Büyülü Rüzgar Sohbet Odası

Başlatan Kagan, 06 Temmuz, 2010, 10:16:35

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kagan

Evet... Antik Kralligin Kuyusu (Il pozzo degli Antichi) adli 66. sayinin ilginç bir konusu vardi. Yalniz bu sayida kimi kare çerçevelerinin siyah olmasi hosuma gitmemisti. Büyülü Rüzgar'da vestern konularinin gerçeküstücü ögelerle ustaca harmanlanmasi diziyi çekici bir duruma getiriyor. Tabi bir de Kizilderililer üzerine olmasi, beni daha da çok etkiliyor...

Çizerler konusuna gelince... Büyülü Rüzgar dizisinde, degisik tarzda çizim yapan sanatçilar çogunlukta. Genelde çizgiler belirginlikten uzak, mesela Teks'teki gibi açik-seçik degil. Örnek vermek gerekirse Ivo Milazzo'nun çizgileri böyle. Ben, Ivo Milazzo'nun çizgilerini begenmiyorum; adeta karikatüre kaçiyor. Keza, Goran Parlov'un da çizgileri belirginlikten uzak. Iki çizer de sert, ince, savruk çizgileri tercih ediyorlar ve gölgeleri, ara tonlari iyi kullanmiyorlar; siyah ve beyaz arasindaki sert karsitliktan yararlaniyorlar. Eugeno Sicomoro ise, Poe'yu tam bir karikatür gibi çiziyor (Koleksiyoncu [Il collezionista] adli 17. sayi ile Kopya (Il doppio) adli 41. sayiya bakilabilir).

En begendigim çizerler ise Jose Ortiz ve Mario Milano... Ayrica Eugeno Sicomoro'nun çizimlerini de -Poe'yu karikatür gibi çizmesi disinda- çok begeniyorum...




Koleksiyoncu


Kopya


Antik Kralligin Kuyusu

darkwood

Büyülü Rüzgarin maceralarini, Jose Ortiz ve Mario Milano çizimleri ile begeniyorum, digerleri pek keyif vermiyor.
Italyada aylik seri sona erdigi taktirde, arada özel ciltler seklinde seçme konularla ben bu çizerler ile  devam etmesinden yanayim.
Darkwood Sakinleri..

V



Frisenda ve Ramella çizimi Büyülü Rüzgarlar da çok hos bence.Tabiki favori çizerim Ortiz.Bana 10 tane çizer say dersen birisi

kesinlikle Ortiz olur.Kagan sevmese de Milazzo'da benim favori çizerlerimdendir.Üstat siir gibi çizer.Karakterlerin yakin plan ifadeli

yüz ve duruslari,haraketli sahnelerdeki esneklik, Milazzo'nun ne kadar rahat çizim yapabildiginin bir göstergesidir adeta.Üstadin

renkli çalismalari birer tablo güzelligindedir.Orjinal Ken Parker 7. sayi "Meksika Günesi" isimli maceraya sahip olanlar

söyle bir incelesinler,ne demek istedigimi anlayacaklar..



Milazzo çizimi Ken Parker'lardan örnekler..







"İstemem,eksik olsun.."

altay1944

Mükemmel çizimler istikrarli bir yayin politikasi düsmeyen tempo.
Yarabbi bildir de
ben beni bileyim. Beni bilen ben ile kendime geleyim. Benim bensizliğim
ile ben seni bileyim. Seni bilmeyen beni ben neyleyeyim...


Hz. Mevlânâ

Lami Tiryaki

Kızılderili Savaşları, Entrikalar ve Poe...

Gianfranco Manfredi, Büyülü Rüzgar'ın 43. sayısından 48. sayısına kadar olan
kitaplarda, resmi Amerikan tarihine paralel ilginç öyküler anlatır. Manfredi,
Wild Bill Hickok'la başlayıp, Calamity Jane'le devam eden "5'lemede" General
George Armstrong Custer, yerli liderler Oturan Boğa, Çılgın At ve zamanın devlet
başkanı General Grant gibi tarihi şahsiyetlerin gerçek öykülerinin içerisine
müthiş bir Poe öyküsünü ustalıkla yerleştirmiştir. Hikayelerin gidişatı her ne
kadar Ned'e bağlanmaya çalışılmışsa da, Poe öykünün mihenk taşı olmayı başarmış,
hikayenin can alıcı bölümleri bu kısa boylu müthiş yan karakterin etrafında
dönüp durmuştur. Hani iki sayılık final kitaplarında geçen Ned'in Aiwass ve
avanesiyle olan hesaplaşmasına bile, Poe damgasını vurmayı başarmıştır.

43. sayıda Wild Bill Hickok'un yaşamının iç hesaplaşmayla geçen döneminde
başlayan hikayede Sioux ve diğer yerli kabilelerin askerler ve politika
çemberinde nasıl bir entrikaya sürüklendiğinin ilk sinyallerini alırız. Bu
hikaye aslında Giancarlo Berardi'ye bir saygı duruşu gibidir. Öykünün anlatımı,
iyi-kötü arasındaki Hickok karakterinin başat kişi olması, Ned'in sadece denge
unsuru olarak yer alması filan, hani bu öyküyü Berardi yazmış deseler insanı
gözü kapalı inandıracak cinstendir. Bence hikayenin en can alıcı bölümü de
finalidir. Kardeşinin intikamını almak için peşine düşen adamın ateş etmesine
izin veren Bill, ateş edemeyen silahşör, bardaki kıza tecavüze yeltenildiği
sahneler filan akıllara Ken'i getiriyor da getiriyor. Sonraki sayıdaki Calamity
Jane kişiliğinin konuk değil de bir nevi başrolde olduğu, kızılderili-asker
savaşlarının belirginleşmeye başladığı dönemi anlatan Fort Laramie Hayaletleri
anlatım tarzı olarak yine Berardi'ini izinden gidiyor ve bu kez çizer de Ivo
Milazzo! Su Getiren'in trajik öyküsüne paralel kızılderili savaşlarının ne kadar
anlamsız nedenlerle başladığını da öğrenirken, Jane'e de bir saygı duruşu
yaşarız.

