PAZAR SEYİRLİĞİ 9 : '' SENCER '' ( Şahin Erkoçak )

Başlatan ferzan, 09 Ağustos, 2015, 00:32:55

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ferzan

    Bu hafta Pazar Seyirliği'nde bir ilki gerçekleştireceğiz...Şu ana kadar hep Avrupalı ya da Amerikalı sanatçılara yer vermiştik ama bu hafta, uzun süredir aklımda olan ve döküman araştırması hiç de kolay olmayacağından aylar boyunca süründürüp kendime sakladığım ve en nihayetinde döküman ve görsel tasnifini bir ölçüde sonlandırabildiğim yerli bir isme, belki birkaç kişi hariç kimsenin hatırlamadığı, bilmediği ya da unuttuğu bir isme yer vereceğim...Şahin Erkoçak...Ya da dergilerden bilinen takma adıyla '' Sencer ''...

    Sencer, yerli çizgi romanın en gizemli isimlerinden benim için...Ne yer, ne içer, ne yapar, ne düşünür, ara sıra aklıma gelir hep...Hem takma ismiyle, hem de gerçek ismiyle kendisi hakkında edinebileceğimiz bilgiler oldukça kısıtlıdır...Belki birkaç çizer arkadaşına ulaşırsak hakkında ekstra birşeyler öğrenebiliriz...Yine de şimdilik bildiğimiz kadarı ile başlayalım...

    1953, Konya doğumlu sanatçı ilk işlerini hangi mecralarda yayınlamış, nereler için üretmiş tam çetelesini tutmak mümkün değil...Ama en bilinen eserlerini Limon, Deli, Nankör, Rr, Kadayıf, Kazandibi ve Resimli Roman dergileri için çizdiğini biliyoruz...Haftalık mizah dergilerinde '' kalın ayak ''diye tabir edilen, dergi sayfasının üçte ikisine tekabül eden dikey ve uzunlamasına ikişer sayfalık alanda çok şeyler anlatmaya çalışmış, genellikle de hep başkalarının yazdıklarını resimlemiş ama kendi konularını çizdiğinde de ayrıca güzel sayfalara imza atmış...çalıştığı yazarlar arasında Gani Müjde, Ahmet Ümit ve aslen bir çizer olan Suat Gönülay da yer alıyor...Gönülay ile yaptıkları işleri apayrı muazzam...Az sonra hepsine yer vereceğiz...

    Haftalık kısa hikayeleri, Alacakaranlık Hikayeler Serisi, Yaşanmış Öyküler yahut Balat Hikayeleri ana başlıklarıyla okurla buluşan Sencer, bu hikayelerin en güzel örneklerini Limon ve Deli dergilerinde çizmiştir...Çoğunda kendisine metinlerde Gani Müjde eşlik eder...





















Penguen dergisinin ilk dönemlerinde, haftalık birer buçuk sayfa çizgi roman hazırlayan Suat Gönülay, konusuz kaldığı bir ara o haftaki bir buçuk sayfasını mizah dergilerinde üretmiş çizgi romancılara ayırmıştı...Pek çok ismi anıp 80'lerdeki isimlere değinirken, bu dönemde mizah dergilerindeki çizgi romanlara rengin Sencer ve Uğur Durak ile girdiğinin altını çizmişti...El boyamaları ile kendine has çizgilerini bu saman kağıtlarda en ucuz sunumla en kaliteli bir şekilde veren belki de başlıca emektarlardan olsa gerek Sencer...

