Okunması gereken bilinmeyen çizgiromanlar...

Başlatan pizagor, 29 Eylül, 2011, 11:30:32

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

emre ozdamarlar

Alıntı yapılan: ErenKoyunoglu - 15 Ocak, 2012, 22:24:03
Son zamanlarda Chew çılgınlığı başladı bende. Dünyayı kasıp kavurmuş. Bizde pek bilene pek rastlamadım.

Eren'in bu mesaji uzerine Chew'in ilk cildini okudum, ilk 5 sayiyi iceren. Cok guzel, cok eglenceli bir cizgi roman, konusu da gayet orjinal. Param olsa alir Turkiye'de yayinlarim hic dusunmeden.

avens

Yeni rastladigim Kalin Beden var ve unlu Karabina Slim.
Yildirim Kemal ile de ben yeni tanistim saniyorum.

mutarad

Kalin beden ne ola? Kime ait bilen varmi merak ettim
İnsan için, diğer insanlar yollarına serilmiş irili ufaklı taşlardır. Çoğunun farkına ancak çarptığımızda varırız. Taşları biriktiren koca bir bina diker ölene kadar... Taşları atan ise ölür kalır, taşları bitirene kadar...

yunusmeyra

"kalın beden" dediğimiz "um-pah-pah"  diyede bilinen kızıldereli ve insan irisi bir kahramanın "kırmızı urbalar" zamanında yaşadığı maceraları anlatan çizgi romandı galiba..uderzo'nun çizdiği..
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

avens

Aynen, insan irisi esprili bir Kizilderili. Yalniz ben yazarlari arasinda Goscinny'i de gordum saniyorum, hatta sadece o yuzden almistim.
Resim gonderebilirim istenirse...

serkan1019

Merhaba
Katkida bulunayim istedim. Sanirim hic Luna Brothers in çizgi romanlari bahsi gecmemis.
Sirasiyla Girls, Ultra ve Sword u herkese tavsiye ederim. Basi sonu belli seriler olmasi sebebi ile yayinlanabilecek seriler olarak da gorüyorum.

Selamlar
Serkan

darkwood

Darkwood Sakinleri..

s.b

İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN

pizagor

Önemli bir başlık ve bence çok ihmal etmişiz. Hiç yeni birşeyler deneyen yok mu? Hepimiz mi kapıldık Çizgi Düşler çizgiroman seline?
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


Mrtekin

They drew first blood...

serkanplt

Burada bilen çoktur ama genelde kimse bilmez. 1602  ;D

Ras Al Ghul

Buraya girer mi bilmiyorum ama diğer Batman çizgi romanlarına göre geri plandadır:


alan ford

 İstanbul zombi 2066  topu topu 1000 adet basılmış ve hâlâ piyasada bulunabilen bu 32 kısım tekmili birden şenlikli çizgi romanı ben çok sevmiştim. 
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Ralph

Bir korku-gerilim fanatiği olarak çizgi romanda korku-gerilim açlığım var. Dünya'da durum nedir bilemiyorum. Lakin ülkemizde 70'lerde yayınlanan Eerie ve Creepy(Daha sonra Lal bunların güzel, derli toplu ciltlerini çıkarmıştı) dışında hiçbir korku çizgi romanı yok(CreepyLerin de haliyle modası biraz geçti, hikayeler tahmin edilebiliyor günümüzde)...

Dünya çapında durum nedir? Yok mu şöyle uyku kaçırtan, yürek hoplatan bir korku-gerilim çizgi romanı? Outcast umarım o boşluğu doldurur. Ancak ben biraz daha Alfred Hitchcockvari eserler arıyorum çizgi romanda.

ferzan



    Joker Yayınları 'ndan 1991 senesinde çıkmış olan bu büyük boy, 64 sayfalık albümü bulabilirseniz edinin derim dostlar. Suat Gönülay 'ın Limon Dergisi 'nde yayınlanmış iki uzun öyküsü Hayatım Roman ve Baltalar Elimizde 'yi içeriyor. 2010 sonrası Mürekkep Yayıncılık 'tan çıkan iki albümünde bu hikayeler yok, o sebeple şayet eski Limon dergilerine sahip değilseniz bu albümü edinmenizde fayda var diye düşünüyorum.

