Altın Madalyon

Diğer Başlıklar => ÇR ve Mizah Dergileri & Kitapları, Fanzinler, Karikatürler => Konuyu başlatan: Hayal Kahvem - 25 Ocak, 2012, 23:52:19

Başlık: Engin Ergönültaş
Gönderen: Hayal Kahvem - 25 Ocak, 2012, 23:52:19

Eski bir Gırgır okuru olarak Engin Ergönültaş ile ilgili herşeyi özlediğimi düşünüyorum. Az önce google ı taradım. Pek bir şey bulamadım.
Terso'yu... Balat'ta geçen yoksulluk, kenar mahalle, komşuluk, eski eşyalarla dolu odalar, dumandan göz gözü görmeyen mahalleler,
pencereden pencereye gerilen iplerde salınan eski püskü giysiler, pencere önündeki yağ ve yoğurt tenekelerinde yetiştirlen bitkiler..

Engin Ergönültaş ile ilgili yazılar ve çizimler... Var mı bilen?
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: V - 26 Ocak, 2012, 00:07:44
Usta Gırgır-Fırt  ekolündendir.Ana kadro dağılınca kendi dergisi Mikrop ve özellikle Pişmiş Kelle ile uzun süre mizaha devam etti.

Pişmiş Kelle'nin hemen hemen tüm sayıları var bende.Özellikle o dergide yer alan

Zalim Şevki-Kelek Osman çizgi romanı 70'li yılların arabesk kültürüyle harmanlanmış kenar mahalle

kültürünün bütün güzelliklerini içeren öyküleri ile harikadır..

(https://farm2.staticflickr.com/1487/26149056940_4e312ff567_c.jpg)
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: Hayal Kahvem - 26 Ocak, 2012, 00:28:20
Karamba karambita V  :D

Tamam... Şahane bir kare bu! Bana daha çok lazım... Çoookk...
Peki şimdi nerededir? Neler yapar?

2. Dergide hakkında bir yazı olsa keşke!

Ortak, 
Madem o kadar malzeme var elinde, eeee... Bir yazı rica etsek. 



Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: Hayal Kahvem - 26 Ocak, 2012, 15:04:08
(https://farm2.staticflickr.com/1553/26149069310_5effbca359.jpg)

İzmit'ten Gölcük'e doğru gelirken, tam Gölcük'ün girişinde, sol tarafta kalan bir apartmanın üst katlarında oturan bir ailenin ne tür kıyafetleri olduğunu çok iyi biliyorum. Neden biliyor musun? Burada oturan aile, balkonlarıyla üç metre kadar uzaklıklarındaki elektrik direği arasına uzun bir ip germişler. Eğer  hava  güzelse çamaşırlarını bu ipe asılyorlar. Üstelik görünümde bir nizam bir intizam bariz şekilde farkediliyor. Bir gün, sırayla önce pantolonlar, sonra gömlekler, sonra çoraplar... Bunlar renkli giysiler. Başka bir gün ise beyaz iç çamaşırları asılı oluyor...  Önce uzun kollu, sonra kolsuz atletler, hemen bitiminde donlar, sonra çoraplar. Havlular ise başka bir gün asılıyor. Kadın çamaşırları olmuyor. Sanırım onlar içeride kurutuluyor. Niye balkona asmıyor, niye böyle bir alışkanlık geliştirmişler hiç bilmiyorum. Çok kalabalık bir aile olduklarını düşünmüyorum. Eğer evin babası uzun don ve uzun kollu atlet giymiyorsa, evde bir büyük baba olabilir. Kadın giysileri asılmadığı için evin kadınlarının sayısı  hakkında fikir yürütemiyorum. Ancak evin annesi kesinlikle  temiz ve düzenli... Çünkü çamaşırlar gelişigüzel asılmıyor, beyazlar ilik gibi... Varlıklı olduklarını sanmıyorum. Asılan çamaşırlar genelikle kahverengi, lacivert ya da gri renkte. Markaya ya da modaya uygun giysiler değil. Gündelik nitelikte. Yıllardır bu çamaşırlar gözüme çarpar. Arada yeni alınan gömlek ya da pantolunu farkederim. Sevinirim. Bu aileyi tanımıyorum ama çamaşırların asılışından seziyorum, varlıklı olmayan, sevimli bir aile. Bu giysilerin içinde kederli değil de mutlu insanlar hayal ediyorum. Kadına hürmet eden bir aile olmalı. Erkeklerden biri evin annesinin sözünü dinlemiş, çıkmış balkondan elektrik direğine ip çekmiş. Kadın sabırlı ve istikrarlı. Çamaşırlarına gösterdiği ilgi, intizam, temizlik yıllardır değişmedi. Çocuklar iyice büyüdüler. Artık küçük boy giysiler asılmadığına göre çocukların yaşları yakın olmalı birbirlerine. Karşıdan bakınca  çok işlek bir yolun kenarındaki apartmandan elektrik direğine gerilen ip üzerine asılan çamaşırlar bana efsanevi Gırgır yıllarının karikatürlerini hatırlatıyor. Beyaz çamaşırların bütükten küçüğe sıralanmasının  komik görünümünden  mi bilmiyorum   sıcak ve yumuşak bir aile ortamı olduğunu hayal ettiriyor.

