2014 MART AYI ÖDÜLLÜ YARIŞMASI

Başlatan haysat, 28 Şubat, 2014, 22:44:24

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Hayalet

Alıntı yapılan: kalidor - 16 Temmuz, 2014, 16:31:48
Şii veya İrancı olduğumdan değil ve kesinlikle bir tartışma ortamı da oluşturmak istemiyorum ama devrim öncesi İran'la şimdiki İran'ı bir de sosyo-ekonomik, askeri, eğitim düzeyi ve dinamizm yönünden bir kıyaslamanızı öneririm. Batı devletlerinin şimdiki Arap ülkeleri gibi at koşturdukları bir devletten uzaya yakın zamanda insan gönderecek seviyeye ulaşmış kendi kendine yetebilen bir ülkeye erişmek pek kolay olmasa gerek.  Devrim öncesi kadınların giydiği mini etekleri gelişmişlik göstergesi sayıp aha böyleydi böyle oldu deyip bakın İranlaşıyoruz fobisi veya uzaya insan gönderdiklerinde mollanot diye dalga geçen bir zihniyete büründüğümüzden İran'da yaşayan (yurtdışında yaşayanlar değil) eğitimli birisinin bizim modern ve seküler cumhuriyete özeneceğini pek sanmam. Haa bağnazlık bulaşıcıdır ona bişey diyemem.

İftar vakti Nihat Hatipoğlu'na sorulan soruları görünce gerçekten dehşete kapılıyorum.  5 vakit yarım yamalak yatıp kalkmanın namaz, sabahtan akşama kadar aç kalmanın oruç olarak telakki edildiği cahilliğin şahlandığı, Ebu Cehil'in Arap çöllerinde değil kıtalarda dolaştığı, hürafe, ayak kokusu bürünmüş bir  din anlayışına tutunmuş bırakmıyoruz.

Bir de şeriat şeriat deniliyor ya Şii'nin (küçük görmüyorum, bir mezhep sonuçta) 3 vakit namazlık, mutalı şeriatından veya Suudlarından harici kıyıcı-yıkıcı şeriatından öte  dünyada sadece bir tane tam anlamıyla şeriat ülkesi var o da İsrail. Yahudi şeriatının gerektirdiği gibi yönetiyorlar ve şu mübarek günlerde de müslümanlara vahşet kusuyorlar.

Son söz: Zehra'nın Cenneti'ni en kısa sürede okuyacağım.

Mutlaka okuyun.
Bu arada mini eteği gelişmişlik ya da demokrasi sanan varsa hakikaten aptaldır zaten, tıpkı yozlaşmış dinciliği adil düzen ya da ilerleme sanan gibi. (Biz Cumhuriyetin ilk yıllarının atılımını devam ettiremediğimiz için bugün düştüğümüz demokrasi ve insani kalkınma ayıplı hallarımız unutmamalı. Ve ben buna rağmen şu halimizle bile bize özenen pek çoğu olduğunu düşünüyorum. İstediği kadar uzaya adam yollasın, tıpkı bizde olduğu gibi bunun sokaktaki adama onun açlığına ya da özgürlüğüne ya da insani kalkınmasına faydası olmadıkça işe yaramaz. Yaramadığı da ortada. Bir gün bir yerde patlar.)
Yazdıklarınızın çoğuna katılıyorum, Şah'ın İran'ı da doğrusu değildi zaten bu Persepolis'te de az çok işlenir. Ama kendisi gibi olmayan herkesi ajan sayan İslam Cumhuriyetinin en hafifinden sosyal hayat ve özgürlükler adına şah'ın İran'ını bile arattığı kesin. Şah ya da İslam devrimi fark etmez gücü eline geçiren yozlaşma ve cehaletle çıkarlarına odaklandığı ve de daha güçlü ülkelere taviz verdiği müddetçe sonuç hep açık fikirli (mini etekli değil, at gözlüksüz insanlardır kastım :) ) ve özgürce yaşamak isteyen insanları vurur. Bu arada ülkelerin uzaya bir şey göndermesi değil mesele, biz de artık uydu gönderir olduk, mesele insanın (ama her düşünceden ve her türden insanın) kimsenin boyunduruğuna tabii olmadan yaşayabilmesi hakkıdır. "Ben böyle istiyorum böyle yaşayacaksın" diye buyuran devlet uzaya kimi gönderirse göndersin önemi yoktur, devletler insan için olduklarını unuttuklarındandır dünyanın başına gelenler, bu abd için de geçerli. Ama bu konuda en ayıplı ve yaralı bölgelerin başında maalesef ortadoğu geliyor.
Daha fazla uzatmayayım, konu çook uzar.

