Dünyaya Mister No'lar gerek

Başlatan Mister NO, 02 Eylül, 2012, 13:26:50

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mister NO

Çevre aktivistleri cinayetlerinde rekor yıl 2016





Londra merkezli sivil toplum örgütü Global Witness'ın açıkladığı rapora göre 2016 yılı çevre aktivistleri cinayetlerinde rekor kırıldı. Rapora göre 2015 ile 2016 Haziran'ı arasında dünya genelinde her hafta 3 aktivist cinayeti işlendi. Bu dönemde incelenen 16 ülkede toplam 185 çevre aktivisti öldürülmüş. Bu sayı bir önceki yıla göre %59 artış anlamına geliyor ve 2002 yılından itibaren kaydedilen en yüksek rakam. 

2015 yılında gerçekleşen cinayetlerin 15'i su ile ilgili konularda mücadele eden aktivistler. Bunlar arasında en fazla barajlara karşı direnenler yer alıyor. Öldürülen 60 kadar aktivist ise doğrudan olmasa da su varlıklarını da etkileyen maden şirketleri ve orman yıkımı gibi sorunlara karşı hareket örgütleyen aktivistler.

2016 yılında özellikle Mart ayında birçok aktivist öldürülmüştü. Önce Güney Afrika'da bir maden şirketine karşı direnişi örgütleyen Bazooka Radabe polis kılığına giren 2 katil tarafından öldürülmüştü. Ardından Honduras'ta baraj yapımına karşı direnen Berta Cáceres ve Nelson García öldürülmüştü. Caceres cinayetinde gözaltına alınan 5 şüpheliden ikisinin barajı yapan şirketin güvenlik görevlileri olduğu, birinin ise Honduras ordusunda görevli bir asker olduğu ortaya çıkmıştı. Haziran ayında ise Brezilya'da Nilce de Souza Magalhães ölü bulunmuştu. Son olarak geçen hafta yine Honduras'tan ve yine Caceres ve Garcia ile aynı örgütten olan Lesbia Janeth Urquía öldürüldü.

Rapora göre dünyanın aktivist cinayetlerin açısından en tehlikeli bölgesi Latin Amerika. 1 yıl içerisinde 7 Latin Amerika ülkesinde 122 çevre aktivistinin öldürüldüğü kaydedildi. Brezilya 50 cinayet ile başı çeken ülke.

Global Witness'tan raporu hazırlayan Billy Kyte'e göre değerli madenler, mineraller, palmiye yağı gibi ürünler için arazileri işgal eden şirketler, hükümetler veya mafya grupları o arazilerde yaşayanları önemsemiyor. Yaşam alanları yok olan yerlilerin oluşturduğu direniş hareketlerine karşı da hükümet güçleri, özel güvenlik güçleri veya tuttukları çetelerle ateş açmaktan, suikast düzenlemekten geri durmuyorlar.  Raporda kaydı tutulan cinayetlerden daha fazla kaydı tutulamayan cinayetlerin olduğunu da söylüyor Kyte.

Şirketlerin birer "kaynak" olarak gördüğü doğal varlıklar üzerinde artan rekabet aşırı üretim ve tüketim dolayısıyla azaldıkça daha agresif bir rekabet malzemesi haline geliyor. Kâr hırsı doğa ve insan yaşamını umursamaksızın yeryüzünü tahrip ediyor. Ancak tüm bunlara rağmen yaşamanı savunan kitleler şirketlere, devletlere ve kapitalizme karşı mücadeleyi sürdürüyor.


Kaynak: Circle of Blue

Mister NO

Amazon'da yeni kabile bulundu!

26 Aralık 2016 T24 ve Hürriyet

Önce helikopterin gürültüsünden kaçtığı belirtilen kabile üyelerinin daha sonra oklarını alarak helikoptere yönlendiği belirtiliyor



Brezilya'nın yağmur ormanlarında 20 bin yıl önceki ataları gibi yaşayan bir kabile tespit edildi.

Fotoğrafçı Ricardo Stuckert, Amazon'da modern insanla teması olan bir grupla görüşmek için helikopterle yağmur ormanlarının üzerinden geçerken medeni dünyayla teması olmayan yeni bir kabile tespit etti.

Önce helikopterin gürültüsünden kaçtığı belirtilen kabile üyelerinin daha sonra oklarını alarak helikoptere yönlendiği belirtiliyor. Kabilenin modern dünyayla teması olmayan son insan gruplarından biri olduğu tahmin ediliyor.

Fotoğrafları National Geographic dergisinde yayınlanan Stuckert, "Hâlâ medeniyet ile teması olmayan insanların olması, çok güçlü bir his yaratıyor" dedi.


HacıGeraltEmmi

Eski haber değil mi bu ya? ??? geçen yıl da aynı kabileyi bulmuşlardı diye hatırlıyorum.

Mister NO

Geçtiğimiz yıllarda da benzer haberler çıktı doğru ama sanırım bu daha önce karşılaşılmayan bir bölgede. Yeni bir haber yani.

Yerlilerin tepkisi ise aynı korunma güdüsüyle helikoptere ok atmak.  ???

Mister NO

Amazon ormanlarına şeklini yerliler verdi

Amazon ormanlarında yaşayan yerli halkın, Avrupalı sömürgecilerin gelişinden önce ormana çok sayıda ağaç diktiği ortaya çıktı.