(https://farm2.staticflickr.com/1451/26329597782_fa984f6053.jpg)

Yazmak eylemi sanıyorum insanın içini deşmesine, farketmeden sakladıklarını ortaya dökmesine neden oluyor. Yıllar önceye... Taaa efsanevi haftalık mizah dergisi Gırgır zamanına gittim. O zamanlar çizdiği karelerde böyle çamaşırların sallandığı Engin Ergönültaş'ın çizimlerini hatırıma getirdim. Acaba şimdi nerede çizyor? Çok merak ediyorum. Engin Ergönültaş'ın Terso'su  İstanbul'un Balat semtinde geçerdi. Bir kenar mahallede, yoksul insanların yaşadığı, iyilerin ve kötülerin hepbirlikte var olduğu, ama illa ki çamaşırların sokak ortasında sallandığı mekanlar gözümde canlanıyor. Elimin altında bir mücevher gibi sakladığım Levent Cantek'in derlediği, İletişim Yayınları'ndan çıkmış, Çizgili Kenar Notları adlı kitap var. Bu kitap kenar mahalleri, yoksulları, azınlıkları mizah dergileri çerçevesinde irdeleyen bir kitap. Niye böyle bir kitap yayımlanır ki diye insan düşünmeden edemeyebilir. Oysa bir memleketin edebiyatında araştırma kitapları çok önemlidir. Levent Cantek'in önsözünde yazdığına göre bu kitabı derlemesindeki maksadı, mizah dergilerindeki kimi anlatıcıların anlamlı ve meselesi olan hikayeler olduklarını hatırlatabilmek... Levent Cantek mizah dergileri, çoğu  aynı zamanda mizahçı olan yazarları dışında pek "anlatılmıyorlar" diye düşünüyor. Çizerlerle sadece röportaj yapılıyor  ama onlar hakkında yazı, yorum ya da incelemenin yapılmadığının altını çiziyor. Mizah dergilerinin okuyucuları daha çok gençler. Yaş ilerledikçe veya öğrencilik bittiğinde hayatın ciddi boyutuna geçildiğine mi hükmediyoruz bilmiyorum, genelde yetişkinlerin dünyasında mizah dergileri okunmamaya hatta küçümsenmeye başlıyor. Farkında olmadan benim ilk gençlik dönemime damgasını vurmuş Engin Ergönültaş'ın karelerini, yetişkin olduğuma hükmedince derleyip toplayıp hafızamın bir kutusuna kaldırmışım sanırım. Ben Engin Ergönültaş'ın çizimlerindeki gibi bir mahallede ve ailede doğup yaşamadım. Ama şimdi çok daha iyi anlıyorum ki Engin Ergönültaş'ın karelerinde çizip anlattığı o hikayeler, kenar mahallelerdeki vaziyetlerin,  yoksulluğun, ötekiler diye görülebilen insanların, onların yaşamındaki sertliklerin, kent içinde küçük köy yaratmak durumda kalıp horgörülenlerin, işsizlerin hatta yasa ve ahlak dışı yaşamayı gündelik hayat rutini haline getirmek durumunda kalanların, gayri meşru doğurduğu çocuğunu çöpe atanların, tinercilerin acımasız ve zalim bir dünyanın varlığını tanımama, görmeme, farketmeme ve sonrasında anlamaya çalışmama sebep olmuş. Bu hikayeler vicdan ve merhamet hislerini bileylemişler, çaresizliği, yoksulluğu acıtarak, duvara toslatarak hafızaya çizmişler meğer. Bugün yanımdaki arkadaşım "Şu hale bakar mısın, çamaşırları nasıl asmış? Sokağı kendi evi sanıyorlar. Bunları toplayıp cümleten köylerine gönderceksin "deyince... Aklıma Engin Ergönültaş geldi önce... Sonra  Levent Cantek'in derlediği Çizgili Kenar Notları adlı bu kitap. Bugün oturacağım Engin Ergönültaş için yazılanları okuyacağım. Hiç tanımadığım halde fikrime zenginlik katan Engin Ergönültaş'a ve  bu konuları kitaplaştıran Levent Cantek'e minnettarım. Tersoyum... Tersosun... Hepimiz Tersoyuz diye sözümü bağlıyorum.

