Edebiyat Muhabbetleri

Başlatan V, 15 Temmuz, 2010, 22:08:56

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

V




     


              NTV Yayinlari'nin çikarttigi Franz Kafka'nin "Dava"sinin uyarlamasini okuyunca yillar önce okudugum "Dava" ve yazarin diger yapitlarindan"Amerika","Sato" ve "Degisim" zihnimde yeniden canlandilar.Karikatür kökenli Montellier'in karikatürvari çizgilere ragmen Kafka'nin dünyasini oldukça basarili yansittigini düsünüyorum.

               Alber Camus," Varligi akilla açiklamaya çalisirsak eger varlik için söyleyecek yegane sey saçmalikoldugudur "der.
Inançli insanlar olarak bizler varligi bir yaraticiya bagladigimiz ve O'nun plani her ne ise yaratilmislar olarak kadir olamadigimiz için
Camus'a bu konuda katilmakta oldukça zorlaniyor olabiliriz.Lakin Camus çagdasi Kafka'nin yapitlarindan oldukça etkilenmis bir yazardi.Kafka'nin eserlerine girmekte,onlarin etkisinden kurtulmakta oldukça güç bir istir.Kafka bir sigorta sirketinde memur olarak çalisiyordu.Onun için isiyle ilgili bütün prosedürler bir saçmaliktan ibaretti.Insanlar saçma-sapan,temelsiz bir dünyada,aklin ve mantigin ötesinde,tutarsiz davranislarla kollektif bir saçmaligi,adeta bir paranoyayi yasiyorlardi.Kurduklari her tür düzen,basari yada her ne için olursa olsun,ugruna verilen mücadele ve yasamlarini devam ettirmek için olusturduklari kurumlar ve bu kurumlarin isleyis protokolleri yani brokrasi isllemleri,adina insanlik denilenkollektif deliligin kendi hayatini kendine zehir etmek içim kendi elleriyle yarattigi
paranoyalardan baska  seyler degillerdi onun için.Oysa ki insan sadece "Degisim"in Gregor Samsa'si yada "Dava"nin Josef K.'si,dir.Ve hatta sadece "Sato"'nun K.'sidir sadece.Basit bir saçmalik olan varligi,bürokratik bir kaos haline dönüstürmek onu dahada büyük bir saçmalik yapmaktir sadece.Bütün bu paranoya kendisi tüberküloz olan ve ölüme yaklasan Kafka'nin çalkantili zihninin kaygan zemini üzerinde  varlik,yokluk,amaç,neden-sonuç iiliskileri yer degistiiren sanrilarindan baska  seyler degillerdi..Ölüme teslim olmaya hazirdi Gregor Samsa.Çünkü o siradan bir pazarlamaciydi ve bir sabah uyanmis kendisini bir hamam böcegi olarak bulmustu.O bu sisitem ve düzen içerisinde her zaman bir hamam böcegiydi zaten. Saçmaligini" anlayamadigi,kabullenemedigi bu sistem onu bir böcek gibi ezmek istiyordu.Bu durumu yadirgamiyor,ölüme direnmiyordu zaten.Zira Josef K. sistem tarafindan suçlu bulunmustu.Suçu neydi?Kendisi dahil kimse bilmiyordu.Kendisini savunamamis bile.Bütün görebildigi kargasanin kol gezdigi "Kalem "(Brokrasi)kismindan olusan,kendisini tutuklayanindan,mübasirine,yargicindan,müvekkillerine,avukatlarina kadar bir çirkefler silsilesinin bütünü olan mahkemenin önüne bile çikarilmadan,ölüme mahkum edilmis olduguydu.Ve direnmemisti.Yasamak için nedeni olmadigi gibi ölmemek için de yoktu.Hiç göremedigi Yargici(Tanri) tarafindan suçlanmis ve ölüme mahkum edilmisti.



