2012 Temmuz Ayı Ödüllü Yarışması - ZAGOR KABUS

Başlatan hanac, 01 Temmuz, 2012, 21:08:12

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

hanac

Arkadaşlar merhaba,

Bu ay toplu okuma için seçtiğimiz macera Zagor - KABUS.

Yıllarca bekledik ve sonunda yayınlandı.

Yeniden okuyanlar, eski lezzeti aldınız mı ?

İlk defa okuyanlar, ne düşünüyorsunuz ?

Yorumlarınız bekliyoruz.

Bu ayki ödülümüz Özer Sahaf'dan Kull Cilt 1.


HacıGeraltEmmi

Zagor KM almıyorum, hadi biriniz ödünç verin okuyayım bari ;D ::) :D

Gambit

Kull Cilt 1 o kadar iyidir ki, sirf kazanma ihtimali icin bile zagor kabus okunur  8)

hanac

Kimsenin yorum yapmaya niyeti yok herhalde.

Hafta sonu tekrar okuyayım da ilk yorumu ben yapayım.

aa

Bugün KM 71-72 yi birlikte okuyarak Kabus'u bitirdim. Çok hoşuma gittiğini söyleyemeyeceğim.

Çok fantastik va saçma kısımları var. Bana göre övüldüğü kadar iyi değilmiş.


hanac'ın notu: aa dostumuzun başka bir başlıkta yaptığı yorumu buraya taşıdım.
Esse Gesse Hayranı...

caretta

Bu ayki aylık ödüllü yarışmanın ilk yazısını ben yazıyorum. Daha önce  bu konuda kısa bir yazı yazmıştım. Buradan da alıntı yapacağım.
Yazıyı yazan da alıntıyı yapan da ben olunca bir sorun olmaz sanırım !

Kabus'u hem 103'lük Tay Zagorlarda hem de Zagor Klasik Seride okudum. Lal Klasik Zagor'da macera 513 sayfa. Tay Zagor'da ise 509 sayfa!
Sebebi şu: Tay 41.sayıda bir sayfa reklam var. 103'lük seride Kabus 39-45 sayılar arasında 7 kitap yayınlandı.
Her kitabın başında orijinal sayılardan birer şerit kesilmiş. Eksikliğin nedeni bu !

Tay Zagor'da kitapların boyutu daha küçük ve kareler daha küçük idi. Böyle olunca yazılar da daha küçük puntolu idi.
Lal Zagorlar daha büyük boy ve orijinal Ferri kapaklı. Tay Zagorlar ise Arslan Şükür çizimi kapaklı ve her sayının arka kapağında hayvanlar biblosu.
Bana göre tamamen bize özgü dizaynı olan Tay Zagorlar daha başta 2-0 önde başlıyor. Olumsuz yönü ise dağılan sayfaları ve makaslanan şeritleri.
Çeviri her iki seride de Ay Barka imzalı. Lal Zagor'da Kabus'un çevirisi aynen korunmuş. Bu da çevirinin mükemmeliyetini gösteriyor.



Bir başka nokta Lal Klasik Zagor'da Kabus macerasının ne zaman yayınlanacağı aylar önce belirlenmişti. Bu da maceranın büyüsünü bozdu.
İnsan bildiği bir şeyi beklemekten o kadar da etkilenmez. Tay Zagor'daki Kabus 15 günlük periyotta yayınlandı.
Tekrarı bol bir dizi olan 103'lük Zagor dizisinde 350'lik Zagorlarda yayınlanmayan sadece 10 macera var.
Orijinal 255.sayıda başlayan bu maceralar 280.sayıda son bulmuş. Kabus da bu maceraların sonuncusu ve serinin mücevheri.
Tay bu 10 macerayı 1-45 sayılar arasına ustaca serpiştirmiş. O zamanki heyecanı ve beklentiyi ben Lal Zagor Kabus'ta bulamadım.

Maceraya gelince: Daha ilk sayfalarda bizleri merak sarmalına alıyor. Tay Zagor serisinde henüz 2012'deki kadar Zagor serisi okumamıştık.
Kabus, farklı bir boyutta Hellingen'in Zagor'a kabuslar göstermesine dayalı bir macera.
Buna benzer tek macerayı 350'lik seride 189-192 sayılarda ve Meydan Gazetesi fasiküllerinde yer alan'Büyülü Kitap' (Lal Zagor 51.cilt)adlı macerada okumuştuk.
Şu ana kadar o kadar çok Zagor macerası okuduk ki, bu başka evren, başka boyut algısı artık o kadar kuvvetli değil. Her iki Kabus macerasını yayınlandıkları dönemler açısından  değerlendirmek gerekir.Bu açıdan da Tay Zagor Kabus'u Lal Zagor'a göre açık ara önde olur.