Amazon ormanlarında yaşayan yerli halkın, Avrupalı sömürgecilerin gelişinden önce ormana çok sayıda ağaç diktiği ortaya çıktı. BBC'nin haberine göre, sonuçları "Science" dergisinde yayımlanan çalışmada,

Brezilya Ulusal Amazon Araştırmaları Enstitüsü ile Hollanda'daki Wageningen Üniversitesi ve Araştırma Merkezinden araştırmacılar, ormanın bugünkü halinin oluşmasında yerli halkın önemli rol oynadığını

belirtti. Araştırmacılar, arkeolojik alanların haritasını kullanarak Amazon'daki binden fazla bölgeden ağaç türleri ile ilgili verileri karşılaştırarak bu sonuca ulaştı. Çalışmada, yiyecek veya inşaat malzemeleri için

kullanılan ağaç türlerinin sayısının, geçmişte yerlilerin yaşadığı bölgelerin yakınlarında çok daha fazla olduğu gözlemlendi. Araştırmacı Dr. Hans ter Steege, "Dolayısıyla Amazon göründüğü kadar el değmemiş

bir bölge değil." değerlendirmesinde bulunurken, bir diğer bilim adamı Carolina Levis, "Geçmiş medeniyetlerin, yaşadıkları bölgenin bitki örtüsü üzerinde ve seyahat etmek için kullandıkları güzergahlardaki

değişimde, bilinçli veya bilinçsiz büyük rolü olmuştur" ifadesini kullandı. Çalışmada, Brezilya fıstığı, kaju fıstığı, acai üzümü veya kauçuk dahil 85 türün, yaşlı ormanda ehlileştirilmemiş türlerden 5 kat baskın

olabileceği belirtildi. Araştırmacılar, Kristof Kolomb'un 1492'de kıtaya gelişinden önce tahminen 8 ila 10 milyon insanın Amazon bölgesinde yaşadığını, bu dönemin Avrupa sömürgeciliğinin başlamasına işaret

ettiğini vurguladı. Milyonlarca Amazon yerlisi ya Avrupalılar ile yaşanan çatışmalarda ya da çiçek hastalığı ve frengi dahil bulaşıcı hastalıklar sonucu ölmüş olsa da araştırmacılar, bu yerlilerin ormana izlerini

bıraktığını kaydetti.

GÜNDEM KIBRIS 03 MART 2017

Mister NO

Kayıp Şehir Z- The Lost City of Z




Yönetmen : James Gray

Oyuncular : Charlie Hunnam ,  Robert Pattinson ,  Sienna Miller ,  Tom Holland (i) ,  Angus Macfadyen

Senaryo : James Gray

Film Özeti

İngiliz kaşif Percival Fawcett (Charlie Hunnam), Brezilya'da Amazon havzasında, balta girmemiş ormanların arasında daha önce var olduğu bilinmeyen kadim bir medeniyetin izlerine rastlamıştır. Ancak gelişmiş

bir medeniyet bulduğuna tüm kalbiyle inanması, bilim çevrelerinde farklı tepkiler alır. Nitekim bulgularının gelişmiş bir medeniyete değil, vahşi bir topluluğa ait olduğuna inananlar da az değildir. Fawcett, eşi

Nina, oğlu Jack ve yaveri Henry'nin desteği ve yardımıyla, Z adını verdiği kayıp şehri bulabilmek için her şeyini ortaya koyacaktır.

Film, David Grann'in 2009'da çıkan ve Percy Fawcett'ın gerçek öyküsünü anlatan aynı isimli kitabından uyarlandı.













Mehmet AÇAR

21 Nisan 2017 Cuma- Habertürk


Orada bir şehir var uzakta



Başrollerinde Charlie Hunnam ile Sienna Miller'in oynadığı, James Gray'in yönettiği "Kayıp Şehir Z" (The Lost City of Z), 20. yüzyıl başlarında Amazonlara yaptığı yolculuklarla tanınan İngiliz kâşif Percy Fawcett'in hikâyesini anlatıyor

Yirminci yüzyıl başlarında "Amazonya" denilen ve Bolivya ile Brezilya arasında kalan topraklar hakkında çok az şey biliniyordu. "Kayıp Şehir Z" işte o bölgenin kâşiflerinden birinin hikâyesini anlatıyor. Kâşiflik ruhu ve tutkusuyla ilgili bir film bu... Ama her şey, prestij arayan bir subayın hikâyesi olarak başlıyor.

David Grann'ın 2009'da yayımlanan "The Lost City of Z" adlı kitabından sinemaya uyarlanan film, Kuzey İrlanda'da bir geyik avı sahnesiyle açılıyor. İngiliz subayların katıldığı avda geyiği vuran Binbaşı Percy Fawcett'in (Charlie Hunnam), akşamki kutlamada, "Atalarından yana şanslı olmadığı" için seçkinlerin yemeğine katılamadığını görüyoruz. Eşi Nina (Sienna Miller) ile yaptığı konuşmada Percy'nin, madalyasız olmaktan şikâyet ettiğini ve daha aktif görevler istediğini öğreniyoruz. Kraliyet Coğrafya Derneği'nin Bolivya'ya gitme teklifini ise "aile adının temize çıkacağı" sözüyle şartlı olarak kabul ediyor.

YOLCULUK KÂBUSA DÖNÜŞÜYOR

Bolivya yolculuğuna da istekli çıkmıyor. Yönetmen James Gray, gemi sahnesinden başlayarak, seyahati Fawcett için karanlık, tekinsiz bir süreç olarak resmediyor. Werner Herzog'un "Fitzcarraldo" (1082) filmini hatırlatan ormandaki opera konseri ise bir çeşit rüya etkisi uyandırıyor. Batı'nın sömürgeci ve aydınlık yüzünün iç içe geçtiği, zorbalıkla zarafetin yan yana geldiği bu tuhaf sahnenin ardından gelen nehir yolculuğu, kısa sürede kâbusa dönüyor. Fawcett ile ekibi, hastalıklar, piranhalar, yerlilerin saldırıları ve açlıkla savaşıyor...

James Gray, Fawcett'in prestij arayan İngiliz subayından tutku dolu, inatçı kâşife dönme sürecinde yaşadığı psikolojik değişime bence iyi odaklanamıyor. Ama Fawcett'in Batı uygarlığının kibrini ve zorbalığını görmesini daha detaylı anlatıyor. Özellikle İngiliz kâşif Murray (Angus Macfadyen) ile çıktığı yolculukta vurgulandığı gibi Fawcett, yerlilere efendilik taslamıyor. Diğer Batılı kâşiflerin aksine onları küçümsemeden, vahşi deyip geçmeden eşit ilişkiler kurarak anlamaya çalışıyor. Z adını verdiği kayıp şehre, bulduğu çanak çömleklerden ziyade yerli rehberin söyledikleri nedeniyle inanıyor.