    En göz önünde olduğu 80'ler sonu 90'lar başı dönemden sonra Sencer tam olarak neler yaptı bilmiyorum, Rr isimli Ergün Gündüz çabalamalarından biri olan çizgi roman dergisinde ve başka dergilerde de gözükmüş sanırım ama 90'lar bitip de 2000'lere gelindiğinde kendisini keşfetmemi sağlayan ve şaşkınlıkla çizimlerine bakakaldığım yegane dergi Kadayıf'ta neler yaptığını çok iyi biliyorum...Bu tanıtım da büyük ölçüde 15 yıl evvel yayımlanan, 25 sayı süren, Akşam gazetesinin haftalık mizah ve çizgi roman eki olan ve editörlüğünü Uğur Durak'ın yaptığı, eski yeni bir çok çizerin boy gösterdiği ( Emrah Ablak, Suat Gönülay, Meral Onat, Göxel, Abdülkadir Tamer, Bülent Arabacıoğlu, Çetin Küçük, Sema Bencem ve daha pek çok isim ) 24 sayfalık Kadayıf dergisi sayesinde olmuş oldu...

    '' Akşam Gazetesi'nin Jüpiter'e Seyahat Eki '' alt başlığıyla sunulan bu sulu zırtlak görünümlü dergide Sencer, Ahmet Ümit'in metinleriyle ortaya çıkardığı Başkomiser Nevzat sayfalarıyla görücüye çıktı...Bildiğimiz Başkomiser Nevzat...Hani frankofon formatında ilk iki albümünü rahmetli İsmail Gülgeç'in çizip seneler sonra çıkan 3. albümde saçma sapan üslubuyla içi geçmiş demode rockçı Aptülika'nın ucube çizgileriyle piyasaya sürülen ve memur emeklisi kadar munis ve gerçekçilikten yoksun resmedilen karakter...İşte hem Gülgeç'in photoshop manyağı olmuş, ustalığına yakışmayan güzelim çizgilerinden, hem de Aptülika'nın 30 senelik ezber üslubundan önce Sencer çizmişti Başkomiser Nevzat'ı Kadayıf dergisinde...Ama ne çizmek...Ahmet Ümit, hiçbir röportajında bahsetmedi Sencer'den...Başkomiser Nevzat ilk İsmail Gülgeç ile ete kemiğe bürünmüş gibi yansıtıldı ve Sencer'in çizdiği 30 küsür sayfa ve 5 kısa hikaye yok sayıldı...Üstelik Gülgeç'in çizdiği ilk albüm de Sencer'in çizdiği 5 sayfalık kısa hikayelerden birinin zoraki uzatılmış hali olmasına rağmen...Bunlar başka konular tabii...

    Kadayıf Dergisi'nde toplamda 5 adet Başkomiser Nevzat çizildi ve toplamda 30-35 sayfa civarı üretildi...Bu 5 maceranın sırasıyla şu şekilde ;
    - Vampirler
    - Çok Bilen Az Yaşar
    - Dilin Kemiği
    - Genelev Çiçekçisi
    - Kara Çantadaki Para

    Ahmet Ümit'i ve kalemini çok hazetmeyen biri olarak, Sencer faktörü dolayısıyla bu maceralardan epey keyif aldığımı hatırlıyorum...4. kısa hikaye olan Genelev Çiçekçisi, yukarıda bahsettiğim gibi toplamda 5-6 sayfalık oldukça net, güçlü ve konsantre bir hikaye iken, İsmail Gülgeç'e ilk albüm Çiçekçi'nin Ölümü olarak 40-50 sayfa uzatılmak suretiyle yeniden kaleme alınmış, bu uzatma dolayısıyla öykü iyice şişip gereksiz detaylarla boğulmuştur...

    Sencer'in gerçekçi üslubu, sıkıntılı atmosferi ve ketum tiplemesiyle Başkomiser Nevzat oldukça karakteristik bir yüze sahiptir ama aynı oturmuşluk ne yazık ki senaryoda yoktur...En azından Nevzat'ın karakterizasyonu ve yardımcısı Ali'nin rolü söz konusu olduğunda...Ama görsel anlamda şu ana dek iki buçuk kez yorumlanmış ve tipi değişmiş olan bu karakter, ilk Sencer'in ellerinde ve en gerçekçi haliyle hayat bulmuştur...



