(https://farm2.staticflickr.com/1537/26395999216_67d9e0479a.jpg)
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: pearl jam - 26 Ocak, 2012, 15:24:12
Engin Ergönültaş'ı ben de severim. Uykusuz basar belki ileride albümlerini diye ümit ediyorum.
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: yunusmeyra - 26 Ocak, 2012, 17:18:41
Fransadaki hakim çizgi roman akımı dışında işler yayınlayan dergilerde de rağbet görmüştür, Engin Usta..

Sanırım "metal hurlant" dergisinde yayınladığı işlerinden türkçeleştirilmiş bir-iki sayfa..

(https://farm2.staticflickr.com/1489/25819206323_7fc02e8db9_n.jpg) (https://farm2.staticflickr.com/1707/25817171624_0423bdaa84.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1593/25819205853_fee5329258.jpg) (https://farm2.staticflickr.com/1712/26396057776_56e4fdbec8_n.jpg)
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: V - 26 Ocak, 2012, 22:37:56
Uzun süre yurtdışında yaşadığını biliyorum.Yüzünü saklarcasına kaçırırmış üstat,medyatik olmak yerine

kenar mahallenin kahvehane müdavimi olmayı tercih edermiş diye okumuştum.Minare Gölgesi diye bir film

projesi vardı ama gelişme var mı bilmiyorum?

İnanın Bülent Arabacıoğlu,Galip Tekin,Sencer,Engin Ergönültaş,Kemal Aratan,Soner Tuna,Ergün Gündüz gibi

eşsiz yetenekte çizerlerimiz var ve çoğu bu topraklarda yeterince bulamadıkları ilgi nedeniyle "küsüyorlar" resmen.

Zamanı geldikçe dergimize yazarak tanıtmaya çalışacağız bu ustalarımızı..
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: Hayal Kahvem - 26 Ocak, 2012, 22:59:46
Selam V,

Çizgi roman araştırmaları konusunda Levent Cantek memleket için mühim işler yapıyor bence..
Kitaplarının peşindeyim... Edindikçe seviniyorum.

Eğer Altın Madalyon dergisi çizgi romana emek vermiş çizerleri gündeme getirirse, büyük katkı yapacağına inanıyorum.

Selam Yunusmeyra

Eklediğiniz kareler nasıl etkili! Müthiş! Resmen film gibi...
Acaba başka var mı elinizde Yunusmeyra? Varsa mutlaka görmek isterim.

Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: alan ford - 05 Mart, 2013, 18:36:22
Minare Gölgesi kitap olarak yakında raflarda olacak. Leven Cantek burada da paylaşılan bir söyleşisinde : biz basmasaydık çok üzülürdüm , long seller olacak müthiş bir roman mealinde laflar etmişti. Bende merakla bekliyorum. Buyrun burda İletişim'in kitaba özel sayfası
http://minaregolgesi.iletisim.com.tr/  (http://minaregolgesi.iletisim.com.tr/)
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: V - 05 Mart, 2013, 18:51:48
Güzel haber Doğa.Sağolasın.
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: pearl jam - 05 Mart, 2013, 19:24:58
Haber için teşekkürler.  Levent Cantek'in yorumundan sonra merakım iyice arttı. Çizgi öyküleri de toplanıp basılsa keşke.
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: kedidiro - 05 Mart, 2013, 20:47:51
Alıntı yapılan: alan ford - 05 Mart, 2013, 18:36:22
Minare Gölgesi kitap olarak yakında raflarda olacak. Leven Cantek burada da paylaşılan bir söyleşisinde : biz basmasaydık çok üzülürdüm , long seller olacak müthiş bir roman mealinde laflar etmişti. Bende merakla bekliyorum. Buyrun burda İletişim'in kitaba özel sayfası
http://minaregolgesi.iletisim.com.tr/  (http://minaregolgesi.iletisim.com.tr/)

