box office listelerinde 4. haftasinda 70 milyon

dollarin üzerine çikarak iyi birhasilat yapti.Ülkemizde gösterime girmesini bekliyoruz..

Biz dizideki klasik kadroyu bir fotoyla analim en iyisi.. :)



"İstemem,eksik olsun.."

V



 

Yukaridaki fotograflar çocukluk dönemlerimizde "karate aslinda  birbir savunma sanati ve felsefesidir" inancini kazanmamizi saglayan
Daniel san(Ralph Macchio) ve 2005 yilinda rahmetli olan  Miyagi san(Pat Morita)a ait.Ralph Macchio'u taniyamadiysaniz
alttaki fotoyu daha iyi hatirlarsiniz sanirim.



 3 sevimli filmle kalplerimizi kazanan Miyagi usta ve çekirgesi Daniel zamanin küllerinde yitip gittiler
ama "Karate Kid" filmi 2010 yapimi yeniden çevrimiyle pek yakinda bizde de gösterime giriyor.
Jackie Chan Mr. Han rolüyle ustayi,Jaden Smith ise çekirgeyi oynuyorlar.
Amerika box officende 4 haftada 150 milyon dollar gib  bu tarz filmler için rekor hasilat
sayilabilecek bir getiriye sahip olan film,ülkemizde henüz gösterime girmedi..




"İstemem,eksik olsun.."

V


          2008 yilli yapimi film,Ingiliz yönetmen Roger Donaldson imzali.Donaldson'un

Tom Cruise'li Koktail filminden hatirlarsiniz.

Banka isi klasik 50'li yillar Hollyvood  suç filmlerine benzer bir tarzda çekilmis,eglenceli bir karafilm

aslinda.70'li yillarin Ingiltere'sinde bir bankadaki kiralik kasalari

soymak için yönlendirilen amatör soyguncularin,aslinda kasalarda gizlenen ve önemli Ingiliz simalara

ait fotograf ve belgeleri almak amaciyla soyguna yönlendirilmeleri ve Ingiliz Kraliyet ailesinden bazi

fertlerin seks skandallarina iliskin bu  fotograflar ile mafya-kötü polis isbirligine iliskin bu belgelerin

soygun sonrasinda kahramanlarimizin  baslarina açtigi dert, filmin asil konusu..Filmin gerçek bir olaydan esinlenerek yazildigi belirtilmis..

Son yillarin aksiyon filmlerinin vazgeçilmez basrol oyuncusu haline gelen Jason Statham filmde

vasat bir performans sergiliyor.Zaten film de sirtini oyuncularin performansina degil,olay örgüsünün iyi

islemesine dayandirmis.Keyifli bir 107 dakika geçirmek ve 70'li

yillarin havasini tekrardan solumak isteyenlere..



"İstemem,eksik olsun.."

V

Ridley Scott'ta yönetmenligi geri plana almanin,yapimciliga agirlik vermenin mi desem bir agirligi var ve yönetmen olarak ortaya çikardigi
(Kara Sahin Düstü'den sonrasi için konusuyorum)isler vasatin üzerine çikamiyor malesef.Filmin neresi Robin Hood'u veya onun gerçekte
savundugu degerleri anlatiyor sormak lazim.Devam filmi çekip asil öyküyü orada anlatacagim diyorsa sözüm yok ama bu haliyle film  yönetmenin "King of Heaven" filminin devami gibi duruyor..Brian Helgeland'dan da daha iyi bir senaryo beklerdim açikcasi.Malesef Ingiliz oyuncularin basarili  oyunculuklarindan baska birsey yok filmde.Scott kardesler sinemasinin en temel direklerinden sayilan "görsellik "konusunda bile film vasatin altinda kaliyor.Bu film bir seyler anlatmaya çalisiyor ve anlatmaya çalistigi sey William Blake'nin su dizeleinde gizli gibi:

  "Acilarimizin üzerine cennet kuranlar:
   Tanri,kral,papaz.."


  diyerek devam eden dizelerini açar isek:Haçli seferlerinde kirilan,hevesleri kursaklarinda kalan,din propagandasiyla yollara
düsmüs aç avrupalilar,vergi ve despotça davranislarla tebasini ezen krallar,ruhani iktidari kullanarak dünyaligini yapan,cemaati aç,
kendisi tok kilise vs.

