Altın Madalyon

Türk Çizgi Romanları => Türk Çizgi Romanları => Abdülcanbaz => Konuyu başlatan: darkwood - 23 Kasım, 2010, 18:29:34

Başlık: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: darkwood - 23 Kasım, 2010, 18:29:34
Osman Uslu tarafindan 2006 yilinda yayin haklari satin alinan Abdülcanbaz birbirinden farkli projeler ile tekrar genç nesiller için hazirlaniyor.
Abdülcanbaz hem dijital hemde basili ortamda karsimiza çikmaya hazirlaniyor.
Meraklilari için, Abdülcanbaz'in Facebook sayfasi, dergi ve gazete haberlerini ve diger güncel bilgileri kapsayan resmi sitesinin linkini asagida veriyorum.

http://abdulcanbaz.biz/blog/ (http://abdulcanbaz.biz/blog/)
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: V - 26 Mart, 2011, 23:14:20
B.İ.Z A.Ş. son bahardan itibaren Abdülcanbaz'ı yayınlamaya başlayacakmış. Hadi hayırlısı.

Facebook sayfalarındaki bildiri şöyle:

   
Dünyaca ünlü sanatçımız Turhan Selçuk ile BİZ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Osman Uslu arasında 2006 yılında imzalanan sözleşme ile, "Abdülcanbaz"ın 80 yıl boyunca tüm hakları BİZ'e devredilmisti.

Büyük Usta'nın vefatından sonra, BİZ A.Ş. olarak sorumluluklarımızın daha arttığının bilincindeyiz. Onbinlerce ailenin yıllardır kütüphanesinde yer alan onlarca Abdülcanbaz macerasını, bugünün hızla gelişen teknolojisinin katkısı ile ama orijinal yapısından asla uzaklaşmadan bu yıl yeniden yayımlamak, yeni nesillere bu benzersiz çizgiler taşıyan efsaneyi tanıtmak ana hedefimizdir.

BIZ olarak, Abdülcanbaz'ı bir dünya markası yapmak için uzun ve zor bir yolculuğa çıktığımızın bilincindeyiz. Bu uzun ve zor ama bir o kadar da keyifli yolculukta tüm Abdülcanbaz dostlarını yanımızda görmek istiyoruz.


(http://profile.ak.fbcdn.net/hprofile-ak-snc4/187802_131299163553151_2609622_n.jpg)
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: rumar80 - 26 Mart, 2011, 23:19:40
  Bir türlü düzenli okuyamadığım bir kahraman. Merakla bekliyorum
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: V - 10 Temmuz, 2011, 14:33:55
Alıntı yapılan: JuDaS2099 - 26 Mart, 2011, 23:14:20
B.İ.Z A.Ş. son bahardan itibaren Abdülcanbaz'ı yayınlamaya başlayacakmış. Hadi hayırlısı.

Facebook sayfalarındaki bildiri şöyle:

   
Dünyaca ünlü sanatçımız Turhan Selçuk ile BİZ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Osman Uslu arasında 2006 yılında imzalanan sözleşme ile, "Abdülcanbaz"ın 80 yıl boyunca tüm hakları BİZ'e devredilmisti.

Büyük Usta'nın vefatından sonra, BİZ A.Ş. olarak sorumluluklarımızın daha arttığının bilincindeyiz. Onbinlerce ailenin yıllardır kütüphanesinde yer alan onlarca Abdülcanbaz macerasını, bugünün hızla gelişen teknolojisinin katkısı ile ama orijinal yapısından asla uzaklaşmadan bu yıl yeniden yayımlamak, yeni nesillere bu benzersiz çizgiler taşıyan efsaneyi tanıtmak ana hedefimizdir.

BIZ olarak, Abdülcanbaz'ı bir dünya markası yapmak için uzun ve zor bir yolculuğa çıktığımızın bilincindeyiz. Bu uzun ve zor ama bir o kadar da keyifli yolculukta tüm Abdülcanbaz dostlarını yanımızda görmek istiyoruz.


