Dylan Dog Seri - HOZ

Başlatan gamlıbaykuş, 14 Temmuz, 2010, 14:51:51

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

abselemon

Ben serilerin sıfırlanması işine karşıyım, bunu Marvel içinde dc içinde image için de top cow ve de bilimum firmanın eseri için de aynen söylüyorum. Bir kahramanın anlatacağı bir şey kalmamışsa güzel bir sonla aramızdan ayrılması kadar doğal bir şey olamaz. Dylan Dog uzun zamandır devam eden bir seri, sayılara baktığınızda belirli bir süreden sonra kendisini tekrar etmeye başladığını görüyoruz. Mister No da aynı duruma gelmişti, okuycu bunu Bonelli'ye hisettirdi, onlar da No'yu güzelce sonlandırdı. Bence de olması gereken bu. Bu arada  hatırlama babında sorayım Mister No'nun bitmesine ne kadar kaldı?

OZAN BALIM

Çok doğru... Comics mantığı ile evren sıfırlamak da nedir? Ben beğenmedim bu fikri açıkçası... Dylan'da çok gerilerdeyiz, güncel durum nedeir bilmiyorum ama anlatacak bir şey kalmamışsa seri sona erer, özel bölümler ile yılda bir anılabilir. Şu 100. sayıyı bir görsek...

Mrtekin

Evren sınırlaması, comics de işe yarayabilir, ki dc bunu çok iyi görmüş, ama fumetti de kesinlikle işe yaramaz, katılıyorum.

Dylana, Brendon ile çok güzel ufuklar çizilebilirdi, bence.

Bi de Bonelli neden, comics e uyuyor ki, bildikleri gibi devam etsinler bence, eğer comics e benzer bir karakter için talep var ise, talebe uygun yeni bir karakter oluştursunlar, ellerindeki karakterleri comics taleplerine uyarlama düşüncesi, yanlış, olmaz, tutmaz.

Olan, garibim Dylana oldu, zaten şanssız garibim, tam oldu. :)

They drew first blood...

antiochia

Alıntı yapılan: NIC - 13 Ağustos, 2014, 14:40:25
Bildiğim kadarıyla yayınlanacak Mister no kalmadı Lal'de bitirince Jerry dama diyecek   :'(
Bonelli en azından konulu mini seri şeklinde yayınlayabilse keşke dedim..İmkansız gibi gözüküyor ne yazık ki

ferzan

    İki yıla yakındır Dylan Dog okumuyordum doğru düzgün...En azından ana seriyi...On gün önce kaldığım yerden, yani Hoz 26. ciltten geri döndüm Dylan okumalarıma...Hafta sonu da aynı cildin ikinci macerası olan "Cadı Avı" nı bitirdim.

    ''Cadı Avı'', başlarken pek bir şey vaad etmiyordu ama ilerledikçe enteresan bir hâl aldı ve bittiğinde ilgiyle okuyup epey sevdiğimi fark ettim...Mecaz ve paralel anlatımlar eşliğinde hikayenin ana odağı çizgi romanda sansür üzerineydi...Daryl Zed isimli çok satan bir korku/fantastik çizgi romanın, bambaşka sebeplerden ötürü dava edilişi ve hem çizerin hem de yayıncının zor durumda kalması üzerineydi...Çok güzel mesajlar veren bir öykü...Sansür nedir, çizgi romanlarda bazı sahneler geçmişte ve hatta bugün bile neden birilerine batar yahut kasıtlı yönlendirmelere sebep olur, basının ön ayak olabileceği toplu algı yanıltma / yaratma nasıl olur ve saire gibi çok fazla güzel şeyi 96 sayfada ve bir parça sade bir şekilde işleyen sıra dışı bir Dylan Dog öyküsüydü...

    Muhtemelen geçmişte Sclavi, benzer şeylere maruz kaldı ve bunu da bir Dylan Dog macerası aracılığıyla yoğun empati ve paralellikler kurdurarak güzelce taşlama yapmış gibime geldi...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    Mart ayından beri pek Dylan okumamışım...Birkaç hafta önce de 27. ciltten devam etmişim ama yavan gittiğinden not düşmeye gerek görmemişim...Taa ki dün gece bitirdiğim 30. cilde kadar...