Alıntı yapılan: V - 05 Mart, 2013, 18:51:48
Güzel haber Doğa.Sağolasın.

Alıntı yapılan: Pearl Jam - 05 Mart, 2013, 19:24:58
Haber için teşekkürler.  Levent Cantek'in yorumundan sonra merakım iyice arttı. Çizgi öyküleri de toplanıp basılsa keşke.


çıktı dostlar çıktı...bilumum kitapçılarda ve sanal kitapçılarda...
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: alan ford - 05 Mart, 2013, 20:57:00
  Abi ideefixe'de "stoğa giriş için haber bekleyin" yazıyor. ???
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: kedidiro - 05 Mart, 2013, 23:02:33
Alıntı yapılan: alan ford - 05 Mart, 2013, 20:57:00
  Abi ideefixe'de "stoğa giriş için haber bekleyin" yazıyor. ???
hafta sonu istanbul'a ateş almaya geldim. iki arada bir derede akmerkez'deki remzi kitabevinde aradığım iki kitabı sormaya girdiğimde gördüm. hatta çizgi roman mı acaba diye alıp baktım. d@r'daki listeme eklerim diye almadım.
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: alan ford - 10 Mart, 2013, 23:40:05
  İyi okumalar. Darısı başımıza :)
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: V - 26 Mart, 2013, 21:53:38
Kitap bugün elime geçt.En kısa sürede okur,itkilerim hepinizi..
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: kedidiro - 26 Mart, 2013, 22:13:33
     şu anda bir ziyafetteyim. metis yayınlarının  30. yılı için yaptığı yerdeniz'in 6 kitabının bir arada olduğu özel baskıyı okuyorum. ama bir gözümde ''minare gölgesi''nde. okuma planım bile hazır. bu kitabı levent cantek'in 2007'de iletişim'den çıkmış '' çizgili kenar notları''yla paralel okuyacağım. ağırlıkla engin ergönültaş'a ve kenar mahalle mizahına adanmış bu kitabı da tavsiye edeyim...
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: alan ford - 26 Mart, 2013, 22:31:26
    Fantastik edebiyata bulaşma sebebimdir Yerdeniz .Ve Ged hala kahramanımdır benim. Bu 6 ciltlik seride de gözüm var. Ve yine En Uzak Sahil okuduğum en iyi kitap olmaya en yakın adaydır. Yani hakikaten ziyafettir Yerdeniz , ara ara ziyaret etmek hac vazifesidir benim için.
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: kedidiro - 22 Nisan, 2013, 16:51:26
 engin ergönültaş'ın minare gölgesi'ni okuyorum. yine ağırlıkla onun öykülerinin ele alındığı levent cantek derlemesi ''çizgili kenar notları''yla birlikte.
''çizgili kenar notları''nda Ergönültaş'ın anlattığı kenar mahalleyi üç evrede değerlendirebileceğimizden bahsediliyor: Zalim Şevki ve Kelek Osman'lı daha naif ve komik dönem, 'Terso'nun çıkışsız ve dramatik dönemi, son olaraksa 'Pembe Dişler' (ben bunu okumadım) döneminin acımasız sertlikteki kenar mahallesi...
  Türk çizgi romanına kenar mahalle Engin Ergönültaş'la girmedi kuşkusuz. Ancak ondan ve Gani Müjde'nin yazıp Sencer'in resimlediği 'Balat Hikayeleri'nden önce mizah dergilerindeki kenar mahalle daha steril bir yerdi. İyi insanların, sıcak kalplerin, dostluğun ve bir dilim ekmeği paylaşmanın efsanevi diyarıydı. Bunun televizyondaki karşılığı Perihan Abla, Mahallenin Muhtarları ise sinemadaki karşılığı da Arzu Film ekolünün burun sızlatan filmleriydi ( Türkan Şoray'lı Sultan'ı veya Emel Sayın - Tarık Akan'dan Yalancı Yarim'i hatırlarsınız) Ancak Ergönültaş'ın kenar mahallesi buradakilere hiç benzemedi. o mahallelerin zengin semtleriyle çevrilmiş sokaklarında insanlar bir çıkış ararken birbirlerine ama en çok da kendilerine zarar verdiler... Jiletle, uyuşturucuyla, alkolle hırpaladılar bedenlerini. Ruhlarıysa zaten paramparçaydı. Buna edebiyattaki en yakın örnek Metin Kaçan'ın Ağır Roman'ı, biraz da Latife Tekin'in '' berci kristin çöp masallar''dır belki...
  Peki yıllar sonra '' minare gölgesi''yle tekrar çıkıp gelen Ergönültaş'ın kenar mahallesinde okuru bekleyen ne?
  Öncelikle kronolojik olarak son çizdiği çizgi roman olan ' Pembe Dişler'deki acımasız dünyanın burada görünmediğini söyleyebilirim. Geçen zaman Ergönültaş'ın öfkesini törpülemiş sanki. Bu romanda öfke patlamaları, argo veya şiddet anları son derece az. Ancak ortalıkta mizahın esamisi de okunmuyor. Zira hayatın bu insanlar için pek gülünecek yanı yok. Haliç'e yakın Zengüle Hacı mahallesi insanlarının; iki çocuğun, uyuyan bir delikanlının ama en çok kadınların öykülerine şahit oluyoruz 367 sayfa boyunca. Çok fazla bir şey olduğu yok gerçi ama olaylar bir uzun bir kısa kışla bunların arasındaki çok uzun yazda geçiyor. tüm kahramanlarımızın hayatı mahallenin tek camisinden duyulan ezan vakitleri arasında geçip gidiyor. Minarenin gölgesinde iki ezan arasında hemen hiçbir şey değişmeden zamanlar, insanlar, acılar akıp gidiyor. Karakterlerin bazılarını Ergönültaş'ın eski çizgi romanlarından tanıyoruz. Örneğin; kedili eski fahişe Sultan abla adı bile değişmeden burada da karşımıza çıkıyor. Bazılarını ise tanıyacağımızı zannediyoruz. Abdülkadir'le Sabit yoksa ''terso''nun Aykut ile Salih'i mi derken sayfalar ilerledikçe yanıldığımızı anlıyoruz. Ne Sultan Abla çizgi romandaki felakete uğruyor, ne de Abdülkadir'in yırtmak için bir gayreti var. Demin Ergönültaş'ın öfkesinin azalmış göründüğünden bahsetmiştim. Ancak bu kitaba hakim duygu umutsuzluk ta değil... En fazla tevekkül hali, bir kabulleniş belki. Kahramanlarının hiçbirinin namazla işinin olmadığı mahallede ezanın bu kadar belirleyici olması da bundan galiba...
  bu kitabı çok güçlü kılan şey tam olarak bu durgunluğu bence. ya da yazdıklarından çok hissettirdikleri belki. O küçücük çocuklarının sessiz oyununda, yaşlı fahişenin suskunluğunda, Abdülkadir'in uykusunda, Sabit'in uykusuzluğunda ve Ümmiye Hanım'ın mutfak masasının kenarındaki oturuşunda, tüm o durgunluğun altında çarpan kocaman bir yürek, çağıl çağıl bir yeraltı suyu, yaklaşmakta olan o kaçınılmaz depremin beklenişi var sanki...
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: omega red - 22 Nisan, 2013, 18:31:07
acaba çizgi romanlarını nasıl okuyabiliriz engin ergönültaş'ın?
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: V - 22 Nisan, 2013, 21:38:59
Alıntı yapılan: kedidiro - 22 Nisan, 2013, 16:51:26
engin ergönültaş'ın minare gölgesi'ni okuyorum. yine ağırlıkla onun öykülerinin ele alındığı levent cantek derlemesi ''çizgili kenar notları''yla birlikte.
''çizgili kenar notları''nda Ergönültaş'ın anlattığı kenar mahalleyi üç evrede değerlendirebileceğimizden bahsediliyor: Zalim Şevki ve Kelek Osman'lı daha naif ve komik dönem, 'Terso'nun çıkışsız ve dramatik dönemi, son olaraksa 'Pembe Dişler' (ben bunu okumadım) döneminin acımasız sertlikteki kenar mahallesi...
