kedidiro film festivali

Başlatan kedidiro, 12 Mayıs, 2013, 20:34:40

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kedidiro



Şehrin on salonu da gişe canavarı Türk ve Amerikan filmlerine ayrılmış durumda.
İstanbul'a kaçıp film festivali de takip edemeyeceğime göre '' yaşasın internet'' deyip kendi film festivalimi izliyorum dostlar.
Son 10 günün bilançosunu kısaca paylaşmak isterim:

1- DOKUZ KRALİÇE: usta oyuncu Ricardo Darin'in başrolünde olduğu bir Arjantin filmi. Tesadüflerle bir günlüğüne bir araya gelen iki dolandırıcının karşısına aynı gün hayatlarının en büyük fırsatı da çıkar. Her dolandırıcılık filminin olmazsa olmazı sürpriz finaline doğru ilerlerken sistem eleştirisini de eksik etmeyen sıkı bir film.

2- İKİ TAVŞAN: Tarz olarak Guy Ritchie filmlerini andıran eğlenceli bir Brezilya filmi. Teknik konularda uzman, geçmişinde bir trafik kazasına yol açmış işsiz güçsüz edgar'ın film ilerledikçe parça parça farkedeceğimiz bir planı vardır. Bol karakter, bol argo, bol silah patlaması

3- ARSENİK KURBANLARI: Holywood sinemasının altın çağından bir Frank Capra klasiği. Tiyatro eleştirmeni Mortimer'ın en mutlu günüdür. Evlenmiş ve balayına çıkmak üzeredir. ancak aynı günün akşamında herkesin sevgilisi iki tonton halasının yaşlı ve kimsesiz beyleri arsenikli şarapla öldürüp evlerinin mahzenine gömdüklerini
öğrenecektir. Yıllardır kayıp olan psikopat kardeş Johnny'de aynı gece yanında bir ceset ve bir arkadaşla çıkagelir. Vodvil tiyatrosu uyarlaması, kahkaha garantili bu siyah beyaz klasiği ailece izleyebilirsiniz.

4-ZELİG: Woddy Allen'ın en az bilinen ama kesinlikle en iyi filmlerinden biri.20'li yılların Amerika'sında tek istediği güvenlik ve sevgi olan, bu yüzden de girdiği ortama her anlamda uyuveren ( şişmanlarla iken şişmanlayıp, siyahlarla bir aradayken kararan) Leonard Zelig adlı adamın çok komik, çok hüzünlü öyküsü... Tamamen bir belgesel kurgusuyla çekilmiş harika bir hikaye.

5- ALTI PATLAR: Muhteşem 'In Bruges' filminin yönetmeni ve başrol oyuncusundan oscarlı bir kısa film. Büyük oyuncu Brendan Glesoon'ın oynadığı adam karısını öldüğü hastanede son kez ziyaret eder. Dönüşte bindiği tren vagonunda bebekleri ölmüş bir çift ve egzantrik bir genç adamla tanışacaktır.

6- GEL VE GÖR: Rus yapımı bir ikinci dünya savaşı filmi. kesinlikle her bünyeye göre değil. öte yandan bildiğiniz hiçbir savaş filmine benzemiyor. dolayısıyla bu filmi izlemeden tam olarak savaş filmi izlemiş sayılmazsınız.

V

Gına getiren günümüz Holivud sinemasına alternatif bir dünya sineması festivali olmuş.(Klasik Holivud uyarlamaları müstesna,kabulümdürler).Bulduklarımı izlemeye çalışacağım Selami hocam..Teşekkürler..

Bu arada yine orjinal bir başlık olmuş.Bunu da devamı gelsin lütfen.. ;)
"İstemem,eksik olsun.."

tommikser

Arkadas onlarca film izliyor kitap okuyorum size yaklasamiyorum bile.Hepinize ayar oluyorum bilesiniz ;D

hanac

Arsenik Kurbanları muhteşem bir filmdir.