Macerada birçok karakter adeta resmigeçit yapmış. Drunky Duck, Albay Perry, Akoto, Baron La Plume, Hellingen, Robot Titan, Kiki Manitu ve Tonka yer alıyor. İlginç bir ayrıntı da Hellingen'in dünyaya dönmesini önlemek için ışınlayıcı kabinin yok edilmesi görevinin Hellingen'in yaratığı Titan'a bağlı olması. Yaptığı hava taşıtları ile bir türlü uçamayan Baron'un Ufo'sunun Erie gölüne kadar Zagor ve Çiko'yu götürmesi ilginç.

Bu macerada gerçek olmasa da çok sayıda ölü var: Zagor ve Tonka Shalak tarafından öldürülüyor. Çiko işkence direğinde ve ufoda ölüyor.
Albay Perry, Yüzbaşı Forbes, Arkon, avcı Henry ve karısı, Pitt kalesi garnizonu ve Darkwood kabileleri. Bu maceranın bir özelliği de Zagor'un düştüğü aciz durumlar. Hellingen'in kabusları Zagor'u deliliğin sınırına getiriyor. Rakum'un mağarasında Hellingen tarafından halı gibi dövülüyor. Shalak tarafından bıçakla vurularak kızılderili şeflerinin önünde ölüyor. Tonka'nın cesedi başında gözyaşı döküyor, üzerine titrediği kızılderili beyaz barışının bozulup Darkwood halkının soykırıma uğramasına ağlıyor. En dramatik sahnelerden birisi de çaresizlik içinde Hellingen'in mezarı başında intihar etmesi.

Kabus senaryosu çok güzel yazılmış, olayların başdöndürücü bir ivme kazandığı tempolu bir macera. Hiç hız kesmeden olaylar arka arkaya sıralanıyor. Her olay bir mantık çerçevesinde neden -sonuç olarak değerlendiriliyor. Olayların ise farklı bir boyutta geçtiğini çözme işi ise Akoto ve Kiki Manitu'ya bağlanıyor. Bu macerada Zagor'un aklı, otoritesi, ilişkileri, insani yönleri, duyguları, aidiyeti, ciddi bir sınavdan geçiyor.

Sonunda Zagor,Manitu'nun yardımı ile Hellingen'e galip geliyor. Gerçekten ölenler ise Akoto ile Büyücü Makuaty oluyorlar. Zagor'un kabuslarının
bitmesinin bedelini kızılderililer ödiyorlar!

rumar80

   Kabusu yıllar önce okumuştum. Tamamen gerçek dışı bir öykü. Sclavi'nin senaryosu karmaşık. Bir çok arkadaşımız beğenmiş olsa da ben sevememiştim. Tamam Zagor'un klasik öykü şablonu dışında bir öykü ama belki de bu nedenle bu maceraya ısınamamış olabilirim. Bu öykü bir Dylan Dog öyküsü olarak bana daha uygun geliyor.
   Kısa ve öz bir not belki ama Kabus'un bende bıraktığı izlenim bu....

pizagor

Okuyup da birşeyler yazmak için daha vaktimiz var değil mi?
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


hanac

Alıntı yapılan: pizagor - 13 Temmuz, 2012, 20:36:19
Okuyup da birşeyler yazmak için daha vaktimiz var değil mi?

Temmuz sonuna kadar yarışma devam edecek.

rumar80

  Ödüllü konu yaz tatiline girdi. Sakin sakin yazın.

hanac

Nedense bu "Toplu Okuma" olayı pek kabul görmedi.

Ne yapsak, bu olaya bu aydan sonra son mu versek ?

alan ford

  Bence iyi bir fikir ve hemen vazgeçmemek lazım. Özellikle değeri bilinmeyen çizgi romanlar için bir farkındalık yaratsa yeter. Ben devam etmesinden yanayım.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

kedidiro

Alıntı yapılan: alan ford - 18 Temmuz, 2012, 22:47:47
  Bence iyi bir fikir ve hemen vazgeçmemek lazım. Özellikle değeri bilinmeyen çizgi romanlar için bir farkındalık yaratsa yeter. Ben devam etmesinden yanayım.
kesinlikle aynı fikirdeyim... popüler çizgi romanları değil de kıymeti bilinmemiş eserlere, ya da yerli üretimlere dikkat çekmeye devam edilmeli... geçen ay siperlerdeydik'i bu vesileyle okuyan ve çok memnun kalan dostlar olmuştu...

tommikser

Bence de devam etmeli.Hatta okunmayan veya bilinmeyen kitaplar üzerinden olmalı.10 paylaşım bile olsa haberi olmayan insanların ilgisini çekebilmek çok önemli.Ben siperlerdeydik'i bu vesile ile okudum mesala.

pizagor

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com/2012/07/kabus-ah-eh-nai-delilik.html


Kabus... Ah-Eh-Nai... Delilik...

