İlban Ertem' den Puslu Kıtalar Atlası

Başlatan pearl jam, 26 Nisan, 2011, 21:52:16

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

guneseral

Şükür bu günleri de gördük, keşke kuşe baskı olsa

ferzan

    13 Mart'a kadar sabredemeyecek olup merak edenler için, fazladan birkaç sayfa daha görmek isyenler için :
    http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/puslu-kitalar-nihayet-416402
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

tommikser

Of ki ne of harbi çok heyecanlandım.Ses efektleri bizden olmuş ya beni benden aldı.

V

İdefix te ön siparişte. Etiket fiyatı 32.5 tl. Her kuruşuna değer.

"İstemem,eksik olsun.."

Mrtekin

İtkilenip, hemen verdim siparişi.

Bize böyle yerli üretim olsun, helal olsun.
They drew first blood...

İlyas Erkul

arkadaşlar 14 martta bir imza günümüz olabilir haberiniz olsun

ercoktay

Ya haftaya yokum ben ya :(

Ulen İLyas. Hep benim olmadığım zamanları seçiyorsun :(

pizagor

Alıntı yapılan: İlyas Erkul - 04 Mart, 2015, 16:23:24
arkadaşlar 14 martta bir imza günümüz olabilir haberiniz olsun

Sevgili İlyas bombayı patlatmış yine! 37 sene Istanbul'da yaşadım böyle hareketler görmedim, iki senedir Ankara'dayım, gelsin Bülent Arabacıoğlu, gitsin İlban Ertem. Hak mı bu, reva mı :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


hanac

Alıntı yapılan: İlyas Erkul - 04 Mart, 2015, 16:23:24
arkadaşlar 14 martta bir imza günümüz olabilir haberiniz olsun

Süper haber, arada kaynamasın.

Büyük harflerle yazayım.

14 Mart İlban Ertem İmza Günü - Büyülü Dükkan'da

ferzan

    Geçtiğimiz cuma, ön siparişten talip olup da ofisçe aldığımız 9 adet Puslu Kıtalar Atlası albümümüz elimize ulaşmıştı...Akşamına yemek dahi yemeden başına oturdum ve gece yarısına doğru bitirdim...

    Puslu Kıtalar'ın romanını okumamış, adeta yutmuştum ve birkaç senedir İlban Ertem'in bu uyarlamaya yoğunlaştığı haberini ilk duyduğumdan beri hem coşkuya kapılmış, hem de bir parça burulmuştum...Bunca yıl sonra İlban Ertem'den gayet ağır bir çizgi roman albümü geleceğine mi sevineyim, yoksa bu müthiş romanın uyarlamasının neredeyse imkansız olacağına olan inancım dolayısıyla karalar mı bağlayayım bilememiştim...İlk sayfa örnekleri 3-4 sene kadar önce internete sızdığında, İlban Ertem'den çok farklı bir eser geleceği belliydi...Uzun yıllar mizah dergilerinde, hafif karikatürize tadı reel çizgi roman anlatımıyla harmanlayıp tamamen kendisi olan bir stilde, çizginin bir bu bir öbür yanında olan ama ısrarla Gırgır kokan, ekseriyeti '' kalın ayak '' diye tabir edilen mizah dergilerine has dikey, uzun ve yayvan sayfanın 3te 2sine tekabül eden sayfa formatıyla sevdiğimiz ve hatırladığımız ustadan, kendini bozmadan ve eski çıtasını daha yukarılara taşıyan, diğer bazı yaşıtları gibi dijital renklendirmeyi görgüsüzce bir karnavala çevirmeden, usturubuyla ve adına yaraşır bir özgün albüm geleceği çok belliydi...Yine de korkum, albümün romanın gölgesinde kalıp, sadece romanı tekrar gündeme getirmeye yarayacak mütevazi ve çaresiz bir deneme olarak okura yansıyacağından yana korkum çok büyüktü...Belki son büyük işinin bu denli ses getirmeyecek olmasından korkuyordum, eksik kalacağından ve '' elinden geleni yapmış sonuçta '' gibilerinden bir algıya sebep olacağından korkuyordum bir İlban Ertem hayranı olarak...Korkuyordum, çünkü çizerlerin, yazarların ana babası okurdur ve sadık okur, yazarını çizerini gözetmek durumundadır...Tıpkı bir ana baba misali...Yazar-çizer, okurunu vareder, okuru da yazar-çizeri...Bu kadar basit aslında...

