Game of Thrones !!! Spoiler içerir !!!

Başlatan nacho_grande, 29 Nisan, 2011, 00:32:06

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kalidor

Kapitalizm yakaladı mı sonuna kadar sağıyor. Yakında action figürleri, PC, PSP oyunları, board games, kartlar vs vs de gelir.
Crom! Ölüleri Say...

emre ozdamarlar

Alıntı yapılan: ümitkr - 08 Temmuz, 2011, 11:30:28Arkabahçe Yayıncılık da çeviride kısaltma yoluna gideceğine uzun uzun yukarıda ayrıntılarıyla aktaramadığım metni basmayı uygun bulmuş.

Bu kadar sansur meraklisi olmayalim, daha yeni Harakiri'yi kaybetmisken bir de Game of Thrones yasaklanmasin.

Kitapta 13 yasinda kizlar sevisiyor ama 12 yasinda erkek cocuklari da kafa kesip sövalyelik yoluna ilk adimlarini atiyorlar. Adam öldurmek gibi igrenc bir aktiviteyi herkes normal karsilarken, seksin detayli anlatilmasinin rahatsizlik vermesini anlamiyorum.

kalidor

Epsilon Yayınevi "Taht Oyunları-Buz ve Ateşin Şarkısı I" romanı yayınlamış. 850 sayfa 29 TL. İnternet sitelerinde 21-22 TL'ye satıyorlar.



Bu arada çevirmen harbiden eski pop şarkıcısı Sibel Alaş'mış.

http://www.youtube.com/watch?v=SU-OMID26SA
Crom! Ölüleri Say...

ümitkr

Alıntı yapılan: emre ozdamarlar - 08 Temmuz, 2011, 18:16:56
Alıntı yapılan: ümitkr - 08 Temmuz, 2011, 11:30:28Arkabahçe Yayıncılık da çeviride kısaltma yoluna gideceğine uzun uzun yukarıda ayrıntılarıyla aktaramadığım metni basmayı uygun bulmuş.

Bu kadar sansur meraklisi olmayalim, daha yeni Harakiri'yi kaybetmisken bir de Game of Thrones yasaklanmasin.

Kitapta 13 yasinda kizlar sevisiyor ama 12 yasinda erkek cocuklari da kafa kesip sövalyelik yoluna ilk adimlarini atiyorlar. Adam öldurmek gibi igrenc bir aktiviteyi herkes normal karsilarken, seksin detayli anlatilmasinin rahatsizlik vermesini anlamiyorum.

Emre merhaba,

Olayı iki yönden görmekte fayda olabilir:

1. "Kız sevişti" der geçer yazar, okuyucu 13 yaşındaki bir kızın seviştiğini, o hayat koşullarında o yaş için bunun uygun olduğunu v.s. anlar. Bu sorun olmaz bence.
Ha, ama bir de yazar küçük bir kızı neredeyse prngrafik ayrıntılarla seviştirir. İşte o zaman 2000 yılı edebiyatında bunun adı "sübyancılık" olur. Kitapta her yaştan insanın sevişmesi anlatılsa tamam. O zaman adam öldürme sahneleri herkes için anlatıldığı için 12 yaşındakilerin öldürmesinin anlatılması gibi batmaz. Herkes için değil de sadece 13 yaşındaki bir kız için anlatılınca "içine aldı, şöyle hissetti, v.s." bunlar fazla ve fetiş ve sapıklık olarak görülebilir. Nitekim ben çağdaş bir eserde bu detayları fazla buldum. Olay "Lolita" romanı değil ki anlatılmak istenene uygun bir dil kullanılıyor olsun. Fantastik bir eserde kılıç, öcük, böcük ve 13 yaşındaki bir kızın ayrıntılı seks deneyimleri... Bence fazla!
Kitabın amacı neyi anlatmak? Fantastik bir diyardaki büyü v.s. olayları mı, metne hiç katkısı olmayan sapıklık düzeyinde  mu? Bu detaylar cidden fazla.

2. Bu romanın dizi filmini izlemeye başlayamadım henüz. Ancak adım gibi eminim metne sadık kalma adına 13 yaşındaki bir kızı çatır çatır seviştirmemişlerdir! Buna uyarlama dediğimiz gibi çeviri sırasında da uyarlama yapılabildiği bir gerçek. Ülke koşullarına ve prensiplere göre davranmak gerekebilir. Köylerde hala kızları küçük küçük evlendirilen bir ülkede 13 yaşındaki bir kızın prngrafik sevişmelerini okumaya ihtiyaç duyduğumuza inanmıyorum açıkçası.

Bu söylediklerimin adı "sansür" değildir. Bu nedenle Harakiri ile yakından uzaktan ilgisi yok. Ha, ama yasaklanırsa da açıkçası içinde çocuk istismarı geçen bir eserin yasaklanmasına da üzülmem üzerine basa basa belirteyim.  ve çocuk asla yan yana gelmeyecek iki kavramdır bence ve bunu yapan zihniyeti eleştirmemek ve sonuna kadar karşısında durmamak her tür kıyamete davetiye çıkarmaktır.

Bundan iki yıl kadar önce Vivident reklamı vardı. Karpuz-çilek. Reklamında takım elbiseli bir adam birbirine bağlanmış meyvelere usturayla işkence ediyor, akan kanları birbirine karışıp sakız oluyordu. Reklam komik olmakla birlikte sadece çocuk programları ve çizgi filmler arasında yayınlandığı için kampanya başlatıp üç gün içinde yayından kaldırttım. Şiddet kullanımına evet ama nereye kadar ve işkence gibi insanlık dışı bir uygulamayı çocuklar neden kanıksasın?

Narnia günlüklerinin ilki de TRT'nin çocuk programlarından çıkarılmıştı görüşüm alındıktan sonra. "Elinde kılıçla kafa kesen ve can alan çocukların olumlanması doğru değildir" diye belirtmiştim raporumda. Fantastiğe karşı mıyım? Hayır! Seviyor muyum? Evet. Ama içinde çocuk olan eserlerin fazlasıyla porselen dükkanındaki fil gibi olmasına taraf olur muyum? ASLA!

Epsilon'un yeni baskısının durumu ne bilmiyorum. Ancak umarım bazı hassas konulara dikkat etmişlerdir. Yoksa buradan söylüyorum "bu kitap eskisiyle aynı yolu izliyorsa" karşısında ilk beni bulacak!

emre ozdamarlar

Yazarin ne anlatip anlatmayacagina biz karar veremeyiz, bu adamin sayfalari kendi özgur alanidir, kendisi hikayeye katki sagladigina inanmistir sevismeyi detayli anlatmistir, buna "bence fazla" gibi bir yorum yapabiliriz ama "yayinci bunu kessin, kirpsin, kisaltsin" dersek bu sansur'un sözluk tanimi olur, cevirmen yorumu olmaz.

Biz 13 yasinda kizin sevismesine takiliriz, baskasi siddete takilir, baskasi Targaryen'larin, ailenin safligi bozulmasin diye surekli kardesleri birbiriyle evlendirmesine, (ve kitapta daha bolca bulunan iliskilere takilir) o kisalsin, bu kesilsin diye bir baslarsak bu konunun sonu gelmez.

