ÇROP

Başlatan tommikser, 02 Mart, 2011, 15:49:35

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

haysat

Ümit yazını büyük bir keyif alarak okudum.

Harika detaylar verip, Kraliçe Zenobia'yı (Zeynep'i) öğrenmiş olduk.

"Zeynep ismini çok severim" bu arada.
HİÇBİRİNİZ ANLAMAMIŞSINIZ
BENİ SİZİN YANINIZA HAPSETMEDİLER
SİZİ BENİM YANIMA HAPSETTİLER !

Tarkan Kurt

Çok güzel, keyifli bir yazı. Bence bütün süper kahramanlar da Türktür. Kökenlerini araştırmak lazım.  :)

ümitkr

ÇROP'tan Etkinlik Duyurusu:

Madem "kutu olayı" o kadar gündemde, o halde raflarda kendine yer bulunmayan çizgi romanlarımızın kutulardaki fotoğraflarını paylaşalım!

Siz fotoğraflarınızı gönderin biz paylaşalım!

adresimiz: croplatform@gmail.com

Kutulardaki gerçek hazinelerimizi herkes görsün!


ümitkr

Çizgi Roman Gurusu Alan Moore: "Süper-kahramanlar kültürel felakettir"
Kaynak - The Guardian
Yazan: Alison Flood
Çeviri: Gönül Öztopuz


*

Watchmen'in yaratıcısı, bir röportajında süper-kahramanların tehlikeli bir çılgınlık haline geldiğini ve kendisinin de kamunun gözleri önünden çekilmeyi planladığını açıkladı.

Alan Moore: Sözleşmelerini sona erdirmeyi ve "işlerinin kendisi için konuşmasını" planlıyor. Fotoğraf: Phil Fisk

Çizgi roman tanrısı Alan Moore, hikayelerinin ırkçı karakterler ve kadınlara karşı aşırı miktarda seksüel şiddet içerdiği yönündeki suçlamaları düşürdükten sonra kamu önündeki yaşamını bitireceğine dair geniş kapsamlı bir bildiri yayınladı.

Watchmen'in yazarı, ayrıca Slovobooks'dan Pádraig Ó Méalóid tarafından yapılan "Son Alan Moore Röportajı?" başlıklı uzun röportajını da bu bildiride kullandı. Bu röportajı kullanmasının amacı aslında geçtiğimiz yıl Guardian'da yayınlanmış olan, "günümüz yetişkinlerinin süper-kahramanlara olan ilgisinin tehlikeli bir çılgınlık potansiyeli taşıdığına dair" inancını açmaktı.

Moore, Ó Méalóid'e "Benim fikrime göre, 20. Yüzyılın ortalarında başlangıç noktalarında olan çocukların karakterlerinde kesinlikle var olan bu kucaklama, modern varoluşun şüphe götürmeyen ezici karmaşasından kaçmayı işaret ediyor gibi görünüyor," diye yazdı.

"Bana öyle geliyor ki halkın önemli bir bölümü, gerçekte içinde yaşadıkları gerçekliği anlamayı denemekten vazgeçmiş, bunun yerine DC ya da Marvel Comics tarafından sunulan genişleyen, anlamsız ama en azından hala sınırlı olan evrenleri kavrayabilecekleri sonucuna varmışlardır. Ayrıca, kültürel evreye hükmedercesine çöreklenmiş olan bir önceki yüzyılın efemeridine (kısa ömürlü) sahip olmanın da, potansiyel ve kültürel olarak felaket getireceğini gözlemlemekteyim."

Ödüllü yazar Moore bu röportajını, -Florence Upton'ın 1895 tarihli Golliwogg yaratısına dayanan- Galley Wag karakterinin de dahil edildiği eleştiriye gönderide bulunmak için kullandı. Ve "Burası, Golliwogg gibi bir karakterin 'geliştirilmesini' deneyen iki beyaz adamın yeri değil' fikrini çürüttü. Moore'un Ó Méalóid'e söylediklerine göre, "bu fikrin hiçbir yazar ya da sanatçının, kendilerinden farklı bir ırka ait karakterleri kullanarak haddini aşmaması gibi bir varsayım üzerine dayandırılmakta olduğu anlaşılmaktadır."