Bataklıktaki kulübenin dışında tembel tembel uyuklarken gördüğümüz Çiko ve avlanmaya çıkan Zagor... Sıradan bir Zagor hikayesinin başlangıcı gibi herşey. Birkaç panel sonra Çiko'nun başına saçmasapan komik bir durum gelecek diye beklerken dile gelen bir geyikle ilk şaşkınlığı yaşar okur:

'Beni öldürmek istiyorsun değil mi?'

İşte böyle başlıyor Zagor'un sıradışı destanı. Öyle bir destan ki Zagor evreni şimdiye kadar hiç olmadığı şekilde dağılıyor. Öyle bir destan ki Zagor'u Zagor yapan ne varsa sorgulanıyor. Tüm değerleri, bütün inandıkları ve inandırdıkları adım adım alaşağı edilirken Zagor ilahlık mertebesinden yavaş yavaş uzaklaşıyor, insanlaşıyor, sıradanlaşıyor...

İlk kendisini sorgulamak durumunda kalıyor Zagor: Önce karşı çıktığı, sonrasında kabullenmek durumunda kaldığı 'Ah-Eh-Nai'nin yani deliliğin pençeleri arasında, yaşadıklarından hangilerinin gerçek, hangilerinin deli aklının yarattığı dehşet dolu hayaller olduğunu bilememenin çaresizliğine kapılıyor...

Hele Naatani Dağı'nın kutsal mağaralarında Akoto'nun da başrolde olduğu o delilik nöbeti yok mu... Tam bitti derken defalarca yeniden başlayan o dehşet karşısında Zagor'un akıl tutulmasını soluksuz takip ediyor okur. Akoto'nun dönüşümlerinin gerçekliğini tahlil edemeyecek durumdaki Zagor, yaşadığı bu kabusu önce reddetse de en sonunda hayatta kalma içgüdüsüne yenilip Akoto'yu Rakum'un kutsal okuyla vuruyor. Dostu kollarında 'Ben... ölüyorum baltalı İlah... İçindeki şeytan Ah-Eh-Nai beni öldürüyor...' diyerek can veriyor...
Bu sayfalara soluksuz dalan okurun durumu da Zagor'dan farksız: neyin gerçek, neyin Zagor'un deliliğinin bir parçası olduğunun ayırdında değil. Akıl sağlığı yerinde bir insanı bile delirtebilecek Naatani'deki bu ralli hikayenin en çarpıcı bölümlerinden birisi. Kurgusu ve çizgileriyle tutsak olunan bu sayfalarda okur Zagor'un yerine koyuyor kendisini! Gerçek olmadığını düşündüğünüz bir kabusun içindesiniz ama korkuya yeniliyorsunuz. Dehşet dolu hayalleriniz değil, aslında o da hayal ürünü olmasına rağmen, bile bile bir dostunuzu öldürmeniz sizi deliliğe sürüklüyor. Zagor'un o güne dek verdiği en zor sınav bu belki de. Lakin Zagor kendisinden bekleneni ortaya koyamıyor ve mücadeleden yenik ve zihnen dağılmış bir şekilde çıkıyor...

Zagor'u kısmen toparlamaksa Akoto'ya kalır. Ama Zagor iyiyim diyemez bir türlü, sonraki sayfalarda görüleceği gibi beynini kemiren delilik düşüncesi her fırsatta ikilemlerinin ve kendine dair tereddütlerinin su yüzüne çıkmasına neden olacaktır...

Deliliğinin kaynağı ise yakında kendini gösterecektir: Hellingen!

Ölümden dönen Hellingen, nefretinin kaynağına ulaşmış, ona bütün bu kabusları göstermeye başlamıştır. Naatani Dağı'ndaki hesaplaşmada tam Zagor'u öldürmek üzere tetiği çekecekken Çiko, Perry ve Ottowaların yaylım ateşine maruz kalır. 'Böyle biteceği yazılıydı' diyerek son nefesini verdiğine inandırır Zagor'u. Oysa şeytani planının daha başlangıcındadır...