Ben Robin Hood filminde sunu görmek isterdim tam olarak:"Zenginden almak,fakire vermek."Modern devletlerin varlik sebebi sayilan burjuvazinin mülkiyetini korumak ve arttirmak düsüncesine en büyük saldiridir  Robin Hood 'un "Zenginden almak,fakire vermek" ideasi.Emeginden baska degeri olmayan çogunlugu,üretim araçlarinin sahibi olan mutlu,zengin azinliga tabi köleler haline getirerek kalabaliklari yasa,polis ve asker gibi araçlariyla kontrol altina alan modern bujuvazi devletleri filmde de en çok duydugumuz tümce olan "kuzularin,kurtlara dönüstügü ana dek pes etme" fikrinin "kuzularin" zihnine sokulmasina sebep olabilecek Robin Hood gibi karakterleri de karikatürize edecek her türlü firsati kaçirmadiginin bir göstergesidir bu film.Bu film ki devami yok ise sadece karikatürize bir "Robin" tiplemesinin aklimda kalacagi bir film olacaktir malesef.



"İstemem,eksik olsun.."

V


     Filmin yapimcisi Will Smith olunca,basrol de oynamakta oglu Jaden'e nasip olmus.Fena da oynamamis ufaklik.

Dansi,kunfusundan daha iyi kesinlikle.Eee, genetiginde var nede olsa..

Orjinal filmle konusu tipatip ayni desek yeridir bu film için..Jackie Chan'in dramatik sahneleri hiç inandirici olamamis malesef.

O'nun sulu-ziplak kung-fu filmlerine alistigimizdan olsa gerek,aglamasini bile gülümseyerek izliyor insan.

   Mekan olarak Çin'i seçmisler ve dogal olarak Altinsehir ve Çin Seddi'de filmde çesitli planlarla yer bulmus.Çin'li

çocuk oyuncular da fena oynamamislar.Aslinda bu filmde sadece çocuklar iyi oynamis,yetiskinler çuvallamislar resmen.

Ayni filmi tekrardan çekmenin geregini ise anlamak mümkün degil.Film farkli birseyler vermedigi gibi,bir türlü inandirici olamadigi

dramatik yapisi nedeniyle orjinal filmin hayli gerisinde kalmis.Seyretmeseniz hiçbirsey kaybetmeyeceginiz bir film olmus bilesiniz..



"İstemem,eksik olsun.."

V


         Yunan yönetmen Costas Ferris'in Türk ordusunun Izmir'i Yunan'lilardan almasiyla Yunanistan'a göç eden ve

sefalet mahallelerine yerlesen Yunan ahalisinin müzik ve dramindan olusan hayatlarina iliskin öyküsünü anlattigi

Rembetiko(Filmde bastan sona dinledigimiz müzigin ismi ayni zamanda),bol dramli,müzikli,içerisinde bizden de ögeleri

barindiran(Yunanli sanatçilar Türk musikisinden eserler de okuyorlar)bir film.Tarziyla Emir Kusturica'nin "Çingeneler Zamani"ni

hatirlatan film,Çingeneler Zamani gibi bir basyapit olamayacak orjinallikte malesef.Yine de müzigi ve renkli karakterleriyle

oldukça doyurucu bir film olmus..



Bir kaç farkli enstrümani saymazsak bizim fasil heyetinden pekte farklari yok açikcasi..


"İstemem,eksik olsun.."

