Abdülcanbaz Geri Dönüyor

Başlatan darkwood, 23 Kasım, 2010, 18:29:34

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

darkwood

Osman Uslu tarafindan 2006 yilinda yayin haklari satin alinan Abdülcanbaz birbirinden farkli projeler ile tekrar genç nesiller için hazirlaniyor.
Abdülcanbaz hem dijital hemde basili ortamda karsimiza çikmaya hazirlaniyor.
Meraklilari için, Abdülcanbaz'in Facebook sayfasi, dergi ve gazete haberlerini ve diger güncel bilgileri kapsayan resmi sitesinin linkini asagida veriyorum.

http://abdulcanbaz.biz/blog/
Darkwood Sakinleri..

V

B.İ.Z A.Ş. son bahardan itibaren Abdülcanbaz'ı yayınlamaya başlayacakmış. Hadi hayırlısı.

Facebook sayfalarındaki bildiri şöyle:

   
Dünyaca ünlü sanatçımız Turhan Selçuk ile BİZ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Osman Uslu arasında 2006 yılında imzalanan sözleşme ile, "Abdülcanbaz"ın 80 yıl boyunca tüm hakları BİZ'e devredilmisti.

Büyük Usta'nın vefatından sonra, BİZ A.Ş. olarak sorumluluklarımızın daha arttığının bilincindeyiz. Onbinlerce ailenin yıllardır kütüphanesinde yer alan onlarca Abdülcanbaz macerasını, bugünün hızla gelişen teknolojisinin katkısı ile ama orijinal yapısından asla uzaklaşmadan bu yıl yeniden yayımlamak, yeni nesillere bu benzersiz çizgiler taşıyan efsaneyi tanıtmak ana hedefimizdir.

BIZ olarak, Abdülcanbaz'ı bir dünya markası yapmak için uzun ve zor bir yolculuğa çıktığımızın bilincindeyiz. Bu uzun ve zor ama bir o kadar da keyifli yolculukta tüm Abdülcanbaz dostlarını yanımızda görmek istiyoruz.



"İstemem,eksik olsun.."

rumar80

  Bir türlü düzenli okuyamadığım bir kahraman. Merakla bekliyorum

V

Alıntı yapılan: JuDaS2099 - 26 Mart, 2011, 23:14:20
B.İ.Z A.Ş. son bahardan itibaren Abdülcanbaz'ı yayınlamaya başlayacakmış. Hadi hayırlısı.

Facebook sayfalarındaki bildiri şöyle:

   
Dünyaca ünlü sanatçımız Turhan Selçuk ile BİZ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Osman Uslu arasında 2006 yılında imzalanan sözleşme ile, "Abdülcanbaz"ın 80 yıl boyunca tüm hakları BİZ'e devredilmisti.

Büyük Usta'nın vefatından sonra, BİZ A.Ş. olarak sorumluluklarımızın daha arttığının bilincindeyiz. Onbinlerce ailenin yıllardır kütüphanesinde yer alan onlarca Abdülcanbaz macerasını, bugünün hızla gelişen teknolojisinin katkısı ile ama orijinal yapısından asla uzaklaşmadan bu yıl yeniden yayımlamak, yeni nesillere bu benzersiz çizgiler taşıyan efsaneyi tanıtmak ana hedefimizdir.

BIZ olarak, Abdülcanbaz'ı bir dünya markası yapmak için uzun ve zor bir yolculuğa çıktığımızın bilincindeyiz. Bu uzun ve zor ama bir o kadar da keyifli yolculukta tüm Abdülcanbaz dostlarını yanımızda görmek istiyoruz.




Sonbahara az kaldı.B.İ.Z. A.Ş.'nin iddialı demecinin arkasında durmasını ve bu benzersiz yerli kahramanı,hakettiği şekilde yayınlamasını bekliyoruz.
"İstemem,eksik olsun.."

