Çağlar Boyu Amerikan Çizgi Romanı

Başlatan hennessy, 14 Mayıs, 2011, 08:40:15

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

hennessy



Gazetelerdeki çizgi bantlardan "komik kitap"lara, Altın Çağ'dan korku çizgi romanlarına ve Gümüş Çağ'dan günümüze, Amerikan çizgi romanının tarihi...


Bizim için "çizgi roman", işaret ettiği şeyi her zaman bire bir karşılamasa da pek muğlak olmayan, nispeten iyi tanımlayabildiğimiz bir kelime. Ve mecra. Amerikalılar için öyle değil. Yirminci yüzyılın ilk yarısında Amerikalılar karikatürleri, komik çizgi bantları, öykü anlatan seri çizgi bantları ve nihayetinde bizim "çizgi roman" dediğimiz mecrayı tek bir kelimeyle ifade edivermişler: "comics" (bildiğiniz "komik" kelimesinden geliyor). Ve bu durum, Amerika'da hakiki çizgi romanın kaderini belirlemiş. Öte yandan, Amerikan çizgi romanının köklerine göz gezdirdiğinizde, biraz esefle de olsa, bunun neden böyle olduğunu gayet iyi anlayabiliyorsunuz.

Amerika'da 20. yüzyılın başında popülerleşen çizgi bantların (atası, 1896'da başlayan ve gazetelerin ilk tanınmış çizgi karakteri haline gelen "The Yellow Kid" olarak kabul ediliyor) genel olarak "comics" adını , almasının sebebi, epeyce bir süre bu bantlara mizahın hakim olmasıydı. İlk 30 yılda çizgi bantların neredeyse tamamı, önceki günkü konuyla ilişkisi olmayan, her gün kendi başına ayrı bir şey anlatan bantlardı. Sonraları, Buhran'ın kasıp kavurduğu 30'lu yıllar Amerika'sında, adını basıldığı ucuz kağıttan alan "pulp" öykü dergilerinde, sinemada ve radyoda yaygın olarak kullanılan seri kurmaca mantığına uygun olarak bir serüvenin bir güne sığmadığı, uzun süre devam eden macera öyküleri, suç öyküleri, hatta fantastik öyküler anlatan çizgi bantlar giderek yaygınlaştı. 1929'da gazetelerde yerini alan Buck Rogers'ın öncülük ettiği bu yönelim, Baytekin ya da sadece Gordon dediğimiz feza fatihi "Flash Gordon" ve her türlü deforme yüzlü suçluyla uğraşan ünlü dedektif "Dick Tracy" gibi ünlü çizgi karakterlerle devam etti. Lee Falk'un yarattığı ve bizde çok iyi tanınan Kızılmaske ("The Phantom") ve Mandrake ("Mandrake the Magician") de 30'ların gazete bandı karakterlerindendi.

SERİ KURMACA İTTİFAKI
Serüvene aç bu yeni çizgi bantlar, "pulp" dergilerin, seri filmlerin ve "soap opera" denen "arkası yarın" radyo programlarının doğal müttefikiydi. Dört mecra arasında çok üretken bir etkileşim başlamıştı. Birçok ürün bu mecraların birkaçını birden dolaşıyordu. Örneğin "Flash Gordon" çizgi bantlarda hayatına başlamış, sonra hemen radyoda, "pulp" dergilerde ve sinemada boy göstermişti (Bu arada 1936 tarihli Flash Gordon tahminlere 350 bin dolar civarında tahmin edilen bütçesiyle en pahalı seri yapım kabul edilir). Kariyerine "pulp" kahraman olarak başlayan Doc Savage ise önce radyoya, sonra çizgi romana uyarlanmıştı (sinemaya ise ancak 1975'te uğrayabildi). Serüvenine radyoda başladıktan sonra hemen hemen var olan her mecraya sıçramış olan "The Shadow" da özellikle 30'lu ve 40'lı yıllarda bu seri öykü sinerjisinin çıkardığı kahramanlara çok iyi bir örnek oluşturuyordu.

"KOMİK KİTAP"IN DOĞUŞU
Amerika'da çizgi roman, gazetelerdeki çizgi bantların öz be öz çocuğu. Doğrudan onların eseri. Çünkü mecra ilk başta bu çizgi bantların katlanıp çeyrek gazete boyunda bir ek oluşturabileceği bir format altında toplanması; sonra da aynı anda birçok gazetede yayınlanan bazı bantların dergi biçiminde biraraya getirilerek yeniden basılmasıyla doğdu. Gazetelerdeki bu çizgi bantlara "comics" dendiği için, bu bantların derlendiği dergilere de "comic book" (hatta bazen "funny book") dendi. Yani komik kitap. Bu isim, insanların mecraya bakışını da, beklentileri de belirledi, hâlâ da belirlemeye devam ediyor. Başlarda sadece daha önce gazetelerde yayınlanmış çizgi bantlara yer veren "komik kitap"larda, sonra sonra özgün işler de yayınlanmaya başladı. Ama yeni yeni oluşmaya başlayan bu "comic book" mecrasını ateşleyen asıl olayın gerçekleşmesi için 1938'e kadar beklenmesi gerekti.

VE SÜPERMEN...

1938 Haziran'mda, Action Comics'in birinci sayısı gazete bayilerinde (o dönem "comics"in standart satış noktası) görünmesiyle, her şey değişti. Mavi taytlı (ve nedense taytının üstüne kırmızı bir don giymiş gibi görünen), kırmızı çizmeli ve kırmızı pelerinli bir adam, koca bir arabayı kafasının üstüne kaldırmış, bir kayaya çarpıyordu. Biz artık her nevi "süper"i kanıksamış durumdayız, ama 1938'de o kapağı görenler, mitolojik boyutlarda bir güç gösterisi sunan bu kostümlü adamdan epey etkilenmiş olmalı. Jerry Siegel ve Joe Shuster, 1933'te yarattıkları bu karakteri defalarca gazetelere çizgi bant olarak satmaya çalışmışlar, ama hiçbir inanılırlığı bulunmayan böyle bir kahramanın çizgi bandım almayı kimse istememişti. Bunun bir sonucu olarak da Süpermen ("Super-man"), gazete bantları yerine "comic book" formatında, yani bizim deyişimizle çizgi roman mecrasında doğdu. Ve hemen bu mecranın tartışmasız liderliğini üstlendi. Bir yıl sonra Süpermen kendi adım taşıyan bir çizgi romana geçmişti. Süper kahraman furyası başlamıştı artık. Bununla birlikte, Altın Çağ da.

