1951-Levent Cantek/Sefa Sofuoğlu - İletişim

Başlatan ferzan, 28 Şubat, 2015, 18:31:10

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ferzan

    Kasım ayında Levent Cantek'in, Facebook sayfasından paylaştığı ilk görseli ile '' Bir Ankara hikayesi daha... '' dediği yeni grafik romanı '' 1951 '' den ilk görseller...Çizimler Sefa Sofuoğlu'na ait...2015'te çıkacağı belirtilmiş...Tahminimce yıl ortasıyla sonu arasında tamamlanıp çıkar diye düşünüyorum...Bu sene yerli üretime doyacağız... :)



    Yeni görseller geldikçe paylaşmaya devam edeceğim...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

memospinoz



Alıntı yapılan: Levent CantekYeni bir yıl geliyor...
Yeni grafik romanımız matbaada...
Sefa (Sofuoğlu) çizdi, ben yazdım.

ferzan

    Aşağı yukarı 3 yıldır devam eden bir çalışmaydı...Muhtemelen çizerinin vakit buldukça devam ettiği ve günlük işlerinden arta kalan zamanlarında tamamladığı bir iş olduğu için bu denli uzun sürdü sanıyorum...

    2015 Şubat 'ında ilk haberi verip (http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,8983.0.html) görsel paylaşmışım ama zaman içerisinde aklımdan çıkmış, resimler de hep uçmuş...Aşağıya Cantek 'in bloğundan bulduklarımı paylaşayım...







Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

memospinoz



Kardeşinin intiharı üzerine Ankara'ya gelmiş bir İstanbullu. Yel midir, toz mudur anlamıyor şehrin hırgürünü, siyasetin imlasını, upuzun hutbelerini.

1951, çok eski ve çok uzak durmayan bir muammanın, her şeyin kullanılıp atıldğı bir dünyanın hikâyesi. Tenhaları, geceleri, muktedirleri... "Kahrolasın Ankara! Ne yaptın benim kardeşime?"

Levent Cantek'in senaryosu ve Sefa Sofuoğlu'nun sakin çizgileriyle 1951,usul usul koyulaşan bir yenilginin grafik romanı.

Boyut: 16x23 cm
Sayfa Sayısı: 176
Etiket Fiyatı: 22 TL

Çıkış Tarihi: 12/01/2018

ferzan

    Hürriyet Kitap eki için verdikleri söyleşinin tam metnini bloğunda paylaşmış Levent Cantek...

    http://derinhakikatler.blogspot.com.tr/2018/01/ankarada-kaybolan-bir-istanbullu_21.html
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    Bu söyleşiden çok hoşuma giden bir paragrafı alıntılamak istiyorum;

    ''...Türkiye'de çizerler çok sayfalı işlerden kaçıyorlar, üretimi tamamladıklarında alacağı telifi söyleyip ben o kadar zamanda kiramı nasıl ödeyeceğim diye kestirip atıyorlar. Çizgi romanı yapmadıklarında nasıl geçiniyorlarsa aynen onu yaparak geçinecek ve sahiden istiyorlarsa bunun üzerine koyarak başka bir iş yapacaklar. Edebiyatçılar nasıl yazıyor sanıyoruz ki... Binlerce edebiyatçı bu mantıkla hiç yazamayacaktı o zaman. Yazarlar romanlardan aldıkları telifle mi geçiniyorlar? Hepsi başka işler yapıyorlar. Akşamları oturuyorlar, sabahları erkenden kalkıyorlar azar azar yazıyorlar. Şu da söyleniyor, işte Avrupa'da adam bir albüm yapıyor, o gelirle bir yıl geçiniyor, o çalışmanın karşılığını alıyor filan. Doğru değil bu. Geçti o günler. Yüzlerce önemli üretici sayabilirim başka işler yapan. Neyse bu çok uzun tartışma (Gülüşmeler)...''

