Karanlık Kitaplık - İthaki

Başlatan dean, 03 Mayıs, 2018, 15:00:06

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

dean



Vampir anlatısının kurucularından Le Fanu, Carmilla'da okuru Viktoryen dönem şatolarında, tekinsiz ormanlarında bir yürüyüşe çıkarıyor. Adabımuaşeret, beş çayları, rüyalara sızan meşum karaltılar ve mütemadiyen dizginlenen çılgın arzular.

Doğaüstüne meraklı bir dedektif olan Doktor Hesselius'un maceralarından biri olarak kaleme alınan Carmilla kadın karakterler etrafında gelişmesi, hemcinse duyulan ilgiyi yansıtması ve gizemlerini keyif alınası bir tempoda açık eden kurgusuyla türün diğer eserleri arasından sıyrılmayı başarmış bir klasik.

Babası ile beraber kentten uzak bir şatoda yaşayan genç Laura, ümitsizce arkadaş özlemi çekmektedir. Tam da bu sırada bir kaza eseri şatolarına misafir ettikleri Carmilla'yla kendine uygun bir arkadaş bulduğunu düşünür ancak Carmilla her geçen gün garipleşen davranışları ve bazen de kendini kaybetmesiyle Laura'yı ürkütmektedir. Yakın köylerde baş gösteren hastalık ve ölümler hem Laura'yı hem de babasını endişelendirmeye başlar ve gözler ister istemez gizemli misafirlerine çevrilir.

Her kederli mâcera bir kabusla başlar...




"Ray Bradbury, Stephen King'den Steven Spielberg'e kadar çağımızın en büyük hayalperestlerini derinden etkiledi."

- Junot Díaz

"Bradbury'yi okuyana kadar, bir kitabın size böyle şeyler hissettirebileceğini bilmiyordum."

- Joe Hill

Düzyazının şairi Ray Bradbury, edebiyat hayatının ilk döneminde insan psikolojisine ve çaresizliğine yönelik konuları ele alıp bunları korku türü içerisinde eşsiz üslubuyla kâğıda dökmüştü. Yıllar içerisinde daha çok bilimkurgu romanları ve öyküleriyle tanınsa da Illinois'li genç Ray'i "Bradbury" yapan öyküler bu gençlik eserleriydi. Bradbury'nin yayımlanan ilk kitabı olan ve Dark Carnival başlığı verilen bu derleme yıllar sonra benzer temalardaki öykülerle zenginleştirilip Sonbahar Ülkesi adını aldı.

Bu kitaptaki öyküler ya ölümle başlıyor ya da ölümle bitiyor. Ray Bradbury, korkunun, içimizdeki karanlığın, yıllarca birlikte yaşadığımız ama henüz farkına varmadığımız arzuların ve bunların davet ettiği dehşetlerin, "hepimizin bağrındaki cinayet"in, saflığın ve şeytaniliğin birlikte nefes alan öykülerini anlatıyor bize. Haritasını hep yanımızda taşısak da ziyaretimizi sürekli ertelediğimiz bir ülkeyi, sonbahar ülkesini anlatıyor.

Bu ülkede yılın hep son dönemi yaşanıyor.

dean



"Sarı Duvar Kağıdı, yazılmış en güzel ve en güçlü korku öykülerinden biri." – Alan Ryan

Feminist bilinçle yazan Amerikalı ilk yazar olarak kabul edilen, Kadınlar Ülkesi'nin yazarı Charlotte Perkins Gilman, "Sarı Duvar Kağıdı"nda eşiyle birlikte, kendisinin "perili ev" diye tanımladığı bir malikâneye taşınan ve odasındaki sarı duvar kağıdını saplantı haline getiren isimsiz kadın karakterinin başından geçen gerilimli bir öyküyü anlatıyor. Toplumsal cinsiyet, delilik, evlilik ve özgürlük gibi meseleleri tüyler ürperten bir hayalet hikâyesiyle birleştiren "Sarı Duvar Kağıdı", yazıldığı günden beri en çok tartışılan ve incelenen korku eserlerinden. Doris Lessing, Toni Morrison ve Alice Walker gibi yazarları etkilemiş bir klasik.