ALTIN ÇAĞ
Amerikan çizgi romanının tarihinde iki tane adı kesin olarak konmuş dönem var. Bunlardan ilki, Süpermen'in ortaya çıkışıyla başlayan ve kimine göre 1945'e, yani ikinci Dünya Savaşı'nın bitimine dek, kimine göreyse 50'lerin ortasına kadar süren ve mecraya ilginin doruğunu oluşturan Altın Çağ (1943'te Amerika'da ayda toplam 25 milyon çizgi roman satılıyordu!). Bob Kane adındaki genç çizer Süpermen'in başarısını görünce, birkaç sene önce kafasında kurmaya başladığı kostümlü kahramana yeniden odaklanıyor ve böylece, ilk olarak 1939 Mayıs'ında Detective Comics'in 17. sayısında görünen Batman doğuyordu. Önceleri "The Bat-Man" olarak anılan bu karakter, bir sene sonra hem Süpermen gibi kendi çizgi romanına sahip oldu, hem de şimdiki "Batman" adım aldı. Süpermen'in aksine süper güçlere sahip olmayan ve intikam gibi tehlikeli bir motivasyonla hareket eden bu kahramanın da çabucak popüler olmasıyla, çizgi romanlarda mantar gibi süper kahraman bitmeye başlamıştı.

YÜZBAŞI VE DİĞERLERİ
Marvel, ya da o zamanki adıyla Atlas Comics, 30'ların sonlarında ilk Human Torch karakterini (Johnny Storm değil) ve Atlantis'li sualtı insanı Namor'u yaratmıştı. Daha sonra, 4O'lı yılların başında ve bu defa Timely Comics adıyla, Joe Simon ve sonraları "Kral" lakabına layık görülecek olan Jack Kirby'nin yarattığı Captain America'yı (Yüzbaşı Amerika) çıkaracaktı. Üstelik, deneme süresi olmaksızın, doğrudan kendi adım taşıyan bir çizgi romanla. İnsanüstü kuvvete, Amerikan bayrağının renklerini taşıyan bir kostüme ve kalkana sahip olan Yüzbaşı Amerika, katıksız bir milliyetçi, azgın bir vatansever ve elbette Nazilerin korkulu düşmanıydı.

üzbaşı ile aynı yıl, mecranın ilk kadın kahramanı olmasa da ilk dönemin en ünlü süper-kadını olan, Wonder Woman (Harika Kadın) da çizgi romanlarda boy gösterdi. DC Comics'in eğitim danışmanı William Moulton Marston, "Süpermen'in gücüne ve iyi ve güzel bir kadının bütün cazibesine sahip bir kadın karakter" ortaya çıkarma amacıyla yaratmıştı bu kementli, görünmez uçaklı, bileklikleriyle kurşunlan savuşturabilen Amazon'u. O sırada DC'deki süper kahraman sayısı daha da artmış, yeşil bir güç yüzüğü sayesinde inanılmaz şeyler yapabilen Green Lantern (Yeşil Fener) ve dünyanın en hızlı adamı olan Flash (Kırmızı Şimşek) gibi karakterler, Justice Society of America ya da kısaca JSA (Amerika Adalet Cemiyeti) adlı bir grupta bir araya gelmişlerdi. Bu, günümüzün X-Men'inin de aralarında bulunduğu süper kahraman gruplarının ilk örneğiydi. (Bu arada çok güçlü bir süper kahraman olmasına karşın Harika Kadın'ın 40'lı yılların ayrımcı atmosferinde bu gruptaki faaliyetine sekreter olarak başladığını da belirtelim.)

WİLL EİSNER VE SİNEMASAL ETKİLER
O esnada gazete kulvarında, dünya çizgi anlatım tarihini ciddi şekilde etkileyecek başka bir süreç başlıyordu. İlk günlerinden itibaren gerek çizer gerekse yayıncı kimliğiyle çizgi roman sektörünün içinde yer almış olan Will Eisner, 1940'ta "The Spirit" (Ruh) adlı karakterini çizmeye başlamıştı. Pazar günleri tamamen çizgi serilere ayrılmış olan 16 sayfalık bir eke adını veren Spirit, öldü sanıldıktan sonra geri dönen ve suçlulara karşı savaşan maskeli bir kahramandı. Her hafta 7-8 sayfalık alanda başka bir maceranın anlatıldığı karanlık şehir polisiyesi "The Spirit", karakter ağırlıklı, ama karakterden bile çok atmosferin ön plana çıktığı yepyeni bir çizgi anlayışını temsil ediyordu - tıpkı tam da o sıralar Hollywood'da altın çağını yaşamakta olan kara film gibi.

Şiddeti resmetmekten çekinmeyen bu "noir" gazete bantı, adet olduğu üzere çocukları değil, doğrudan yetişkinleri hedefleyen bir çalışmaydı. Eisner bu yeni mecranın sunduğu olanakları araştırmaya kararlıydı ve özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan döndükten sonra yaptığı deneylerle çizgi romanda anlatımın önünde yeni ufuklar açtı. Eisner çizgi romanın Orson Welles'i (ikisi aynı dönemin yaratıcıları), The Spirit ise çizgi romanın "Yurttaş Kane"i oldu demek hiç abartılı olmaz. Orson Welles'in kendisinden Hitchcock'a ve kara filmlere varıncaya kadar dönemin sinemasının sunduğu anlatım olanaklarını inceleyerek, yepyeni yollar gösterdi Will Eisner. Kara filmin fetiş haline getirdiği çok karanlık ve keskin gölgeleri bol bol kullanarak "aydınlatma"yı öykülerinde önemli unsur haline getirdi. Sinemadaki değişen kamera açılarını çizgiye uyarlayarak, bu anlatım aracından ziyadesiyle faydalandı. Ve getirdiği yeniliklerle hem sinemasal anlatımın başlangıcına imza attı, hem de tamamen çocuklara yönelik görülen çizgi romanın yetişkinlere hitap eden bir mecra olma yolculuğunda önemli bir adıma.

KORKU ÇİZGİ ROMANLARI DEVRİ
İkinci Dünya Savaşı sırasında. Amerikan askerleri önemli bir okuyucu kesimini oluşturuyordu ve savaşın ardından satışlar düşmeye başlamıştı. Süper kahramanlara olan ilgi de azalıyordu. Dahası, "asi gençlik" Amerika'yı son derece tedirgin eder hale gelmişti ve suç öyküsünün çok popüler bir tür haline geldiği bu dönemde çizgi roman suçluları yücelten, masum beyinleri zehirleyen zararlı bir mecra olarak görülmeye başlamıştı. (The_DarknesS'in notu: çocukluğumuzda bize de çizgi roman kötüdür, okumayın diyen çok kişi olmuştu.) 15 - 20 yıl önce Hollywood'un karşı karşıya kaldığı türden bir kamuoyu baskısı oluşmuştu çizgi romana karşı. Tamamen bu koşullara cevaben Educational Comics (Öğretici Çizgi Romanlar) adı altında didaktik ve öğretici çizgi romanlar basmaya başlayan eski AA'in başı Max Gaines gibilerinin çabaları da boşa çıkıyordu. Çünkü bu öyküler satmıyordu.

1947'de Max Gaines'in ölümü üzerine, Educational Comics'i 25 yaşındaki oğlu Bili Gaines devraldı ve adını Entertainment Comics'e (Eğlendirici Çizgi Romanlar) çevirdi. Ve radyo programlarından aşina olup çok sevdiği bir türe, korkuya yöneldi. EC'nin başını çektiği korku yayınlarının Amerikan çizgi romanında kalite ve olgunluk açısından bir başka altın çağ teşkil ettiği söylenebilir, işin ironik yanı, EC'nin tematik açıdan seleflerine kıyasla son derece zengin korku öykülerinin, "Amerikan değerleri" denen şeyin üzerinde ciddi bir şekilde durmasıydı. "The Vault of Horror" ve "Tales From the Crypt" serileri, görsel açıdan ve öykü anlatımı açısından çizgi romanları yepyeni bir düzeye ulaştırmakla kalmıyor, aşırı milliyetçilikten ayrımcılığa varana kadar 50'ler Amerika'sının toplumsal ve psikolojik bir haritasını da çıkarıyordu.