1001roman

İlk duyduğumda beni de çok heyecanlandırmıştı bu haber ama geçenlerde Turgut ÇEVİKER ile konuştum ve heyecanım söndü.
Osman USLU ile konuştuğumda çok özel edisyonla basılacağını,şu anda geniş bir ekip tarafından renklendirildiğini falan duymuştum hatta limitli sayıda basılacağını da...Ama Turgut bey orijinal sırada basılmayacağını,denizde,havada,ormanda ve şehirde geçen ( 5ayrı ortamda ) 5 ayrı maceranın bir kutuda verileceğini söyledi.Böylelikle değişik ortamlardan hoşlanan kişilere hitabedeceğini bunun da satışı artıracağını SANDIĞINI söyledi...
Ben olsam enazından Abdülcambaz'ı Abdülcambaz yapan hikayeden başlardım
" biliyorsunuz rüya görmeye başlar ve tüm bu maceralar oluşur " ama tabii ki kendi tercihleridir saygı duyarım.
Bu vesileyle kendilerine başarılar dilerim.
Fuat AKTÜRE

V

Umarım derli-toplu bir seri olur ve yayınlanmadık macera da bırakmazlar.Kutulu versiyon iyi olur.Daha önce Milliyet Yayınları da Abdülcanbaz için kutu vermişti sanırım.
"İstemem,eksik olsun.."

a5555

sanırım 2002 yada 3 de yapıkredi çıkarmıştı yanlış hatırlamıyorsam,nefis bir beyaz ve resimli  harika bir kutuda ,az sayıda idi,Remzi kitapdan 75 liraya almıştım , içinde 12 sayı mevcuttu,ama abdülcanbazı abdülcanbaz yapan sayılar değildi,öyle olduğu halde bana epey yüksek fiatlar verdikleri halde vermedim.Arzu ederseniz kutulu resmini koyabilirim.
Eğer renkli ve kutuda verirlerse başta ben, hemen sazan gibi dalar alırım,ama fuat beyin dediği gibi ilk sayılardan başlaması gerek,hele o ütopya ç.romanları nefis idi,
Bir fikirleri hoşuma gitti,5 li kutuda vermeleri,bilmem tutarmı?

alan ford

 Abdülcanbaz yarın istanbul D&R larında satışa çıkıyormuş. Üç farklı kutuda beş sayı bir arada. 45 TL etiket fiyatıyla. Kutular çok güzel duruyor.

kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

pearl jam

vay vay vay kutular süpermiş be! İyi de şimdi hangisini alıcaz bu kutuların??

darkwood

Abdülcanbaz kutuları hakikatten güzelmiş, içindeki sayılarda aynı güzelliktedir umarım.

Darkwood Sakinleri..

alan ford

  Valla ben ortadaki kutuya talibim. Tüyap'tan alırım artık.  Osman Uslu ile yapılan röportajda tüm külliyatı yayınlamanın yanı sıra , çizgi film ve dijital ortam için projelerden de bahsedilmiş . Söyleşiyi merak edenler için :

http://cumhuriyet.com.tr/?hn=142540
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Tarkan Kurt

Ben de en soldaki kutuya talibim. İlk fırsatta alacağım.

pearl jam

Ben de soldakine yakınım ama bir de yakından görmek lazım

yunusmeyra

abdülcanbaz, tam bir "çizgi romandır"..farklıdır,çizgisiyle ayrı durur ..rahmetli turhan selçuk ,1930 lu yıllarda çocukluğunu yaşamış ve dünyanın kaliteli çizgi roman örneklerinden bir kaçını, daha ilk yayın yıllarında çocuk dergilerinde ve gazetelerde şöyle bir görüp içlerine çizgi roman yapma,anlatma hevesi düşmüş kuşağın en başta gelen sanatçılarındandır..bu seri şimdiden "klasik eser" mertebesindedir..ve ona yakışan tutarlılıkla bize ulaşmasını ve sürekliliğini beklemekte bizim hakkımızdır..
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

yunusmeyra

abdülcanbaz ve turhan selçuk üzerine 2007 yılında yazılmış (ezgi başaran-hürriyet) bir makale:
   

Dürüst tabiatlı İstanbul efendisi Abdülcanbaz
   
   Ezgi Başaran 2007

İsmine bakıp aldanmayın, Osmanlı tokadıyla ün salmış bir İstanbul beyefendisidir o. Halktan değildir ama onların hakkını savunur. Çelikten kaslarını, namussuzlar ve zalimlere karşı kullanır. Uzun boyludur, yakışıklıdır, zekidir, şöyle baştan ayağa baktığınızda hoş adamdır. Olağanüstüdür en çok da... Çünkü olağanüstü yerlerde maceralar gelir başına. Uzayda, yerin yedi kat dibinde, çölde... Abdülcanbaz, 50 yıldır Turhan Selçuk'un çizgisinden çıkan bir kahramandır. Türk çizgi roman tarihinin en uzun ömürlü, en önemli karakteridir.

