Haftalık Mizah Dergileri - Hasbihal

Başlatan Hayal Kahvem, 19 Haziran, 2011, 19:51:33

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Hayal Kahvem






"Ey kadın, yeniden ayağa kalk ve titre. Bu kızgınlıkla titremezsen bir daha hiç titremezsin."
Bu  cümlelerin yazdığı kitabı bulmak için az önce kitaplığı tırım tırım taradım. 
Nihayetinde Sâlah Birsel'in İstanbul Paris adlı kitabını buldum.  Biliyorum ne olduğunu anlatmadan
lakırtıya bodosloma başladım başlamaya ama, ne yapayım? Yüreğimin pıtpıtını bastırmadan açıklamaya olanak yok.
Öyle birinin cümleleriyle giriş yapmalıydım ki lakırtıyı kantarlamadan gediğine koymalıydım. 
   
Sahiden Salâh Birsel'in İstanbul Paris adlı kitabının ilk bölümü "Ey kadın ayağa kalk ve titre" cümlesiyle başlar.
Ve Salâh Birsel kokonozlu nişanlar  sunarak memleketimdeki ilk kadın yazarları o güzelim üslubuyla anlatır.
Önce Türk Edebiyatının Şair-i Azam'ı olduğu düşünülen Abdülhak Hamit'in, kızkardeşi Mihrünnisa hanım'ın,
aynı abisi gibi  insanın yüreğine kızgın kurşun akıtan şiirleri okunduğunda, bir kadının elinden çıkabileceğine inanılmadığından,
illa bir erkek ozan elinin bu şiirlerin üzerinde gezindiği yolundaki söylentilerden bahseder. Sonra Fatma Aliye hanım'ın
Muhadarat adlı romanını da babası Tarihçi Cevdet Paşa'nın mıncıkladığı düşüncesinin yaygın olduğunu anlatmakla konuya devam eder.
Yıl 1896. Demek ki günümüzden  115 yıl önceyi konuşuyoruz. Salâh Birsel'in anlattığına göre bu tarihte ilk kadın derneği kuruluyor.
Yazar, Fatma Aliye hanım'ın harem ve kafes çağında, kadın bilgisizlikle boğuşurken, okur yazar kadın sayısı nerdeyse hiçyoka yakınken,
o tarihlerde memleketimizdeki eğitimli birkaç kadından biri olduğunu söylüyor.



Bu yazımı haddim olamayarak Salâh Birsel'in üslubuna benzeterek yazmaya çalışıyorum.
Çünkü onun anlatımına bayılıyorum. Neyse... Konuyu dağıtmayayım ve bunca lakırtıyı kantarlamak için,
yazarlarının çoğu kadınlardan oluşan Hanımlara Mahsus Gazete'nin 1895 yılında yayınlanmaya başladığını
hemen yazıvereyim.  Neden böyle bir gazete düşünülmüş? Amaç, kadınlar arasındaki eğitimi yaymaya hizmet,
kadın yazarların yapıtlarını yayınlamaya aracı olmak, kadınların ulusal gelişimlerine çalışmak. Bu hanımlara mahsus gazete
haftada bir gün resimli yayınlanıyormuş. Fiyatı bir kuruşmuş.  Salâh Birsel kitabında bu dergideki kadın yazarları
neredeyse teker teker anlatıyor. Bu dergi 1898 yılında "Kızlara Mahsus" adında ek çıkarmış.



Biliyorum lakırtımı  eni konu uzattım. Bir türlü esas anlatmak istediğimi anlatıp sadede gelemedim.
Böyle uzatma hâllerinde Salâh Birsel "Sen ey okur, bu kez bayılmazsan, bir daha hiç bayılmazsın." der.
Ben de aynısını sarkıtayım da uzattım diye bana laf edilmesini böylece geçiştirivereyim.  Bak şimdi.
Ben bir Gırgır zamanı çocuğum. Abartmıyorum taşrada yaşayan biri için mizah dergisinin insanın düşüncelerinin
şekillenmesine nasıl katkı yaptığını kendi tecrübelerimle çok iyi biliyorum. Mizahın değerine ve önemine
yürekten inanıyorum.  Memleketimde çıkan mizah dergilerinden üçü her hafta elimden geçiyor.
Ne yazık ki üç dergiyi dip bucak okumam mümkün olamıyor. İçlerinde özellikle okumadan geçemediklerim,
takip ettiklerim ya da gözüme ilişenler var.  Son günlerdeki yoğunluğumdan dolayı, bu haftanın mizah dergilerini
ancak bu akşam  elime alabildim. Ve bazı karikatürler kafamın tasını fena halde attırdı.
İşte sonra "Ey kadın yeniden ayağa kalk ve titre" sözünü aklıma getirdi. Ve Salâh Birsel'in bu yazısını okuma
ihtiyacı hissettirdi. Salâh Birsel bu kitabında, 1886 yılında az sayıda ortalarda dolaştığı söylenen Şükûfezar adlı
kadın dergisinin sahibi Arife hanım'ın derginin ilk sayısının önsözünü şöyle bağladığını söylüyor.
"Saçı uzun aklı kısa diye erkeklerin alaycı gülüşlerine hedef olmuş bir tayfayız, bunun karşıtını ortaya koymaya çalışacağız.
Erkekliği kadınlığa, kadınlığı da erkekliğe üstün tutmadan çalışma ve iş görme yolunda yılmadan adım atacağız." 


Memleketimde, hele  mizah dergisinde, hele  karikatüristin,  kadınları "saçı uzun aklı kısa diye erkeklerin alaycı gülüşlerine hedef eden"
karikatürler çizmesi, okuruna 125 yıl önce yaşamış bir kadının söylediklerini hatırlatması ne kadar acı verici anlatamam.
Büyük usta Oğuz Aral gibi kaşlarımı çattım. Bu kızgınlıkla titreyip bu yazıyı yazmasam hiç yazamazdım. İçimden  geldi. 
Böyleyken böyle, dedim. Yazdım.