Mrtekin'in İzledikleri

Başlatan Mrtekin, 14 Aralık, 2014, 00:16:22

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

alan ford

Alıntı yapılan: Mrtekin - 13 Şubat, 2015, 22:44:30
Whiplash

Muhteşem bir film.

Muhteşem tersköşe bir finali var.

İçinizdeki potansiyeli, "sadist" bir öğretmen açığa çıkarabilir mi?

İstediğiniz ama gerçekten istediğiniz bir şeyi elde etmek için kendinizi ne kadar zorlayabilirsiniz ve bunun bedelini ödemeye hazır mısınız?

J.K. Simmons ve Miles Teller'ın performansları muhteşem.

Özellikle Miles Teller, tebrik edip, hayretle izliyosunuz, çok yetenekli gerçekten.

Hele benim gibi caz, blues hayranı iseniz, daha bir mest oluyosunuz...

5 dalda Oscar adayı.

Kesinlikle tavsiye ederim.

  Caravan'ın müziklerini yaptığı film değil mi bu. En kısa zamanda izlenecek. Hatırlattığınız iyi oldu .
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Mrtekin

They drew first blood...

alan ford

  Öncelikle bir özür. Ben uzun zamandır bu filmi seyretmek istiyordum ve , itiraf edeyim, en büyük sebebi müziklerini Caravan'ın yapıyor olmasıydı. lakin yapmıyormuş. Bahsi geçen Caravan Duke Elington'un Caravan şarkısıymış. Bu karavan da güzel lakin Canterbury olsun çamurdan olsun ekolünden gelen biri olarak hem hayal kırıklığına uğradım hem de bir iki mesajda acayip çam devirdim. Lakin film şahane . Atlamadan geçmeyin. Duke Elington da fena çocuk değildir sonuçta :P ::)
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Mrtekin

Jupiter Ascending

Yani yazan& yönetmen koltuğunda Wachowski Biraderler olunca, insanın beklentisi biraz yüksek oluyo (gerçi bu yönetmenler Matrix 2 ve 3 de bu beklentiyi de bozuk para gibi harcamışlardı.) ama maalesef olmamış.

Yani benim gibi bir bilimkurgu ve Sean Bean aşığı iseniz gidin ama hiçbir ama hiçbir beklentiniz olmasın. Bir Bulut Atlası'nın çizgisinin yanından bile geçmiyor, senaryoda acayip boşluklar var.

Yani bazı efektler çok güzel (uçaklar, uzay sahneleri, şehirler vs) diycem ama  bazı sahneleri (şehir üzerinde savaş) o kadar hızlı sekanslarda çekmişler ki hiç bişeye odaklanamadan, keyfini çıkaramadan seyrediyorsunuz, bi dur kardeşim, bi anlayalım, arkadan atlı mı koşturuyo, zorunuz ne seyirciden...

Ben cidden bu tür Cgi filmlerden de çok sıkıldım, baydı artık, hep aynı muhabbet...

Seyrettik bitti, tükettik yani, var mı hiçbişey akılda kalan ve yazmaya değecek, maalesef, yok, işte...

Ha biraz bürokrasi sahnesi (kraliyet ünvanı alınması için yapılması gereken iş ve işlemler, vergi no dahil) azcık gıdıkladı, ama, geçiniz yani..

Gişede de çok fena gümlemiş, bir franchise hayali için yola çıkılmıştı halbuki....
They drew first blood...

Mrtekin

Taken 3

Seriyi nasıl sonlandıracaklarını merak edip, biraz da Liam Neeson'un hatrına seyrettim.

Seyretmez olaydım, herşey tahmin edilebilir, senaryoda en ufak bir zeka pırıltısı yok. Film finale doğru son yarım saatte biraz açılır gibi oluyor ama gerisi yok yani...

Forest Whitaker'ı bu rollerde (kaçağı kovalayan polis) kaçıncı izleyişimiz, ben sayısını unuttum. Paraya sıkıştıkça seçiyo bi film, oynuyo bu tür bir rolü, ah be güzel abim, sen de Morgan Freeman'laşıcaksın ille...

Filmin görüntü kalitesi iyi olsa da, kurtarmaya maalesef yetmiyor.

Seyretmemiş olanlara: Bu seride sadece Taken 1'i seyredin, cidden çok sıkı bir filmdir, ok'dir, yeter de artar, 2 ve 3 zaman kaybı.

4 üncüsünde de torununu kaçırırlar, tam olur...

Ulan Luc Besson, yazık, Brian Mills gibi bir cevheri, bozuk para gibi harcadın...
They drew first blood...