1957'de Milliyet Gazetesi'nde doğdu. Kağıda düşmesinde Abdi İpekçi'nin payı büyüktü. Bir gün Turhan Selçuk'u yanına çağırdı ve gazetedeki yarım sayfalık yabancı çizgi romanları göstererek şöyle dedi: "Bunlar Batı'nın kültür emperyalizminin propaganda araçları... Yerli bir romana ne dersin?" Selçuk bir karikatüristti, çizgi romana yabancıydı. Böyle bir işe başlamaya cesareti yoktu. Fakat Abdi Bey çok ısrar etti. Selçuk onu çok severdi, kıramazdı, bir formül düşündü. Aziz Nesin'in kapısı çalındı. O zamanlar yasaklı olan Nesin'e "Aziz sen yaz, ben çizeceğim, senin adın olmayacak. Aldığım parayı seninle paylaşacağım" dedi. Nesin'in Selçuk'a gönderdiği ilk hikáyenin başlığı Abdülcanbaz'dı. İsim o gün, o anda nüfusa geçti. Baş karakterin ve romanın adı bulunmuştu.

Abdülcanbaz, ilk günlerinde pek matah bir karakter değildi. Amerikalı turistleri kazıklayan, dalavereci, anasının gözü, fena bir adamdı. İşini bilen bir turist rehberiydi. Nesin'in kaleminden çıkan bu öykü 3-4 ayda bitti. Fakat Abdi İpekçi, Abdülcanbaz'ın daha da yaşaması gerektiğini düşünüyordu, böyle bitmemeliydi. Formül yine bulundu. Çalınan ikinci kapı Rıfat Ilgaz'ınkiydi. Ilgaz, madrabaz Abdülcanbaz'a yeni maceralar yaratma konusunda sıkıntı çekmedi. Tek sorun yazdıklarının günlük gazetenin basılma saatlerine bir türlü yetişmemesiydi.

Süreç şöyle işliyordu: Ilgaz hikáyeyi yazıyor, Selçuk buna göre Abdülcanbaz'ı yaratıyordu. Fakat yazı geç geliyor, Selçuk karikatürü gün geliyor akşama kadar bitiremiyordu. İş disiplini konusunda aşırı titiz Selçuk'un bu duruma canı sıkılıyordu. Bir gün Ilgaz'dan gelecek yazı gecikince Abdülcanbaz ne yapar, bundan sonraki adım ne olur diye kafasında düşünüp, hikáyeyi kendi yazdı ve çizdi. Ilgaz buna çok bozuldu elbette, yazmıyorum ben bundan böyle, deyip çekildi. 3-4 ay süren bu ortaklık da son bulmuştu. Şimdi çizgi masanın bir başında Turhan Selçuk, bir başında Abdülcanbaz başbaşa kalmıştı. Birbirlerine baktılar, tarttılar. Sonunda karar verildi. Turhan Selçuk bu işi tek başına yapacaktı, yani Abdülcanbaz'la ikisi birlikte yürüyecekti ama tek şart vardı. Abdülcanbaz kendine çekidüzen verecekti, aynı Selçuk gibi, kibar, adalet duygusu her şeyin önüne geçen, dürüst bir İstanbul beyefendisi olacaktı. Anlaşma yapıldı, Abdülcanbaz şöyle bir silkelenip, bambaşka biri olmak için maceraya atıldı.

