Ana Menü

Ne okuyoruz?

Başlatan kadri kerem, 26 Eylül, 2012, 22:19:16

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pizagor

Her Temas Bir İz Bırakır - Emrah Serbes...

Dizisini seyretmemiş bir kişi olarak, tamamen önyargısız, tv şartlandırılmalarından uzak bir Behzat Ç okuması oluyor benim için. Sanıyorum son sayfayı çevirdiğimde o özlediğim tatmin duygusu kaplayacak içimi, öyle dolu dizgin gidiyoruz  :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


pizagor

Monokl'dan çıkan Ted Chiang imzalı Geliş'i okumaya başladım. Uzunca ve şimdilik bağımsız görünen hikayelerden oluşan bir kitap. Bunlardan biri de Hayatının Hikayesi ki Arrival filmine konu olan meşhur hikaye.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


ferzan

    Güldünya'dan çıkan, Sophie Bonnet'in kaleme aldığı Genelev'i okuyorum...

    İsviçre'de lüks bir randevu evine belirli aralıklarla konuk olan kadın gazeteci-yazarın izlenimleri, Fransız uyruklu genç-yaşlı pek çok seks işçisinin rutinine, iş ilişkilerine ve pek çok detaya odaklanıyor...Kitap büyük oranda genelevin bekleme/sigara odasında, teşhir kısmında ve yazıhanede geçiyor...Rumuzları ve yaşları belirtilen, kitabın başında ve kendi bölümlerinde tanıtılan seks işçilerinin yalnızca randevu evindeki rutinlerini, iş saatleri öncesi ve sonrasındaki tutumları, iş dışı hayatlarındaki yükümlülükleri, yaşam biçimleri, zevkleri, sigara odasındaki sohbetleri, iş görüşmeleri, çekişmeleri, tavırları, hayatı ele alışları ve daha pek çok şeyi barındırıyor...

    Tam bir kadın gazeteci ele alışıyla doğrudan, kafa karıştırmadan ve mümkün mertebe doğal ortamı bozmadan ibretle okurunu kitaba dahil eden, gazete yazı dizisi niteliğinde duyarlı bir eser...Ne aşırı belgesel nitelikte, ne de feminist bir öfke ve ajitasyona pabuç bırakmayan duru bir tablo tadında...Daha ziyade izleyici yaklaşımıyla çok büyük bir fark yaratmadığı gibi okuduğuna da pişman etmiyor...Daha evvel okuduğum ve Türkiye'deki trans seks işçilerine kişisel röportajlarla odaklanan Selin Berghan'ın Lubunya'sındaki kadar derinlikli, muhalif ve sosyolojik bir yanı olmadığını da belirteyim...En azından şimdilik...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

pizagor

Richard Matheson'ın 'Ben Efsaneyim' romanına başladım. Hiç yormadan, hızlıca gidiyor. Henüz 100. sayfadayım ve bendeki merak duygusu had safhada...

Aşağıdaki karenin alakasını okuyanlar bilir, ÇIK DIŞARI NEVILLE :)


İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


Hayal Kahvem


Alper Canıgüz'ün, Kan ve Gül Bir Kara Dejavu'sunu okurken bazı yerlerde sesli güldüğümü itiraf etmeliyim.  :D
Kan ve Gül, polisiye  bir roman olduğu için fazla lakırdı etmiyeyim. Hararetle tavsiye ederim. Memleketimin mahir yazarlarını okuyalım derim. :)

Alper Canıgüz'ün, seri romanları 2004 yılında çıkan Oğullar ve Rencide Ruhlar  ile  2013'ün Cehennem Çiçeği'ni seve bayıla okumuştum.
Daha önceki romanlarında olduğu gibi, Kan ve Gül'de de Alper Canıgüz'ün kahramanları mutlu, umutlu insanlar değiller...
Lakin gene de eğlenceliler. Nasıl beceriyor böyle yazabilmeyi bilmiyorum. Gene yazsın, gene okuyayım diyorum.


pizagor

Daha birkaç ay önce okumuştum. Tuhaf, hastalıklı, bir yandan çekerken diğer taraftan iten bir tarafı vardı kitabın.

Ama elim yine aynı kitaba gitti ve bir kez daha okumak istedim: Sadık Hidayet - Kör Baykuş...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


pizagor

Son üç günde başlayıp bitirdiğim iki kitap var:

Meşhur Küçük Prens'in ihtiyarladığı ve tüm anlattıklarının ters yüz edildiği, Murat Nedim'den Büyük Prens...

Ve ikinci Behzat Ç. romanı olan Son Hafriyat ki yazarı Emrah Serbes...

Bu arada Türkçe'ye kazandırılmış en azından 2 tane daha Küçük Prens'in devamı olarak kurgulanan ve ilginç bir tesadüf olarak hep aynı isim düşünülmüş 'Büyük Prens' kitabı varmış. Bunları da attım sepete. Belki daha başkaları da vardır!
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


Ahmet Oktay

Haldun Taner'in öykülerini bitirmiştim. Final döneminde kafama estikçe okurum, okurken de yormaz diye 1958-1960 arasında Tercüman gazetesindeki köşe yazılarından derleme olan Devekuşuna Mektuplar 1 - Önce İnsan kitabına başladım. Kitabı okudukça daha da net görüyorum ki ülkemizde bazı şeyler hiç değişmiyor. Aradan 60 sene geçmesine rağmen...

