Asteriks üzerine: ‘Bu akademisyenler kafayı yemiş!’

Başlatan pizagor, 23 Mart, 2011, 10:41:42

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pizagor

Haftalar evvel http://durmusbakar.blogspot.com 'dan Asteriks üzerine tesadüfen bulup kaydettiğim ve ancak dün okuduğum denemenin bir bölümü...

Ama doğru ama yanlış, yazar olarak Prof. Durmuş Bakar ismi verilmiş...



ASTERİKS ÜZERİNE: 'BU AKADEMİSYENLER KAFAYI YEMİŞ!'

.....................................................................

68'İ ÖNCELEYEN BİR KAHRAMAN

Morris'in çizgileriyle canlanan "Lucky Luke (Red Kit)" metinlerini de kaleme alan Goscinny, bu iki kahramana da, yaratılış döneminin izlerini aktarmış olsa gerek. 1950'lerin dünyasına doğan Red Kit, Washington'daki "büyük beyaz şef"in elçiliğini sık sık üstlenen, "beyaz" yayılmacılığının önündeki "kızılderili" engelini aşmakta "gölgesinden bile hızlı çektiği" silahına başvurulan bir posta muhafızıydı. 1968'in yaklaşan fırtınasında doğan Asteriks ise, yayılmacılığa karşı direnişin, Üçüncü Dünya'nın anti-emperyalist kalkışmasının sembolü oldu.

Görkemli Roma ordusunu, Yüce Sezar'ı çılgına çeviren küçücük bir köy ve bu köyün balıkçı, demirci, taşçı, avcı, paylaşmacı, neşeli, âsi, cahil, kaba, hırçın, dobra, sade insanları. (Sanatçı diyemedik, çünkü köyün ozanı Kakofoniks, her anlamda felakettir!) Düzenli, uygun adım talimli, strateji planlı, üniforma giymiş de yürüyen disiplin timsali orduya karşı, "haydi yallahçı güruh"un kavgasıdır bu biraz da. Debdebenin ve ihtirasın, paranın ve statünün dünyasına karşı, komünal yaşamın dünyası. Kaybetmek istemedikleri, köy/ülkelerinin yanı sıra, daha doğrusu, köy/ülkelerinin ta kendisi olarak, bu yaşamdır. Galya'nın tek bağımsız köyünün sakinleri, meselenin tahta çitle çevrilmiş bir toprak parçasından ibaret olmadığının bilincindedirler ve bunu sık sık dile getirirler.

PARANIN GEÇMEDİĞİ BİR DÜNYA

Asteriks'in köyünde, ihtiyaçlar üzerinden takas yapılır, para görülmez. Nedense akademisyenlerin değinmedikleri (alanları açısından pek bir öğe taşımadığından olsa gerek) "Oburiks ve Şirketi" macerası, bu konuyu işler. Roma Senatosu, Sezar başkanlığında, kendilerini bütün dünyaya küçük düşüren bu köyü nasıl hizaya getirebileceklerini tartışırken, iktisat eğitimli Caius Birtuhafus, onaylanan önerisini sunar: İçlerine altın ve kazanç tutkusunu sokalım! Yozlaştırarak çökertelim! Söylemeye gerek var mı, Birtuhafus'un planı, Roma'nın iflasına varır maceranın sonunda.

Benzer bir hikâye de "Tanrılar Sitesi"dir. Galya köyünün yakınlarında, Roma'nın seçkinleri için yaptırılan lüks sitenin alışveriş merkezi hizmete giremediğinden, yerleşmeye gelenler köyün çarşısını kullanmaya başlarlar. Oburiks, sürekli sırtında taşıdığı, ne işe yarayacağı, neden yontulduğu asla bilinemeyen taşlarından birini almak isteyip de fiyatını soran Romalı'yı yanıtlar: "İki yabandomuzu!" Romalı'nın karısı, köyü biraz daha tanımıştır: "Balık olarak ne eder?" Sonraki karede Oburiks işaretparmağını şakağına vurmaktadır elbet: "Bu Romalılar tamamiyle kafayı..." Unutmadan ekleyelim, sitenin yapımı için ormanlık alanın talan edilmesi (yani edilmeye çalışılması), Oburiks'in köpeği İdefiks'i yakından tanımamıza vesile olur. İdefiks, zarara uğramış bir ağaç görse fenalık geçiren, çevreci bir köpektir.