KÖPEK KULÜBESİNDEKİ O RÜYADAN HİÇ UYANMADI

Yıl 1959. İstanbul'da o sırada bir türlü kiralık ev bulunmuyor. Abdülcanbaz'ın da sorunu bu. Arıyor, tarıyor fakat kiralık ev yok. En sonunda bir gün yorgun düşüp bir köpek kulübesine girdi. Kıvrılıp uykuya daldı. Rüyasında Osmanlı dönemine gitti. Abdülcanbaz o rüyada bugün bildiğimiz iyilerin yanındaki kişiye dönüştü. Selçuk rüya maceralarını alabildiğine uzattı. Böylece okuyucuya kötü Abdülcanbaz'ı unutturdu. Aslına bakılırsa Abdülcanbaz bir daha o rüyadan uyanmadı. Onun maceraları artık rüyalar aleminde, olağanüstü mekanlarda, bambaşka karakterlerle geçmeye başladı.

Abdülcanbaz'ın yeni karakterinde Turhan Selçuk'un lise yıllarında okuduğu Çocuk Sesi dergisindeki Baytekin'in etkisi büyüktü. Zaten Selçuk'un Baytekin'in yaratıcısı Alex Raymond'un çizgisine saygısı büyüktü. Onun karakterinin iyi özelliklerini Abdülcanbaz'a uygulamıştı. Yeni Abdülcanbaz'ın maceralarının adı bundan böyle Dürüst Tabiatlı İstanbul Efendisi Abdülcanbaz'ın Harikulade Maceraları oldu.Abdülcanbaz'ın bir yılan gibi derisinden soyunup iyi, ahlakçı ve tabii sol-milliyetçi kişilik kazandığı sırada Turhan Selçuk'un çizgisi de onunla birlikte karakteristik halini aldı. Önceleri yuvarlak çizgilerle çalışıyordu. Sonra çizgilerini köşelendirdi. Daha sonra yuvarlak ve köşeli çizgileri birlikte kullanmaya başladı. Bir ara çok sert, çok düz çizgilerle çalıştı. Ama sadelikten hiç ayrılmadı. Grafiğe ağırlık verdi.

KARPUZ GÖĞÜSLÜ, AYVA GÖBEKLİ KADINLAR PEŞİNİ BIRAKMADI

Abdülcanbaz'ın hayatına birçok kadın girdi. Ama uykuya daldığı köpek kulübesinde gördüğü ilk rüyalarda tanıştığı ilerici paşanın kızı Ruhsar'a aşık olmuştu. İlk, tek ve büyük aşkı oydu. Bir süre sonra onunla evlendi. Canbaziye adlı bir kızları oldu. Ama evlilik Abdülcanbaz gibi gezgin ve maceraperest bir adama uygun değildi, kısa sürede bunu anladı. Hayat denen serüvenin külliyatıyla ters düşecekti. Saygılı ve kibar bir beyefendi olarak onları geride bıraktı. Ondan sonra karşısına çıkan güzel kadınlarla ilişkiler yaşadı. Ama ona zampara diyemezsiniz. Hiçbir kadının peşinden koşmadı, tavlamak için çaba sarf etmedi. Kadınlar onun peşindeydi. Karpuz göğüslü, ayva göbekli, kısrak kalçalı, sütun bacaklı kadınlar... Ona bayılıyorlardı. Abdülcanbaz'ın tek yaptığı, onlara hayır dememekti.

KARANFİL HOCA'YI BÜYÜKÇEKMECE İMAMI SAYESİNDE TANIDI

Zamanı ve mekanı olmayan maceralarında, bazen tarih öncesi devirde, dinozorlar aleminde, bazen uzayda, bazen denizin yedi kat dibinde ya da Sahra Çölü'nde onu yalnız bırakmayan dostları ve düşmanları vardı. Tarsus'a gittiği bir gün Tarzan'la tanışmıştı. Güçlü, azametli, temiz kalpli bu Anadolu delikanlısı onun en yakın dostlarından biri oldu. İkiliye sonradan katılan İbn-i Sina'yı anımsatan ilim sahibi Doğulu Karanfil Hoca karakterinin ilham kaynağı ise çok ilginç. Turhan Selçuk'un eline bir gün Küçükçekmece imamının hazırlattığı "Gökyüzüne Nasıl Çıkılır?" başlıklı bir broşür geçti. Çok tuhafına gitmişti broşürde anlatılanlar. Göğün yedi kat olduğunu ve bunlara çıkmak isteyenlerin üç ay kuş etiyle beslenmesi gerektiği gibi garip bilgiler yer alıyordu. Karanfil Hoca bu imamdan esinlenerek Abdülcanbaz'ın dost tayfasına katıldı.