JAMES GRAY'İN EN İYİ FİLMİ

Fawcett, sınıfsal, ırksal ayrımcılığı içselleştirmiş İngiliz toplumundan ziyade Amazon'un yerlilerine güveniyor. Dolayısıyla, politik olarak anlamlı bir çerçeve kazanıyor film. Sienna Miller'in duyarlı ve tutkulu yorumunun katkısıyla Nina karakteri üzerinden kadınlara yönelik ayrımcılık vurgulanıyor. Charlie Hunnam, her şeyi çocukları için yapsa da hayatının büyük bölümünü ailesinden uzakta geçiren Fawcett'in trajik çelişkisini yansıtan bir oyunculuk çıkarıyor. Fawcett'in yardımcısı Henry Costin'de Robert Pattinson'u da unutmayalım.

"Kayıp Şehir Z", sadece özenli anlatımı değil, hikâyeyi ele alışındaki politik yaklaşım nedeniyle de James Gray'in en iyi filmi. Başarıda her planı ressam titizliğiyle hazırlayan Darius Khondji'nin 35 mm film formatında çektiği görüntülerin büyük payı var. Görüntü yönetmeni Khondji, I. Dünya Savaşı ve İngiliz kırsalı çekimlerinde de manzara ressamlarına taş çıkaracak mükemmel bir iş çıkarıyor.

Filmin notu: 7

Mister NO

Burger King, et üretimi için Amazon ormanlarını yakıyor





Amazon ormanlarında yabancı şirketlerin yağması devam ediyor. İklim dokusu itibariyle ekosistemin devamlılığına katkı sağlayan yeryüzüne nefes aldıran en önemli yaşam alanlarından biri Amazon ormanları.

Son atmış yılda Amazonlara göz diken büyük şirketler türlü projelerle Amazon ormanlarını adete bir talan merkezi haline getirdiler. Başta su kaynakları olmak üzere binlerce ağaç çeşidinin bulunduğu yağmur

ormanları illegal kesim yapan şirketlerin sürekli tehdidi altında. Bu aynı zamanda ormanda yaşayan yerliler ve hayvanlar üzerindede ciddi bir tehdit ve kıyıma neden olmakta. Örneğin, ABD'li petrol şirketi

Chevron'un bölgede 1962-1992 yılları arasında açtığı ham petrol kuyusu ve çevresinde oluşan havuzlar en büyük delili oluşturmakta. Giysilerini nehir suyunda yıkayan ve çiftçilik yaparak geçinen yerlilerin

yaşamı Chevron'un 30 yıl süren faaliyeti nedeniyle cehenneme dönüşmüş durumda. Zira petrol içme suyuna ve nehirlere karışmakla kalmamış, petrol kuyularının yakınlarında oluşan binlerce petrol havuzu

toprağın altına işlemiş. Yerli halkın içtiği suya, ektiği toprağa zehir karışmış. Zamanla da asit yağmurları, çocukların oynadıkları topraklarda ayakkabılarının yapışmasına neden olan atıklar, yavaş yavaş ölen

hayvanlar, zehirle olgunlaşan meyveler, engelli doğan çocuklar, düşük yapan kadınlar artmış. En çok da kanser... Pek çok türde kanser.

ALSTOM'un "Ölüm Barajı"

Fransızların en büyük enerji şirketi ALSTOM'un projelendirdiği Belo Monte Barajı Amazon Havzası gezegenimizdeki tropik yağmur ormanlarının %60'ına ev sahipliği yapıyor. Yedi kilometrelik uzunlukta bi

gövdesi olması düşünülen Belo Monte Barajı 668 km2'lik orman alanını yok edecek. Bu alanın 400 km2'si endemik ve nesli tehlike altındaki canlılara ev sahipliği yapıyor. Baraj yerli halklar da dahil olmak üzere

20 binden fazla insanın yerinden edilmesine sebep olacak. Chevron ve Alstom'un dışında Amazon ormanlarına en çok zarar veren mobilya şirketi, isviçre menşeili İKEA. Yılllardır Amazon tropikal ormanlarını

kesen İKEA, yağmur ormanlarının hayvansızlaştırılmasının da baş sorumlusudur. Ve, Amazon ormanlarını kesen Burger King... Pek çoğumuzun aklına dahi gelmezdi değil mi? Burger King'in Amazonlarda ne işi

olabilirdi?

Ne işi varmış bir bakalım...

Amazon ormanlarında son 25 yıl içinde yaklaşık 200 aktivist katledildi. Ağaç hayvan ve su kaynakları üzerinde gerçekleştirilen bu katliamları engellemek için mücadele eden yerli aktivistlerden yaklaşık 200 kişi

bu katliama dahil edildiler. Ribeiro ve Santo cinayeti, ormanlık düzenlemesi değişikliğinin getirdiği tehlike ile birlikte, Brezilya'nın Amazon ormanlarında başını çektiği yıkımın göstergesi. Bazılarına göre; kütük

sokumu, büyük tarım çiftlikleri ve soya fasulyesi operasyonlarının genişlemesi, ekonomik ilerleme doğrultusunda atılması gereken kaçınılmaz adımlar. Fakat başkalarına göre; gezegen hayatta kalacaksa başka

türlü bir ilerlemeye ihtiyaç var. Chico Mendes'in 1998'de, ölümünde sadece günler önce açıkladığı gibi: "Yıkım olmadan ilerlemenin mümkün olduğunu göstermek istiyorum."

José Cláudio Ribeiro da Silva ve karısı Maria do Espírito Santo da Silva, 24 Mayıs sabahının erken saatlerinde, Brezilya Amazonu'nun kuzeyinde, 20 yılı aşkındır üzerinde çalıştıkları doğal rezerv yakınlarında

motorlarına bindiler. İkili, motosikletlerini hayatlarını korumaya adadıkları balta girmemiş orman ötesine sürdüklerinde, köprünün yakınlarında gizlenen silahlı bir kişi ateş açarak her ikisini de öldürdü.