KAMUOYU BASKISI VE SANSÜRE DOĞRU
Rock and roll denen gürültülü bir müzik; eşliğinde tepinen asi gençliğe yönelik tedirginliğin, nükleer savaş korkusunun, komünizm kuşkusunun ve bunun bir sonucu olarak Senatör McCarthy'nin öncülüğündeki komünist "cadı avı"nın yaşandığı 50'li yıllar Amerika'sı, büyük bir gerilim ve paranoya coğrafyasıydı. Yerleşik Amerikan düzeni bu gerginliğe tepki olarak, banliyöde yaşayan çekirdek aileyle temsil edilen yapay bir mutluluk ve huzur imajını dayatmaya çalışıyordu. Böyle bir atmosferde, çizgi romanların yıllık toplam hasılatının 1 milyar doları geçtiği 1954'te, baskı dayanılmaz bir hâl aldı. Psikiyatrist Dr. Frederic Wertham'ın "Seduction of the Innocent" (Masumun Günaha Teşviki) adlı kitabında özellikle korku ve suç türündeki çizgi romanların çocukları zehirlediğini ve suça teşvik ettiğini ileri sürmesi, çizgi roman karşıtlarını iyice galeyana getirmişti. Kendilerine kuşaklar arası uçurum ve asi gençlik konusunda suçlayabilecekleri bir günah keçisi sunulan anne ve babalar, bu fırsatın adeta üstüne atladı. Çok geçmeden toplu çizgi roman yakma olayları görülmeye başlandı. Kongre ise konuyu mercek altına almıştı. Devlet sansüründen korkan çizgi roman yayıncıları, tıpkı yirmi sene kadar önce Hollywood'un yaptığım yapıp, kendileri bir denetim ve sansür yöntemi uygulamaya karar verdiler. Böylece "Comis Code Authority", yani "çizgi roman nizamnamesi yetkisi" doğdu. Ancak 16 Eylül 1954 tarihli bu nizamname, özellikle korku ve suç öyküsü unsurlarını yasaklayan yapısıyla, EC'yi bitirmek için düzenlenmişti adeta. EC aynen bu yollu itirazda bulunduysa da, nafileydi. Nizamnameyi sektörün tamamına yakını kabul etti ve CCA damgalı olmayan çizgi romanlar gazete bayiilerinde satılmamaya başladı. Bu sürecin sonunda suç ve korku türleri çizgi romandan çekilmiş; mecrayı olgunlaştırmaya yönelik önemli adımlar atmış olan EC neredeyse tamamen ortadan kalkmıştı (Gaines akıllıca bir hareketle, sonraları başka bir efsane haline gelecek olan MAD adlı yayınını dergi formatında basarak CCA nizamnamesinin elinden kurtarmıştı). Gerek yetkililer, gerekse yayıncılarının kendileri "comics" kelimesinin lanetine kapılmışcasına, bu mecranın tamamen çocuklara yönelik olduğu peşin hükmüyle çizgi romanın ufuklarını karartmıştı. Ve meydan bir kez daha süper kahramanlara kaldı.

GÜMÜŞ ÇAĞ
Gümüş Çağ böyle başladı. 1956 Ekim'inde, Showcase'in 4. sayısı çıktı. Bu sayıda Altın Çağ kahramanı Flash (Kırmızı Şimşek), yeniden doğuyordu. Ama eski kimliğiyle değil, başka bir kimlikle: Julius Schwartz ilk başta bu eski kahramanı aynen geri getirmeyi düşündüyse de, daha sonra aynı güçlere sahip yeni bir karakter yaratmaya karar verdi. Böylece Kırmızı Şimşek'in "ikinci sürüm"ü Barry Allen'ın maceraları başlamış oldu.

Kırmızı Şimşek, yeniden doğan Altın Çağ süper kahramanlarının ilkiydi yalnızca. Onun ardından Yeşil Fener, Atom, Hawkman gibi birtakım kahramanlar da geri geldi. Bu karakterler, suç ve korku çizgi romanlarının ortadan kalkmasıyla doğan boşluğun yeniden süper kahramanlarca doldurulmasına önayak oldu. Bir süre sonra Justice League of America (Amerika Adalet Divanı) adında yeni süper kahraman grubu oluşmuş ve kısa sürede kendi çizgi romanına kavuşmuştu. Bu gelişme süper kahramanların sadece Altın Çağ'a has geçici bir heves olmadığı, çizgi romanın ana akımını oluşturduğu görüşünü perçinlemişti.

MARVEL ŞAHA KALKIYOR
Gümüş Çağ belki DC'nin süper kahramanlarının geri dönüşüyle başlamıştı ama, çağa damgasını vuran yayıncı Marvel Comics oldu. 50'lerin ortalarında dağıtım sorunları ve düşen satışlar nedeniyle maddi açıdan çok kötü durumda bulunan Marvel 60'larla birlikte adeta şaha kalktı. Gümüş Çağ'ın başında DC'ye iş yapan Jack Kirby, 1959'da Marvel'a döndü. Marvel henüz yeniden süper kahraman öyküleri yayınlamaya başlamamış, bilim kurgu çizgi roman lan çıkarıyordu Bir bakıma, Gümüş Çağ'a geçememişti. Ve işler kötü gidiyordu. Jack Kirby ile Stan Lee, bir çıkış yolu buldular: 1961 Eylül'ünde, kendi adını taşıyan bir çizgi romanla, Fantastik Dörtlü ("Fantastic Four") doğdu. Dört kişiden oluşan ve pratikte bir aile teşkil eden bu süper kahraman grubu, muazzam bir ilgi gördü. DC'nin süper kahramanlarına hiç benzemiyordu Fantastik Dörtlü, öncelikle, geleneksel süper kahramanların aksine mitolojik ve ikonik değil, son derece insaniydiler. Ve sanki bunun altını çizmek istercesine ilk sayının kapağında üniformasız görünüyorlardı. Marvel'in Fantastik Dörtlü ile yakaladığı başarının ardından, süper kahraman geleneklerine tamamen aykırı olan Hulk ("The Incredible Hulk") geldi. Bir Doktor Jekyll ve Mıster Hyde çeşitlemesi gibi olan bu çizgi roman, bilimadamı Bruce Banner'ın ve kızınca dönüştüğü asabi yeşil devin maceralarını anlatıyordu. Hemen ardından "Amazing Fantasy"nin 15. sayısında Amerikan çizgi roman tarihinin en ünlü iki süper kahramanının ikincisi sahne aldı: Örümcek Adam. Peter Parker adlı çelimsiz bir öğrenci radyoaktif bir örümcek tarafından ısırılıp insanüstü kuvvete ve düz duvara tırmanma yeteneğine sahip oluyor ve bunu takiben "büyük gücün büyük sorumluluk gerektirdiği" düsturunu acı bir tecrübe (amcasının, zahmet edip de yakalamadığı hırsız tarafından öldürülmesi) ile öğreniyordu. Muhteşem Dörtlü, Örümcek Adam ve Hulk gibi Marvel kahramanları, çizgi romana yeni bir soluk getirdi. Artık Marvel süper kahramanı demek, insani sorunlarla boğuşan, kimileri okuyucusunun her gün yaşadıklarına çok benzeyen dertleri ve sorunları olan karakterlerdi. Altın Çağ süper kahramanları o sıralarda Amerika'yı kasıp kavuran ekonomik Buhran'ın getirdiği envai çeşit sıkıntıdan uzaklaşmak, gerçek hayattan kaçmak için ideal birer araçtı. 60'larda Marvel'in yarattığı onlarca süper kahraman ise, okuyucularını gündelik hayattan, gerçek insanların sıkıntılarından alıp bambaşka bir yere götürmüyor, tersine bu sıkıntıları ve gerçekliği kucaklıyordu. DC kahramanları genellikle kurmaca ürünü, var olmayan şehirlerde yaşarken Marvel'in Amerika'nın var olan şehirlerinde ve mekanlarında yaşaması bile bu durumun bir göstergesiydi. DC'nin süper kahramanlarının "ikonik", Marvel'in süper kahramanlarının ise "insani" olduğu şeklindeki kanı, bugün de varlığını devam ettiriyor.