Sansurun her turlusune karsiyim, Tetikci yayinlandiginda Ermeni soykirimi hakkinda bir diyalog cikartilmisti, Genc Mustafa Ataturk'u dayak yerken gösterdi diye mahkemeye verildi, yazarina, cizerine 6 yila kadar hapis isteniyor.

Ülke koşullarına ve prensiplere göre davrana davrana anamiz agladi, o rahatsiz olmasin, bu alinmasin diye cok kalitesiz bir ortam yaratiyoruz farkinda degiliz.

Peyami

Kimse kitaplarını zorla yayınlatmıyor Türk yayıncılarına. Beğenmezseniz, ya da örfünüze falan aykırıysa yayınlamazsınız ya da okumazsınız. Kimse kimsenin algılama seviyesine göre eserlerini düzenlemek zorunda değil.  Hoşunuza gitmiyorsa okumayın ya da basmayın ama bir yazarın eserini kendi dünyayı algılayış biçiminize göre değiştirmeye kalkarsanız onun adı sansürdür, hatta haddini bilmezliktir. O tarafı bu tarafı olmaz.

Burada bir önceki yayınevi doğru olanı yapmış. Emre beyin söylediklerine katılıyorum. Bu sansür meselesi yokuş aşağı bir süreç gibidir. Bir başladın mı sonu gelmez olur.

Eğer bir ahlaksızlıktan bahsedilecekse, o birilerinin sevişmesinden ziyade, bir eserin aslını bilinçli olarak değiştirmektir.
Umarım kimse böyle bir hataya düşmez.

ümitkr

Çocuk ve Prngrafi yan yana gelemez güzel arkadaşlarım! Bahsettiğim konu budur ve bir yazar olarak yazarın eserine, dünya görüşüne, kalemine değil metinle ilişksi olmayan ve işlevi "sıfır" olan fetişist düzeydeki olası sapkınlığına karşı çıkıyorum.

Aradaki ince ayrımı gördüğünüzde bana hak verirsiniz... Ama belli ki buna daha çoooook var! En azından üslubunuz o yönde izlenim bıraktı bende.

Her neyse!

"Kanıksatıcılık" ciddi bir sorundur. Kanıksamak bir zaman sonra yanlış olayları "normal"miş gibi algılamaya neden olur. Verdiğim örnekler de o yöndedir, karşı çıktığım şey de.

Yetişkin insanların bilinçli seçimi ve cinselliği ile çocuğa dayatılacak olan arasında fark vardır ve bir yazarın kanıksatıcı, normal saydırıcı, "e ne var bundalaştırıcı" anlatımı ciddi bir tehlikeyi de beraberinde getirir. Bir gün küçük bir kıza veya oğlana tecavüz edildiğini duyduğumuzda içimiz cız etmezse işte o zaman her şey bitmiş demektir. Ve tekrar ediyorum bu  yetişkinlerin cinsel seçimi olarak görülemez.

Yazar ne yazar ne yazamaz? Bukowski okuyorsam, Marci de Sad okuyorsam ve rahatsız olmuyorsam bunun sebebi içinde çocuk ve prngrafi olmayışıdır. Robert Crumb, Şerafettin veya Timsah veya özellikle frankofonları okuyarak sanatsal keyif alıyorsam bunun sebebi başkadır, fantastik eserin hiç bir yerinde işlevi olmayan 13 yaşındaki bir çocuğun seks ayrıntılarına girilmesinden de rahatsız olmam bir başka sebeptir.

Eserin yeni halini ne zaman okurum bilmiyorum. Ancak okursam ve bazı detaylara takılırsam bilin ki sizin sansür,  benimse "oha çocukların istismarına dur diyelim az" dediğim noktaya ulaşırız. Olaya müdahale ederim. Durum bu kadar nettir!

Lütfen çocuk ihmal ve istismarına ilişkin yazılanları ve yapılan araştırmaları okuyun sonra bir daha konuşalım. Hassas olduğunuz konuyu anlıyorum. Sansür bir yerde başlarsa bir daha durmaz endişenize de hak veriyorum ama okumadıysanız Spawn serisine bakmanızı isterim: Kan, vahşet, şiddet, cinselliğin her türlüsü, iğrençlikler... Ama asla çocuğa zarar verdirmez Mc Fairlaine. Hem de tüm seride bu böyledir. Bir yerde "özgürlüğe dur" çeker.

ümitkr

Çizgi romanı ne kadar sevdiğinizi bildiğim için uzatıyorum lafı. Ne kadar samimi olduğunuzu da bildiğim için. Aşağıdaki yazı fi tarihinde kaleme alınmıştır. Bunlara Büyülü Rüzgar'daki "koşu yarışında kullanılan kızılderili çocuk", Doğan Kardeş'teki "Pelikan" gibi öyküler de eklenebilir.


Çizgi Roman'da "Çocuk İhmal ve İstismarı"

"Çocuk İhmal ve İstismarını Önleme Platformu yaklaşık bir yıl önce bir araya gelen o günden bu yana konuyu gündeme taşımak, toplumsallaştı rmak ve konuyla ilgili farkındalık yaratmak için yoğun çalışmalar yapmıştır. Platform yirminin üzerinde STK dan oluşmaktadır. Platforma adliye, sağlık ve polis teşkilatından ve başbakanlıktan gözlemciler katılmaktadır. ÇİKEDAD bu platformun kuruluşuna başından beri katılmış ve katkı yapmıştır. Çalıştayın gerçekleşmesinde de TÇYÖV'le birlikte ev sahipliği yapmanın onur ve mutluluğunu taşımaktadır." açıklamasını yapıyor sayın Doç. Dr. Nejdet Neydim ve devam ediyor:
"Kişilerden daha çok kurumsal kimliklerin öne çıktığı daha doğrusu odaklanılan çalışmanın öne çıkartıldığı bir çalışma yapılmaktadır. Çalıştay da bu çalışmanın bir parçasıdır. 22-23 Şubat 08 tarihlerinde gerçekleşen çalıştaya alanında uzmanlaşmış STKların konuya ilgi duyan ve bilgisi olan iki üyesi davet edilmiş ayrıca bu alanda çalışmaları olan uzmanlar da ayrıca davet edilmiştir. Çalıştaya çocuk ve aile mahkemelerinden yargıç ve savcılar, çocuk hakları alanında çalışan avukatlar, SHÇEK uzmanları, sosyal hizmet görevlileri, mahkeme pedagog ve psikologları, gazeteciler, eğitimciler, sağlık alanından doktorlar ve adli tıp uzmanları v.d. katılmıştır. Adalet, medya, sağlık, sosyal hizmetler ve diğer alanlarda paralel oturumlar yapılmış ve gruplar kendi raporunu oluşturmuştur."
ÇGYD üyesi yazarlarımız Nur İçözü ve Aysel Korkut'un da katıldığı toplantıların çocuklarımız açısından faydalı olacağı inancını ÇROP olarak taşımaktayız.

Çizgi romanda Çocuk İhmal ve İstismarı nasıl ele alınmış kısaca bakalım:

Fumetti'lerden başlamak istedim ama "çok ciddi dünyevi ve toplumsal yararları" kaşıyan öykülere rastlamadım. Daha masalsı, daha aksiyon merkezli, daha gerçeküstü, daha yaralara yüzeysel bakan öykülerle karşılaştım. Ken Parker, Julia ve Nathan Never (ilk 20 sayısı) gibi karakterlerde biraz daha melankolik entelektüel havasıyla bazı konulara değinildiği söylenebilir ancak birebir konumuzu ele alan pek az hikaye var desek yeridir. Julia'da bir-iki "çocukluk sorunları sendromu", Ken Parker'da "sanayi toplumunun işçi çocukları", Nathan Never'da "genç kızlar ve cinsellik" üzerine var birkaç hikaye ama ele almak istediğim konuya yeterince hizmet etmiyorlardı.

Belçika ekolünde ise ülkemizde basılan ve "toplumsal yaraları kaşıma" misyonu üstlenmiş esere rastlamadım (Ülkemizde yayınlanan)

Buna karşın elimde bulunan comicslerde bu çocuklara yönelik şiddet ve suçlarla, cinsel istismarı" ele alan kimi yüzeysel, kimi cesur örneklere rastladım. İşte üç tanesinin özet ve bilgileri:

GREEN LANTERN
"Ghost of Christmas Past"
SAYI 109
Şubat 1999
DC comics

Kimdir bu kahraman?

Basitçe söylenecek olursa dergiye adını veren şey bir güç. Bu güç yeşil bir şua, ışın. Evrenin bir yerlerinde OA adlı gezegende yaşayan minik mavi uzaylılar olağanüstü bir gücü bir ana Lantern'a yüklemişlerdir. Sonra da bu gücün kullanılması için yüzükler üretmişlerdir. İşte bu yüzükler bataryalardan şarj edilince ortaya çıkan şua kullananın hayal gücüne göre şekil alan (silah, top, araba, uzay gemisi...) bir güç olarak açığa çıkar ve kullananın irade gücüne bağlı olarak da etkisini korur. Bu güç uzayın her bölgesinde o bölgenin en iyi, erdemli, başarılı kişisine verilerek bir tür uzay ranger/polis gücü oluşturulmuştur. Bu yüzüğü takan kişi-lere Gren Lantern denmektedir. Serinin kahramanı dünyalı olduğu için diğer uzaylılarla karışmamaktadır ama dünyada bu gücü taşıyan kişiler değişebilmektedir. Bildiğim kadarıyla şu anda bu gücü elinde bulunduran 6 kişi bulunmaktadır.

Öykünün Özeti:

İçeriğiyle konumuza hizmet eden Green Lantern kuşağın dördüncüsü: Kyle Ryner. Ancak işimiz onunla değil, ilk Green Lantern'in kızı Jen Scot'la. Babadan miras güçleri olan Jen Christmas arefesinde alışverişe çıkmıştır. Yıllarca babasının kim olduğunu bilmeden yetimhanelerde yetişmiş olan kızımız şimdilerde çok mutludur çünkü artık babası ve erkek kardeşi yanındadır ve toplum tarafından kabul görmektedir. Yeşildir Jen! :)

Alışveriş günü kardeşiyle alışveriş merkezinde gezerlerken geleneğe uygun bir manzarayla karşılaşırlar: Noel baba standı kurulmuş, çocuklar sıraya girmiş, Noel babanın dizine oturan dilek tutmakta, o sene yaramazlık yapıp yapmadığını anlatmaktadır. Bu etkinliğe yanaştıklarında Jen ani bir sinirle kontrolünü yitirir, gücü açığa çıkar ve Jen Noel babayı kaptığı gibi duvarı delerek gözden uzaklaşır. Bu olay gerçekleşirken tek söylediği "bu sesi tanıyorum, onu durdurmalıyım" olur.

Noel baba yüzüğün oluşturduğu sandalyeye bağlı olarak kendine gelir. Neler olduğunu sorar ve korktuğunu Jen'e bir şey yapmadığını söyler. Oysa bu adam bir çok kıza çok şey yapmış, Jen'e de yapmaya yeltenmiştir. Jen, kızlar yetimhanesindeki günleri anlatmaya başlar. Noel baba olan kişinin daha gençken yetim kızları cinsel olarak istismar ettiğini bildiğini flashbacklerle anlatır. Hatta kızları kucağına oturtmak için adamın o zamanlar da Noel baba olduğunu, Jen'in sakalını yolarak nasıl karşı koyduğunu hatırlatır. O gece adamın sarhoş kafayla onu yatağında sıkıştırışını ama tesadüfen açığa çıkan gücünün onu nasıl kurtardığını anlatır. Geçirdiği en iyi yılbaşı da o yılbaşı olmuştur.

Ve sorar Jen: "Sizin gibileri kim durduracak?"
Yanıt: "Ama sana bir şey yapmadım ki?"
"Peki ya sana benim gibi karşı koyamamış olan kızlara yaptıkların onlara neler oldu?" diye sorar Jen ancak yıllar sonra neyi ispat edebilir ki bu adam ceza alsın diye...?

Jen yüzüğüyle bir bıçak yaratır üzerine yürür korkudan çıldıran adamın veeee ipleri keser. Bıçak ve sandalye ve ipler kaybolur. Jen adamın korkusundan istifade ederek adresini alır, gitmesini söyler.

Adam :"Beni serbest mi bırakıyorsun?"
Jen: "Asla..." der ve uzun uzun adamı tehdit eder. "Bir daha bir çocuğa o gözle bakarsan..." tehdidiyle bitirir.

Adam çaresiz ağlamaya başlar. Jen uçar gider.

Birkaç sayfa sonra onu yine bir yılbaşı gecesi gülümseyerek uyurken görürüz.

SPAWN
SAYI 5
1995 (cilt basım yılı)
IMAGE Comics
Arkabahçe Yayıncılık bu sayıyı bastı Türkçe bulmak mümkün

Kimdir bu Spawn?

Spawn, Image comics'in baş kahramanlarından biridir. Öyküsüne geçmeden önce kısa bir not düşmek doğru olur. Amerikan çizgi roman sansür kurulunun egemenliğine karşı çıkan bir grup yazar-çizer bir araya gelerek sansür kurulunun yasakladığı bir çok kurala karşı çıkmaya karar vererek 1990'ların başında IMAGE comics'i kurarlar. Bana sorarsanız arkalarında diğer büyük yayınevleri vardır çünkü kısa bir süre sonra hepsi sansürü delmeye başlarlar okuyucu kaybetmeden, tepki çekmeden, ama o ayrı bir mevzuu. Evet, yayınevi kurulur ve bu yayınevi kalıplaşmış bazı klişeleri kullandığı gibi büyük yayınevlerinin kabul etmeyeceği fanzin dergileri de basarak bir çok el atılmamış konuyu gündeme taşırlar. Hayaller, , ırkçılık, sapıklık, rock müzik kültürü, alt kültürler v.s. konuları daha geniş okuyucu kitlesine ulaşır. Ancak elbette ırkçılık, istismar, sapıklık ve  gibi konular övülmez. Ama "yok sayılmaları" yerine gündeme taşınarak eleştirirler.

Spawn, Todd Mc Farlane'in Rock müzik-Metal müzik kültürü motifleriyle süslediği kahramanıdır. Afro-amerikalı paralı bir asker ölür ve cehennem şeytanının temsilcisi olarak mistik-olağanüstü güçlerle yeryüzüne döner. Ancak asil bir tiptir ve efendisine başkaldırır. Bu arada hafızasını geri kazanma, eşi ve çocuğuna ulaşma, geçmişiyle yüzleşme, hayattaki yerini belirleme, tanrısal güçlerle ve kötücül güçlerle savaşıp varolmaya devam etme maceraları yaşar.
Dikkatli bakılırsa; ki zaman zaman kapaklarda ve öykülerde bunun izi görülür, İsevi bir yapı üzerine oturtulmuştur Spawn. İsa gibi gettolarda "fareler ülkesinde" yaşar ve itilmiş, hor görülenlerin dostu, koruyucusu, yol göstericisidir. Bazı kapaklarda başında dikenli taçla diz çökmüş çizilir. Sayfalar akarken her sayfada görülen 9:9:8:7 rakamları işte "bilmem kaçıncı kitabın, kaçıncı duasının, kaçıncı ayetinin..." havasını yansıtır. Diğer bir çok şeyi de saymamayım ama kısaca Spawn için "şeytanın Peygamberi" demek mümkün.

İşte bu Spawn ırkçılık, masumiyet, çocukların cinsel istismarı, sapıklık gibi konuları işleyebilmiştir. Bol bol kanın aktığı, vahşi parçalanmalı ölümlerin resmedildiği, cinsel çizimlerin yer aldığı, bazı tabuların kırıldığı ve sansür kuruluna baş kaldıran bir seri olarak Mc Farlane yetişkin dünyasına hitap ederken bazı değerlerin ıska geçilmediğini, bazı konularda hassas davranıldığını bu şekilde göstermektedir. Nitekim Spawn'ın kilise tepelerinde haçlara tutunduğu veya bir çok binada asılı olan amerikan bayraklarına sarınması yine bunlardan ikisidir.

Öykünün özeti:

Billy Kincaid, daha önce öldürdüğü bir kız çocuğunun faili olarak kapatıldığı cezaevinde psikiyatrik tedavi görmüştür. Öykünün başında doktoru ona bazı kuralları da anlatarak yaptığı yanlışlıkları hatırlatır ve "iyileştiğini" söyleyerek artık serbest olduğunu bildirir. Onu yakalamış olan ve serinin gediklisi iki dedektif ise bundan kuşku duymaktadırlar.

Billy dondurma sattığı ve mahalleri dolaştığı kamyonetiyle gezerken bir kız çocuğunu öldürmüş, ceset de buzdolabında bulunmuştur. Şimdi de serbest bırakılmaktadır. "You scream, ı scream, we all scream for ıce cream" şarkısı dudaklarından dökülmektedir sevincinden.

Polisler onun peşini bırakmamaya karar verirken Spawn bir gazeteden 5 yıl önce peşine düşrüğü Billy'yi hatırlar. Tutuklanışını, sonra ortaya çıkardıkları ve Billy'ye ait olduğu anlaşılan onlarca çocuk cesedinin bulunduğu yer, sonra bütün delillerin ortadan yok edilişi... Onu durdurması gerekmektedir.

Bunlar olurken Billy serbest kalmış, kamyonetinin direksiyonuna oturmuş, bir çok çocuğu kaçırmaya başlamıştır bile. Birkaç ara sahneden sonra evine geçiyor öykü. Billy kadın gibi giyinerek süslenmiş, küçük çocuklarla konuşmaktadır ancak karelerde çocuk yoktur. Sonra anlaşılır ki Billy çocukların kestiği parmaklarını tutkalla duvarındaki panoya yapıştırmaktadır.

Spawn bu sahnelerde gelir. İkisi karşı karşıya dururlar. Dedektiflerimiz bir şeylerden şüphelenerek eve girerler kimse yoktur.

Daha sonra dedektif bürosuna girer ve son sayfa:

Billy Kincaid zincirlerle tavandan sarkmaktadır. Ölüdür. Çıplak şişman, yağlı vücuduna dondurma ve çubukları saplanmıştır. Kanlar akmaktadır. Billy'nin üzerinde bir not vardır: "Boys screamed and girls screamed, so I made him scream, scream, scream..."

*

Daha sonra Kincaid geri gelir... O başka bir hikaye tabii ve evet bu öykü birebir cinsel istismarı işlemiyor ama çocuğa karşı işlenen bir tür sapkınlığı ele alışı önemli.

CHILDHOODS END
SAYI 1
IMAGE comics

Öykü ismini Arthur C. Clarke'nin ünlü bilimkurgu romanından almıştır ve bilimkurgu değildir. Hatta fazlasıyla dünyevidir.

Sıradan insanların sıradan hayatlarını konu almıştır. Image'ın sadece 1. sayısını bastığı ve devamının hiç olmadığı bir seridir. Amatör çizer ve yazarların eseridir.



Öykünün Özeti:

Çocuklarını gezmeye çıkarmış olan bir grup kadın parkta banka oturarak sohbet ederken çocukları parkta oyun oynamaktadır. Kum havuzu, kaydırak, salıncaklar doludur. Her çocuk cinsiyetine ve annelerinin kişilik, eğilim ve konulara yaklaşımlarına göre davranışlar göstermektedir. Dedikodular ve sohbetler edilirken çocuklar arası gelişen olaylar ve çocukların davranışları bu anne-çocuk arası ilişkiyi göstermektedir.

Ancak asıl konumuz bu değil. Asıl konu parkın kapısından giren genç hamile kızdır. Kadınlar onu göstererek bir takım fikirler ileri sürerek çocuğun babasının kim olabileceğini konuşurlar. Kız reşit değildir ve bilinen resmiyette evliliği de yoktur. Erkekler ve oğlanlar yakıştırılarak konuşmalar sürer gider.

Son sayfada ancak konuşmalar bittiğinde salıncağa oturmuş olan kızın bileğine zoom yapılır ve bileklerinin kesik içinde olduğu görülür. İntihar etmeye çalışmıştır kız. Nedenini sorgulamaya başladığınız an son kareyi görür okuyucu:

Kızın gözünden çizilmiştir. Battaniye, yatağın ucu, odanın bakılan kısmı, sehpa, sehpanın üzerinde saat (sabahın bilmem kaçını göstermekte), sabahlık giyen bıyıklı yabani bir adam... Ve adam şunu söylemektedir: "Like you said, I am not your father"...

İkinci sayı hiç basılmadı, devamını bilmiyorum ancak "üvey baba" ve tecavüz olgusu ortada gibi duruyor.

"sorunlar üzerlerini örtmekle değil dile getirilerek çözümlenirler" diyor, çocuklarımızı ve masumiyetlerini korumak üzere daha çok eser üretilmesi temennisinde bulunmak istiyorum.

Yazan/Derleyen: Ümit Kireççi

ferzan

    Ümit Abi,öncelikle Vivident reklamı konusunda yerden göğe kadar haklısın...İyi ki gerekeni yapmışsın,çünkü gerçekten çok manasız bir yol izlenmiş anladığım kadarıyla...Hiç gereği yokmuş gerçekten de...
    24 yaşında bir genç olarak,18 yaşında henüz reşit olmuş bir genç kızı bile çocuk olarak görebilen biriyim...İsterse 30 yaşında,yetişkin bir kadın gibi görünsün...Fikrim değişmez...Kaldı ki bir zamanlar özellikle kırsal kesimlerde 13-14 yaşında,biyolojik saati henüz başlamış olan kızların evlendirildiğini biliyoruz...Belki bir kısmımızın nineleri,büyükanneleri bile 15'ine gelmeden ilk çocuklarını kucaklarına almış olabilirler...Benim anneannem buna bir örnek mesela...Eskiden bu böyleydi deyip konuyu geçiştirebilir miyiz,elbette hayır...Yanlış,her koşulda yanlıştır...Alışkanlıklar ve kabul görmüş bir kısım anlayışlar,yanlışı doğruya katar,birbirine girer herşey...13 yaşında bir kız çocuğunun cinselliğini dillendirip göze sokmak,son derece çirkin bulduğum birşey...Ama gerçek hayatta...
    Diziyi izlemiş ama kitabı okumamış biri olarak belirtebilirim ki,dizide 13 yaşındaki sürgün prensesi canlandıran oyuncu 24 yaşında,hafif minyon göstermekle birlikte dizide 13 yaşında olduğuna dair en ufak bir belirtme yer almıyor...Yani mutfaktakiler kitabına uygun hareket etmişler...Şahsen 13 yaşında bir kız ile insan azmanı bir klan liderinin cinselliğini izleseydim,rahatsız olurdum pek çoğunuz gibi...Ama kitapta böyle bir tasvirin yer alması,tüm detayına rağmen beni çok rahatsız etmez...Hayalgücüm,kontrolüm dışında bazı imajları oldukça hafifleterek kafamda canlandırmamı sağlar...Tam anlatamadım,şöyle bir örnek vereyim...Denize gireceksiniz ve suyun çok soğuk olduğunun farkındasınız...Henüz ayağınızı sokmadan,kendinizi alıştırırsınız...Öyle bir alıştırırsınız ki,daha suyla temas etmeden olabilecek en soğuk halini ve temas anındaki irkilmeyi kafanızda yeterince belirginleştirdiğinizi sanarsınız...Ama ayak bileğine kadar bir anda soğuk suya girdiğinizde,kafadaki tüm kurmaca yok olur,ne denli gerçek hayal ederseniz etmiş olun,asıl gerçek olan suyla temas anıdır ve hayalinizde canlandırmış olduğunuz en kötü irkilmeden bile daha fazla ürpertir sizi...İşte ekranda söz konusu cinselliğin canlandırılması soğuk su etkisi yaratabilecekken,ne kadar ustaca anlatılmış olursa olsun kitapta yer alan detaylı tasvir,suya girmeden önceki kurmaca hissinden farksızdır benim için...
    İkinci olarak,anlatılarda beni rahatsız etme potansiyeli olan ve çok sık benzerine rastlamadığımız her türlü uç betimlemeler beni o anlatıdan soğutmaz...Tam tersi,farkını hissettirir...Bilindik ve güvenli bir yoldan gitmediği için eserin anlatıcısına saygı duyarım...Sivri anlatılar,bazen gerçeği gereğinden fazla hissettirip rahatsız olmamıza sebep olurlar ve bu genel kanının aksine,bir uyarı niteliği taşır...Bin nasihatten daha etkilidir...
    Kitapları hakkında epey araştırma yapmaya çalışmış,dizisini defalarca hatim etmiş ve yazarı hakkında da pek çok ayrıntının peşinde bir anlatı tüketicisi olarak,George R.R. Martin'in bu detaylı tasviri sırf iş olsun diye yaptığını düşünmüyorum...(sonrası spoiler içerebilir,dolayısıyla sonraki paragrafa geçmenizi rica ederim,henüz okuyup izlemediyseniz eğer)... Sürgün edilmiş,karaktersiz abisi tarafından taç ve güç hırsı uğruna izbandut tabirine uyacak vahşi bir klan liderine peşkeş çekilmiş ergenlik çağında ürkek ve hassas bir kızın,zamanla nasıl gerçek bir kadın ve kraliçe gibi davranmayı öğrendiği,başlarda çok korktuğu vahşi kocasının aslında göründüğü gibi olmadığı,birbirilerine gerçekten aşık olup sahiplenmeleriyle gelişen ve yavaş yavaş kızın,koca adamı etkisi altına almaya başlamasını anlatan bir süreç olduğunu düşünüyorum ve henüz okumamış olduğum o detaylı tasvirin,zavallı kızın masumiyet,teslimiyet,şaşkınlık ve yeni keşfedilmekte olan cinsellik kavramları eşliğinde bocalamasını ziyadesiyle ifade edebildiğini sanıyorum...
    Dediğim gibi,kitabı okumadım...Şu an elimde emanet olarak İngilizce basımı mevcut ve inceleyeceğim...Yine de fikrimin değişeceğini sanmıyorum...Bazı detaylar,ne kadar rahatsızlık verirse versin,iyi bir anlatıda eklem görevi görebilir...Ya da biz öyle anlarız veya anlamak istemeyiz...Bunu edebi bir anlatıda salt çocuk istismarı olarak kabul etmem,daha çok yanlışlarla dolu bir gerçek yansımasının yüzümüze vurulması olarak algılarım...Daha önce okurken tüylerimi diken diken etmiş olan,Cengiz Tuncer'in Kerkenez isimli eski bir romanında benzer bir tasvirin,çok daha acımasız ve kabul edilemez bir şekilde yer aldığını gördüğümde de aynı düşüncedeydim...Bu kez kız 13 yaşında bile değildi çünkü...
    Sanat,edebiyat ya da her ikisini de barındıran anlatılar,bazen sabrımızı deneyerek alışkın olmadığımız yollardan gerçekliği ve yanlışları yüzümüze çarparlar...Araya,pek de bilmek istemeyeceğimiz detayları sıkıştırarak bunu yaparlar...Ümit Abi'nin de sanat ve edebiyat emekçisi olduğunu,dahası bir baba olduğunu biliyorum...Çocuklara yönelik yaptığı çalışmaları,ısrarla yürüttüğü etkinlikleri ve engin çabayı internetten takip ediyorum...Bu konudaki hassasiyetine ve görüşüne son derece saygı duyuyorum...Çünkü bende birkaç aydır da olsa tamamen çocuklara yönelik bir alanda emek vermeye,birşeyler öğrenmeye,kendimi geliştirmeye ve hayatımı kazanmaya çalışıyorum...Evet,çocuk istismarı iğrenç birşey...Ama bu anlatıda amacın bu olmadığını düşünüyorum ve haklı bir hassasiyetin tetiklemesiyle de olsa,bu anlatıda yer alan fazlasıyla detaylı bir tasvir için meydan okunmaması gerektiğine inanıyorum...Yanlış olan,yanlış olduğuna inanılan ya da yanlış olarak algılanan bir durumu ortadan kaldırmak için başka bir yanlışın yapılmaması gerektiğini savunuyorum...Salt istismar amaçlı olmadığına,verilmek istenen ayrı birşeyin farklı bir yolla anlatıldığını düşünerek,durumun o kadar vahim olmadığını sanıyorum...Sırf bu yüzden gözden çıkarılacak tek bir paragrafın,noktanın,virgülün,beni tamamen tutumdan soğutacağını ve bu kez duruma kendince cephe alması gereken tarafın ben olacağımı biliyorum...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

emre ozdamarlar

Game of Thrones dunyasi 2011 Turkiye Istanbul Valiligi sinirlari icerisinde gecmiyor, hayali bir dunyada, ejderhalarin yasadigi, coluk cocugun hayata daha erken basladigi bir dunyada geciyor. Adet görmeye baslayan bir kiz cocugunun evlendirilmeye cocuk yapmaya uygun göruldugu bir dunya olarak sunuluyor (Kralice ve Sanya arasinda gecen konusma), bu dunya yaratilirken de Ortacag Ingiltere'si örnek alinmis, 6 yasinda evlendirilen "prenses"lerin oldugu bir tarihi var bu ulkenin.

Simdi tum bunlari kabul edecegiz, hikayenin akisi icin, taht kavgasi icin 13 yasinda cocugun evlendirilmesini kabul edecegiz (ki aslina bakilirsa Eddard Stark da Kral Robert ile yaptigi bir konusmada bu haberi alinca "o daha cocuk" der) ama is cinsel detaylara gelince "ne geregi var?" diyecegiz. Yani kafamiz hikaye icin 13 yasinda kizin evlenmesini kabul ediyor ama Khal Drogo evlendigi Daenerys'in meme ucuna dokununca kitap kisaltilsin diyecegiz. Detay vermezken prngrafi olmuyor, meme, bacak arasi denilince prngrafi oluyor bir anda tehlike doguyor? Ben bu yaklasimi yanlis buluyorum.

Yani bu adam 1000 sayfalik kitabi cocuk istismarini kaniksatmak icin mi yazdi, tum amac bu mu? 50 tane karakterin oldugu 1000 sayfalik romani indirgemek, ve yargilamak bu kadar mi basit?

Turkiye'de insanlar edebiyat eserlerini okuyarak mi cocuk istismarini kaniksayip sacma sapan isler yapiyorlar? Köylerde cocuklar Lolita okunduktan sonra mi evlendiriliyor? Zaten dogruyu yanlisi bilen, egitimli bir insan icinde gereksiz(?) cinsel detay iceren bir kitap okudugu icin bir anda sapitacak mi?

Sansurun amaci (veya bahaneleri) her zaman aynidir. Toplumu korumak, ve sansur edilen eserin icerdigi fikirlerin yayilmasini (yani toplumca kaniksanmasini) engellemek.

Ben de tum bu sansurcu zihniyete diyorum ki, benim korunmaya ihtiyacim yok, devletin benim neyi okuyup izleyecegime karismasina gerek yok. Ben özgur dusuncemle neyin benim icin faydali neyin benim icin yanlis olduguna karar verebilirim. Devlet benim icin cinsel detayin gerekli mi gereksiz mi olmasina karar veremesin.

Henuz cocugum yok, ama olursa da onun kötu aliskanliklardan, kötu huylardan uzak durmasi, korunmasi devletin görevi degildir, benim görevimdir, onu en iyi yetistirmek ve korumak benim görevimdir, bir baskasinin degil. Bu sorumlulugu bir baskasina (devlete) yukledigim anda tembellik yapmis olacagima inaniyorum.

alan ford

 Bu konu daha çok su götürür. Benimde söyleyeceklerim var deyip topa girişeyim

Alıntı yapılan: ümitkr - 12 Temmuz, 2011, 20:33:43
Çocuk ve Prngrafi yan yana gelemez güzel arkadaşlarım!

  Sevgili Ümit buna kimse karşı değil zaten. Evet çocukla prngrafi yan yana gelmez. Ve evet çocuk istismarı dünyanın her yerinde ciddi cezaları olan, ve genelde cezaevinden sağ çıkamadığınız , ciddi bir suç. O yüzden bir eseri ve dolayısıyla yazarını bunla suçlamadan önce iki değil on iki kere düşünmekte fayda var. Temelde yazdıklarına bir-  iki noktada itirazım var. Dilimin döndüğünce anlatayım.

  1-  Şimdi çevirmen ya da yayınevi kafasına göre bu sahnelerde  sapkınlık diz boyu , zaten kitabın edebi bütünlüğüne de bir katkısı yok deyip kesmeye başlarlarsa vay halimize. Biliyorum mevzu çocuk istismarı , başka herhangi bir şey değil ama yine de bunun varacağı yer burası. yayınevi eğer gerçekten bunun çocuk istismarı olduğunu düşünüyorsa yayınlamasın zaten seriyi, niye yayınlıyor.  Daha mayıs ayında başbakanlığa bağlı fuzuli bir kurum , Chuck Pallaniuk ve William Borrougs gibi şahsına münhasır iki edebiyatçıyı tam da bu gerekçelerle yasaklayıverdi güzel ülkemde. Pornografik satırların edebiyatla bir ilgisi yokmuş diyerekten. Karar veren kim. Edebiyatçılardan oluşmayan bir kurul. Eskaza böyle bir kurulda yer alsam ve Bukowski elime düşse yasaklıyıverirdim alimallah ( hazzetmem kendilerinden :) )

2-
Alıntı Yapmetinle ilişksi olmayan ve işlevi "sıfır" olan fetişist düzeydeki olası sapkınlığına karşı çıkıyorum.

  Toplamda 7 ciltte bitecek henüz tamamlanmış bir kitabın ilk cildinden bahsediyoruz. Suçlama, şakaya gelmeyecek bir konu : çocuk istismarı. Böyle bir yargıya varabilmek için öncelikle seriyi bitirmek lazım gibi sanki. Biraz aceleci verilmiş bir karar. En azından suçlamanın ağırlığı düşünüldüğünde.

3-
Alıntı YapYetişkin insanların bilinçli seçimi ve cinselliği ile çocuğa dayatılacak olan arasında fark vardır ve bir yazarın kanıksatıcı, normal saydırıcı, "e ne var bundalaştırıcı" anlatımı ciddi bir tehlikeyi de beraberinde getirir.

Yanlış anladıysam affola. Ama bu cümleden ben bu eseri okuyan çocukların sübyancılığı normal bir şey olarak görebileceklerini anlıyorum. Evet ama bu eser çocuklar için değil zaten. Fantastik edebiyatın ve çizgi romanın genel algısı bu yönde olabilir ama yayınevi bu yönde uyarısını başta yapmış zaten yetişkinler için diye. ( onca yanlışın içinde yaptığı nadir doğrulardan biri bu)  Ha bu kitabı okuyup  etkilenecek yetişkinler varsa zaten problemlilerdir inan. Bu kitap olmasa sokaktaki çocuk etkileyecektir onu. Bu konuda yazarı suçlamaya gerek yok diye düşünüyorum.

4-
Alıntı YapBuna uyarlama dediğimiz gibi çeviri sırasında da uyarlama yapılabildiği bir gerçek. Ülke koşullarına ve prensiplere göre davranmak gerekebilir.

Evet bunun örnekleri çok ülkemizde. İlk bilim kurgu serisi olan Çağlayan Yeni Dünyalarda serisinde ,bir rivayete göre    A. İkinci mahlasını kullanan Kemal Tahir, kitapları çevirirken bilimsel kısımları sıkıcı bulup atmış , maceralara biraz ekleme yapmış, erotik sahneleri uzatmış ve ortaya bambaşka kitaplar çıkarmış. Kötü mü: kesinlikle değil , gerçekten çok eğlenceliler ama asıllarıyla alakaları yok. Hadi o ellilerde olmuş , emekleme yıllarımız deyip geçelim. Çok değil dah 10 yıl önce Altın Kitaplar Agahta seilerinden Roger Ackyord Cinayetin'de ki mah jong oyununu tam da bu gerekçeyle okeye uyarlayıvermişti. Bizim buralarda bilmezler bu oyunu diyerekten. Bu ülke koşullarının gelip dayanacağı yer burası işte. Çevirmenlerin bir lafı var tüm kadınlardan özür dileyerek yazayım buraya: "kadın gibidir çeviri: güzeli sadık olmaz, sadığı güzel " Tamam çeviri uyarlama, başka bir dilde tekrar yazmadır biraz ama bu ülkenin koşullarına değil , diline uyarlamadır sadece. Çevirmene uygun görmediği yerleri kesip atma hakkı vermez.

Selamlar   
Doğa
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

ümitkr

:)

Stephen Spielberg muhteşem Jaws filmi için "Çocuğum izledi korktu, bir daha böyle film çekmeyeceğim" demişti bir vakit. Prof. Arif Verimli de "Eskiden Heidi vardı çocuklar usluydu şimdi Terminatör çekiyorlar çocuklar bozuluyor" buyurmuş bir yerlerde...

Ne çocuğumu bahane edeceğim bir sonuca ulaşmak için ne de Prof gibi çok bilmişliğin arkasına sığınıp yukarıdaki gibi hödükçe bir "son sözü ben söylerim" havasına. Olay prensiplerle ilgilidir. Savaş ancak başımıza gelince nefret edilir bir şey değildir ve trafik kazasını sadece salaklar yapmaz başımıza her an gelebilir. Bir şeye ya karşısınızdır önlem alırısınız ya değilsinizdir ve özgürlükleri savunurken kırmızı ince çizgisiz ilerlemek son derece tehlikelidir söylediğim bu.

Alan Ford maddeler sıraladığı için kısaca görüşlerimi açmam gerekebilir sadece:

1 - Yayınevi "çocuk istismarını gördüğü halde yayınlayabilir"!

Bu ciddi ve dikkate değer bir noktadır. Ya farkında değildir (editörleri öyle ulvi adamlar olarak görmeyin lütfen. Yayınevleri hemen her ay okuldan yeni mezun editör değiştiriyorlar. Üç-beş eleman sabit, yayınevi sabit gerisi değişken olabiliyor çoğunlukla. Editör de bu işlerden ne anlarsa artık şeklinde yürüyebiliyor işler). Ya da farkındadır ama değilmiş gibi yapabilir. Mesela TİMAŞ Yayınlarından çıkan başta Don Kişot olmak üzere bir çok klasik eserin kahramanı müslüman olmak isiyordur bilmem hiç okudunuz mu? Orjinal eserde yoktur ama türkçelerinin bu versiyonlarında vardır. Bunun gibi onlarca farklı örnek sayabilirim. Özellikle kitap tanıtımı yaptığım dönemler elime ulaşan eserleri okusanız aklınız şaşar. Birileri yazmış, birileri de basmış! Yazar ve ciddi yayınevleri...! Gönül ister ki gözümüzde canlandırdığımız noktada olsun hepsi... Değiller!

2 - Kitap 7 cilt sürecek... Açıkçası kocası öldüğü için bu kızın bir daha sevişip sevişmeyeceğini bilmiyorum. Ancak bu kitapta hayli ayrıntılı sevişti arkadaşlar. Bir kez veya çok kez... Başkaları iki cümlecikle sevişirken bu kız her defasında bir-iki sayfa detaylı sevişti...!

Bununla birlikte... Bahsettiğimiz eser çok satan, ödül almış, fantastik dizilerden biri. Bu türü çok sevmekle birlikte "sanat eseri" tanımlamasına girmesi noktasında çekincem var. Drizzt gibi, Ejderha Mızrağı gibi ve onlarcası gibi belirli bir şablona oturtulmuş sıradandan biraz farklı bir eser dizisi hepsi bu. Bu bakımdan "büyük yazarının" olağanüstü sanatçılığı olduğuna inanmıyorum. Çevirisi kötü de olsa okuduğum cilt sıradanı aşıyor değildi. Bu bakımdan yazarın neler anlatmak isteyebileceği hakkında derin düşünceler içine girebileceğimden emin değilim. Dizinin devamında belki hoş atraksiyonlar olabilir ama ortaya dehasal bir sanat eseri çıkmasını beklemiyorum.

Hele üzerine konuştuğumuz arazı sayarsak hiç ummuyorum desem yeridir. Yine de keyif alır mıyım alırım... Ama hepsi bu olur. Hani, "yazar, sanatçı, özgürlük..."... Büyük laflar bunlar ve adı geçen eserin sahibi hepi topu ilk defa roman yazmış bildiğim kadarıyla.

3 - "Kanıksama" derken çocuğu kast etmedim. "Benim cici silahım" belgeseli gibi bir olay bahsettiğim. Herkesin silahı var ve "eee ne olmuş yani"ci anlayışın egemen olmasıyla ortaya çıkacak vurdumduymazlığı anlatmaya çabaladım. Bu bir süre sonra "bütün Bursalılar toptur" gibi bir yere götürür insanı. "Bütün İsrailliler aşağılık", "Bütün müslümanlar terörist", "türkler fesle gezerler"... Bir süre sonra yanlışa olan aşinalık doğru gibi gelmeye başlar. Sonra ne kadar anlatırsanız anlatın doğrusunu, doğrusu budur o insanlar için. Geçen Camelot dizisinde vardı: Köyün ileri geleni evlenen kızlarla ilk ilişkiye girermiş bir baba karşı çıkıp adamı öldürmüş. Köylüler babayı idam etmeye kalkıyorlardı geleneği bozdu diye. Kral Arthur hadi len sapıklar deyince kılıca sarılıyordu ahali. Kanıksama böyle bir şey. Hastalıklıları geçtim, asıl tehlike normal olanın kanıksamasıdır zaten, sorgulamayanın.

4 - Sansürsüz ve ahmakça olan çeviri ve uyarlamaları demiyorum ben. Onlar başka. Belki buna en iyi örnek "İlk Yenilmez" adaptasyonu. İntikamcıyı türk halkı bilmez diye değiştirmişler ben de filme gitmeyeceğim tepki koyup. Bunlar çok ve tartışılır. Ancak bahsettiğimiz konu hassas bir konudur ve satış amaçlı, esere sadık kalma kaygılı, yazara saygı v.s. arkasına sığınılmayacak bir sorundur!

Ferzan çok güzel anlatmış. Bu tarz bir kaç sayfa okuyarak sokaklara çocuk aramaya çıkmayacağı kesin bilinçli bir okurun. Burada sorun herkes bilinçli mi ve gerçekten o anlatıların metne yararı var mı kısımlarıdır.

Metinde "küçük bir kızın kadınlığa geçişi ve cinsellikle tanıştıkça aşık oluşu ve kocasına bağlanışı anlatılıyor".

Gördüğünüz gibi ben de yazarla aynı şeyi söyledim ve eminim bu şekilde yazılsaydı herkes bir erkek organına neler yaptığını, neler hissettiğini, neyi ne kadar aldığını, acısı, tatlısı gibi ayrıntıları okumadan da anlardı işin özünü. Başkahraman karısına özlemle sarılıp sevişmeye giderken biz neler yapacaklarını ve nasıl hasret gidereceklerini anlıyorsak detaysız eminim diğeri de anlaşılırdı. Nüans çok önemli diye düşünüyorum.

Emre... Düşüneceğim Emre bu yaz bol bol. Söz. Neden 13 yaşındaki bir kızın evlendirilmesine karşı çıkmıyorum da detaylı sevişme sahnelerinin yazılmasına takılıyorum düşüneceğim. Hatta neden bahaneler bulup sansürcülüğe doğru gittiğimi de sorgulayacağım. Hatta 10 gün sonra Bodrum'a gidiyorum bu hızla orada neleri düzeltebileceğime de bakacağım. Mayo şekli, şort uzunluğu, haremlik selamlık kumsallar, denize giyinik giren çocuklar... Neler yapabilirim o memleketi düzeltmek için bahanelere sarılıp uzun uzun düşüneceğim... Söz.
Eğleniyorum alınma.  ;D İyi niyetle yanlış noktadasın ve bunun çocuk sahibi olmayla ilgisi yok. Ya bazı kırmızı çizgilerin vardır veya sonradan olur olay bu.

Hay... İyi ki kısa kesmek istedim  ;) 

rumar80

    Yazımı yazarken ne kitabı  okuduğumu ne de diziyi izlediğimi (şimdilik) söyleyerek başlamak istiyorum.
    Sanırım bu konuda yazılan yazılarda sansür ile duyarlılık çizgisi karıştırılmış durumda.
    Ülkemiz birçok ülkede olduğu gibi çocuk istismarının bolca olduğu ülkelerden biridir ve bu maalesef sevgili Ümit'in de bahsettiği gibi kanıksanmış görülmektedir. Mesele sadece çocuğa şiddet uygulanması ya da küçük kızların erken evlendirilmesi değildir. Bu çocuklarımız cinsel tacize de (evlenmeden) hem de sadece yabancılar değil akrabaları tarafından da uğramaktadır ve bunun birçok örneği vardır. Hele akrabaları tarafından yapılan taciz mutlaka diğer bireyler tarafından da bilinmekte ve göz ardı edilmektedir.
    2005 yılında iç hastalıkları uzmanı olarak Amasya'da çalışırken eşime 14 yaşında (yaşını yanlış hatırlıyor olabilirim ama ASLA reşit değildi) bir kız annesi tarafından karnı ağrıyor diye getiriliyor. Eşim durumdan şüphelenince yapılan ultrasonda kızın hamile olduğu ortaya çıkıyor. Bunu yapan da "sık sık" ziyaretlerine gelen dayısı ve kızın annesi de durumun farkında!!!!!
    Böyle bir örneği yazmamdaki amaç olayın vehametini göstermek. Bu nedenle bu konularda birşeyler yapmak şart! ABD'nde yayınlanan Law & order: special victims unit dizisi tamamen çocuk istismarı ve cinsel suçlar üzerine ağırlık veren bir dizi. Bu olay her yerde var ve insanın (bunlara insan denirse) olacağı her yerde de olacak.
    Bir kadına tecavüz edildiği için, ya da detaylı bir sevişme sahnesi tasvir edildiği için bir insanın bu noktaya gideceğine ben de inanmıyorum, ama bazı sınırlarda gezerken de daha dikkatli olunması gerektiğine inanıyorum. Mayınlı arazide ilerlemek gerçekten dikkat ister.
    Bir eser hakkında düşüncelerimizi paylaşırken büyük resmin ne verdiğine de dikkat etmemiz gerekiyor. Amaç ne, anlatılan amaca ne kadar hizmet ediyor? Beğenmek ya da beğenmemek, tepki göstermek ya da göstermemek elimizde. Ayrıca arkadaşlarımıza neden beğenmediğimizi açıklayıp negatif "itki" oluşturmak ta bizim elimizde. Bu da asla sansür olarak algılanmamalı.
    Sansür denen kavram bizi "big brother'ın" bizim için karar verdiği dünyaya biraz daha yaklaştırır. Gücü elinde tutanların her kim olursa olsun beğenmedikleri şeyi yasaklamaya çalışmaları kabul edilebilir bir nokta değildir, ama bireylerin gösterdikleri tepkileri de "sansürcü" diye kesip atmak ta o kadar kabul edilemez. Birbirimize ve fikirlerimize saygı göstermezsek birlikte ASLA barış içinde yaşayamayız. Toplum olarak ta bu barışa GERÇEKTEN  ihtiyacımız var.
    Sevgiler
   

sefik

Herkes kendince fikirlerini yazmis,ben cok kisa birsey yazmak istedim.
Hickimse benim ne okuyup ne okuyamayacagima,ne izleyip ne izleyemeyecegime karar veremez.Bunun yapilmasinin sansurden baska hicbir adi yoktur, olamaz.

emre ozdamarlar

"Bu bakımdan "büyük yazarının" olağanüstü sanatçılığı olduğuna inanmıyorum. "

Kisisel görusundur bu Umit Abi, bir baskasina göre de bu yazar belki buyuk sanatcidir. Sana göre yeterince buyuk olmayisi eserlerine mudahale hakkini hala bize vermez. James Joyce'un Ulyyses'i de yillarca Amerika'da yasakliydi pornografik bulundugu icin. Birileri yazarinin yeterince buyuk olmadigina karar verip yasaklamisti, bugun James Joyce edebiyat tarihinin en önemli isimlerinden.

"adı geçen eserin sahibi hepi topu ilk defa roman yazmış bildiğim kadarıyla. "

1977'de ilk romanini yayinlamis, Game of Thrones ise 1996'da yazilmis. Arada gecen 19 senede yazar George R.R. Martin pek cok Hugo, Locus ödulunu baska romanlariyla kazanmis.

"o anlatıların metne yararı var mı kısımlarıdır. "
Kimisine göre yoktur, kimisine göre yarari vardir bu kisimlarin. Ben okudugum kisimlari begendim, gidip de ortaokul önune pamuk helva tezgahi acmadim :) Dolayisiyla yine herhangi birisi "bana göre bu kisim gereksizdir, tehlikelidir, eserden atilmalidir" diyerek benim okuma hakkima, özgurlugume mudahalede bulunmamalidir. 


"İyi niyetle yanlış noktadasın"
Ayni seyi senin icin dusunuyorum dersem surpriz olmaz heralde :)

"Ya bazı kırmızı çizgilerin vardır veya sonradan olur olay bu."
Kirmizi cizgim var ve bu cizgim hic bir sanat eserine (önemli veya önemsiz) sansur yapilamaz da duruyor. Sanatci (buyuk veya kucuk) her turlu özgurluge sahiptir. Sanatta tabu olamaz, sanat belli kaliplar icerisinde, toplumun beklentisine göre yapilamaz. Sabahlara kadar tartissak da bu konuda fikrim degismez.

Daha da diyecegim yok bu konuda, kafa sisirdigim icin özur diler, herkese sevgilerimi, saygilarimi sunarim :)