  Türk çizgi romanına kenar mahalle Engin Ergönültaş'la girmedi kuşkusuz. Ancak ondan ve Gani Müjde'nin yazıp Sencer'in resimlediği 'Balat Hikayeleri'nden önce mizah dergilerindeki kenar mahalle daha steril bir yerdi. İyi insanların, sıcak kalplerin, dostluğun ve bir dilim ekmeği paylaşmanın efsanevi diyarıydı. Bunun televizyondaki karşılığı Perihan Abla, Mahallenin Muhtarları ise sinemadaki karşılığı da Arzu Film ekolünün burun sızlatan filmleriydi ( Türkan Şoray'lı Sultan'ı veya Emel Sayın - Tarık Akan'dan Yalancı Yarim'i hatırlarsınız) Ancak Ergönültaş'ın kenar mahallesi buradakilere hiç benzemedi. o mahallelerin zengin semtleriyle çevrilmiş sokaklarında insanlar bir çıkış ararken birbirlerine ama en çok da kendilerine zarar verdiler... Jiletle, uyuşturucuyla, alkolle hırpaladılar bedenlerini. Ruhlarıysa zaten paramparçaydı. Buna edebiyattaki en yakın örnek Metin Kaçan'ın Ağır Roman'ı, biraz da Latife Tekin'in '' berci kristin çöp masallar''dır belki...
  Peki yıllar sonra '' minare gölgesi''yle tekrar çıkıp gelen Ergönültaş'ın kenar mahallesinde okuru bekleyen ne?
  Öncelikle kronolojik olarak son çizdiği çizgi roman olan ' Pembe Dişler'deki acımasız dünyanın burada görünmediğini söyleyebilirim. Geçen zaman Ergönültaş'ın öfkesini törpülemiş sanki. Bu romanda öfke patlamaları, argo veya şiddet anları son derece az. Ancak ortalıkta mizahın esamisi de okunmuyor. Zira hayatın bu insanlar için pek gülünecek yanı yok. Haliç'e yakın Zengüle Hacı mahallesi insanlarının; iki çocuğun, uyuyan bir delikanlının ama en çok kadınların öykülerine şahit oluyoruz 367 sayfa boyunca. Çok fazla bir şey olduğu yok gerçi ama olaylar bir uzun bir kısa kışla bunların arasındaki çok uzun yazda geçiyor. tüm kahramanlarımızın hayatı mahallenin tek camisinden duyulan ezan vakitleri arasında geçip gidiyor. Minarenin gölgesinde iki ezan arasında hemen hiçbir şey değişmeden zamanlar, insanlar, acılar akıp gidiyor. Karakterlerin bazılarını Ergönültaş'ın eski çizgi romanlarından tanıyoruz. Örneğin; kedili eski fahişe Sultan abla adı bile değişmeden burada da karşımıza çıkıyor. Bazılarını ise tanıyacağımızı zannediyoruz. Abdülkadir'le Sabit yoksa ''terso''nun Aykut ile Salih'i mi derken sayfalar ilerledikçe yanıldığımızı anlıyoruz. Ne Sultan Abla çizgi romandaki felakete uğruyor, ne de Abdülkadir'in yırtmak için bir gayreti var. Demin Ergönültaş'ın öfkesinin azalmış göründüğünden bahsetmiştim. Ancak bu kitaba hakim duygu umutsuzluk ta değil... En fazla tevekkül hali, bir kabulleniş belki. Kahramanlarının hiçbirinin namazla işinin olmadığı mahallede ezanın bu kadar belirleyici olması da bundan galiba...
  bu kitabı çok güçlü kılan şey tam olarak bu durgunluğu bence. ya da yazdıklarından çok hissettirdikleri belki. O küçücük çocuklarının sessiz oyununda, yaşlı fahişenin suskunluğunda, Abdülkadir'in uykusunda, Sabit'in uykusuzluğunda ve Ümmiye Hanım'ın mutfak masasının kenarındaki oturuşunda, tüm o durgunluğun altında çarpan kocaman bir yürek, çağıl çağıl bir yeraltı suyu, yaklaşmakta olan o kaçınılmaz depremin beklenişi var sanki...