YERALTI ÇİZGİ ROMANI
60'lı yıllarda Amerikan çizgi romanında başka bir hareket de yaşanıyordu. CCA damgasıyla hiç işi olmayacak bir çizgi romancılık. Yeraltı çizgi romancılığı, ya da "comix". "Fritz the Cat" ile ünlenen Robert Crumb başta olmak üzere Gilbert Shelton, Spain Rodriguez, Art Spiegelman, Justin Green, Kim Deitch gibi çizerlerin sürüklediği bu akım, aslında 60'larda görülen alternatif kültür hareketinin bir uzantısıydı Kültürün her alanında hem dalgalar yükseliyor, yerleşik düzenle arası hayli limoni olan yeni kuşak farklı şeyler deniyordu. Fransız çizgi romanı "Barbarella'nın Roger Vadim tarafından yönetilen sinema uyarlamasının masum cinsel obje / kadın kahramanını oynayan Jane Fonda'nın çıplak göründüğü Newsweek kapağında "Her Şey Serbest" başlığı dikkati çekiyordu. DC ve Marvel gibi ana akımı parsellemiş görünen büyük yayıncıların içine girmeyip, işlerini kendi basan ya da küçük yayınevlerinden bastıran yeraltı çizgi romancıları, Will Eisner'den ve belki EC'den sonra süper kahramansız çizgi romanın en önemli adımlarından birini daha atmıştılar. Uyuşturucu "trip"lerinin de etkisiyle ortaya çıkan "psyehedelic" çizimler, kimi tamamen dışavurumcu çizgiler (bazı Robert Crumb işlerinde görülebileceği üzere), keskin toplumsal yorumlar ve parodiyle bezeli bu akım, 70'lerin ortalarında uyuşturucu satışı yasaklanır, 60'lar ruhunun alevi sönerken, özellikle dağıtım ağının ortadan kalkması sonucu yavaş yavaş kayboldu. Ancak 50'ler paranoyasının eseri çizgi roman nizamnamesinin tamamen dışında, bambaşka, yetişkinlere yönelik bir çizgi romancılığın, "sanat" olarak görülen bir çizgi romancılığın önünü açtılar.

70'LER
70'lerde DC'nin işleri pek iyi gitmiyordu. DC Patlaması ve DC Sönüşü denen iki durumda, DC önce birçok çizgi roman yaratmış, sonra bunların çoğunu yayından kaldırmak zorunda kalmıştı. Çıkışı Gümüş Çağ'ın "Marvel Çağı" haline gelmesinde büyük payı bulunan Jack Kirby'yi getirmekte gördüler. Bu transferde adeta süperstar muamelesi gören Kirby, DC evrenine bugün hâlâ kullanılan bazı yeni kahramanlar ve kötüler getiren "New Gods" çizgi romanına imza attı.

Transfer bir yana, 70'lerde DC'nin bile öyküleri toplumsal sorunlarla daha içli dışlı olmuş, daha bir gerçekçileşmişti. 1971'de Marvel CCA damgası alamayacak bir öyküyle piyasaya çıktı, Örümcek Adam'ın 96. İla 98. sayılarında anlatılan öykü, nizamnamenin bahsetmeyi dahi yasakladığı bir konuyu, uyuşturucu konusunu ele alıyordu -ama zararlarını anlatmak için. CCA damgasız bu öykü ilgi gördükten ve insanlar bu konuda Marvel'ı destekledikten sonra, çizgi roman nizamnamesi biraz yumuşamak zorunda kaldı. Korku çizgi romanlarının yeniden yayınlanmasının önü açıldı, DC'nin "Swamp Thing"i (Bataklık Canavarı) ve Marvel'ın Ghost Rider'ı (Hayalet Sürücü) gibi bir taraftan da süper kahraman çizgi romanı olan korku dizileri çıktı. Ayrıca Marvel, Robert E. Howard'ın "pulp" fantezi kahramanı Conan'ı çizgi romana uyarladı. Kimmeryalı barbarın hayali bir geçmişteki maceralarını anlatan bu çizgi roman ilgi görünce, ilk olarak Conan'da görülüp epey tutulan Red Sonja karakteri de kendi çizgi romanına terfi etti. Bunu Kral Kull'un maceralarının izlemesiyle "kılıç ve büyü" türü ana akım çizgi romanda kendine hatırı sayılır bir yer edindi. Conan'ın bir başka önemi, bağımsız çizgi romancı Dave Sim'in destansı "Cerebus the Aardvark"ının bir Conan parodisi olarak yola çıkmasıdır (sonraları bu dar patikadan çıkıp kurmaca dünyasında toplumsal konuları ele alan, daha karmaşık, benzersiz bir şey haline gelmiştir Cerebus). Dave Sim'in büyük yayıncılardan bağımsız olarak yayınlanan ünlü çizgi romanı, yeni bağımsız çizgi roman yayıncılarının çıkışına önayak oldu. 70'lerin Amerikan çizgi roman tarihi açısından önemli günlerinden biri, 1975 yazında X-Men 1. sayının çıktığı gündü. Bu yeni kuşak süper grup, geleneksel süper kahramanlardan değil, doğuştan farklı olan "mutant'lardan oluşuyordu ve bu özellikleriyle biraz 70'ler ortasının punk akımını çağrıştırırcasına toplumdışıydı. Örümcek Adam gibi X-Men de zaman zaman kendini yabancılaşmış ve dışlanmış hisseden "tipik genç çizgi roman okuru" profilinin kolaylıkla özdeşleşebileceği tiplerdi. Bu dışlanmış süper tipler kardeşliği, günümüzün en popüler süper grubu.