    İçindeki maceralar;

    - Dünyadaki Son İnsan
    - İncubus
    - Karanlıktan Gelen Katiller

    Üçü de birbirinden güzeldi...Hani, epeydir okumuyordum ve kaldığım yer olan cilt 27 'den itibaren birkaç hafta önce devam edeyim demiştim...Maceralar ittire kaktıra giderken, bu cilt ilaç gibi geldi...

    Dylan öyküleri zaten korku klişeleri kisvesi altında metaforlar silsilesidir ya, bu üç öyküde o durum zirveye çıkmış adeta...Böyle keyif almamıştım uzun zamandır bir Dylan cildinden...Hoz dönemini bilerek pas geçen Dylan sever dostlara tavsiyem, en azından bu cildi alıp arşive koymaları yönünde...O derece iyi çünkü...En azından benim kapasitem için çok iyiydi diyeyim... :)

    Hikâyelerin sürükleyiciliği bir yana, yaptığı göndermeler ile verdiği selâmlar da cabası...Üç öykünün sırası da harika olmuş...Verdiği tat her öyküde katlanarak artıyor ve son öykünün son sayfası üzerine zaten başka bir şey okuyası gelmiyor insanın...Ayrıca 2018 bitmeden okumak da isabet oldu, zira son öyküde değinilen zamanlardan biri 2018 yazı...Yayın tarihi ise 1993 tabi...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    Yine epeydir hatırını sormadıklarımdan Dylan Dog 'a da uğramadan edemedim. Kaldığım yer olan Hoz 37.cildin ilk macerası "Metamorfoz" 'u okudum. Çizgilerine hiç de ısınamadığım Montanari & Grassani ikilisi çizmiş ama her zamanki gibi okumaya başlayınca çizgiyle olan derdimi unuttum. Hatta ilk kez bu ikilinin çizdiği bir öyküden salt çizim olarak da keyif aldım diyebilirim. Galiba giderek ısınacağım gıcık olduğum bu iki bileğe, üstelik öykülerin hatırına da değil, kendi kara kaşları kara gözleri hatırına ısınmaya başlayacağım düşüncesindeyim.

    Normalde her okuduğum Dylan hikayesinden bahsetme gereği duymam ama bu seferki, benim açımdan özel sayılacak hikâyelerden biriydi. Güzellik, çirkinlik, engellilik, toplumsal ikiyüzlülük, egolar, bastırılmış eğilimlerin açığa çıkması ve yoğun empati kurdurma gibi yollara çıkan; her sayfasıyla olmasa da gidiş yoluyla kendini takdir ettiren, anlamlı ve eleştirel olduğu kadar akıcı olmayı da becerebilen ve bittiğinde kayda değer bir memnuniyet ve doygunluk hissi veren maceralardandı. Tadı silinmesin diye cildin bir sonraki macerasına başlamadım, Corrado Roi gibi bayıldığım bir çizerin sayfalarıyla vücuda gelmiş yeni öyküye geçesim gelmedi. Onun da hatırını sorarım ilk fırsatta.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan



    Hoz 'dan çıkmış son Dylan Dog olan 40 numaralı cildin ilk hikâyesini okudum. "Perde Arkası" gibi gayet sıradan bir ismi olan bu macera Ekim 1994 'te yayınlanmış. Orijinal 97. sayıya tekabül ediyor. Bizde de tam 20 sene sonra, 2014 'te basılmış. Dylan Dog harici Ken Parker serisinden de hatırlayacağımız, Bonelli için kendi yarattığı Napoleone ve Jan Dix serilerini hem yazıp hem çizen usta sanatçı Carlo Ambrosini, Dylan 'ın bu öyküsünü de hem yazıp hem çizmiş.