            Kafka tüberkülozdu,ölüme mahkum edilmis ve direnmemisti.Niçin var oldugu yada yaratildigini bilmedigi,adlandiramadigi yeryüzünde, kargasa ve bürokrasi çukurunun saçmaligi içerisine saplanmis,suçlu bulunmus ve ölüme mahkum edilmisti.Tedavi gördügü senatoryimda 1924 yilinda tüberkülozdan öldü..





"İstemem,eksik olsun.."

V

 Toplumumuz inançli insanlar olarak elbetteki "varolusçularin" temel felsefi yaklasimlarini kabul etmiyor çoğunlukla.Ama bugün hizli bir teknolojik süreci 200 yil gibi bir sürede insa eden batinin temellerinde Descartes'le baslayan "insan merkezli" varolusçu akimin oldugu bir gerçek.Bugün çagdas bati edebiyati ve felsefesinin temeli de (bize göre malesef),Nietsche'nin "Üstün Insan" felsefesiyle oldukça sekillenen "varolusçu" düsüncede yatmakta.Onlarin yaptigi eserleri yorumlarken(çizgi romanlar da dahil) bu gerçegi göz önünde bulundurmamiz gerekir.Bizler Allah'a teslim olmus inananlar olarak  protestan kilisesiyle sekillenen "dinin insan eliyle yeniden insasi" çalismalarinin,bugün ülkemizde de protestan bir müslümanlik olusturma çabasina girdigini görebilmek,anlayabilmek,karsi koyabilmek için batinin tezlerini dogru analiz etmeye çalismaliyiz kanaatindeyim.Zira Albert Camus'un "Varligi akilla açiklamaya çalisirsak eger varlik için söyleyecek yegane sey saçmalik oldugudur" sözcügünün kullaniminin bizim için degeri onlarin insanligabakis açisini anlatmaktan öteye gitmiyor.Ahirete inanan bizim toplumumuz geneli,dünya yasaminin bir geçis olduguna ve sonrasi için yerimizi belirleyen önemli bir "imtihan"olduguna inaniyor

   Bence Camus'un en özlü sözü"Hayata dair ne biliyorsam futboldan ögrendim" dir.
"İstemem,eksik olsun.."

kalidor

Aslinda inanmakta önce inkarla baslar. Bir insan önce "La" diyerek kafasindaki ve gönlündeki tüm kadim ve modern ilahlarini reddeder. Sonra "Ilahe Illallah" diye tamamlayarak sadece Allah'i kabul eder. Artik siradan bir cümleymis gibi gelen bu kutsal sözün derinligini yazmak için bile sanirim ciltler gerek.
Crom! Ölüleri Say...

V



Konuyla ilgili yani "olusturulmaya çalisan protestan ahlaki"ile ilgili anahtar bir kitabi herkese tavsiye ederim.Ünlü sosyolog Max Weber'in batinin nasil kapital birikimi gerçeklestirdigini,bu birikimin getirdigi sanayi devriminin altinda yatan insana dair ahlaki olgulari inceledigi muhtesem kitap "Protestan Ahlaki ve Kapitalizmin Ruhu".Onlarin geçirdigi süreçleri biz de geriden,onlarin geçirdigi siralama ile degil de,bir soganin katmanlari gibi farkli-farkli olgunlasarak geçiriyoruz.Malesef elimizdeki bütün degerleri(ahkaki değerleri,imanı,dünyaya bakisimizi vs.)bize sorgulattıran,yeniden sekillendirmeye,yok etmeye çalisanlar var ve biz kötülügün yüregine,karanligin yüregine bile  bakmaya korkuyoruz.Okuyalim,okutalim,aksi takdirde onlarin tezlerini anlamamiz mümkün degil..



"İstemem,eksik olsun.."