Bu güzel analiz için teşekkürler hocam.Ben de yarıladım kitabı.
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: alan ford - 15 Nisan, 2015, 20:42:20
  Minare gölgesi büyük , hatta çok büyük bir roman. Bence tek eksiği kedidiro'nun da bahsettiği gibi mizahın esamisinin dahi okunmaması. Yanlış anlaşılmasın hayatın gülünecek yanlarından bahsetmiyorum , kitapta eksikliğini hissettiğim , Flanerry O'Connor vari insanın içini acıtan bir kara mizah. Eksiklik bile diyemem aslında , olsa daha iyi olurmuş diye tabir edebileceğim bir dilek sadece.

  Hitchcock vari bir üslubu var Ergönültaş'ın. Kenar mahallenin zor hayatlarını ,turistik olmayan hümanist bir bakışla anlatırken , dehşet anlarını göstermiyor , sadece ima ediyor . Meryem'in çığlığını duyuyor ya da Atilla'nın annesinin sokakta yıkanan kanını görüyoruz ama bu anlara şahitlik etmiyoruz. Yine de tecavüzü, cinayeti iliklerimize kadar hissettiriyor.  Çok ama çok iyi bir roman.
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: ferzan - 13 Ağustos, 2015, 12:27:11
    Engin Ergönültas sevenlerin gözü aydın. Bu haftadan itibaren artık her hafta, çizgileriyle değil ama yazılarıyla ve muhteşem kalemiyle üstad bundan böyle Uykusuz 'da.

(https://farm2.staticflickr.com/1708/25817246774_19cb5173ba_c.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1666/26396129886_8548c50309_c.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1516/26355897301_2ebf554e21_c.jpg)
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: alan ford - 13 Ağustos, 2015, 12:38:56
haberi aldığımdan beri heyecanlıyım. tekrardan mizah dergilerine dönüş yapıyorum. Teşekkürler Ferzan
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: V - 13 Ağustos, 2015, 14:25:53
Engin hoca için değer. Ben de mizah dergisi almaya başlayacağım uzun bir aradan sonra..
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: Hayal Kahvem - 03 Mart, 2022, 21:11:26
Bugün evden çıkarken  Levent Cantek'in derlediği  Çizgili Kenar Notları gözüme ilişti. Kaptım attım çantama. Kahve molasında  bir bölümü okuyayım dedim.
Gözümü kapadım. Bir sayfayı araladım. Tanıl Bora yazmış. Bilmemnetepe'nin Tırsınç Dünyası ve Lanetli Sınıf.

Daha önce okumuşum belli.   İlgi duyduğum cümleleri sarı renklendirmekle kalmamışım,  soldaki boş sayfaya kıymışım.  O bed yazımla bir çok not karalamışım.

"Yazarken küfredeyim de yeraltı edebiyatı olsun" diyenlere okuma tavsiyesi, diye yazmışım mesela.... Böyle bir cümle yok bu bölümde. Belli ki bir yerden araklamışım.
(Ama Tanıl Bora Pembe Dişler'i epeyce anlatmış.)
Devam etmişim:
Engin Ergönültaş  Pembe Dişler
Metin Kaçan Ağır Roman
Bu da olabilir demişim... Latife Tekin Berci Kristin Çöp Masalları

Çok uzattım.   Engin Ergönültaş'ın Pembe Dişleri'ni bilen var mı? Aslında sadece bu soruyu soracaktım ??? :)


Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: Hayal Kahvem - 04 Mart, 2022, 21:26:50
Engin Ergönültaş'ın Pembe Dişleri'ni bilen var mı?
Başlık: Ynt: Engin Ergönültaş
Gönderen: hanac - 05 Mart, 2022, 10:26:48
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 04 Mart, 2022, 21:26:50
Engin Ergönültaş'ın Pembe Dişleri'ni bilen var mı?

Bilmiyorum, üzgünüm.