Bu cilt ayrıca yazarın "Ben Cadıyken", "Büyük Morsalkım" ve "Sallanan Sandalye" gibi korku öykülerini de içeriyor.

Duvarda gezinen bir şeyler var... Hayır, birisi var...

dean



Sonbahar Ülkesi ve Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana gibi korku edebiyatı başyapıtlarının yazarı Ray Bradbury'den Cadılar Bayramı ve tarihi üzerine yazılmış tüyler ürperten bir klasik.

Sekiz erkek çocuğu Cadılar Bayramı gecesinde kasabanın kıyısındaki perili evde toplanmışlardı. Ancak arkadaşları Balbağı beklenmedik bir şekilde ortadan kaybolduğunda onu bulmak zorunda olduklarını biliyorlardı. Onlara yardım edebilecek tek kişi ise uzun boylu ve gizemli biri adamdı. İşte bu adamın anlatacağı geçmişe dair hikâyelerle çocuklar, uzak diyarlardaki sonbahar manzaralarında esen siyah rüzgâra binip yılın bu karanlık döneminde başka yerlerde bu bayramın nasıl kutlandığına şahit olacaklardı.

"Cadılar Bayramı'nın ne olduğunu öğrenmek ya da tekinsiz bir maceranın parçası olmak istiyorsanız bu gizemli yolculuğa çıkın. Zira Ray Bradbury'den daha iyi bir rehber bulmazsınız."

- Boston Globe

"Bilimkurgu ve fantastiğin en büyük ustalarından. Fazlasıyla yaratıcı ve insani."

- Harold Bloom

"Bradbury kendi çağını yarattı ve gelecek yıllara da izini bıraktı."

- Neil Gaiman

"Bradbury'nin öyküleri ve romanları, edebiyatımızın en nadide parçalarından. Ona sahip olduğumuz için şanslıyız."

- Kim Stanley Robinson





Akıl almaz, hatta doğaüstü görünümlü olan vakaların ardındaki mantıkla açıklanabilen nedenleri ortaya çıkarmasıyla polisiye edebiyatın en meşhur karakteri haline gelen Sherlock Holmes, Arthur Conan Doyle'un edebi mirasının en büyük parçası. Ancak Arthur Conan Doyle'un edebiyata katkısı Sherlock Holmes'un ve bu dedektif öykülerinin de ötesinde. Doyle, yazdığı fantastik, bilimkurgu ve korku öyküleriyle de onlarca yazara ilham verip farklı türlerde de ne kadar verimli olduğunu gözler önüne serdi.

Tekinsiz Öyküler'de Arthur Conan Doyle'un sıradışı öykülerinin en şöhretlileri bir araya geliyor. Akıl ve mantık üzerine eserleriyle çığır açan yazar bu kez tuhaf kurgunun sınırlarını zorluyor. Bu sayfalar arasında ölümsüzlüğü bulmuş insanların, gökyüzünde yaşayan yaratıkların,hem yeni hem eski işkence ve idam aletlerinin, Doğu'nun esrarengiz sırlarının, öte dünyadan gelen ziyaretçilerin, karanlık kontların, esrarengiz yeraltı mezarlarının, aşkın ve deliliğin anlatıldığı öykülerle karşılaşacaksınız.

"Doyle, istediğinde hayali dünyalara dair ne kadar güçlü öyküler yazabildiğini bizlere gösteriyor."

–H.P. Lovecraft





Anlatılarına mesken olarak memleketinin kırsal bölgelerini seçen İsviçreli yazar Jeremias Gotthelf en tanınmış eseri olan Kara Örümcek'te yaşamın ne şimdiden ne de güzellikten ibaret olduğunu dehşet vurgusuyla ve bir daha unutulmayacak biçimde hatırlatır.