Bundan sonraki 45-İstilacılar, 46-Nehirde Savaş ve 47-Kiralık Katiller isimli
hikayelerde Custer'ın Kara Yön tarikatı ve Northern Pasific demiryolu şirketiyle
ortak döndürdüğü dolaplar, başkan Grant'in ertafında dönen rüşvet, çıkar entrika
olayları ve bu olayları fare kokusu almış kedi gibi izleyen cesur Poe'yu okuruz.
Poe bu öykülerde adeta devleşiyor, gerek Fulton'la olan muhabbetlerinde, gerek
bireysel araştırmalarında insanı altüst eden bir performans sergiliyor. Hatta
General Custer'a bir konuşması esnasında davetliler önünde silah çekecek kadar
ileri gidebiliyor. Onun neyin peşinde olduğunun gayet iyi farkında olan Dick
Carr ve Senatör Fulton'un, dikkatini saptırmaya yönelik tüm stratejilerine
rağmen Poe hedefe doğru adım adım gidip Custer'ın hangi oyunlarla Kızılderili
bölgesinde savaş çıkartmayı hedeflediğini ortaya çıkarmaya yaklaşıyor. Ancak
Kara Yön tarikatı tarafından kaçırılması sağlanarak öyküde keskin bir dönüş
yaşanıyor ve bundan sonrası Custer ve Ned'in önderlik ettikleri asker ve
kızılderili savaşçılarının arasındaki savaş oyununa dönüşüyor. Sanırım
Manfredi'nin baş karakteri Ned'i daha fazla devre dışında tutmaya gönlü razı
olmamış. Ned'in bir ara yakalandığında Custer'la arasında geçen diyalog müthiş.
Custer aslında kızılderili düşmanı olmadığını, asker olmasa, onlarla doğada
keyifli zaman geçireceğini bile söyler. Ancak Ned "Sarı Saçlı"nın sözlerine
akıllıca karşılıklar verecektir.

Hikayelerde geçen entrikaları, gerçek olaylara dayalı kızılderili savaşlarını
anlatmaya gerek yok okumak lazım. Ancak öykünün gidişatı insanı öylesine sarıyor
ki, ister istemez öykünün detaylarına odaklanmak zorunda kalıyorsunuz.
Manfredi'nin süreklilik arzetmeyen okuyucunun dikkatini toparlamasının zor
olduğu sıkıcı bir öykü anlatım tarzı vardır. Kimse itiraf etmese de okurken
insan bazan sıkılıyor. Maceranın ya da Büyülü Rüzgar'ın kalitesinden değilde,
Manfredi'nin anlatım tarzından kaynaklandığını düşündüğüm bu durum bazan da Dick
Carr'la ilk tanıştığımız dönemlerde olduğu gibi tam tersine dönüveriyor. Burada
sözü edilen hikayelerde ise ilk 48 sayı içinde hikaye anlatımı bence zirve
yapıyor. Aslında bu hikayelerin anlatıldığı her bir sayı için özel yazılar
yazmak lazım. Bu yazının uzadıkça uzaması bunu gösteriyor.

Büyülü Rüzgar'ın kapakları benim pek hoşuma gitmiyor. Suluboya tekniğini andıran
ve daha çok liseli öğrencilerin yaptığı kompozisyonlara benzeyen kapak
tasarımları öykülerin derinliğini ve gösterişini aktarmaktan uzak duruyor. Oysa
böylesine aksiyon ve fantastik ögelerle yüklü bir çizgi roman için daha sert,
daha detaylı kapaklar olmalı bence. Ancak hikaye anlatımı sağlam olduğunda
haliyle kapakta ikinci planda kalıyor. Neyse... Hala okumayan varsa 43-48
arasındaki 5'liyi hatta 37-38 sayıları da katarak(hikayeye temel teşkil eden çok
önemli olaylar bu sayılarda anlatılıyor) bir an önce okunmasını tavsiye ederim.
Okuyanlar için de tatlı bir tekrar olabilir aslında. Bu arada editör Sn İnci
Aslıer'in bu sayılara özel gerçekten içten gelerek yazılmış editoryal yazıları
da insanın ruhunu okşayan cinsten. Sn Aslıer'i ilgili yazıları dolayısıyla
kutluyorum.

Selamlar
Lami

rumar80

Büyülü rüzgar 101: Beyaz bayrak

Little big horn savaşını beklediğim kadar iyi anlat(a)mayan Büyülü rüzgar sayfa sayısının da artması ile savaş sonrası Sioux'lar arası fikir ayrılıklarını, savaşı kazanmalarına rağmen yenilgiye mahkum kızılderililerin ayakta kalma çabalarını, iç çatışmalarını ve bir efsanenin ölümünü bu sefer oldukçu güzel anlatmış.

Gerçekten beğendim. Geri sayımın başladığı dergide kalite de artıyor.

ümitkr

Büyülü  gerçekten Kızılderili dostu mu?

Manfredi'nin yazarlığını beğenmediğimi her fırsatta çeşitli örneklerle dile getirmiştim ya şimdi de dile getireyim: Manfredi bence kötü bir yazar!

100 küsur sayı kızılderili (lakota) dostu olarak gösterilen, onlar için mücadele eden, onlarla savaşan, son savaşlarında ise seviştiği için katliama geç kalan Büyülü Rüzgar kaç sayı oldu ölenleri yad etmedi...