    Yerli üretim ve üreticinin özverisi, etiği ve işine olan tutkusu adına duygularıma tercüman oldu geçen hafta malum başlıkta yazdığım onca şeyden sonra...Edebiyatçı örneği ve karşılaştırması cuk oturmuş bence...Çizerler pek toz kondurmaz, daha önemli sayarlar kendi işlerini ama ben çok fark görmüyorum yine naçizane bir çizer olarak...Dediği gibi, yazarlar da bu kafada olsaydı ne edebiyat kalırdı, ne kitap...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Nightrain

Levent Cantek'i çok severim. Çizgi roman konusunda muhteşem bir bilgi birikimi var. 1951'i de en kısa zamanda alacağım.
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

ferzan

    1951 'i bugün okuyabildim...Fena değildi ama tam anlamıyla tatmin olduğumu da sanmıyorum...

    Önce çizeri hakkında birkaç kelam edeyim...Sefa Sofuoğlu 'nun çizgisini normal şartlarda sevmem ve oturmamış bulurum...Benim için vasatın üzerinde, ''idare eder işte'' kategorisindedir ama salt illustrasyon değil de çizgi roman sayfasında bu oturmamış kabul ettiğim çizgiler sırıtmıyor...Bir istikrar, bir anlatım bilgisi ve ahenk söz konusu...Dolayısıyla çizer olarak aman aman çok kaliteli bulmadığım bu bileği bir çizgi romancı ve hikaye anlatıcısı olarak gayet başarılı ve profesyonel bulduğumu söyleyebilirim (Bu noktada her iyi illustratörün çizgi roman yapamayacağı gibi her iyi çizgi romancının iyi bir illustratör olamayacağı tezi bir kez daha desteklenmiş oluyor)...Önceki senelerde Kafa Dergisi 'ne yine Levent Cantek ile beraber yaptıkları ''İrem 'i Beklerken'' ve ''Alayına İsyan'' gibi çizgi öykü serilerindeki performansını ne kadar vasat bulmuşsam, 1951 'deki performansını ise o kadar iyi ve kabul edilebilir buldum...Demek ki ortalama kalitede bir iş ortaya çıkarması için sağlam referans ve dökümanlarla çalışması gerekiyor, Kafa 'da yaptıkları gibi anlık ve hızlı tüketilebilir işlerde pratik ve yeterince iyi bir çizer izlenimi vermiyor...Velhasıl, 1951 albümünü çizer değil de yazar bazında masaya yatıracağım...Kitabın çizim ve görsel anlatım kısmı sınıfı iyi bir notla geçti çünkü...Hikayesini akıtabilen, göze rahatsızlık vermeyen, tutarlı, sade ve ideal çizimli sayfaları okurken herhangi bir olumsuz hisse kapılmadım diyebilirim...

    Kitabın yazınsal kısmına gelirsek...Konu ilginç ve güzel aslında...Film soslu bir hissiyatı var ve yer yer bu filmin müziğini duyabiliyorsunuz...Geçtiği dönemi de gerek görsel açıdan, gerekse metin olarak iyi yansıtabiliyor (çok iyi değil, sadece iyi)...Yalnız, Levent Cantek 'in diğer Ankara temalı çizgi romanlarında hissettiğim şeyi gene hissettim...Bir sera meyvesi tadını...Marketlerde satılan, dört mevsim de bulunabilen, ne çok tatlı ne de çok ekşi olmayan, kokusu bir var, bir yokmuş gibi hissettiren ama mevsiminde dalından koparılmış has organik meyveler gibi de olmayan, buna rağmen idare ettiren ve kendini tükettirebilen o hafif duraksamalı tat gibiydi...