    Yüzünü örten kiralık katilin biri, gecenin kör vaktinde Dylan 'ın yatak odasına girip susturuculu silahıyla kabuslar dedektifini uyandırır. Medyanın büyük ölçüde şarlatan olarak lanse ettiği Dylan Dog gibi birine işi düşmeyecek kadar fizik kurallarıyla doğrudan bağlantılı bir meslek icra etmektedir. Dolayısıyla bu katilin kabuslarla, hayaletler falan işi olmaz ama bir süredir öldürmek için peşin ödeme aldığı bir adamı defalarca öldürmek zorunda kaldığını, buna rağmen her seferinde ertesi gün işyerinde ya da evinde adamı kanlı canlı gördüğünü iddia etmektedir. Dolayısıyla bu konuda Dylan 'dan zoraki bir yardım talebinde bulunup "günde 50 sterlin + masraflar" kuralına uymayarak bıraktığı 300 sterlin ön ödeme sonrasında geldiği gibi gözden kaybolur. Dylan, bu ani ziyaretten hoşlanmadığı için o geceyi ve ondan sonraki geceleri asistanı Groucho ile yatağını paylaşarak geçirecektir ama bu işin de peşinden gidecektir. Çok geçmeden yolu kırklı yaşlarındaki usta bir tiyatrocuyla ve aynı oyunda başrol oynadığı sarışın sevgilisiyle kesişecek, aktörün geçmişindeki bazı şüpheli olaylar aydınlatılmak üzere mercek altına alınacaktır. Aktörle ilgili ulaşacağı bazı ipuçlarının, kiralık katilin öldüremediği adamla ve bu yüzden alamadığı parasıyla ne ilgisi olduğu da ortaya çıkacaktır?

    Ben Dylan hikayelerini beklentisiz okurum genelde. Bazı çok özel maceralar dışında eski döneminden bayıldığım fazla hikâyesi çıkmaz ama bu hikâye şimdiden unutulmazlarım arasına girdi. Ters köşe manyağı oldum, tam bitti derken yepyeni sürprizlerle 4-5 kere dumur etmeyi başardı. Okurken hem güldüm, hem gerildim, hem bozum oldum, hem de çeşitli çıkarımlarım sonucu modum düşerek durgunlaştım. Bir sürü duyguyu 94 sayfa boyunca yaşattı. Gerek başlangıcı, gerek devamı, gerekse sonuyla acayip leziz bir hikâyeydi. Ayrıca Ambrosini 'nin de bu hikâye vesilesiyle ileride Napoleone için planlayacağı bazı detayların önizlemesini görmüş gibi oldum.

    Napoleone 'un Türkçe 'de bir macerası yayınlanabildi, o da RodeoStrip dergisinde iki bölüm hâlinde. Brendon sayı 1 ve 2 de ilk Strip dergisinde yayınlanmıştı ama Napoleone, Brendon kadar şanslı değilmiş ki kitap olarak yarım da olsa edisyonunu göremedik. Ben şahsen sevmiştim ilk macerasını. Dylan 'ın bu hikâyesi de Bonelli bünyesinde çok nadir yetişen hem yazar hem çizer üreticilerden benim nezdimde en göz alıcısının elinden güzel bir okumalık sundu.

    Not: İlk okuduğum Ken Parker hikayesini de Ambrosini resimlemişti. Aksoy 1. sayı olan "Yargı" adlı şahane macera. Rodeo orijinal ismiyle (bir haberin öyküsü) ve orijinal sırasına göre tekrar yayınlamıştı. Maceranın Tay dönemindeki adının da "Cellat" olduğunu Doğa Abi 'den (Alan Ford) öğrenmiştim. Ambrosini faktörü baki kaldı. Yine Strip ilk sayıdaki Dylan Dog & Ken Parker ortak macerasını da Ambrosini çizmişti galiba. 16 sayfa bir şeydi. Strip ne güzeldi, büyük boy dergide 2. hamur kağıtta fumetti okutuyordu başka şeylerin yanında. Gayet de çekici sunuyordu.

    Ambrossini 'den çeşitli Ken Parker, Tex, Napoleone, Jan Dix ve Dylan Dog çalışmaları;



















Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com