Brezilya kolluk kuvveti yetkilileri, cinayetin kiralık katil işine benzediğini söyledi, çünkü kurbanların her ikisinin birer kulağı kesilmişti. Genellikle bu, cinayet için ödemede bulunanlara işin halledildiğini göstermek

için yapılır...

Sizleri, aşağıdaki, Burger King'in verdigi zararlarla ilgili yazıyı okumaya davet ediyorum... The Guardian'ın 1 Mart 2017 tarihli yazısını Kırmızı Tilki Türkçeye çevirip yayınladı.

Mighty Earth adlı araştırma şirketi, fast food devi Burger King'in soya üretilecek tarlalara yer açmak için Brezilya ve Bolivya'daki ormanları tropik ormanları yakarak yok ettiğini ortaya çıkardı.

Grubun insansız hava araçlarıyla (drone) elde ettiği görüntüler, uydudan alınan veriler ve sürdürdüğü saha araştırması, 2011 ile 2015 yılları arasında Burger King için 700 bin hektar ormanlık arazinin yakıldığı

ortaya çıkardı.


Ormanları yakan: Burger King'in tahıl tedarikçileri Cargill ve Bunge

Bölgede faal olan, büyük araziler satın almış ve çiftçilerden başta soya olmak üzere tarım ürünü ve et üretimi için kritik bitkisel yağ tedarik eden iki büyük şirket var: Cargill ve Bunge. Her ikisi de Burger King'in

ana tedarikçilerinden. Raporda, ormanların bu şirketin yereldeki taşeronları aracılığıyla yakıldığı iddia ediliyor.

Mighty Earth adlı araştırma şirketinin CEO'su Glenn Hurowitz, "Bağlantılar ortada. Bunge ve Cargill, Burger King ve diğer fast food zincirlerine tahıl tedarik ediyor. McDonald's, Subway ve KFC de masum değil,

ancak bu boyutta bir orman katline bulaşmış değiller. Burger King, insanlara sunduğu yemeğin nereden geldiğini derhal açıklamalı ve bu işe bir son vermeli," şeklinde konuştu.


Amazon ormanları yok ediliyor

Raporda adı geçen, yok edilen tropik ormanların ve bozkırların büyük kısmı Bolivya'nın düzlük arazilerinde ve Brezilya'nın Cerrado bölgesinde yer alıyor. Bu bölgelerdeki Amazon ormanları da yakmalardan

etkileniyor.

Geçen sene, Brezilya'da 2 milyon hektar ormanlık arazi yok oldu. 2015'te yok olan ormanlık arazi 1.5 milyon hektar. Bolivya'da ise 865.000 hektarlık orman yakıldı.

Habitat yıkımı ve orman katliamı sofrada başlıyor

Et endüstrisini daha kârlı hale getirmek için yapılan katliamlar, eti için öldürülen hayvanlarla ve ormanlarla sınırlı değil: Amazon ormanlarında başta yerli türlerden jaguar, karıncayiyen ve tembelhayvan olmak

üzere on binlerce yaban hayvanının yanarak öldüğü tahmin ediliyor.

Et endüstrisine, ona içkin hak ihlallerine karşı mücadele eden hayvan özgürlükçüleri ve aktivistler ise, Burger King'in hamburger üretimi için ormanların yakılmasının, hayvan sömürüsünün küresel kapitalizmin

temelinde yattığını bir kez daha kanıtladığını düşünüyor. Eleştirilerin temelinde, et üretiminin neden olduğu sömürü, hak ihlallerini ve katliamların, dünyanın içine sürüklendiği çevre felaketlerinin, habitat

yıkımının, türlerin yok edilmesinin, ormansızlaşmanın, tüm çevre felaketlerinin sofrada başladığı fikri yer alıyor.

Et üretiminin artan kanser vakalarıyla ilgisine dair araştırmalar devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda da McDonalds'ın "et" ve hamburgerlerinde kimyasallar, amonyak ve kanserojen bileşenler bulunduğu ortaya

çıkmıştı.


Ormanları yakmaları için köylülere teşvik veriliyor


Ormanların yakılmasında rol oynayan Burger King dışında da şirketler var. Ancak Mighty Earth'ün raporuna göre, operasyon yürüttükleri bölgelerdeki ormansızlaşmanın ana sorumlusu fast food devleri ve onun

tedarikçileri.

Şirketlerin, orman yakmaları için köylülere teşvik vermesi ise yerli kalkınma modellerini alt üst ediyor.

Bunge ve Cargill, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarla Mighty Earth grubunun raporundaki bulguları ve iddiaları reddetti. Ancak insansız hava araçlarıyla ve uydudan elde edilen görüntüler, Cerrado'nun

doğal bitki örtüsünün yarıdan fazlasının yok edildiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu da Amazon ormanlarının yüzde %25'ine denk geliyor.

Alıntı: Kedistan

Mister NO

Yerlilerden 'hakları' için protesto eylemi


Brezilya'da Amazon halkları haklarını korumak için başkentte protesto gösterileri düzenledi. Polisle çıkan çatışmalarda yaralanan olmadı.






Ülkenin başkenti Brasilia'da hükümetin, yerlilerinin yaşadığı toprakları hedef alan politikalarını protesto eden kabileler polisle çatıştı. "Yerli Haftası" ismiyle anılan etkinliklerin bir parçası olarak yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek isteyen ve ağırlıklı olarak Amazon bölgesinden gelen kabilelere polis biber gazıyla müdahale etti.

Polisin, meclis binasının yakınlarındaki bir süs havuzuna çok yaklaştıkları gerekçesiyle protestoculara yaptığı müdahaleye yerliler yanlarında getirdikleri ok ve yaylarla karşılık verdi. Her iki taraftan da şu ana kadar yaralanan olmadı.

Protestolara katılmak için kuzeydeki Amapa eyaletinden başkente gelen Keiber Karipuna, müdahaleyle ilgili olarak "bize karşı kullanılan kaba kuvvet maalesef bu duruma neden oldu" şeklinde ifade verdi.

Associated Press haber ajansına konuşan protestocu "üç bin yerlinin ok ve yaylarla karşılık vermesi doğal bir durum" diye ekledi.

Olayların üzerine yazılı açıklama yapan güvenlik görevlileri, "yerliler polis ile yaptıkları anlaşmayı ihlal ettiler ve meclisi işgal etmekle tehdit ettiler" ifadelerini kullandı.



Ekonomik gidişat

Brezilya Latin Amerika'nın en büyük ülkesi ve özellikle Amazon bölgesinde modern yaşamdan uzak sayısız kabileye ev sahipliği yapıyor.

Amazon bölgesindeki halklarla sık sık karşıya gelen keresteciler, çiftçiler ve benzer işletmelerin bu kabilelerle aralarında çıkan arbede ve çatışmalar sürekli yaşanan hadiseler.





Ancak yerlilerin önderlerine göre son yıllarda ülkede kötüleşen ekonomik durum şiddet olaylarının artmasına neden oluyor.

Tarım sanayi ve yerlilerin toprak mülkiyeti haklarının sürekli olarak ihtilafa düşmesi dolayısıyla protestolarına ağırlık veren kabilelere göre bu yaşananlar aslında varoluşsal bir sorun.

Bundan dolayı, Brasilia'daki protestocular duruma dikkat çekmek için gösterilere kuş tüyleri ve vücut boyalarının da kullanıldığı geleneksel giysilerle katıldıklarını ifade ediyorlar.

Yerli Guarani halkıyla ilgili tarih çalışmaları yapan Marize de Oliveira'ya göre protestocuların kullandığı "tabutlar, geçtiğimiz yıllarda ölen 305 farklı etnik grubu temsil ediyor."

Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan Oliveira "Tarım lobisi haklarımızı yok etmek ve biyolojik çeşitliliği bitirerek Brezilya'yı dünyanın tahıl ambarı haline getirmek istiyor," ifadesini kullandı.

Protestoculara göre Michel Temer liderliğindeki hükümet Amazon'un çeşitli bölgelerinde yerlilere sağlanan korumaları zayıflatarak büyük sermaye sahiplerine daha fazla alan tanımaya çalışıyor.

Ağustos 2016'da yolsuzluk soruşturmasıyla meclis tarafından görevinden azledilen Dilma Rousseff'ten koltuğu devralan Temer döneminde ülkenin ekonomisi olumsuz bir gidişat sergiliyor.









© Deutsche Welle Türkçe  26 Nisan 2017

Mister NO

Çarpıcı Bir Konuya Parmak Basmak İçin İlk Kez Amazon Yağmur Ormanında Yapılan Sokak Sanatı


Kadijah Whomanity
Onedio Editörü



Kendini bir aktivist sanatçı olarak tanımlayan Philippe Echaroux, duvar ve trenlerin kullanılarak yapıldığı graffiti sanatını Brezilya'daki bir yağmur ormanına uyarladı. Ormanı ışık ve görsel projeksiyon teknikleri

kullanarak, Surui yerlisi insanların yüzleri haline getiren sanatçı yapılan orman tahribine çok etkileyici bir şekilde dikkat çekti. Bölgede yerli kabilelerin yaşam alanını oluşturan bu ormanlar altın yıkayıcıların

kurbanı oluyor ve değerli taş bulmaya çalışan kişiler tarafından tereddüt bile edilmeden yok ediliyor. Yaşamları bu tahribattan direkt olarak etkilenen bu insanların yüzlerini göstererek sanatçı; bölgede yapılan

yasa dışı ağaç kesimine ve getirdiği çevresel tehditlere uluslar arası çapta bir hatırlatma yapmak istiyor. Philippe Echaroux projenin ilhamını ise şu cümleyle anlatıyor; "Bir ağacı kestiğinizde, bu bir insanın

hayatına son vermek gibidir."


Street Art 2.0 olarak adlandırılan bu proje aslında Surui kabilesi reisi Almir Surui Narayamoga'nın kabilesinin durumuna dikkat çekmek istemesi üzerine ortaya çıktı.





Philippe Echaroux'nun sanatı ise 'dünyanın ilk Amazon sokak sanatı' olarak tasvir ediliyor.





Brezilya'da yaşayan bu kabile ardı arkası kesilmeyen orman tahribi tehlikesi ile yaşıyor.





Kullandığı teknikle güçlü bir mesaj verirken nazik ve doğa dostu olunabileceğini gösterdiğini söylüyor Phillippe.





Ayrıca bu projenin Dünya'daki diğer çevresel sorunlara dikkat çekmek için kullandığı projeler serisinin ilki olduğunu da ifade etti.





Görünüşe göre Philippe çarpıcı mesajlar vermeye devam etmek istiyor.





Suruiler kahve yetiştirerek geçimini sağlayan bir kabile ve yağmur ormanlarını varlığı onlar için çok kritik bir önem taşıyor.






Bu bölge onların yaşam alanını oluşturuyor.





Amazon yağmur ormanlarının yok olması demek elbette sadece yerlilerin değil bütün insanlığın etkilenmesi demek.




Daha önce de Google ile birlikte çalışan kabile reisi Amir ise projenin ortaya çıkmasının belki de en önemli sebeplerinden biri.






Bu proje kendi halkının durumuna dikkat çekmek ve Suruilerin ormanlar için yaptıklarını anlatmak için de çok önemli bir fırsattı.





Reis Amir sanatçı Philippe Echaroux'un projesinde de aktif olarak yer aldı.





Çalışmaları anlatan bu videoda da detayları izleyebilirsiniz.


https://vimeo.com/185443720

Mister NO

Antonio Vicente: Brezilya'da tek başına yağmur ormanı yaratan adam


BBC TÜRKÇE 31 Mayıs 2017




Brezilyalı Antonio Vicente, Sao Paulo'da bir arsa alıp koca bir ormana çevirmek istediğinde, herkes ona delirdiğini söylüyordu.



Yıl 1973'tü. Ormanlar, sanayileşme ve kârın önünde bir engel olarak görülüyordu.

Dönemin askeri rejimi, varlıklı toprak sahiplerine modern çiftçilik tekniklerine yatırım yapmaları için yüklü miktarda yardım sağlıyordu. Böylece generaller ülkede tarımı ilerletmeyi amaçlıyordu.

Vicente ise, hayvancılıktaki artış, ormanların yol oluşu, hızlı kentleşme ve nüfusun büyümesi sonucu, su kaynaklarının git gide azalışına endişeyle tanık oluyordu.

Bir ailenin 14 çocuğundan biri olan Vicente, babasının çalıştığı çiftlikte büyüdü. Babasının toprak sahiplerinden emir alarak, kömür üretimi ve sığırları otlatacak alan açılması için ağaçları nasıl kestiğini izledi.

Sonunda çiftlikteki su kaynakları kurudu ve bir daha geri gelmedi.

- Tarım alanı olmayan ülkede nasıl tarım yapılır?

- Dünyanın en sağlıklı kalbine sahip olan insanların sırrı

- 'Amazon ormanlarındaki ağaçları kataloglamak için üç asır gerek'




'Salak mısın? Toprağı boşa harcıyorsun'


Vicente, otlatma için yerle bir edilmiş 31 hektarlık küçük arsada birkaç eşek ve küçük bir ekiple çalışmaya başladı.

Çiftçi ve mandıracı komşuları ona, "Salak mısın? Ağaç dikmek toprağı boşa harcamak demek. Gelirin olmayacak, ineklere ve ekinlere yerin kalmayacak" dedi.

Ancak Vicente'nin bir haftasonu eğlencesi olarak başlayan ağaç ekimleri, bir hayat tarzına dönüştü.

40 yıllık çalışmalar sonucu Serra da Mantiqueira ormanındaki arsada 50 bin ağaç kök saldı ve büyüdü.

Vicente şimdi 84 yaşında. "Ailemin kim olduğunu sorarsanız, 'tam da buradalar' derim. Tohumdan büyüttüğüm her bir ağaç, ailem" diyor.

Brezilya'da dünyanın en büyük tropikal ormanları olan Amazon'da ormansızlaşma yıllarca düşüşteyken, yok olan orman sayısında yeniden artış başladı.

Vicente, ülkedeki bu eğilime meydan okuyor.

Ağustos 2015 ile Temmuz 2016 arasında 8 bin hektarlık yağmur ormanı yok oldu. Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü'ne (INPE) göre bu, 2008'den beri görülen en büyük orman kaybı. Bir önceki yıldan

ise yüzde 29 daha fazla.



Ormansızlaşmadaki artışın bir nedeni, yasadışı ormansızlaştırmayla suçlanan toprak sahiplerine 2012'de çıkarılan af.

Greenpeace'in Amazon ormanları sorumlusu Cristiane Mazzetti, affın insanlarda dokunulmazlık duygusu yarattığına dikkat çekiyor.

Geçtiğimiz yıllarda yolsuzluk soruşturmaları ile ekonomik ve siyasi krizle sarsılan Brezilya'da, ormanların korunması için ayrılan bütçe de kısıtlandı.

Vicente'nin büyüdüğü Sao Paulo, Brezilya'da ormansızlaşmanın en çok görüldüğü bölgelerden. Güney Amerika'nın en büyük ekonomisi olan Sao Paulo'ya endüstri ve tarımın katkısı büyük. Bu da

ormansızlaşmanın önünü açıyor.

Mantiqueira'ya armağan ettiği orman projesinden Vicente şöyle bahsediyor:

"Ben bunu para için yapmadım. Burayı yarattım çünkü burada ne varsa ileride herkese kalsın istedim. Artık insanlar bana deli demiyor."

Fotoğrafların telif hakkı Gibby Zobel'e aittir.

Mister NO

Amazon'da HES direnişi



Brezilya'da yerliler HES şantiyesini işgal etti. Yerliler atalarının mezarlarının işgal edilmesine direniyor.






Lisa Alves

Geçtiğimiz hafta Pazar gününden (16 Temmuz) beri, Sao Manoel Hidroelektrik Santrali'nin (HES) şantiyesi Munduruku kabilesinin 200 üyesi tarafından işgal edildi.

Munduruku kabilesi, inşaat alanında olduklarına inandıkları kültürel ve dinsel alanlarına saygı duyulmasını talep ediyor. Yerliler,  Sete Quedas şelalesi ve mezarlıkların bulunduğu alanlar ihlal edildi ve yok edildi.

Munduruku halkı tarafından kaleme alınan bildiride, "Atalarımız ağlıyor, Teles Pires ve Tapajós Rivers nehirleri yok oluyor. Anayasa tarafından teminat altın alınmış olan ve çok sayıda yerlinin kanına mal olmuş

haklarımız ihlal ediliyor" deniyor.


'İNŞAAT ÇALIŞANLARI CENAZELERİ GERİ GÖMSÜNLER'


Protestocular inşaatın işgaline yetkililer topraklarından ve mezar alanlarından çekilene kadar devam edileceğini söylüyor. Munduruku halkı da, atalarının kemiklerinin içinde olduğu urnlar'ın (cenaze kalıntılarının

içinde saklandığı vazo şeklinde kaplara 'urn' deniyor) mezar alanlarından çalındığını belirterek şirketin bunları geri getirmesini istiyor. Yerliler şirket çalışanlarının urnlar'ı Şamanlar'ın katılımıyla eski yerlerine geri

gömmesini talep ediyor.


İşgal hareketinin başındakilerden biri olan Maria Leusa Kabá da, "Kutsal topraklarımızın yıkımına şahit olduğum için derinden üzgünüm. Kadınların burada açılan yaraları onarmak için güçlü durması gerekiyor"

diyor.

Greenpeace'e göre hidroelektrik santral projesi Sawre Muybu bölgesinin bir bölümünü sular altında bırakacak. Kabilenin yaşadığı dört köy ve bir çok kutsal yerleşim yok olacak. Greenpeace'den Danicley de

Aguia, "Hidroelektrik santralleri yerli kabileler için en büyük tehlikeyi temsil ediyor. Kabile tarafından verilen tepki daha şeffaf lisans süreçleri getirilmesinde, ekosistemlerin korunmasında ve insan haklarına

saygı duyulmasında yardımcı olacaktır" diyor.

Yazının aslı Rio Times'da yayınlanmıştır. (Çeviren Bulut Zencir)

Gazete Duvar

Mister NO

Dünyanın En Sağlıklı Kalbi Amazon Kabilelerinde


Bolivya'da Amazon ormanlarında yaşayan Çimane yerlileri binlerce yıl önceki insanlar gibi yaşıyor, pirana ve kemirgen yiyorlar. Ve bu kabile kalp sağlığı açısından dünyanın şanslı insanları olarak kayda geçti.



ABD'de California Üniversitesi'nden bir grup bilim insanının yaptığı kapsamlı bir araştırma, Amozon ormanlarında avcılık ve tarım yaparak geçinen Çimanelerin dünyanın en sağlıklı kalplerine sahip insanlar

olduğuna işaret ediyor.

Sonuçları tıp dergisi Lancet'ta yayımlanan araştırmaya göre, ileri yaşlarda bile Çimanelerin kalp damarları tıkanmıyor.





BİNLERCE YIL ÖNCEKİ ATALARI GİBİ YAŞIYORLAR

Uzmanlar, bir avcı-toplayıcı toplum olan Çimanelerin beslenme tarzlarından dersler alınabileceğini söylüyor.

Sayıları 16 bin civarında olan Çimaneler, Amazon yağmur ormanlarında, Maniqui nehrinin kıyılarında avcılık, balıkçılık ve tarım yapıyor, binlerce yıl önceki insanlar gibi yaşıyor.

Araştırmayı yapan bilim insanları, Çimanelere, kanolarla ulaştı.



PİRANA VE KEMİRGEN YİYORLAR

Çimanelerin beslenme düzeninde, yaban domuzu, tapir ve kapibara (dünyanın en büyük kemirgeni) dahil olmak üzere av eti yüzde 17'lik bir orana sahip.

Pirana ve yayınbalığı dahil tatlı su balıklarının oranı yüzde 7.

Çimaneler, aile çiftliklerinde pirinç, mısır, manyok kökü (tatlı patates) ve muz yetiştiriyor.

Kalorilerinin yüzde 72'sini karbonhidratlardan alıyorlar. Bu oran ABD'de yüzde 52.



GÜNDE 17 BİN ADIM YÜRÜYORLAR

Çok az oranda doymuş yağ tüketen Çimaneler, kalorilerinin yüzde 14'ünü yağlardan alıyor. Bu oran ABD'de yüzde 34. Proteinden elde edilen kalori oranı da yüzde 14. Çimaneler, daha çok yağsız et yiyorlar.

60 yaşın üstündekiler dahil, ortalama bir Çimane erkeği 17 bin, Çimane kadını da 16 bin adım yürüyor. Modern toplumlarda, günde 10 bin adım birçoklarınca zorlu bir hedef olarak kabul ediliyor.



DÜNYANIN EN SAĞLIKLI KALBİ ONLARDA

Araştırma kapsamında 705 kişinin tomogrofisi çekildi, damar tıkanıklığı ve kalp krizi riskinin işareti olarak görülen koroner arter kalsiyumu (kalp kalsiyumu- CAC) değerleri ölçüldü.

Neredeyse 45 yaşın altındaki hiçbir Çimane'de damar tıkanıklığı (CAC) görülmedi. (ABD'de bu yaş grubundakilerin yüzde 80'inde damar tıkanıklığı belirtilerine rastlanıyor.)

Araştırmada, 75 yaşındakilerin de üçte ikisinde kalp kalsiyumuna rastlanmadı.


19 Mart 2017 Pazar- BBC TÜRKÇE

Mister NO

Arjantin halkı  kaybedilen Santiago Maldonado'yu istiyor



Arjantin Patagonia'da Mapuçe yerlilerine müdahale sırasında ortadan kaybolan insan hakları savunucusu Santiago Maldonado için eylemler yapıldı.


1 Ağustos günü, Arjantin'in Patagonia bölgesinde polisin Mapuçe yerlilerine müdahalesi sırasında ortadan kaybolan insan hakları savunucusu Santiago Maldonado için dün Arjantin ve Avrupa'nın değişik

ülkelerinde gösteriler yapıldı.

"Santiago Maldonado nerede?" sloganıyla yapılan gösterilerde Arjantin Cumhurbaşkanı Mauricio Macri ve hükümetten  Maldonado'nun akibeti hakkında açıklama yapılması talep edildi. Gösterilerde   "Santiago

Maldonado nerede?, Canlı kaybedildi canlı geri  istiyoruz" pankrat ve dövizleri taşındı.

Stockholm'de yaşayan Latin Amerikalılar da, Santiago Maldonado'nun kaybedilmesini protesto etmek için Sergel Meydanı'nda gösteri yaptı.



Evrensel'e açıklamalarda bulunan Şili doğumlu sanatçı Ilich Galdamez, " Santiago Maldonado Mapuçe halkının topraklarını yağmalayan tekellere karşı mücadele ettiği için kaybedildi. Arjantin ve Şili'de haklarını

isteyen Mapuçeler hapsediliyor, katlediliyor. Mapuçelerle dayanışma gösterenler de saldırıya uğruyor.  Santiago Maldonado  Mapuçelerin yanında yer aldığı için polis tarafından gözaltına alındı ve kaybedildi. Biz

Arjantin Hükümeti'nden Santiago Maldonado'nun akibeti hakkında açıklama yapmasını istiyoruz" dedi.