10-11 yaşlarında iken ilk defa okulda öğretmenimiz bize seyrettirmişti.

Sonradan 2-3 defa daha izledim.

http://www.imdb.com/title/tt0036613/


yunusmeyra

Alıntı yapılan: hanac - 12 Mayıs, 2013, 22:31:09
Arsenik Kurbanları muhteşem bir filmdir.

10-11 yaşlarında iken ilk defa okulda öğretmenimiz bize seyrettirmişti.

Sonradan 2-3 defa daha izledim.

http://www.imdb.com/title/tt0036613/


ne çocukluk ve öğrencilik anısı ama  ;)  :D
  eskiden (1980'lerin başı bir çoğumuz için yeterince eskiden sayılır mı  :-\ ) Anadolu'da bazı ilçelerde tek tük açık kalmış sinema salonlarında ,sezonu çoktan geçmiş bazıları 5-10 senelik eski kopyalarla gösterilen filmlere okullar sınıf sınıf öğrencileri götürürlerdi (her yerde götürürlermiydi bilemem tabii) yine böyle bir seansa katılan ilkokul şubeleri olarak ,bol "ağlama" ve "mendil" garantili "şampiyon" filmini,"jaws"lardan bir tanesini ve ilginçtir "şeytan" filminin bir bölümünü seyretmiştik  :-X (öğretmenlerin iş işten geçip,salonda oynayan 2.filmin ,o zamanların bayağı dehşetli bir korku filmi olduğunu idrak etmeleri ile apar topar salondan çıkarılmıştık  ::) )
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

kedidiro



evet film festivalimiz birbirinden nitelikli ve izlemeye değer filmlerle devam ediyor. sondan başlayayım;

1- İNCENDİES ( İÇİMDEKİ YANGIN) : 2011 yılında Kanada'nın oscar adayı olan bu filmi bir kaç dakika önce tamamladım ve resmen tokat yemiş gibi oldum. bir sinemaseverin çok ender rastlayabileceği nitelikte bu filmi mutlaka izlemelisiniz. konusu kısaca şöyle; lübnan'daki iç savaştan kaçıp kanada'ya yerleşmiş olan neval mervan ölmeden önce ikiz çocuklarına iki mektup bırakarak bunları varlığından haberdar bile olmadıkları abilerine ve öldüğünü sandıkları babalarına ulaştırmalarını ister. erkek kardeş pek gönüllü olmasa da kız ata yurduna doğru yola çıkar. bu yolculuk sarsıcı sırların ortalığa saçılmasına yol açacaktır.

2- GİZLİ HAKİKATLER - NİECTHCE AĞLADIĞINDA ; politik film.net diye bir site keşfettim. bu site sayesinde de eşimin çok sevdiği İrwin Yallom romanı '' niçe ağladığında''nın romana neredeyse birebir bağlı uyarlamasını izledik. ardından john huston ustanın Freud hakkında çektiği '' gizli hakikatler''i de seyredince psikolojik film kontenjanımızı doldurmuş olduk. bence her iki film de sinemaya yeni bir şey eklemiyor. ama ilkini romanı okumuş olanlar sevecektir. ikincisi ise hızlandırılmış bir freud ve psikanalize giriş dersi olarak da görülebilir.

3- KARANLIKTA UYANANLAR; vedat türkali senaryosu, ertem göreç yönetmenliği ve fikret hakan, ayla algan oyunculuğuyla türk sinemasının ilk sendika ve grev filmi. çok daha nitelikli avrupa veya amerika örnekleri olsa da bizdeki ilk olma özelliğiyle en azından benim izlemem gerekiyordu. bu arada küçük bir detay; filmin yan rollerinin birini Türk mizahının büyük ustası Oğuz Aral oynuyor.