Yazarına Almancanın büyük yazarlarından biri olma onurunu bahşeden Kara Örümcek şeytanla anlaşma kurgusunu destansı bir şekilde kullanarak erken on dokuzuncu yüzyıl tuhaf kurguları arasında kendisine sağlam bir yer edinmiştir.

Bir vaftiz töreninde buluşan davetliler, büyükbabanın anlattığı tatsız ama ibretlik hikâyeyle geçmişin karanlık ve korkunç yüküne ortak olurlar. Açlıktan ölmek üzere olan köylülerin derebeyin zulmünden kurtulmak için daha büyük bir kötüye başvurmalarıyla bütün köyün üzerine kırılması zor bir lanet döngüsü çökmüştür. Şeytanı hayatlarından kovmak ve refaha ermek için tek seçenekleri yine Tanrı'ya sığınmaktır fakat bu da zorlu ve hata kaldırmaz bir yolu takip etmeyi gerektirir. En büyük bedeli yine masumlar ödemek zorunda kalacaktır.

Kötülükten mi korkmalı, Tanrı'dan mı?

"Dünya edebiyatında daha fazla takdir ettiğim bir eser yoktur."

- Thomas Mann

dean



Cthulhu Mitosu'nun bir parçası olan ve kendisinden sonra birçok yazara ilham veren Karanlıkta Fısıldayan, Profesör Alberth Wilmarth'ın bilinmeyene doğru çıktığı korku dolu bir yolculuğu konu alıyor.

Vermont civarında yaşanan büyük bir selin ardından bazı açıklanamayan fenomenler yaşanmaya başlar. Profesör tüm bunlara mantıklı açıklamalar getirmeye çalışsa da çevredeki bir çiftliğin sahibinden alacağı mektuplar ve bu mektuplarında ona anlattıkları Profesör'ün bilime ve mantığa olan bağlılığını sarsmaya başlayacaktır. Tüm bunlar yalnız yaşayan bir çiftçinin sanrılarından mı ibarettir, yoksa her şeyin arkasında çok daha habis bir şey mi yatmaktadır?

Tepelerin arasında yaşayanları ziyaret etmek ister misiniz?




Innsmouth'un Üzerindeki Gölge, modern insanın çöküşünün, çürümesinin ve yozlaşmasının ilkel ve yabani geçmişimizle ilişkisini gösteren, gotik köklere sadık bir yolculuk, dönüşüm ve cinnet öyküsü. Lovecraft'ın 1930'ların başında kaleme aldığı ve sağlığında bir kitap halinde yayımlanan tek eseri olan Innsmouth'un Üzerindeki Gölge, genç ve isimsiz bir kahramanın kadim ve bilinmeyen bir dehşetle yüzleşmesinin öyküsünü anlatıyor. Innsmouth'un tuhaf görünümlü insanlarının geçmişine indikçe, tekinsiz bir uygarlığın tüyler ürpertici efsaneleri şehrin sokaklarına sızıyor, insanların gölgelerine yansıyor. Kadim varlıklara kurban edilen, karada başlayıp denizin dibinde biten yaşamların öyküsü, bu uğursuz kasabadan kaçmaya çalışan kahramanımızın sürükleyici macerasıyla sona erse de Derinlerde Yaşayanlar ve Eskiler'in dehşeti hüküm sürmeye devam ediyor.

Innsmouth'a giden otobüse sakın binme...





''H. G. Wells bana yönelmem gereken yolu gösterdi, ben de oraya gittim."
-Ray Bradbury

"Yazdıklarının, türümüzün ortak hafızasına kazınacağını, yazarının ününün ya da kullandığı dilin yok oluşunun ötesine geçeceğini düşünüyorum."
–Jorge Luis Borges

"Derin hayranlık beslediğim yazarlardan birisi de H. G. Wells'tir."
–Vladimir Nabokov

Ursula K. Le Guin'in, "Onun yazdıkları edebiyatımızdaki belli başlı, hâlâ keşfetmeye devam ettiğimiz efsanevi eğilimleri belirledi," diye bahsettiği Herbert George Wells, kaleme aldığı eserlerde ya bir türün ilk örneğini verdi ya da bazı gelenekleri alaşağı ederek ondan sonra gelecek yazarların da besleneceği ihtimaller yaratmayı başardı. Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler, H. G. Wells edebiyatının karanlık, tuhaf, sinir bozucu topraklarında dolaşan bir acayiplikler koleksiyonu.

Korkutmayı beceremeyen hayaletler, çalınan bedenini uzaktan izleyen ruhlar, nereye gitseniz peşinizi bırakmayan güveler, intikamını almadan rahat etmeyecekler, rüyalarında bambaşka bir dünyanın kıyametine tanık olanlar, görmeyi unutanlar, unutmak isteyenler... H. G. Wells'e güvenin ve duvardaki kapıyı aralayın, diğer tarafta gözlerinizi ayıramayacağınız âlemlerle karşılaşacaksınız.

Körlerin ülkesinde tek gözlü adam kral olur mu sahiden?

dean


"Mary Shelley her şeyin geçiciliğinin hep farkındaydı." –Muriel Spark

Mary Shelley'nin ölüm ve ötesine dair söyleyecekleri, henüz yirmi yaşındayken yayımlanan Frankenstein'la sınırlı değildi. Jeannette Winterson'a gençliğinde yazması için umut veren bu yazarın makaleleri ve öykülerinden oluşan Karanlık Yazılar, elli üç yaşında beyin tümörü nedeniyle hayatını kaybeden, yaşadığı döneme göre radikal olan siyasi görüşleriyle tanınan bir edebiyat devinin zihninin onu nerelere götürdüğünü gözler önüne seriyor.

Ölümsüzlüğün deva olamayacağı acılar, ölümünden yüzyıllar sonra uyananlar, hayalet hikâyelerinin cazibesi, doğanın kuvvetlerine hükmeden bir cüceyle yapılan tehlikeli bir anlaşma, baktığı kişinin içini dehşetle dolduran kem gözler, vazife mi aşk mı sorusuna cevap aranan bir rüya... Mary Shelley diyeceklerini fırtınalı bir sahilde usul usul anlatıyor sanki ve onu dinlememek mümkün değil.

Dünya bir lahit, gökyüzü bir yeraltı mezarı, biz ise yürüyen ölüleriz...




M.R. James, İngiliz edebiyatının en önemli korku yazarlarından biri, modern hayalet anlatısının babası. Stephen King, H.P. Lovecraft ve Clark Ashton Smith gibi ustaları derinden etkilemiş bir isim olan James'in yazdıkları, yirminci yüzyıl hayalet öykücülüğünün doruk noktası olduğu kadar sonrasında gelen, bu türde yazılmış eserlerin de temelini atar.

Hayalet Öyküleri'nde antika bir düdüğün dünyaya çağırdığı korkutucu ruhların, ölümcül bir lanetten kurtulmaya çalışan insanların, kasabaya dehşet salan yaratıkların, gündüz kaybolup gece ortaya çıkan odaların ve intikam için geri dönen cadıların anlatıldığı karanlık öykülerle karşılaşacaksınız.

Hayaletler üzerimizde kol gezmeye devam ediyor.

- David Stuart Davies'in önsözüyle

"En iyi hayalet öykülerini M.R. James yazmıştır."

-Neil Gaiman

"James'in kötücül yaratıkları benimkilerden çok daha korkunç çünkü onlar insan gerçekliğine hem çok yakın hem de bir o kadar uzak."

-Stephen King

"Birinci sınıf bir tuhaf kurgu ustası."

-H. P. Lovecraft

"Özgünlükte kimse M. R. James'in eline su dökemez."

-Clark Ashton Smith




"'Kumadam' bütünüyle tekinsiz bir öykü." –Sigmund Freud

E. T. A. Hoffmann, Alman gotik edebiyatının en önemli isimlerinden; belki de en önemlisi. İki asırdan fazladır okurlara musallat öyküsü "Kumadam" ise kâbus ve gerçek arasındaki ince çizgide duran ürkütücü bir eser.

Gece olunca gelip çocukların gözlerini çaldığı söylenen, çocukken babasının ölümüyle alakalı olduğunu düşündüğü Kumadam'ı hiçbir zaman unutamayan Nathanael'in hayatı, eğitim gördüğü şehre Coppola isminde bir satıcının gelmesiyle altüst olur. Coppola'nın Kumadam'la olan ilişkisini çözmeye çalışan Nathanael, Profesör Spallanzani'nin "tuhaf" kızı Olimpia'yla tanışınca işler iyice çetrefil bir hal alır.

Bu ciltte "Kumadam"a ek olarak Hoffmann'ın "Issız Ev" adlı öyküsünü de bulacaksınız.

Merdivenlerden gelen seslere kulak ver... Kumadam yaklaşıyor.

dean



"Cehennem Evi,  yazılmış en korkunç lanetli ev romanı." –Stephen King

"Richard Matheson, yirminci yüzyılın en iyi yazarlarından biri." –Ray Bradbury

Richard Matheson korku, fantazya ve bilimkurgu türünde yazdıklarıyla yirminci yüzyıla damga vurmuş yazarlarından biri. Yalnızca Stephen King, Neil Gaiman ve Anne Rice gibi yazarları değil, George A. Romero ve Steven Spielberg gibi yönetmenleri de derinden etkileyen Matheson'ın Ben, Efsane'yle beraber en meşhur eseri olan Cehennem Evi, kâbuslara neden olacak bir lanetli ev anlatısı.

Lanetli evlerin Everest'i olarak bilinen Belasco Evi, namıdiğer Cehennem Evi, yıllar içinde iki kez ziyaret edilmişti ve iki seferde de ziyaretçilerin sonu ölüm, intihar ya da delilik olmuştu. Şimdi, bu tekinsiz yere üçüncü bir ziyaret yapılacaktı. Biliminsanı Dr. Barrett ve eşi Edith ile iki medyum, onları "heyecanla" bekleyen Cehennem Evi'nde bir hafta geçireceklerdi. Deliliğin, sapkınlığın ve kan arzusunun hüküm sürdüğü evin sırrı bu kez çözülebilecek miydi?

Cehennem Evi'nin kapıları ardına kadar açıldı.





"Joe Hill muhteşem bir yazar. Tekinsiz, hızlı, zeki maceralar yazıyor ve bunu kendi üslubuyla, asaletle beceriyor." -Neil Gaiman

Bram Stoker En İyi Öykü Kitabı Ödülü

Britanya Fantazi En İyi Öykü Kitabı Ödülü

Çağımızın en iyi korku yazarlarından Joe Hill, her yazdığıyla beraber modern korku edebiyatının vazgeçilmez isimlerinden olduğunu bir kere daha kanıtlıyor. Tuhaf Hava'da hem güncel dertlere hem de ruhumuzun derinliklerinde kök tutmuş kaygılara dokunan dört uzun öykü bulacaksınız.

İlk öykü "Fotoğraf"ta mühendislik hayalleri kuran bir ergen, insanların anılarını silen bir Polaroid kameraya sahip. "Şarjör Dolu"da ise güvenlik görevlisi olarak çalışan, öfke kontrolü sorunları yaşayan bir adam silahlı bir çatışmayı durdurup modern silah hakları hareketinin kahramanı oluyor, ta ki yalanları ortaya çıkana dek. "Bulut"ta genç bir adam ilk paraşütle atlama tecrübesinde, imkânsız şekilde katı olan bir bulutun üstünde mahsur kalıyor. "Yağmur"da, kıyamet gökyüzünden yağan ölümcül çivilerle geliyor.

Bu kitap, dört odalı bir korku bir evi. İçeri buyurmaz mısınız?





"Benim edebi tercihim Gogol'den yanadır, bakış açıma göre kimse kıyaslanamaz onunla." –Mihail Bulgakov

Vladimir Nabokov'un, "tuhaf bir deha" olarak nitelendirdiği, Mikhail Bulgakov, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski gibi yazarları etkilemiş Nikolay Gogol, bu kitaba da adını veren "Viy" öyküsünde, Ukrayna halk efsanelerinden aldığını iddia etse de aslında kendisinin uydurduğu bir yaratığı edebiyat dünyasına hediye etti. Gogol, Viy'deki üç öyküyle, şeytan çıkarmaların, büyücülerin ve kaşları yere kadar inen bir yaratığın kol gezdiği bir Rusya'ya götürüyor okuru.

"Viy"de, üç öğrenci, teolog Halyeva, filozof Homa ve hatip Tiberiy dinlenip karınlarını doyuracak bir yer bulmak için ana yoldan ayrılınca kaybolurlar ve gerçek yüzünü daha sonra görecekleri tehlikeli bir ihtiyar kadın çıkar karşılarına. "İvan Kupala Akşamı Arifesi"nde âşık bir adamın, Şeytan da olabilecek bir yabancıyla yaptığı anlaşma ters teper. "Korkunç Bir İntikam"da ise yıllar sonra geri dönen bir baba, kızını dehşete düşürür.

"Viy'i getirin! Gidip Viy'i getirin," diyordu ölü.





"Filmim Sapık, tamamıyla Robert Bloch'un eseri sayesinde ortaya çıktı." –Alfred Hitchcock

"Robert Bloch, Edgar Allan Poe seviyesinde bir yazar." –Harlan Ellison

"Sapık ile Bloch gizem romanlarını ve ilk haliyle James Cain tarafından ortaya çıkarılan anti kahraman kavramını yeniden şekillendirdi." –Stephen King

"Robert Bloch, tüm zamanların en usta yazarlarından biri." –Peter Straub

Robert Bloch, yirminci yüzyıl korku-gerilim edebiyatının en üretken ve yenilikçi zihinlerinden; Alfred Hitchcock tarafından sinemaya uyarlanan ve yıllardır tartışma konusu olan romanı Sapık ise yazarın en başarılı ve en sansasyonel eseri. Dönemin korku salan psikozlu katili Ed Gein'in gerçek yaşamından esinlenen Sapık en az ünü kadar sert ve sapkın bir roman.

Karanlık ve fırtınalı bir gecede yolunu kaybeden Mary Crane yol kenarında Bates Motel tabelasını gördüğünde tükenmiş bir haldeydi. Motelin sahibi Norman Bates tuhaftı ama iyi biri gibi görünüyordu.

Norman Bates kadını odasındaki delikten izliyordu. Ama anne oradaydı. İğrenç düşüncelerinden Norman'ı korumak için gelmişti. Ve elinde bir bıçak tutuyordu...

Tepenin yamacındaki ıssız Bates Motel yeni konuklarını bekliyor.

Kauss

Bu hafta bu seriye başladım. '' Yüce Tanrı Pan'ı '' bitirdim. Zaten oldukça kısa bir kitaptı. Dün de Lovecraft'ın; '' Deliliğin Dağlarında '' adlı kitaba başladım. Son 20 sayfa kaldı zaten, 130 sayfa civarında bir eser. Çok fazla tasvir ve detay olduğu için kitabın pek akıcı olduğunu söyleyemem.