Mrtekin

Everly

http://m.imdb.com/title/tt1945084/

Şimdi Salma Hayek ablamızı ben çok beğenirim, yani maşallahı var, Desperado filminden bu yana hiç göçmedi, hala, aynı taş hatun. Zaten filmde de 48 yaşında bir hatuna göre bol bol taşlığını sergiliyor.

Ama bu Everly tam bir fecaat. Hatta fecaat ötesi...

Yani aslında filmde çoğu şey acayip klişe ama bu klişeleri o kadar saçma sapan bir şekilde birbirlerine bağlamışlar ki, artık, bitsin bu ızdırap diyorsunuz, yani herşey belli bir süreden sonra artık size acayip batıyo.

Filmin artık sonunu seyretmedim, gerek de duymadım, bir popcorn filmi olarak hiçbir yaratıcılığa sahip değildi, tek, orijinallik, Ablamızın üzerine eğitilmiş (şartlandırılmış) mazoşist japon katillerin salınması idi, eyvah ki ne eyvah...

Yani bu kadının Frida gibi çok güzel filmlere de imza atmışlığı vardır, yani, paraya sıkışıp böyle saçma sapan filmler yapıyorlar, yazık valla.

Beni dinlerseniz, uzağından bile geçmeyin bu filmin.

Dinlemezseniz de, siz bilirsiniz, uyarmadı demeyin...
They drew first blood...

Mrtekin

Black Sea

http://m.imdb.com/title/tt2261331/

Başrolünde Jude Law'ın oynadığı, Karadeniz'de geçen, sıkı bir denizaltı gerilim macera filmi.

Türünün örnekleri ile biraz kıyaslama yapacak olur isek, Tabii ki bir "Das Boot" değil ama bir "U-571" ile aynı seviyede, ve, Samsun'dan, Trabzon'dan bahsedilmesi, Karadeniz ile ilgili verilen teknik detaylar, Karadenize biraz farklı bir gözle bakmanızı da sağlayabiliyor, bu açıdan keyifli.

Konusunu çok açık etmeyim ama yıllar önce Black Lagoon adlı seyrettiğim bir animenin (Çok güzel bir animedir, tavsiye ederim.) bir bölümünde de benzer bir konu işlenmişti. Bu Hitler'in Altınlarından daha çok ekmek yenir....
They drew first blood...

Mrtekin

Cindirella

Valla, Disney çok şükela bir iş yapmış, bu işi, Kenneth Branagh abimize vermekle.

O da hiç bir şekilde abuk sabuk bir orijin ya da alternatif bir kurgu yapmadan, aynen orijinaline tamamı ile sadık kalarak, efektleri de sadece sihir sahnelerinde ve minimumda tutmaya gayret ederek, alabildiğince naif ve yalın bir şekilde çekmiş, oyuncularında kimyası tutmuş, ezcümle, çok başarılı bir uyarlama olmuş.

Yani Malefiz'i benim klasmanımda, bir tık geçti diyebilirim. Ozun yeri ise herzaman ayrı.

Çoluk çocuk gidelim diyorsanız, iyi bir seçim olur, çok çıkmıyo zaten böyle başarılı da olanları, tavsiye ederim.

Disney çok iyi gidiyo, hadi bakalım, darısı Star Wars'a....



They drew first blood...

Mrtekin

Still Alice

http://m.imdb.com/title/tt3316960/

Sizi siz yapan herşey çok nadir görülen bir hastalık neticesi ile ellerinizden yavaş yavaş uçarken, ne hissedersiniz, yaşamak için neye tutunursunuz?

Muhteşem bir film. Julianna Moore öyle oynamış ki, hüzün insanın içine işliyor. Neden Oscar'ı aldığını anlayabiliyorsunuz, muhteşem bir kadın, muhteşem bir aktris. Alec Baldwin ve Kristen Stewart'ın oyunculuklarını da es geçmeyelim, harika oynamışlar.

Lorenzo'nun Yağından bu yana benzer bir temalı bu kadar güçlü bir film seyretmemiştim. Film, Alzheimer ile ilgili size bir sürü şey de öğretiyor.

Kesinlikle tavsiye ederim ama seyrederken fazlası ile içiniz burkulacak, üzülecek ve de en nihayet finalinde ağlayacaksınız...

Belki de, anı yaşa diyenler çok ama çok haklıdır.





They drew first blood...