Bütün çizgi romanlarda öne çıkan zıtların keskinliği ve bu zıtların serüvenlerde sürekli karşılaşması ilkesi Abdülcanbaz'a da hakim olmaya başladı. Selçuk, Karagöz ve Hacivat'ı aklına getirerek serüvene bir karakter daha eklemeye karar verdi. Çünkü Abdülcanbaz'ın dürüstlüğü çizgi romandaki hiciv dozunu sınırlamaya başlamıştı. O yüzden onun tam zıddı olan şişman ve bozuk karakterli Gözlüklü Sami hikáyeye dahil edildi. Tam bir politikacı tipiydi. Onun dalkavuğu Sürme Gözlü de sonra sonra ortaya çıktı. "Kafayı çeker oruçlu gözükürüm, odalığımın koynundan çıkar camide namaza dururum. Fakirin canına okumak için elimden geleni yaparım. Ama bunları ustalıkla sezdirmeden yaparım" diye anlatıyordu kendini.

Gözlüklü Sami bir boşluğu doldurdu. Abdülcanbaz kendisini artık Sami üstünden anlatıyordu. Bu hem daha kolay ve net oluyordu hem de bütün ihtirasları ve zaaflarıyla toplumdaki herhangi birine benzeyen Sami'nin yanında Abdülcanbaz efsanevileşiyor, süper kahramana dönüşüyordu. Sağlamlığını kaslı vücudundan değil, savunduğu ilkelerden alıyordu. Koyu bir Kemalistti, laiklik savunucusuydu. Toplumdaki yozlaşmayı uzayda da olsa bir biçimde eleştirirdi. Dünya solunun o günkü bütün argümanları onun sözlerinde saklıydı. Bugün dönüp bakıldığında biraz da ulusalcıydı.

Gerçek yaşamda takdirini bulamayan erdemli davranışlar, Gözlüklü Sami'ye tokadı basan Abdülcanbaz'da hayat buluyordu ya, herkes Abdülcanbaz olmak istiyordu ve oluyordu da. Buna bir gün Halit Kıvanç şahit olmuştu. Bindiği dolmuşun şoförüne, arkadaşları Abdülcanbaz diye hitap ediyor, saygıda kusur göstermiyordu. Turhan Selçuk'a yazılan binlerce mektuptan biri şöyle diyordu: "Benim adım Abdülcanbaz. Yani mahallede bana öyle derler. En yakın arkadaşım da Tarzan'dır. Sizi ziyaret etmeyi çok istedik ama arkadaşım Tarzan'ın kıyafetleri buna uygun değildir. Utandık, gelemedik."

HEYKELİ DİKİLECEK SERGİSİ VE MÜZESİ AÇILACAK

Abdülcanbaz yıllar içinde birçok ev değiştirdi. Milliyet'ten sonra Akşam, Yeni İstanbul gazetelerini dolaştı, Cumhuriyet'e yerleşti. Üç kez süreli albümleri yayınlandı. 1971'de Mehmet Benli tarafından 12 albüm olarak, 1982'de Milliyet Yayınları'nca 24 albüm olarak basıldı. Üç kez tiyatroya uyarlandı: 1972'de Dostlar Tiyatrosu, 1994'te İstanbul Devlet Tiyatrosu, 1999'da ise Antalya Devlet Tiyatrosu Abdülcanbaz'ı repertuvarına kattı. 1987'de Turhan Selçuk yorulmuştu. Harikulade Abdülcanbaz'ı olağanüstü rüyalarıyla başbaşa bırakıp kenara çekilmeye karar verdi. Yedi yıl kadar dinlendiler. Fakat sonra okurlardan gelen yoğun baskı ve istekler yüzünden serüven tekrar başladı, 2003'e kadar devam etti. Bir süredir Selçuk'un bıraktığı yerde, kim bilir hangi acayip zamanda ve diyarda bekleyen Abdülcanbaz şimdi, yani 50. yaşında geri geliyor.
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR