Lami Tiryaki'den Martin Mystere Yazıları

Başlatan Lami Tiryaki, 22 Aralık, 2009, 12:22:18

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Lami Tiryaki

Düsünün, öyle bir güce sahipsinizki, istediginiz her seyin ya da olmasini istediginiz herkesin önünüze gelip sizinle birlikte olmasina imkan buluyorsunuz. Ya da bir baska varlik size böyle bir olanagi sagliyor. Ne güzel olurdu degil mi? Ancak Stanislav Lem'in Solaris'indeki gibi "istedim oldu" ama sonra "kabusum oldu" seklinde degil tabiiki.

Martin Mystere'nin 50 ve 51. sayilarda yayinlanmis müthis Paolo Morales öyküsü Aniden bir Gece'nin devami niteligindeki Kali'ye Tapanlar özellikle ikinci bölümü Nefret Atesi'yle ilk öyküden geri kalmayan muhtesem duygusal yogunluga sahip bir öykü. Bence Paolo Morales, Alfredo Castelli'nin en büyük mirasçisi. Yazdigi öyküler yoklukta Martin'e can veriyor neredeyse. Son yillarda Martin öykülerindeki siradanlik ve kalitesizlik ortaminda kalitesiyle öne çikanlarin çogunda Morales imzasi var. Aniden Bir Gece'yi okudugumda "Martin ve Diana'yi bir de böyle görmek te varmis" demistim. Kali'ye Tapanlar'da ise olayin bir baska boyutu çikiyor ortaya. Baba, kötü ogul, iyi ogul, ask sevgiyi görüyoruz. Insanin iç benligindeki en masum yansimasinin cennet meyvasi gibi bir armagana dönüstügü muhtesem Siddhy ile tanisiyoruz.

Fazla spoil etmek istemiyorum ama aylardir süren duragan Martin evreninde yeniden muhtesem bir öyküyü okumak çok hostu. Özellikle maceranin son iki sayfasi sevgi üzerine olan diyaloguyla ilginç bir bakis açisina sahip. Bu macerayi hala okumadiysaniz hemen okuyun. Ardindan da Aniden Bir Gece'yi tekrar edin, yasli Martin Amca'nin hissettiklerini siz de hissedin...

Not:Macerayi okurken Lal'in son dönemdeki kötü baskisinin gölgesini hissetmemek elde degil. Zagor'un Martin'in ilk çiktigi dönemdeki kaliteyle karsilastirinca çamur gibi bu baski çok kötü duruyor. Lal en kisa zamanda bu isi düzeltmeli yoksa koleksiyonlarin en kötü baskili sayilarina sahip yayinlarla tarihe geçecek...

Selamlar
Lami

Lami Tiryaki

Lalkitap'tan çikan Martin Mystere 9-10. sayilarda yayinlanan Dövmedeki Ruh ve Son Nomad isimli öykülerde Türkiye ve Türkler'e hatiri sayilir miktarda yer verilmis. Roberto Pagliara ve Saverio Minutolo tarafindan yazilan senaryo Italya'da 1996 yilinin Kasim Aralik aylarinda yayinlanmis ve maceranin sonunda bir karede yeni yil kutlamasi yapilmis.

Mogolistan ve Sibirya bölgesi arasinda kalan bölgedeki Altaylarda 1947 yilinda rus arkeologlar tarafindan bulunan esrarengiz bir mumya üzerinde gelisen olaylarla baslayan öykü, bir dizi tarihsel gelisim neticesinde Türkiye ve Amerika'ya kadar uzar. Senaryo, Türkiye'de önemli arkeolojik çalismalar yürütmüs olan Çatalhöyük ve Hacilar Höyüklerinin kazi çalismalarinin saibeli arkeologu James Mellaart'la basarili bir sekilde birlestirmis. Mellaart'in Türkiye'den sinirdisi edilmesine neden olan efsanevi Dorak hazinelerini kesfetmesine dayanan bir kurgu, yan öge olarak senaryoda anlatilmakta.

Asya kökenli olmadigi ortaya çikan esrarengiz mumyanin bir tür koruyucusu olan Orta Asyali nomad Kuriuk, dostlarimiz için yeni gizemlerin kapisini açar. Martin'le birlikte maceraya basarili bir sekilde eslik eden ingiliz arkeolog Parker'in finaldeki sözleri önemlidir:"Nomadlarin güney asyaya göçü nedeniyle kökleri Türklere kadar uzamaktadir".  Bu hikayeye bildigim kadariyla yeni bir devam öyküsü yazilmadi. Ancak On Felaket isimli 12 numarali Dev Albümün girisindeki editoryal bölümde önümüzdeki yillarda dev albümler için açilacak yeni dosyalar arasinda Son Nomad'in adi da geçmekteydi. Yanlis hatirlamiyorsam referans olarak 10 eski öyküden olusan listenin ilk adayi Son Nomad'di. Bu konuda yeni bir seyler yaizlacaginin müjdesi verilmektedir. Zannimca Son Nomad'daki mumyanin gerisindeki sirlarin aralanacagi bu olasi dev albümde Türkler ve Türkiye yine oldukça genis yer tutacak. Ve yine umarimki böylesine olasi bir senaryoda türklere batililarin hor görüsü altinda fesli-entarili araplar gibi degilde oldugumuz gibi bir yaklasim sergilenir.

Listedeki bir baska arastirma konusu adayi da Sihirli Balta isimli, Zagor'un "gerçek" öyküsünün anlatildigi macera. Her ikisi de simdiden agizlarin sularini akitacak gibi duruyor.   

Selamlar
Lami

Lami Tiryaki

Dikkat Spoiler!
Alfredo Castelli'nin müthis bir yazar oldugu yadsinamaz. Son zamanlarda çogu yavan öykülerle geçistirilen Martin Mystere maceralari arada bir ustanin ise el atmasiyla bize eski tatlari hatirlatiyor.  Hani ustanin artik gittikçe seyrekleserek yazdigi öyküler de olmasa seri 1. Fumetti liginde küme düsecek neredeyse. Neyse... Arada bri ustanin belgesellere kaynaklik eden bilgileri fantastik bir evrene tasiyarak olusturdugu müthis "gizem evreni" bazan gerçek zamanli olarak isleniyor. Annabel Lee'nin öyküsü buna güzel bir örnek bence. 25 yil önce Temmuz 1985'te La Renicarnazione Di Annabel Lee (Annabel Lee'nin Yeniden Dogusu) ismiyle piyasaya çikan maceraya Tay Yayinlarinin çevirmenleri daha güzel bir isim bulmuslar. Nedense Italyanlarin macera isimlendirmelerini basarili bulmuyorum. Türkçe versiyonlar daha çekici geliyor bana. Usta 25 yil önce yazdigi öyküsüne 18 yil sonra Lost'un senaristlerini kiskandiracak müthis bir baglanti atmis. Harlem'li serseri Abe White'in bedeninde yeniden dogan talihsiz Annabel Lee'nin öyküsü, 2003 tarihli Il Destino di Annabel Lee(Annabel Lee'nin Kaderi) isimli öyküde gerçek zamanli olarak tam 18 yil sonra tamamlanmis. Hatirlarsaniz Martin tüm arastirmalarina ragmen Abe'in bedeninde yeniden dogan Annabel Lee'nin varligiyla ilgili bir ipucu bulamamisti. Güney Amerika'da geçici olarak sonlanan öyküde Abe(Annabel) ölmeden önce Annabel'in dogum tarihini neden hatirlayamadigini anlamis fakat Martin'e söyleyemeden ölmüstü. Maceranin son karesinde nedeni biz anlamistik zaten. Çünkü Annabel aslinda henüz dogmamisti. Dogup 18 yasina geldiginde babasinin antikaci dükkanindan miras kalan altin Maya heykelciginin neden oldugu bir ruh-beden çaprazlamasina ugramis ve Abe'in ölümünden sonra da kaderinin dügümünü çözmek için Martin'le tekrar karsilasmisti. Iste bu noktada 260. sayida (Lalkitap 93) Castelli bütün ustaligini ortaya koyup ruh degisimini bir tür deja-vu'ya dayandirarak maceranin sonunu baslatmis. Ilerleyen sayfalarla birlikte biraz kafa karistirarak-bir küçük sürprizle de okuyucuyu ters köseye yatirarak-süregiden öykü ne yazikki biraz çabucak bitirilmis.

Macera, 83'deki ilk öykünün canliligi ve dinamizminden biraz uzak. Ancak belli bir aksiyonu ve merak gidermeyi basariyor. Hepsinden önemlisi bir tür 24 dizisi benzeri 18 yila yayilmis gerçek zamanli bir öyküye dönüsüyor. Mihenk noktasi iki öykünün birbirine baglandigi nokta ise ayni zaman dilimi içinde. Öykünün hos yan unsurlari da var. Güney Amerika'ya çenesi düsük yasli pilot Jerry Drake'le yapilan ikinci yolculuk, Martin'in Drake'e "Mister No" diye hitap etmesi, Travis'le muhabbet, Tufton Corner islahevi müdiresiyle Martin'in diyalogu, okurken insana zevk veren yan unsurlar.

Uzun zaman sonra yeniden adam gibi bir Martin macerasi okumak nasip oldu. Tesekkürler Castelli. Umarim Yasli Martin Amca'yi yasadigin sürece birakmazsin.

Selamlar
Lami  

alan ford

 Ah ah en sevdigim maceralarindandir Annabel Lee'nin öyküsü.Çizgi roman merakim bir Poe öyküsüyle baslamisti.Altin Böcek.Ansiklopedik bir çizgi romanin ilk macerasiydi.Lise yillarinda Atlantis'e merak sardigimda ve bu macerayi okudugumda çok sevmistim.Devamini okumakta farz oldu artik.Merak ettigim Annabel Lee'nin Marty amcaya vermek isteyip fiziksel sartlardan dolayi veremedig öpücük.Gerçi artik Martin dedesi yasinda ama. :) Bir de Mister No gençliginde gittigi esrarengiz bir vadiden bahseder.Acep neresidir fikri olan var mi? :)
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

V


   

  Lise yillarinda Tay Atlantis'lerimi benden ödünç alip okuyan ne kadar arkadasin varsa,

bugün konustugumuzda konu Martin Mystere'ye geldiginde en çok bahsettikleri maceralardan

birisi olmustur Annabel Lee'nin öyküsü :)



"İstemem,eksik olsun.."

Lami Tiryaki

Martin Maystere'nin 101. sayisinda yayinlanan Gökten Düsen Tas son yillardaki Martin Mystere tatsizliginda ferahlatici bir durak gibi. Alfredo Castelli, 1980'lerde alt detaylarini olusturdugu Atlantis-Mu evreninin üzerine 20 yillik üst hikayeler yaziyor artik. Bu türdeki ilk örnekleri-bazilarinin pek hosuna gitmese de ben çok sevmistim-geriye sarma milenyum hikayelerinde denemisti. Martin maceralarini 1940'lardan baslatip(babasini da unutmamak gerekir) 2000'lere kadar tasiyan ve kendi yazdigi öykülerde heyecani ve akiciligi bir gram eksilmeyen ustaya sapka çikarmak lazim. Ne zaman bir Castelli hikayesi okusam ayni heyecani ayni tatmini yasiyorum. "Artik Atlantis hikayeleri bitti, Martin'de bitti" diyenlerin aksine bu evren, ustaya daha çok hikayeler yazdirir. Martin'in iki aylik periyoda geçtigi ilk sayilarda bol miktarda Castelli'nin kaleminden çikmis fantastik öyküler okuyacagiz. Dogrusu simdiden heyecani sardi beni.

Bazi eserler kendi ekollerinde "ölüsü olsa okunur, satar" dedirtiyor. Marvel'in Conan'i nasil böyleyse Bonelli'nin Martin'i de bence böyle. Ölüsü olsa okutuyor kendini. Castelli'nin izinden giden Carlo Recagno ve Paolo Morales'te de ayni hazlari almak mümkün. Keske usta eskiden oldugu gibi arada bir Zagor'a da el atsa. Bu ara çalistigim Zagor külliyatinda ustanin hatiri sayilir öykülerini derledim. Smirnoff Kalesi, Buzlar Ilahi gibi hiç biri kötü sinifina girmeyecek harika maceralara imza atmis.

Selamlar
Lami 

darkwood

Hala yayini devam eden Lal Yeni serisi  Martin MysrteMarti Amcanin son 4-5 sayisini ve bu yeni sayisini okumamistim.
Sevgili Lami'nin bu güzel yazisini görünce içimde okuma istegi uyandi tekrar..
Yarin bir Kadiköy yapip önce kitabi alalim, hafta sonuda kismet olursa okuruz..
Darkwood Sakinleri..

Lami Tiryaki

Dikkat! Metinde Okuyablen kedi ve bu hikayeye kaynaklık eden Geriye Sayma hikayesiyle ilgili ipuçları vardır!

Castelli yazdığı eski hikayelerini bitirmeye, bitirirkende yeni yeni sorular yaratmaya devam ediyor. Anabel Lee'nin Kaderinden sonra bu kezde anı defterinden 1990 yılında yazdığı Una Storia Di Natale (Geriye Sayma) isimli öyküsünü 14 yıl sonra 2004 yılında yayınlanan Okuyabilen Kedi (Il Gatto Che Sapeva Leggere) ile sonuca bağlamış(tabii biz 7 yıl geriden takip ettiğimiz için bize göre 21 yıl sonra). Açıkçası finalini en çok sevdiğim hikayelerden biridir Geriye Sayma. Bu kadar okurun hayaline bırakılmış başka bir Martin Mystere hikayesi yoktur. Hikayedeki dramatik detaylar, Castelli'nin benzersiz anlatım biçimi ve ilk yayınlandığı dönemdeki "Martin heyecanı" öyküyü unutulmazlarım arasına koymuştur. Ancak usta finali bizim hayal gücümüzde daha fazla bırakmamaya karar verip Okuyabilen Kedi'yi yazmış. Bence pekte iyi etmemiş. Geriye Sayma'da ne kadar saçma da olsa(basit bir saç boyama ve gençliğe öykünme içgüdüsüyle zamanın tersine işlemeye başlaması) hikayenin bütününü düşündüğünüzde sizi saran dramatik öykü klasik Martin Mystere macerası keyfini almamıza yetmişti. Ancak Okuyabilen Kedi öyle değil. Kedi kılığında tekrar hayata dönmüş olan Charles Gould(Manny)'un aniden ortaya çıkışı ve Martin'in evine sığınması Geriye Sayma'dan birebir kopya alınmış gibi. Sonra peşpeşe gelen Manny'nin tekrar insana dönme çabaları bana biraz zorlama gibi geldi. Üstüne son dönem Martin hikayelerinde yüzyüze geldiğimiz yüzeysel anlatımla birleşince son dönem Martin maceraları arasında kaliteli iyi bir hikaye, ancak genel Castelli öyküleri içinde vasat bir macera ortaya çıkarmış. Bu maceranın en önemli artısı enfes gizem kokularıyla süslü Jan Potocki'nin öyküsü oldu. Potocki'nin öyküsünü okurken o klasik Martin Mystere maceralarının keyfini aldım çok beğendim. Usta son bir manevrayla iki öyküyü finalde ustalıkla birleştirmiş. Okunması keyifli bir hikayeye dönüştürebilmiş. Yine de bu, Geriye Sayma'nın o müthiş finalinin tadının yok olmasını engelleyemiyor.

Her iki hikayede de enfes birer yan öykü türetilmiş. Geriye Sayma'da hikayenin giriş ve finali sonrasında karşımıza çıkan Mr. Jinx ve öykünün çok farklı bir devamı(henüz bu maceralar klasik maceralar serisinde yayınlanmadı) ve Jan Potocki ana hikayeyi süsleyen güzel hikayecikler olmuş. Geriye Sayma'nın eski devamında bir şekilde Jinx'le yola devam etmiştik. Okuyabilen Kedi'nin devamında da Mr Jinx var mı diye merak ediyorum. Bir iki sayı sonrasında yine Mr. Jinx'li bir macera varda!..

Selamlar
Lami

rumar80

   Martin Mystere'in son dönem maceraları bana o kadar zorlama, o kadar baştan savma geliyor ki bir müddettir okumayı bıraktım. Klasik maceralardaki o bilinmezlik, bir cevap bulma arzusu, büyük bir öykünün ufak yap boz parçalarının birleştirilme hissi (Atlantis ve Mu savaşı) ve iki süper düşman Sergej Orloff ve Kara adamlar.
  Sonra ne olduysa işler sarpa sardı. Artık her şeyde bir gizem aranmaya başlandı. Orloff eski karizmasını kaybetti. Hatta kara adamlar bile saçmaladı (yakında Martin'in babasının ölmediği, kara adamların gizli lideri olduğunu açıklarlarsa şaşırmam).
  Castelli'nin tekrar el atması işe yarar mı bilemem, ama klasik Martin amcayı seven biri olarak can çekişmesine dayanamıyorum. Bu nedenle de maalesef artık listemde yeri yok.

hanac

1989 yılı "Una storia di Natale", orijinal 93. sayı ve 2004 yılı "Il gatto che sapeva leggere", orijinal 270. sayı