Tutarlılık adına beklentim Büyülü Rüzgar'ın ara ara sistemi sorgulaması, belki baba dediği şamanla sohbet etmesi, sağ kalmış olan savaşçılarla bir araya gelmesi v.s. olurdu. Ama bakıyorum arkadaş başka maceralara atılmış geziniyor. Dahası Manfredi'yi kötü yazar yaptığına inandığım bir başka defoyla uğraşıyor. Kara Yön ve Hogart'ı uzun süre kullanmayan yazar şimdi açıkları kapatmaya çalışıyor ve diğer tarafı unutuyor. Kurgusal yoğunlaşmada ciddi bir sorun görüyorum. Yürürken sakız çiğneyememek gibi... İki kurgu mantıklı bir şekilde iç içe götürülemiyor bir türlü. Hep biri aksıyor.

Şimdi düşününce bu dizinin neden 130'lu sayılarda bittiğini de anlayabiliyorum. Yayınevi herhangi bir açıklama yapmış mıdır bilemem ama benim yorumum İtalyan okuyucusunun seçici olduğu yönünde.

DAMPYR

Kahramanlarımızı Tanıyalım Büyülü Rüzgar

Benim Adım   
Bu kez gerçek sınırın, bilinen dünyayla bilinmeyen arasında olduğu, batının keşfedilmemiş ve çamurun, barutun ve ter kokusunun ötesindeki esrarengiz dünyasına doğru gidiyoruz. Gianfranco Manfredi tarafından yaratılan ve yazılan Magico Vento, klasik western macera temalarını, korku hikayelerinin insanın kanını donduran atmosferiyle birleştirir.

Magico Vento'nun hikayesi, yerlilerle birlikte, onların hayatta kalmak için verdikleri umutsuz mücadelenin yanı sıra tutkulu ruhani arayışlarını, hayallerini, kurtuluş düşlerini ve korkunç gerçek kabuslarını da anlatır.

Ned Ellis, beyazlar için bir asi ve kaçaktır; Sioux'lar için ise, topluluklarına memnuniyetle kabul ettikleri ve ona Magico Vento ismini  taktıkları bir savaşçı, yorulmak bilmeyen bir ruh, sezinlenemez ve hiç bir kanunun onu hapsedemeyeceği tuhaf bir adam yani bir Şaman'dır. Beynine yuvalanmış bir metal parçası, onun geçmişe ait tüm anılarını silmiş, fakat ona inanılmaz bir biçimde rahatsız edici hayallerle ve önsezilerle geleceği görebilme yeteneği vermiştir. Peki hangi esrarengiz trajedi, hangi dayanılmaz acılar Magico Vento'yu bu günkü haline getirmiştir?
Magico Vento, bir zamanlar askerdi. Fakat, askeri-politik bir entrikanın kurbanı oldu. Kötü niyetli bir grup askeri personel ve silah taşıyıcı personel tarafından ağır patlayıcılarla yüklenmiş zırhlı bir arabanın havaya uçtuğu bir olaydan kıl payı kurtulmuştu: Magico Vento, gördüğü bir hayalden algıladığı sinyalleri yorumlayan, yaşlı bir Lakota Şaman'ı Cavallo Zoppo tarafından yarı ölü bir biçimde kurtarıldı. O, Magico Vento'nun Büyük Ruh tarafından gönderilmiş bir haberci olduğunu görmüştü. Yerlilerin arasına kabul edilen Ned, "yeniden doğdu". Hala geçmişinden gelen bölük pörçük anılar, onu içine çekmekle tehdit etmekte ya da kendisini dehşete düşürmektedir.

Zorlu geleceğine doğru koşarken, geleceğin en yıkıcı etkilerini yerlilerden uzağa çekmeye çalışır. Magico Vento, etten ve kemikten insanlara ve onlardan kat kat daha tehlikeli ve öldürücü düşmanlara(intikamcı ruhlar, şeytani ruhlar, ve geleneksel silahlarla yok edilemeyecek olan ve bu yüzden onu sürekli yeni arayışlara sokan gizemli yaratıklar) karşı savaşırken iki yönlü bir yaşam sürer; bir yanıyla savaşçı, ve diğer yönüyle de bir şaman. Yeni silahlar araştırırken sık sık Kızılderililerin gizemli güçlerine ve insan beyninin derinliklerindeki gizli güçlere başvurur. Fakat bu güçler bir kere faal hale geldiğinde, onları ilelebet elinde tutamaz;üstün asker, bu gizemli güçleri ancak dayanılmaz derecede acı veren denemeler sonucu çağırabilir. Çünkü ruhlarla olan bağlantı sırasında onu saran güç, çok uzun süre ayakta tutulamayacak zorlu bir beden-zihin dengesi gerektirir. Bu tür tecrübeleri, Magico Vento'yu genellikle kafası karışmış, dışlanmış ve yıkılmış bir hale getirmektedir.

Magico Vento'yu, yalnızlığın ezici ağırlığından, ait olduğu kabiledeki derin arkadaşlık ve bağlılık hisleri ve diğerlerine gösterdiği anlayış kurtarır. Magico Vento, kendisinin her zaman haklı olduğunu kanıtladığı durumlar için hesaplar yapan soğukkanlı bir intikamcı değildir. Olayların onu ekstrem kararlar vermek için zorlayarak, şiddetin onu alıp sürüklemesine izin vermesine rağmen, bazen düşmanlarına karşı sorumluluk duyar ve olanlara boş vermek için olabildiğince uzaklara giderek, onları ele geçirmiş olan şeytandan kurtulmaları için onlara bir şans daha verir.