    Levent Cantek, devamlı bir grafik roman vurgusu yapıyor...Metinin de, çizginin de sıradışı olmasını, farklı olmasını, daha edebi bir tavırda olmasını istiyor...Bazen bu grafik roman vurgusunda öyle bir hisse kapılıyorum ki, sanki çoğu çizgi roman basitmiş de sadece grafik roman olgunmuş gibi bir vurgu ortaya çıkıyor...Oysa değme grafik romanlar bile kendileri için bu denli iddia sahibi olmuyorlar tanımlama konusunda...Hatta kendilerine grafik roman bile demiyorlar belki de...Cantek 'in bu grafik roman kavramına yönelik tutkusu, bir Altarriba ve saire gibi ağır eserler çıkarma, kendinden söz ettirme, dönem tanığı olma ve kendi içerisinde toplumsal bir derinlik vermeye yönelik hassasiyeti bir noktadan sonra vitrin gibi kalıyor...İçerik, bu olmaya çalışılan şeyi karşılayabilecekken kendi içinde hafifçe bocalayıp gene tam olarak karşılayamıyor...Bir ''mış gibi'' lik, hafif bir emanetlik hissi ile az biraz yapmacıklıkla beraber okunduğuna pişman etmeyen ama beklentiyi de tam olarak karşılayamayan bir eser kalıyor geriye...

    Levent Cantek benim için harika bir kalem, harika bir araştırmacı, harika bir editör, harika bir derlemeci, harika bir edebiyat emekçisi...Kah editörlüğünü yapıp edebiyat alemine kazandırdığı güzel yazarlar ve o yazarların güzel kitapları, kah kendi yazıları ve araştırma kitaplarındaki, hatta blog yazılarındaki tavrı (her mesai başlangıcında güne hazırlanırken ziyaret ettiğim ilk beş siteden biridir Derin Hakikatler isimli bloğu), her şeyiyle kendisinden fazlasıyla beslenip ilham aldığım ve zaman zaman hayranlığımı gizleyemediğim bir üretici...Ne var ki onun kaleme aldığı çizgi romanlarda artık okurken daha inişli çıkışlı, yoğun ve etki edici şeyler görmek istiyorum...Derdim aksiyon/durağanlık meselesi değil...Eserlerinde her şeyi ince ince hesapladığı, gelişigüzel bir şekilde devam etmeyip sağlam bir matematiksel senaryo planlaması üzerine oturttuğu belli (ne yazık ki çoğu güncel üretimde bununla sıkça karşılaşamıyoruz) ama bir türlü o olmak üzereyken, olmaya ramak kalmışken son anda olamamışlık hissinden bu kitabında da kurtulamıyorum...Daha etkili, daha az ''mış gibi'' ve kan dolaşımına sahip, nefes alan ve hatta hareket edip kavga edebilen öyküler okumak istiyorum ve kendisine de bunu yakıştırıp layık görüyorum...

    Diğer yandan, 2000'li yıllar itibariyle çıkmış pek çok yerli üretime göre daha ağırbaşlı, daha tutarlı  ve ciddiye alınası bir kitap...Yukarıda aslında kitabı ve üreticilerini kendi içlerinde ve kendi kulvarlarında, hayalimde canlandırdığım ve yakıştırdığım muhtemel varyasyonları üzerinden eleştirdim...Çağdaşı olan yerli üretimlerle karşılaştırırsak aslında gayet güzel bir yerde duruyor ve Cantek 'in her üretiminin bu yeri istikrarlı bir şekilde koruyacağını, kısa ilerlemelerle hafif hafif tırmanışa devam edeceğini ama olduğu yerin daha aşağısına kolay kolay kayamayacağını belli ediyor...

    Kendini gayet rahat okutan, profesyonel standartlarda olan, beklentimi tam olarak karşılamasa da pişman olmadığım, tam anlamıyla tatmin olmasam bile okurken aldığım o hoş tadı damağımda bırakabilen 1951 için naçizane puanım helalinden bir 7/10...Daha yukarısı değil ama daha aşağısı da değil...

    Levent Cantek 'in bir sonraki kitabını (dolayısıyla çizer ve görsel üslup tercihini) şimdiden sabırsızlıkla bekliyorum...Takip etmesi, irdelemesi, üretimlerini masaya yatırması en keyifli isimlerden biri benim için...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

yidar

Alıntı yapılan: ferzan - 27 Ocak, 2018, 23:14:39
1951 'i bugün okuyabildim...Fena değildi ama tam anlamıyla tatmin olduğumu da sanmıyorum...
1951 için naçizane puanım helalinden bir 7/10...Daha yukarısı değil ama daha aşağısı da değil...

