Büyülü Rüzgar İncelemeleri

Başlatan Ralph, 29 Ekim, 2015, 10:37:36

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ralph

Aslında seriyi bitirince başlayacaktım ancak an itibariyle 80. sayıyı bitirdim. İncelemeler 80'e gelene kadar seri bitmiş olur. Özellikle ilk 20 sayısına hayran olduğum, hayatıma yön verecek kadar müptelası olduğum, koleksiyonumun en değerli parçalarından biri olan Büyülü Rüzgar'ın incelemelerini yapmak istedim. İncelemeler ağır SPOILER içerir.

Sayı 1-Hayalet Kalesi:

Senaryo: Gianfranco Manfredi
Çizer: Jose Ortiz
Çeviri: İnci Aslıer






Jose Ortiz'in gotik ve ayrıntılı çizimlerine hayran olduğumu belirtmeliyim! Çizimlerinin zirve noktalarından birisi olabilir bu sayı. Gerek kullandığı teknik gerekse açılar benim çok hoşuma gitti. Jose Ortiz'i benim için bu kadar özel kılan fumettilerde eşine pek rastlayamayacağımız canlılıkta çizgiler yaratabilmesi.

Karakterimizin doğuşuna Sioux şamanı Topal At'ın daha sonra hafızasını kaybederek Büyülü Rüzgar'a dönüşecek olan eski asker Ned Ellis'i ağır yaralı bir halde bulmasıyla tanık oluyoruz. Gianfranco Manfredi'nin istikrar sorunları olsa da karakter yaratma becerisi muazzam. Yarattığı karakter oldukça derin. Geçmişinin gizemi, arada kalmışlığı, fiziki özellikleri ve en önemlisi de "geçireceği değişim" ile çok yönlü, keşfetmesi leziz bir karakterle karşımıza çıkıyor. Türüne pek rastlayamadığımız Korku-Western teması, bu mistik karaktere çok yakışıyor. Fumettilerde bir klasik haline gelmiş "yardımcı karakter" Willy Richards nam-ı diğer Poe'yu da hemen bu sayıda tanıyoruz. Poe'yu diğer yardımcı karakterlerden ayıran özellik ise Ned Ellis'i tamamlaması. Çoğu zaman olaylara yön veren hatta bazen çizgi romanın beyni olan Poe zekası ve entelektüel birikimiyle Ned'i yönlendiriyor. Poe alkolizmin pençesine düşmüş, idealist bir gazeteci. Daha ilk tanışmamızda başını "büyük patronlarla" derde sokmayı başarabiliyor ve seriye uzunca bir süre yön verecek olan Howard Hogan fitilini ateşliyor.

Howard Hogan amacına ulaşmak için her yolu mübah gören, sert karakterli -kesinlikle duygusuz değil- bir iş adamı. Manfredi'nin karakter yaratma beceresi burada da kendini gösteriyor. İyi karakterleri derinleştirmek nispeten daha kolay. Derin karakterli kötüleri yaratmak ise gerçekten usta işi. Howard Hogan'ın zaafları, sebepleri ve en önemlisi de duyguları var. Bir çizgi romanda bir kötüyle empati yapabilmek gerçekten çok keyifli!

Poe ile Ned'in tam 131 sayı sürecek dostluğu bir trende başlıyor. Ned'in Büyülü Rüzgar'a dönüşmüş halini karşılıyoruz. Zevk için bizon öldüren bir zorbayı trenden atmasıyla Poe'nun ilgisini çeken Ned, Poe ile tanışınca ortak bir düşmanları olduğunu anlıyor: Howard Hogan!

Geçmişi bir sır olan Ned(ki bu da çok güzel işlenmiş, Ned'in geçmişi uzunca bir süre şimdiki hayatıyla paralel giderken çok ustaca örülmüş bir sır perdesinde. Sadece bu geçmiş arayışı için bile bir çizgi roman çıkarılabilirdi. Maalesef serinin devamında Ned'in geçmişi ile olan ilişkisi sarpa sarıyor), yaşadığı tren kazasını araştıracakken, Poe ise bu tren kazasında Hogan'ın parmağı olduğunu ispatlamak istiyor! Böylece ipuçları ve Ned'in bölük pörçük anıları Poe ile Ned'i tren kazasında komutanlık yapan Teğmen Lomax'a götürüyor! Teğmen Lomax yaptığı işin stresini kaldıramamış, sürekli panikte olan zavallı bir esrarkeş... Bu zavallı esrarkeş kuklayı izleyen Poe ve Ned'in yolu ihtiyar bir adamın kulübesine düşüyor. Ancak o da ne? İhtiyar bir hain çıkıyor! Bu sahnede gerilmemek elde değil. İhtiyarın basit, ilaçlı içki numarasından ziyade ortamın kasveti, bodrumda kilitli kalan farelerle beslenen yarı-dev ucube oğlu gerçekten ürpertici derecede güzel anlatılmış. Tam yaratılmak istenen temaya uygun güzellikteki çizimler ve konu akışı heyecanı arttırıyor durgun geçen diğer sayfalara nazaran...

Nihayetinde Poe ve Ned hayaletli olduğu iddia edilen, bu yüzden de "Hayalet Kalesi" ismini alan bir kalede Lomax'ı kıstırmayı başarıyorlar. Ned'in karnına attığı bir kurşunla yerde acılar içinde kıvranan Lomax'ı tren kazasında ölen askerlerin hayaletleri karşılıyor! Lomax ölmek için Ned'e yalvarsa da Ned Lomax'ı öldürmeyip, fiziksel ve zihinsel bir işkenceyle onu öylece sancılı bir ölüme mahkum ederek kaleyi terk ediyor. Burada Ned'in gerektiğinde ne kadar acımasız, intikamına ne kadar düşkün, sert ve kararlı biri olduğunu anlayabiliyoruz.

10 üzerinden 7.

Devam edecek...


rumar80

  Çok güzel bir inceleme. Sayende uzun zaman önce geride bıraktığım büyülü rüzgârla tekrar karşılaştım. Hepsini okuduğum bir seriyi tekrar gözden geçirmek gibi olacak.
   Eline sağlık

Ralph

Alıntı yapılan: rumar80 - 29 Ekim, 2015, 11:02:34
  Çok güzel bir inceleme. Sayende uzun zaman önce geride bıraktığım büyülü rüzgârla tekrar karşılaştım. Hepsini okuduğum bir seriyi tekrar gözden geçirmek gibi olacak.
   Eline sağlık

Teşekkürler. Sitede iyi kötü her çizgi romanın incelemesi olmalı. Sık sık gücelleyeceğim ve diğer çizgi romanları da tamamlamaya çalışacağım...

gamlıbaykuş

Çok güzel bir inceleme olmuş. Eline sağlık. En son 60. sayıya merdiven dayamıştım diye hatırlıyorum. Vaktim olursa bugün bir sayı okuyayım bakalım  :)
Hayat ne kadar güzel, hoş,
Haydi durma sevgiline koş...

pizagor

Yazan-çizen-çeviren kısmına ek olarak bir de yayın tarihi harika olur. Hatta daha da ötesi orijinal sayının yayın tarihi de olabilir :)

Bu yoğun mesai isteyen çalışma için teşekkürler...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


NIC

"Gianfranco Manfredi'nin istikrar sorunları olsa da karakter yaratma becerisi muazzam."

Bu argümanın altına imzamı atıyorum.Birden fazla alana aynı anda sarılan Manfredi'nin okuyucuya biraz haksızlık yaptığını düşünüyorum.Neticede nicelik niteliği düşürüyor BR'da bundan en çok etkilenen seri oldu.Ken Parker'a en yakın bulduğum bir seriyken giderek vasatlaştı.

Velhasıl,yazının devamını merakla bekliyorum,ellerinize sağlık...

darkwood

Unutmaya başladığımız bu seri ile ilgili güzel bir inceleme yazısı olmuş, devamını merakla bekliyorum.

Bu itki ile Büyülü Rüzgar'ın okumadığım sayılarını okumanın da zamanı geldi sanırım.  ;)
Darkwood Sakinleri..

Ralph

Güzel yorumlarınız yazmaya itiyor arkadaşlar. Teşekkürler. :)

Animvader

Evet, bu incelemenin başlamasıyla gittigidiyor, nadirkitap v.b. sitelerin arama kutucuklarına "Büyülü Rüzgar" girilmeye başlandığını görür gibiyim.

Kolay gelsin :)

xmenac

Ralph bu güzel yazı için teşekkür ederim. Merakla takip edilecek bir başlık daha oldu forumda. :)

hanac

İncelemelerin devamını bekliyoruz  8)

ferzan

    Ralph dostumuz çok güzel bir başlık açmış, çok da güzel bir giriş yapmış...Ben de eksiklerimi henüz tamamladığım Büyülü Rüzgar serisi için en az birkaç kez okuduğum ilk 65 sayıyı yeniden okumaya başladım...Onlar bitince 66'dan, yani okumamış olduğum sayılardan devam edeceğim...

    Büyülü Rüzgar serisinin ilk yarısının harika olduğu aşikar, ama ikinci yarıdan itibaren hikayelerin fazla oldu bittiye geldiğine dair çok duyum aldım...Yine de Manfredi işin içinde olunca kusurlar daha bir görmezden geliniyor...Ama bana kalırsa ilk 30-40 sayı, western fumettileri arasında terazide Teks ve Zagor'dan çok daha ağır bastığı gibi Ken Parker ile de başa baş kapışıyor, hatta zaman zaman ondan az biraz daha ağır çektiği bile oluyor...Tabi bu benim fikrim...

    Kendine has gerçekçiliği, daha önce hiçbir westernde işlenmediği kadar yerli kültürüne ve mitolojisine girişi, insanın iyilik ve kötülük adına en saf, en hassas ve en psikopat yanlarına inebilmesi, bilinçaltı unsuru, ötekileştirmenin her açısı ve her toplumda yer alan belli başlı rol ve kimliklerin sorgulanması adına Büyülü Rüzgar'ı çok ama çok önemli buluyorum...En azından şu ana kadar okumuş olduğum ve yeniden okumaya başlayıp yavaş yavaş anımsadığım ilk 65 sayı için durum böyleydi...Serinin devamında da çok büyük hayal kırıklığına uğrayacağımı sanmıyorum...

    Haftasonu ilk 8 sayıyı yeniden okudum...Kendi çapımda genel bir değerlendirme yapmam gerekirse ;

    #1  Hayalet Kalesi :


    Oldukça sade, bir o kadar da güzel ve merak uyandırıcı bir giriş ile seri açılır...Bir demiryolu hattında üç yıl önce olan bir tren kazasının yeniden gündeme gelmesi ile Edgar Allan Poe'ye benzerliği dolayısıyla ''Poe'' diye çağrılan alkolik gazeteci Willy Richards'ın bu olayı kurcalamaya başlaması, birilerini oldukça endişelendirir...Zira çoktan üstü kapanmış olan ve taşıdığı silah ile patlayıcı yükü dolayısıyla yedi askerin ölümüne sebebiyet veren bu tren kazası olayının ucu, yakın gelecekte politikaya atılma planları içerisinde olan iş adamı Howard Hogan'a kadar gitmektedir...Üç yıl sonra, aynı hat üzerinde sefer yapan bir başka trende araştırması dolayısıyla bulunan Poe, oldukça dikkat çekici ve gizemli bir adamla karşılaşır...Bu uzun boylu ve asker yapılı adam, bir Sioux gibi giyinmiştir...Saçları uzun, teni beyaz, bakışları dalgındır ve boynunda asılı olan ilaç kesesi ile ayağındaki asker pantolonu ciddi bir tezat oluşturmaktadır...Bu kılık, bel arkasından gelen uzunca bir av bıçağı ve sağ yandan sarkan eski model bir altı patlar ile tamamlanmaktadır...Poe, ilgisini çeken bu adamla konuşmaya başladığında, uzun yıllar sürecek olan son derece farklı bir birlikteliğin başlangıcını yapmış olduğundan da habersizdir...Kaza sonrası ihtiyar bir Sioux şamanı tarafından bulunan, geçmişi hakkında hiçbirşey hatırlamayan eski asker Ned Ellis, üç yıl önceki tren faciası ya da komplosu esnasında şakağına isabet edip kaynayan metal plaka ile sadece geçmişini kaybetmemiş, durugörü yeteneği de ortaya çıkmıştır ve bir Sioux olarak yeniden doğduğu ikinci hayatı, şimdiden eski hayatının gölgeleri ile kararmaktadır...İlk sayı itibariyle Ned ve Poe, üç yıl önce kaza süsü verilen komplo hakkında oldukça tatmin edici bilgilere ulaşacak, Ned adını öğrenecek ve eski kimliğine tamamen veda edecektir...Çünkü o bir Sioux şamanıdır ve adı da Büyülü Rüzgar'dır...Çünkü ikinci hayatında babası kabul ettiği ihtiyar Topal At, oruç ve rüyaya yattığı bir inziva esnasında Wakan-Tanka'nın sesi aracılığı ile onu rüzgarı takip ederek bulmuştur...


    #2  Pençeler :


    ''Pençeler'' isimli ikinci sayı, benim Büyülü Rüzgar ile tanıştığım ilk sayı aslında...Kapağını görünce ilgimi çekmiş, adıyla da gönlümü fethedip hemen almama sebep olmuştu...

    Bu sayı, oldukça etkileyici olan ilk sayının ardından ana hikayeden bir parça bağımsız bir öykü olarak kabul edilebilir...Poe, Howard Hogan'ın kara listesine girdiği için bir müddet uygarlıktan uzak duracaktır...Bu esnada Büyülü Rüzgar, onu kabilesine götürmeye karar verir...Cennetten farksız olarak gördüğü Sioux yerleşimine vardıklarında, tüm kabileye yayılan matem havası onları dumura uğratır...Zira kısa bir süre önce dev bir kartal, küçük bir Sioux çocuğunu alıp götürmüştür...Aramaya katılan köyün gençleri, çocuğun cesedini dahi bulamazlar...Nitekim bu olağandışı durumda bir bit yeniği vardır...Hikaye, Habil ile Kabil kardeşleri anımsatacak bir kardeşlik ve kadın mücadelesi temelinde, Kartallarla konuştuğunu sanan ve dört yıl önce ölmüş olması gereken diğerlerinden çok farklı bir yerlinin hikayesine dönecektir...Bu macerada benim için görsel anlamda yer alan en vurucu detaylardan biri, lanetli topraklarda yaşayan Kara Kurt isimli efsanevi iblis-savaşçının karakter ve mekan tasvirleri ile Kartallarla Konuşan isimli karakterdir...Ayrıca Sioux'lardaki ''Heyoke'' kavramını, yani ters konuşarak kabileyi eğlendiren bir nevi soytarı kavramını da son derece orijinal bulduğumu söyleyebilirim...


    #3  Leydi Charity :


    Son olaylardan sonra Poe, kabile hayatına uyum sağlayamayacağını düşünerek ayrılma kararı alır...Bunda Büyülü Rüzgar'ın, yazdığı metin taslaklarını yakması da büyük rol oynamıştır...Poe'nun hikayesini gazete için yazmasında hiçbir sakınca yoktur aslında ama Sioux'lar ile geçmişini gömmüş gizemli bir adamın şahitliği yer almadığı müddetçe...Nitekim Poe, Büyülü Rüzgar ile vedalaşır...Bir daha görüşmeyeceklerini sanmaktadır ama Ned ona ''elveda'' demez, yalnızca ''görüşmek üzere'' der...Poe kendi çöplüğüne vardığında, saklanmak için eski bir dostundan yardım istediği esnada kendini oldukça gizli bir teşkilatın içerisinde bulur...Bir erdem abidesi olan ve garibanları kollayan, bu yüzden de ''Leydi Charity'' olarak anılan bir kadın ona elini uzatacaktır...Poe da ister istemez bu devrimci teşkilatın adamı olacaktır fakat kocasını Haiti'de kaybeden ve dev gibi ada yerlileriyle gezen Leydi Charity, maskesini düşürmekte gecikmeyecektir...Perdenin arkasında yer alan isim, yine Howard Hogan'dır...


    #4  Canavar :


    Ara geçiş kabul edeceğimiz, seriyi rahatlatan sayılardan bir diğeri de ''Canavar'' isimli serüven...Ned ve Poe, kırsalda karşılaştıkları ve Mormon topraklarına gittiklerini öğrendikleri üç tane bar kadınına yol boyunca refakat etmek durumunda kalırlar...Zira izini sürdükleri ve kaçaklardan oluşan başıboş bir yerli çetesi civarda duman attırmaktadır...Hatırı sayılır birkaç çatışma ve geri püskürtme sonrası kaçak yerlileri geçici olarak uzaklaştıran kafile, dansçı kadın Dana'nın ağabeyinin yerleştiği Mormon topraklarındaki petrol şantiyesine nihayet varır...Mormonların toplaştığını ve cenaze hazırlığında olduğunu gören Dana, koşarak ağabeyinin tabutunu açar ve gördüğü manzara karşısında kendinden geçer...Zira tabuttaki zavallının tüm kemikleri etinden sıyrılmışçasına cesedi boş bir çuval gibi yatmaktadır...Mormonlar, kendi efsanelerinde yer alan bir canavardan söz ederken, Ned'in aklına da kemik yiyen bir yeraltı sürüngenin yer aldığı eski bir Sioux efsanesi gelir...Mormon topraklarının yakınındaki kaya resimlerinde de yaratığın tasvirleri yer almaktadır...Poe ise tutucu Mormonlar'ın, petrol çıkarmak için orada bulunan Dana'nın ağabeyine olan garezleri dolayısıyla bu hikayeyi uydurduklarını savunmaktadır...Gerçek ya da efsane, ortada korkunç bir durum vardır ve bu duruma sebebiyet veren olayın yerin altlarına dek giden petrol sondajı olduğu kimsenin aklına gelmeyecektir...


    #5  Bizon Kadın Whoopi :


    Binbaşı Ecless, kendi doğruları çerçevesinde yaşayan dürüst ve onurlu bir askerdir...Orta yaşı geçkin binbaşının genç ve güzel eşi, zorlu bir araba yolculuğu sonrası kaleye yarım günlük mesafedeyken, yağmur ve fırtına yüzünden kontrolden çıkıp yamaçtan kayan arabadan sağ kurtulan tek kişi olur...Perişan bir halde kendini kurtarmaya çalışırken, bir el uzanır...Fırtınaya rağmen üzerinde tek bir çaput parçası olmayan çırılçıplak ve vahşi bir yerli kız, ona yardım eder...Hiç konuşmayan bu kız, Ecless'in eşini kalenin yakınına kadar getirip bırakır...Ne var ki kendini bilmez iki askerin tecavüzüne maruz kalır...Ecless'in karısı, durumu kaledekilere anlattığında geri dönen askerler, tecavüzcünün paramparça olmuş bedenine rastlarlar...Cesedin hemen yanında ise vahşi yerli, çıplak bir şekilde baygın uzanmaktadır...Yerli kızı hapsederler, kalede ise Binbaşı Ecless'e karşı ufaktan bir nefret dalgası oluşur...Askerler yerli kızın infazını istemekte, Ecless ve eşi mani olmaktadır...O esnada kalede bulunan Poe, tek kelime konuşmayan, ses bile çıkarmayan bu vahşi kızla ilgili olağandışı birşeyler sezer ve yakında kalenin kaynayan bir kazana döneceğini düşünerek yerli kızın durumunu Ned'e anlatmaya karar verir...Sioux topraklarına doğru yola çıkar...''Bizon Kadın Whoopi'', kelimenin tam anlamıyla feminist bir eser...Kadın kimliği, hangi çağ ve coğrafyada olursa olsun kadın mağduriyeti, kadın gücü ve kadın psikolojisi üzerine harika bir eser...


    #6  Uzun Bıçak :   

                   
    #7  Yılanın Oğlu :


    Serinin ilk uzun soluklu serüveni olan bu iki sayılık macera, oldukça gerilimli bir şekilde başlar...Ormanda avlanırken bir kafa derisi avcısı tarafından kafa derisi yüzülen kendi kabilesinden genç bir çocuğa rastlayan Sioux şamanı Topal At, biraz sonra aynı kafa derisi avcısı kendisini de öldürecekken gizemli bir süvari tarafından kurtarılır ve tehlikeyi yalnızca kırık bir kol ile atlatır...Gri güneyli üniforması içerisinde, atı üzerinde kılıcıyla karşısında dikilen beyaz adama teşekkür eder...Beyaz adamın cevabı, ihtiyar Topal At'ın başını gövdesinden ayırmak olur...Böylelikle serinin en önemli karakterlerinden birinin ölümü ile hikaye başlar...Büyülü Rüzgar, babası kabul ettiği Topal At'ın ölümü üzerine yıkılır...Ellerinde Topal At'ın cesedi vardır fakat kesik başı yoktur...Hem kesik başı, hem de gizemli katili aramak için harekete geçerler...İzler, onları İç Savaş'ın artıklarına götürecektir...Voodoo büyüsü, zenci köleler, toplu mezarlar, eski güneyli askerler ve savaş gazileri, ölümsüz kabul edilen gizemli bir güneyli subay ve sapkın dini ritüeller ile dolu tek solukta okunan 188 sayfalık bir güzellik abidesi...


    #8  Windigo :


    Karlı ve buzlu kuzey topraklarında geçen bu serüven, muhteşem detaylarla bezeli...Bir Jack London hikayesinden hallice, The Revenant tadında, Mad Max 3 : Beyond Thunderdome'a da bir karakter üzerinden ufak bir gönderme yapıyor şahsi fikrimce...Yerli bir rehber eşliğinde Washington'dan gelen ve keşfedilmemiş toprakların haritasını çıkaran ufak bir kafile, ormanda vahşice katledilir...Yerli rehber Doğru Dil, canını güçlükle kurtarmıştır ve buzlu nehir boyunca sürüklenmiştir...Onu donmak üzereyken bulan, üç kadını olan cüce bir şamandır...Aynı sıralarda Ned ve Poe da civarda tipiden sakınmak ve donma tehlikesi atlatan Poe'yu ısıtmak için garip bir kulübeye sığınırlar...Olaylar gelişir...Bu serüvende yerli inanışındaki Windigo isimli yaratık ve manevi olarak tekabül ettiği açgözlülük kavramı ön planda yer alırken, şu ana dek okuduğum ve izlediğim westernlerde rastlamadığım türden orijinal iki karakteri barındırıyor...Küçük Kaya isimli cüce şaman ile Doğru Dil isimli yerli rehber...Hikayenin bir kısmında Mad Max 3'teki Master-Blaster birlikteliğini hatırlatsa da, bu ikili aslında birbirinden son derece uzak yaradılışta ve onları bir araya getiren sadece efsun...Öte yandan Doğru Dil, gördüğüm en değişik yerli tasvirine sahip...Genellikle hep fit ve sıkı yerliler görürüz westernlerde...Doğru Dil iri yarı, güçlü kuvvetli ama göbek ve bel bölgesi tamamen yağ bağlamış, hantallık ile çevikliğin muhteşem bir bileşimi...Vücudundaki fazla yağlar, bedenini kuzey iklimine göre adapte ederken, ateşe ne çok yakın, ne de çok uzak durması, kahvesine bir avuç kar karıştırması, sıcak yemek yememesi, buzda dahi belini örten bir çaput harici çırılçıplak durması ve sürekli donmasını engelleyen bir macun ile vücudunu merhemlemesi, fiziksel olarak Doğru Dil'in farklılıkları...Karakter olarak ise son derece dürüst ve onurlu bir adam...

    Seri birbirinden güzel çizerlere sahip fakat kapaklar, bu muhteşem hikayeler için oldukça sönük kalıyor...Neyse ki serinin ikinci yarısında kapak ressamı değişiyor ve Büyülü Rüzgar'a layık kapaklara kavuşuyoruz...Dolayısıyla bu son derece sıradan fumetti kapağı algısına aldanmayın derim, kapağın altında bir hazine var çünkü...

    Büyülü Rüzgar incelemelerim devam edecek...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

yunusmeyra

Ferzan,bu başlığa yazman çok iyi oldu..evet 130 sayı ve son "çok özel sayı"yı da katarsak 131 sayılık seri aslında daha çok tanıtımı ve hatırlanmayı hakeden özelliklere sahipti..bence çok tadında sonlandırıldı ve "güzel çizgi romanlar" arasında hatıralarımıza yerleşti.belki "ken parker"ın tamamını okuyanlar tüm seriden albüm eksiltemezler ama "büyülü rüzgar"da genel standardın altına düşen ve yazılmasa-çizilmesede olurmuş denen albümler vardır.ehh,11 sene sürmüş  ve sürekli yayınlanmış bir seride bunlar yaşanabiliyor.televizyonda bile 4-5 sezon süren diziler (iyi diziler!) kalabalık senaryo gruplarıyla seyircinin beğenisinde "inişli-çıkışlı" bir rota izlemelerine rağmen "kült" mertebesine yükselirken ,"büyülü rüzgar" ve "ken parker" yazarlarının (ve dahi çizerlerinin) yarattıkları "evrenleri" tutarlı kılabilmeleri ve "heyecanı","merakı" sürekli tuttabilmeleri bence gözden kaçmakta ve galiba (ve maalesef hala...) çizgi romanlara gösterilen ayrımcı kültürel tutumun kurbanı olmaktadırlar...
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

ferzan

    10 sayı bitmiş oldu bile...Yeniden hatırlamak, kalite tahlili adına çok iyi geliyor...

    #9 Taş Surat


    #10 İskeletler


   
    Yine iki sayılık uzun bir macera, yine 188 sayfalık harika bir hikaye...

    Carved Rock, Ute'lerin kutsal dağı yakınında kurulu eski bir maden kasabasıdır ama son 15 yılda daha çok oduncuların ve takasçıların uğrak yeri haline gelmiştir...Carved Rock'a bakan Ute Dağı'nda, zamanın ve rüzgarların etkisi ile doğal bir kaya oluşumu meydana gelmiştir ve bu oluşum bir insan suratını andırmaktadır...Hatta o denli andırmaktadır ki, zaman içerisinde Uteler arasında da, Carved Rock sakinleri arasında da olumlu-olumsuz bir takım efsane ve kehanetlere sebep olmuştur...

    Blizzard isimli terkedilmiş kasabayı mesken tutan Poe, yağmurlu bir akşamda dostu Ned'i kapı önünde atından düşmüş ve trans halindeyken bulur...Ned kendine geldikten sonra gördüğü vizyonları Poe'ya anlatır...Bilmediği bir kabileden, tenleri koyu renkte üç tane savaşçı, kendisinden işaretler ile yardım istemekte, ama asla konuşamamaktadır...Üç yerli, işaretlerle insan suretli bir kayayı tarif ederler...Bu rüyada duyulan tek ses ''Ohkeya'' çığlığıdır, yerli dilinde imdat çağrısına tekabül etmektedir...

    Ned, böyle bir vizyonu neden gördüğüne anlam veremez ama gelişecek çok büyük olayların arifesinde olduklarını hissederek Poe ile birlikte apar topar yola koyulur...Nerede olduğunu bilmediği bu insan suretli kayanın yer aldığı bölgeyi bulmak için çok uzun bir yola çıkacaklardır...

    Aynı sıralarda Carved Rock'a esrarengiz bir yabancı gelir...İri yapılı, kel kafalı ve az konuşan bu yabancıyı gören Uteler, apar topar kasabayı terkeder...Carved Rock halkı da gelen yabancı ile dağa kazılı suretin benzerliği karşısında şaşkına dönerler...Bir kehanetin gerçekleşeceğine dair heyecana kapılırlar fakat işler hiç umdukları gibi olmayacaktır...Zira aranıyor ilanlarında başına en az 1000 dolar ödül konmuş olan bu esrarengiz yabancı, uzun seneler evvel Carved Rock'a altın çıkarmaya gelen ama bir yanlış anlaşılma sonucu Uteler tarafından kafası parçalanan Calvin Dish ile onun ölümü sonrası şehre gidip fahişelik yaparak çocuğunu büyütmeye çalışırken frengiden ölen Rose'un yıllar sonra toprağına dönen oğludur...Ardında 12 yaşından beri annesinin müşterileri üzerinde işlediği seri cinayetlerden ve Bedlam akıl hastanesinde geçirdiği yıllardan kanlı bir çizgi bırakan, geçirdiği travmalar ve anneye düşkünlük dolayısıyla aseksüel hale gelerek göğüs çatalı görmeye dahi tahammül edemeyen, bıçaklara olan saplantısı dolayısıyla çok iyi bıçak kullanan, ölü babasının 30 senelik cesedini mezardan çıkarıp onunla çocuk sesiyle konuşan ve sinek avlar gibi adam öldürüp çocuk gibi ağlayan yoğun psikopat Derek Dish, gelecekte Carved Rock'a huzur değil, bela getirecektir...

    Ned ve Poe, ileriki sayılarda dönem dönem karşılaşacakları Bedlam Akıl Hastanesi ileri gelenlerinden Doktor Foster ile ilk kez bu serüvende karşılaşıyorlar...Öte yandan Ned, ilk kez federal sayılabilecek iki ödül avcısını öldürmüş bulunuyor ve yine ilk kez, pisliğe üşüşen sinek misali Utelerin kutsal dağında olduğu sanılan altın damarının kokusunu alan Chicago'lu iş adamı ve politikacı Howard Hogan ile kaderlerinin açıklanamaz şekilde birleştirilmiş olduğunu farkediyor...Hikayede çok sağlam kurgulanmış karakterler var...Öte yandan Derek Dish karakteri öyle orijinal ve tüyleri diken diken edecek cinsten bir psikopat ki, Punisher Max serisinin 6. kitabı ''Barracuda'' da okuyacağınız manyak Barracuda karakteri bile Derek'in yanında gevşek kalıyor...Barracuda ile tanışmış olanlar, bu karşılaştırmadan sonra eminim Derek'i fazlasıyla ciddiye alacaklardır, zira Barracuda şu ana dek gördüğüm en manyak karakterler arasında başı çekiyordu...

    Yine altın madenleri, yine saygısızlık edilen yerli inanışları, vahşice katledilen insanlar, politika, rant ve psikoloji merkezli son derece vahşi, dokunaklı ve gerilimli dehşet bir hikaye...Beni Büyülü Rüzgar serisine geri dönüşü olmaksızın bağlayan serüvenler arasında ilk üçte desem, abartmış olmam herhalde...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    #11  Çerçeveli Kabus :

   
    5. sayıdaki karşılaşmalarından sonra Binbaşı Ecless, Poe'ya düzenli aralıklarla Omaha Morning gazetesinin güncel sayılarını göndermektedir...Gazetenin bir sayısında Başkan Grant ile ilgili bir makalenin altında iki yıldız vardır...Bu işaret, gazeteden Jim Brennan'ın Poe'ya şifreli acil durum çağrısıdır ve Poe, Ned ile birlikte Omaha'ya doğru yola çıkar...

    Omaha'ya vardıklarında Jim onları gayet güzel karşılar...Sandıklarının aksine, başı belada değildir fakat başka türden bir yardıma ihtiyacı vardır...Jim'in gazete patronu Ronnie, bir süredir yoğun bunalımda olan ve konağında esrarengiz olaylar cereyan eden zengin dostu Spencer'dan duyduğu endişe dolayısıyla Ned ile tanışmak istemiştir...

    Spencer, civarın zenginlerindendir ve tüm varlığına rağmen son aylarında dayanılmaz bir huzursuzluğun ve olumsuz bir enerjinin etkisi altındadır...Yardıma gelen herkesi geri çeviren ve tüm heyecanlarını yitirmiş olan Spencer'in evinde bir tablo vardır...Bu tabloda İç Savaş sırasında idam edilmiş ''Topaç'' lakaplı eski bir silahşör ile yerde dönmekte olan topacının tasviri yer almaktadır...Tablo duvardan sökülemediği gibi herhangi bir temasa da izin vermemektedir...Öyle ki, tabloya sıkılan mermi bile tesirsiz kalıp takıldığı yoğun enerji duvarı dolayısıyla yere düşmektedir...Ned, Spencer'in evindeki bu tabloyu, konağın geçmişini ve Spencer'in bizzat kendisini araştırmaya karar verir...Zira buraya gelmeden çok önce, tablodaki silahşörü ve dönen topacını rüyasında görmüştür...Topaç dönerken yaşamı, durduğunda ise ölümü temsil etmektedir ve bu durum, kurbanlarını öldürmeden evvel silahşörün düellolarda uyguladığı bir ritüeldir...

    Ruh ve ötesi, medyumluk, parapsikoloji, negatif enerji gibi kavramlar üzerinden giden bu harika macera, aynı zamanda çok sevdiğim çizer Goran Parlov'un da seriye ilk katıldığı serüven...Hem öykü, hem de çizim olarak 94 sayfalık bir güzellik örneği...Gerilimi, karakterizasyonları, ters köşeleri ve hedef şaşırtmaları da cabası...


    #12  Kurşuni Gökyüzü :


    North Plate'e, yağmurlu bir günde birbirinden 5'er dakika arayla iki yabancı gelir...Bunlardan biri Ned Ellis, diğeri ise Jerk Madison'dur...Kısa süre sonra bu iki yabancının yolu birbiri ile kesişir...Jerk, Ned'i tanısa da Ned geçmişini hatırlamadığı için Jerk'i anımsamaz...Her ikisi de bir gün sonra North Plate'e varması beklenen trende seyahat etmekte olan iki yolcuyu beklemektedir...Bunlardan biri Poe'dur, diğeri ise Jerk'in sevgilisi Ligeia, asıl adıyla Greta'dır ve aynı satlerde Poe ile Greta trende çoktan bir araya gelmişlerdir...

    Ned'in ordu geçmişiyle ilgili çok önemli şeyler öğreniriz bu öyküde...Babası Teğmen Roderick Ellis'in anısından ötürü Yüzbaşı Archer tarafından emir eri yapılmasını, Ned'in orduya kızılderili avlamak için girmesinden ötürü bu görevde kalıcı olmak istememesi, yakın dostu Jerk Madison'u yerine geçirterek çatışma bölgesine tayinini istemesi, kısa süre sonra Madison'un yüzbaşının genç karısını baştan çıkarması ve yüzbaşının intiharı gibi pek çok ayrıntıyı öğreniriz...Poe'nun trende eşlik ettiği hanım, Yüzbaşı Archer'ın eski karısı Greta'dır ve North Plate'te onu bekleyen Madison, eski silah arkadaşı Ned'i ordunun izcisi sandığından bu karşılaşmanın tesadüf olduğunu düşünmemektedir...Zira iki aşık, geçmişin gölgeleri ile çevrilidir ve sanılanın aksine Yüzbaşı Archer intihar etmemiştir...Hala ordu tarafında bu olayı kurcalayan birileri vardır ve yeni bir hayata başlama arifesindeki Jerk ve Greta'nın en ufak bir olumsuzluğa tahammülü olmayacaktır...Hiçbirşeyden haberi olmayan Ned, yanlış zamanda yanlış yerdedir ve kurşuni bir renge bürünen gökyüzü, yağmurun ardından seli de beraberinde getirerecek, tren North Plate'e birkaç saatlik mesafede selden ötürü mahsur kalacaktır...

    Yine muhteşem bir hikaye, yine muhteşem detaylar, yine bu muhteşem atmosferi hakkıyla yansıtan muhteşem çizgiler...Manfredi'nin metinleri, Jose Ortiz'in melankolik çizgileriyle doruklara çıkmış...


    #13  Yalanlar Şeytanı :


    Lakota'ların (düşmanlarının tabiriyle Siouxlar) yaradılış efsanesine göre başlangıçta yalnızca kayalar vardır, bu kayalara yıldırımlar düşerek dev bir yumurtayı meydana getirir ve bu yumurtadan çıkan güzel kanatlı Ksa, doğruluktan başka bir dil bilmemektedir...Çok geçmeden bu doğruluğu yüzünden tanrılar tarafından lanetlenerek kovulacak ve yeryüzüne mahkum olacaktır...Bundan sonra asla doğru konuşmayacak olan Ksa, İktomi olarak yeniden doğar ve yalanlarıyla insanları kaosa sürüklemeyi kendine görev edinir...Lakotaları bu şeytandan kurtaran şamanları, İktomi'nin bundan sonra Lakotalar arasında nifak tohumları ekmemesi için her yıl kutlanan ve kardeşliği simgeleyen Hunka ismindeki bir töreni başlatır ve Lakotalar kuşaktan kuşağa bu geleneği yaşatırlar...

    Ned, Poe'ya bu hikayeyi anlatarak neden kabileye gitmekte olduklarını açıklamış olur...Topal At öldüğü için bu yılki Hunka törenini şaman olarak kendisi gerçekleştirecektir...Kabilede bayram havası hakimdir, herkes Büyülü Rüzgar'ın gelişini kutlar ama kabilenin heyokesi Kendini Öldüren'de bazı tuhaflıklar baş gösterir...Ruhu İktomi'nin etkisi altına girerek köyü terkeder...Ned, Hunka törenini başlatmadan önce Kendini Öldüren'i kabileye getirip, yalanlar şeytanı sahtekar İktomi'nin uğursuz varlığının gölgesini kabileden uzak tutmak zorundadır...Zira Hunka'nın gerçekleştirilmesi için tek ve en büyük engel, kötü ruh İktomi ve onun yalanlarıdır...

    Birlik ve beraberlik adına; barış, kardeşlik ve adanmışlık adına muhteşem ötesi bir hikaye...


    #14 Hayaletlerin Dansı :


    Hunka töreninden kısa bir süre sonra Sioux köyünde bir gece, yıldız girdabı denen bir gök olayı gerçekleşir ve sabaha kadar gökten kemikler yağar...Büyülü Rüzgar ile Poe'nun da şahit olduğu bu sıradışı olay, ruhların kızmış olduğuna yorulur...Aynı sıralarda pek çok kabilenin bir süreden beri gerçekleşen alametler dolayısıyla bir araya gelmekte olduğu haberleri yayılmaya başlar...Birbirine düşman kabileler bile birleşip, Gümüş Boynuz'a ulaşmaya çalışmaktadırlar...Gümüş Boynuz, Hz Musa'nınkine benzer bir hikayeyle beyazlar tarafından nehirde bulunup manastırda bir Hristiyan olarak büyütülmüş, sonra da içinden gelen bir istekle ata topraklarına ve halkına dönmüş kutsal bir gençtir ve sadece onun gerçekleştirebileceği Hayaletlerin Dansı isimli kutsal ritüel için dost düşma tüm kabilelere barış çağrısı yapmıştır...Ne var ki bu çağrıdan haberdar olan beyazlar da, bir takım silah tüccarları ve sınır kışkırtıcıları tarafından işin içine politika da dahil edilerek yerlilerin savaş yoluna indiklerine dair söylentiler yayılmaya başlar...Birtakım talihsiz olaylar beraberinde gerçekten de savaş yoluna inecek kadar kışkırtılan bu kabileleri felaketten döndürmek için genç şaman Gümüş Boynuz ile Büyülü Rüzgar'ın ruhları, Hayaletler Dansı ritüeliyle birlikte uhrevi bir yolculuğa çıkar...

    Şu ana kadar okuduklarım (yeniden hatırladıklarım diyelim, zira ilk 65 sayıyı daha önce okumuştum) arasında en az zevk aldığım bu serüven oldu diyebilirim...Kötü değildi, ama yukarıdakiler ayarında da değildi...Yine de kronoloji adına ve eski sayılardan hatırlanan bazı karakterlerin akıbetleri adına okunması elzem sayılardan biri...Zira Hogan'ın işbirlikçilerinden Fender'i de ikince ve son kez bu macerada görüyoruz...


    #15  Blizzard :


    Blizzard, Poe ve Ned'in Hogan'dan uzak durmak için dönem dönem kaldıkları ve çok yakın birkaç dostları haricinde kimsenin yerini bilmediği, seneler önce terkedilmiş bir kasabadır...Bu hayalet kasabada yer alan Last Chance Hotel'de barınan dostlarımız, ilk defa o gün sıradışı birşeyler farkederler...Ned, havanın anormal sayılacak kadar ani değişimini, ısı düşüşünü ruhların ortalıkta olmasına yorar ve aylardır müdavimi oldukları bu virane kasabanın akıbetini ilk kez sorgularlar...Zira evlerdeki pek çok eşya yerli yerinde durmaktadır...Silahlar, aile fotoğrafları ve saireler...Yalnızca değerli takı ve taşınabilir eşyalar zaman içerisinde yağmalanmıştır ama evler, sanki sahipleri aniden yokolmuşçasına bir anda boşaltılmış hissi vermektedir...

    Tam o sıralarda Poe garip bir şekilde transa geçer...İlk kez arkadaşını trans halinde gören Ned, sessizce izlemekten başka birşey yapmaz...Poe, Blizzard'ın gazete binasına yönelir...İçerideki tozlu ve ağır baskı makinesini tek başına itmeye kalkışır...Ned, dostuna sessizce yardım eder ve yeri değiştirilen baskı makinesinin, bir mahzen kapağını gizlediğini farkeder...Poe, hala trans halindedir...Ned, kapağı açtıktan sonra Poe kendinden geçer...Aynı anda mahzenin merdivenlerinde tamamen bozulmuş ve kapağı tırmalaya tırmalaya can vermiş bir insan cesediyle karşılaşırlar...

    Cesedin sahibi, nedense Poe aracılığı ile Büyülü Rüzgar'a varlığını bildirmiştir ama sonrasında çağrılara cevap vermez...Ned, arşivdeki gazeteleri incelemeye başlar ve 1861 yılında, Blizzard'da olağan dışı rakamlarla ifade edilen çocuk ölümleri olduğunu öğrenir...Kasabaya gelen bir grup vaizin de bahsi geçmektedir eski sayılarda...Geçici bir süreliğine kendine gelen Poe, huzursuz ruhların yönlendirmesiyle bu kez tamamen ortadan kaybolur ve Ned ile iletişime geçtiklerinde Poe'nun yaşamına karşılık intikamlarının alınmasını talep ederler...

    Şimdiye dek varlıklarını dahi hissettirmeyen bu huzursuz ruhların ani ortaya çıkışı, kasabada çok eskiden gerçekleşen trajik olayların yıldönümünde tesadüfen Blizzard'a yolu düşen bir grup haydutun o sıralar kasabaya varmak üzere oluşlarından ötürüdür...Ned'in kasabanın geçmişindeki olayları öğrenmesi ve gelenlerin bu olaylarla olan bağlantısını kurması çok zaman almayacaktır...Blizzard, geçmişinde çok büyük bir sırrı ve katliamı saklamaktadır...

    Yine ölüm ve ötesi, durugörü, trans, medyumluk ve varlıklarla iletişime geçme konuları üzerinden ilerleyen, çok pis olaylara uzanan ortalama üzeri maceralardan...Gerilim ancak bu kadar dozunda işlenebilirdi...Dolu dolu bir hikaye...


    #16  Büyük Düş :


    Ned Ellis, Sioux şamanı namı diğer Büyülü Rüzgar, malum olan bazı sebeplerden ötürü kendini aramak ve rüyaya yatmak için bir yolculuğa çıkar...Bu yolculuğu, karşısına ilk olarak Kırmızı Bulut'u çıkarır...Onunla sohbeti esnasında rüyaya geçer ve Oglala savaşçısı, tarihi karakter Çılgın At'ın hayatının bir bölümünü deneyimler...Yüzü, teni ve ismi aynıdır fakat bu rüyada Çılgın At'ın düşüncelerine, çevresine ve yaşamına sahiptir...Çılgın At'ın gözünden onun hikayesine ve akıbetinin bir bölümüne tanık olur...

    Aynı sıralarda Poe da ikamet ettikleri hayalet kasaba Blizzard'ın gazete binasında asla yayınlanmayacak olan makalelerinden birini yazmakta, asla kendisine yaptırmayacakları muhalif konuşmalarından birini tekrarlamaktadır...Ned'in yokluğunda, yalnızlığa açtığı savaşta yapabileceği yegane şeylerdir bunlar...Nitekim yalnız olmadığını farkeder, kendi kendine yaptığı ulusa sesleniş tarzı konuşmasını bitirir bitirmez arkasında duyduğu bir çift elden çıkan alkış sesi, onu bir anda gerçeğe döndürür...Alkış tutan ellerin sahibini gördüğünde daha da şaşırır, zira bu uzun senelerdir görmediği çocukluk ve ilk gençlik arkadaşı Frank Fisher'dan başkası değildir...

    Bu kez Poe'nun geçmişiyle ilgili az da olsa birşeyler öğreniriz...Fisher ile olan zıtlıkları, buna rağmen farklılıklarının onları yakınlaştırması, Poe'nun gazetecilik serüveninden çok önceleri bir viski tatma uzmanı olduğunu ve bir firma ile çalıştığını, o firmada da Fisher ile birlikte olduklarını öğreniriz...Fisher, Poe'nun aksine centilmen değil, kaba saba biridir ve hep ayak işlerine koşturulmuştur...Zaman iki arkadaşa adil davranmamış, Poe'yu centilmen ama kaçak bir hayata iterken Fisher'ı da bir kanun kaçağı yapmıştır...Tesadüfen Blizzard'dan geçen Fisher, bir müddet Poe'nun yanında gizlenmeye karar verir...

    Büyülü Rüzgar, gerçek ile rüya arasındaki yolculuğunu sürdürürken, geçmişin bazı olaylarına tanıklık ederken, Poe ise davetsiz misafirinden giderek daha fazla rahatsız olmaya başlamış, dahası ondan kuşkulanmıştır...Zira Blizzard, kolay kolay kimsenin yolunun geçmeyeceği bir kasabadır ve oldum olası bir centilmen olduğu için kendini hor gören Fisher, yalnızca Chicago'da üretilen ve kodamanlara satılan çok pahalı purolar içmektedir...Çocukluk ve gençlik arkadaşının Hogan tarafından peşine takıldığını anlamakta gecikmez...Çok yakında kartlar açılacaktır...Büyülü Rüzgar ise düşünden uyanacak, bu kez kendi geçmişini sorgulamaya başlayacak, onu bulan ikinci babası Topal At'ın ruhu ile son kez iletişime geçecek ve yeni kimliği ve konumu ile ilgili çok kilit birşeyi öğrenecektir...Topal At'ın ruhu, Ned'e artık kendi geçmişini eşelememesini tavsiye eder...Çünkü bunu yapmaya devam ettiği takdirde, ikinci hayatında Büyük Ruh'un ona bahşettiği rüya görme yeteneğini kaybedecektir...O, artık geçmişini tamamen silmesi gereken biridir...

    Yine çok iyi bir öykü, yine bu öyküye harika giden Goran Parlov imzalı çok iyi çizgiler...Büyülü Rüzgar serisindeki çizerlere paylaştırılan her öykü, o çizerin en iyi tasvir edeceği öykü oluyor ve Manfredi, çizerlerini çok iyi tanıyor...Her sayının öykü ve çizer uyumu adeta nokta atışı oluyor...


    #17  Koleksiyoncu :


    Poe, Blizzard'da geçirdiği günlerin ardından nihayet parasını son kuruşuna dek harcamıştır...Ned'e göre sorun yoktur, ihtiyaçları olan herşeyi o doğadan temin etmektedir fakat Poe'nun asgari oranda da olsa bazı ekstra ihtiyaçları vardır...Ned'i Kanada sınırında, onları tanıyan birilerinin çıkmayacağı bir kasabada birkaç silahşörlük numarası yaparak az da olsa para kazanmaya ikna eder ve yola çıkarlar...

    Border isimli yerleşime vardıkları gün, yıllardır aranan ve artık unutulmuş olan eski silahşör Jordan Freeman ile bir barda karşılaşırlar...İhtiyar Freeman'ın istemeyerek de olsa ün meraklısı toy bir silahşörü öldürmesine tanık olurlar...Fakat tek tanık kendileri değildir...İyi giyimli esrarengiz bir adam da beraberinde getirdiği 6 değişik silahşörle Freeman'ı gözlemektedir...Ned'in de karıştığı bir olay sonrası çok geçmeden Büyülü Rüzgar'ı da radarına alan esrarengiz adam, teklifini yapmakta gecikmez...Border'a yarım günlük mesafedeki zengin İngiliz beyefendisi Sir Scott'ın davetini kabul edecekleri takdirde her birine 1000'er dolar teklif eden bu adam, aralarında Freeman ve Büyülü Rüzgar'ın da bulunduğu sekiz kişilik bir silahşör grubuyla birlikte Sir Scott'un çiftliğine doğru yola çıkarlar...Ned'in teklifi kabul etmesine çok şaşıran Poe da kafilede gözlemci ve gazeteci olarak yer alacaktır...

    Ertesi akşam Sir Scott'ın masasında, tanışma yemeği esnasında bu buluşmanın sebebi ortaya çıkar...Sir Scott, pek çok düelloya girmiş bir İngiliz centilmenidir fakat artık yaşı dolayısıyla sadece izlemekle yetinmektedir...Dönem dönem büyük meblağlar karşılığı batının ünlü silahşörlerini bir araya getirerek kendi rızalarıyla düelloya sokan, ölenlere layığınca bir cenaze düzenledikten sonra kalanları da büyük bir para ödülüyle uğurlayan enteresan bir adamdır...Aynı zamanda bir batı uzmanı ve koleksiyoncusu olan bu adam, evine konuk ettiği her silahşörün balmumu heykelini yapıp arşivine eklemektedir...

    Sohbet esnasında Ned'in de orada tesadüfen olmayışını, Sir Scott'un yıllar öncesinden Ned'in adını duyduğunu, orduya yazılmadan önce ödül avcısı olduğunu ve genç yaşına rağmen civarda adını duyurmuş olduğunu öğreniriz...Ned'in o dönemine ilişkin bir gazete haberi ve fotoğrafı bile vardır Sir Scott'ın elinde...

    Yemek esnasında şerefe kadeh kaldırılır ve içkiler yuvarlandıktan sonra Sir Scott kartlarını açar...Masadaki herkes birkaç gün sonra etkisini gösterecek, tadı ve kokusu olmayan bir zehirle zehirlenmiştir ve sadece turnuvadan sağ çıkana panzehir takdim edilecektir...Bu sözlere inanan da, inanmayan da masada kalakalır...Poe da bu düellolar esnasında gözlemci olacak, sonrasında panzehiri Sir Scott'un hayatını yazarak hak edecektir...Öte yandan sanılanın aksine, düellonun galibi Büyülü Rüzgar olmayacaktır...

    Yine sıradışı ve çetrefilli bir tek vuruşluk hikaye...Kolay tahmin edilebilir yanları bir yana, ters köşeleri de muazzam bu hikayedeki çizimler, seriye bir sayılığına konuk olan sıradışı çizer Eugene Sicomoro'ya ait...


    #18 Savaşçının Gölgesi :


    Kendi sınırlarını görmek için sonuna kadar giden, mükemmel olmayı amaçlayan ve tanrıları kızdırarak gölgesini kaybeden ve bu utançla kahrolan efsanevi savaşçı Korkusuz'un hikayesi ile macera başlar...Ateşin başında Ned'in bu hikayeyi anlatmasının ardından, bir av partisi için bakir topraklarda Poe ve Wyoming Bill ile birlikte eşlik ettiği Senatör Fulton, iki arkadaşı ve koruması derin bir uykuya dalar...Ertesi günü av başlar, Ned'in tavsiyesi üzerine yalnızca bir geyik öldüreceklerdir ve geyiği vurduktan sonra av bitecektir...Kafiledeki keskin nişancı İngiliz beyefendisi hoşuna gitmese de kabul eder...Öte yandan av partisinin düzenlenme amacı, seçim öncesi Senatör Fulton'un Chicago'dan geçici olarak uzaklaşma isteği ve bunu öğrenen Poe'nun bir tesadüf yaratarak yolunu Fulton ile kesiştirmesinden ötürüdür...Zira Fulton, Chicago'da Hogan gibi adamlara pabuç bırakmayan az sayıdaki politikacıdan biridir ve sağduyu sahibidir...

    Kafile üçe bölünerek av başlar...İngiliz'e Büyülü Rüzgar, Senatör Fulton'a Poe, diğer adama da Wyoming Bill eşlik etmektedir...Fulton'un koruması kampta kalmıştır ve kafilede Hogan'ın emriyle Fulton'u kaza süsü ile ortadan kaldıracak birisi de vardır...Ne var ki hikaye çok farklı yerlere gidecek, kutsal Mus geyiği ile açgözlülük sembolü gölgesini arayan savaşçı Korkusuz'un doyumsuz ruhunu anımsatan esrarengiz bir yerli avcı da hikayeye dahil olacaktır...Efsaneler, doğa, açgözlülük ve politika içeren, çıkarılacak yığınla ders barındıran güzel bir hikaye...


    #19  Şeytanın Sol Eli :


    Nevada'nın metalurji endüstrisi merkezi Eureka şehri, gün ve gece boyunca ise, dumana boğulu sokakları ve üç kuruşa çalışan garibanlarıyla ünlüdür...Bir de sıradışı şerifleriyle...Şerif Coleman, kendi gibi suratsız bir yığın yardımcısıyla birlikte kendi kanunlarını katı bir şekilde uygulamaktadır...Silahşörlüğe ve silahşör ahlakına ayrıca önem veren Coleman, adamlarının içki içmesine, kadınlara zaaf göstermesine ve kendi kurallarının dışına çıkılmasına asla müsaade etmez...12 yıl önce bilinmeyen bir sebeple tekerlekli iskemleye mahkum kalması, silahşörlüğünden ve acımasızlığından birşey kaybettirmemiştir...Tam da bu sebeple rakibi Hakim Holder'in 15 yaşındaki kızına tecavüz eden genç ve yetenkli bir adamını kendi elleriyle öldürür...Ondan hemen önce ölüm emrini verdiği ve Hakim Holder'a bağlı iki silahşörün cesediyle birlikte kendi adamının leşini de hakime göndererek yerinde kalmasını tehditkar bir şekilde salık verir...

    O sıralarda başka bir sebepten ötürü yakınlarda olan Ned ve Poe'nun yolları Hakim Holder ile kesişmeden hemen önce şehir dışında terkedilmiş bir barakayı gören Ned'in anıları canlanır...Çok geçmeden buraya daha önce geldiğini, ilk gençlik aşkı Maude'u ve Maude'un bizzat Şerif Coleman tarafından katledilişini hatırlayacaktır...Tıpkı kendisinin de ödül avcısı olduğu günlerde, henüz 17 yaşlarındayken Şerif Coleman'ın dikkatini çektiğini ve onun çarpık düzenindeki göğsü yıldızlı silahşörlerinden biri olduğunu hatırlayacağı gibi...Ned şehre girdikten sonra Şerif Coleman da kendisini sırtından vurarak kötürüm kalmasına sebep olan eski öğrencisini anımsayacak ve 12 yıllık öfkesini geçici süreyle dizginleyerek Ned'i yanına çağıracaktır...Aynı sıralarda Hakim Holder da bir katliama yol açacağını düşünmeden, adamlarıyla birlikte silahsız olarak Eureka'ya gelecektir...

    Büyülü Rüzgar'ı övmeye doyamayacağım maceralardan biri daha..Alışılageldik öğelerin dışında, sıradışı atmosfere sahip gerçek anlamda bir western güzellemesi...Çizgiler Pasquale Frisenda'ya ait...Yine nokta atışı bir çizer seçimi, yine yerli yerinde bir hikaye-çizer uyumu...Ned'in kayıp geçmişinden git gide daha fazla parçalar görmeye devam ediyoruz...


    #20  Bedlam :


    9. ve 10. sayılarda karşımıza ilk kez çıkan Doktor Foster, Ned ile Poe'yu müdürü olduğu Bedlam Akıl Hastanesi'ne çağırır...Aylardır olumlu yönde ilerleme kaydedemediği hastası Audrey, yılanlara takıntılı genç bir hanımdır ve bu sebepten ötürü yılan suretinde gördüğü çok sevdiği kocasını balta ile öldürmüştür...Bir zamanlar kocasıyla beraber Siouxlar ile de irtibatı olmuş olan bu kadın bir kızılderili şamanı istemiş, Doktor Foster da çareyi Ned'i Bedlam'a davet etmekte bulmuştur...

    Yerli inanışlarında ve ritüellerinde yılanın yeri üzerine kurgulanmış son derece esrarengiz bir hikaye olan Bedlam, Audrey'in Doktor Foster'dan sakladıkları yanı sıra hastanede tedavi gören akıl hastaları üzerine de eğiliyor...Bir hafta kadar Bedlam'da ağırlanacak olan Ned ve Poe'nun haberi çok geçmeden Hogan'a ulaştırılıyor ve sadık adamı Herbert'in organize ettiği bir grup atlı da aynı sıralarda Bedlam'a doğru yola çıkıyor...

    Dylan Dog, Brendon, bazen de Martin Mystere serilerinde karşımıza çıkan, Teks çizmişliği de olan, Bonelli'nin en karanlık atmosfere sahip çizerlerinden bir diğer favorim Corrado Roi'nin enfes çizgileri ve sinematik kadrajlarıyla yer aldığı bir solukta okunan, su gibi içilen akıcı ve güzel bir öykü...

    Corrado Roi, bu sene kendi yarattığı UT serisiyle de İtalya'da raflarda yerini alırken, Bonelli'ye de yeni bir karakter ve konsept kazandırmış oldu...

UT için bakınız : http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,10546.0.html
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com