Hayal Kahvem

Bugün Istanbul'a gidince hem Yalinayak Gen'in 3. ve 4. kitabini hem de Cennetteki Yabancilar'i aldim. Bir de malum 1 Aralik bugün... Takip ettigim dergilerin yeni sayilarini da alinca..
Of... Simdi ise döndüm... Çok çalismaliyim... Çokkk... Bu çizgi romanlarin paralarini nasil çikaracagim yoksa? Cep delik cepken delik döndüm bizim köye  :o

Okuyunca yazacagim birseyler tabii ki Altin Madalyon'a...  Bu kitaplari ucuza alacagim yerler var mi? Belki Altin Madalyon'da bir yerlerde yaziyordur ama henüz tam vakif olamadim her bölümüne... Sirayla:)

Sanki bir yerlerde Lami Izmit'te satiliyor diye mi yazmisti? Bana bir yerde cevap yazmisti ama bakmaya  üseniyorum simdi...  Neyse.. Böyleyken böyle...


tommikser

Cenneteki yabancilara biraz bakabildiniz mi?Begeneceginizi düsünüyorum.Yazimi bitireyim sizin bloga koyalim.Bu arada gölge e dergideki yazima bakin bakalim.Görmemisin bir yazisi çikmis demeyin ama  ;D

http://golgedergi.blogspot.com/2010/12/golge-e-dergi-39-say.html

Hayal Kahvem

Günes, ne demek memnuniyetle okurum ama nedense bir üsengeçlik var üzerimde. Rica etsem direkman  sizin yazinin lingini verseniz olmaz mi?

Cennetteki Yabancilar için yazdiginiz yaziyi da okumadim. Kitabi da incelemedim.  Oysa  kitapla aramda bir elektrik almadan asla satin almam.
Enine boyuna incelerim. Kabina bakarim. Arkasini okurum. Içini karistiririm.. Bunu siz tavsiye ettiniz ya hemen aldim. Zaten kitapçida bir tane vardi. Anlayacaginiz kaptim.

Yazinizi memnuniyetle koyariz tabii Hayal Kahvem'e... Önce okumama bir müsaade edin olur mu? Durun bakalim... Sirayla:))

Hey, bayildim var ya bu halime.. Benim gibi cani tez biri böyle kendini tembel hissetti mi, kaçirmamali bu durumu... Aman kaçirmayayim... Dibine kadar böyle tembel, miskin,
üsengeç durmaliyim. Kipirdamamaliyim hatta.. Öyyle durmaliyim.  Atilla Atalay'in dedigi gibi hani... Ayni o halde olmaliyim.. "Hayat bak hiç bir sey yapmadan duruyorum suracikta.. Duruyorum.. Haydi ne yapacaksan yap, bitsin." der gibi.. Öyle iste...

Simdi JuDa karsima çikip Atilla Atalay'in külliyatini okumusumdur sakin demesin. Ben Atilla Atalay konusunda fena iddialiyim. Karismam sonra. Ve son nokta.



V

Okudum valla.Karabük'te kisa pantalonla dolastigi günleri bile bilirim.
Ögünmek gibi olmasin hatiri sayilir bir mizah dergisi arsivim de var.
  8)
"İstemem,eksik olsun.."

Hayal Kahvem

Yok artik inanmiyorum JuDaS... Mümkün degil asik atamazsiniz benimle Atilla Atalay konusunda.
Atilla Atalay'in kendi blogunda benim ondan bahsettigim kadar yazi yok... Hayal Kahvem Atilla Atalay blog gibi bir sey valla..

Hem mizah dergilerindeki yazilari degil ki  benim söylediklerim, Kalbin Böcüügündeki gibi ciddi ve hisli öyküleri var ya..
Binlerce kasirga askina! Çarpan çivileyen öyküleri hani...  Onlar.. Hani her kitabinin en arkasindaki öylüler.. Onlarin tam bir hastasiyim.
Hani rahmetli Oguz Aral dedigi gibi... Okuyorsun  bu öyküleri  ve "içinde, bütün güldürücü, sevindirici coskulu bilesenleri aldiktan sonra, agir, yerinden oynatilamaz,
gözyasi dahil bilinen herhangi bir siviyla akitilip temizlenemez bir tortu kalip birikir. Geriye irisinden bir tas, 'çeki tasi' kalir.
O kadar güzel anlatmis ki.
Aynen böyle hissediyorum ben de.. Bu öyküleri okudugumda bir çeki tasi yerlesiyor yüregime.