Güzel bir inceleme olmuş. Teşekkürler.

yunusmeyra

ferzan öncelikle ayrıntılı gözlem ve eleştirilerini paylaştığın için teşekkürler. Gördüklerin, hissettiklerin ve bazı yerlerde özenle not ettiğin "durumlar" çokça konuşulmayı ve düşünülmeyi hakediyor... ilk fırsatta bu başlığa eklemek istediklerim var, ama özellikle "grafik roman" vurgusu ve bu kavramın içinin Cantek ve başka yazarlarca doldurulması konusunu başka bir başlıkta daha çok konuşmamız gerekecek... veya en azından benim açımdan rahatsızlık yaratan durumlardan birinin de bu olduğunu ilan etmiş olayım. ve senin bir kaç yerde vurguyla altını çizdiğin konuyu(GRAFİK ROMAN!) alıp bambaşka istikametlere götürme isteği uzun zamandır kafamı meşgul ediyor...

"çizgi roman" isimlendirmesinin yerleşikliği, tanımın dilimizdeki kullanışlılığı veya kapsayıcılığı, sanat ve anlatım olarak özgün bir türü ne kadar tanımladığı da dahil olmak üzere konuşmak istediklerimi toparlamaya uğraşıyorum bir süredir; belki bazı yazarların gayretli bir "grafik roman" tanımlama iştahına* karşı, "çizgi roman" tanımının her anlamda yeterli olduğuyla ilgili fikirleri paylaşmakla başlıyacağım... tabii ki forum dostlarımızla ve her birikimden dostumuzla ters düşmeyi ve tartışmayı olumlu bulacağım ;) çizgi romanın derinlik taşıması için neredeyse(!)"edebiyat" olması veya "edebi" özellikler taşıması anlayışı bir süredir dolanımda ve sanırım(ki şimdiden ilan etmekte sorun yok) "grafik roman" tanımının hem dünyada hem bizde kullanılışı ve kendisine itirazları(mı) yazıya dökmek gerekecek...

*iştah kelimesi Cantek blog yazılarında, tahkiye ve grafik roman kadar sık rastladığım bir kelime galiba  ;)

not: dünyada ve bir süredir bizde de bazı sanat ve yazı çevrelerinde, ve dahi akademide(edebiyat,kültür araştırmaları vs)  bahsedilişiyle çizgi romana; "mülteci muamelesi sonrası vatandaşlık verilecek makbul tür" ayarı çekiliyor. yani bazı hanımlar ve beyler yüksek sanat panteon`una kabul edilme onayını vermenin ön şartı olarak edebi olmanın dayanılmaz ağırlığını ve "grafik roman"  olarak kitapçı raflarında arz-ı endam etmenin karşı konulamaz ciddiyetini talep ediyorlar... belki de sert olmayı göze alarak, "çizgi roman hiç edebiyat  olmayacak!" diyerek işe başlamak gerekecek  ;D
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

yunusmeyra

eskilerden bir kaç Sofuoğlu çizgi roman sayfası paylaşalım...

"dıgıl" dergisinden, 1990 başlarından



HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

worldman

Yorumlarınız için teşekkürler. Sipariş verdim. Kitapçıda inceleme fırsatım oldu. Çizimler kötü gelmedi bana.

yidar

Forumda araştırma yaparken gördüm, Levent Cantek'in üçleme kitabı varmış dumankaya bir tanesi.
Orada  Ferzan yazmış, yanlış anlamadiysam 1951 bu üçlemeye ait bir kitap diye anladım.
Arkadaşlar  bu konuda bilgi almam mümkün mü ?

memospinoz

Üçleme, "Dumankara", "Emanet Şehir" ve "Uzak Şehir" kitaplarından oluşuyor.

yidar

Alıntı yapılan: memospinoz - 28 Ocak, 2018, 13:17:33
Üçleme, "Dumankara", "Emanet Şehir" ve "Uzak Şehir" kitaplarından oluşuyor.

Teşekkür ederim, o zaman bu tek bağımsız bir eser.