(http://profile.ak.fbcdn.net/hprofile-ak-snc4/187802_131299163553151_2609622_n.jpg)

Sonbahara az kaldı.B.İ.Z. A.Ş.'nin iddialı demecinin arkasında durmasını ve bu benzersiz yerli kahramanı,hakettiği şekilde yayınlamasını bekliyoruz.
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: 1001roman - 10 Temmuz, 2011, 17:15:43
İlk duyduğumda beni de çok heyecanlandırmıştı bu haber ama geçenlerde Turgut ÇEVİKER ile konuştum ve heyecanım söndü.
Osman USLU ile konuştuğumda çok özel edisyonla basılacağını,şu anda geniş bir ekip tarafından renklendirildiğini falan duymuştum hatta limitli sayıda basılacağını da...Ama Turgut bey orijinal sırada basılmayacağını,denizde,havada,ormanda ve şehirde geçen ( 5ayrı ortamda ) 5 ayrı maceranın bir kutuda verileceğini söyledi.Böylelikle değişik ortamlardan hoşlanan kişilere hitabedeceğini bunun da satışı artıracağını SANDIĞINI söyledi...
Ben olsam enazından Abdülcambaz'ı Abdülcambaz yapan hikayeden başlardım
" biliyorsunuz rüya görmeye başlar ve tüm bu maceralar oluşur " ama tabii ki kendi tercihleridir saygı duyarım.
Bu vesileyle kendilerine başarılar dilerim.
Fuat AKTÜRE
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: V - 10 Temmuz, 2011, 18:04:35
Umarım derli-toplu bir seri olur ve yayınlanmadık macera da bırakmazlar.Kutulu versiyon iyi olur.Daha önce Milliyet Yayınları da Abdülcanbaz için kutu vermişti sanırım.
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: a5555 - 10 Temmuz, 2011, 19:14:15
sanırım 2002 yada 3 de yapıkredi çıkarmıştı yanlış hatırlamıyorsam,nefis bir beyaz ve resimli  harika bir kutuda ,az sayıda idi,Remzi kitapdan 75 liraya almıştım , içinde 12 sayı mevcuttu,ama abdülcanbazı abdülcanbaz yapan sayılar değildi,öyle olduğu halde bana epey yüksek fiatlar verdikleri halde vermedim.Arzu ederseniz kutulu resmini koyabilirim.
Eğer renkli ve kutuda verirlerse başta ben, hemen sazan gibi dalar alırım,ama fuat beyin dediği gibi ilk sayılardan başlaması gerek,hele o ütopya ç.romanları nefis idi,
Bir fikirleri hoşuma gitti,5 li kutuda vermeleri,bilmem tutarmı?
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: alan ford - 10 Kasım, 2011, 12:51:51
 Abdülcanbaz yarın istanbul D&R larında satışa çıkıyormuş. Üç farklı kutuda beş sayı bir arada. 45 TL etiket fiyatıyla. Kutular çok güzel duruyor.

(http://abdulcanbaz.biz/blog/wp-content/uploads/2011/11/Abdulcanbaz_kutular-1024x731.jpg)
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: pearl jam - 10 Kasım, 2011, 13:02:16
vay vay vay kutular süpermiş be! İyi de şimdi hangisini alıcaz bu kutuların??
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: darkwood - 10 Kasım, 2011, 15:40:37
Abdülcanbaz kutuları hakikatten güzelmiş, içindeki sayılarda aynı güzelliktedir umarım.

Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: alan ford - 10 Kasım, 2011, 16:08:32
  Valla ben ortadaki kutuya talibim. Tüyap'tan alırım artık.  Osman Uslu ile yapılan röportajda tüm külliyatı yayınlamanın yanı sıra , çizgi film ve dijital ortam için projelerden de bahsedilmiş . Söyleşiyi merak edenler için :

http://cumhuriyet.com.tr/?hn=142540 (http://cumhuriyet.com.tr/?hn=142540)
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: Tarkan Kurt - 14 Kasım, 2011, 12:51:26
Ben de en soldaki kutuya talibim. İlk fırsatta alacağım.
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: pearl jam - 14 Kasım, 2011, 12:56:29
Ben de soldakine yakınım ama bir de yakından görmek lazım
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: yunusmeyra - 14 Kasım, 2011, 13:10:53
abdülcanbaz, tam bir "çizgi romandır"..farklıdır,çizgisiyle ayrı durur ..rahmetli turhan selçuk ,1930 lu yıllarda çocukluğunu yaşamış ve dünyanın kaliteli çizgi roman örneklerinden bir kaçını, daha ilk yayın yıllarında çocuk dergilerinde ve gazetelerde şöyle bir görüp içlerine çizgi roman yapma,anlatma hevesi düşmüş kuşağın en başta gelen sanatçılarındandır..bu seri şimdiden "klasik eser" mertebesindedir..ve ona yakışan tutarlılıkla bize ulaşmasını ve sürekliliğini beklemekte bizim hakkımızdır..
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: yunusmeyra - 14 Kasım, 2011, 14:55:10
abdülcanbaz ve turhan selçuk üzerine 2007 yılında yazılmış (ezgi başaran-hürriyet) bir makale:
(http://i.milliyet.com.tr/YeniAnaResim/2010/03/11/fft99_mf546858.Jpeg)    

Dürüst tabiatlı İstanbul efendisi Abdülcanbaz
   
   Ezgi Başaran 2007

İsmine bakıp aldanmayın, Osmanlı tokadıyla ün salmış bir İstanbul beyefendisidir o. Halktan değildir ama onların hakkını savunur. Çelikten kaslarını, namussuzlar ve zalimlere karşı kullanır. Uzun boyludur, yakışıklıdır, zekidir, şöyle baştan ayağa baktığınızda hoş adamdır. Olağanüstüdür en çok da... Çünkü olağanüstü yerlerde maceralar gelir başına. Uzayda, yerin yedi kat dibinde, çölde... Abdülcanbaz, 50 yıldır Turhan Selçuk'un çizgisinden çıkan bir kahramandır. Türk çizgi roman tarihinin en uzun ömürlü, en önemli karakteridir.

1957'de Milliyet Gazetesi'nde doğdu. Kağıda düşmesinde Abdi İpekçi'nin payı büyüktü. Bir gün Turhan Selçuk'u yanına çağırdı ve gazetedeki yarım sayfalık yabancı çizgi romanları göstererek şöyle dedi: "Bunlar Batı'nın kültür emperyalizminin propaganda araçları... Yerli bir romana ne dersin?" Selçuk bir karikatüristti, çizgi romana yabancıydı. Böyle bir işe başlamaya cesareti yoktu. Fakat Abdi Bey çok ısrar etti. Selçuk onu çok severdi, kıramazdı, bir formül düşündü. Aziz Nesin'in kapısı çalındı. O zamanlar yasaklı olan Nesin'e "Aziz sen yaz, ben çizeceğim, senin adın olmayacak. Aldığım parayı seninle paylaşacağım" dedi. Nesin'in Selçuk'a gönderdiği ilk hikáyenin başlığı Abdülcanbaz'dı. İsim o gün, o anda nüfusa geçti. Baş karakterin ve romanın adı bulunmuştu.

Abdülcanbaz, ilk günlerinde pek matah bir karakter değildi. Amerikalı turistleri kazıklayan, dalavereci, anasının gözü, fena bir adamdı. İşini bilen bir turist rehberiydi. Nesin'in kaleminden çıkan bu öykü 3-4 ayda bitti. Fakat Abdi İpekçi, Abdülcanbaz'ın daha da yaşaması gerektiğini düşünüyordu, böyle bitmemeliydi. Formül yine bulundu. Çalınan ikinci kapı Rıfat Ilgaz'ınkiydi. Ilgaz, madrabaz Abdülcanbaz'a yeni maceralar yaratma konusunda sıkıntı çekmedi. Tek sorun yazdıklarının günlük gazetenin basılma saatlerine bir türlü yetişmemesiydi.

Süreç şöyle işliyordu: Ilgaz hikáyeyi yazıyor, Selçuk buna göre Abdülcanbaz'ı yaratıyordu. Fakat yazı geç geliyor, Selçuk karikatürü gün geliyor akşama kadar bitiremiyordu. İş disiplini konusunda aşırı titiz Selçuk'un bu duruma canı sıkılıyordu. Bir gün Ilgaz'dan gelecek yazı gecikince Abdülcanbaz ne yapar, bundan sonraki adım ne olur diye kafasında düşünüp, hikáyeyi kendi yazdı ve çizdi. Ilgaz buna çok bozuldu elbette, yazmıyorum ben bundan böyle, deyip çekildi. 3-4 ay süren bu ortaklık da son bulmuştu. Şimdi çizgi masanın bir başında Turhan Selçuk, bir başında Abdülcanbaz başbaşa kalmıştı. Birbirlerine baktılar, tarttılar. Sonunda karar verildi. Turhan Selçuk bu işi tek başına yapacaktı, yani Abdülcanbaz'la ikisi birlikte yürüyecekti ama tek şart vardı. Abdülcanbaz kendine çekidüzen verecekti, aynı Selçuk gibi, kibar, adalet duygusu her şeyin önüne geçen, dürüst bir İstanbul beyefendisi olacaktı. Anlaşma yapıldı, Abdülcanbaz şöyle bir silkelenip, bambaşka biri olmak için maceraya atıldı.

KÖPEK KULÜBESİNDEKİ O RÜYADAN HİÇ UYANMADI

Yıl 1959. İstanbul'da o sırada bir türlü kiralık ev bulunmuyor. Abdülcanbaz'ın da sorunu bu. Arıyor, tarıyor fakat kiralık ev yok. En sonunda bir gün yorgun düşüp bir köpek kulübesine girdi. Kıvrılıp uykuya daldı. Rüyasında Osmanlı dönemine gitti. Abdülcanbaz o rüyada bugün bildiğimiz iyilerin yanındaki kişiye dönüştü. Selçuk rüya maceralarını alabildiğine uzattı. Böylece okuyucuya kötü Abdülcanbaz'ı unutturdu. Aslına bakılırsa Abdülcanbaz bir daha o rüyadan uyanmadı. Onun maceraları artık rüyalar aleminde, olağanüstü mekanlarda, bambaşka karakterlerle geçmeye başladı.

Abdülcanbaz'ın yeni karakterinde Turhan Selçuk'un lise yıllarında okuduğu Çocuk Sesi dergisindeki Baytekin'in etkisi büyüktü. Zaten Selçuk'un Baytekin'in yaratıcısı Alex Raymond'un çizgisine saygısı büyüktü. Onun karakterinin iyi özelliklerini Abdülcanbaz'a uygulamıştı. Yeni Abdülcanbaz'ın maceralarının adı bundan böyle Dürüst Tabiatlı İstanbul Efendisi Abdülcanbaz'ın Harikulade Maceraları oldu.Abdülcanbaz'ın bir yılan gibi derisinden soyunup iyi, ahlakçı ve tabii sol-milliyetçi kişilik kazandığı sırada Turhan Selçuk'un çizgisi de onunla birlikte karakteristik halini aldı. Önceleri yuvarlak çizgilerle çalışıyordu. Sonra çizgilerini köşelendirdi. Daha sonra yuvarlak ve köşeli çizgileri birlikte kullanmaya başladı. Bir ara çok sert, çok düz çizgilerle çalıştı. Ama sadelikten hiç ayrılmadı. Grafiğe ağırlık verdi.

KARPUZ GÖĞÜSLÜ, AYVA GÖBEKLİ KADINLAR PEŞİNİ BIRAKMADI

Abdülcanbaz'ın hayatına birçok kadın girdi. Ama uykuya daldığı köpek kulübesinde gördüğü ilk rüyalarda tanıştığı ilerici paşanın kızı Ruhsar'a aşık olmuştu. İlk, tek ve büyük aşkı oydu. Bir süre sonra onunla evlendi. Canbaziye adlı bir kızları oldu. Ama evlilik Abdülcanbaz gibi gezgin ve maceraperest bir adama uygun değildi, kısa sürede bunu anladı. Hayat denen serüvenin külliyatıyla ters düşecekti. Saygılı ve kibar bir beyefendi olarak onları geride bıraktı. Ondan sonra karşısına çıkan güzel kadınlarla ilişkiler yaşadı. Ama ona zampara diyemezsiniz. Hiçbir kadının peşinden koşmadı, tavlamak için çaba sarf etmedi. Kadınlar onun peşindeydi. Karpuz göğüslü, ayva göbekli, kısrak kalçalı, sütun bacaklı kadınlar... Ona bayılıyorlardı. Abdülcanbaz'ın tek yaptığı, onlara hayır dememekti.

KARANFİL HOCA'YI BÜYÜKÇEKMECE İMAMI SAYESİNDE TANIDI

Zamanı ve mekanı olmayan maceralarında, bazen tarih öncesi devirde, dinozorlar aleminde, bazen uzayda, bazen denizin yedi kat dibinde ya da Sahra Çölü'nde onu yalnız bırakmayan dostları ve düşmanları vardı. Tarsus'a gittiği bir gün Tarzan'la tanışmıştı. Güçlü, azametli, temiz kalpli bu Anadolu delikanlısı onun en yakın dostlarından biri oldu. İkiliye sonradan katılan İbn-i Sina'yı anımsatan ilim sahibi Doğulu Karanfil Hoca karakterinin ilham kaynağı ise çok ilginç. Turhan Selçuk'un eline bir gün Küçükçekmece imamının hazırlattığı "Gökyüzüne Nasıl Çıkılır?" başlıklı bir broşür geçti. Çok tuhafına gitmişti broşürde anlatılanlar. Göğün yedi kat olduğunu ve bunlara çıkmak isteyenlerin üç ay kuş etiyle beslenmesi gerektiği gibi garip bilgiler yer alıyordu. Karanfil Hoca bu imamdan esinlenerek Abdülcanbaz'ın dost tayfasına katıldı.

Bütün çizgi romanlarda öne çıkan zıtların keskinliği ve bu zıtların serüvenlerde sürekli karşılaşması ilkesi Abdülcanbaz'a da hakim olmaya başladı. Selçuk, Karagöz ve Hacivat'ı aklına getirerek serüvene bir karakter daha eklemeye karar verdi. Çünkü Abdülcanbaz'ın dürüstlüğü çizgi romandaki hiciv dozunu sınırlamaya başlamıştı. O yüzden onun tam zıddı olan şişman ve bozuk karakterli Gözlüklü Sami hikáyeye dahil edildi. Tam bir politikacı tipiydi. Onun dalkavuğu Sürme Gözlü de sonra sonra ortaya çıktı. "Kafayı çeker oruçlu gözükürüm, odalığımın koynundan çıkar camide namaza dururum. Fakirin canına okumak için elimden geleni yaparım. Ama bunları ustalıkla sezdirmeden yaparım" diye anlatıyordu kendini.

Gözlüklü Sami bir boşluğu doldurdu. Abdülcanbaz kendisini artık Sami üstünden anlatıyordu. Bu hem daha kolay ve net oluyordu hem de bütün ihtirasları ve zaaflarıyla toplumdaki herhangi birine benzeyen Sami'nin yanında Abdülcanbaz efsanevileşiyor, süper kahramana dönüşüyordu. Sağlamlığını kaslı vücudundan değil, savunduğu ilkelerden alıyordu. Koyu bir Kemalistti, laiklik savunucusuydu. Toplumdaki yozlaşmayı uzayda da olsa bir biçimde eleştirirdi. Dünya solunun o günkü bütün argümanları onun sözlerinde saklıydı. Bugün dönüp bakıldığında biraz da ulusalcıydı.

Gerçek yaşamda takdirini bulamayan erdemli davranışlar, Gözlüklü Sami'ye tokadı basan Abdülcanbaz'da hayat buluyordu ya, herkes Abdülcanbaz olmak istiyordu ve oluyordu da. Buna bir gün Halit Kıvanç şahit olmuştu. Bindiği dolmuşun şoförüne, arkadaşları Abdülcanbaz diye hitap ediyor, saygıda kusur göstermiyordu. Turhan Selçuk'a yazılan binlerce mektuptan biri şöyle diyordu: "Benim adım Abdülcanbaz. Yani mahallede bana öyle derler. En yakın arkadaşım da Tarzan'dır. Sizi ziyaret etmeyi çok istedik ama arkadaşım Tarzan'ın kıyafetleri buna uygun değildir. Utandık, gelemedik."

HEYKELİ DİKİLECEK SERGİSİ VE MÜZESİ AÇILACAK

Abdülcanbaz yıllar içinde birçok ev değiştirdi. Milliyet'ten sonra Akşam, Yeni İstanbul gazetelerini dolaştı, Cumhuriyet'e yerleşti. Üç kez süreli albümleri yayınlandı. 1971'de Mehmet Benli tarafından 12 albüm olarak, 1982'de Milliyet Yayınları'nca 24 albüm olarak basıldı. Üç kez tiyatroya uyarlandı: 1972'de Dostlar Tiyatrosu, 1994'te İstanbul Devlet Tiyatrosu, 1999'da ise Antalya Devlet Tiyatrosu Abdülcanbaz'ı repertuvarına kattı. 1987'de Turhan Selçuk yorulmuştu. Harikulade Abdülcanbaz'ı olağanüstü rüyalarıyla başbaşa bırakıp kenara çekilmeye karar verdi. Yedi yıl kadar dinlendiler. Fakat sonra okurlardan gelen yoğun baskı ve istekler yüzünden serüven tekrar başladı, 2003'e kadar devam etti. Bir süredir Selçuk'un bıraktığı yerde, kim bilir hangi acayip zamanda ve diyarda bekleyen Abdülcanbaz şimdi, yani 50. yaşında geri geliyor.
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: yunusmeyra - 14 Kasım, 2011, 14:58:01
bir de turhan selçuk'u anlatan cemal süreya'yı dinleyelim:
Cemal Süreya, Turhan Selçuk'u anlattı
Turhan Selçuk'un sanatta 60. yılında basılan 'Önce Çizgi Vardı... "çizgide 60.yıl"' adlı derleme kitabında Cemal Süreya, Turhan Selçuk'u anlattı.
Cemal Süreya
Her sanatçı kendisine sağlam bir dil kurmak zorundadır. Çizgiye dayanan karikatürde bunun daha da gerekli bulunduğunu söylemek fazla olacak. Turhan tam anlamıyla kurmuştur dilini. Bu bakımdan gerçek ve soylu bir sanatçıdır. Hatta Türk karikatür geleneği Turhan'ın kurduğu dille başlamaktadır, diyebiliriz. Turhan'da ide, çizgiden önce gelir. Önce ide belirir, sonra çizginin genel konumuna yer hazırlar, sonra da çizgi güvenli bir şekilde gelir, zaten bildiği ve hiç yabancılık çekmeyeceği bu yere kurulur. İlişkiler ve durumlar önemlidir onda. Siyasal karikatürlerinde de siyasal olmayan karikatürlerinde de böyledir. Bu yüzden çizdiği kişiler evrensel ve matematik bir insanın ortalama profilini taşırlar. îşaretleşmişlerdir hatta. Kapıcının yüzü bekârın yüzüne, onun vücudu da şoförün vücuduna benzeyebilir. Bu, Turhan'ın bir kusuru değil, bir özelliğidir. Hatta Turhan'ın sanatını bu noktadan girerek açıklamak yararlar sağlar. Çünkü onun karikatürlerinde herhangi bir insanın değil, insanî bir durumun betimlenmesi ya da ırgalanması söz konusudur.
Tabureye çökmüş, bağdaş kurmuş köylünün yüzü önemli değildir. Turhan'ın yerselli-ğini de ayrımlarını da bağdaş kurma işleminde arayacaksınız. Dış biçimde çok yerleşik davranışı, şekerleşmiş kuralı işliyor çünkü. Bugün birçok başarılı karikatürist var yurdumuzda. Bunların, bireyin hiçliğinden güzel olanakları çıkaran birçoğu, dış biçim olarak Turhan'dan daha yersel tipleri yakalayabilmektedirler. Ancak davranışta ve ilişkide yer-selliği en iyi koruyan sanatçı Turhan'dır. Bu nokta çok önemli galiba. Turhan evrensel insan profilini öyle bir nesneye koşullandırıyor ki, sonuçta yüzde yüz bir yersel portre elde ediyor. Önce ide, sonra insan, sonra da o nesne... Ve insanla nesnenin ilişkisi başladığı andan itibaren, idenin egemenliği bitiyor, sadece bu ikisi arasındaki ilişkinin olanakları işlemeye başlıyor. Çizginin egemen durumu da burda başlıyor. Ondan sonra karikatür kendi kendini çiziyor. Bunun için de her yapıtında, her yapıtının iç ekonomisinde önce klasik bir oynaklık bulabiliyoruz.
Turhan'ın düşünür yönü üstünde çok duruldu. Değişen Türkiye'deki kavgacı yönü, devrimci düşünce açısından işlevi birçok yazarlarca belirtildi. Bu bakımdan biz burada daha çok yapının estetik bağlantıları üstünde konuşmakla yetiniyoruz.
Meksika'da at yoktu eskiden, İnkalar da at nedir görmemişlerdi hiç. İspanyollar ise Meksika'ya ilk baskınlarını at üstünde yaptılar. Bu sırada tuhaf bir şey oldu. İnkalar at üstündeki İspanyolun attan ayrı bir varlık olduğunu, kendileri gibi bir insan olduğunu anlamadılar önce. Attan İspanyoldan meydana gelen yeni biryaratıkmış gibi sandılar. İki başlı, altı ayaklı, iki elli, bir kafasıyla konuşurken, bir kafasıyla kişneyen bu canavardan çok korktular. Bazen iki parçaya ayrılabilen, iki parçası da koşan, sonra birleşen böylesi bir varlığa teslim olmaktan başka çare yoktu. Teslim oldular.
İyice bakarsak, Turhan'ın karikatürlerinde attan İspanyoldan meydana gelen bir durumun değişimleri, olabilirlikleri, çözümleri var. Atı ve İspanyolu tek tek değil de, attan İspanyoldan meydana gelen yeni bir birimmiş gibi sunmak eğilimi ya da geleneği. Gökdelenin yanma servirevan bir Amerikalıyı dikerken, ağanın karnına kubbe yaptırırken bunun ilk örneğini verir. İdeden hareket etmesi ve insanla evrenin dış yapısı arasında paralellikler araması onu her zaman bir karşlaştırma işlemine itmiştir. Bir şey mutlaka bir şeye göre konumunu alır, daldaki ağaçlar yerdeki yapraklara göredir. Steinbergde böyle değildir oysa. Steinberg, simetri düşüncesine yan çizdiğinden, eşyanın ve insanın çelişiğine ulaşır. Bu yüzden hem sanatının alanı daha genişlemiş, hem de evrene sevgiyle bakabilme olanağını kazanmıştır. Turhan için bu bir eksiklik midir acaba?
Daumier'den sonraki dönemde karikatür sanatının büyük ustası Steinberg ideden hareket etmediği halde rasyonalist ve teknik dünyanın eleştirisini yapar sonuçta.
Grosz da öyledir. Ne var ki Grosz insanı daha çıplak, daha sert bir davranışla karşıladığı halde, Steinberg rahat bir sevecenlikle eğilir ona. Turhan'ın çizgilerindeki yargı keskinliği bu bakımdan Grosz'un davranışına daha yakındır. Çirkinin acı ve tedirgin edici şiirini akıtır. Chaval'm çağrışımcı çalışmasına ilgi duyduğu da anlaşılıyor. Yaşıtlarından ise Roland Searle'i sevdiği belli. Gerçi Roland Searle çok ayrı özellikleri olan bir sanatçı, ama Turhan'ın özellikle siyasal olmayan yapıtlarmdaki çıkış nokta-si, öykünün belirişi, Roland Searle'in tutumuyla aynı düzeyde.
Siyasal olmayan yapıtlarında zaman zaman Turhan'ın us dışına dadanmak istediğini görüyoruz. Baştan sona kendi kendini çizen bir karikatürün, çizgide mizahın olanaklarını deniyor. Çizgi artık bir araç olmaktan çıkıyor da bir ortam oluyor sanki. Komik öğenin ötelerine kaydı sanıyorsunuz. Yine de tam us dışı çalışmalar diyemeyiz bunlara. Çünkü mutlaka bir siyah beyaz, mutlaka bir karşılaştırma işlemi, mutlaka bir simetri oluyor derinde. İdenin önceliği ve egemenliği bütün bağlantılarda korunuyor. Yine de gerçeğin dış yapısındaki yerleşik mantığa tutunuyor, o yapıda incelikleri sunuyor Turhan. Böyle olması onun sanatının yararınadır diyorum. Çünkü yapıtmdaki tutarlığı hiç yitir-memiş oluyor. Çıkış noktasını kalkındıran, zenginleştiren bir araştırmacı kimliği kazanıyor. Oysa karikatüristlerimizin çoğunda baştan sona giden böyle bir tutarlıkyok.

Kaynak: Şapkam Dolu Çiçekle
"Önce Çizgi Vardı... "çizgide 60.yıl" kitabından...
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: yunusmeyra - 14 Kasım, 2011, 15:00:10
turhan selçuk ve çocukluğu:
"31 Temmuz 1922'de, Milas'ta ailenin üçüncü oğlu olarak doğar Turhan Selçuk. Babası Kasım Bey; Şark cephesinde savaşmış, Uşak cephesinde İstiklal Savaşı'na katılmış bir subaydır. Çocukluğu Anadolu'yu dolaşarak geçer. Turhan Selçuk üç yaşındayken aileye İlhan Selçuk katılır. Hiç ayrılmazlar bu tarihten sonra. 
Farklı bir çocuktur. Annesi, 1932 yılında tuttuğu günlüğe şunları yazar oğlu için:
"Bu çocuğu frenlemek icap ediyor, hem de her zaman... Ama o kadar zeki ve çalışkan ki, onu affetmeye hep meyilim vardır. Sınıfının birincisidir, tarihi çok iyi bilir, su gibi. Kendine güveni tamdır. Boyuna 'Ben bilirim, ben yaparım' diyor. Babası veya ben kulaklarını çekiştirdiğimiz zaman kızar, 'Kaçarım, bir daha gelmem, böyle mi çocuk yola getirilir?' diyor."
Anne Hikmet Hanım'ın etkisi büyüktür Turhan Selçuk üzerinde. Henüz 4 yaşında, annesinin çizdiği çiçek desenlerine özenerek başlar çizmeye... Bir daha da bırakmaz. "
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
yaşar kemal ve suat yalaz ise bir anmada şöyle demişler:
"Yaşar Kemal çizginin büyük ustasını şöyle betimlemişti: Turhan Selçuk Yüzyılımızın olağan üstü macerasıdır."
bir çizgi romanın türk toplumuna nasıl ulaştığını  ve yankısını bulduğunu tufan türenç ,turhan selçuk'u anma gecesinde anlatıyor:"İlhan Selçuk arabasıyla gazeteye gelirken polis çevirir. Ehliyet, ruhsat ister. Belgeleri inceledikten sonra "Sen Abdülcanbaz'ın nesi olursun?" diye sorar. İlhan Selçuk, "ben Abdülcanbaz'ı çizen Turhan'ın kardeşiyim" yanıtını verir. Polis "İyi o zaman, ben Abdülcanbaz'ın akrabalarına saygı duyarım" der.
ve ünlü bir çizgi romancımız suat yalaz:" "Turhan Selçuk'u resim sanatının ustalarından Bernard Buffet'ye benzetirim. Buffet Güney Fransa'da bir malikânede yaşardı, varlık içindeydi, Turhan'ın ise Türkiye şartlarında yeterince değeri bilinemedi. Onun yapıtlarının değeri Avrupa'da daha çok bilindi. Bizim kuşağın Türkiye'ye karşı sorumluluk duygusu ağır basıyordu. Akıntıya kürek çektik. Abdülcanbaz çizgi roman olarak benim Karaoğlan'dan iki yıl eskidir. İkisi de yarım yüzyıllık çizgi romandı. Turhan'ın duygusal ve masum yanları vardı."
Başlık: Ynt: Abdülcanbaz Geri Dönüyor
Gönderen: yunusmeyra - 14 Kasım, 2011, 15:02:34
bir de sahaflarda bulunabilen "güldiken" dergisi turhan selçuk ve abdiülcanbaz üzerine kaynakça ve bolca makale sunuyor:
Güldiken 5 : Turhan Selçuk Turhan Selçuk Özel Sayısı Güldiken.
Turhan Selçuk Portresi Ara Güler
Karikatürler Turhan Selçuk
Turhan Selçuk Portresi Necati Abacı
Turhan Selçuk Yunus Koray
Karikatür Turhan Selçuk
Mizahın Evrimi ve Karikatür Selahattin Hilav
Turhan Selçuk Portresi Şahin Kaygun
Notlar... Hikmet Selçuk
Turhan... İlhan Selçuk
Turhan Selçuk Portresi Lütfü Özkök
Turhan Selçuk ya da Bir Büyücü Yaşar Kemal
Grafik ve Turhan Selçuk Ferit Öngören
Turhan Selçuk'un Şipşak Portresi Enis Batur
Bir Tebessüm İçin... Ünsal Oskay
Kendidir, Kendinin Ustası Mengü Ertel
Turhan Çizgisi Sezer Tansuğ
Karikaturhan Kaya Özsezgin
Attan İspanyoldan Cemal Süreya
Turhan Selçuk Portresi Fethi İzan
Abdülcanbaz/ "Baylar ve Bayanlar"dan Turhan Selçuk
Turhan Selçuk Üzerine Kenar Notları Ahmet Oktay
Abdülcanbaz'la Geçmiş ve Gelecekte Orhan Koloğlu
Abdülcanbaz Afişi Turhan Selçuk
Turhan Selçuk ya da Çizgiyle Yolculuk Mehmet Ergüven
Korkunuz Abdülcanbaz'dan Server Tanilli
Abdülcanbaz Afişi Turhan Selçuk
Karikatür Turgay Karadağ
Çizgili Yazılar: Turhan Selçuk Haslet Soyöz
Çizgi Dışı Semih Gümüş
Benzersiz Bir Karikatür Dehası Turhan Selçuk Ohannes Şaşkal
Orak-Çekiçli Ayı mı? Turhan mı? Semih Poroy
Büyülü Altın Üçgen Turgut Çeviker
Cemil Cem Portresi Feyhaman Duran
Cemal Nadir Portresi
Turhan Selçuk Portresi İsa Çelik
Turhan Selçuk'a Mektuplar Prof. Fahri Ecevit, Yusuf Ziya Ortaç, Anesti Nova, Talat S. Halman, Samim Kocagöz, Yalın Tolga, Kemal Türkler, Sadi Kocabaş, Tan Oral, Mübeccel Kayhan, Mikhail Kuzmin, Burhan Solukçu, Dr.Talat Tuncer, Zülfikar Ortaç, Atilla Ortaç, Suat Yalaz, İsmail Cem, Hıfzı Topuz, Bülent Ecevit, Selman Uslu, Nevit Kodallı, Costa Gavras, M.Y., Hamdi Tülü, Doç.Dr. A.E., Kâmran İnan, Rahmi Koç
Turhan Selçuk İçin Çizgi Portreler Allan Reeve, Suat Yalaz, Turhan Selçuk, Eflatun Nuri Erkoç, Abdi İpekçi, Pim, Paul Polon, Ali Ulvi Ersoy, Sine, Gibo, Solo, Mustafa Hussien, Hunt Emerson
Turhan Selçuk Albümü
Turhan Selçuk Kronolojisi
Turhan Selçuk Kaynakçası Hazırlayan: Turgut Çeviker