YALNIZLIK ŞARKISI MI, DOSTLAR SOFRASI MI...

Bu köyün insanları, Lutesya (Paris) tipi yaşamı, modayı, ti'ye alırlar. Bir "Romeo ve Juliet" uyarlaması olan "Büyük Hendek"te, "Lejyoner"de, aşkın en güzel örneklerini sunarlar. Yabandomuzu avlar, Romalı döver, genellikle Demirci Tamotomatiks'le Balıkçı Palamutiks arasında başlayan ve bir bayat balığın havalanıp bir surata çarpmasıyla alevlenen atışmalarda cümbür cemaat kavga eder, yaşayıp giderler. Çıktıkları yolculuklar, egemenlere karşı mücadele eden halkları desteklemek amaçlıdır. ("Şehrazad" macerasının sonundaki, Şef Toptoriks'in asla kimsenin dinlediği nutuklarının birinden alıntı: "Kadehimi bizim harika savaşçılarımız için kaldırıyorum. Uzak ülkelere giderek, orada yabancısı olduğumuz halklara destek veren çocuklarımıza...")

40 yıla yaklaşan süredir yayımlanan Asteriks, öyle pek yayın periyodu gözetmez. Sanki, ihtiyaç olduğu zaman çıkıp bir-iki söz söyler gibidir. Öyle ki, yayımlanan macera sayısı, neredeyse yılda bir ortalamasına denk düşer. Ve her maceranın yayın yılına baktığınızda, dünya üzerinde tartışma gündemine gelmiş bir konuya bir yerinden değindiğini görürsünüz. Perspektif hep aynıdır: Dayatılana isyan... (İsyan deyince, bir macerada Spartaküs'le birlikte savaşırlar. Atlantis'e, düş ülkeye giderler ve Spartaküs ebediyen çocuk olarak yaşamak üzere orada kalır. Bu da, isterse bizim kuruntumuz olsun, çarpıcı bir göndermedir. Şey, Spartaküs, Kirk Douglas yüzüyle çizilmiştir ama, neyse...)

DÜŞÜN GERÇEĞİ, GERÇEĞİN YANILGISI

Akademisyenler, Romalılar'ı "Ave Sezar! Sevgili işgalcilerimiz hoş gelmişler!" diye karşılayan Egesus Seramiks'e karşı Toptoriks'in; işgalci Roma ordusuna karşı Britanyalılar'ın kazanmasında sihirli şerbetin değil, satın alınamayan değerlerin rol oynadığını görebilselerdi keşke. O zaman, "böyle bir şurup yoktu, o yüzden yenilmeye mahkûmdular" gibisinden, "katı bilimci"nin "gerçeklerin yanıltıcılığı"na düşmesinden kurtulabilirlerdi. (Yeri gelmişken: Remzi Kitabevi çevirmenleri, bu sihirli karışıma, "sihirli/büyülü iksir" deyip duruyorlar. İksir, zaten sihirlilik anlatır. Fransızca aslını bilemiyorum, ama, İngilizcede "magic potion/sihirli şerbet" olarak geçen bu Büyüfiks imali mayiye, Kıvanç zamanında "devegücütazıhızı şerbeti" denilmişti. Hiç değilse Türkçe açısından doğruydu!)

Asteriks, bağımsızlığa tutkun insanların elinde bayrak olmayı, Galya tarihi ne derse desin, sürdürecek. Goscinny'nin büyük oğlu, her macera bitiminde, bir yalnızlık şarkısı mırıldanarak, tek başına batan güne doğru ilerlerken, küçük oğlu, bütün köyün neşeyle toplandığı, meydana kurulan şölen sofrasında oturuyor. O sofrada gizlidir işte işin sırrı... Bu sırra varamayan akademisyenlere, "kafayı yemişler" demeyeceksiniz de, ne diyeceksiniz?
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...