Zagor Klasik Maceralar Dizisi - Lal

Başlatan Kagan, 15 Eylül, 2009, 20:36:40

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

hanac

Alıntı yapılan: ferzan - 06 Eylül, 2015, 00:20:08
Şöyle bir bakınca, 16.ciltten sonra olmuş hep favorilerim. Biraz vakitsizlik, biraz da ihmalden sevdiğim maceralar hakkında çok yazamadım ama 101 'den itibaren not düşeceğim okunup iz bırakan maceralar hakkında. Böylelikle ben de daha kolay hatırlamış olurum. :)

Bkz. http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,1040.0.html

ferzan

    İlk 100 sayı sonrası kaldığımız yerden devam edelim Klasik Maceralar Serisi'ne...

    Bir aya yakın bir aradan sonra dün akşam KM 28. cilde başladım ve cildin ilk üç fasikülünü kapsayan, orijinal 101, 102 ve 103. sayılara tekabül eden ; '' Hüzünlü Karnaval '' adıyla başlayıp '' Louisiana Asileri '' adıyla devam eden ve '' Düzenbazlar '' adıyla sona eren hikayeyi okudum...

    Elde olmayan sebeplerden ve başa gelen nice olaylardan ötürü uzun süredir Darkwood'dan uzakta olan Zagor ve Çiko, son maceralarının ardından nihayet Darkwood'a dönüş yolunu yarılayabilmişlerdir...Sorunsuz bir şekilde seyahat ettikleri gemi, New Orleans'ta demir atar...Zagor ve Çiko, burada kısa bir mola verip kuzeye giden başka bir gemi bulmak için limanda biraz takılacaklardır ama bu düşünceleri ilk anda gerçekleşemeyecektir...Zira, tam karnaval zamanı New Orleans'a geldiklerini ve en az bir hafta hiçbir geminin hareket etmeyeceğini öğrenip, ceplerinde kalan az miktar bir parayla çaresiz, karnavalın tadını çıkarmaya koyulurlar...

    New Orleans'taki bu karnaval, geleneksel bir yapıya sahiptir ve bölgede Fransızlar'ın hakim olduğu dönemden kalma bir alışkanlık haline gelmiştir...Her kesim için neşe kaynağı olan bu şenliğe, kentteki askeri merciiler bile ayak uydurmuştur...Karnaval başlangıcında, usul gereği kortejin başında yer alan soytarıya şehrin anahtarını temsilen veren rütbeli bir askeri yetkiliye yapılan ani bir suikastle karnaval zehir olur...Bu suikaste Zagor da uzaktan tanık olmuştur fakat onu şaşırtan, tetiği çekenin Çiko olmasıdır...Oysa olaydan kısa bir süre sonra Çiko, herşeyden habersiz bir şekilde baygın yattığı köşede kendine gelecek, üzerindeki kıyafetlerin ve kocaman Meksikalı şapkasının hiç de kendi giyindiği gibi üzerinde durmadığını farkedip başının arkasındaki şişliği farkedecek ve endişeyle durumu Zagor'a anlatırken, askerlerce kıskıvrak yakalanacak ve şiddetli bir sorgulamaya maruz kalacaklardır...

    New Orleans'ın Fransız hakimiyetindeki eski zamanlarının, güneydeki köleciliğin, Lousiana'daki Fransız villaları ve köle yanlısı Fransız toprak sahiplerinin, eski Fransız idaresinden kalma bir grup idealist-psikopat-milliyetçi örgütün, rütbe sahibi olmuş tanıdık bir asker dostun, zencilerin, envai çeşit kumpasın, Avrupai adetlerin, güney nehirlerinin ve Lousiana bataklıklarının bolca yer aldığı bu serüven, kendini çok hızlı okuttu, su gibi içirtti adeta...

    Altın Seri Teks başlığında çokça bahsettiğim gibi, Teks'in erken dönem maceraları ne kadar fazla panel ve yazıya sahipse ve ne kadar okuması uzun sürüyorsa, Zagor'un Klasik dönemi de o kadar ferah, olması gerektiği kadar panel ve yazı ile bir o kadar rahat ve hızlı okutuyor kendini...Normal şartlarda 96 sayfalık bir fumettinin sindire sindire okunma süresi 40 ila 45 dakika civarı sürer...Zagor'un bu serüveninde ise cilt içerisindeki her bir fasikül yarımşar saatte kendini okuttu, 3 sayıya yayılan 288 sayfalık serüven bir buçuk saat gibi bir sürede bitti...Hem ziyadesiyle tatmin etti, hem de su oldu aktı...Bunda Guido Nolitta'nın ( S. Bonelli ) yerli yerinde metinleri ile Frank Donatelli'nin güzelim çizgilerinin de payı büyük oldu...

    Bu macerayla birşeyi daha öğrenmiş oldum...Zagor'un da Teks gibi dönem olarak Amerikan İç Savaşı sonrasında geçtiğini sanırdım ama bu serüvenle öğrendim ki Zagor evreni, İç Savaş'tan birkaç sene öncesinde geçmekte...İlerleyen yıllarda, İç Savaş sonrasında geçecek maceraların olduğunu da hatırlıyorum sanki...Yine de bu serüvende, giderek yükselmekte olan güney ve kuzey gerilimini, bir de Fransa tarafında görmüş olduk...

    Zagor'un ortalama üzeri maceralarından biriydi...İyi ile çok iyi arasında bir yerdeydi...Tam kısa bir mola yahut duraklama sonrası seriye geri dönüş adına okunabilecek tatta, güzel bir maceraydı...İlk 100 sayı sonrasında ikinci yüzlük devrenin başında, okuyucusuna yeniden sıcak bir '' hoşgeldin '' diyen, gönüllerdeki değişmez yerini tazeleyen türde bir macera...Seriye yeniden '' hoşbulduk '' diyor, akşama kaldığım yerden devam ediyorum kısmetse... :) 
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

caretta

"Hüzünlü Karnaval"adlı macera Tay Fasikül Zagor serisinin 204-213 sayılarında yıllar önce yayınlanmıştı.Defalarca okuduğum çok güzel bir macera idi.
Ayrılıkçı Fransızların kurduğu yasadışı örgüt "Nehir Çocukları",Zagor'un kafasını kopardığı dev timsah,Çiko'nun dişlek bir Soylu Fransız bayanın dişlerini
atınki ile karıştırması.Binadaki silahlı çatışmada genç Marcel Dutronc'un saf değiştirmesi,genç teğmen Ellis'in mücadelesini zevkle okumuştum.Zagor
aylık seri 555-56'da örgüt başı Alphonse de Martigny geri dönecek.Artık binbaşı olmuş Ellis ve Marcel Dutronc'la yeniden karşılaşacağız.Teks'in
New Orleans'da geçen maceraları da çok güzeldir.Ama Zagor'un bu karnaval macerası da onlardan geri kalmıyor.

hanac

Alıntı yapılan: caretta - 25 Eylül, 2015, 17:14:15
"Hüzünlü Karnaval"adlı macera Tay Fasikül Zagor serisinin 204-213 sayılarında yıllar önce yayınlanmıştı.Defalarca okuduğum çok güzel bir macera idi.

Hüzünlü Karnaval için bkz.

http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,5288.0.html

Tuco Ramirez

Alıntı yapılan: caretta - 25 Eylül, 2015, 17:14:15
Zagor'un kafasını kopardığı dev timsah, Çiko'nun dişlek bir Soylu Fransız bayanın dişlerini
atınki ile karıştırması.

Evet bayağı güzel bir maceraymış :-)

ferzan

    Dün akşam Zagor KM 28'in son fasikülünde başlayıp 29. cildin yarısına kadar süren, orijinal 104, 105 ve 106. sayılara tekabül eden ve 107'nin de ilk 20 sayfasını domine eden, '' İyi ve Kötü '' adıyla başlayıp '' Vahşi Tepeler '' ile devam eden ve '' Kızgın Topraklar '' başlığı ile sona eren 308 sayfalık macerayı okudum...

    Rapid City'nin sahibi sayılabilecek kadar zengin bir kodaman ölmüştür, varisi olmadığı için de mirasını Amerika'nın farklı yerlerinde yaşayan ve hiç görmediği iki yeğeni arasında paylaştırmak için kendince bir yarış kurgulamıştır vasiyetinde...Bu yarışa göre hayatı ilginçliklerle geçmiş, refaha erince de Rapid City'i sonuna kadar sömürmüş olan merhum zenginin çok abes bir yerde, bir kaya dikitine gizlediği ve kendisi için zenginliğe giden yolda çok büyük bir manevi değeri olan bir nesneyi içerisinde barındıran ufak bir kutuyu bulup ilk getiren mirasa konacaktır...Noterin haber vermesiyle birbirini tanımayan iki yeğen Rapid City'e gelir...Yeğenlerden biri alabildiğine hırçın, kavgacı, kumarbaz ve hüküm giymiş hin biriyken, diğeri bir parça daha entel, uysal ve bir o kadar da dürüst biridir...Ilımlı olan yeğene Bat Batterton refakat etmektedir ve Darkwood'a dönmeden önce bir süre için Rapid City'de konaklayıp dönüş parası için iş arayan Zagor ve Çiko ile Bat'in yolları kesişir, bir dizi talihsiz olay sonucu Bat dolayısıyla Zagor ve Çiko da bu ılımlı yeğenin safında yer almak durumunda kalır...Oldukça çetin, tehlikeli ve ölümcül bir yolculuk onları beklemektedir...

    İlk anda ne kadar da klişe geliyor değil mi?..Ben de ilk fasikülü okurken inceden '' Bu mudur şimdi.. '' deyip beklentisiz bir şekilde okumaya devam ettim ama kısa bir süre sonra feci şekilde yanıldığımı anladım...Zagor maceralarında ara sıra gördüğümüz, esrarengizlik tabirinin sonuna kadar hakeden yol hikayeleri vardır ya, işte onlardan biriydi bu da ve KM 24. ciltten beri yeniden duyumsamayı arzuladığım pek çok hissi ziyadesiyle yaşattı bana...Başlarda hikayenin naifliğini 70'li yıllarda geçmesine yorarken ve munis bir şekilde okumaya devam ederken, maceranın senaristi G. Nolitta ( S. Bonelli ) beni ilginç bir şekilde ters köşeye yatırdı...40 sene evvelki bir Zagor macerasından beklemeyeceğim biçimde hem de...Ferri'nin su gibi çizgileri ve senaryonun ruhuna uygun özgün mekan betimlemeleri de apayrı taçlandırdı...

    Macerada yer alan karakterler, bir Guido Nolitta klasiği olarak yine çok güçlü kurgulanmış, hikayenin atmosferi, tansiyonu yükseltip azalttığı yerler, yeri geldiğinde çıkıp kurguyu dengeleyen ara sürprizler, ne hikmetse okurken gülümseten Çiko detayları ( ki çocukluğumdan beri Zagor okurum, bir kere bile Çiko'lu klasik komedi unsuru taşıyan detaylara gülememişimdir ama 30'uma gelirken bu naif detaylardan fazlasıyla keyif almaya başladım ), aksiyonun ve gerilimin dozajı, kısaca herşeyiyle kendi listemde ilk 20'ye girmeyi zorlayacak tatta bir öyküydü...Bu macerada en akılda kalan ve bence macerayı taçlandıran detaylardan en önemlisi, yerli-beyaz melezi görünümündeki ( aslen beyaz ama ) mütevazi rehber Archer'in neredeyse Zagor'a denk olan güçlü karakterizasyonu ve becerikliliği ile Taş Çölü denen ve neredeyse kimsenin sağ çıkamadığı o esrarengiz mekan oldu...Zaten o kısımdan sonra macera, finale kadar koptu ve korkunç bir yükselişe geçti...Tay ve Ecem Yayınları dönemlerinden elime geçen ve çocukken okuduğum bazı esrarengiz ve gerilimli maceraların tadını ( ki KM serisinde sırası gelince onları kronoloji dolayısıyla bir kez daha zevkle okuyacağım ) buram buram verdi...

    308 sayfa sonunda ziyadesiyle tatmin olmuş bir şekilde ve keyiften sırıtarak cildin kapağını kapadım...Bir sonraki maceranın adı '' Darkwood'a Dönüş '' ...Seri boyunca ilk kez Darkwood'dan bu kadar uzak kalan kahramanlarımız, nihayet Darkwood'a kapağı atacaklar ve anladığım kadarıyla Hellingen psikopatı da geri dönüyor...Sanırım KM serisindeki 3. karşılaşma olacak kendisiyle ama pek tabii ki son olmayacak... :)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    '' Sıfırıncı Saat '' serüveni de bitti...Yazıya başlamadan evvel koordinatları verelim her zamanki gibi... :)

    Zagor KM Cilt 29 - Fasikül 3 - Sayfa 21 :                  '' Darkwood'a Dönüş ''        Orijinal Sayı : 107
                               - Fasikül 4 -  Tamamı (96 syf)  :     '' Sıfırıncı Saat ''                  Orijinal Sayı : 108
    Zagor KM Cilt 30 - Fasikül 1 -   Tamamı (112 syf) :   '' Uzaydan Gelen Tehdit ''   Orijinal Sayı : 109

    Yazan : Guido Nolitta ( Sergio Bonelli )
    Çizen  : Franco Donatelli


    SPOİLER UYARISI


    ( Macerayı okudunuzsa devam edin, okumamış iseniz ve okumayı düşünmüyorsanız gene devam edin ama hem okumamışsanız, buna rağmen bulup okurum diyorsanız devam etmeyin...Başından sonuna anlatmayacağım elbette, sadece giriş yapıp bazı detaylar üzerine yazacağım ama olur da tadı kaçar derseniz devam etmeyin ama ben devam edin derim... :) Zira macerayı tamamen anlatmayacağım ama bazı analizler dolayısıyla tadını kaçırabilirim...)

    Bir yıla yakın bir aradan sonra, nice maceralar akabinde Zagor ve Çiko nihayet Darkwood'a dönebilmiştir...Kulübelerine varmadan önce bir avcı dostlarının evine varırlar ve soluklanmak üzere kapıyı araladıklarında evin çoktan boşaltılmış olduğunu farkederler...Yol boyunca geçtikleri pek çok yerli kampı da terkedilmiş ve yanmış haldedir...Millerce genişlikte bir alan boyunca ne bir yerliye, ne de avcıya denk gelirler...Darkwood, tamamen terkedilmiş görünümdedir...

    Rastlayacakları sonraki kulübe için de durum farksızdır...Bir sonrakinde ise beklemedikleri bir karşılamaya maruz kalırlar ve kısa bir mücadelenin ardından kulübenin sahibi ihtiyar, Zagor'a durumu anlatmaya başlar...Yakınlardaki kaleye yeni atanan bir kumandan, bölgedeki tüm avcıları tahliye etmiştir...Gerekçesi ise yerli nüfusla aralarında çıkacak olası bir anlaşmazlıktır ama avcılar direnmelerine rağmen bölgeyi istemeyerek de olsa terk etmek durumunda kalmışlardır...Fakat durum sanki bundan daha farklı gibidir...Zira çok kısa bir süre sonra ihtiyar avcının ve dolayısıyla Zagor ve Çiko'nun izine rastlayan bir grup asker, kahramanlarımızın uzlaşmacı tavırlarına ve görüşme taleplerine rağmen onlara ateş açarlar...

    Çatışma sonrası avcı dostunu kaybeden, Çiko'nun da ağır yaralandığını gören Zagor şaşkına döner fakat asıl şoku birazdan yaşayacaktır...Öldürmeyip etkisiz hale getirdiği halde az önce bayılttığı askerlerin tamamının ölmüş olduğunu farkeder...Oysa ölümcül hiçbir yaraları yoktur...Üzerinde pek durmaz ve Çiko'yu da kucaklayıp olan biteni öğrenmek adına kalenin yolunu tutar...Yıllarca emek verdiği Darkwood barışı, huzur, yerli ve beyaz halkın bir arada uyumlu bir şekilde yaşayabilmesi adına sarfettiği tüm çabalar boşa gitmiş gibidir ve Zagor bunun hesabını sormaya kararlıdır...Ne var ki, içinde bambaşka bir sezgi oluşur...Tarif edemediği tatta bir tehlike hissi...Durum sanki bundan çok daha farklı gibidir ve göründüğünden çok daha fazlası vardır sanki...Nitekim kalede geçireceği birkaç gün ve Çiko'nun tedavisi sonrası yeni kumandanla el sıkışarak ayrılıp kulübelerinin yolunu tutarlar...Zira birkaç gün önce çatıştıkları askerlerin, civardaki hiçbir kaleye ait olmadığını ve yeni kumandanın da bu durumu araştıracağını öğrenip bir süre için ikna olmuş gözükürler...

    Kulübelerine vardıklarında, Zagor ilk iş olarak tamtamlar ile civarda umutsuzca verdiği mesajlara bir cevap arar ama gerçekten de bölgede hiç yerli kalmamıştır...Tam umudunu kestiği sırada dostu Tonka'dan bir mesaj alır ve onunla buluşmak üzere Çiko'yu da yanına alarak yola çıkar ama 5 dakika kadar sonra ani bir ışık parlaması ve tiz bir ses ile kulübelerinin yıldırım düşmüşçesine infılak edip kül olduğuna şahit olurlar...Ne yıldırım, ne de bir top mermisi sebep olmamıştır bu olaya...Yine de yollarına devam eden ikili, bir müddet sonra Tonka'yla karşılaşırlar ve Zagor, dostunun anlattıkları kadarıyla Darkwood'da olmadığı sıralar nelerin cereyan ettiğini kafasındaki binlerce soru işareti eşliğinde öğrenir...Yine de bundan daha başka bir durum olduğu apaçık ortadadır ve o durumun baş mimarının Hellingen olduğunu da çok yakında öğrenecektir...

    Hellingen ile üçüncü karşılaşmaları olan bu serüven, birbirinden ilginç detayı barındırıyor...Bir kere, Hellingen psikopatının ne kadar zeki ve çağının 100 yıl ilerisinde bir manyak olduğunu bir kez daha görüyoruz...Ne var ki bu sefer Hellingen, kronik ezikliğini ve vaktiyle bilim camiasından dışlanmışlığının acısını bu kez basit ego tatminleri ile değil, feci bir devrimle çıkaracaktır...Tıpkı Fight Club'taki '' Project Mayhem '' gibi bir '' Sıfırıncı Saat '' hareketiyle bu kez Washington'a hükmetme derdindedir...Üstelik tek başına da değildir...Binlerce asker ve kumandan da yanındadır ve bu büyük hareketin beyni konumundadır...


    SPOİLER UYARISI ŞİMDİLİK BİTTİ


    Macera, içerisinde pek çok ilginçliği barındırıyor...İlginç bir şekilde canlı yayın bağlantısı var öyküde, resmen Washington ile canlı yayına bağlanılıyor ve uzaktan kumandalı güdümlü füze olayı var... :) Buna rağmen öyle bir mantık çerçevesinde gelişiyor ki olaylar, ne alaka demiyorsunuz okurken, bilhassa kilitleniyorsunuz başına...

    Bunun haricinde Zagor'un belli başlı kilometre taşı öykülerinde hissettiğim o müthiş gerilim ve gizem havasını bu maceranın ilk yarısında fazlasıyla hissettim...Yorumladığım bir önceki maceradaki gibi yoğun bir merak ve esrarengizlik hissine kapıldım ama bu his, yaklaşık 70 sayı sonra, KM 47. cilde tekabül edecek olan '' Hellingen '' isimli başka bir uzun macerayla tavan yapacak...Tay dönemi ciltlerinde '' Bitmeyen Kabus Hellingen '' adıyla başlayan bu 500 sayfa civarı uzun ve müthiş macera, benim çizgi roman okurluğu tarihimdeki en esrarlı ve gerilimli öykülerden biridir ve dün okuduğum '' Sıfırıncı Saat '' serüveninin girişi, neredeyse ona yakın bir his verdi başlangıç itibariyle...

    Macera boyunca kayda değer gördüklerim, elbette bunlardan ibaret değil...Beni asıl şaşırtan, Zagor'un gençlik yıllarından beri yapmadığı birşeyi yapması oldu...'' Haklı zafere giden yolda her yol mübahtır '' düsturuyla hareket eden Zagor, bu macerada neredeyse 1000 civarı bir askerin ölümüne bilinçli bir şekilde sebep oldu ve bunu yaparken gözünü kırpmadan, ülkesi ve kıtanın bekası için yaptığını Çiko'ya açıkladı...Böyle büyük bir katliamı Zagor olmadan evvel, erken gençlik yıllarında yapmıştı ve intikam için bir sürü yerli savaşçıyı gözünü kırpmadan öldürmüş, daha sonrasında suçluluklarından emin bile olmadığı bu yerliler için derin bir vicdan azabına kapılmış, Zagor olma yolunda ilk adımını atmıştı...Bu olayları '' Zagor'un Öyküsü '' adlı serüvende okumuştuk ama bu sefer gayet olgun ve bilinçli bir şekilde, psikopata bağlayıp 1000 kişinin ölümünü organize etmesi ve bunların tamamının ordu mensubu olması beni bir an dumura uğrattı...Hellingen manyağı bile dumura uğradı ve seri boyunca çok az göreceğimiz bir Zagor öfke krizi durumuna şahit olmuş olduk...

    Macera, ciddiyet ve gerilimin yanı sıra, 2000 yılı sonrası okumaları için bir miktar abes gelecek ve gülümsetecek detaylarına rağmen ( canlı yayın bağlantısı, mobese kameraları  :) ve saire ) oldukça kayda değer buldum...Not düşmek istedim...Sanırım 600 sayılık seri için kilometre taşı maceralardan biriydi...Darkwood ilk kez elden gitmiş, Çiko ilk kez ölümcül yara almış, Zagor ilk kez dostunu bu kadar fedakar bir şekilde ölümden döndürmeye çalışmış, ilk kez bu denli çaresiz kalmış ve ilk kez kendi ırkına yönelik bu denli büyük bir katliama ( haklı da olsa ) sebep olmuş oldu...Ama dediğim gibi, KM 47. ciltte okuyacağımız '' Hellingen '' isimli 500 küsür sayfalık serüvenin yanında bu ancak bir hazırlık serüveni kalır...Yine de çok güzeldi...'' Sıfırıncı Saat '' başlığı bile kafadan en iyiler listesinde görülebilecek tatta, ses karizması olan bir başlık...

    Bu arada, ufak bir açıklama yapayım...Bu yorumladığım serüvenin son fasikülü olan, yani orijinal 109. sayıya denk gelen '' Uzaydan Gelen Tehdit '' başlığına takıldım biraz...Serüvende uzayla alakalı hiçbirşey yok...Sanırım bir çeviri-anlam durumu söz konusu...Orijinal isminde de uzay kısmı ''Spazio'' diye geçiyor, sanırım İngilizce ''Space'' e tekabül ediyor ama İtalyanca'daki ''Spazio'' kullanımı sadece uzay için değil, gök olayları için de kullanılıyor olsa gerek...Çünkü gökten gelen ışık ve patlamalar vardı ama uzayla ilgili bir durum yoktu...Uzay harici aynı zamanda gök tabiri için de ''Spazio'' kullanılıyor olsa gerek...Yine de '' Göklerden Gelen Tehdit '' sanki daha uygun olurmuş gibi geldi...Dediğim gibi, uzayın u'su bile yok macerada...

    Zagor serüvenleri tüm güzelliği ve akıcılığı ile devam ediyor...Klasik Maceralar Dizisi'nin en güzel serüvenleri bir bir devriliyor...Niyetim, her macerayı yazmak değil, birkaç macerada bir denk geleceğini umduğum en kayda değer olanlarını not düşmek ama son okuduğum ciltlerde hiç fire yok neredeyse...Her serüven hakkında not düşer oldum...Sanırım böyle de devam edecek bir süre için...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

darkwood

Karamba!
Zagor'un fumettiler içinde yeri bambaşkadır tabi ki, birde Hellingen li, Guthrum lu, Gitar Jim li, Süper Mike lı, Tonka lı, Satko lu, Kaptan Fishleg li hikayelerde oldu mu hikayelerin tadına varılmaz.  ;)

Bu itkili tanıtım keyfi için Ferzan'a teşekkürler.
Darkwood Sakinleri..

ferzan

    Bir süredir kayda değer Zagor serüvenleriyle devam ediyordum KM okumalarıma...Hellingen'li macera sonrası bir parça daha durgun ve mütevazi bir Zagor serüveni okudum KM 30. ciltte...Orijinal 110, 111 ve 112. sayılara tekabül eden, 30. cildin son üç fasikülünde yer alan, '' Tehlikeli Üç Adam '', '' Esrarengiz Sular '' ve '' Lanetli Kulübe '' başlıklarıyla yer alan macera...Kısaca '' Esrarengiz Sular '' diye bahsedeceğim...

    Zagor'un ilk dönemlerinde karşılaştığı iki Avrupalı bilimciyle ve onların bir başka bilimci arkadaşıyla geçen bu macerada Zagor ve Çiko, son olaylardan sonra yapımını bir türlü bitiremedikleri kulübeleri için malzeme almaya geldikleri Darkwood'a yakın izbe bir kasabada bu adamlarla karşılaşırlar...Yine türlü olaylar sonrası istemeseler de kendilerini bu üç bilim insanının dadılığını yaparken bulacaklardır...

    Macera gayet gürültüsüz ve dinlenme niyetine geçerken, bir noktadan sonra gene yapacağını yaptı ve meşhur esrarengiz havasına geri döndü...Tay döneminde okuduğum, KM 'lerde de çok sonra sıra gelecek olan '' Bataklık Canavarı '' isimli maceranın bir nevi önizlemesi gibi birşeydi...O müthiş serüvenin doluluğunu ve tadını vermedi ama ondan aşağı kalır yanı da yoktu...Yine de ben bu '' Esrarengiz Sular '' macerasını ortalama bir geçiş macerası olarak kabul edeceğim...

    Gelelim esas maceramıza... :) Hemen koordinatları da verelim ;

    Zagor KM Cilt : 30 / 4  ( sayfa : 38-96 ) Orijinal S : 112    ----    Yankı Vadisi
    Zagor KM Cilt : 31 / 1  ( sayfa : 1 - 96 ) Orijinal S : 113    ----    Ölüm Mesajları
    Zagor KM Cilt : 31 / 2  ( sayfa : 1 - 96 ) Orijinal S : 114    ----    Umutsuz Yürüyüş
    Zagor KM Cilt : 31 / 3  ( sayfa : 1 - 96 ) Orijinal S : 115    ----    Kızıl Kum
    Zagor KM Cilt : 31 / 4  ( sayfa : 1 - 59 ) Orijinal S : 116    ----    Son Kurban

    Toplam sayfa sayısı : 404
    Yazan : Guido Nolitta ( S. Bonelli )
    Çizen  : Gallieno Ferri
              : Franco Bignotti ( son fasiküllere doğru Ferri'ye çinilemede destek vermiş, sayfa yükünü hafifletmiş )

    Bu uzun ve bir o kadar güzel serüven, kendi içerisinde bazı ilkleri taşıyor...Yazacaklarım spoiler özelliği taşımıyor, yalnızca bir giriş ve tanıtım bülteni kıvamında birşeyler yazacağım ama yine de kelimelerimi seçerek yorumlamaya çalışacağım...

    Darkwood'da yine çekiç sesleri duyulmaktadır...Zagor ile Çiko, kulübelerinin tahta iskeletlerini halen tamamlayamamış, üzerine bir de Çiko'nun kronik sakarlıkları devamlı işe baştan başlamalarına sebebiyet vermiştir...Zagor en sonunda dayanamaz, cesareti kırılır ve kulübenin yapımına ara vermişken, Çiko da ona dışarıda yatmanın artık o kadar sıkıntılı olmayacağını, havaların ısındığını, baharın gelmek üzere olduğunu anlatmaya çalışarak bir nebze yatıştırma çabaları içerisindeyken, Zagor'un aklına bir anda bambaşka birşey düşer...Çiko'nun dediği gibi bahar gelmek üzeredir ve Darkwood'daki kabile şeflerinin senelik bahar toplantılarını yapma vakti gelmiştir...Bu toplantılar önemlidir, çünkü Zagor her bahar etkileyici bir giriş yaparak ( her ne kadar yerli dostlarının batıl inançlarından istifade ediyor olsa da namını yürütmesinin tek yoludur bu ) şeflerle bir araya gelip onların sorunlarını dinlemektedir...Bu bahar da öyle olmalıdır ve etkileyici girişin hazırlıklarına başlamak için şeflerden de önce Yankı Vadisi 'ne varması gerekmektedir...Ellerindeki işi olduğu gibi bırakıp Çiko'yla birlikte derhal Yankı Vadisi 'ne doğru yola koyulurlar...

     KM ilk ciltlerde karşılaştığımız ve sonrasında ara ara karşılaşacağımız sevimli ihtiyar büyücü Dörtgöz de vadiye erken gelmiş, Zagor'u beklemektedir...Zagor'un efsanevi kimliğine ve ilahliğina kanmayan tek yerli odur...Çünkü kendi ırkının gelenklerine ve batıl inanışlarına saygı duyduğu kadar, beyazların ilmine ve bilgisine de meraklıdır ve bu da onu üstün nitelikli ve bir o kadar da yüce gönüllü ve kurnaz bir kabile şamanı yapmaktadır...Zagor'u sevdiğinden ve halkının selameti için Zagor'u her daim desteklediğinden, ona etkileyici girişi yapabilmesi için yardımcı olur ve ertesi günü şefler yavaş yavaş vadiye gelip yerlerini almaya başlarlar...

    Tüm şefler yerini aldıktan sonra büyücü Dörtgöz'ün yönettiği bir ayin esnasında Zagor etkileyici girişini (!) yapar ve herkesin aklını alır...Hal, hatır ve kucaklaşma faslı sonrası çok geçmeden konuya girerler...

    Lakin şeflerin tümünü dinlemeye vakit kalmadan, Kiowaların genç ama becerikli şefi Kış Yılanı, toplantıyı adeta domine eder ve Zagor'un yetkinliğine dil uzatır, üstü kapalı da olsa meydan okur...Kış Yılanı fazlasıyla dertlidir ve bu derdi öfkeye dönüşüp Zagor falan tanımamaktadır...Anlattığına göre Kiowa toprakları yakınlarında bir grup beyaz, kervan halinde civardaki bizonları spor olsun diye öldürüp etlerini dahi almadan kürkleriyle beraber çürümeye terk etmektedir ve bizon sürülerinin yönünü değiştirme ve Kiowaların bir zaman sonra açlıkla karşı karşıya kalma ihtimallerinden dem vurur...Üstelik yazıktır, günahtır, israftır...Yakınlardaki Trust Kalesi ve yerli büroları armut mu topluyordur...Dolayısıyla zaten asabi bir yaradılışa sahip olan Kış Yılanı çok öfkelidir ve bu sorun, tüm sorunların önüne geçerek toplantının erken bitmesine sebep olur...Zagor derhal durumla ilgilenecektir...

    Ne var ki Trust Kalesi komutanıyla görüşen Zagor, beklemediği bir durumla karşılaşır...Onlar da Kiowa topraklarına yapılan bu tacizden hoşnut değillerdir fakat elleri kolları bağlıdır...Çünkü bölgede gelişigüzel bir şekilde bizon avlayan kafile, üst mercilere para yediren, politik ağırlığı olan ve bizzat genel kurmaydan müsaadeli olarak elini kolunu sallaya sallaya yerli bölgesine giren bir grup Avrupalı soylu kodamanlardır ve eşleriyle, yetişkin çocuklarıyla birlikte gayet lüks içerisinde seyahat etmektedirler...Kafileye rehberlik eden Memphis Joe isimli tecrübeli rehber ise bir o kadar umarsızdır...

    Devamını merak eden dostlar söz konusu macerayı edinebilirler...Şimdilik bu kadar giriş yeterlidir diye düşünüyorum...Diğer yandan bu macerada ön plana çıkan bazı detaylardan bahsetmek istiyorum...Bu detayların kimi görmeye alıştığımız türden bazı kalite örnekleri, kimiyse daha önce işlenmediği biçimde hikayeye yedirilen ve epey dikkat çeken küçük çaplı duygu ve drama denemeleri...Okurken tüm bu detaylardan sonsuz bir keyif aldığımı söylemek isterim...

    Guido Nolitta takma adı ile başından bu yana Zagor senaryolarını kaleme alan Sergio Bonelli, Mister No'yu da yazdığı dönemlerde, yani 70'lerde kaleme aldığı bu maceralarda da karakterizasyon derinliğini ihmal etmemiş...O dönemki Mister No'larda da sıkça rastladığımız kötü ama aslında salt kötü olmayan, iyi de olmayan derinlikli karakterlere Zagor'da da sıkça rastlıyoruz...Bu kombinasyon, '' Yankı Vadisi '' adıyla başlayan bu serüvende bana göre tavan yapmış durumda...Zira serüvende kimse masum değil, ama herkes masum...Ya da kimse suçlu değil, ama aslında herkes bir şekilde suçlu ve sorumlu...Hiçbir karakter tamamen iyi ya da kötü değil...En iyisi de açık verip sorgulatıyor kendini, en kötüsü de...Bu derinlik, maceranın duygu ve drama yönüne ekstra hizmet ediyor ve hikayeyi daha da kaliteli hale getiriyor...

    Bu macerada yer alan ilklerden bahsetmek gerekirse, önceliği herhalde Zagor'un özel yaşamına veririz... :) Zira bu serüvende Zagor, Frida Lang ile de ilk kez karşılaşıyor ve birbirilerine aşık oluyorlar...Blek ve Tom'dan alışageldiğimiz o karşı cinsi çocuksu bir şekilde red etme ya da geçiştirme durumlarının sadece kırıntısı yer alıyor gelenek icabı ama çoklukla Zagor, yeni kız arkadaşının aklını alıyor...Kendi aklı da başından gidiyor elbette...Frida da Frida'ymış diyor insan...Hani, hakkaten Zagor'u çekip çevirecek cinsten, yaman bir kız...Bir o kadar da güzel...

    Frida detayına daha sonra döneceğiz yeniden...Macera boyunca ön plana çıkan bir başka olay, malum sahnedeki malum kaza ve Avrupa'dan gelen kemancının son yolculuğu...Seride alışık olmadığımız biçimde öyle bir son bakış yer alıyor ki bu karaktere, hani tiyatro uyarlaması olsaymış o kısımda perde kapanırmış diyor insan...Daha önce Zagor'da denk gelmediğimiz tatta, yazıdan ziyade tamamen görsele dayalı bir son bakış ve kapanış mevcuttu o karakter için...Son sahnede bacakları kırılmış ama peşlerindeki yerlileri cesurca karşılamaya hazırlanan kemancı tarafından çalınan keman ve bir sonraki karenin keman nağmeleri eşliğinde yalnızca yerdeki tabancaya odaklanışı ve o karakteri bir daha görmeyişimiz...Benzerleri olsa da o ana dek Zagor'da denk gelmediğim türde bir dramatizasyon aktarımı olmuş sayfalar üzerinde...Şahsen çok hoşuma gitti ve maceraya daha da bağlandım...

    '' Kış Yılanı '' isimli Kiowa şefiyle ilk kez bu macerada karşılaştık ama anladığım kadarıyla ileriki maceralarda yeniden gözükecekmiş...Zagor'un kazandığı dişli düşmanlardan biri olmuş oldu macera itibariyle...Öte yandan, Kış Yılanı da kendince bir adalet ve onur anlayışı olan, ilkeli kötülerden...Macera boyunca Kış Yılanı kendinden nefret ettirdiği kadar belli belirsiz bir sempati duymanıza da sebep oluyor...Çünkü tüm öfkesine, aceleciliğine ve gaddarlığına rağmen gerçekten dürüst bir karakter ve Zagor bile düşmanına saygı duyuyor...

    Bir diğer derinlikli karakter ise Memphis Joe...Bölgede oldukça tecrübeli olmasına rağmen, yerliler arasındaki dengenin ne denli hassas olduğunu bilmesine rağmen yıllarını verdiği ve çok yorulduğu rehberlik mesleğine şanlı bir şekilde veda edip balyayı cebe indirmek adına kendisine bol keseden ödeme yapan Avrupalıların bir dediğini iki etmiyor...Sonuçlarını ve tehlikelerini sezmesine rağmen...Yine de bir müddet sonra Memphis Joe da tüm kalleşliğine, gaddarlığına ve paragözlüğüne rağmen, ne denli becerikli biri olduğunu gösteriyor...Macera boyunca en az Zagor ve Kış Yılanı kadar dikkat çeken ve ön plana çıkan derinlikli bir karakter...Öyle ki, bir zaman sonra uğrayacağı akıbete bile razı gelemiyor insan...Memphis Joe da çok ustaca kurgulanmış gerçekçi bir karakter...

    Macerada ön plana çıkan bir diğer unsur ise, resmen çaresizliğin kitabının yazılması...Öyle bir aralık geliyor ki, içi tükeniyor insanın okurken...Daha ne olabilir ki, şimdi ne olacak ki gibi düşünceler içerisinde buldum kendimi sıklıkla...Çaresizlik, gayret, perişanlık, özveri, fedakarlık, umut kırıntısı ve bunlara benzer pek çok kavram dibine kadar işlenmiş oldu macerada...Üstelik gelişme bölümündeki tüm şımarıklıklara rağmen...

    Çiko da bu macerada dikkat çeken unsurlardan ama ön plana çıkma sebebi, aslında hep arka planda oluşu...Çiko, bulundukları durumun öylesine farkında ki, tüm çetinliğiyle devam eden sahneler boyunca ne bir kez acıktı, ne de şikayet etti...Tam bir Zagor yoldaşı ve asistanı olduğunu gösterdi...Çoklukla da geri planda kaldı...Şımarıklık etmedi...Yeri geldi mi çarpıştı aslanlar gibi, yeri geldi mi kırdı dizini oturdu...Hiç gaza gelmedi...Buna rağmen Çiko'luğundan da hiçbirşey kaybetmedi...Sükuneti ve uyumluluğu ile bu serüvenin gizli kahramanlarından biri de Çiko oldu ama elbette hep böyle sürmedi... :)

    Frida mevzusuna dönüp konuyu az daha sulandıralım... :) Üşenmedim, saydım...Zagor ile Frida, macera boyunca tam dört kez birbirilerinin kollarına atılıp uzuun uzun avundular...Öpmelere doyamadılar...Zagor zaman zaman kendini çekecek gibi olsa da bulundukları durumun ümitsizliğiyle paralel olarak büyük bir boşvermişlik içerisinde, aynı ateşle karşılık verdi Frida'ya...Hatta bir seferinde umutsuzca tuttuğu nöbet yerini, '' Ne olursa olsun gayrı sabrım kalmadı, başlarım nöbetine de gözcülüğüne de... '' dercesine herşeyi bırakıp ay ışığı altında Frida'ya yumuldu...Sonraki sayfanın ilk panelinde sabah olmuştu ama ortada ne Frida, ne de Zagor yoktu...Çok sonra gelip kafileye katılacaklardı...Bu kısımları okurken Zagor değil, Karaoğlan okuyor hissine kapıldım ve aslında şöyle esaslı bir Karaoğlan macerasını da ne denli özlemiş olduğumu farkettim...Kısmet olur da eski tefrikalarım elime geçerse detaylı Karaoğlan macera incelemelerine de başlayacağım...Aylardır aklımda hep...

    Bu macera için bir not daha düşmek gerekirse, Franco Bignotti de as kadroya katılmış oldu son fasiküller itibariyle...Daha önce kısa süreli ve az sayfalı olarak, bir ya da iki kereye mahsus dolgu yapan birkaç mütevazi çizer olmuştu Zagor'un ilk dönemlerinde ama asıl çizer Gallieno Ferri idi, ona bir adım geriden eşlik eden ve serinin yükünü paylaşan diğer isim Franco Donatelli idi...Şimdi biliyoruz ki Zagor'un üç silahşörü olan Ferri-Donatelli-Bignotti üçlüsünün son halkası da bu serüven ile tamamlanmış oldu...Son fasiküllere doğru yalnızca çinilemede Ferri'ye destek çıkan Bignotti, bir sonraki serüvenin çizimlerini de üstlenmiş...Bundan sonra sıklıkla kendisini seride göreceğiz sanıyorum...

    Uzun uzun yorumlamaktan keyif aldığım bu maceranın, aynı zamanda Rumar80 abimin de en sevdiği Zagor serüvenlerinde biri olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım...Bu öyküyü merak edip okumak isteyen dostlar, yukarıda verdiğim koordinatlar ile bu maceraya ulaşabilirler...KM 30. cildin sonu, 31. cildin ise neredeyse tamamı...404 sayfalık bir heyecan ve keyif yolculuğu...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

rumar80

    Kırşehir'de mecburi hizmet yaptığım dönemde ilk kez, hem de tamamını okuduğum bir maceradır. Sevgili Ferzan'ın da yazdığı gibi en sevdiğim Zagor maceralarından biridir. Benim genelde sevdiğim fumetti maceralarında karakterlerin daha derin ve bir öyküleri olması gerçekten önemli. Belki bu nedenle Boselli'nin yazdığı hikayeleri (Tex hikayelerini) çok severim.
   Bu arada Kış yılanı ile daha sonra tekrar karşılaşaağız hem de shte Zagor ile birlikte.

alpi

Lal 2016 yayın programına Zagor KM 1 ve 2'nin tekrar baskılarını almış!

-brendon-


aaciltan

Tanesini de 50 TL'ye satacaklarmış diye bir duyum da dolaşıyor etrafta...  :o

tenten

Yıllardır arayıp da bulamadığım bir sayı var. Zagor kurtlarından bir cevap gelir mi acaba?
Çocukluğumda okuduğum bir macera, Atina'daki Zeus Tapınağı'na benzer bir yerde Hellingen gibi deli bir herif, ama muhtemelen o değil başka bir deli Zagor'u tuzağa düşürüyor. Ona sağ kalabilmesi için on yahut 13 engeli geçmesi gerektiğini söylüyor. Haıtrladığım engellerden biri bir aslan yahut kaplan, bir diğeri de üç başlı köpekti. Artık eski cilt biriktirmediğim için bu maceranın adını yahut Zagor Klasik Maceralarda hangi sayıda olduğunu hatırlayan var mı? Şimdiden teşekkürler.

caretta

Sayın Tenten sorduğunuz sorunun yanıtı "Zagor Muhabbeti"başlığının alt başlığı olan "Zagorsevenler Derneği Kayıtları Başladı" konusunun 6.sayfasında.Link vermeyi bilmediğim için böyle tarif etmek zorunda kaldım.Macera :"Olimpos Çöküyor" Hellingen bozuntusu deli adam da Basileo.