Ahmet Oktay

Narnia Günlükleri serisinin ilk 2 kitabını okumuş, sonrasında seriye devam edememiştim. 3. kitap olan At ve Çocuk ile seriye dönüş yaptım, ne var ki ilk 2 kitap kadar bağlanamadım kitaba henüz. Durum böyle olunca araya başka kitaplar ve çizgi romanlar aldım. Onlardan biri Michael Crichton'ın Uzay Mikrobu. Daha önce yazarın Küre kitabını okumuştum, tıpkı onda olduğu gibi bu kitapta da yazarın dili çabucak kitaba bağladı beni ve çabucak kitabın 3'te 1'i bitti bile.

kedidiro

 Bir dönem forumumuzda da çok muhabbeti dönen kurma kız'ı okudum. Küresel ısınmanın dünyanın büyük bir bölümünü yok ettiği, doğal gıdaların nerdeyse tamamıyla tükendiği bir çağda setlerle korunabilmiş tayland'da geçiyor hikaye. Ülkenin enerji ve gıda üretimi beyaz adamların elinde. Asayişi sağlayan çevre bakanlığının beyaz gömleklileriyle saraya daha yakın ekonomi bakanlığı arasında adı konmamış bir savaş sürüp gitmekte... Toplum rüşvetle, türlü çeşit hastalıkla çürümekte. Tüm bunların arasında efendisine hizmet etmesi için yaratılmış ancak terkedilmiş japon bir kurma kız... Kağıt üzerinde harika bir fikir ama bence bir bilimkurgudan çok hızlı bir aksiyon tadında. Rahat okunuyor. Filmi çekilse zevkle seyrederim ama kısıtlı distopya külliyatım içinde unutup geçeceğim bir kitap bence 6.8/10

Ahmet Oktay

Alıntı yapılan: kedidiro - 10 Haziran, 2017, 16:27:12
Bir dönem forumumuzda da çok muhabbeti dönen kurma kız'ı okudum. Küresel ısınmanın dünyanın büyük bir bölümünü yok ettiği, doğal gıdaların nerdeyse tamamıyla tükendiği bir çağda setlerle korunabilmiş tayland'da geçiyor hikaye. Ülkenin enerji ve gıda üretimi beyaz adamların elinde. Asayişi sağlayan çevre bakanlığının beyaz gömleklileriyle saraya daha yakın ekonomi bakanlığı arasında adı konmamış bir savaş sürüp gitmekte... Toplum rüşvetle, türlü çeşit hastalıkla çürümekte. Tüm bunların arasında efendisine hizmet etmesi için yaratılmış ancak terkedilmiş japon bir kurma kız... Kağıt üzerinde harika bir fikir ama bence bir bilimkurgudan çok hızlı bir aksiyon tadında. Rahat okunuyor. Filmi çekilse zevkle seyrederim ama kısıtlı distopya külliyatım içinde unutup geçeceğim bir kitap bence 6.8/10

Sene içerisinde okumak istemiştim ama fırsat olmamıştı. Tatil bitmeden Cesur Yeni Dünya, 1984 ve Kurma Kız'ı peş peşe okumak var şimdi kafamda, eğer yapabilirsem.

Nightrain

Geçen İş Bankası Kültür Yayınları'nın sitesinden Stefan Zweig'in kitapları %35 indirimdeydi. 10 tane kitabını aldım. Amok Koşucusu'nu okumaya başladım.
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

s.b

Bunu okumaya başladım.
İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN

hanac

Alıntı yapılan: s.b - 10 Haziran, 2017, 19:33:58
Bunu okumaya başladım.


Süper kitapmış Sami Bro.

Bende sipariş edeceğim.

kedidiro



Mahmut şenol'un "mahmudiye üçlemesi" üst başlığıyla yayınladığı serinin ilk kitabı; "çerkes adil paşanın tahsildarlık günleri"ni okudum. Kitapta yazarının da zaten saklamaya gerek duymadığı bir şekilde belirgin 'don kişot' etkisi var. Biga'nın bir çerkes köyü olan mahmudiye'ye istanbul'dan gelip yerleşmiş bir istiklal savaşı gazisi olan üsküdarlı adil efendi kitaplarına gömülmüş çelebi karakterli bir adamdır. Dönem varlık vergisinin ilan edildiği dönemdir. Adil efendi biraz "karı dırdırından kurtulmak" çokca da vatanına hizmet etmek sevdasıyla biga yöresinin vergi tahsildarlığına gönüllü olur. Yanına kattıkları insan irisi onbaşı beşir yaman'la birlikte yola düşerler. Ancak hayat adil efendinin uzun zamandır kendini kapattığı kitaplığında tasavvur ettiği kadar naif değildir. Konusu kısaca böyle olan roman fonuna varlık vergisini almış bir muhitimiz don kişot hikayesi. Baştaki uzun sohbet bölümünü saymazsak özellikle yola çıktıklarından sonraki kısım son derece sürükleyici. Mizahi tarafı da başarılı. Çerkes kültürüne yapılan atıflarda aynı şekilde. Ancak varlık vergisi kısmı gerçekten sadece bir fon olarak kalıyor ki en azından ben konuya dair daha çok şey görmek isterdim. Sonuç olarak dönem romanı olarak çok başarılı bulduğumu söyleyemem. Malum bu toprakların kemal tahir'i var. Ama bizden bir don kişot olarak üsküdarlı adil efendiyi, bizim sançomuz midyatlı onbaşı beşir yaman'ı ben çok sevdim. Üçlemenin diğer iki kitabına da vakit geçirmeden dalacağım. 7.5/10