Resimlerde görüldüğü üzere sayfada zaman zaman çok sayıda panel yer alırken yazılar son derece küçük görünüyor...Bunun yegane sebebi ise yayınlandığı derginin katlanmış bir tam gazete yarım sayfası ebadında olması, yani haftalık mizah dergilerinden bile daha büyük ebatlarda olması ve buna bağlı olarak haftalık üretim sürecinde 1 ya da 2 sayfada çok şey anlatma zorunluluğundan ötürü...20 saniyede bitecek bir sayfa mı daha doyurucu olur haftalık formatta, yoksa 2 dakika kadar sizi oyalayan dolu dolu bir sayfa mı ? Dolayısıyla sayfalar büyük basılacağı hesap edilerek kurgulanmış, o formata özel hazırlanmış ve o formatta sırıtmayacak şekilde makul küçüklükte balonlanmıştır...Eğer bu sayfalar bir albümde toplanacak olsa idi, kesinlikle dergide yayınlandığı ölçüde büyükçe bir ebatta yayınlanması gerekecekti...Yani Prestijj'in Orbital ' lerinden bile daha büyük bir ebatta...

    Sencer, Kadayıf dergisinin 25 haftalık serüveninde kısa kısa birkaç çizgi öykü daha yaptı ama Başkomiser Nevzat sonrası en uzun soluklu çizgi romanı, senaryosunu usta çizgi romacı Suat Gönülay'ın kaleme aldığı '' Uçucu '' oldu...Gönülay'ın ruh ötesi hayal gücü, enteresan deneme ve komplo teorilerini ve uçsuz bucaksız hayal gücünün izlerini taşıyan bu beyin yakıcı çizgi romana Sencer, melankolik çizgileriyle ustalıkla eşlik etti 25. sayıya kadar...25. sayı itibariyle dergi, bağlı olduğu Akşam gazetesinden bağımsız ve ücretli olarak çıkmak isteyince birkaç aylık bir boşluk oldu ve Kadayıf, Kazandibi olarak bağımsızlığına kavuştu ve aynı konseptte, yepyeni bir dergi olarak yoluna ancak 4 sayı devam edebildi...Bu 4 sayıda, önceki Kadayıf'ta yarım kalan Uçucu çizgi romanına devam edilmediği gibi Kazandibi'nde başlayan ve senaryosunu yine Suat Gönülay'ın yazdığı '' Araf '' da yarım kalan çizi romanlar arasındaki yerini aldı...Bu eserden örnek sayfalar da paylaşacağız birazdan ama önce Uçucu isimli öykünün görselleriyle devam edelim...



































    Sencer, Kadayıf dergisinin sonlarına doğru her hafta iki sayfa Uçucu çizgi romanı hazırlarken, Ahmet Ümit'le de birer sayfalık '' devamı haftaya '' lar şeklinde Başkomiser Nevzat'ın bu dergideki son serüveni '' Kara Çanta'daki Para '' yı çizmeye devam ediyordu...Haftalık süreçte dolu dolu 3 sayfa hazırlıyor, iki senaristle birden çalışıyordu ki, Sencer'in sayfalarındaki emek ve estetik göz önüne alınırsa bu muazzam bir hıza ve pratikliğe tekabül eder...

    Başkomiser Nevzat ve Uçucu haricinde bazı tek sayfalık, iki sayfalık ya da 4 sayfalık dolgu öyküleri de oldu Sencer'in...Bunlardan benim için en dikkat çekici olanı Vakur Barut idi...Bilindiği üzere Suat Gönülay'ın çizgi karakteri olan ve o güne değin yoruma açık olduğunu düşünmediğim Vakur Barut, Sencer'in ellerinde aslına sadık ama bambaşka bir yaklaşımla resmedilmiş oldu 4 sayfalık kısa bir hikaye çerçevesinde...Suat Gönülay, seneleri paylaştığı bu eski yol arkadaşından senaryoları yanı sıra göz bebeği karakterini de esirgememiş anlaşılan...Kuşkusuz Gönülay ve Sencer ikilisi, bu ortaklıklarına devam edebilseydi ortaya oldukça sıradışı, artistik, mistik ama inadına bizden ve buralı birbirinden güzel hikayeler çıkacaktı, eminim buna...

O dolgu hikayelerden ve Kadayıf sonrası Kazandibi'ndeki işlerinden de birkaç görsel paylaşalım...
















    Kazandibi'nin 4 sayılık kısacık ömrünün sonlanması ile Sencer bir kez daha ortadan kaybolmuş oldu...Suat Gönülay, duyduğum kadarıyla bu degiyi çıkartmak için evini satmıştı ve feci kırgındı yaptığı işin karşılığını alamamasına...Bir gün bambaşka bir başlıkta bahsedeceğimiz, Hızlı Gazeteci'nin tavırlı ve hatırlanası çizeri Necdet Şen de son kez Kazandibi ile okurlarına gözükmüştü uzun süren gazete çizgi romancılığı macerası ve küskünlüğünden sonra...Kazandibi ve Gönülay'ın umutları, Sencer'in çizgileri ile birlikte neden sonra yeniden kavuştuğumuz Necdet Şen de yitmiş oldu...Kariyerine yazar olarak devam etti, 5-6 sene kadar sonra Gönülay'ın da yapacağı gibi...

    Suat Gönülay, Penguen'in başlangıcından itibaren ilk 70-80 sayı kadar haftalık birer buçuk sayfa üretedursun, Sencer de Can Yayınları ve daha pek çok yayınevi için çocuk kitapları resimlemeye başladı ya da çoktandır yapıyordu da devam etti...Karanlık atmosferini yok ederken, Sencervari üslubunu keskin gözlerin yakalayabileceği birbirinden sevimli ve yaratıcı illustrasyonlara, vinyetlere imza attı...Gönülay 2004 itibariyle Penguen'den de ayrılıp camia içerisinde resmi bir açıklamayla çizgi romanı tamamen bıraktığını ilan ettiği sıralarda da Sencer çocuklar için çizmeye, sessizce üretmeye devam etti...Bir ara Ergün Gündüz ve Galip Tekin'in son nefesi diyebileceğimiz, 90'lardan beri yapmaya çalıştıkları dergi prototipinin son hali '' Resimli Roman '' dergisinin bir sayısında '' Cigara '' isimli 5 sayfalık bir öykü çizdi...Zaten Resimli Roman da 3 sayıda kapanmıştı...Sencer gene çocuklar için üretmeye devam etti...Bir 6 sene sonra bu kez Kutlukhan Perker'in Harakiri dergisi için yeniden karelerin ve balonların dünyasına geri döndü...Çok da kayda değer şeyler yapmamış, çizgi romana da çok yakın olmayan birkaç ismin senaryolarını resimledi gene kalın ayak formatında, dikine ve uzunlamasına...Harakiri de 2 sayı sonra sansür tartışmalarına kurban gidip 1 sene sonra 3. sayısını çıkarabildi...O sayıda son kez görünmüş olabilir Sencer...Yani 2012 ' de...Bir daha da ne adına, ne de izine rastlamadım süreli yayınlarda...Herhalde çocuklar için çizmeye devam ediyordur zalim piyasanın şartlarında...













    Sencer'i yad ettiğimiz bu haftanın seyirliğini bitirmeden, duygularıma tercüman olan bir yazıdan alıntı yaparak hepinize iyi pazarlar dilemek istiyorum...

    Necdet Şen'in, 2001 yılında Derkenar sitesinde meslektaşı Sencer hakkında kaleme aldığı yazı ;


    SENCER ' İN ÇİZGİ ROMAN DÜNYASI


    Bu havalide yetişmiş galaksi çapında çizgi roman sanatçılarından birisidir; ama ne yazık ki, sanatçılıkla pazarlamacılık apayrı şeyler.

   
    Biz sıradan faniler "sanatçı" diye aslında pazarlamacıları tanıdığımızdan, o en verimli olabileceği yıllarını Aktüel, Leman ve benzeri dergilerde başkalarının yazılarının yanına, altına, kıyısına, bucağına desenler çizerek geçirdi. Bana sorarsanız, New Yorker'da kapak çizmeliydi.

    Onun üzerine yazılmış doktora tezleri olmalıydı. Ama yok. Sosyologlarımız topluca tatilde, sanat tarihçilerimiz "meşgul" .

    Onun renk ve çizgilerinde hiç bir yerden apartılmamış masalsı ve ürkünç bir hassasiyet bulurum. Biçimler kesintisiz akar. Alacakaranlık kuşağı renkleri ve karabasanlarımızdan çıkmış gibi karanlık bakışlı, dalgın, tedirgin, donup kalmış insanlar, ters ışıklar, koyu gölgeler, tek renk çeşitlemeleri, yüzlerin yarısını, bazen çoğunu dışarıda bırakan çerçeveleme tekniği, devrik açılar, klostrofobi duygusu uyandıran, tavanla döşeme arkasında gezinen kamera (göz) zaviyeleri vesaire...

    Örneğin, bendeniz çizer müsveddesinin kamera açıları çoğu zaman 1.81 boyunda birinin göz hizasında durur ve nadiren aşağı ya da yukarı kayar. Gerçek hayattaki perspektiflere bağlı kalınmaya çalışılır (o kadarki, hayalimde bir ev tasarlamak yerine, kendi yaşadığım evlerde sığıntı gibi yaşatırım Hızlı Gazeteci'yi), filtre ve farklı mercekler, yapay aydınlatma yoktur, gölgeden kaçınılır. Mekânlar ve insanlar, geceleyin bile her yerden gelen yumuşak bir ışıkla yıkanmış gibidir ve yabancılaştırma etkilerinden de kaçınılır. Bu ne iyidir ne kötü; yalnızca hikâye anlatıcısının öznel tercihine bağlı bir durumdur.

    Oysa Sencer, bilerek isteyerek sert ışık kullanır; doğal renklerden kaçınır; tasvir ettiği dünyanın "burası" olmadığını bize asla unutturmaz.

    Perspektiflerinde dünyaya çoğu zaman "balık gözü" zaviyesinden bakar; insanlar, binalar, arabalar gözün önünden büyüyüp küçülerek, uzayıp kısalarak geçer gibidir.

    Resimdeki klâsikleşmiş oranlara aldırış etmez. Durgun, suskun, bir parça karanlık portreler çizer. Onları, evcilleştirmeye çalışmaz, senli benli kişiler değil, uzaktan geçen, bizimle ahbaplık kurmaktan sarfınazar eden kişilerdir onun figürleri.

    Öyküdeki kişiler kameraya (yani bize) bakmaktan kaçınır gibidir, yüzleri bize dönükken bile bire bir ilişki kuramayız; o dünyanın dışarıdan bir izleyicisi olduğumuz alttan alta hatırlatılır.

    O insanlara sokakta, vapurda, trende rastlamamız pek olası değildir; yalnızca o çizgi romanın karelerinde var olur ve sayfayı kapattığımızda Sencer galerisinin duvarlarında asılı kalır, ardımızdan gelip gün ışığına karışmazlar.

    Uzun yıllar boyunca Gırgır türevi dergilerde, o tezgâhta yetişmiş gençlerle birlikte çalışıp, yine de o mektebin klişelerinden etkilenmemeyi başarmış ender çizerlerdendir Sencer. Fransız kara sinemasının izlerini görürüm onda ve biraz da korku sinemasının ışık gölge oyunlarını. Bir izleyici olarak, sanki nesneler arasında uçarak, süzülerek, sürünerek dolanıyor, ama onlara değmiyor gibidir; yeri ayakta duran normal insanların yanı başı değildir, mantığı da onlarınkinden farklıdır.

    Çizgi romanlarının içinden o kadar çok kare çıkar ki büyütülüp duvarlara asılacak, içimdeki üşengeç, kabız, beceriksiz ressama sık sık Sencer'i kıskanırken suçüstü yaparım.

    Galiba bendeniz cennet kuşu, bütün o aykırı gibi görünen duruşuma rağmen, fazlasıyla "buraya" aitim, bakış zaviyem sıkıntı verecek kadar "ortalama"; bunu Sencer'in çizgilerine bakarken bir kez daha fark etmiş bulunuyorum.

    * * *

    Her neyse... Anlamadığım konularda daha fazla ahkâm kesmeyeyim.

    * * *

    Heey, çizgi roman meraklıları, kitap kurtları! Tommiks'ten başka kuş tanımayan bendeniz bile bir şeyler yazdım bu konularda. Daha ne duruyorsunuz, döksenize siz de eteğinizdeki taşları.


    Necdet Şen    ( Derkenar, 2001 )

    http://derkenar.com/necdet-sen+sencerin-cizgi-roman-dunyasi


     Herkese iyi pazarlar, iyi istirahatler olsun...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Mrtekin

Ferzan, ellerine sağlık.

Bir emekçimize çok güzel bir saygı duruşu olmuş, hakkını vermişsin.

Tanıtımlarının hastasıyız... :)
They drew first blood...

nicholaihel

Çok güzel bir dosya hazırlamışsınız, elinize sağlık. Gerçekten hem Sencer'i merak ettim hem de ona ait bir "iş"i alıp göz gezdirme şansımız olmayışına üzüldüm. Ne kadar profesyonel çizgiler!

mutarad

Çok güzel hazırlanmış bir yazı. Tebrik ve teşekkürler
İnsan için, diğer insanlar yollarına serilmiş irili ufaklı taşlardır. Çoğunun farkına ancak çarptığımızda varırız. Taşları biriktiren koca bir bina diker ölene kadar... Taşları atan ise ölür kalır, taşları bitirene kadar...

kedidiro

   sencer; benim için türk çizgi romanının en sağlam çizerlerinden biridir. kendisi çöp adam bile çizemeyen biri olarak leman'da,deli'de veya kısa ömürlü nankör'de alınır alınmaz ilk okunacak (bakılacak) sayfaların çizeriydi. üretiminin sadece sarı sayfalarda kalmış olması üzücü ama şaşırtıcı değil ne yazık ki... bu arada bu tanıtım yazılarıyla sevgili ferzan'ın türk çizgi romanına yaptığı değerli katkıların da sadece sanal ortamlarda kalmamasını diliyor, emeği için teşekkürlerimi sunuyorum

pearl jam

Ciddi emek harcanmis harika bir tanitim olmus ki bunlari henuz yarisini okumusken yaziyorum. Hemen gelip tesekkur edeyim dedim ferazana.

Sencer gercekten muazzam bir cizermis. Bu kadar az bilinmesi de enteresan. Suat gonulayla bence turk cr tarihinin en yazik edilmis kahramani olan vakur barut u yapmaya devam etselermis ne guzel olurmus.


nikopol

Gene cok guzel bir yazi olmus.

Sencer'in yukaridaki cizimleri, benim diyen uluslararasi sohretli cizere tas cikartacak cinsten. "Green Lantern yayinlansin", "Blueberry basilsin" kampanyalari gibi "Sencer'in isleri toplansin" seklinde bir kampanya duzenlenmeli. Bu tabii mesakkatli bir is. Adamin calismalari onlarca dergiye ve yila yayilmis durumda. Ancak Galip Tekin'in, Kemal Aratan'in islerini yayinlayan Murekkep belki boyle bir calismaya imza atabilir.

Yok mu bunun kampanyasini yapacak?