V



Tam da Besir'le Vals'i okumusken üzerine bu film denk geldi ve 1982 Israil-Lübnan savasi ile ilgili

bir film izlemis oldum.Film yahudi seriatiyla yönetilen ve dünyanin en militarist devleti olan

Israil yapimi ve konusu itibariyle 1982 Lübnan isgali ve bu isgal sirasinda sivillere uygulanan Israil vahsetiyle

ilgili bir belgesel adeta.Isgalin ilk günlerinde Lübnan içlerinde ilerleyen bir tank personelinin

dar alanda,savas ölüm-öldürme,savasin insan psikolojisi ve zihninde yaptigi tahribat ve

çözülmenin etkileri üzerine oldukça güçlü bir drama.Filmin hümanist yaklasimi ve müslüman

sivillere uygulanan vahseti ortaya koymadaki tarafsiz tutumu gerçekten alkisa deger.Fim boyunca disarida

yasanan her seye tankin periskobundan ortak oluyoruz.

Finalde tank içerisinde elleri bagli Lübnan'li esirin isemesine yardim eden Israil askerinin ve esirinin dramatik plani

özünde din,dil,irk ayrimi olmadan hepimizin yüzüne" önce insan" oldugumuz gerçegini hatirlatan

çok özel bir plan..

         Kesinlikle izlemeniz gereken bir savas drami.

"İstemem,eksik olsun.."

V

       
  Seyredilebilirligi oldukça yüksek,aksiyonu bol,keyifli bir uyarlama olmus.

Karakterlerin hiçbiri siritmamis.Bu kadro yeniden dizisine baslasa kaçirmaz izlerim kesinlikle..

"İstemem,eksik olsun.."

BAHADIR

Yaklasik 25 yil önce çevrilmis klasik A-Takimi'nin yanina bile yaklasamayacak derecede vasat bir film olmus...Losers'dan farkli bir yanini gösterebilecek biri var mi?...Oyuncular!...

Klasik A-Takiminda ölümüne kursun harcarlardi...Arabalar havada taklalar atar ama kan'nin bir nebzesi görünmezdi...Belki o günün kosullari ve izleyici kitlesi geregi idi ama bazi seyleri özgün haliyle birakilmasi daha iyi diye düsünüyorum birde final sahnesindeki konteyner efektleri 2012 filminden bile kötü olmus...Konu'da çok vasat olunca ortaya acaip birsey çikmis...

Hannibal, Murdock ve B.A rollerinin hakkini verememisler.Face idare eder vaziyetteydi...Orjinal dizide Vietnamdan 10 yil sonrasi konu aliniyordu ve Hannibal daha olgun bir haldeydi belki de gerçekçilik olarak genç hallerinin alinmasindan ötürü ortaya bu tip bir sey çikti. Fazla'da elestirmemek lazim...Izlememek olmaz ama be yine de 25 yil önceki diziyi tercih ederim...Çokmu gaddarca oldu bilmiyorum ama 4,5 / 10

V

Alıntı yapılan: BAHADIR - 16 Ekim, 2010, 09:20:47
..Izlememek olmaz ama be yine de 25 yil önceki diziyi tercih ederim...Çokmu gaddarca oldu bilmiyorum ama 4,5 / 10
Valla,oldukça gaddarca olmus :) Sonuçta uzun yillar hayran kitlelerinin gönlünü fethetmis bir diziyi,yillar sonra film haliyle fanatiklerine sevdirmek imkansiz gibi bir sey.Ben baslibasina bir film olarak,düsünüp,izledim,herhangi bir karsilastirma yapmadim ve keyif alarak izledim.
Bütçesinin hakkini veren,olmasi gerektigi gibi vasat bir konuya sahip,eglencelik bir seyirlik aksiyon filmi sadece.Yapimcilarin amaci da belli degil miydi zaten?80'li yillarin kült dizi ve filmlerini yeniden çevrimlerle sömürmek,moda bu simdi.Predators örneginde de gördük bunu.Orjinal diziyle karsilastirmaya kalkarsak,altindan kalkamayiz tabiki.Orjinal dizinin sempatisinin oldukça gerisinde oldugu konusunda sana  hak veriyorum Ömer.Film izlerken biraz da alacagimiz hazza yönelmek,vicdan muhasebelerinden arinmak,koltuga oturan ve eglenmek isteyen izleyicinin hakki degil mi?Canimizi sikmayalim,bosver..
"İstemem,eksik olsun.."