TOPRAKLARINI İSTEDİKLERİ İÇİN SALDIRIYA UĞRADILAR

2015 yılında Arjantin'in güneyinde Patagonia bölgesinde Benetton giysi tekelinin kullandığı arazi Mapuçe yerlileri tarafından işgal edildi. Benetton araziyi yünlerini ürettiği giysilerde kullandığı koyunları

yetiştirmek için kullanıyor. Mapuçeler, arazinin atalarının olduğunu hatırlatarak Benetton'un araziyi kendilerine vermesini istiyor.

Polis, 1 Ağustos günü araziyi işgal eden Mapuçeleri sürmek için saldırıya geçti. Mapuçeler zorla araziden çıkarıldı. Polise direnenler arasında bulunan aktivist Maldonado'dan o günden beri haber alınamıyor.

Görgü tanıklarından bazıları, Maldonado'nun Arjantin gizli polisi tarafından gözaltına alındığını söylerken Savunma Bakanı Patricia Bullrich,  aktivistin polis tarafından gözaltına alındığını gösteren bir kanıt

olmadığını öne sürüyor.

Santiago Maldonado'nun kaybedilmesi Arjantin halkına askeri cunta döneminde kaybedilen 30 bin kişiyi hatırlatıyor. Yeniden insanların kaybedildiği sürece dönülmesinden kaygı duyan Arjantin halkı 

Cumhurbaşkanı Macri'den  Santiago Maldonado'nun akibeti hakkında açıklama yapmasını talep ediyor.


02 Eylül 2017 EVRENSEL

Mister NO

'Dünyanın akciğerlerinin' ranta açılmasını yerel mahkeme durdurdu

Brezilya hükümeti tarafından, 'dünyanın akciğerleri' olarak adlandırılan Amazon Ormanları'nı, Danimarka'nın yüz ölçümünden daha büyük bir alanı madencilik faaliyetleri adı altında ranta açma isteği bir yerel

mahkeme tarafından durduruldu.




Brezilya hükümetinin, dünyanın akciğerleri olarak adlandırılan Amazon Ormanları'nda, Danimarka'nın yüz ölçümünden daha büyük bir alanın madencilik faaliyetlerine açılması yönündeki kararı, yerel mahkeme

tarafından "doğa talanı" denilerek durduruldu.

Brezilya'da 24 Ağustos'ta başkan Michel Temer öncülüğündeki hükümet Amazonlar'da Danimarka'nın yüz ölçümünden daha büyük bir alanının statüsünü, madencilik faaliyetleri için değiştirilmesini onaylamıştı.

Yargıç Rolando Valcir Spanholo 'Brezilya Başkanı Michel Temer'in 1984'ten beri korunan 46 bin kilometre karelik alanın talanı konusunda yetkilerinin çok dışına çıktığını, bunun ancak kongre tarafından

verilebilecek bir karar olduğunu' belirtti.

Üst mahkeme kararı bozabilir

Durdurma kararı daha önce de defalarca ekonomik çıkarları çevrenin önünde tuttuğu gerekçesi ile eleştirilen Temer'in üzerinde bir baskı oluşturdu ve muhalefete zaman kazandırdı.

Fakat başsavcının temyiz ettiği durdurma kararı altın, bakır, tantal, demir, nikel ve manganez rezervleri bulunan bölge için bu durdurma kararı geçici bir çözüm olabilir.

Brezilya'da daha önce de üst mahkeme, yerel mahkemelerin 'çevreyi korumak' adına verdiği kararları bozmuştu.


Demokrat Haber  31- 08- 2017

Mister NO

Amazon'da ilk defa görüntülenen kabile madenciler tarafından katledildi


Brezilya'nın yağmur ormanlarında yasadışı bir şekilde altın arayan madenciler, tüm dünyadan izole bir şekilde yaşamlarını sürdüren bir toplulukla karşılaştı. 10 yerli, madenciler tarafından katledildi.





Brezilya'daki yasa dışı altın işlerini denetleyen savcılar, illegal madencilerin Amazon'da bulunan bir kabilenin 10 üyesinin katledildiği ile ilgili haberleri tartışıyorlar. Geçtiğimiz ay gerçekleştiği söylenen bir saldırı olayında madencilerin, bugüne kadar hiç keşfedilmemiş izole bir kabileyi katlettiği belirtiliyor. Hatta madenciler, öldürdükleri yerlilerin cesetlerini Amazon nehirlerinin azgın surlarına atmakla da suçlanıyorlar.

Suçlulardan ikisi, olay hakkında tanıklık yapmak için verdikleri ifadelerde kadın ve çocuklar olmak üzere kabilenin 5'te birinin yok edildiğini dile getirdiler.

Katliamın gerçekleştiği söylenen Amazon bölgesine Peru, Brezilya ve Bolivya ile sınırlanan Javari Vadisi adı veriliyor. Bu alanın, gezegen üzerindeki herhangi bir yerden daha fazla izole kabileler içerdiği belirtiliyor. Tahmini olarak 20 ayrı grupta yaklaşık 2.000 insanın yaşadığı vurgulanıyor.

Katledilen kabile ise yerel dilde Fleicheros ya da "ok atanlar" olarak biliniyorlar. Ancak dış dünya ile temaslarının olmaması bölgedeki soruşturmayı zorlaştırıyor. Bölge daha önceleri de madencilerin yasa dışı ziyaretleri ile taciz ettikleri yerli halkların haberleriyle ünlenmişti.

'Son 50 yılda Amazon'a yapılan en büyük saldırı'

Federal mahkemelerce incelemeye alınan saldırı, son yarım asrın en büyük saldırısı olarak tarihi bir keşifle beraber kayıtlara geçti. Yağmur alanlarındaki yerli ve izole halklara yönelik tacizler devam ederse, Brezilya hükumetinin sert yaptırımları gündeme gelecek. Diğer yandan mevcut delillerin yaşanılan katliamı tam anlamıyla ortaya çıkartmayacağına ilişkin tartışmalar sürüyor.

Kaynak: http://www.sciencealert.com/an-uncontacted-tribe-in-the-amazon-has-reportedly-been-massacred-by-illegal-gold-miners


Siyasihaber3.org    25/10/2017