Mesela Kalbin Böcüü'nü ilk elime aldigimda o kadar sasirmistim ki anlatamam. Karamba karambita diye bagirmistim. Arkasindan Sülalemin bütün biyiklilari askina'yi  eklemistim :D
Bir bakmistim ki bu kitapta benim sevdigim tüm öyküleri bir araya getirmemis mi? Demistim ki kendi kendime.. Kalpten kalbe yol var demek ki.. Dogru... Bu kitabi
Atilla Atalay resmen benim için çikarmis  :D  Görüyorsunuz degil mi halimi  ;) Böyleyim iste...
Kitaba giremeyen öyküleri de var benim sevdigim... Yooo... Bana Atilla Atalay demeyin:))) Neyse..

Söyleyin bakalim  öyleyse, bu sözler hangi öyküsünden?

"Karsimmda masmavi güpgüzel deniz. Hani Akdeniz... Harbiden sudan gelmisiz kardesim biz, toprak ne ki? Yine deniz...
Nasil dingin ...  Saatini bilsek, suda ölmek de olsa, raziyim ben, öyle güzel ki."

Önce "Zagor'un sözü bu!" deyin ve sonra kitap karistirmadan cevap vereceginize söz verin. Inanacagim size. Bilin bakalim? Ödülsüz bilmece  ;)


V


Vildan hanim, Atilla Atalay bilginiz ve fanatikliginiz karsisinda egiliyor ve sizi selamliyorum.
Kitabin ortasindan sordugunuz soru karsisinda kristalize oldugumu bilesiniz.
(Risk payini hesaplayin ve beni sigortalayin lütfen).
Siz dogru cevabi verene kadar ben tek ayak üstü, kristal vazo pozisyonu alarak cezalandirdim bile kendimi, bilesiniz.
Bu arada Atalay'in benim en sevdigim öyküsü kendi hayatina dair "Fabriga"dir.
"İstemem,eksik olsun.."

Hayal Kahvem

JuDaS, iste böyle...  :D

Evet, ben de Fabriga'yi çok severim. Vaktiniz olursa su yaziya göz ativerin isterseniz. http://hayalkahvem.blogspot.com/2010/10/tam-fabrigay-okuma-vakti.html

Ben var ya Atilla Atalay'in öykülerini öyle severim ki... Üç tane, bes tane filan degil, bir öyküsünde yazdigi gibi sekiz tane severim... Ama yatik sekiz...   ;)

Hatta bazi öykülerini arkadasim gibi özlerim. Durun... Madem Altin Madalyon'un Edebiyat Muhabbetleri bölümündeyiz. Atilla Atalay'in sevdigim bir öyküsünü ilistirecegim
simdi bu bölüme... Atilla Atalay'in öykülerini hiç duymayan biri belki bu bölüme denk gelebilir. Tanisin... Bilsin isterim... Bir mizahçidir Atilla Atalay ve haftalik mizah dergisine
yazar. Tam da Altin Madalyan'a uygun bir yazardir.

Karamba karambita! Keske Altin Madalyon'a üye olsa.... Hey, üye olmayi talep etti de kabul etmediniz mi yoksa  ???