V


V For Vendetta sonrasi yönetmenlik kariyerini güçlendirecek bir projeye imza atamayan James Mc Teigue

benim gibi Poe severleri heyecanlandiran bir proje ile gündemde.Basrolde John Cusack'in oldugu "The Raven"

1849 yilinda geçiyor.Öyküde yazarimiz Edgar A.Poe'nin nisanlisi kaçirilmistir.Kaçirma olayinin arkasinda bir seri katil

olduguna inanan Poe,bir özel dedektifle birlikte nisanlisinin pesine düser..



"İstemem,eksik olsun.."

V




Uzun zamandır izleme listemde olan "Kasap" lakaplı ,Avustralya'nın en çok okunan yazarı Mark Brandon Read'in sıradışı gerçek
hayatına dair öyküyü anlatan filmi "Chopper"'i dün izleme fırsatı buldum..Filmin konusu şöyle:

Gaspçı yeraltı tetikçisi ve usta bir hikaye anlatıcısı olan Mark "Kasap" Read Avustralya'nın en azılı suçlusudur.

Melbourne'de uyuşturucu satıcılarını haraca kesen "Kasap" 16 yaşından itibaren hapse girip çıkmaya başlar. Kendisine otorite kuran babasından kurtulmak ve en iyi arkadaşı Jimmy Loughnan'a olan borcunu ödemek için kurusıkı doldurulmuş bir tabancayla bir hakimi kaçırmaya teşebbüs eder. Sözde amacı arkadaşının Melbourne'deki Pentridge Hapishanesi'deki adı çıkmış yüksek güvenlikli H kovuşundan kurtulmasını sağlamaktır.

Bu olaydan dolayı ağır bir cezaya çarptırılır ve kendini aynı şekilde Melbourne'deki Pentridge Hapishanesi'nin yüksek güvenlikli H koğuşunda bulur. Burada kendini ispat etmek amacıyla bu koğuştan kurtulmak için bir savaş başlatır. Yalan söyleyerek bahaneler bularak ve olayları çarpıtarak tutarsız davranışlarını haklı çıkartmaya çalışır.


Filmi izledikten sonra Eric Bana'yı hiç tanıyamamışım dedim kendi kendime.İnanılmaz bir oyunculuk,mükemmel
bir "one man show" var karşımızda.Bana'nın film için geçirdiği fiziksel dönüşümden(aşırı kilolar,dövmeler,kesik
kulaklar,yapma dişler vs.),saçına,kıyafetlerine kadar rolüne bu kadar adapte olan çok az oyuncu vardır benim
hatırladığım.Film içerisinde öyle bir plan varki,sinema oyunculuğu okuyan herkese ders olarak gösterilmeli.Bana
hapishanede hiç ummadığı bir anda koğuş arkadaşı tarfından bıçaklanır ve aralarında müthiş
bir dialog başlar.Bana konuşur,karşılk vermez,arkadaşı bıçağı vurur.Bana konuşur,arkadaşı devam eder.
Bu filmi bunca zamandır nasıl izlemedim diye hayıflandım kendi kendime.Bir de Bana'ya sitemim varki dile getireyim".
Hulk bile beni Copper" karakteri kadar şaşırtmadı,korkutmadı
desem yeridir.Oyunculuk olarak geriye gitmektesin "Bana" bilesin.. :)

"İstemem,eksik olsun.."

V






Döneminin en iyi boksörlerinden biri olan Dicky Eklund, darmadağın olan ailesini, üvey kardeşi Mickey Ward'ın kendisi gibi boksa heves etmesi sayesinde toparlayacak, hayatını ve kardeşiyle olan ilişkisini gerçek bir düzene sokacaktır.Kardeş ilişkileri, suç, uyuşturucu gibi konuların yoğunluğunda bir boksörün sıfırdan zirveye tırmanışının öyküsü...

1958, Amerika doğumlu yönetmen David O. Russell'ın yönetmenliğini üstlendiği 2010 çıkışlı
sinema filmi "The Fighter"ın   senaryosu Keith Dorrington, Scott Silver, Eric Johnson ve Paul Tamasy
tarafından yazıldı. Amerikan aktör Mark Wahlberg, İngiliz aktör Christian Bale, İtalyan aktris Amy Adams
ve Amerikan aktris Melissa Leo'nun başrollerini paylaştıkları filmde Jack McGee, Melissa McMeekin,
Erica McDermott, Bianca Hunter ve Jill Quigg gibi isimler de rol alıyor.

Oscar ödüllerine birden fazla katagoride aday olan film bende hayal kırıklığı yarattı açıkçası.
Boks dramasının iyisi hemen herkes için iyidir.Millions Dollar Baby,Rocky 1 ve özellikle de
Scorsese-De Niro ikilisinin hit klasiği Raging Bull'un hayli gerisinde kalmış bu film.Bütün bu
filmleri biribiriyle kıyaslamak doğru mu diye sorarsanız;arka planında boks olan
bir spor draması varsa karşımızda kesinlikle "evet" derim.Konu olarak bu film
Raging Bull'a hayli yakın olmakla birlikte,özellikle Mark Wahlberg vasat oyunculuğu
filmi hayli sıkıcı bir atmosfere sokuyor.Filmi sırtlıyıp finale taşıyan kişi ise Christian Bale
kesinlikle.Sadece onun oynadığı planlar için filme kefil olabilirim.Yönetmen David O. Russell'ın
filme katkısı "sıfır" düzeyinde.Vasat bir Tv dizisi planları ve kurgusundan öteye geçememiş yönetmen
bu filmiyle.Kimbilir  Mark Wahlberg'in  vasat oyunculuğunu da yönetmenin kötü oyuncu yönetimine mi bağlasak
acaba diye düşünüyorum.

"İstemem,eksik olsun.."

V



İllegal yollarla huzuru sağlamayı kendine misyon edinmiş evsiz- barksız bir adam, yeni bir şehre uğrar ve kendini suçların egemen olduğu, kural sayıldığı, işlenen suçların elebaşının da saltanat sürdüğü kentsel bir kaousun içinde bulur. Şehrin manzarasına şöyle bir baktığımızda, silahlı soyguncular, ahlaksız polisler, istismara uğramış hayat kadınları ve hatta sübyancı bir Noel Baba ile dolu olduğunu görürüz. Hobo ise şehre adaleti getirmenin en iyi yolunu biliyordur : Tabi ki 20 kalibrelik bir av tüfeği ile... .Sokak adaleti galip belirleyecektir.


  Yönetmen Jason Eisener 70'lere saygı duruşu babında tam bir B filmi ile,
Hobo With A Shotgun'la karşımıza çıkıyor.Üstelik Turks Fruit ve Blade Runner'la gönlümüzde taht kurmuş kült oyuncu,yaşlı kurt Rutger Hauer'la.

Vigalente öyküsünü,zamandan ve mekandan ayrı bir kasabada,tüm western klişeleri kullanarak , göz alıcı pastel tonlarla,eğlenceli müziklerle soslayıp servis yapmış Eisener.
Hauer'in hastanenin yeni doğan bölümünde yaşam felsefesi ile ilgili olarak yeni doğan bebeklere karşı yaptığı konuşma hayli duygulandırıcıydı.. :)

B filmi meraklıları,westwern tutkunları ve benim gibi Hauer sever izleyiciler kaçırmasınlar..

Filmi çok iyi özetleyen,70'lerin ruhuna uygun ,harika afiş çalışması..



"İstemem,eksik olsun.."