    Suat Gönülay 'ı neden önemli bulduğumu, yerli çizgi romancılıktaki yerini ve daha pek çok şeyi sakin bir zamanda uzun bir inceleme halinde forumda masaya yatırmak istiyorum. Mizah dergilerinden çıkan ve dünya standartlarında işlere imza atan, Türkiye 'nin adeta Miguelanxo Prado 'su sayılabilecek, Heavy Metal formatına cuk oturabilecek absürt ve aynı zamanda rahatsız edici öykülerin mimarı yegane isimdir Suat Gönülay. Şükürler olsun ki Hıbır ve Leman dergilerinde yayınlanan Öğretmenim Canım Benim 1 ve 2 'yi "Ben Yaşarım" albümünde derli toplu okuyabildik. "Halkım İstesin Hemen"  albümünde de daha pek çok hikayeyi okuyabildik bir öncekinde olduğu gibi ama Hayatım Roman ve Baltalar Elimizde, yalnızca 1991 'deki bu albümde kaldı. Azül, Son Kuvayi Milliyeci, Kaynana Noktası, Dünyayı Kurtaran Kadın gibi diğer uzun metrajlar ve daha nice kaliteli hikaye dergilerde kaldı. En azından 1991 'deki ilk albümle uzun metrajların ikisi daha kurtarılmış olur şayet Suat Gönülay seven biriyseniz.

    Daha sonra detaylı incelemeler yapacağım her bir başlık için, hatta "Suat Gönülay İncelemeleri" adı altında apayrı bir alt başlıkta bu yazıları toplayacağım ama önden yukarıda paylaştığım albümde yer alan iki uzun hikayeye dair kısaca bilgi vermem gerekirse;

    Hayatım Roman; Mutaassıp bir hacı babadan ve şark kurnazı tıknaz bir sözde dindar abiden mütevellit annesiz bir ailenin eve kapatılmış körpe kızı Hasibe 'nin tekdüze hayatında tek eğlencesi çizgi romanlardır. Her hafta abisinin bayiden aldığı Tommiks, Teksas, Zagor, Conan, Superman gibi çizgi romanları, evdekiler yokken divanın altından çıkarıp okumakta, sıkıcı hayatına bu siyah beyaz sayfalar ile renk katmaktadır. Hasibe zaman içerisinde çizgi romanlara kendini fazlasıyla kaptırır ve kendi gerçekliğine ortak etmeye başlar. Ona göre abisi Çiko 'dur, karşı komşunun serseri oğlu Conan 'dır, sokağın bekçisi ileri yaşına ve koca göbeğine rağmen Tommiks 'tir, hikaye boyunca karşısına çıkacak herkes bir an için de olsa Hasibe 'ye farklı görünecektir ve Hasibe için hayat, tıpkı çizgi romanlardaki gibi bir maceraya dönüşecektir. Farkında olmadan kapıldığı bir sanrı sonrası evden uzaklaşacak, bambaşka alemlere girecek, evden kaçtığı düşünüldüğü için de hakkında katli vacip fetvası çıkacak, camiadan bir sofu silahlandırılıp namus temizlemesi için peşine salınacaktır. Hasibe ise düştüğü karanlık alemlerden kurtulmak için saflığından daha güçlü alternatifler bulmak zorundadır.

    Suat Gönülay 'ın 1989 'da Limon 'da çizdiği bu hikaye, aynı zamanda albümün kapağına da sirayet eder. Bir başka özelliği ise Gönülay 'ın ünlü tiplemesi Vakur Barut 'un ilk kez bu çizgi romanda ortaya çıkmasıdır. Tabi sadece görünüş olarak. Hikayede ismi geçmemekle birlikte karakter olarak da Vakur Barut ile alakası yoktur. Sonraları Vakur Barut 'a tip olarak ilham olmuştur.