"Bu prensibin neden sadece ırk sorunu ile -özellikle de siyah ve beyaz ırklarla- ilişkili olması gerektiğine dair belirgin bir neden göremiyorum. Sonra da, bu prensibin farklı etnik kökenler, cinsiyetler, cinsel tercihler, dinler, politik bakış açıları ve muhtemelen bütün insanlar için bütün bu meselelerden çok daha önemli olan bir ayırım olan sosyal sınıflardan gelen karakterler için de genişletilmesi gerektiğini varsayıyorum.

Eğer bu sınırlama evrensel olarak benimsenmiş olsaydı, William Shakespeare'den beri neredeyse bütün yazarların etkin bir biçimde dışlanacağı bir ortam olacak, orta sınıftan gelen ve daha alt sınıflarla ilgili konulara değinen yazarlara sahip olmayacaktık."

Moore, ayrıca yapıtlarının "hikayelerinde bulunan tecavüz veya tecavüze yeltenme örnekleri ile, kadına yönelik cinsel şiddet yaygınlığı" ile karakterize edilmesinde de kendisini şu sözlerle savundu: "Yapıtlarımda karakterlerin kendi rızalarıyla girdikleri ve buna bağlı olarak haz veren cinsel ilişki örnekleri, cinsel şiddet örneklerinden çok daha büyük oranda yaygındır. Yapıtlarımda ayrıca, cinsel şiddet çeşitlerinden çok daha yüksek oranda cinsel olmayan şiddet olduğu açıkça görülebilir."

"Tecavüz ve aile içi cinsel taciz de dahil olmak üzere cinsel şiddet, hikaye örgüsüne uygun ya da gerekli olduğu durumlarda yapıtlarımda belirtilmelidir. Bunun alternatifi, bütün bu şeylerin var olmadığını veya hiç yapılmadığını ima etmektir. Bu da bu tür olayların meydana geldiği belirli bir ölçek üzerinde, her yıl gerçekleşmekte olan cinsel soykırımı inkar etmeye denk düşecektir."

"Neden cinayet, popüler kurgumuzda fazlasıyla sunulurken cinsel doğaya sahip suçlar göz ardı edilerek olması gerektiğinden de az gösterilmektedir?" diye sorar. "Elbette tecavüz cinayetten daha kötü olduğu için olamaz, acaba bu nedenle mi 'kelimelerle anlatılamaz' özel bir statü hak etmektedir? Elbette, tecavüzün cinayetten bile kötü olduğu fikrini öne süren son insanlar, Viktorya döneminin hassas yetiştirilen sınıflarıydı... Şimdiye dek, şiddetli ve ölümcül olayların tasvirleri korkunç ve kötü niyetli bir şekilde yüksek çözünürlükte en ince detaylarına kadar gösterilirken ve bu her nasılsa sağlıklı ve gayet normal olarak kabul edilirken, cinsel suçların da günümüzdeki türleriyle tasviri kaçınılmaz olarak dikkate alınmalıdır."

Moore, Ó Méalóid'e bunları Noel'de yazdığını söyleyerek sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
"Çoğunuzun haklı olarak ailesiyle ve sevdikleriyle huzur bulduğu bugünlerde ben, tecavüze olan takıntımla ilgili iddialara cevap verip yıllar önce ırkçılıkla ilgili fikirlerime istinaden sorulmuş soruları yeniden cevaplandırıyorum. Eğer yorumlarım ya da görüşlerim böylesi fırtınalar kopmasına neden olacaksa, bütün bu röportajlarda geçirdiğim süreleri ciddi anlamda sınırlamak ve nadiren göz önüne çıkmak isteklerim de göz önünde tutulursa sadece benim için değil, ilgili herkes için bu yorum ve görüşleri yayınlamaya son vermek daha iyi olurdu. İşlerim benim yerime konuşsun. Hem başka yazarların yapıtlarının okuyucusu hem de bir yazar olarak dürüstçe hep beklediğim ve istediğim bu olmuştur"

"Hayatımın yetmiş yılını geride bırakırken burada söylemek istediğim, daha önceleri olduğu ölçüde kamu önünde olduğum bir hayatı artık istemiyor oluşum ve işlerimi kesintiye uğratmadan yapma arzumdur."