4- PARALI ASKERLER; işte yine sinemasal yeterliliğiyle değil tarihsel özelliğiyle izlenecek bir film. adını yıllardır duyduğum ancak bizde hiç yayınlanmamış bir türk-amerikan ortak yapımı. charles bronson ve tony curtis'e fikret hakan, salih güney eşlik ediyor: yıl 1922 osmanlı sultanının adı Osman, ülkenin adı Türkiye, bu arada direnişçi liderin adı Mustafa Kayyam. türklerin hepsinin soyadı var ve bekleneceği üzere ortalık dansözden, fesli adamdan geçilmiyor. hikaye ise bu fonda geçen iki amerikalı maceraperestin altın peşinde koşması. tüm bu saçmalıklar arasında bana asıl garip gelense son sahnede görülen Atatürk rolündeki oyuncunun fiziksel olarak özellikle son yıllarına benzetilmiş olması.

5- SÖĞÜT AĞACI - OFSAYT- ARKADAŞIMIN EVİ NEREDE ; İran sinemasının muhteşem hikaye anlatma geleneğiniden üç örnek. ilki kör bir öğretmenin gözlerinin açılmasının ardından yaşadıkları. bence bu üçü içinde en zayıf halka olan bu film sadece adamın ameliyatın ardından kendi kendine sargılarını açıp gördüğünü anladığı sahne için bile izlemeye değer. ikincisi hem film çekmesi hem ülkeden ayrılması yasak olan büyük yönetmen Cafer Panahi'nin 2006 dünya kupasına katılma yolunda son play of maçında Bahreyn'le karşılaşan İran milli takımının maçını izlemek üzere stada girmeye çalışan bir kaç genç kızın macerası. tek bir kare futbol göstermeyen muhteşem bir futbol ve kadın hikayesi. üçüncü filmse İran sinemasının en kıdemli uatası diyebileceğimiz abbas kiorastami'nin her sinema öğrencisine ders olarak okutulması gereken filmi. konu sadece şu kadar; ödevlerini deftere yapmadığı için öğretmeninin okuldan atmakla tehdit ettiği arkadaşının defterinin kendş çantasına karıştığını farkeden ahmet tüm bir öğleden sonra ve akşam boyunca kasabanın dış mahallesinde oturan arkadaşının evini arar...

6- YAĞMURU BİLE; gael garcia bernal'ın başrolünde olduğu bu ispanyol filmi bir grup sinemacının amerikanın keşif dönemini yerlilerin gözünden anlatacağı bir film çekmek üzere bolivya'ya gelmesiyle başlıyor. bir yandan ucuz iş gücüyle film kotarılmaya çalışılırken diğer yanda yerli halk suyu özelleştiren yönetime ve çok uluslu şirkete karşı direniştedir. aralarında figüran ve yardımcı oyuncularında olduğu bu insanların eylemi sinemacıları da seçimler yapmak zorunda bırakacaktır. eğer ilk yazdığım film olmasaydı bu mesajda izlemeniz için bastıracağım film bu olacaktı. bilginize ve ilginize sunulurlar...

hanac

Yine çok güzel filmler tanıtmışsın hocam.

Özellikle İçimdeki Yangın çok ilgimi çekti.

alan ford

  yağmuru Bile listedeydi zaten. Harika bir hizmet bu Kedidiro. İçimdeki yangın'ı da alalım listeye. Bu arada Arkadaşımın Evi Nerede benim de çok sevdiklerimdendir :)
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

V

Selami Hocam başlıkta alternatif sinemaya yer vermiş ben durur muyum? :)

Efekt bombardumanıyla kafa şişiren Holivud filmleri arasına insani bir nefes,bir dokunuş almak isterseniz sığdırabileceğiniz

2 güçlü dramadan bahşetmek istiyorum.