Sclavi bu hikayede çok güzel bir öbür dünya tarifi yapar bir yandan da. Akronluların ışınlama kabininde yokolduktan sonra kendini sonsuz bir boşlukta bulan Hellingen burada birkaç dakika mı yoksa birkaç yıl mı geçirdiğini bilemeden sürüklenir. Bu Hellingen'in cehennemidir aslında, cezasını tamamladığında da cennetini bulacaktır. Sonsuz boşlukta ümitsiz bir şekilde sürüklenirken karşısına bir uzay gemisi çıkar. Kiki Manitu Hellingen için tam ona göre teknolojik bir oyuncak tasarlamıştır. Öldüğünü kabullenebilse bu uzay gemisinde Hellingen icatlarıyla uğraşacak, varlığının bu safhasını mutluluk ve huzurla geçirecektir. Ancak şöyle der Kiki: 'Hellingen'in nefreti öylesine büyüktü ki öldükten sonra bile yaşadı...'

Zagor ölüp de öte tarafta gözlerini açtığındaysa kendisini yemyeşil bir çayırda bulur ve Kiki Manitu karşısında durmaktadır. Zagor'un 'Ben neredeyim?' sorusunu 'Olmayı hayal ettiğin yerdesin Zagor...' şeklinde yanıtlar... Sclavi'ye göre öte dünya yaşarken hayalini kurduğumuz, bu tarafta ne kadar kötü bir karakter sergilersek sergileyelim yaptıklarımızın bedelini ödedikten sonra hepimizin yeni bir şans elde ettiği, ölüm anından sonraki varlığımızı huzur ve mutluluk içerisinde sürdürebileceğimiz bir yerdir. Ve bu yer gerçektir! Kiki Manitu Hellingen için yarattığı uzay gemisinin gerçek olduğunu söyler Zagor'a...

Kiki Manitu Zagor'a sonsuz sayıda evrenin ve dünyanın varlığından da bahseder. Hellingen Zagor'a kabusları getirmemiş, aksine onu kabuslarla dolu başka bir gerçekliğe çekmiştir. Dolayısıyla Zagor aslında bir süredir kendi hayatını değil, başka bir hayatı yaşamaktadır.
Mevzu alternatif gerçeklik olduğunda yazar çok daha cesur olabiliyor, emek emek ortaya çıkan karakterleri harcarken ikinci kez düşünme gereği bile duymuyor. Hatta o kadar fütursuz davranabiliyor ki aynı hikayede Zagor'u bile iki kez öldürüp geri getirebiliyor.
İlkinde Shalak tarafından önce bütün o göz boyamaları açıklanarak küçük düşürülen ve sonra da öldürülen Zagor, Makuaty'nin sihirli ilaçları sayesinde kısacık bir an için Kiki ile karşılaşıp ölümden geri döner. İkinci ölüm sahnesi ise Hellingen'in mezarının başında gerçekleşir. Tüm değer verdiklerini kaybetmiş ve psikolojik olarak tamamen dağılmış bir halde Zagor silahını başına dayar ve tetiği çeker. Akoto ise zamanı geri alan bir büyüyle Zagor'u ölümden geri çağırır. Ancak Akoto'nun da dediği gibi Manitu herşeye muktedir değildir. Her iki ölümden dönüşte de cana can kuralı işler. İlkinde Makuaty, ikincisinde ise Akoto hayatlarını kaybeder...

Bu güçlü hikayenin sonu da ayrı çarpıcı. Hikayeyi başarılı bulmamın bir ölçütü de sonunda öldüğünü kabullenen Hellingen'e duyduğum acıma hissi, elveda diyerek doğan güneşe doğru yürüyen Hellingen'e hissettiğim sempati... Çok güçlü bir öykü bu!
Yine bu destanın son sayfalarından aklımdan hiç çıkmayacak birkaç panel...

'Git ve sakın arkana dönme. Ve benim yaşadığımı düşün... Çünkü öldükten sonra ancak bizi sevenlerin anılarında yaşayabiliriz. Ölümsüzlük nefrette değil sevgidedir... Bu yüzden ben hep seninle birlikte olacağım... Hep burada olacağım...'

Akoto bu sözleri söylerken Zagor ağlamaktadır...

Tıpkı dostu Tonka öldüğünde olduğu gibi...

Tıpkı o tepeye çıkıp beyaz adamın Darkwood'da yaptığı katliamı gördüğünde diz çöküp ağlamaya başladığı gibi...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...