ümitkr

"Türk Çizgi Romanı Nerede?" Panelinden Kareler

27 Şubat 2014, Perşembe günü Doğuş Üniversitesi-ÇROP işbirliğiyle gerçekleşen "Türk Çizgi Romanı Nerede?" Paneli ve Çalıştayı gerçekleşti. Sayın Prof. Dr. Nazan Erkmen ile ÇROP yöneticisi Ümit Kireççi'nin girişimiyle son derece verimli geçen panellere üniversite öğrencileri, lise öğrencileri, farklı meslek gruplarından çizgi roman severler ve akademisyenler katıldı.

Görseller ve detaylar:

http://cizgiromanokurlariplatformu.blogspot.com.tr/2014/03/turk-cizgi-roman-nerede-panelinden.html

ümitkr


ümitkr

Biraz da eğlence :)

İstanbul amatör liglerinden Çırçırspor'da forma giyen Halit Nart aynı zamanda şarkıcı ve yapımcı kimliğiyle de tanınıyormuş ve kendisi "Çizgi Roman" adında bir single çıkarmış. İşte sözler, işte şarkı:

Bedenim yorgun taşıyamaz ki yeni birisi,
Üzerinde kapattığın yılların derin izi,
Gözlerin saklamak için uğraşsa da gerçeği,
Zamanın çaldıklarını getiremezsin geri.

Geçmişin içinde kaybolmuş şaşkın bakışlar,
Pişmanlıktan yenmiş titreyen dudaklar,
Kenarları kırışmış eski bir çizgi romansın,
Konuşma baloncuklarında hep "keşke" yazar.

Siyah beyaz bir film olsan adın mı olurdu?
Yıllanmış bir şarap olsan tadın mı kalırdı?
Bunca yıl bekledim de yorulmadan,
Çalan mı oldu ki kapımı?

Sevda ummadığın anda kapını çalar.
Sen son sayfayı yazarken hikaye başlar
Başrolde kendin varsın sanırken,
Anlarsın ki senden geçmiş tutkulu aşklar.

http://www.youtube.com/watch?v=oau-GHO8hx8

pizagor

İçinden çizgiroman geçen şarkılar diye bir başlığımızı vardı, oraya da kopyalıyorum bunu Ümit  :)

http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,3344.msg25328.html#msg25328
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


ümitkr

Martin Mystere "Zagor"a karşı



İmkansızlıklar Dedektifi Darkwood'un Baltalı İlahına karşı... Mümkün mü öyle bir şey? Mümkün! Martin Mystere'nin Ekim 2014 sayısında bu ikili karşı karşıya geliyor. Bu hikayede Zagor Tenay'ın adı Za-Te-Nay olmuş ama... 19. yy'da kaleme alınmış bir romanın kahramanının aslında gerçekten yaşadığını, üstelik de onun uzak bir gezegenin ferdi olduğunu öğrenen Martin Mystere olağanüstü güçleri olan baltanın da sırrını öğrenir:

Kaynak - Bonelli

ümitkr

Kıvanç Belen'le KONTAKT Etkinlikleri Sohbeti

Cosplay, çizgi roman, bilgisayar oyunu, fantezi edebiyatı, illüstrasyon ve FRP'nin buluşma noktası haline gelen KONTAKT etkinlikleri bu sene beşinci kez bu alt kültürlere ilgi duyanları YTÜ'de bir araya getirdi.

Ayhan Keçecioğlu'yla birlikte gerçekleştirdiğimiz ziyarette organizasyona emek veren sayın Kıvanç Belen'le KONTAKT'ı konuştuk.

http://cizgiromanokurlariplatformu.blogspot.com.tr/2014/10/kvanc-belenle-kontakt-etkinlikleri.html

köstebek

Ümit beyciğim, hayırlı akşamlar...

yazınıza uzun uzun göz atıp, fotoları inceledim... şehirimizde meğer pek güzel şeyler yaşanıyormuş, biz "körler diyarı"ndan kafayı pek çıkartmadığımız için haberimiz bile yok...
fotolardan birinde Marmara Çizgi ve bizim standı gördüm. bizim standın başında oturan hiç kimsenin olmaması çok hoş; önünde de hiçbir okurun olmamasıysa daha da hoş.

Konuyla hiç alakası yok, ama Marmara Çizgi yazısını ne zaman görsem, aklıma "köpek öldüren" geliyor...   