KHANN


   Mükemmel  bir yazı ve hiçbir yerde bulunamayacak detaylar içeren tanıtımınız için size çok teşekkür ederim sayın Ferzan . Çizimler ve desenler harika , bu sanatçımızla geç tanışmanın üzüntüsünü yaşıyorum . Yeni çizgi roman dergisi Otlak'ta kısa bir hikayesi yayımlandı , çok beğendim ve bu tarzda eserlerin desteklenmesi ve çoğalması adına iki adet aldım . Keşke kuşe kağıt'a olsa harika olurdu .

Tuco Ramirez

Ferzan'ın bu yazılarını okudukça, neden bu tür eserler külliyat şeklinde kitap olarak yayınlanmıyor. Türk çizerlerden bu şekilde eksiksiz (gazete tefrikaları ve mizah dergilerindeki işler dahil) külliyat olarak düzenli ve sıralı şekilde yayınlanan çok az şey var: Örneğin Necdet Şen'den Hızlı Gazeteci, Turhan Selçuk'tan Abdulcanbaz, Bülent Arabacıoğlundan En Kahraman Rıdvan (Devam ediyor), Sezgin Burak'tan Tarkan gibi... Galip Tekin sadece 3 sayı, Ustura Kemal sadece 4 veya 5 sayı yayınlandı, Kara Murat yarım kaldı ve yarım kalan onlarca örnek sayılabilir...

Sencer'de bana göre tüm eserlerinin bu şekilde tüm eserleri yayınlanması gereken çizerlerin en baş sıralarında geliyor.

hanac

Bu güzel başlıktaki resimler yenilenerek tekrar hizmete açılmıştır.   :)

Daha önce bu başlığı görmemiş arkadaşlar, buyrun bu güzel yazıyı okuyun.

kharon

Forumda hergun baska bir hazine buluyorum, harika.

Sencer'in cok az calismasina denk geldim, cok azini hatirliyorum.
Oldukca doyurucu, bilgilendirici olmus Ferzan emegine saglik.

Keske bunca eski calisma albumlesirken Sencer;in calismalari da albumlesebilse...

Gabby

Görselleri keyifle incelerken, oğlumun doğum günü hediyesi olarak getirdiği kitaplar arasındaki  İsmail Gülgeç çizimi Başkomser Nevzat dergisi aklıma geldi. Pek tat vermemişti. Şimdi Sencer çizimi örneklere bakıyorum da, gerçekten ne kadar farklı... Zanaat değil, sanat kaygısı taşıyarak üretilmiş Allah vergisi yetenekle  bezenmiş bi' dolu estetik panel.

Necdet Şen'in yazdıkları karşısında ne söylenebilir ki, bir çizgisever olarak hüzünlenmemek elde değil. Bir benzerini şimdilerde "şaheser" lakabıyla anılan, Cumhuriyet Türkiye'sinin görsel inşasının kurucusu İhap Hulusi'nin son günlerini okurken yaşamıştım. Bizde gerçek sanatçılar ne yazık ki yitip gittiğinde badem gözlü oluyor. Sencer üstadın bileklerine sağlık.
 
Kadayıf kapağındaki  Başkomser Nevzat pardesüsü  Hellblazer'in nikotin bağımlısı polisi John Constantine'in alameti farikası taba rengi  buruşuk pardesüsünü aklıma getirdi. Bu duyarlı ve güzel yazı için teşekkürler ferzan.



ferzan

    Karikatürcüler Derneği 'nin sitesinde, Sencer 'e ayrılmış sayfanın linkini alt satırda paylaşıyorum. Piyasaya yaptığı işlerden de epey örnekler var. Tabi en güzelleri de sayfanın en aşağılarında, yani çizgi roman sayfaları...

    https://www.karikaturculerdernegi.com/sahin-erkocak-sencer/?fbclid=IwAR0QOnC-1lul-qW21prn3n39BmdmpKmZCv6gK3biAK3_2jlKHKcpm3V2pnE
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com