Sülalemin bütün biyiklilari ve eli hamurlulari askina! Yüksek Kurul hatirim için üyeligini kabul etsin lütfen :'(


EBEKULAK

orda duruyor. nasil olsa eninde sonunda göz göze gelecegiz; ama ilk hareket ondan gelmeli, bekliycem. allah kahretsin... yine çok güzel, çok... aklima tüküreyim, nasil da terk edistik yasemin'le. okulun kantinindeydik galiba, "sen" dedi, "hamama gider kurnaya, dügüne gider zurnaya âsik olursun." sana ne kizim, gönlümün kâhyasi misin gibisinden lâfi agzimda geveledim. "köpek gibi geri dönersin ama!" dedi. o lâfi demeseydi, hemen ertesi gün dönerdim belki. ne o ne ben döndük ve üç yil sular seller gibi geçip gitti. olanca güzelligiyle hâlâ orda duruyor. beni gördügünü biliyorum. yanina gidip "merhaba!" desem, çok büyük bir taviz sayilmaz. yanindayim... ilk darbeyi:
-sismanlamissin, diyerek indirdim. karsi saldiri aninda geldi, beni öldüren gülümseyisle:
-senin de saçlar gidiyor galiba (!) dedi. arada bosluk kalmadan:
-gamzeni n'aaptin? diye sordum. yanaginda gamze vardi, aldirttin galiba ya da fondötenlerin altinda kalmis, gözükmüyor (!) kivilcimlar saçarak:
-hayatimda suratima fondöten sürmedim ben, dedi. güzel, sinirlendi... yumusatmaliyim...
-o zaman gül bakalim, gamzen yerinde mi, görelim? hemencecik güldü. yavru kedi mi yuttum, içimi ne cirmaliyor? niye kalbim küt küt atiyor ki? bir gülüste böyle olursam, sonrasi n'aapar beni?
-sahilde yürüyelim mi banklara otururuz, dedi.
-iste zafer! belli ki o yavru kediden yasemin de yutmus. yürüyoruz... saatine bakti:-
iki saat sonra özkan isten çikar, dedi.
-özkan haa!... demek özkan... kasten ismini yanlis söyleyerek:
-ne is yapiyo bu öztan? dedim.
-reklâmci, diye yanitladi.
-ben taniyo muyum bu özcan'i? durdu, kizdi; ama belli etmiyor.
-tanimazsin, özkan bogaziçi'nden. demek özkan bogaziçi'nden. iyi... aferin özkan'a... bravo yani... asagilik özkan... ibibik, badem... bakislarimdan düsüncelerimi okumasin diye denizi seyrediyorum.
-senin minö n'aapiyo? diye sordu. minö ne demek be kizim!.. benim taktigimi kullaniyor.ben israrla "umurumda degil!" muamelesi çekerek herifin adini yanlis söyledim ya... o da benimkinin adini tahrif ediyor. mine yerine minö. pes yani... bari emine filân de be kizim. yuh yani! feci dalga geçti benle.
-gitti, amerika'da, dedim.
çay bahçesindeyiz. o da ne? yasemin'le sarkimiz çaliyor: "arapsaçi." ha ha hey!.. simdi bittin iste kizim! sen dayanamazsin bu sarkiya... kim kime köpek gibi dönermis görücez! hele bir sarkinin o bölümü gelsin."gönlüm söz dinlemiyoor / sevdigimi ver diyoor / kim görse su hâlimi / bir daha sevme diyoor / aaah ask yüzünden / arapsaçina döndüm / çöz beni arapsaçi / çivi çiviyi sökeer /budur bunun ilâci. peki, bana n'ooluyo? sarkiyi dinlememek için içimden "gün dogdu hep uyandik / siperlere dayandik." marsini söylüyorum. o da kafasini daldirip bir seyler ariyormus rolü kesiyor. sarki yüzünden iki tarafta da zayiat yok. bravo! direncine hayranim bu kizin!
-gitmeliyim, dedi.giit... kal mi diycem saniyorsun.
-iyi, sen bilirsin...git... git... özkan bekliyodur... yürrü... son biçagi sapladim:
-kilo vermeye çalis. özton'a benden selâm...usulca kalkip masadan uzaklasti.
ardindan bakiyormus gibi olmamak için masa örtüsündeki kirmizi kareleri saymaya karar verdim. bir... bes... on... allahim! ebekulak... beykoz'da dolasirken tam dört yil önce yerde bulup ona vermistim.
-bizim köyde bunlara ebekulak derler. yagmurdan sonra çimenlerin üstünde bir sürü olur. çocuklar avucuna alip sarki söyler. al, senin olsun, beni hatirlarsin.
simdi o ebekulak iki kirmizi karenin arasinda öölece duruyor... sarki sirasinda çantasini karistiriyordu. o zaman koymus olmali. silâh olarak ebekulak çekecegini hesaba katmamistim.içimdeki yavru kedi debelendi. diyememeklerle geçen ömrüme bir de "yasemiiin"
sözcügü eklendi. yüz kirmizi kare... bin kirmizi kare...SON