Dram denilince İran sineması çok çok önlerde bilesiniz.Sinema kültürü hayli yüksek ve şimdilerde kapalı bir kutu görünümündeki bu engin cığrafyadan,

onlarca farklı dilden,dinden,çeşitli renklerden insanların kaynaştığı bu güzel coğrafyadan 2 sarsıcı drama sizlere:

1_Sarhoş Atlar Zamanı:



İran, Irak, Türkiye sınırında yaşan Kürt bir ailenin dramı anlatılır filmde. Anne ve babalarını kaybeden Eyüp,Emine ve engelli Madi soğuğun,savaşın ve

acımasızlığın coğrafyasında birarada kalmaya çalışma mücadelesi verirler.Bir ailenin hızla dağılışı,ağlamanın bile anlamını yitireceği keskinlikte bir dramla

sunulur izleyiciye..



2_İki Bacaklı At..



Asabınızı bozacak bir drama..Engelli varlıklı bir çocuk ile  başka bir engelli ,işe muhtaç çocuk arasındaki zaman zaman mazaşizme varan

bir çeşit iş! ve arkadaşlık ilişkisi.Şiddetle tavsiye edilmez ama filmin sonunda böyle yaşamlar,böyle insanlar da var -mış-mı? soru ve ünlemlerinin

kafanızı,asabınızı zorladığı bir film..



"İstemem,eksik olsun.."

kedidiro

 sevgili engin tanıttığın filmlerden ilki bir eşe dosta öğrencime tek film izletme şansım olsa aklıma ilk gelecek üç beş filmden biridir kesinlikle... 2. ise adını ve konusunu duyduğum ancak bir türlü karşıma çıkmayan bir film. biliyorum izlemek şart ve izlenecek inşallah...

alan ford

  Yağmuru Bile 'y, seyrettim(k). Gerçekten çok iyiydi. Haliyle İncendies'i bulacağız şimdi ;)
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

kalidor

İçimdeki Yangın'ı seyrettik. Çok sarsıcı bir film, gecenin bir vakti uykumuz açıldı resmen.  2012 yılında en iyi yabancı film oscarını alan İran filmi A Seperation'u da ısrarla öneririm.
Crom! Ölüleri Say...

kedidiro



şu ara bir yandan attila dorsay'ın sinemanın yüzüncü yılında çıkardığı '' en iyi 100 yönetmen- 100 film-150 oyuncu'' kitaplarını karıştırıyor diğer yandan klasik dönem hollywodd filmleri izliyorum. bunlardan bir ikisine değinip asıl tavsiyelerime geçeyim:

RÜZGARIN MİRASI : Büyük oyuncu Spencer Tracy'in baş rolünde olduğu bir mahkeme filmi. derin amerika'nın güneyinde derste evrim teorisini anlattığı için eyalet kanunları gereği tutuklanan bir öğretmenin davası bir anda ulusal gündeme oturur. deneyimli bir avukat savunma, bir politikacı iddia makamını oluşturmak üzere şehre gelir. bu iki eski dstun karşı karşıya gelişi evrimin değil ifade özgürlüğünün tartışıldığı bir filmin ortaya çıkmasını sağlar.

PROFOSYONELLER: Burt Lancaster, Lee Marvin, Robert Ryan ve Jack Palance gibi ustaları bir araya getirmiş bir western. kağıt üzerinde insan daha ne ister. ancak benzer konulu yedi silahşörler'i ve özellikle vahşi belde'yi izlemişseniz bu film biraz eksik kalıyor.

CAT BALLOU: İşte harika bir western. sarhoş silahşör rolüyle Lee Marvin'e oscar kazandırmış, en güzel döneminde bir Jane Fonda'yı izleyebileceğimiz, bölüm geçişlerini Nat King Cole'un şarkılarıyla süslediği ( bakınız türk sinemasında kibar feyzo, salako vs...) komik, eğlenceli bir klasik...

  gelelim az bilinen değerli festival filmlerimize;

GÖKYÜZÜ KADAR KIRMIZI: İşte tüm ailece izlenebilecek, gerçek hayattan alınma muhteşem bir hikaye. italya'da bir kaza sonucu kör kalan küçük bir çocuk gittiği körler okulunda sesleri ve o seslerle yaratabileceği hikayeleri farkeder...