YENİ YÖNELİMLER
Reagan döneminin şafağında, "sert ve gerçekçi" denen tarzın ilk izleri görüldü. 158. sayıdan itibaren Gözüpek ("Daredevil") üzerinde çalışmaya başlayan Frank Miller'ın öykü anlatma üslubundaki gerçekçilik ilgi görünce, bu tarz yükselişe geçti. 80'lerin başında Atlantiğin öte yanında, özellikle Alan Moore'un şahsında önemli gelişmeler oluyordu. Çizgi roman tarihi konusunda son derece bilgili ve mecranın sınırlarını genişletmek konusunda kararlı olan İngiliz yazar, gerçekçi ve sarsıcı süper kahraman çizgi romanı "Miracleman" ve baskıcı bir sisteme karşı bir anarşistin tek başına mücadelesini anlatan bilimkurgu çizgi romanı "V for Vendeta" ile Amerikan yayınevlerinin dikkatini çekmişti. Ama önce süper kahraman aleminde görebileceğiniz en büyük temizlik işi için bir mola...

KRİZ VE TEMİZLİK
Diğer yayınevlerini satın alarak bünyesine geçirdiği süper kahramanların yaşadığı dünyaları da bir mantığa oturtmak amacıyla paralel evren üzerine paralel evren yaratan DC, "Crisis on Infinite Earths" (Sonsuz Dünyalarda Kriz) serisiyle - bazı kahramanlarının ölümü pahasına -her şeyi tekrar tek bir dünyaya sığdırmaya, karışan kafalar için yeniden basit, anlaşılması kolay bir evren yaratmaya soyundu. Her şey dinip toz bulutu kalktığında DC okumak artık eskisine kıyasla epey kolaylaşmıştı. Ancak eski bir DC okuruysanız, bildiğiniz her şeyi unutmanız gerekiyordu şimdi de. Çünkü bu temizlikle bütün DC evreni "silbaştan" yapılmıştı ve eski sayılardaki her şey artık geçersizdi - hiç "olmamıştı" o olaylar.

SERT VE GERÇEKÇİ
1986'da Frank Miller "Daredevil' başladığı işi Batman öyküsü "Dark Knight Returns" (Kara Şövalye Dönüyor) ile yeni bir düzeye taşıdı. Kendi 30. yaşında artık çocukluk kahramanı Batman'den daha yaşlı olma fikrini kaldıramayan Miller, bunun sonucunda Batman'i yaşlı ve süper kahramanlıktan emekli bir Bruce Wayne olarak resmediyor, çizgi romanda gerçeğe ve karanlık yeni bir dönemin dörtnala gelişini haber veriyordu. 70'lerle birlik Clint Eastwood'un Dirty Harry'si gibi yasaları iplemeyen sert ve intikamcı anti kahramanlar popülerleşmeye başlamış (Nitekim Marvel'ın tam da böyle bir tip olan Punisher karakteri de 70'lerde ortaya çıkmıştı). Miller'ın "Batman Returns"ü başta olmak üzere kimi çizgi romanlar, ABD ile Sovyetler Birliği arasında gerginliğin tırmandığı, Hollywood'd; "hayatta kalma" üzerine kurulu bol silahlı bilimkurguların ve Charles Bronson'ın "Death Wish" filmlerinin hiç sonu gelmeyecekmiş gibi göründüğü muhafazakar Reagan yönetimi döneminin karanlık ve bir o kadar da karamsar ruh halini yansıtıyordu. Ama hiçbiri soğuk savaş geriliminin nabzını Alan Moore'un "Watchmen"i gibi tutamıyordu.

Daha önce "Swamp Thing" serisiyle Amerikan süper kahraman çizgi romancılığına görülmemiş bir tematik olgunluk getiren Moore'un yazdığı ve Dave Gibbons'ın eski çizgi roman geleneğini yadedercesine çizdiği Watchmen, son derece sofistike bir yapıttı. İlk bakışta "süper kahramanları gerçekçileştirme" şeklindeki yeni yönelimin düz bir örneği gibi görünen Watchmen, bir taraftan çizgi romanın tarihi ve doğası üzerine bir soruşturma yürütürken, bir taraftan Nixon'ın hâlâ ABD Başkanı olduğu alternatif bir 80'lerdeki korku ve güvensizlik hissini mercek altına yatırıyor, bir taraftan da kemikleşmiş takıntıları, değiştirilemeyen kusurları, kurtulunamayan kuşkuları ve bunlara eşlik eden kapkara beyhudelik duygusunu inceliyordu. Kazıdıkça altından yeni zenginlikler çıkan, defalarca okunup her seferinde yeni bir yönü keşfedilebilecek olan "Watchmen, Hugo bilimkurgu ödülünü alan ilk ve tek çizgi roman olarak (Watchmen'den sonra çizgi romanlar bu ödülün kapsamı dışında tutuldu), çizgi romana bakışın değişmeye başlamasında çok önemli bir rol oynadı. (Tıpkı eski "yeraltı çizgi romancısı" Art Spiegelman'ın karakter olarak fareleri kullanarak Yahudi Soykırımı'nı anlattığı Pulitzer ödüllü çok etkileyici "Maus"u gibi.)

KARANLIK ŞEMALAR
Frank Miller ve Alan Moore'un açtığı yoldan birçok yazar devam etti. ilk başta ana akım upuzun bir söylev işlevi gören bu hareketten sadece "karanlık ve sert" sözcüklerini çekip alarak, bu üsluba gayet yüzeysel bir şekilde yaklaştı. Böylece 90'larda şiddete başvurmaktan çekinmeyen sert anti-kahramanlar ve karanlık mekanlar giderek yaygınlaştı. Ama pek çoğunun anlamlı bir tematik bağlamı yoktu; yeni yönelimi estetik bir mesele olarak görüyorlardı besbelli. Böylece, 80'lerin 50'leri andıran tuhaf paranoya atmosferini takiben, Berlin Duvarı'nın yıkıldığı ve Sovyetler Birliği'nin çöküp ABD'yi dünyanın tek süper gücü olarak bıraktığı 90'larda ana akım süper kahraman çizgi romanı "yeni trend" olan karanlık yönelime rağmen daha çok estetikle ilgili ticari bir eğlencelik haline geldi. Ama artık çok önemli bir değişiklik vuku bulmuştu. Artık hem DC'nin yetişkinlere yönelik, Neil Gaiman'ın başyapıtı "Sandman" öncülüğünde süper kahraman janrının dışında yığınla seçenek sunan prestijli Vertigo serisi vardı... Hem de sayıları giderek artan yeni bağımsız yayınevleri ve bağımsız çizgi roman yaratıcıları.