Mrtekin

Arınma Gecesi 2

http://m.imdb.com/title/tt2975578/

Amerikan hükümeti, nasıl bişeyse artık, senede bir günü milletine hediye ederek, o 24 saatte ne suç işlersen işle, hesabı sorulmayacak, bendensin diyo, başlama düdüğü ile birlikte hertürlü psikopat, manyak artık Allah ne verdiyse sokaklara doluşup, insan avına çıkıyorlar. Ha normal ailelerde furyaya katılıyor, her türlü hesabınızı o gece görüyosunuz yani. Senede 1 yapılan bu kan ve vahşet partisi de suç oranlarını neredeyse sıfıra yakın noktaya çekiyo vs, yerseniz tabii ki. Ezcümle, o gece tüm içinizdeki kötülüğü kusup, arınıp paklanıyorsunuz işte, artık mantık insanlık falan hak getire.

Bazı aileler geceye kapıyı pencereyi kitleyerek, bazıları ellerinde silah, bazıları da çiftetelli oynayarak giriyolar. Amerikan derin devleti durur mu, onlarda curcunaya katılıyolar tabiiyatıylen.

Konu gerçekten güzel, ha izliyormusunuz izliyosunuz, ama öylesine, aslında asılsalarmış, gerçekten bir başyapıt da çıkarmış, ama, maalesef konunun altı hiç bir açıdan doldurulamamış.

Aklımda tek kalan, Frank Grillo Beyin oyunculuğu oldu, cidden bu filmdeki tek iyi şey, küçük oğlu bir önceki sene Arınma Gecesinde bir zengin tarafından öldürülünce tüm düzeni bozulan, yuvası yıkılan, yemeyip içmeyip kinlenip intikama hazırlanan acılı polis babayı mükemmele yakın canlandırmış, aksiyon sahnelerindeki performansı gerçekten çok iyi. Zaten, Amerikan remake "Raid" in de kadrosunda imiş, bu abiye dikkat yani...

Konu ilginç geldi ise seyredin, B sınıfı tadında, çok da sıkılmazsınız, ama bence geçin.
They drew first blood...

Mrtekin

Rec 4

http://m.imdb.com/title/tt1649443/

Şimdi İspanyol yapımı, zombi zorunsalına vurgu yapan  :) Rec'ler fena değildir, belli bir kalitesi vardır, ve bu kalite çok da düşmez. Ki ilk filmin başarısı üzerine Amerikan remake'i de yapıldı.

Gerilimi bu sefer gemiye uyarlamışlar, yani olay izole edilmiş bina yerine doğal izole gemide geçiyo, ve, daha önceki filmlerden hatırlayacağımız haberci ablamız ile onu kurtaran soldier boy ortamda  hayatta kalmaya çalışıyo, mevzu bundan ibaret.

Şimdi, film ortalama, yani daha aslında anlatılacak bişey kalmadı, biraz daha ekmek yiyelim anam babam çabası, ben seriyi bitirme derdinde olduğum için seyrettim ama boş ve bazen de hoş yani.

Ama cidden Rec 1'i öneririm, Amerikan remake i de fena değildir, janrı seviyosanız ve değişik birşey istiyorsanız salt Rec 1 lere bir göz atın, Rec 4 ü ise kafadan geçiniz.

http://m.imdb.com/title/tt1082868/

Bu da Rec 1 in Amerikan remaki.

They drew first blood...

Mrtekin

Unutursam Fısılda

Çağan Irmak'tan gerçekten çok güzel bir film daha geldi. Ben biraz gecikmeli olarak Dvd'den seyrettim ve çok hoşuma gitti.

ÇI, dönemsellik (70 li yıllar) üzerine o kadar emek vermiş ki, olmuş arkadaş, budur, bu kadar olur.

Hikaye bilindik, herşey tahmin edilebilir ve yer yer tipik Türk filmi olsa da, sadece filmin son cümlesi için bile bu film seyredilir.

Arada Türkiye'deki müzik sektörü üzerine durum tespiti ve iyi giydirmeler (aranjmancılara) de var.

Müzikler çok ama çok başarılı. Kenan Doğulu temiz iş çıkarmış. Oyunculukların üst seviye olduğunu da belirteyim. Özellikle Ayperinin yaşlılığı rolünde Hümeyra ve çilekeş ablası rolünde Işıl Yücesoy tam anlamı ile döktürüyorlar.

Ben beğendim ama ÇI'dan artık biraz daha farklı birşeyler de bekliyorum. Şöyle sıkı bir gerilim/polisiye ve bol bol bizim kültürümüzden iyi ve kötü adam...



They drew first blood...