    Sona yaklaşıldıkça bu korkum bir parça daha arttı...Romanda en havalı, en akılda kalıcı ve aksi gibi en az yer verilen müthiş karakter Arap İhsan'ı, tanıtım bültenlerinde ve teaser videosunda ilk gördüğümde bu korkum bir parça daha depreşmişti...Ele avuca sığdıramadığım bu ağır karakter, sanki bir parça karikatürize kalmış gibi hissetmiştim...Bunda, 2 sene kadar önce Ot Dergisi'nin ilk sayılarında yer alan bir İhsan Oktay Anar karakterleri çizgi yorumlaması sayfasında, Baruter'in pin-up olarak yorumladığı bir Arap İhsan çzimi vardı ki, bana göre mükemmel olan oydu...Romanı okuduğumda kafamda canlananın birebir aynısıydı ve bu çok önemli karakterin görsel yorumunda İlban Ertem usta, ilk korkumu perçinlemiş oldu...

    Yine de yılın çizgi roman olayı kabul ettiğim bu uyarlama, en nihayetinde çizerin bir yansıması ve yorumlaması olacağından, öncesinde zaten romanı okuduğumdan sona iyice yaklaştığımızda, kitabın yaklaşan çıkış gününün heyecanıyla bunun da üzerinde durmadım...Kitabım elime geçsin, benim için yeterdi...Ön siparişteyken ısmarladığımız 9 kitabın hesabını yaparken, şirketteki arkadaşlara önce romanı okuyup sonra bu çizgi romanı okumalarını tavsiye ediyordum...Önce siz canlandırın kafanızda, sonra İlban Usta'nın yorumuna bakın...Sonuçta İlban Ertem yorumunun en doğrusu olmayacağı aşikar, kafamda canlandırdığım en müthiş görsele uymayacağı dünden belliydi...Heyhat, Cuma akşamı fena halde yanıldığımı zevk nidaları eşliğinde farkettim...

    Yanıldım ki ne yanılmak...

    Başına oturduğum ilk andan itibaren kısa bir yemek molası harici kalkmadım, tüm akşamım İlban Ertem'in çizgilerine adandı...Romanı okurken duyduğum muhteşem hissi, hatta duyamadıklarımı ve hayal edemediklerimi dahi ağzım bir karış açık izletti, okuttu bana...Gerçekten ruhunu vermiş bu işe, gerçekten iyi döküman ve mekan araştırması yapmış ve çok büyük bir çoğunluğun hayalindekileri, İhsan Oktay'ın evrensel zenginlikte betimlemeleriyle yoğurduğu görsel tasvirlerini şüphe götürmeyecek biçimde çizgi roman sayfalarına taşımayı  başarmış...Hem de öyle bir başarmış ki, romanın tüm diyalogları olduğu gibi çizgi romandayken, detay ve tasvirlere yönelik alt ve üst metinleri tamamen kendi görsel anlatımına senkronlayarak neredeyse kusursuz bir bütünlük yakalamayı başarmış...Sanki İhsan Oktay romanı İlban Ertem'e çizgi roman senaryosu olarak vermiş gibi olmuş...Haliyle ne Arap İhsan'ın yorumu şüphe götürdü, ne başkası...Arap İhsan, gerçekten romandaki Arap İhsan'dı ve Bünyamin ile Uzun İhsan Efendi kafamdaki tarife cuk oturmuştu...Hınzıryedi, Ebrehe, başlarda Arap İhsan kadar yadırgadığım Alibaz ve diğer tüm karakterler, su oldu aktı görsel dimağımda...Kafamda kurduğum Puslu Kıtalar Atlası görseline, bir kılıcın kınına uyduğu gibi uydu, dahası benim kınım yer yer dar geldi o kılıca...