Lami Tiryaki

Martin Mystere'nin Bonelli 268-269. sayılarında yayınlanan ve Paralel Yaşamlar ismiyle başlayan Çoklu Yaşam Programı(Programma Multilife) isimli öykü yeni bir Mr. Jinx klasiği. Aslında bu öykü hakkında Hasan'ın açtığı fumettilerdeki klişeler başlığına yazmak lazım. Macera tipik bir Jinx öyküsü. Jinx'le ilgili artık klişeleşmiş tüm unsurlar mevcut. Zengin insanlara yoğun hayatlarında nefes aldıracak müthiş bir teknik buluş, bunu pazarlayan Jinx, entrika cinayet vb her şey var. Ancak macera zaten bu klişler üzerine kurulu olduğunu inkar değil iddia ediyor. Chiaverotti ve Castelli ortak çalışması öyküde Castelli'nin tarzı kendini oldukça fazla belli ediyor. Buda tabiiki öyküyü daha bir okunabilir kılıyor. Bu işin bir boyutu. Diğer boyutta artık biraz kabak tadı veren Jinx'in bilinç aktarma yoluyla yaşamına devam etmesi var. Daha önce "diğer tarafa" gönderilen Jinx buna rağmen bilincini aktardığı bir fıstık sayesinde hayatta(dünyada) kalmayı başarmış. New York'un muhtelif yerlerinde Jinx'in anı aktarma merkezleri var anlaşılan. Mandrake'deki 8 çetesi gibi şubelerini yok et yok et bitmiyor. Adam habire bilinç aktarıyor. Bu arada Mandrake demişken macera, Mandrake'deki tuhaf olaylar konseptine çok benziyor. Castelli bir kez daha senaryosunu örnek aldığı Mandrake maceralarına benzetmeyi başarmış. Yinede maceranın finalindeki Meggan'ın işin iç yüzünü anlattığı sahneler klasik Martin öykülerine susayanlar için keyifli olabilir. Bu öyküde son dönem maceraların tersine Martin ve Java daha bir olayın içindeler. Ayrıca bu kez birden fazla güzel kız var. Jinx'in bu güzel kızları etkilemesi ve kendine aşık etmeside ayrıca incelemeye değer. Kendi suratına hayran bu adamın bu özelliğinede ben hayranım. Jinx kadar narsist ve ayrıca kendiyle bu kadar barışık başka bir düşman yoktur herhalde. Martin'e "senin zekan bana yakın sevgili düşmanım" diye onu aşağılaması çok eğlenceli. Martin'in ise Meggan'a onun çokta başarılı olmadığını her projesinin bir yerde iflas ettiğini iddia ettiği sahnede bir o kadar ilginç. 

Çoklu Yaşam programı Martin&Jinx mücadelesi öykülerine yeni bir şey katmayan, ancak yinede keyifle okunan bir macera. Bu öyküyü okuyunca artık Martin&Jinx öykülerini şöyle sil baştan bir tekrarlamak gerektiğine karar verdim. Martin'i ihtiyar bir keş'e dönüştürmeyi başaran tek kişinin Martin'e hayatındaki en büyük ıstırabı yaşatmayı başaran bu müthiş düşmanın öyküleri ayrı bir incelemeyi hak ediyor.

Selamlar
Lami

kalidor

Bu çoklu yaşam programındaki bilinç aktarımı bana H.P. Lovecraft'ın "Zamandan Düşen Gölge" adlı öyküsünü anımsattı. Bu müthiş öyküyü google kitaplardan H.P. Lovecraft'tan üç öykü diye arattırdığınızda okuyabilirsiniz. Amnezi yaşamış olan bir profesörün aslında yüce ırk diye isimlendirilen bir ırk tarafından zihninin bir süreliğine ele geçirildiğini anlatan okuyucuyu deliliğin dağlarına götüren üç boyutlu bir öykü.
Crom! Ölüleri Say...

kültürelgüncel



Çizgi roman araştırmacısı Lami Tiryaki, bu yazısında Martin Mystere'deki Mandrake göndermelerini işliyor. Yazının sonunda Lami Tiryaki hakkında bilmek isteyebilecekleriniz de yer alıyor.
          Mandrake, Lee Falk'in, bence, en güzel çalışmasıdır. Çocukluğumun Alacakaranlık Kuşağı hikayelerini Mandrake'de okurdum. Tay Yayınları'nın güzel edisyonu, nefis kapakları ve tuhaf maceralarıyla Mandrake, Kızılmaske'den bir adım önde giderdi hep. Fantom da iyiydi, gizemliydi filan ama Mandrake bir başkaydı. Bütün tuhaf olayları mıknatıs gibi üzerine çeker, ülkenin polis teşkilatı olsun, özel suç savaşçısı örgütleri olsun(Inter-Intel) onun hizmetindeydi. Merkezi Galaksi İmparatoru bile kahramanımızın hikayelerinde destek görevi görürdü.
Devamı Kültürel Güncel'de:
http://kulturelguncel.blogspot.com/2011/08/martin-mysteredeki-mandrake.html


Not: Lami Tiryaki'nin yazısının ilk hali daha önce Altın Madalyon'da yayınlanmıştı.