Büyülü Rüzgar İncelemeleri

Başlatan Ralph, 29 Ekim, 2015, 10:37:36

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ahmet Oktay

Blizzard, Şeytanın Sol Eli ve Bedlam'ı okuduğumda bayağı beğenmiştim, seriyi tamamladığım vakit baştan sona adam akıllı okumam lazım benim de :)

Ralph

Arkadaşlar bazı meşguliyetler dolayisiyla aylardir forumdan uzak kaldim. Haliyle incelemelerim devamı gelmedi bunun için özür dilerim ama ferzan dostumuz da harika döktürmüş :)

Bu arada haftalar önce seriyi bitirdim. Tatmin olmadim. Koca seride 30 sayı muhteşem ama geri kalani da ayni derecede kötü.

Manfredi tadinda birakmaliydi.

Koleksiyoncu, Bedlam, Şeytanin sol eli, Lady Charity favori sayilarimdan.

ferzan

    #21  Kedilerin Kralı :


    South Pass City'de sessiz bir gün geçmemektedir...Gün içerisinde aralıklı olarak üç kez yeri göğü inleten patlamalar, damar tükendiği için dağdan kasabaya kadar gelen ve toprağın altını köstebek yuvasına çeviren gariban madencilere aittir...South Pass sakinleri bu gürültülere alışık olsa da, nadiren şehre gelen yabancılar için büyük bir rahatsızlık sebebidir...Ned ve Poe da South Pass City'de konaklamak için durduklarına pişman olurlar...Zira patlamalar harici sokaklarda silah sesleri de sıkça duyulmaktadır...Yerin altındaki patlamalardan ürken yüzlerce fare, her gün South Pass City sokaklarına akın etmekte, evlere girmektedir ve ahalinin buna bulduğu tek çözüm kurşunlardır...

    Aynı sıralar kasabaya gizemli bir yabancı gelir...Bir arabayla seyahat eden ve bir düzine kedisi olan bu yabancı, kentin fare sorununu gidereceğini iddia eder ve kısa sürede de dediğini yapar...Ne var ki bu yabancı, normal biri olmadığı gibi kedileri de normal değildir ve çok geçmeden kentte ölüm rüzgarları esmeye başlar...

    Çingene kültürü ve ritüelleri ile bezeli, fena sayılmayacak bir hikaye...Okurken sıkmıyor ama ana seriye çok da katkısı olmuyor...Tamamen rahatlamalık, dinlenmelik, serinin harareti arasında soluk almalık hikayelerden...Jose Ortiz, yine çizimlerde döktürmüş ve hikayeyi en iyi şekilde bizlere sunmuş...


    #22  Beyaz Saçlı Çocuk :


    Büyülü Rüzgar kronolojisinin belki en önemli serüvenlerinden biri Beyaz Saçlı Çocuk...8-10 yaşlarındaki küçük Zadig, ölen annesine halen çok bağlıdır ve onun ruhuyla iletişime geçebilmekte, eşyaları hareket ettirebilmektedir...Çok geçmeden yanında kaldığı teyzesi tarafından kovulur ve yolu orta yaşı geçkin, yarı tüccar yarı şarlatan Rufus ile kesişir...Rufus, gönlü geniş bir adamdır...Zadig'e sahip çıkar ama onun sıradışı yeteneklerini farkettiğinde de bunu her ikisi için de paraya çevirmenin yollarına başvurur...

    Çok geçmeden kasaba kasaba dolaşıp, Zadig'in durugörü yeteneğinden faydalanmaya başlarlar...Uğradıkları kasabalarda Zadig, insanların ölmüş yakınlarının ruhlarıyla iletişime geçmesine aracı olur ve gittiği her yerde ilgi odağı haline gelir...Bir gün başka bir yerleşimde Zadig'in seansının gerçekleştiği kalabalık çadırda Ned ve Poe da yerlerini alır...Oradan geçip gidecekken, bu beyaz saçlı zayıf çocuk Ned'in çok ilgisini çekmiştir...Poe'nun tüm ısrarlarına ve şarlatanlık ithamlarına rağmen kalıp Zadig'in seansını izlemeye başlarlar...

    Birkaç yoksul köylüyü ağlatacak denli dokunaklı birkaç iletişimin ardından Zadig birdenbire transa geçer ve çadırdaki herkesin görebileceği bir hayal, Zadig'in transa geçmiş bedeni ardında belirir...Bu hayal, Teğmen Rodrick Ellis'e, yani Ned'in babasına aittir ve Ned de şaşkınlık içerisinde kendinden geçmek üzereyken, babasının sesini Zadig'in ağzından duyar...Ortalık karışır, korku içerisinde herkes biryerlere kaçışır...

    Ned kendine geldiğinde derhal Zadig'in yanına gider...Zadig aracılığıyla babasının ruhu ile bir kez daha iletişime geçtiğinde babası Ned'e, annesi Nelly'nin hala sağ olduğunu, Devil's Lake'de yaşadığını ve derhal kendisiyle iletişime geçmesi gerektiğini, annesinin fazla zamanı kalmadığını söyler...Böylelikle Ned, Zadig ve Rufus ile birlikte Devil's Lake'e doğru yola çıkarken, Poe da yine Ned'in askeri geçmişiyle ilgili Binbaşı Ecless tarafından eline ulaşan malumatlar dolayısıyla ayrı bir yolculuğa çıkar...

    (Bundan sonrası ciddi spoiler, genelde incelemeler yaparken spoiler vermiyorum ama Büyülü Rüzgar'ı okumayı düşünenler aşağıdaki paragrafı okumasın lütfen, doğrudan bir sonraki paragrafa geçsin...)

    Bana göre ilk sayılardan bu yana okuduğum istisnasız en önemli maceraydı...Ned'in geçmişiyle ilgili pek çok açık kapandı...Annesi Nelly'nin, babasından çok daha önceleri bir aşığı olduğunu, Ned'in bir yanlış anlaşılma sonucu babasını vurduğunu ve onu öldürdüğünü sanarak yıllarını zehir etmesini, daha sonra babasının yerlilerce öldürüldüğünü öğrenmesi üzerine kızılderili avlamak için orduya yazıldığını, ama babasını bir beyazın öldürüp suçu yerlilere yıktığını, Ned'in annesinin de durugörü yeteneğinin olduğunu ve babasının katilinin de annesinin eski aşığı olduğunu öğrenmiş olduk...Ned henüz bilmese de, biz okurken Poe ile birlikte bu katilin kim olduğunu öğrenmiş olduk ve 10 sene kadar önce bu serüveni ilk okuduğumda resmen sandalyeden düşmüş, çizgi roman okuru tarihimin en büyük ters köşelerinden birini yaşamıştım...Çünkü Teğmen Rodrick Ellis'in ruhunun, oğluna ısrarla göstermek istemediği surat, Chicago'lu iş adamı ve politikacı Howard Hogan'dan başkası değildi ve kaderin, ikinci hayatında Ned'i Poe ile karşılaştırıp ortak düşmanları haline gelen Hogan'ı sık sık karşı karşıya getirmesinin düğümü de böylece çözülmüş oldu...

    (Spoiler bitti, gönül rahatlığıyla devam edebilirsiniz...)

    Kelimenin tam anlamıyla 10 üzerinden 10'u hakeden, çok önemli bir öyküydü...Bu öyküyü de Goran Parlov'a çizdirmiş olmaları, gözümde apayrı değerlendirdi...


    #23  Acımasızlar :


    20. sayı Bedlam'da gerçekleşen bazı olaylardan sonra Howard Hogan'ın sağ kolu Frank Herbert, yılan ruhu Zuzeca'nın etkisindedir ve günden güne dengesini kaybetmektedir...Bu durum, Hogan'ın gözünden kaçmaz ve git gide durumdan daha fazla rahatsızlık duymaya başlar...Herbert de Hogan'a güvenebileceği Fransız asıllı, asker kökenli oldukça sağlam duran bir silahşörü önerir...Geçici istirahati esnasında Hogan'ın gizli işlerini üstlenmesi için Michael Rivet'den daha uygun bir aday yok gibidir...

    Ne var ki Rivet, daha ilk işinde kartlarını açar ve Hogan'a kazık atar...Bu durumda Herbert devreye girecek ve sarsılan itibarını yeniden kazanmaya çalışıp Hogan'a karşı yaptığı bu hatayı telafi edecektir...Denver'a doğru yola çıkar fakat talih, orada karşısına Ned ve Poe'yu çıkaracaktır...Denver bankasındaki sahte  isimle açtırdığı hesaptan parasını almaya gelen Poe, Ned ile birlikte madencilerin, eski askerlerin ve elini kana bulamaktan çekinmeyen yığınla onursuz döneğin arasında kendilerine kanlı bir yol açacaklardır...

    Anlatması karışık ama okuması zevkli bir maceraydı...Hikayenin bitimiyle birlikte Herbert de yılan ruhu Zuzeca'nın kabuslarından kurtuldu ve eski formuna kavuşarak Hogan'ın yanındaki yerini almış oldu...Bu macerada kayda değer sayılacak yegane şey, Herbert şerefsizini daha yakından tanıyıp kendisinden daha fazla tiksinmemiz oldu...


    #24  Yüzsüz Adam :


    Dick Carr, yakışıklı tiyatro sanatçısı ve umursamaz çapkın...Yeteneğini yalnızca sahnede değil, kadınların kalbinde ve bacak aralarında da iyi konuşturan kendini beğenmiş aktör ve makyaj uzmanı...Bir oyun esnasında, seyircilerin gözü önünde sahnede daha evvelden kalbini kırdığı bir aktris tarafından yüzü kezzapla paramparça edilince, geçirdiği sinir kriziyle kadını sahnede boğarak öldürür ve kayıplara karışır...

    Çok sonraları, kendisine yatırımlarıyla epey destek olan Ferdinand isimli bir kodamanı idare etmeye çalışan Hogan'ın karşısına bizzat Hogan'ın kendisi olarak çıkan Dick Carr, kılık değiştirebilme özelliği ve aktörlüğünden ötürü işe alınır ve Hogan'ın bulunmak istemediği bir yerde, psikopat zengin Ferdinand ile birlikte bir haftalık bir seyahate çıkar...Hogan kılığındaki Dick Carr'a bu seyahatte Herbert de eşlik etmektedir...

    Aynı sıralarda Ned, kabilesinin şefi Boğa Kuyruğu'nun kızı Asla Kesmez'in ricasını kıramayacak bir durumdadır...Asla Kesmez, bir süre önce Pawnee'lere gelin giden kız kardeşi Tatlı Ot'un, kocası tarafından terk edildikten sonra hamile kaldığını ve doğumdan birkaç ay sonra kocasının yanına gitme kararı alarak bir gün önce kabileden ayrıldığını öğrenir...Asla Kesmez, kardeşi Tatlı Ot'un yolculuğundan endişelidir...Zira Pawnee'ler, beyazların kentine yakın bir yerleşimde köpek gibi yaşamakta ve beyazlar tarafından aşağılanmaktadırlar...Ned, Asla Kesmez'e kardeşini geri getireceğine dair söz vererek Poe ile birlikte yola çıkar fakat ertesi günü Tatlı Ot ile bebeğinin katledilmiş cesetlerine ulaşır...Çok yakında bunu yapan kişinin Ferdinand olduğunu, Ferdinand'ın mottosunun sefalete engel olmak için fakirleri katletmek olduğunu ve zevk için yoksul kadın ve çocukları öldürdüğünü, bunu bir spor gibi algıladığını öğrenecektir...Henüz bilmediği şey ise Ferdinand'ın yanında seyahat edenlerin Hogan kılığındaki yüzsüz adam ile Herbert olduğudur...

    Film tadında, harika bir macera...Çok fazla detay, çok fazla özgün öğe ve çok güzel çıkarımlara sahip...Tüm bunların 94 sayfaya başarıyla sığdırılması ise inanılacak gibi değil...Bu serüven ile Herbert soysuzuna da ebediyen veda etmiş olduk...Hogan'dan habersiz olarak Herbert'in yerine Dick Carr geçmiş oldu...


    #25  İçimdeki Düşman :


    Dick Carr, Herbert'in korkunç ölümünün ardından Chicago'ya Herbert kılığında döner ve Dick Carr'ın öldüğünü Hogan'a söyleyerek, Herbert rolüne soyunur...İlerleyen zamanlarda giderek daha fazla açık vererek Hogan'ı kuşkulandırır ve başından beri Hogan'ın herşeyin farkında olduğunu öğrendiği gibi kartlarını açmaya karar verir...Hogan için farketmemektedir...Dick, Herbert'in yerini doldurabildiği takdirde her daim Hogan'ın sağında yeri olacaktır...Bu sayede Dick de her yere yanında taşıdığı kocaman makyaj çantası ve kapanan eski tiyatrosundan sadık yardımcısı Moses'i her seferinde bir bahaneye alet etmekten kurtulmuştur...

    Son olaylardan sonra Ned ve Poe'yu bulmaları ve Hogan'ın politikaya giden yolda tekerine çomak sokmamaları için üç kişiyi daha emrine almıştır...Bunlardan biri eski bir şerif, biri İç Savaş sırasında casusluk yapmış bir güneyli, diğeri ise 16 yaşında genç bir silahşör oğlandır...Ned ve Poe'nun izini sürerlerken, Herbert kılığındaki Dick Carr, Herbert'in huzursuz ruhu tarafından ele geçirilir...Aynı sıralarda Ned ve Poe da bu yüzü olmayan ve kılıktan kılığa girebilen adamın varlığından haberdar olmuşlardır...Yakında hepsinin yolu kesişecektir ama cereyan eden olaylar çok farklı yönde gelişecektir...Zira 16 yaşındaki silahşör oğlanın, aslında bir kız olduğunu ve aradığı bambaşka birinin de Hogan'ın tanıdığı olmasından ötürü grupta yer aldığını öğreniriz...Finalde Ned ve Poe, bir arkadaş daha kazanırlar...Sonraki iki sayılık macera, erkek kılığında dolaşan 16'lık Alex'in trajik hikayesine ve onu bambaşka yollara sürükleyen acımasız şartlara eğilecek, bu esnada ana hikaye de akmaya devam edecek, Ned ile Poe'nun Hogan ile birleşen kaderleri, daha farklı olaylara meydan verecek, Ned'in hipnoz ederek şartlandırdığı Dick Carr hakkında daha fazla detaylar elde edeceğiz...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Ahmet Oktay

İçimdeki Düşman macerası Büyülü Rüzgar'la tanışmama vesile olan, küçükken okuduğum ilk BR macerası olmasından dolayı benim için çok özel. Yazdıklarını keyifle takip ediyorum abi :)

Ralph

Bence serinin 23. sayısı, Dick Carr'ın maceraya katıldığı bölüm, serinin bittiği andır. Bu adamla birlikte o mistik ve macera dolu Büyülü Rüzgar gitti yerine saçma sapan casusluk hikayeleri, bomboş hikayeler, masonluk, ne olduğu belli olmayan teşkilatlar geldi. 23. sayı bence seriyi mahvetmiştir...

darkwood

Alıntı yapılan: Ralph - 22 Mayıs, 2016, 20:17:10
Bence serinin 23. sayısı, Dick Carr'ın maceraya katıldığı bölüm, serinin bittiği andır. Bu adamla birlikte o mistik ve macera dolu Büyülü Rüzgar gitti yerine saçma sapan casusluk hikayeleri, bomboş hikayeler, masonluk, ne olduğu belli olmayan teşkilatlar geldi. 23. sayı bence seriyi mahvetmiştir...

Her hikayeyi kendi içinde bağımsız olarak değerlendirmek lazım diye düşünüyorum.
Bunu yapmazsanız çoğu seriden zevk alamazsınız. Uzun soluklu seriler içinde dönem dönem inişli çıkışlı hikayeler olabilir.
Özellikle 70 li ciltlerden sonraki hikayeler bence çok daha iyidir, birde onları deneyin derim.
Darkwood Sakinleri..

Ralph

Alıntı yapılan: darkwood - 23 Mayıs, 2016, 11:35:04
Her hikayeyi kendi içinde bağımsız olarak değerlendirmek lazım diye düşünüyorum.
Bunu yapmazsanız çoğu seriden zevk alamazsınız. Uzun soluklu seriler içinde dönem dönem inişli çıkışlı hikayeler olabilir.
Özellikle 70 li ciltlerden sonraki hikayeler bence çok daha iyidir, birde onları deneyin derim.

Seriyi eksiksiz bitirdim. Maalesef hicbir zaman beklenen silkinmeyi yapamadı. Dediğim gibi Dick Carr karakteri olayı mistik yanından kopardı. Birbirinin aynısı casusluk hikayelerine döndü.

Tabi ki arada birkaç güzel sayı da çıktı ama istisna. Maalesef bir başyapıt harcanmış...

hanac

Alıntı yapılan: Ralph - 22 Mayıs, 2016, 20:17:10
Bence serinin 23. sayısı, Dick Carr'ın maceraya katıldığı bölüm, serinin bittiği andır. Bu adamla birlikte o mistik ve macera dolu Büyülü Rüzgar gitti yerine saçma sapan casusluk hikayeleri, bomboş hikayeler, masonluk, ne olduğu belli olmayan teşkilatlar geldi. 23. sayı bence seriyi mahvetmiştir...

Bence çok doğru bir yorum.

Bende 70. sayılar civarında okumayı bırakmıştım ama bütün seri elimde mevcut.

Ama bir gün muhakkak bitireceğim.

Ralph

Teşekkürler hanac. Seri hareketleniyor mu dersen hayir... Bir iki istisna sayı haricinde 70. Sayı neyse 90. Sayi da o 120. Sayı da...

Ama yarisini bitirmişsin bence zorlayarak bitir... O muhteşem ilk 20 sayı bunu hakediyor.

pizagor

Manfredi'nin bu dümen kırışını taktiksel bir gereklilik olarak değerlendirebilir miyiz? Kan kaybetmekte olan Zagor'un simgelediği fantastik western yerine Tex gibi her daim yıldızı parlayan gerçekçi western arasında kalıp tercihini gerçekçilikten yana kullanmak, olabilir mi?
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


Ralph

Alıntı yapılan: pizagor - 23 Mayıs, 2016, 18:12:55
Manfredi'nin bu dümen kırışını taktiksel bir gereklilik olarak değerlendirebilir miyiz? Kan kaybetmekte olan Zagor'un simgelediği fantastik western yerine Tex gibi her daim yıldızı parlayan gerçekçi western arasında kalıp tercihini gerçekçilikten yana kullanmak, olabilir mi?

Ben böyle düşünmüyorum sevgili pizagor. Bahsettiğim efsane ilk 20 sayı içinde gerçekçi hikayeler de vardı.Sanırım 12. sayı olacak,  Kurşuni Gökyüzü mesela. Aman yarabbi! O nasıl çizimlerdir, yağmurun yere vurşunu hissettim, o nasıl bir kurgudur her sayfada ağzımı açık buldum... Ama mistik öğe neredeyse hiç yoktu. Ayrıca Dick Carr karakteri hiç gerçekçi değildi. Örnek veriyorum; Birini birebir taklit edebilmek nedir? Bir de günlerce taklit ettiğin kişinin en yakını bile tanımıyorsa yuh artık...

Ayrıca olay gerçekçilikten öyle koptu ki; (Çok ufacık spoiler ama okursanız bir şey kaybedeceğinizi sanmıyorum yine de uyarayım :) ) Kara Yön tarikatı bir mistik tarikatken, bir illuminatimsi bir şeye dönüşüyor, bir Dünya'yı yönetecek güçteyken, bir anda yok ediliveriliyordu sonra aniden saçma sapan bir şekilde hiç alakası olmayan biriyle geri dönüyordu falan... Yani Manfredi sonradan gerçekçi bir tarza sokmadı seriyi. Seri kendi içinde tamamen western ya da fantastik-western olarak gidiyordu. Ve hepsi kendi içinde hep tutarlıydı. Sonra bu eleman geldi 1001 surat tarzı haliyle bütün hikayeler laçkalaştı... İşin özü Manfredi bu seriyi boşladı ve aynı "savaş önleme" "Dick Carr'In kılık değiştirmesi" hikayelerini ısıtıp ısıtıp önümüze soktu... 41. sayı olan Kopya harikaydı mesela... Bilin bakalım o öykü de kim yoktu? Tabi ki sıfatsız Dick Carr.

hanac

Alıntı yapılan: pizagor - 23 Mayıs, 2016, 18:12:55
Manfredi'nin bu dümen kırışını taktiksel bir gereklilik olarak değerlendirebilir miyiz? Kan kaybetmekte olan Zagor'un simgelediği fantastik western yerine Tex gibi her daim yıldızı parlayan gerçekçi western arasında kalıp tercihini gerçekçilikten yana kullanmak, olabilir mi?

Olamaz  :)

Çok başarılı geçen bir 20 sayıdan sonra niye yön değiştirsenler ki ?

Başarısız bır durumda olabilir gibi.

pizagor

Başarılı mı başarısız mı? Kime göre ne kadar başarılı? Gerçekçi western yerine fantastik Westerni seven bendeniz için Büyülü Rüzgar'ın ilk 60 sayısı muhteşemdi. Ama yine Tex'ten örnek vereyim, onun birkaç fantastik macerasına (ki çok güzellerdi) dahi dayanamayanlar var :) Western ve fantastiği bir potada eritmek muazzam ama hazmettirmesi zor. Dolayısıyla satış grafiklerine bakmak lazım...

Diyerek konuyu genişleteyim :)

Malum, moderatörlük görevi...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


ferzan

    Eski okumalarımdan hatırladığım kadarıyla Dick Carr, bir müddet sonra törpülenecek ve seriye efendi efendi ayak uydurarak, tek bir kılıkta karar kılacak ve ana karakterlerimize epey yardımı dokunacak diye hatırlıyorum...Öte yandan Kara Tarikat'ın da çorbaya döndüğünü az biraz hatırlamakla birlikte, Kara Tarikat ve Hogan tarafında şu an burada açıklayamayacağım bir ters köşe ile sağlam bir yumruk yediğimi de hatırlıyorum...22. sayı ''Beyaz Saçlı Çocuk''tan beri yediğim ikinci ve son sağlam yumruktu bu...Ama o dönemki beğenimle bazı olayları gereğinden fazla mı abarttım diyerek bu yeni ve son okumamda nihai bir karara varacağımı sanıyorum...Şimdiye dek tekrar okuduklarım arasından geçmişte duyduğum hayranlık ve zevkten daha azını duymadım ama ilerleyen sayılarda dönem dönem hayal kırıklıklarının beni beklediğini de çok iyi hatırlıyorum...Hatırladıklarımdan da fazlasının geleceğini biliyorum...Yine de ilk 65 sayı bazında Manfredi'nin beni en rahatsız eden yanı, öykülerin 94 sayfa kısıtlamasından ötürü çok hızlı toparlanmaları olmuştu ve seri ilerledikçe bu hisse daha çok kapılmıştım...Bir an önce 66'ya gelip devam etmeyi çok istiyorum...Bir aya kadar oralara gelirim ve okumadıklarımdan devam ederim umarım...

    Başlığa yazan dostların her birinden çok değerli ve kafa açıcı yorumlar geliyor...Son iletilerden yola çıkarsak, Ralph'a hak verdiğim gibi Pizagor'a da hak vermekten kendimi alamıyorum...Sanırım her ikisinin fikrinin birleştiği noktada işin içine bir parça daha Manfredi hayranlığı katarak benim düşüncem başlıyor gibi...Benim Manfredi hayranlığım Büyülü ile başlasa da, Volto Nascosto ve Shangai Devil serileri ile pekişti aslında...Yine de onun kendine has tekrarlarını, karakter işleyişlerini ve küçük de olsa mantık hatalarını türün şanından göstererek yedirmesini seviyorum galiba...

    Bu nitelikli tartışma ve irdelemelere devam edelim...Eserle ilgili belki es geçtiğim ve çok üzerinde durmadığım şeyler konusunda da çimdikleme oluyor bana...Katılsam da, katılmasam da geniş çerçevede düşünmek ve beğeniyi sorgulamak çok iyi geliyor...Yaklaşımlarınız algımı açıyor...Ateşi sıcak tutmaya devam edelim, ben de yakında birkaç fasikül daha okuyup buraya not düşerim... :)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    #26  Ölüm Ekenler :
                   

    #27  Son Tuzak :


    25. sayıda tanıştığımız erkek kılığındaki genç silahşör Alex'in hikayesi ile öykü başlar...Bir yıl önce, yani Alex henüz Alexandra isimli 15 yaşında bir çiftçi kızı iken kasabalılara kredi veren banker Pinkler ile çiftçilerin çekişmesi, Alexandra'nın ailesinin katli, tecavüze uğraması ve Pinkler'in ipleri Hogan'ın eline vererek çiftçileri ciddi anlamda pasivize etmesi ile geçen son bir yılın olayları günümüze bağlanır...İhtiyar çiftçi Sloane, Hazel Ana ve ucube ikizleri, Ned'in hasat rüyası ve Hogan ile ilk kez psişik temasa geçmeleri, önceki sayıda Alex ile birlikte işe alınan Warren ve Smith'in akıbetleri, çiftçilerin başkaldırı yoluna girmeleri gibi pek çok konunun sonuca bağlandığı bu iki sayılık muhteşem hikayenin ters köşe finali sonrası, 18.sayıda karşımıza çıkan Senatör Fulton'un desteği ile de Hogan meselesinin ufaktan federal boyutlara varma başlangıcına da tanık oluyoruz...Barbatti ve Ramella'nın hikaye atmosferine %100 giden muhteşem çizgileri ile şu ana kadar okuduğum Büyülü Rüzgar hikayeleri arasında ilk 10'a rahat girecekler arasında...Büyülü Rüzgar kronolojisi içinse kilit bölümlerden bir tanesi...


    #28  Yamyam Tanrı'nın Maskesi :


    Sioux topraklarında Ned ile Poe'nun yolu, kadim bir tören maskesi takmış sessiz bir Crow savaşçısıyla kesişir...Savaşçı, durduk yere Ned ile atlı düeloya tutuşarak kaybeder ve maske çıktığında altından kendini bilerek onurlu bir şekilde öldürtmek isteyen ihtiyar Crow şefi çıkar...Kadim maske, mitolojisi ve Crow şefinin bu intiharının gizemi ile hikaye başlar...Diğer tarafta da Sioux köyünde Boğa Kuyruğu'nun kızı Asla Kesmez ile evlenmek isteyen genç bir Sioux savaşçısı, arkadaşıyla birlikte çeyizlik at çalmak için sızdıkları Crow köyünde yakalanarak katledilir ve aralarında geçici bir ateşkes bulunan Siouxlar ve Crowlar birbirine girmek üzereyken, ortaya Crowlar ile yaşayan bambaşka bir beyaz çıkar...Gerçekten o dönem yaşamış ve yerli kabilelerini gezerek onların resimlerini yapmış ressam, etnolog ve yazar George Catlin'in bir canlandırması olan hümanist sanatçı Cole Turpin ile zenginleşen, okuması zevkli bir ara geçiş serüveni...Bu sayıda kadroya dahil olan çizer Stefano Biglia'nın elektrikli ve sempatik üslubuyla  şahken şahbaz olan güzel bir öykü...


    #29  Tablodaki Kadın :


    Bu sayıda, Omaha Morning gazetesinden Jim Brennan'ın araştırması ve Ned ile Poe'nun dahil olmasıyla birlikte Hogan'ın geçmişi ve özel hayatıyla ilgili epey bir bilgiye ulaşıyoruz...Beş parasız bir kumarbaz ama zeki ve hırslı bir genç iken, Hogan'ın Ellinor ile Ellinor'un babasının cinayeti sonrası tanışmaları, yakınlaşmaları ve zaman içerisinde genç Hogan'ın Ellinor'u avucunun içine alarak servetinden faydalanmak suretiyle giderek akıl sağlığı daha fazla zarar gören talihsiz kadını hekimleriyle kontrollü bir şekilde bırakarak Chicago'da palazlanmasıyla ilgili birtakım detayları öğrenirken, Ellinor'un depresyonu ve rahatsızlığı bahanesiyle gizliden gizliye bir hapis hayatı yaşadığı konağındaki garip olaylara da şahit oluyoruz...Talihsiz Ellinor'un ani karakter değişimleri ve bazı durumlarda baskın gelen ikinci kişiliği ile ilgili esrarengiz olayların yanı sıra, Ned'in Hogan'ı giderek saplantı haline getirmesi ve maceranın hiç de fena olmayan finali sonrasında artık Hogan'la kaçınılmaz bir şekilde yüz yüze gelme arzusuna tanık oluyoruz...Seri içerisinde başka hikayelerde görsem belki yadırgayabileceğim, ama bu hikayeye harika uyum sağlayan ve ilk kez Büyülü Rüzgar çizen Giez'in serbest üslubuyla hikaye akıp gidiyor...


    #30  Shado :


    Shado, Poe'nun Omaha Morning gazetesinde tefrika edilen romanıdır...Aralıklarla yazdığı ve karakterizasyonunda dostu Ned'den esinlendiği bu serinin beşinci kitabına tekabül edecek bölümlerini yazmaya devam ederken, bu Apaçi giyimli, uzun saçlı, ödül avcısı ve beyaz Shado karakterinin öyküleri Omaha Morning okurlarınca da oldukça tutulur...Poe, bu tefrikayı Robert Short mahlası ile yazmaktadır ve çok geçmeden ortalıktan daha sık kaybolması ve Omaha seyahatleri dolayısıyla Ned'in dikkatini çektiğinin farkında değildir...Shado'yu Ned'den gizlemediği gibi Ned de Shado'dan habersiz değildir...

    Bir gün, Robert Short'a gelen onlarca okur mektubu arasından bir tanesi Poe'nun dikkatini çeker...Mektuptaki imza, Shado serisindeki bir diğer hayali karakter Titus Paine'in çok yanlış tasvir edildiğini ve bu karakterin anısına zarar verdiğini iddia ederek Robert Short'u, yani Poe'yu özel bir görüşmeye davet eder...Poe, bu tekin gözükmeyen esrarengiz davete Ned ile birlikte icabet edecek, bambaşka bir olayın içine girecektir...Zira romanında Shado'nun peşinde olduğu acımasız haydut ve kafa derisi avcısı Titus Paine karakterinin ismini, eski bir mezar taşından esinlenerek kullanmıştır ve bu karakterin gerçek olduğundan, üstelik de ölmediğinden haberi yoktur...Asıl şok edici nokta ise, bu adamı geçmişte öldüren kişi de ödül avcılığı yaptığı gençlik yıllarındaki Ned'den başkası değildir...Ned ile Titus, Poe aracılığı ile yüz yüze gelecektir fakat bu buluşma hiç de kanlı olmayacaktır...Ned'in geçmişinden, karakterine ışık tutan çok güzel bir detayı göreceğimiz gibi başka bir isimle hayatını devam ettiren ve belki 10 yıl önce ölmüş olması gereken Titus'un da sempatik kişiliğine şahit olacağımız harika bir öykü...Öyküyü göklere çıkaran en önemli unsur ise Milazzo'nun çizgileri...Ken Parker şaheseri ile fumetti alemine adını altın harflerle kazıyan değerli sanatçı İvo Milazzo, bu Ken Parkervari insan odaklı öykü ile harika bir şekilde Büyülü Rüzgar kadrosuna dahil oluyor...


    #31  Hogan'ın Canavarı :


    Bu sayıyla birlikte yavaş yavaş gerçekleşmekte olan Hogan-Ned kesişmesinin giderek yükselen tansiyonuna layığınca bir özen gösteriliyor...Kara Tarikat, Aiwass ve tarikatın gizli konseyini ilk kez görüyoruz...Hogan'ın epeydir bu tarikatın hatırı sayılır isimlerinden biri olduğunu ve bu sayede elinin her yere uzandığını öğrenmekle birlikte ilk kez bu sayı ile Hogan'ı tamamen güçsüz ve çaresiz bir halde görüyoruz...Bu acizliğini kendisi de kucaklıyor ve sonrasında çok ürkütücü bir deneyim ile geçici süreliğine bir iblis ile Aiwass'ın denetiminde bağ kuruyor, birkaç serüven önce keşfettiği psişik yeteneklerini kontrol etmeyi ilk kez kafasına koyuyor...

    Diğer yandan, 28.sayıda tanıştığımız hümanist ressam Cole Turpin'in artık Boğa Kuyruğu'nun kabilesinde barındığını ve uygarlıkta halen oldukça kuvvetli bağlantıları olduğunu görüyoruz...Bu bağlantılardan en önemli olanı, macera esnasında Poe'ya oldukça faydalı oluyor...

    Yerliler arasında oynanan, buz hokeyinin toprak üzerinde oynanan atası kabul edebileceğimiz raketler ve çaputlardan oluşturulan bir topla oynanan ''Shinny'' isimli oyun, bu oyunun yerli kültüründeki anlamı ve başka bir boyuttan gelen lanetli bir varlığın bu oyuna gölge düşürmesiyle macera örgüsü Hogan paralelinde tutarlı bir gelişme göstermeye devam ediyor...Fasikülün son sayfasında, az çok tahmin edilse de okuyanı şok eden bir cümle ile ''Vay anasını!'' diyerek kapağı kapatıyoruz...Ned ile Hogan arasındaki kin ve ölüm bağının, bambaşka bir bağdan kaynaklandığını sandalyeden düşercesine idrak ediyoruz...


    #32  Chicago Yangını :


    Mark Twist, bir süre önce ismini değiştirerek Londra'dan gelen ve kirli çamaşırlarını kimsenin bilmediği yakışıklı ve olgun bir centilmendir...80.000 dolarlık bir servete sahip olan sevgilisi Roxanne Malone ile evlenmesine bir gün kala, reddedemeyeceği bir teklif alır...Teklifi yapan, yeniden eski gücüne ve forsuna kavuşmaya başlamış olan Hogan'dır ve Mark, Chicago'nun kenar mahalle bölgelerinden birinde bir yangın çıkarmak mecburiyetindedir...Bu vesileyle bir yatırım için Hogan'ın önünden bir engel kalkmış olacaktır...Londra'dan kaçma sebebi de kundakçılık olan ve düğün arifesinde foyasının ortaya çıkmasından korkan Mark, gönülsüzce bu teklifi kabul etmiş görünse de davranışları bunun aksi yönünde olacaktır...

    Senatör Fulton'un da desteğiyle Hogan meselesinde neredeyse gizli servisle birlikte çalışmaya başlayan Ned ile Poe, aylardan sonra ilk kez Chicago'ya adım atarlar...Ned, Hogan ile ilk ve son karşılaşmalarına kendini hazırlarken, Poe da bir genelev patroniçesi olarak bilinen Syd Castle isimli gizli servis ajanı ile irtibata geçecektir...O sıralarda ise Hogan, Ned'in varlığını giderek daha da gelişen psişik yetenekleri ile çoktan hissetmiştir ve çok yakında buluşacaklarına artık emindir...Ne var ki aynı sıralarda şehirde giderek yayılmakta olan korkunç bir yangın, herkesi alarma geçirmiştir...Bir önceki gece Mark Twist'in çıkardığı yangından çok daha büyük ve tesirli olan bu ikinci yangın, rüzgarın da etkisiyle kenar mahallelerden sonra şehrin içlerine doğru da yayılmaya başlamıştır...

    Tarihi Chicago yangınını arka planda işlerken, son sayfalara doğru gerilim tavan yapar ve Ned ile Hogan sonunda yüzleşirler...Bu yüzleşme Ned için de, Hogan için de hiç hayırlı olmayacaktır...Hogan'dan sonra Ned de gerçeği Hogan'ın ağzından öğrenir ama kabullenmek istemez...Finalde ikisinden biri, meçhule doğru gözden yiterek kaybolacaktır...Yangının ertesi günü ise Mark Twist, parası için evleneceği Roxanne ile nihayet nikahlanır ama Roxanne artık servet sahibi değildir...Chicago Yangını, beklenenden çok daha fazlasını almıştır şehir sakinlerinden...

    Bazı diyaloglardaki çok küçük ama çok etkili detaylarla insanın zihnine kazınan, harika bir öykü...Manfredi, bu sayıdaki yazarlığıyla hikayeyi çizgi roman havasının yanı sıra tiyatrovari bir algıyla da pekiştirmiş...Yer yer çok kaliteli bir oyun, bir temsil izliyormuşçasına bazı karakterlerin diyalog ve davranışlarındaki çok küçük detaylar okuma zevkimi katladı diyebilirim...Bu sayıyla birlikte kapak ressamlığını da Pasquale Frisenda devralmış oluyor...


    #33  Bizon Hırsızı :


    Siouxlar, uzun yıllardır olmadıkları kadar birlik halindedirler ve pek çok kabile, Boğa Kuyruğu'nun kabilesinde birleşerek geleneksel bizon avı için hazırlıklarının son kısmına gelmişlerdir...Giderek sayıları daha da azalan bizonlar, artık Sioux topraklarından uzaktadır ve tüm kabile, yaşlısından çocuğuna çadırlarını sökerek göçer vaziyette bu ava katılacak, birkaç mevsimlik erzaklarını çıkaracak, aynı zamanda da ata geleneğine saygı duruşunda bulunarak giderek daha da kısıtlanan yaşam alanlarında, kendi ruh ve kültürlerini onore edeceklerdir...Ne var ki Birleşik Devletler ile yapılan son anlaşmalarından bu yana asla bu kadar kalabalık bir şekilde bir araya gelmemiş olan Siouxlar'ın orduyu durduk yere alarma geçirmemesi için Poe, Binbaşı Eccles'i bilgilendirip Siouxlar'a rahat bir av ortamı sağlayabilmek için kafileden ayrılır...

    Bu sıradan olmayan bizon avı için gençler arasından Akicita'lar seçilir...Bu Akicitalar'ın savaşta hükmü yoktur ama av ritüeli esnasında çok geniş yetkilere sahip olmakla birlikte tüm kabileden sorumludurlar ve gerektiğinde şefleri bile cezalandırma yetkisine sahiptirler...Büyülü Rüzgar Akicita olamayacak kadar olgundur fakat diğerleri gibi Akicita'ların emirlerine harfiyen uymak durumundadır...Ne var ki ortalıkta bizonların izi bile görünmemekle birlikte bizon peşinden düşmanları Pawnee'lerin sınırlarına yaklaşmaktadırlar ve Pawneeler'den istifade etmekte olan Birleşik Devletler ordusu da Siouxlar'ı anlaşma ihlali ve Pawnee'lerle olası bir savaş tehlikesi doğrultusunda hedef almaya hazır durumdadır...Yine de asıl tehlike Pawnee'ler ve ordudan ziyade, bu kutsal av ritüeli boyunca Siouxlar arasında bencillik, tevazu yoksunluğu ve nifak tohumları yayacak olan temsili kötü ruh Bizon Hırsızı'dır...Bizon Hırsızı, aslında her insanın kendi içerisindeki karanlık tarafını temsil etmektedir...

    Yine mitlerle dolu, insan odaklı, erdem üzerine kurulu muhteşem bir hikaye...Macera boyunca karşımıza çıkan yan karakterlerin küçük hikayeleri ve mütevazi yaşamları o denli zengin işlenmiş ki, Büyülü Rüzgar serisinin gönlümde pek çok kez Ken Parker ile aynı kefede olmasının sebeplerinden diyebileceğim tatta kaliteli maceralardan bir tanesi...Milazzo'nun yetiştirmesi Goran Parlov'un harika çizgileriyle elbette...


    #34  Cehennemin Demir Parmaklıkları :


    Hell's Gate kasabasının 20 mil kadar kuzeyinde, bir nehir kenarında Ned ile Poe tesadüfen bir cesede rastlarlar...Yengeçlerin parça pinçik etmek üzere oldukları ceset, beyazların kaçırıp kentlerde fahişelik yaptırdıkları yerli kadınlardan birine aittir...Kadının ruhu ile iletişime geçmeye çalışan Ned, deri bir eldiven ile bir ayı ve çakaldan başka birşey göremez...Bu işaretleri neye yoracağını düşünürken, kadını gömerler ve 20 mil güneydeki Hell's Gate'e doğru yola çıkarlar...

    94 sayfaya sığdırılmış dolu dolu bir hikaye olan ''Cehennemin Demir Parmaklıkları'' nda, Hell's Gate'in yerli ve beyaz fahişelerini, kadın ticareti yapan salon sahiplerini, kente gelen fanatik dinci bir grubun psikopat bir rahip önderliğinde ortalığı birbirine katmasını izliyoruz...Macera boyunca karşımıza çıkan yerli yerinde karakterizasyonlar ve geçişler ile öykü su gibi akarken, finaldeki beklenmedik çözülmeyle de öldürülen yerli kızın katilini Ned ile birlikte dumur olarak buluyoruz...

    Öyküde Manfredi'ye Segura eşlik etmiş, çizgiler ise Ortiz'e ait...Ortiz ve Segura, bu kez Büyülü Rüzgar'da bir araya gelmişler, Manfredi'nin aracılığı ile Latin Ekolü'nün iki değerli üreticisi, Büyülü Rüzgar'da da unutulmaz bir iz bırakmışlar...


    #35  Düşen Yapraklar Ayı :


    Yine Ken Parker aromalı harika bir macera...Yerli kültüründe kadın, kadının yeri ile kadına tanınan hayatına yön verme hakkı, kızların ergenliği, erkek ya da kadın eşcinselliği ve yerli mitolojisinde bu duruma karşılık gelen yarı erkek, yarı kadın ''İki Yüzlü'' isimli kutsal varlık hakkında bilgi sahibi olurken, bir tek kocadan kaçan iki kadının, beyaz ırktan gelme Güneş Saçlı ile Çayırda Dans Eden'in hikayesini ve aşkını anlatan duygu yüklü, insan odaklı ve son derece eleştirel, kısaca muhteşem bir hikaye...Kutsal varlık ''İki Yüzlü'' nün Ned'den iki kadın için yardım istemesi, Ned'in de cinsel eğilim olarak olmasa da ırksal eğilim olarak iki halkın ve kültürün arasında kalan kutsal bir ''İki Yüzlü'' olduğu gerçeği, yalnızca birbirine aşık olan kadınların gidebildiği efsanevi Kristal Şehir miti gibi çok hoş detayların yanı sıra, Düşen Yapraklar Ayı'nın da Ekim ayına tekabül ettiğini öğreniyoruz bu serüvenle...Ve kadının sözümona uygarlıktaki yeri ve biçilen rol ile ilgili, erkek egemen yozlaşmış bir zihniyetteki toplumsal ve cinsel görevi ile ilgili çarpıcı eleştirileri barındıran, feminizmin en doğru ve en güzel ifade edildiği örneklerden bir tanesi diyebiliriz...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com