    Kitap, 7 bölümden oluşuyor ve 50 sayfalık ilk bölümde, İlban Ertem'in önceki işlerine nazaran daha ferah sayfa yapılandırması, daha az kare, daha geniş paneller ve oldukça cömert davranılmış sayfa düzenlemeleri göze çarpıyor...Bu 50 sayfayı okurken, en başta sözünü ettiğim korku ve endişelerim hala kıpırdanmaya devam ederken, 50 sayfa sonrasında ikinci kısım başladığında, o kısmın ilk sayfalarından itibaren özgün Türk Çizgiroman klasikleri arasına girmiş oldu benim gözümde...İlk 50 sayfadaki tereddüt, hafif avarelik ve kalkıştığı işin büyüklüğüne şaşan göz ve bilek, ikinci kısımdan itibaren albümün sonuna kadar yerinin, ne yaptığının farkında olan ve işini çok iyi bilen, yerini ve konumunu belli eden usta işi bir anlatı silsilesine dönüştü...Yine eski işlerini andırmayan, Gırgır, Joker ve Hıbır dergilerindeki üslupla en ufak bir anımsatması olmayan, dünya standartlarında,  sayfa karelemesi olarak ne çok fazla ne de çok az olmayan, yerli yerinde bir ferahlık ve ardışık anlatımla 300 küsür sayfayı su gibi içirten, ama içki gibi sarhoş eden, alışılmadık bir yemek misali ağır ve hazmetmesi zor hale gelen, hemen okuyup bitirdiğine pişman eden bir eser...Naçizane tavsiyem, sindire sindire okuyun, her lokmasını iyice çiğneyin, damağınızda beklete beklete, tadına vara vara yudumlayın ve bu sıradışı lezzeti hemen bitirmeye yeltenmeyin, sonra bir parça pişman olup eksik kalırsınız benim gibi...Öyle kolaylıkla rastlayacağımız türden bir çizgi roman değil çünkü...

    Yine başlardaki korkularımdan biri, İhsan Oktay'ın anlatımının ağır basıp da İlban Ertem çizgilerinin, NTV Dünya Klasikleri uyarlaması bazında yüzeysel ve hafif kalacağı korkusuydu ama kendi terazimde İhsan Oktay ile İlban Ertem'i iki uca koyduğumda, birbirine denk geldi ikisi de...Ne biri eksik, ne diğeri fazla...Umuyorum ki imza gününe gelip de çizgi romandan ziyade romanın hatırına orada saatlerce beklemiş çizgi roman okuru olmayan okurlar da bu dengenin farkına varabilir, bu kitabın İhsan Oktay Anar'a ve Puslu Kıtalar Atlası eserine bir güzelleme olmadığını, bilakis başlı başına bir sanat yapıtı olup özgün romana denk düştüğünü görebilirler...

    Peki hiç mi göze batan yanı yok, elbette ufak çaplı pürüzlerin mevcut olma ihtimali yüksek...Benim şu an için ilk ve tek aklıma gelen, bilhassa ilk kısmdaki balonlamalarda cismen dikkat çeken yayvanlık ve birkaç yerdeki yersiz satır sonu kesmeleri...Bir de zaman zaman sayfaya sığması adına büyüyüp küçülen, bazı ufak yazım yanlışlarına sebebiyet veren İlban Ertem kaligrafisinden minik imla hataları...Ama o kadar azlar ve öyle dikkat çekmeyecek haldeler ki, albüm rahat ve uzun bir çevre yolu ise, bu pürüzler en fazla yol kenarındaki avuç içi kadar ufak taşlardan ibaret...Aralarda sağa sola sıçrayıp kimsenin başını yarmayan, uzun vadede dikkat bile çekmeyen ufak taşlar...

    Vaktiyle beni bu kadar heyecanlandıran tek bir eser olmuştu...Yanlış hatırlamıyorsam 2000 senesinde Leman Yayınları'ndan çıkan, büyük boy ve siyah kapaklı, 400 küsür sayfa civarında olan ve senelerce nakış nakış işlenip üreticisinin yakalandığı kanser hastalığını yenmesine sebebiyet veren, Nuri Kurtcebe imzalı Nazım Hikmet'in Kuvay-i Milliye'siydi...Puslu Kıtalar Atlası, ikincisi oldu ve belki Kuvay-i Milliye'den bile ağır bastı bol gitgelli beğeni kıstasımda...