tommikser

Hay bin kunduz ! Ben biliyor musum da bilmiyor musum, ama sizin sayenizde de okuyup adam olmayi kafama koymusum.

Blogunuzu biraz tarumar etmisim, nadasa birakmamiz gerekebilirmis hor kullanimdan. Bazi sitelerde karinlarima sinav çektirmisim. Agrisindan sizi sorumlu tutmusum.

Nereden bana okutup durmusun, bilemem anlamam der dururmusum.

pizagor

Her okudugumda beni delip geçen bir hikayedir Ebekulak... Çogu insan Sidika'yla tanir Atilla Atalay'i, gülecegim, eglenecegim diyerek okumaya baslar... Sonrasinda ise bu hikayesiyle vurulur, kaybolur gider sayfalarinin arasinda...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


Hayal Kahvem

Estagfurullah Günes... Siz adam olmussunuz zaten. Daha ne olsun.

Atilla Atalay öyküleri okuyana felegi sasirtan cinstendir sahiden. Komik bir öykü okuyacagim zannedersiniz. Komik gibidir okurken. Öykü bitince.
Böyyle bogaziniza bir yumru oturur. Yüreginize bir çeki tasi bagdas kurar yerlesir. Hay bin kunduz! ya da Binlerce kasirga askina! dersiniz.
Kafanizin üzerinde kocaman bir RUMMMMLLEE efekti görürsünüz. Yaaa... Ama o öyküleri okumamis olmak büyük kayiptir bence. Çünkü insani hisleri
unuttugumuz günümüzde, insan oldugumuzu hatirlatir. Çok severim. Yatik sekiz seklinde  :D
Bugünü Atilla Atalay günü yapayim bari... Bir öyküsünü daha ilistirivereyim, Yüksek Kurul'un müsaadesiyle  :)

NOT: JuDaS, tebrikler! Bana bu bölümü açtiniz. Baska bölümlere bulastirmiyorsunuz. Ben de burada  istedigim her seyi yaziyorum.
Ohh! Siz sag ben selamet  8)


SESLERIM

Gözlerini gözlerime dikmis... Kaçiriyorum, yine buluyor... "Sen, sen bana dokunuyorsun" dedi... "Yüregimde bir yerleri acitiyorsun, ama anlatilmaz güzellikte bir sey." Tanrim, birsey olsa... Aygaz kamyonu filan geçse... Aniden ceviz iriliginde dolu yagmaya baslasa... Bu romantik ortamin içine etse... Ne oldu bu kiza, neler söylüyor... "Iyi ki varsin... Iyi ki... Neye benziyo biliyor musun? Eskiden kaldigim yurtta camlar, içerisi disaridan gözükmesin diye beyaz yagliboyayla boyanmisti. O boya tabakasindaki küçücük bir delikten bakinca disariyi görüyordum ben... Hele baharda, öyle güzel gözüküyordu ki... Iste seninle olmak, o bembeyaz ya da siyah seyin ortasinda küçücük bahara bakan deligi bulmak gibi."