ümitkr

Alıntı yapılan: çizgiliköstebek - 16 Ekim, 2014, 23:22:40
Ümit beyciğim, hayırlı akşamlar...

yazınıza uzun uzun göz atıp, fotoları inceledim... şehirimizde meğer pek güzel şeyler yaşanıyormuş, biz "körler diyarı"ndan kafayı pek çıkartmadığımız için haberimiz bile yok...
fotolardan birinde Marmara Çizgi ve bizim standı gördüm. bizim standın başında oturan hiç kimsenin olmaması çok hoş; önünde de hiçbir okurun olmamasıysa daha da hoş.

Konuyla hiç alakası yok, ama Marmara Çizgi yazısını ne zaman görsem, aklıma "köpek öldüren" geliyor...

:) Efendim fotoğraf çekmek istediğimden stant önünü boşalttırdım, yoksa sıraya girmişti çizgi roman okurları, kıyamet gibiydi ortalık. Eminim satış elemanınız geriye sadece çuvalla para taşımıştır öyle yani :O)

Bu arada sizin eleman kibarlık edip çay ısmarlamaya gitmişti. Boşluk ondan. Müşteriler iki dakikalığına self servis takıldılar.

Bu da sana ve tüm sevenlere gelsin:


ümitkr

Bonelli - Marvel Comics Crossoverları
İşte bunlar görmek istediğimiz hareketler.
Comics alemi fumetti alemine karşı... Veya omuz omuza
Tarasımcı Larry A. Camarda

Daha fazlası - ÇROP FACE SAYFASI
https://www.facebook.com/cizgiroman.okurlarplatformu










ümitkr

Heidi'nin ayakları neden çıplaktı?

Hani üç paralık pedagoglar her fırsatta günümüz çizgi romanlarını ve çizgi filmlerini aşağılamak için dört elle sarılarak "Eskiden ne güzel Heidi çizgi filmi vardı" derler ya. İşte Heidi'nin yürek burkan gerçek trajedisini Sevim Akyürek kaleme almış. Umarım gönlünüz sızlar okurken. Bu sizin vicdanlı insanlar olduğunuzu gösterir.

Kaynak - Evrensel Kültür
SEVİM AKYÜREK
...
Verdingkinder... Bu kelimeyi, "Sözleşmeli Çocuk" diye çevirsek de Türkçeye, kapsadığı karanlık ve acı öyküyü bilmeden anlamını açıklayamayız. Bu yazıda onlardan "çıplak ayaklı çocuklar" olarak söz edeceğiz. Karlı dağlarla çevrili yemyeşil çimenlerin üzerinde, sardunyalarla ile süslü ahşap çiftlik evlerini gösteren kartpostal resimlerinden tanırız İsviçre'yi.
Alp'ler, peynir ve çikolatadan sonra İsviçre'nin simgelerinden biri sayılan Heidi'yi hatırlayın. Kırmızı yanaklı, basit elbiseli, hiç yorulmadan herkesin yardımına koşan bu kız çocuğu, hep çıplak ayaklarıyla geçer öykülerin içinden. Onun büyükbabası olarak izlediğimiz yaşlı çiftçiyle arkadaşı Peter'in ayakkabıları varken Heidi, keskin taşların üzerinde ve soğuk havalarda bile hep çıplak ayak koşar keçilerin peşinden.
Yaratıcısı Johanna Spyri, 53 yaşında yazdığı Heidi aracılığıyla, çıplak ayaklı çocuklar gerçeğinin üzerindeki toplumsal sır örtüsünün bir ucunu kaldırmıştır. Küçük kahramanı aracılığıyla, doğaya, insanlara, hayata Alpler'in öksüz kızının gözüyle bakarken, bütün Verdingkinder'lerin çocuk dünyalarına ve duygularına dikkat çekmeye çalışmıştır. Heidi, İsviçre'nin toplumsal tarihinde hatırlanmak istenmeyen bir gerçeğin simgesidir ve onun çıplak ayakları bugün çocuklara karşı işlenmiş bir suçun yarattığı utancın üzerinde koşuyor. Heidi çıplak ayaklıydı; çünkü çıplak ayaklar, erkek ya da kız bütün "köle çocukları" diğer çocuklardan ayıran keskin uçurumun simgesiydi.

- İsviçre'nin karanlık yüzü
- Yüzleşme
- Sanat ve edebiyatta köle çocuklar
- Dövüldüler, aşağılandılar, tecavüze uğradılar

Devamı - http://cizgiromanokurlariplatformu.blogspot.com.tr/