    Gerçekten de Levent Cantek'in dediği gibi, hayatının işi olmuş İlban Ertem'in...Üstadın eline, gözüne, emeğine sağlık...Bu vesileyle de bir kez daha İhsan Oktay Anar'ın zihnine, edebiyatına sağlık...Puslu Kıtalar Atlası, eminim ki şimdiden Türk Çizgi Romanı Tarihi'mize çok ciddi bir not olarak düşüldü...Çok hatırlayacağız, çok konuşacağız, aralıklarla yorumlamaya, yad etmeye devam edeceğiz, eminim buna...

    Uzun lafın kısası, çok beğendim ve hayal kırıklığına uğramadım... :) 
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Animvader

İdefixte Kürk Mantolu Madonnayı bile geçerek en çok satanlarda 2.sıraya yerleşmiş.Kitapyurdunda da 295 adet satıldığı gözüküyor.Maşallah diyelim.

Keşke idefix de satış rakamlarını yazsa da veri olarak elimizde olsa.

Darkopal

Alın, aldırın... Okuyun, okutun...
Seneler sonra yeniden bu çizgileri görmek, doya doya okumak...
Hani şu reklam sloganı gibi...
Paha biçilemez...  8)

kalidor

Bu daha okumadığım Puslu Kıtalar Atlası çizgiromanına güzelleme mahiyetinde kısacık bir yazı olacak:

Puslu Kıtalar Atlası gibi Türk edebiyatında başlı başına bir kilometre taşı olan bir eseri alıp 5.5 yıl göznurunu akıtıp 300 sayfalık bir çizgiroman yapmak hiç kolay bir iş değil. Bu sebeple bu eseri hemen tüketmemek için hayatımda şimdiye kadar yapmadığım bir şeyi yapıp bir romanı 3. kez okumaya başladım.

İlk okumam 2000'li yılların başlarında üniversite sıralarında herhalde  Çengelköy-Eminönü vapurunda başlamıştır. İkinci okumam 2010 yılı sonlarında askerlik zamanlarımın en sıkıcı günlerininin en güzel yanlarından biriydi. Ve şimdi 2015 ilk çeyreğinde çizgiromanı okumaya başlamadan önce 3. kez  yavaş yavaş, yudum yudum İhsan Oktay Anar'ın bu magnum opusunu sanki ilk okuyuşum gibi heyecanla ve büyük bir keyifle okuyorum. Biter bitmez de İlban Ertem'in Puslu Kıtalar Atlası'nı nasıl yorumladığını ve aktardığını görmek istiyorum. Sonuçta çizgilerini gördüğümüz/göreceğimiz Puslu Kıtalar Atlası İlban Ertem'in okuduğu ve anladığı Puslu Kıtalar Atlası. Arap İhsan ve Bünyamin, Alibaz ve Uzun İhsan Efendi, Ebrehe ve Hınzıryedi'nin fiziki mahiyeti herkesin tahayyülünde farklı farklıdır. Ama İlban Ertem gibi bir ustanın benim görüp/anladıklarımı ve göremediklerimi/anlamadıklarımı nasıl tasvir ettiğini okumak için sabırsızlanıyorum.   

Büyüsü bozulmasın diye açıp bir sayfasına bile bakmayı göze alamadım. Cumartesi Kadıköy'deki kuyruk, internet sitelerinde satışların yüksek olduğunu duymamız bir yana Puslu Kıtalar Atlası'nın çizgiromana uyarlanması benim açımdan son yılların Türk çizgiromanı için en güzel olayıdır. Böyle bir edisyona bu kadar makul bir fiyatta çizgiroman fiyatlarını bilenler için inanılır gibi değil. Emeği geçen herkesi tebrik eder, teşekkürlerimi iletirim.
Crom! Ölüleri Say...

egemen görçek

Biraz kötü bir şeyler yazdım bu cilt hakkında. Eserin kalitesi ve değeri ile ilgili ne bir şüphem ne bir sorunum var ama baskı konusunda ciddi sıkıntılar mevcut. Konuya internette denk geldiniz mi bilmiyorum ama yazdığımı buraya da kopyalayayım:

https://www.facebook.com/Laemar/posts/10153025781889003