DOSTLARI

Ünlü yazara olan benzerliğinden dolayı Poe diye de anılan Willy Richards, Magico Vento'nun ayrılmaz yoldaşı ve arkadaşıdır. Yasadışı politik hesapları açığa çıkaran araştırmacı gazeteciliğinden ötürü baskı görmüş olan Poe, anarşist bir ruha sahiptir. Baskıcı güçlerden nefret eden Poe, Washington lobilerinin ve dünyanın büyük iş çevrelerinin ve yerlilerin pahasına oluşmuş vahşi medeniyetin de düşmanıdır. O, aynı zamanda kent yaşamına alışkın kişiliğine rağmen onu bir macera adamı olması için zorlayan ağaçsız vahşi topraklarda da rahat edemez. Kızılderili müşterileri onu genellikle şaşkınlık içinde bırakırlar. Doğaüstü güçlere karşı bir miktar güvensizlik eğilimi vardır. Çünkü onlardan korkar: Bir zamanlar alkolik bir insan olan Poe, viskiden kaynaklanan çılgınlıklarını yok etmek için çok büyük gayret göstermek zorunda kalmıştı. Kendisini, artık zırvalamayan bir insan gözüyle görmekte ve en inanılmaz olaylara karşı bile düzgün yanıtlar bulmaya çalışmaktadır. Duygularını kontrol edebilen güçlü bir insan olmasına rağmen, bazen pek istemese de kararlarını şefkat ve sevginin etkilemesine izin verir ve bu da onu bir miktar çekici biri yapar.

Dick Carr, korkunç bir evlilik intikamının kurbanı olmuş olağanüstü kabiliyetli bir aktördür. Evli olmasına rağmen, başka kadınlarla girdiği ilişkilerinden kaynaklanan gerginlikten yorgun düştüğü sıralar, bir temsilde karısı yüzüne asit atar ve o da seyircilerin korkunç çığlıkları arasında kadını boğar. Sonuçta geçmişinden, yalnızlık dolu geleceğine doğru yaşayıp giderken, sadece kendi kendini suçlar. Carr'ın kendiliğinden istediği kılığa girebilme ve her sahneyi olağanüstü bir başarıyla oynayabilme yeteneği, onun istediği kimliğe bürünebilmesine olanak verir. Bundan dolayı, maceralar sırasında ona, çatık kaşlı Howard Hogan ya da Hogan'ın "teğmeni" Herbert olarak rastlarız. Hepsi bu değil; Dick Carr, nispeten kompleks bir kişiliğe sahip olduğundan dolayı, onu Hogan'ın uşaklarından biri haline getiren egoistçe ve intikamcı bir tabiata sahipken, aşama aşama onun dalavereli karanlık ilişkilerinin karşısında ön safta yer alıverir. İlk başta Carr'ın bu u dönüşleri, Magico Vento'nun onun zihninin kontrolünü ele geçirmesinden kaynaklanıyordu. Fakat sonradan, bir Federal Soruşturma öncesinde onun tanıklığı ve kanunlara hizmet etmesi karşılığında yeni bir yaşam önerilince o, cesurca Poe ve Ned'in yanında savaşmaya karar vermiştir.

Binbaşı Eccles, Magico Vento'nun kabilesinin yaşadığı bölgedeki bir askeri garnizona kumanda eder. Kızılderililerin gerçek ihtiyaçlarının farkında olan, barışı koruma taraflısı, dürüst ve onurlu bir adamdır. Magico Vento'nun güçlerinin farkındadır ve onları takdir eder. Büyük ihtimalle Poe gibi onun da Hogan'ın adamları tarafından arandığının farkındadır: Bu, arkadaş olarak onların yanında yer almasının bir başka nedenidir.

Senatör Fulton, Hogan'ın lanet düşmanı ve Hogan'a her başı sıkıştığında yardıma koşan dostları olan politik zümrelerin en amansız muhalifidir. Bıkıp usanmadan Chicago'nun nüfuzlu işadamları ağı tarafından çevrilen karanlık işlerden kaynaklanan suçların kanıtlarını araştırır. Dürüstlüğü, Hogan'ın spekülatif dalaverelerinin kaynağında yatan politik ve ekonomik çıkar çevreleri arasındaki korkunç suç ortaklığına karşı olan muhalefeti, Hogan'ın ona karşı büyük bir saldırı yapmasına sebep olmuştu. Allahtan saldırı tamamiyle çökertildi ve bu cesur senatörü, meselenin temelindeki gerçekleri araştırma çalışmalarından caydıramadı. Gizli Federal Servis ajanlarının Dick, Carr'ı şahitlik ve kimlik değişimi işlemleri için getirmeleri operasyonunun arkasındaki mekanizma da aslında Fulton'du. Bunun gibi tarihin o döneminde batı sınırları arasındaki barışı tehlikeye atabilecek komplo ve entrikalara karşı olan mücadelede, Ned ve Poe'ya karşı elinden gelen yardımı ve desteği vererek, büyük bir inançla onların safında savaşır.

George Catlin'in(1796-1872) gerçek görünümünden esinlenilerek yaratılan ve Molti-Colori diye de bilinen Cole Turpin, bir sanatçı, etnolog ve yazardır. Kendisine ihtiyaç duyulduğunda maceraya atılmaktan çekinmeyen Turpin, meseleleri çözmek için gerektiğinde akıllı stratejiler peşinde koşturmaktan ya da kendine has bir takım hilelere başvurmaktan da çekinmez. Eğer gayesine hizmet edecekse, bazı kabilelerin büyülü geleneklerinden bir iki tanesini benimsemekten de çekinmez. Fakat o, yerli ulusların ve kültürlerinin saygılı ve samimi bir dostudur. Taslaklarında, Amerikalıların bu uçsuz bucaksız ve değerli miras üzerindeki sözüm ona gelişmenin onlara verdiği korkunç tahribatı da belirterek, onların geleneklerini dokümante edebilmek için olağanüstü bir efor harc

Büyücü Cavallo Zoppo, Magico Vento'nun akıl hocasıdır. Vudu eğitimi almış ve Konfederasyon üyesi Louis Beaumont tarafından öldürülmüş olmasına rağmen, Magico Vento'yu bir ruhani rehber olarak her zaman tamamlar; özellikle onun varlığına gerek duyulduğu zor anlarda Lama Atı belirir ve tavsiyelerini verir.

Ned'i barındıran kabilenin şefi olan Coda-di-Toro'nun genç kızı Rifiuta-di-Smettere, hayat dolu, dik başlı, kibirli, cinsel açıdan özgür ve hiç bir şekilde gerçek anlamda bir erkekle ilgilenme özgürlüğünü engelleyecek kadar evliliği aklından geçirmeyen bir kızdır. Asi ve meydan okuyan kişiliğiyle Magico Vento'ya olan aşkını hiç bir zaman açıkça dile getirmemesine rağmen, sık sık bunu davranışlarıyla ortaya koyar.

Rita Fletcher kaçak bir genç kadındır. Gerçekte sevmemesine rağmen, kendisine içtenlikle bağlı olduğu kendisinden oldukça yaşlı bir köylünün dul karısıydı. (Bir gün kimin patron olduğuna açıklık getirmek için silaha başvurmak zorunda bırakılmıştı.) Magico Vento ona kendi korumalığını önerir. Sonradan aralarında karşılıklı bir sevgi yeşerecektir. Eğer Avrupa bandıralı bir gemide talihli bir karşılaşmayla senatör Fulton bu İtalyan kökenli kadına yeni bir kimlik sağlamasaydı, Magico Vento'nun Rita'yı alması mümkün olmayabilirdi.

Kendini Öldüren, kabilenin bir anlamda soytarısı veya palyaçoluğunu üstlenen bir Heyoke (herkesin aksine hareket eden yerli) konuşmaları hep söylemek istediğinin tam tersidir.Bir çok macerada yan karakter olarak onu görürüz.Kendini Öldüren bir korku türü western olan Büyülü Rüzgar maceralarına renk katan bir anlamda gerilimi yumuşatan bir karakter olarak göze çarpmaktadır.

Jim Brennan, bünyesinden beklenmeyecek şekilde cesur ve korkusuz bir yan karakter olarak karşımıza çıkar. Mesleği Gazetecilik ve Fotoğrafçılıktır. Uzun Bıçak ve Yılan'ın Oğlu  maceralarda kahramanlarımıza yardımcı olur . Fender'in adamı Morrison'un Kürk ve Kafa Derisi Tüccarlığı yaptığı dükkanı Poe ile beraber çok akıllıca bir planla havaya uçurur. Jim ayrıca Hogan'ın kafa derisi ticaretindeki bağlantısını da açığa çıkarmak için uğraşır onun ve kirli ortaklarının (Fender ve Sand Creek katliamcısı Albay Chivington) resimlerini çeker.Böylece Kızılderililerle savaş için kurulan kumpası bozar. Jim karakterini yeri geldikçe diğer maceralarda da görürüz Çerçeveli Kabus

Doktor Barnie Foster, Bedlam akıl hastanesinin doktorudur. Kendisi çağına göre oldukça iyimser ve bilime bağlı bir özelliğe sahiptir. Akıl hastalarına yaklaşımı günümüz Psikiyatristlerine yakındır. Ama bu iyimserliği başına belalar açar. Bu yan karakterle ilk olarak Taş Surat'da karşılaşırız.  Psikopat yapılı cani Derek Dish onun sayesinde işlediği cinayetlere rağmen akıl hastası olduğu için tedavi edilmiş ve sonunda hastaneden taburcu olmuştur. Doktor Foster'i Bedlam  adlı macerada bir kez daha görürüz .

Wyoming Bill, kalede Binbaşı Ecless'in emrinde bir izci ve rehberdir. Hayaletlerin Dansı  Savaşçının Gölgesi ve Bizon Hırsızı  adlı maceralarda karşımıza çıkar kişisel hikayesi hakkında pek bilgiye bu maceralarda rastlamak mümkün değil ama şu var ki Poe ile beraber iyi bir dostluk kurduğu kesindir ayrıca Kızılderililere bakış açısı dostçadır.

DÜŞMANLARI

Chicago'lu Howard Hogan, güce susamış, şeytani ve iş bitirici, aslında kendi kişisel çıkarlarıyla örtüşen ancak suç içeren "gelişme" adı altındaki fikirlerle bir dizi yeni yerli savaşını provoke eden adam olduğu tespit edilmiş birisidir. Washington lobileri ve medya gruplarıyla aşırı derecede iyi bağlantıları vardır. Halk içinde hayırsever birisi gibi tanınmayı tercih etmesine rağmen, hiç kimseden bu yönde bir saygı görmez. Tüm düşmanlarını ve rakiplerini insafsızca silip süpürmek istediği görülür. En iğrenç suçlular arasından temin edilmiş bodyguardlarla korunan Hogan, öylesine güçlüdür ki, kendisine sadık olan adamlarına zengin bir yaşam ve cezai muafiyet önerebilmektedir. Acımasız bir şekilde Poe'yu izlemeyi kendine görev edinmiş olan Hogan, ayrıca halkı Poe'ya karşı kışkırtmak için elinden geleni yapar. Fakat Hogan'ın asıl hedefi, Hogan'ın en büyük baş belası, entrikalarını başarıyla engelleyen, suç ortaklarını bir bir yok eden, ve yakalanması çok zor bir düşman olan, Magico Vento'dur.
Hogan, düşmanlarının bir araya gelerek oluşturduğu bir takım tuhaf ve rahatsız edici şeyler hissettiğinde (kabuslarında ve halüsinasyonlarında, düşmanlarının kendisine doğru sürünerek geldiğini ya da etrafındaki varlıklarını hissettiği ani şoklar yaşamaktadır) bu kabusları uzaklaştırmak için, ölülerle haberleşmeye yarayan büyülere başvurmaktan da çekinmez. Magico Vento ile olan psişik bağın arkasında neler gizlendiğini hissetmesine rağmen, son ana kadar, nihai intikam düşüncesini hep bir kenarda tutar. İkisinin arasındaki mücadelenin galibinin belirlendiği olay, alevler içindeki Chicago'nun cehennem gibi yanan arka fonunda gerçekleşir ve Hogan'ın terastan yere doğru düşmesiyle son bulur. Fakat kötü adam ölmez ve ait olduğu gizli bir mezhep tarafından, hayata döndürülerek iyileştirilir.

Aiwass, karmaşık ve sessiz komplo anlaşmalarına bağlı kötü ve etkili güçlerin yer aldığı Black Vault servisinin büyücü hekimidir. Fakat Black Vault yalnızca günahkar gayelerle desteklenmiş bir gizli kuruluş değildir; o, aynı zamanda, eğer kötü gayelerine ulaşmak için yardımı olacağını düşündüklerinde, Aiwass'ın güçlerini, cehennemden kötü ruhları çağırmak için kullanarak vicdanları sızlamadan sömüren, bir gizli teşkilattır. Daha sonraları, bu gizli teşkilatın en büyük lideri Kadosh'un ölümünden sonra, Aiwass Kadosh'un pozisyonuna geçerek teşkilatın kontrolünü ele geçirecektir.

Black Vault, üyeleri arasında üst düzey askeri yetkililer, bir dizi güçlü politikacılar ve tüm dünyadan finans ve sanayi çevrelerinin etkili kişilerini barındıran bir gizli teşkilattır. Örgütün hain amaçları, asla gün ışığına çıkmaz ve örgüt elemanlarının hiç birinin bir diğerini tanımasına izin verilmez. Centuria diye adlandırılan etkili üyelerin oluşturduğu bir grup içinden seçilmiş bir meclis, Black Vault'un yönetim organlarını kullanarak organizasyonu sıkı bir şekilde bir arada tutar.

Burada örgütün lideri, asıl adı Wesley Snow olan Kadosh'tur. En küçük bir ahlaki değer ya da prensipten yoksun birisi olan Kadosh, planlarını geliştirmek için, gerektiğinde sözünü dinletmek için şiddet kullanarak kendi öz kız kardeşinin hayatını riske atmaktan bile çekinmez. Bir tiyatro şirketinin yöneticisi olan Kadosh, sahnede General Grisham'a yakın olarak ölmeye mahkumdur. Çarpıcı bir biçimde bu olay, bir Macbeth temsili sırasında, Shakespeare'in ünlü oyunundaki siyah efsaneyi doğrular biçimde meydana gelir.

Binbaşı Eccles'a göre, türünün ilk örneği, hükmetme delisi son derece kaba bir asker ve "kahrolası bir savaş çığırtkanı" olan General Charles Grisham, bu kaba kişisel özelliklerine rağmen, ordunun ona sunduğu sosyal statünün avantajlarını, kendi çıkarlarına kullanabilecek kadar akıllıdır ki, kısa zamanda hızlı bir biçimde hatırı sayılır bir pozisyona yükselmiştir.

Grisham henüz bir albayken, Ned Ellis onun emrindeydi ve bir stratejist olarak, sert disiplin altındaki adamlarını insafsızca cezalandırarak kendi sıradanlığının bedelini ödeten bu subayın anlamsız yabaniliğinin ve vahşiliğinin de farkındaydı. Howard Hogan'ın da çok iyi arkadaşı olan Grisham, Magico Vento'nun yeni yaşamının başlangıcı olan zırhlı aracın havaya uçurulması olayında da muhtemelen büyük rol oynamıştır.

Grisham, general rütbesiyle de uzun süre tatmin olamayacak; sonunda şiddetle senatoya girmek girişimde bulunacaktır. Bir Senatör olarak, Kızılderililer ve Washington arasında yapılan barış görüşmeleriyle ilgili olarak alınan kararları uygulatmak için daha fazla güce sahip olabilecek ve doğal olarak spekülasyonları çoğaltabilecekti. Bu amaçla düşüncelerini gerçekleştirmeye çalıştığında, Poe ve Dick Carr'ın uygulamaya koydukları ve Girsham'ın dalaverelerini açığa çıkaracak ve eninde sonunda onu Magico Vento'yla karşı karşıya getirecek son derece zekice hazırlanmış planları sayesinde seçilemedi.

Carmodody (Teğmen Barry Lomax), Ned Ellis'in Büyülü Rüzgar'a dönüşme sürecinin başlamasında rol oynayan bir karakter Hogan tarafından tren'in havaya uçurulması için görevlendirilmiştir. Bu kaza süsü verilmiş olay sonrasında Ned Ellis yaralı olarak kurtulacak hafızasının kaybetmiş bir şekilde Topal At tarafından bulunarak tedavi edilmiş ve şaman eğitimi görmüştür. Carmodody Hayalet Kalesi ( ) adlı ilk macera sonunda Büyülü Rüzgar tarafından kalede ölümle baş başa bırakılır. Bundan sonra bu karaktere ancak Ölüm Ekenler (26.sayı) adlı macerada diğer ölü karakterlerle beraber Hogan'ı Büyülü Rüzgara karşı uyarırken görürüz. Bu sayıda ilk kez Hogan bir siluet şeklinde de olsa Büyülü Rüzgar'ı görür.

Herbert İlk maceradan ölümüne kadar ki maceralar arasında  Yüzsüz Adam macerasında ölür. )Hogan'ın en büyük yardımcısı adeta sağ koludur. Büyülü Rüzgar maceraları iyi incelenirse Herbert'in ölümüne kadar ki gelişmeler ilk başta Bedlam  adlı macerayla başlar burada hastanede tutulan yarı insan yarı yılan varlığı öldüren Herbert lanetlenmiştir. Acımasızlar  adlı macerada ise gördüğü halisülasyonlar onu uyuşturucu bağımlısı yapar. Yüzsüz Adam adlı macerada ise Büyülü Rüzgar tarafından öldürülür bunu fırsat bilen Dick Carr onun kılığına girip Hogan'a hizmete başlar. Gerçi Herbert İçimdeki Düşman (25.sayı) adlı macerada zihinsel bir bağlantı kurar onu esir alırsa da Büyülü Rüzgar ona kurduğu bir tuzakla onu ebediyen karanlığa geri döner.
Eddy Fender, Campell şehrinin Amerikan Kürk Şirketi Şirketi şubesinin sahibi bir anlamda kentin hakimidir. Aynı zamanda bir kafa derisi taciridir. Fender  yaptığı bu işle bir anlamda Kızılderilileri kışkırtmak ve savaş çıkartmak için Hogan ile işbirliği yapmaktadır. Fender karakterine Uzun Bıçak,Yılanın Oğlu  ve Hayaletlerin Dansı  maceralarında rastlarız. Fender Hayaletlerin Dansı adlı maceranın finalinde Poe tarafından öldürülür.

Louis Beaumont, Uzun Bıçak  adlı maceranın daha ilk bölümlerinde beklenmedik bir şekilde Büyülü Rüzgar'ın manevi babası Topal Atı kılıçla kafasını uçurup öldürür. Topal At'ın başını da beraberinde götüren Beaumont ayrıca bir Vudu büyücüsüdür. Vudu dini zenciler aracılığıyla Amerika kıtasına yayılmış ve gizemi yüzünden beyazlar arasında korku yaratmıştır. Bir çok filmde ve çizgi romanlarda bu konuyla ilgili maceralara rastlayabiliriz. Louis Beaumont Büyülü Rüzgar tarafından Yılanın Oğlu  adlı maceranın finalinde zorlu bir mücadele sonucunda öldürüldü.

Leydi Amelia Charity, Chicago'nun iyilik meleği Leydi Charity görünürde fakirlerin adeta koruyucusu hamisidir. Ama o aslında adeta bir ying yang örneğidir. Hogan'ın suç ortağı ve aşığıdır. Poe bunu geçte olsa anlar ve Büyülü Rüzgar bu durumda arkadaşını bu dişi şeytanın pençelerinden kurtarır bu mücadele sırasında Leydi Amelia gemisinde çıkan yangında yanarak ölür. Daha sonra adeta Amelia ruhlar aleminden Hogan'a ulaşarak Büyülü Rüzgara karşı onu uyarma görevini üstlenir. Ölüm Ekenler  ve Son Tuzak

YARATIKLAR

Iktomi, hilebazlığın ve yalancılığın iblisidir. Bu gizemli yerli ilahı, kini, nefreti ve kabile içi çatışmaları kışkırtır. Pek çok değişik formda görünür;hassas bir kadın, iğrenç bir yaşlı adam, öldürücü zehriyle dev bir akrep ya da muazzam bir elektrik akımı yayabilen devasa bir örümcek gibi. Fakat onun asıl büyük silahı, hilebazlık ve yalancılıktır. İnsanın aklındaki doğruları ve yanlışları haince birbirine karıştırır, görüşü bozar, insan ruhunda sürünen şüpheler uyandırır ve algılarını bozar.

Windigo, Kuzey Ormanlarının yırtıcı canavarıdır. Sürekli insan eti arayan Windigo, biteviye bir korkunun ortasında, parçalamak için karşı karşıya geldiği kurbanlarının sayısıyla orantılı biçimde yüksekliğini ve ebatlarını büyütür.

Whopi ya da Beyaz Bizon Kadın, kutsal bir karakterdir. Lakota'ya Barış Çubuğu'nu sunan ve onları kutsal ayinler yapmaya alıştıran karakterdir. Fakat bazen onlara, kayıp vahşi bir kız biçiminde görünür ve eğer biri ona saldırmaya kalkarsa, bundan sonra Whopi'nin öfkesi kontrol edilemez.

Beast (Çirkin), son derece korkutucu bir yaratık olup, yeryüzünün derinliklerinden, yoluna çıkan tüm yaşayan yaratıkları parçalayıp yutmak için çıkar gelir: Jilet gibi keskin pençeleri vardır ve çeneleri tüm gövdeyi birden yutabilir, ayırdıktan sonra kemikleri dışarı tükürür. Mormonlar, onun şeytanın yeniden vücut bulmuş hali olduğunu düşünürler. Kızılderililer ise, onun ancak mağarasına kurbanlarının kemiklerini atarak yatışabilen antik çağlardan gelmiş bir kutsal varlık olduğuna inanırlar. Şansınıza eğer Beast yeterince doymamışsa, inanılmaz bir şekilde çılgına döner. ve kimse onu nasıl durdurabileceğini bilemez!.

Vultur (bir Latin ismi), aslında şeytanın gerçek anlamda canavar hayvan şeklinde şekillenmiş halinden başka bir şey olmayan, antik çağların söylencesi şeklinde tanımlanır. Magico Vento destanında, Aiwass, kendi sihir sanatını, bu iblisin antik betimlemesini beyaz şaman'ın (Magico Vento'nun) büyük düşmanı Chicago'nun hilebaz iş bitiricisi Howard Hogan için çalışmak üzere ortaya koyarak, Hogan'ın zihniyle kanatlanmış bir yaratığa yaşam verip Ned'e karşı çevirdiği dolaplar için kullanmasını sağlar.

DÜNYASI

Magico Vento serisi, batının tarihini ve efsanevi hikayelerini, ikisi arasına net bir ayrım koymadan anlatmaya çalışır. Her bir bölüm, özenle oluşturulmuş, dokümanter bir arka plana oturtulur: Dönem, kostümler ve tipik dekorlar, ortam ve hikayelerde seyrek olarak görünen figürler(örneğin Mad Horse(Çılgın At), Red Cloud(Kızıl Bulut), General Custer) hep dikkatlice yapılmış tarih araştırmalarına dayandırılmıştır. Aynı şey, törenler, ayinler, dini ve bilimsel inanışlar kadar iyi yansıtılmış Kızılderili efsaneleri, hallüsinasyonlar ve beyaz göçmenlerin batıl inançları için de geçerlidir. Böylece Magico Vento'nun evreni, yalnızca o dönemde hala bilinmeyen bölgelere karşılık, önceden keşfedilmiş ve kolonileştirilmiş topraklar arasında fiziksel bir sınır değil, ayrıca günlük deneyimlerin katı gerçekçiliği ve hayal ürünü gizemli düşler ülkesi arasında da çok hassas bir çizgidir. Bir olgunun diğerinin gölgesine karıştığı bu boyutların her birinde, aniden herhangi bir şey olabilir ve daha önce defalarca anlatılarak bayatlamaya ve klişeleşmeye başlamış olaylar, aniden yeni bir ışık altında yeni bir biçimde belirebilir.


Sam Peckinpah ve Sergio Leone sinemasının da açıkça belirttiği gibi, eski destansı Batı ilelebet bitmiştir. Magico Vento, seraplar ve hayaller, kabuslar ve yanılsamaların gerçekmiş gibi kabul edildiği bu sırlı "Alacakaranlık Kuşağı"na son bir geçit açmak için yaratıldı. Magico Vento efsanesi, 1870'lerin büyük Dakota düzlüklerinin yer aldığı, kuzey-güney savaşının hemen akabinde, kıtalararası demiryolunun resmen açılışından hemen sonra ve beyazların devamlı bir şekilde Batıyı "uygarlaştırma" düzeni adı altında yerlilerden daha çok toprak gasp etmeye hazırlandıkları periyoddaki bir senaryoya yerleşmiştir.


Serinin yaratıcısı ve hikaye yazarı Gianfranco MANFREDI, serinin çıkışı hakkında, şu bilgileri vermektedir: "Fikir, bir kaç yıl önce, sinemadaki "western" janrının artık bittiğini düşünürken geldi aklıma. Ara sıra gündeme gelen "Kurtlarla Dans" ya da "Mohikanların Sonuncusu"'nu saymazsak tabii. Vahşi Batı hakkındaki her şeyin, sadık bir şekilde Sergio Leone'nin izinin takipçisi olacağını hissettim ve hala bu şekilde hissediyorum. Böylece "vahşi batının hikayesini anlatmak için başka hiç bir yol kalmadı mı?" diye düşünmeye başladım. Sonra işin kaynaklarına yöneldim ve başından bu yana apaçık olması gereken şeyi keşfettim;şöyle ki, ilk öncü yazarlara göre vahşi batı hikayeleri, gerçekçiliğin sınırını göstermektedir. Buffalo Bill seriyalinde basılan hikayeler, hayaletler ve doğaüstü olayları açıkça ortaya koyar. Hatta General Custer'ın anıları, bir bilinmeyenler, hayaletler ve yanılsamalar devrinin altını çizer. Bu noktada, tarih ve efsaneyle, korku ve sihir'e yönelik eğilimimi de bu yönde kullanarak, vahşi batı'nın hikayesini anlatabileceğimi keşfettim."


Magico Vento hikayeleri, halihazırda şahsına münhasıran öykülerdir. Değişik bölümlerle, karakter geliştikçe, yavaş yavaş kendisi hakkında yeni gerçekleri keşfedecek ve yeni durumlarla başa çıkmak için değişik yollar bulacaktır. Bu da hikayelerin kendini tekrarlaması riskini önleyecek ve böylece- her seride sık sık karşılaşılan-ikide bir dönüp duran aynı karakterlerden kaynaklanan zorluklardan da etkilenmeyecektir. Hatta okuyucular, önceki maceraların içeriği hakkında bilgi sahibi olmalarına gerek kalmadan her bir bölümden bağımsız olarak zevk alabilecek, olası gelecek olaylardan daima ilginç enstantaneler bulacak ve gelecekte baş karakterin başına neler gelebileceğine ilişkin bir merak duygusu içinde olacaklardır.

ümitkr

Büyülü Rüzgar 109



Bu defa Büyülü Rüzgar geçen sayıda yarım kalan işi oturuduğu yerden tamamlayarak Metis'ler, Siu'lar ve Kanada'lılar arasında barışı sağlıyor...

Acaba bize de uğrasa bazı çatışmaları ortadan kaldırır mı ki?

Ve üzülerek yazıyorum senaryo Manfredi'ninmiş. Tam "senaryoda gene bir ton şey kullanılmış ama hepsi unutulmuş" diyecektim ki yazarına baktım... Malum kişi :) Hani üçüncü bir sayıya sarksa yan öykülerin de sonlandığını görebiliriz ama yok, unut gitsin...

mandrake66

Merhaba,

gecikmedi mi?

Haberi olan arkadaşlar...

???

mutarad

127. sayı İdefix'de ve DR'da satışta. Muhtemelen Kadıköy'de de satıştadır.
İnsan için, diğer insanlar yollarına serilmiş irili ufaklı taşlardır. Çoğunun farkına ancak çarptığımızda varırız. Taşları biriktiren koca bir bina diker ölene kadar... Taşları atan ise ölür kalır, taşları bitirene kadar...

DAMPYR

İdefix'e geldiyse Kadıköye gelmesi yakındır.Serinin sonu gözüktü arkadaşlar... 8) ::) :D

rumar80

  Ben havaalanından aldıysam Kadıköy'e hayda hayda gelmiştir.

poe

Gianfranco yeni bir büyülü rüzgar hikayesi mi yazıyor?
Dedikodu mu gerçek mi, İtalyanca bilen arkadaşlar bir karıştırabilir mi...

ferzan

    İtalyanca m yok ama bir parça tarzancam var. O sebeple yanlış anlamadıysam eğer, bir albümlük geri dönecek sanırım. Geçen yıl Ken Parker, bu yıl da Büyülü Rüzgar. İlk 65 sayısını soluksuz okuyup sonrasında yarım bırakmıştım istemeden. Arşivimde eksik olan tek fumetti ve western kalite çıtamda zirveyi Ken Parker ile paylaşan yegâne gözdem.

    Bu da ilgili haberin linki olsa gerek:
http://www.comicsblog.it/post/289034/magico-vento-gianfranco-manfredi-annuncia-il-ritorno-del-suo-eroe
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com