Exodus: Gods and Kings

Başlatan dean, 10 Temmuz, 2014, 13:15:03

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.


hanac

Fragmanı pek beğendim.

Din temalı filmlere bir geri dönüş var gibi.

dean

Alıntı yapılan: hanac - 10 Temmuz, 2014, 23:50:02
Fragmanı pek beğendim.

Din temalı filmlere bir geri dönüş var gibi.

Evet, din temalı filmler bu ara artış var. Güzel de oldu. Seviyorum din temalı film ve dizileri. Alex Proyas'da 2016 için Gods of Egypt diye bir film çekiyor. Bir gözümde onda.

dean


Mrtekin

Bu filmi başkası çekse sallamam. Ama, yönetmen Ridley Scott olunca akan sular durur...

'Kingdom of Heaven'dan" dolayı beklentim çok yüksek...
They drew first blood...

Mrtekin

Attik tuttuk, filmin gorselligi 10 numara ama yok maalesef bir seyler eksik kalmis, bence Nuh daha iyiydi.

Filmde evlenme sahnesinde Turkce bir turku vardi.

Ridley filmi kardesi Tony scott'a ithaf etmis, huzunlendim biraz.

Gidin ama cok yuksek bir beklentiniz olmasin.
They drew first blood...

dean

  Exodus, Noah ile beraber bu yılın ikinci büyük bütçeli Biblical Epic'i oldu. Aynı Noah filmindeki gibi Tanrının her istediği sorgusuz sualsiz yapan, insan üstü bir peygamberden çok daha insansı, sorgulayan, Tanrı ile yeri geldiği zaman tartışan bir peygamber figürü var. Ben karakterlerin bu tip ele alınmasını daha doğru ve sinematik açıdan daha işlevsel buluyorum.

  Filmdeki bir diğer dikkat çeken unsurda Ridley Scott'ın özellikle elinden geldiğince mitolojik anlatımdan kaçınması. Mısır'ın üzerine gelen felaketlerin çoğunda işin neredeyse belli bir bilimsel altyapıya oturtmaya çalışması. Bunu da ben filmin artı hanesine yazıyorum. Filmin içinde klasik bildiğimiz asa yılan olayları yok. Felaketler elinden geldiğince mantıklı gitmeye çalışıyor. Hatta denizin yarılması bile daha mantıklı bir temele oturtuluyor. Hz. Musa'nın Tanrı ile görüşmeleri bile olabildiğine minimal bir anlatım tarzıyla sunulmuş. Dini öğeleri daha fazla görmek isteyen seyirci için belki bunlar sorun olabilir. Lakin benim gibi sinematik anlatım ile daha fazla ilgilenen biri olarak bence bu anlatım tarzı çok daha iyiydi.

  Görsellik ve atmosfer kusursuza yakın. Kendinizi rahatlıkla milattan önce 1300'ün Mısırında hissedebilirsiniz.

  Bence filmin tek sıkıntısı süresi 150 dakika ne kadar kağıt üzerinde uzun ve yeterli bir süre olsada bü tip konulara sahip filmler için pratikte maalesef yetersiz kalıyor. Bir çok yer aceleye getirilmiş hissiyatı uyandırıyor. İşte yukarda bahsettiğim sinematik anlatımda bu yüzden darbe alabiliyor. 1956 yapımı The Ten Commandments'ın 220 dakika olduğunu belirtmek isterim. Ama netice de bu Ridley Scott elbette bir Diretors Cut patlatıp bu olayı çözecektir.

  Sonuç olarak ben filmi beğendim. Yine bu filmde IMDb ve Rotten Tomatoes gibi sitelerin aslında ne kadar güvenilmez olduğunu bana tekrar kanıtladı. Yorumların yüzde 80'i Hz. Musa'nın çizdiği profilden bahsediyor (tabi eksi oy veriyo bu yüzde) Yani filme duygusal yaklaşıyor. Filmi kendi içinde ele alıp değerlendirmiyor. Scott neticede bir belgesel çekmiyor. Bu bir film, bir film ise sanat, sanat ise yorum. Bizim izlediğimiz yorum. Bunu atlamamak lazım.

ercoktay

Ridley Scott'ın bende her zaman kredisi vardır. Bugüne kadar çektiği filmlerden beğenmediğim çok az filmi vardır. Alien, Blade Runner, Thelma and Louise, 1492, Gladyatör, Kara şahin düştü ve tabi ki Cennetin Krallığı. Say say bitmiyor.

En kısa sürede izlemek istiyorum bu filmi :)