    Baltalar Elimizde; Aydan ve Cem, yeni evli bir çifttir ve oturdukları ev şartlardan ötürü İstanbul 'un merkeze uzak ücra ve yeni gelişmekte olan muhitlerinden birindedir. Bir gün Cem işteyken kapı çalar, eşinin geldiğini sanan Aydan kapıda dört adamla karşı karşıya gelir. Adamlar davet edilmeksizin içeri girerler ve Aydan 'a zorla çay yaptırırlar. Genç kadın korkmakla beraber adamların niyetini sezmiştir ve eşinin erken gelmesi için dua etmektedir. Olan olur, adamlar çaylarını bitirmeye kalmadan Aydan 'a sarkıntılık etmeye başlarlar. O esnada Cem eve gelir, eşini alaşağı etmeye çalışan dört adamın ilk andaki şaşkınlığı geçer geçmez Cem 'i etkisiz hale getirirler ve genç kadına sırayla tecavüz etmeye başlarlar. Adamlar, aralarında Çetin isimli arkadaşlarının gazıyla eve gelmişlerdir. Çetin onlara bu çiftin entel olduğunu, grup yapma sevdalısı olduklarını ve tecavüz fantezileri olduğunu anlatmıştır. Adamların Çetin 'in yalan söylediğini anlaması, Aydan 'ın ilk tecavüzden sonra intihar teşebbüsünde bulunması ve Cem 'in de dağılmış ağız burunla son bir hamle edip onları bıçaklamaya çalışmasıyla olur. Bir anda aydınlanmış, masum bir çifte arkadaşlarının yalanı yüzünden tecavüz ettiklerini idrak etmişlerdir. Çetin ile diğerleri arasında bir münakaşa başlar, boğazına kadar b.ka batmış olan ve genç bir çiftin de hayatını mahveden dört adam, durumdan çıkış yolu bulmanın çarelerini aramaya başlarlar. Ne var ki yetersiz akılları onları bu durumdan çıkaramayacağı gibi daha da çamurun içine sokacaktır. Zavallı Cem ile Aydan için eziyet henüz bitmemiştir.

    İlk okuduğumda yaşımın küçük olmasından ötürü beni çok kötü yapan bu hikayeyi yıllar sonra yetişkin başka dostlarla paylaştığımda ya da geçmişte okuyan başka abilerle konuştuğumda hepsini de bir şekilde olumsuz etkileyebildiğini fark ettim. Levent Cantek 'in kitaplarından birinde de kısa bir bahsi geçmiş, "Tecavüzün kurban ve tecavüzcü bakış açısından anlatıldığı" vurgusuyla kısa çıkarımlar yapılmıştı. Hala ilk okuduğum günkü kadar sinirimi bozan bu hikayenin, yerli çizgi romanda orijinal yaklaşım, eleştirel bakış açısı ve rahatsız edici boyutta gerçekçi empati kurma adına çok önemli bir detay olduğunu düşünüyorum. Zaten Gönülay 'ın çoğu iyi hikayesindeki karakterler, toplumsal yapının farklı kesimlerini temsil eden ve çok iyi gözlemlenip damıtılarak çizgi romana yedirilen tipler. Sadece bu hikaye için konuşmuyorum. Gönülay 'ın tasvir ettiği en önemsiz tipin bile arka planda bir balon yazıda sarfettiği cümleler kara mizahtan öte bir zamanın ruhu ve toplumsal zihniyetin anlayışı niteliğinde sosyolojik çıkarım olma özelliği taşımakta. Pek çok öyküsünde bu böyledir.








    Baltalar Elimizde de 1989 yılında, Hayatım Roman 'dan hemen sonra haftalık olarak Limon Dergisi 'nde tefrika edilmiş ve iki sene sonra da söz konusu albümde yerini almıştır. Albümde ayrıca Gönülay 'ın Limon dönemi çeşitli kısa hikayeleri de yer almaktadır ki birkaçı hariç hepsi, "Ben Yaşarım" albümünde de yerini almıştır. Bu iki hikayenin ikinci kez tefrika edilişi, 1997 ya da 1998 'e tekabül ediyor. Birkaç ay boyunca L-Manyak dergisinin muhtelif sayılarında birkaç bölüm halinde yayınlanmıştır. Benim bu hikayeden haberdar olmam da L-Manyak alan büyük kuzenimin arşivi vesilesiyle oldu. Dergi bana yaşım gereği yasak olduğundan misafirlikten misafirliğie bu çizgi romanlardan haberdar oluyordum. Ayrıca Baltalar Elimizde hikayesinin L-Manyak 'taki ikinci yayınında başlık bir harf ile de olsa değişmiş, öykünün ismi "Baltalar Evimizde" olmuştu ama orijinal ismi, meşhur çocuk şarkısına da gönderme yapan "Baltalar Elimizde" başlığıdır.

    Mizah dergilerinde yayınlanan çizgi romanlar pek ciddiye alınmaz, bir zamanlar sadece karikatürize işler çizgi roman olarak yer bulabildiğinden mizah dergisi çizgi romanları Gırgır 'da gerçekleşen kopmalar sonrası daha nitelikli ve realist hale gelmeye başlamıştır. Galip Tekin, Ergün Gündüz, Suat Gönülay gibi isimler ancak böyle sivrilebilmiştir. Sencer gibi memleket çizgisinin yedi harikasından biri de yine 80 'lerin sonuna doğru bu daha serbest dergilerin ortamında tam anlamıyla doğmuştur. Ne var ki mizah dergisinde yayınlanmaları bile görmezden gelinmeleri için yeterliyken, belli başlı işler harici okurların bunlardan pek haberi olamıyor. Olsa da kaale alınmıyor. Böylece kaçıp giden hazinelerin varlığından bile haberdar olunmamış oluyor.

    Yukarıda örneklerini paylaştığım sayfalar, Suat Gönülay çizgi romancılığının ilk döneminin olgunlaşmış hali. İkinci döneme girişi de Limon 'daki son hikayesi Azül ile olup Hıbır ve Leman 'daki Öğretmenim Canım Benim serisiyle tavan yapacak ve 90 'lar boyunca o kalite katlanarak devam edecektir. 90 'ların sonuna doğru L-Manyak 'ta çizdiği öykülerden "Adolf" isimli uzun metraj da Avrupa 'da bir festivalde sergilenme fırsatı bulmuştur. Suat Gönülay 'ın son dönemi 2000 'lere tekabül eder. Kadayıf Dergisi 'nde ağırlıklı olarak eski işlerini verse de Sencer ve Sema Bencem gibi isimlere birbirinden güzel senaryolar yazar, hatta kendi karakteri Vakur Barut 'u Sencer 'e çizdirmek suretiyle ilk kez bir Vakur Barut öyküsünde sadece yazar olarak yer almıştır. Gerek Penguen Dergisi 'nin ilk iki yılında haftalık olarak çıkardığı işler, gerekse son sayılarında gözüktüğü Rodeo Strip dergilerinde birbirinden değerli işler ortaya koyup sonrasında çizgi romancılığı bırakmıştır. Bu ise bambaşka bir yazının konusu.

    Bu hikayelerin bir daha basılacağını sanmam dostlar, o sebeple bulduğunuz yerde üzerine kapaklanın derim. Suat Gönülay 'ın Suat Gönülay olmaya başladığı dönemin ilk mahsülleridir bu önemli öyküler. Yazımın başlarında da dediğim gibi, bu öykülerin her birini Suat Gönülay 'a özel bir alt başlıkta ayrı ayrı masaya yatıracağım ama şimdilik bu kadarıyla yerimi ayırtmış olayım ve bahaneyle bu başlığı da hortlatayım dedim.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com