89'da Tim Burton'ın "Batman" filmi, çizgi romana olan ilgiyi yeniden canlandırmıştı. Yetişkinlere yönelik çizgi romanların sayısı artmaya başladığından, böyle bir canlanmanın tam da zamanıydı. 91'de, daha sonra 90'lara damgasını vuran Spawn karakterini yaratacak olan Todd McFarlane, kendi yazacağı ve çizeceği ayrı bir Örümcek Adam serisine sahip oldu. Adı sadece "Spiderman" (klasik serinin adının başında "The Amazing" sözcükleri vardı) olan bu yeni dizinin ilk kitabı, çok sayıda farklı kapakla yayınlanmasının da etkisiyle, satış rekorları kırdı. Farklı kapaklar ve Rob Liefeld'in yazıp çizdiği "X-Force" adlı X-Men serisinin ilk sayısındaki farklı karakter kartları gibi satış numaralarına 90'larda sıkça başvuruldu. 90'ların diğer bir önemli olayıysa, 1992'de gerçekleşti. Todd McFarlane, Rob Liefeld, Jim Lee, Marc Süvestri, Jim Valentino ve Erik Larsen Marvel'dan ayrılarak Image Comics'i kurdular. Bağımsız çizgi roman yayıncılarından biri olarak kabul edilen Image, müthiş bir hitle başladı işe: McFarlane'in "Spawn" serisi. Bağımsız çizgi romanların tarihinde görülmemiş ölçüde çok satan Spawn, diğer küçük firmaların önünü açtı. Ve 1993'te Dark Horse ile Malibu adlı çizgi roman yayınevleri kuruldu.

FİLM FURYASI
Bugün Amerikan çizgi romanı ana akımda yine geleneksel süper kahraman dizileriyle ayakta dursa da, sadece çocuklara yönelik olmayan, dünyayla alışverişte bulunabilen (özellikle manga'nın etkileri hayli aşikâr), sürekli bağımsız ürün çıkarabilen, olgunlaşmış bir mecra. Marvel'ın iki "Örümcek Adam", "Hulk", "Daredevil" gibi karakterlerle yaptığı sinema çıkarmasının başarısı eğer süper kahraman janrı dışında kalan çizgi romanlar, örneğin Vertigo serisine dahil çizgi romanlar tarafından tekrar edilebilirse, Amerikan çizgi romanı gerçekten de "çocuk işi" yaftasından iyice kurtulup, herkese hitap eden, büyük ve fırsatlarla dolu bir mecra olarak kabul görebilir. Hatta belki, Avrupa'da olduğu gibi, bir "sanat" olarak da.

alıntıdır..............
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

hanac

Alıntı yapılan: hennessy - 14 Mayıs, 2011, 08:40:15
alıntıdır..............

Nereden ??  :)

Sevgili Murat, alıntı yaptığımız yeri tam olarak yazabilirsek iyi olur.

Teşekkürler.

hennessy

Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

rumar80

   Sabah sabah okunacak böyle güzel bir derlemeyi sunduğun için sağol Murat

alan ford

Alıntı Yap"Watchmen, Hugo bilimkurgu ödülünü alan ilk ve tek çizgi roman olarak (Watchmen'den sonra çizgi romanlar bu ödülün kapsamı dışında tutuldu),

  Hugo ödülü bilimkurgu "hastalarının" oluşturduğu bir ödül ve bilimkurgu camiasının en prestijli ödüllerinden biri. Daha önceleri en iyi roman , hikaye gibi dallarda verilirken 2003'de sinema , 2008'de de çizgi roman dalları yarışmaya eklendi. Yukarıda yazıldığı gibi Watchmen'den sonra çizgi romanın kapsam dışı tutulması gibi bir olay yok. Watcmen'in başarısı onca kitap arasından bir çizgi roman olarak sıyrılmayı becerip  hakettiği ödülü kazanması.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

hennessy

Amerikan Çizgi Roman Firmaları

Şu ana kadar ÇR anlayışından ve ÇR'deki evrelerden, çağlardan bahsettik. Tüm bunları anlatırken hep iki dev firmadan, ve arkasından modern çağda sonradan türeyen minik bağımsız firmalardan bahsettik. Şimdi biraz da bu firmaları inceleyelim.

DC Comics


Şüphesiz ki en popüler çizgi roman kahramanlarına sahip olan firmadır. İki devden biridir, hatta genelde daha büyük dev olarak görülür. 1934lü yıllarda kurulmuş, ve 1969da Warner Bros ile birleşerek yerini sağlamlaştırmıştır. En popüler kahramanları Superman, Batman , ve Flash 'dir. Warner Bros' la birleşip de bilgisayar teknolojisi gelişince çoğu karakterinin filmleştirilmesi ( Superman, Batman, Catwoman, vs...) rastlantı değildir. Hem altın hem de gümüş çağın , bu firmanın ÇR'leriyle başladığı uzmanlar tarafından kabul edilmektedir. DC'nin bronz çağda da büyük etkileri olmuştur. Genelde skandallardan uzak, sessiz sakin bir yükselme trendi içersindedir, çoğunlukla yazar ve çizerlerine iyi haklar ve olanak sağlamalarıyla bilinirler.

Marvel Comics


İki büyük devden ikincisidir. 1939da kurulmuştur. Gümüş ve bronz çağda muhteşem başarılara imza atmış, modern çağda yıldızı oldukça sönmüş, özellikle son yıllarda çıkardığı filmlerle eski popüler günlerine geri dönmeye çalışmaktadır. Büyük bir firma olmasına rağmen verdiği yanlış kararlar nedeniyle 6-7 kez iflasın eşiğine gelmiş, fakat sadık okuyucu kitlesi sayesinde hep ayakta kalmayı başarmıştır. Geçmişi bir sürü skandallarla, ve çalkantılarla süslüdür, özellikle yazar ve çizerlere yeterli hakları vermemeleri gibi kötü bir şöhrete sahiptirler. ( Bu skandalların ve dedikoduların en büyük mimarı Image dergisidir) En popüler kahramanları Örümcek Adam, Fantastik Dörtlü, Kaptan Amerika ve tabii ki X-Men'dir. Yeni editörleri Joe Quasada'nın çizimden daha fazla konu ve hikayelere öncelik vermeye başlayınca , küstürdükleri fanları geri toplamayı başarmışlardır.

Image Comics


1992 de Marvel'den ayrılan en üst derece 7 çizerin kurduğu bu ÇR firması, modern çağın öncüsü olarak gözükmektedir. Onların izinden giden bir sürü çizer olmuştur, ve bir sürü bağımsız ÇR firması da bu şekilde türemiştir.

Image, özellikle süslü çizimleri, rengarenk baskıları ve hem erkek hem de dişi kahramanların verdiği cüretkar pozlarla uzun bir süre fanların göz bebeği olmuştur. Fakat maalesef ÇR'leri bir türlü zamanında çıkartamamaları, güzel çizimlerin zayıf konuları kurtaramaması, ve de çizerlerin birbirleriyle güç savaşı içinde olması nedeniyle kapanma derecesine kadar gelmiştir. Şu anda uyguladıkları "yarı-bağımsız" çalışma politikasıyla DC ve Marvel gibi büyük firmalarla ortak çalışmalar yapmaları , 4-5 sayılık mini ÇR'ler çıkartmaları ve eski kahramanları tekrardan piyasaya sürmeleri, onları tekrar üst sıralara taşımıştır. En popüler kahramanları Spawn, Maxx, Gen13 ve de Witchblade 'dir.