VE YAŞAM SÜRÜYOR: İran filmi olmadan kedidiro festivali olmaz. geçen seans tanıttığım 'arkadaşımın evi nerede' filminin devamı niteliğinde de olan bu filmde yönetmen ve küçük oğlu iran'da 1990'da gerçekleşen ve ülkenin özellikle ilk filmin çekildiği bölgesini vuran depremin ardından küçük oyuncularının akıbetini öğrenmek üzere yola düşerler. anlatılacak değil izlenecek film. filmden bir diyalog;
( çadır bölgesindeki afetzedeler dünya kupasındaki arjantin - brezilya maçını izlemek için anten kurmaya çalışmaktadır. yönetmen: yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum
genç: biliyorum, afetten sonra... aslında benim de içim kan ağlıyor. kardeşimi, teyzemi yakınlarımı kaybettim
Y: ama
G: ama bu dünya kupası. dört yılda bir oluyor.
Y: (gülerek) anlıyorum. dört yılda bir. ya deprem?
G: ( o da gülerek) o da kırk yılda bir )

YEDİ PSİKOPAT: Farklı vesilelerle burada irlandalı yönetmen Martin McDonaugh'dan bahsetmiştim (In Bruges, Altıpatlar) bu film yönetmenin holywodd'ta çektiğ ilk film. kadroda gedikli oyuncusu Colin Farrel'e ek olarak Sam Rockwell ve büyük Christhoper Walken var. yan rollerde Tom Waits ve Hary Dean Stanton ise bonus. yine bol argo ve yine bol muhabbet ve irlanda mizahı. marty yedi psikopat isimli bir senaryo yazmaya çalışan ve alkol sorunu olan irlanda kökenli bir senaristtir. en yakın arkadaşları ise zenginlerin köpeklerini çalarak teslim ettiklerinde aldıkları bahşişlerle geçinen billy ve yaşlı hans'tır. bu ikili bir mafya babasının taparcasına sevdiği köpeğini kaçırınca işler çatallaşır.

IKIRU - YAŞAMAK: büyük japon sinemacı kurosawa'dan günümüzde geçen bir bürokrasi taşlaması ve hayatın anlamı üzerine bir deneme. belediyede bir masada 30 yıldır evrak damgalayan watanabe mide kanseri lduğunu ve çok az ömrü kaldığını öğrenir. bu yaşamını sorgulamasına yol açacaktır. filmin özellikle son bir saatini oluşturan watanabe'nin cenaze
taziyesi bölümüne bayıldım.

hanac

Alıntı yapılan: kedidiro - 27 Temmuz, 2013, 19:59:42
IKIRU - YAŞAMAK: büyük japon sinemacı kurosawa'dan günümüzde geçen bir bürokrasi taşlaması ve hayatın anlamı üzerine bir deneme. belediyede bir masada 30 yıldır evrak damgalayan watanabe mide kanseri lduğunu ve çok az ömrü kaldığını öğrenir. bu yaşamını sorgulamasına yol açacaktır. filmin özellikle son bir saatini oluşturan watanabe'nin cenaze taziyesi bölümüne bayıldım.

Muhteşem bir filmdir. Toshiro Mifune'den bile fazla sayıda Kurosawa fişlminde oynayan Takashi Shimura başrolünde mükemmeldir.

Ayrıca Rüzgarın Mirası (Inherit the Wind)'ihep seyretmek istemişimdir ama fırsat olmamıştı.

Bu vesile ile bulup seyredeyim.

darkwood

PROFOSYONELLER: Burt Lancaster, Lee Marvin, Robert Ryan ve Jack Palance gibi ustaları bir araya getirmiş bir western. kağıt üzerinde insan daha ne ister. ancak benzer konulu yedi silahşörler'i ve özellikle vahşi belde'yi izlemişseniz bu film biraz eksik kalıyor.

Sevdiğim westernlerden biriydi, hatırlamak güzel oldu.  :)
Darkwood Sakinleri..