Ben de tartışma için yazmadım, sadece fikir beyan ediyoruz, kaldı ki birbirimize saygılı olduktan sonra tartışa da biliriz, zaten Zehra'nın Cenneti ve Persepolis'te de asıl mevzuu bu, bu kaybedilince (insanın diğerine saygıyı bırakması ya da unutması) neticenin ne olduğu mevzusu. Karşındakinin de senin ülkenin vatandaşı ve en az senin kadar hakka sahip olduğunu unutma ya da bile isteye bunu umursamamam meselesi. Ya benim gibisin ya da düşmanımsın meselesi...

Ne yazık ki (uzaya da gidilse nano teknoloji de gelse) dünya ve insanlığın geneli hala çok ilkel...

Ve evet çok haklısınız bağnazlık bulaşıcıdır, üstelik çıkar ve cehaletle beslendiğinde çok daha hızla bulaşır. Bunu anlamak için uzaklara bakmamıza da gerek yok sanırım.

Okuyun derim.
Selamlar.
Çizgi roman bir çocuğun okuma alışkanlığı kazanmasının en iyi yollarından biridir, bir büyüğünse hayata çocuk merakı ve heyecanıyla bakabilmesinin.

alan ford

 İran konusunda bizdeki paranoya kimsede yok sanırım. Şu dünyada görmeyi , gezmeyi en çok istediğim ülkelerden biri İran. İsfahan, Tebriz, Tahran çok merak ettiğim yerler.  Kitabı da okumak lazım bir ara işte de ben kaç aydır çizgi roman almıyorum. 2015'te alımlara başlarım belki tekrardan  :'(
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Hayalet

Alıntı yapılan: alan ford - 16 Temmuz, 2014, 21:31:55
İran konusunda bizdeki paranoya kimsede yok sanırım. Şu dünyada görmeyi , gezmeyi en çok istediğim ülkelerden biri İran. İsfahan, Tebriz, Tahran çok merak ettiğim yerler.  Kitabı da okumak lazım bir ara işte de ben kaç aydır çizgi roman almıyorum. 2015'te alımlara başlarım belki tekrardan  :'(

Dostum İran'ı ben de hem de motosikletimle gezmeyi çok istiyorum, bu konuda hiç paranoyam yok mesela, yüzlerce de motorcu dostum gitti gezdi geldi hiç bir sıkıntı yaşamadı. (Ama yanlarındaki kız arkadaşları ya da eşleri zorla başını kapatarak dolaşmak zorundaydı mesela, bu sizce güzel bir şey mi insanlık adına? Bunun başını kapatanı üniversiteye sokmamaktan farkı yok.Ve bence ikisi de yanlış.) Bu başka şey, oradaki yönetim biçimini eleştirmek ya da ondan hazzetmemek başka şeydir. Ben demek istediklerimi yukarıda dedim zaten. Bence mutlaka okuyun bu tip çizgi romanları, bizim memleketteki sadece bu dönemde değil onlarca yıl öncesinde de yapılan aymazlıklarla nasıl da benzeştiğini görünce insan hem acı bir tebessüm ediyor nasıl da insanlara ve ülkelere yazık ediliyor ve boşa zaman kaybettiriliyor diye hem de benzerliğin bu coğrafyaların kaderi olmasına hayıflanıyor. Ama olmuyor işte despotluk ve insanlarırobotlaştırmaya çalışmak bir yerde duvara tosluyor böyle çizgi romanlar, filmler, daha da önemlisi bunları yaptırtan isyanlar ortaya çıkıyor tıpkı biz de geçen yıl Haziran'da olduğu gibi.(Ama tabii aynı yönetimlere göre bunları yaptırtan hep ama hep dış güçler, yapanlarsa hep ajan, darbeci.) İşte asıl komiklik ya da acı olan da yönetimlerin bu benzer tavırları, çizgi romandaki en benzer yan hatta.

Selamlar.
Bence okuyun çizgiroman, bazen roman okumaktan daha tatlı oluyor. ;)
Çizgi roman bir çocuğun okuma alışkanlığı kazanmasının en iyi yollarından biridir, bir büyüğünse hayata çocuk merakı ve heyecanıyla bakabilmesinin.