Mrtekin

Blackhat

Birisi Michael Mann dediğinde iki dakka duracaksın...Son Mohikan, the Insider, heat, collateral, ali, miami vice, büyük işlerin büyük filmlerin adamı.

Public Enemies filminden beri çok özletmişti kendini.

Ama, Blackhat olmamış. Olay aynen şu: Hapisteki hackeri, kötü işler yapan hackerı durdurmak için, Çin-Abd yetkilileri dışarı çıkartıyorlar, tabi olay belli bir noktadan sonra kişiselleşiyo, manhunt başlıyo, vs, ne kadar orijinal.

Yani dış mekan, iç mekan, çekim kalitesi, özellikle çatışma sahneleri süper başarılı ama, bu tür filmleri çok gördüğümüzden hiçbir cazibesi ve anlamı olmuyo.

Yani usta, bi de ben çekiyim demiş ama üstüne de çok bişey ekleyememiş, çünkü ezcümle cyber işler alanı değil maalesef, burada bir heyecan yaratamıyo, o diğer suç öykülerini anlatmaya yatkın. Bu film baya sıkıcı olmuş, sonunu zor getirdim.

Sonundaki çatışma ve hesaplaşma sahnesi ise cidden fecaatti: Afedersiniz, insanlar mal mı, millet birbirini öldürür, makinalar çatır çatır saydırırken, ahali sessiz sakin karnaval geçidine devam mı eder? Çok saçma olmuş.

Yani Mann ustam, olmamış bu sefer ama kredin büyük bizde, buna da eyvallah der, geçeriz.

Tavsiye eder miyim, etmem, ama siz bilirsiniz, Mann'i özlediyseniz izleyin tabii.

Gişede çok büyük gümlemiş ama iyi bir taraftan da, Mann şimdi öyle bir kastırır ki, dehşet bir dönüş yapar...

They drew first blood...

Mrtekin

Foxcatcher

http://m.imdb.com/title/tt1100089/?ref_=m_nmfmd_act_5

Tek kelime ile mükemmel bir film.

Gerçek bir hikayeden alınmış, yani filmi seyrettikten sonra, karakterleri nette arayıp, onlar ile ilgili bir sürü şey de öğrendim, özetle, hikayenin filme uyarlaması gerçekten çok başarılı ve görkemli olmuş, yönetmeni tebrik etmek lazım. Bennett Miller abimizi Moneyball ve Capote filmlerinden de (ki bu filmlerde mükemmeldir.) hatırlarsınız, az ama öz filmler çekiyo, sinema işini çok ciddiye alan bir adam.

Konu aslında çok basit gibi gözükse de ( megaloman bir süper zengin, amerikayı olimpik oyunlarda temsil edecek özel bir güreş takımı kuruyor.) öyle bir açmışlar, tüm  ana karakterlerle öyle bir oynamışlar ki, ancak, ibu kadar güzel çekilebilir. Dram içinde dram gibi birşey.

John Du Pont rolünde, Steve Carrey resmen döktürmüş. Mark Ruffolo'nun David Schultz rolündeki oyunculuğu ise cidden çok ama çok iyiydi. Tatum Channing aynı, ama, Mark Ruffalo nedeni ile de çok sırıtmıyo. Zaten işlerin berbat olmaması için bu kazmanın yanına muhakkak iyi birisini de koymaları lazım, neyse...

Filmden aklımda kalan bir sürü sahne var. Spoiler verip olayın büyüsünü hiç bozmayım ama abi küçük kardeş arasındaki sahneler öyle vurucu ki...

Filmin soundtrackinin de çok güzel olduğunu belirtmeden geçmeyim.

Ezcümle, kesinlikle seyretmenizi tavsiye ederim.

Bi de biz güreşe meraklı milletiz, biz de büyük güreş şampiyonları yetiştirdik, yetiştiriyoruz, ama adamlar bu sporlardan cidden ne güzel film çıkartıyorlar...Yani damar yakalama meselesinde elimizde bir sürü potansiyel var. Bunu bile keşfetmek güzel bişey.
They drew first blood...

rumar80

   Çok monoton bir tempo ile giden bir film. Kolay sıkılabilirsiniz. Ama Steve Carrel ve Mark Rufallo hakikaten döktürüyorlar. Hikaye 1984 Los Angeles olimpiyatı sonrası başlıyor. Mike Schultz'un o olimpiyatta nasıl madalya kazandığını ve sonrasını öğrenmek isterseniz Hıncal Uluç'un film ile ilgili yazısını okuyun. Nasıl bir sahte kahraman olduğunu görün.