Darkhorse Comics


1986 da kurulan bu firma ilk başlarda filmlerin ÇR'lerini çıkartmakla işe başlamıştır. Daha sonra Manga tarzı ÇR'leri Amerika'ya getirmeye karar vermiş, ve Amerika'da bu tarzı dağıtan ve yayınlayan ilk yayıncılardan biri olmuştur . Image Comics'in piyasaya verdiği etkiden kendi payını kapmak isteyerek , değişik yayıncılara destek olmuş ve bir sürü ÇR piyasaya sürmüştür. Şu anda bunların çoğu kapanmış olsa da , zamanında piyasada oldukça isim yaptıkları bir gerçektir ( Örn : Barb Wire, The Mask ) . Dark Horse hala filmleri ve dizileri ÇR' ye çevirmekte ( Örn : Buffy , Angel, Aliens, Star Wars ) ,kült bir okuyucu kitlesine sahip ÇR'ler çıkartmakta ( Örn : Concrete, Ghost, Usagi Yojimbo, Sin City ) ve Mangaları çevirip yayınlamaktadır.

Vertigo


Modern çağa damgasını vuran,  ve "İngiliz istilasını" başlatan firmadır. DC firmasının "yetişkinler için" çıkarmayı düşündüğü ÇR'leri yayınlayan ,  DC'nin alt firmasıdır. İlk olarak DC evreninde yer alan fakat fazla popüler olmayan karakterleri revize ederek ve tekrar hayata geçirerek başlamış, daha sonra ise yazarların kendi yarattığı kahramanlarla ve hikayelerle okuyucu kitlesini genişletmiştir. ÇR'lerin kimisi DC evrenine bağlıyken ( Constantine, Swamp Thing gibi ) çoğu karakter aslında kendi zaman diliminde ve diğer ÇR'lerden bağımsız olarak hareket etmektedir. Çizerlerden çok yazarların önemli olduğu ve bir sürü hit ve kült ÇR çıkartmış bir firmadır ( Sandman, Preacher, 100 Bullets, V for Vendetta vs...)

Valiant

Modern çağın başlarında yıldızı parlayan , 2 devin arkasında yer alan, fakat ÇR piyasasının durulması ve ortaklar arası anlaşmazlıklar yüzünden batan bir ÇR firmasıdır. Realistik çizimleriyle, gerçeğe çok yakın çizgisi ve derinliği olan süper kahramanlarıyla piyasada büyük bir etki yaratmış , fakat sonra kaybolup gitmiştir . Meşhur ÇR'leri Harbinger, Turok, X-O Manowar 'dir.

Piyasaya bakıldığında şu anda 40-50 ye yakın ÇR firması vardır, bunların hepsini tek tek anlatmanın çok bir anlamı olmadığından, birkaç tane bağımsız ve küçük yayıncıdan kısaca bahsedeceğim.

Antartic Comics : "Amerikan yapımı Manga" fikriyle yola çıkan ve Amerikan çizerlerin Manga tarzı ve mantalitesiyle çizdikleri ÇR'leri çıkartan firmadır. En bilinen kahramanları "Gold Digger" ve "Ninja High School"'dur.

Archie Comics : Süper kahramanlarla alakası olmayan ( kısa bir süre süper kahramanlar alanında da şanslarını denediler ama başarılı olamadılar) , koleje giden öğrencilerin başından geçen , ve romantik komedi tadında olan bir ÇR'dir. Baş karakterler "Archie, Reggie, Veronica ve Betty"dir.

Aardvark Vanaheim : Bağımsız yayıncıların idolü haline gelmiş olan ve Cerebus'u çıkartan firmadır. Cerebus ilk başta Conan parodisi bir ÇR olarak başlamış fakat daha sonra çok daha öteye gitmiştir. Yazar- Çizer Dave Sim 300 sayı çıkartmayı düşündüğünü açıklamıştır ve 1977-2004 yılları arasında da bunu başarmıştır. Şu anda piyasada en istikrarlı şekilde sürekli çıkan bağımsız ÇR rekorunu elinde tutmaktadır.


Avatar Press : İngiliz İstilasına sonuna kadar destek veren bir ÇR firmasıdır. Warren Ellis, Alan Moore ve Garth Ennis gibi DC ve Vertigo'nun favori yazarlarını bünyesinde bulunduran bir yayınevidir. Temel özelliği çr'lerde hiçbir sansür olmaması, ve yazarların hayal güçlerini de sonlarına kadar kullanmasını körüklemesidir.

Chaos Comics : Daha çok korku ve şiddet ÇR'leri çıkartan bol kanlı bir firmadır. Sadık bir fan kitlesine sahiptir. En popüler karakterleri Lady Death ve Evil Ernie 'dir.

Fantagraphics : Daha çok Avrupalı yazar-çizerlerin işlerini ve art-worklerini yayınlayan , özellikle de erotik işlerle adını duyuran ÇR firmasıdır. Amerikalı ÇR tutkunları, Manara, Frezetta,Azpiri ve Royo'yu bu ÇR firması sayesinde tanımışlardır.


Top Shelf Products : Tek tek ÇR değil ciltli ÇR'ler (TPB) çıkartan, genelde gerçek hayat üstüne deneyimleri konu alan yazar-çizerlere yer veren bir ÇR firmasıdır. Çoğu yazar-çizerleri bağımsız dalda ödüller almıştır.


VIZ Media : Dark Horse'dan sonra Mangayı Amerika'da yaygınlaştırmak için elinden geleni yapan firmalardan biridir.

alıntı  uzun john
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

kalidor

Alıntı yapılan: hennessy - 14 Mayıs, 2011, 18:18:58
alıntı  uzun john

Uzunjohn (Tunç Pekmen) altinmadalyon üyelerinden biri olarak görülüyor ama foruma pek uğramamış. Yalnız sitesini inceleyince keşke arasıra foruma yazsa dedim.

http://www.uzunjohn.com/
Crom! Ölüleri Say...

rumar80

    Uzun John'un yazılarını fark edince Hasan ile birlikte ayrı ayrı yazarak foruma davet ettik. Kabul etti ama daha çok kendi sayfasında ve gölgede yazmayı planladığını arada yazabileceğini söylemişti.

boca1907

Ç.R.O.P.'ta okudum.Şalom Gazetesi'nde yayınlanmış bugün.

"Bir kuş? Bir uçak? Hayır... O Süpermen



Superman, Batman, Kaptan Amerika, Hulk, X-Men, Örümcek Adam, Demir Adam, Thor gibi süper kahramanların yaratıcılarının en ilginç ortak noktası nedir biliyor musunuz? Yaratıcılarının 1930'lu yıllarda yaşamış Yahudi gençleri olması

Superman, 1938 yılında hayatımıza karizmatik bir giriş yaptı. Ardından, Batman, Kaptan Amerika, Fantastik Dörtlü, Hulk, X-Man, Örümcek Adam gibi süper kahramanlar, birer birer hayal dünyamıza girdi. Özellikle sinema ve bilgisayar oyunları endüstrisinin de onları sık sık kullanmasıyla günümüzde de son derece popülerler. Tüm dünyanın tanıdığı bu süper kahramanların en ilginç ortak noktası ise yaratıcılarının 1930'lu yıllarda yaşamış Yahudi gençleri olması.

Joe Shuster ve Jerry Siegel, 1938 yılında Superman'i yarattı. Ardından, Bob Kane ve Bill Finger Batman'i, Will Eisner The Spirit'i, Jack Kirby ve Joe Simon Kaptan Amerika'yı, Stan Lee Hulk, Fantastik Dörtlü, X-Men, Örümcek Adam, Demir Adam, Thor gibi birçok süper kahramanı yarattı. Bu süper kahramanlar, Marvel ve DC Comics gibi ABD'nin en büyük iki çizgi roman şirketinin kurucuları Martin Goodman (Marvel), Harry Donenfeld ve Jack Liebowitz (DC) gibi Yahudi yayıncılar sayesinde de tüm dünyada bilinir hale geldi.

1930'lu yıllarda çizgi roman sektörüne adım atmış Yahudi gençlerin çoğunun hayatı oldukça zorlu koşullarda geçti. Dünyada ekonomik bunalımın yaşandığı, 'Büyük Depresyon' olarak bilinen dönemde, özellikle büyük şehirlerde işsizler ve evsizler ordusu oluştu. İşte böyle bir dönemde çoğunlukla Doğu Avrupa'dan göç eden Yahudi aileler bir taraftan herkes gibi ekonomik bunalımı yaşarken diğer taraftan da antisemitizmi yaşıyorlar, bu sebeple de geleceklerine karamsarlıkla bakıyorlardı. Yahudi çocuklar, büyük şehir mahallelerinde sürekli olarak diğer grupların gençleri tarafından aşağılanıyor ve tartaklanıyorlardı. 

Okuma-yazma oranının bile oldukça düşük olduğu bu dönemde, büyük şehirlerde yaşayan göçmen gruplar içerisinde Yahudiler, kültür ve eğitim düzeyi en yüksek olan gruplardan biriydi. Çizgi roman yayıncılığı genelde kimsenin çalışmayı tercih etmediği ve hor görülen bir sektördü. Ancak Yahudi gençler için hem yeteneklerini kullanabilecekleri, hem de para kazanabilecekleri bir kurtuluş kapısı oldu.

Joe Shuster ve Jerry Siegel 1933 yılında başka bir dünyadan gelen ve süper güçlere sahip bir kahraman yarattılar. 1938 yılında tasarımlarını sürekli değiştirdikleri bu karakteri DC Comics dergisinde Superman adıyla yayınladılar. Superman'i her ne kadar Yahudi bir karakter olarak yaratmasalar da, Yahudi kültüründen alıntılar yaptıklarını söyleyebiliriz. Superman'in gerçek isminin, İbranicede 'Tanrı'nın sesi' anlamına gelen 'Kal-El' oluşu gibi. Superman'in hayatı ile Musa peygamberin hayatı arasındaki benzerlikler de dikkat çekicidir. İkisi de kendi halklarının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıkları bir dönemde doğar. Aileleri tarafından, öldürülmekten kurtulabilmeleri için tek başlarına daha güvenli olan yabancı bir yere gönderilirler. Gönderildikleri yerde evlat edinilirler. Musa peygamber Tanrı tarafından bahşedilen doğaüstü yetenekleri kullanarak, Superman ise doğuştan sahip olduğu doğaüstü yetenekleri sayesinde, kötü güçlere karşı zayıfları korur. Ve her ikisi de kendi esas kimliklerini yaşadıkları toplumdan saklar.

Birçok süper kahramanın kendi güvenliğini korumak amacıyla, esas kimliğini gizlemesi ya da daha geri planda tutması, azınlık olarak yaşamını sürdüren Yahudilere ait halen geçerliliğini koruyan bir davranış biçimi.

II. Dünya Savaşı yıllarında hem Superman hem de Kaptan Amerika Nazi güçlerine karşı savaştı. II. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında yayınlanan bir macerada Superman, Almanya'nın Batı Duvarı'nın bir bölümünü yıkar. SS gazetesi Das Schwarze Korps'ta da yayınlanan bu bölüm, Naziler tarafından hoşnutsuzlukla karşılanır. Aynı şekilde Kaptan Amerika ve Bucky de Nazilere karşı hem tek başlarına, hem de 'Invaders' adlı grubun üyeleri olarak savaşırlar.

1960'lı yıllar içerisinde Stan Lee ve Marvel Comics, Spiderman (Örümcek Adam), Thor, Iron Man (Demir Adam) ve Nick Fury gibi birçok karakter yarattı. Ancak Stan Lee'nin açık olarak Yahudi kültüründen esinlendiğini ifade ettiği tek karakter Hulk'tur. Stan Lee, Hulk'ı Yahudi mitolojisindeki 'Golem' karakterinde esinlenerek yarattığını ifade etti.

1961 yılında Stan Lee ve Jack Kirby yeni bir grup süper kahraman yarattı. Fantastik Dörtlü olarak yaratılan bu grubun 'Şey (The Thing)' adlı üyesinin esas ismi Benjamin Jacob Grim'di. Grim'in hangi dine mensup olduğu çizgi romanlarda fazla tartışılmamış olsa bile, Bar-mitzva yaptığından bahsedilir. Jack Kirby bir röportajında Grim'in kendisini yansıttığını söylemiş, Amerikan toplumunun içindeki azınlıkların karşılaştıkları zorluklara karşı dayanıklı olmalarını sembolize ettiğini belirtmişti.

Yahudi çizgi roman yazarları da diğer Yahudiler gibi toplum içerisinde etnik kimliklerini geri planda tutmayı tercih ediyorlardı. Örneğin, Jacob Kurtzberg ismini Jack Kirby olarak, Stanley Lieber ise ismini Stan Lee olarak değiştirip daha 'Amerikalı' isimleri tercih ettiler. Tıpkı Superman'ın dünyada Clark Kent ismini kullanması gibi. Karşılaştıkları zorluklara karşı duydukları rahatsızlığı, yarattıkları hikayelerinde sembolik olaylar ya da kahramanlar kullanarak dile getirdiler. Bugün her ne kadar azınlıkların durumu geniş toplumlar içerisinde hayli ilerlemiş olsa dahi, Yahudiler birçok zaman kimliklerini geri plana atmaya devam ediyorlar.

San Francisco'da çizgi roman yazarı olarak çalışmakta olan Gerard Jones, düşüncelerini şöyle açıklıyor:

"Superman, Batman gibi süper kahramanlar sinemalara güçlü bir dönüş yaptı. Sinemaya gidip, süper kahramanların maceralarını zevkle izleyebilirsiniz. Ama şunu hatırlamakta fayda var. 1930'larda, yaşadığı mahalleye kendini kabul ettirmekle ilgili ciddi zorluklar yaşayan Yahudi göçmen çocukları, gün içinde sinagogda hayaller kuruyor olmasalardı, bugün bu süper kahramanları izliyor olmayacaktık."

Kaynak - Şalom
20 Nisan 2011

kalidor

Güzel bir paylaşım olmuş teşekkürler. İyi veya kötü adamlar dört bir koldan çalışıyorlar.
Crom! Ölüleri Say...

Carnage

Çok kaliteli  bir yazıya benziyor,daha sonra dikkatlice okuyacağım fakat "comics"'in "komik kitap"diye çevrilmesi ilk anda gözüme çarptı ve pek hoşuma gitmedi.