Isi samataya bogmaliyim, yoksa fena olucak... Bu havada hayatta dolu yagmaz... Aygaz kamyonu geçicegi de yok... Kiz resmen yerli film replikleri atiyor... Hayir, ben ters adamim, inaniveririm, dökülürüm, asik olurum, betonlara çakilirim, asil benim canim acir... Yerli film... Evet... Yerli film... Ordan si.mali muhabbete... En Ayhan Isik sesimi kullanarak, hinzir bir ifadeyle, ona Belgin Doruk muamelesi çektim... Misilleme olarak Yesilçam öykülerinin degismez repligini attim... "Birak bu laflari, kaç para istiyorsun onu söyle... Onbin,yirmibin?.." Esprime güldü... Güzel... Ardi arkasina zincirler, konuyu dagitirim... Gülmesi bitince, "Bu da senin numaran" dedi... "Zirhin delinsin istemiyorsun... Hesapta hiçbir seyi ciddiye almiyorsun... Aslinda, sana göre hayat o kadar ciddi ve acikli ki... Böyle bir numaraya gerek yok... Koyver gitsin kendini." Gözlerime anne anne bakiyor... "Güzel oldugunuz kadar küstahsiniz da bayan" dedim, Ayhan Isik sesimle... Dedim, ama mümkün degil... Saatlerce bana inanilmaz sevgi sözcükleri siraladi... Ben ise ona yerli filmlerin degismez repliklerinden attim durdum... Sirasiyla Necdet Tosun, Sami Hazinses, Cilali Ibo, Turist Ömer, Ediz Hun... Hatta bir ara ayaga kalkip "Ayy-gaaz" diye bile bagirdim...

Sözünü ettigi yagliboyadaki küçük delikten zirhimi açmasina izin vermedim... Yikilmadim, yavsamadim, kendimi asla açmadim... Erkeklik gururuma, degmesindi yagliboya... "Korkacak bir sey yok" dedi... "Ben sana ne yapabilirim ki?" "Çok sey" dedim... "Çok sey" derken kendi sesimi kullandigimi fark ettim. Hemen kendimi toparlayip Ediz Hun, Ayhan Isik, Fügüran Osman ve Erdal Inönü sesleriyle ayri ayri üç kez "Çok sey" demeye çalistim... Ama üçünde de kendi sesim çikti... Sonra... Sonra, yine yerli filmlerdeki gibi takvim yapraklari uçustu... Ben onu hiç aramadim... Bir gün aklima fena düstü, aradim... Aslinda aramadim... Telefon açtim. O, "Alo... alo" dedi, ben sustum... Aniden,"Susarken bile Ayhan Isiktaklidi yapiyorsun" dedi... Anlamisti... Aslinda belki de tek sorun, gerçekten anlamasiydi... "Ne fena diil mi?" diye sürdürdü... "Insan hep çok sevilsin diye ugrasir... Sevilince de ödü patlar..." Sustum... "Belki de sen haklisin, o zirh ne kadar kalin olursa, o kadar iyi... Artik arama, olur mu?" dedi. "Ve sakin üzülme... O öyle nalet bir zirh ki; sen bile içerden delemezsin." Yine sessizlik... Derken, Belgin Doruk gibi son cümlesini söyledi...."Hesapta kendini koruyordun ama yine aci çekiyorsun... Bosver... Ne diyorlardi... Gençsin, unutursun."

Genç miyim, unutur muyum?.. Telefonu kapadim... Sokagin kösesinden, yirtinarak bir Aygaz kamyonu geçip gitti...

Kalbin Böcüü - Sayfa 247

Hayal Kahvem

Selam Pizagor,

Tam ben son yaziyi gönderirken siz de yazinizi göndermissiniz. Ayni öyküyü  okuyunca, müsterek hislenmek hos bir sey.
Sevindim sizinde ayni görüste olmaniza. Yazdiginiz için tesekkür ederim.
Valla ne diyeyim bilenler bilir... Atilla Atalay'in ciddi ve hisli öyküleri böyleyken böyledir.

Ve bu sene imza gününe gidemedim. Böyle cadi cadi yaziyorum ama... Mahçup olurum... Imza falan mümkün degil isteyemem. :-[

Yeni kitabini sabirsizlikla bekliyorum. Neyse... Böyle iste.