Çizgi Roman Piyasası ve Sorunları

Başlatan tommikser, 09 Ağustos, 2010, 12:15:09

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

altay1944

Büyülünün kitapları bıraktım.
Yarabbi bildir de
ben beni bileyim. Beni bilen ben ile kendime geleyim. Benim bensizliğim
ile ben seni bileyim. Seni bilmeyen beni ben neyleyeyim...


Hz. Mevlânâ

pizagor

Alıntı yapılan: Mrtekin - 28 Ekim, 2016, 10:31:39...

Ezcümle "fiyat" ibresi okur lehine dönmedikçe; bizi; hiç de iç açıcı günler beklemiyor gibi.

Bir lafım da yayımcılarımıza, zam-zamcık işin kolay yolu, fedakarlık hep günün sonunda okuyucudan isteniyor ama sisteme yeni okur çekmek için sizler ne yapıyorsunuz, yapmanız gerekenleri yapıyor musunuz, pazarlama hususlarında hiç kendinizi detaylı bir şekilde sorguluyor musunuz acaba? Klasik, maliyetleri çıkartma adına, fumettide 500, renklide 1000 anlayışınız, ne zaman değişecek?

...


Ulaştırma bakanından alıntılayayım:

Yeni çizgiromanlar pahalı değil, eskileri ucuz  ;D


Böyle şeyler yazıyorsunuz, an gelip de işler ters gitmeye başladığında (ki gayet o süreci yaşadığımızı düşünenlerdenim) kabak yine ve her zamanki gibi sizlerin başına patlayacak :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


Mrtekin

Peki; hiç kimseyi suçlamadan; sıradan bir okur olarak; sözlerime açıklık getiriyim o zaman? Belki de ben yanlış düşünüyorumdur.

1-Piyasa büyüyor mu?

2- Sisteme yeni okuyucu ekleniyor mu? Yayınevleri bu konuda ellerinden gelenin fazlasını yapıyorlar mı?

3-Kitap sayısının fazlalığı, ürün çeşitliliği sistemin büyüdüğüne işaret mi?

4- 2,3,4 olumlu ise yayımcı tarafından biraz daha tiraj riskine girilip fiyatlar aşağıya çekilebilir mi? Otomatik zam yerine; böyle bir yaklaşım görülebilir mi? Böyle bir trend bekliyor musunuz?

Bi de o mesaj yeni psikolojik eşiklerden önce tepki olarak yazıldı, Sn. Pizagor. Aradan geçen sürede alıştık, malumunuz...
They drew first blood...

pizagor

Bravo  :)

Bu başlıklara tatmin edici yanıtları iyimser cenah mensubu sayın pearljam'den de bekliyoruz...

Şahsi düşüncem enflasyona paralel ama nüfus artış hızının altında bir büyüme trendine sahip, yani hemen hemen sabit bir ekonomik çizgiroman hacminin olduğu. Sinema - dizi etkisiyle dönemsel çıkışlar sergileyebilir ama trend olarak yatay seyirde. Yani yeni birşeyler çıktıkça, daha öncekiler ya tiraj kaybediyor ya da yok oluyor.

Karamsar ihtiyar konuştu UGH!
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


Mrtekin

Peki; bir soru daha?

Esasen fumetti okuyucularının maddi durumları "comics" ve "manga" okuyucularına göre görece olarak daha iyi durumda iken ve senelerce fumettinin maliyetlerini severek sırtlar iken;

Noldu da, geçen seneden itibaren vazgeçtiler? Aydınlanma mı yaşadılar, seyrettikleri filmler, diziler, renkli şıkır şıkır ciltler akıllarını mı çeldi? Yani; bir kısım fumettici; artık, comics ve mangaya mı yöneldiler?

Piyasa genleşmesi dediğimiz şeyde acaba fumettiden kopup comics ve mangaya yönelen bir kitlenin etkisi var mı? Bu etkiyi Nasıl ölçebiliriz?

Acaba?

Ya da dünyada zaten fumetti geriye gidiyo; Türkiye'deki de bunun bir yansıması mı?

Ezcümle; fumettiden kopuş iradi mi; konjonktürel mi?

İtiraf edin; güzel sorular ;D
They drew first blood...

pizagor

Benim vazgeçme sebebim çok basit: evde yer kalmadı ve fumetti çok hacimli, fena yer kaplıyor. Dijital de bir satınalma seçeneği olsa, yeniden almayı düşünürdüm. Hem daha ucuz da olur bu sayede.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


altay1944

Fumetti dünyada geriye gidiyor demek için elinizde yıllara göre ayrıntılı bir satış dökümü olması gerek..sayın Mrtekin böyle bir döküm yok ise bana pek inandırıcı gelmiyor teziniz.Ama şöyle diyebilirsiniz son yıllarda teknolojinin ulaştığı  seviye öylesi yükseklerde ki artık dünya insanı okumuyor; tercihlerini okumak yerine izlemek ile değerlendiriyorlar.Kendi adıma fumettici ve frankofoncuyum ve asla manga, comics benim o önemli zamanımı çalmaya yetecek kalitede değiller.(okuyanlara saygı duyarım)Renkli olayına gelince ben gelenekçiyim renkli değil çizgiroman filmlerden bile zevk almam.Fumetti siyah beyazdır öyle nostaljik kalmalı...Fumettiden kopuş konusuna gelince aslında kopuş yok sadece yayıncıların keyfi baskı tarihleri yüzünden takip edemediğimden dolayı kaçırıyorum bir çok sayıyı.Mübarekler eskisi gibi bakkallarda satılmıyorlar ki.
Yarabbi bildir de
ben beni bileyim. Beni bilen ben ile kendime geleyim. Benim bensizliğim
ile ben seni bileyim. Seni bilmeyen beni ben neyleyeyim...


Hz. Mevlânâ

Mrtekin

Teşekkür ederim, sayın Altay1944.

Döküm var, aslında. Forumda Bonelli'nin 2014 ve öncesi senelerinin satış rakamları olacaktı? (Geçen gün kafama takıldı, baktım ama 2015'i bulamadım bu arada.) İtalya'da bile satışlarda çok ciddi gerileme olduğu; bir dönem çok konuşuldu forumda, bakmak lazım. Açıkçası; sorumu da orada konuşulanlara dayandırdım.

Hmm; Bonelli'nin bazı serilerde renkli spinofflarını (en son NN ve MM'ye öyle bir el attılar.) da sevmiyorsunuz o zaman. Bonelli'de geleneksel anlayışını kırıp, renkliyi portföyüne katmaya çalışıyor. Ben en son Dampyr'in son sayısını okudum; ve renkli Dampyr'den de çok keyif aldım. Keza; Dylan'ın "Renk Cümbüşü"nü ve "Orfani"yi de çok sevmiştim. Yeni okuyucu çekebilmek için; farklı arayışlara ihtiyaç var; o yüzden fumettiye renklinin de çok iyi gideceğini düşünüyorum aslında...

Çr, bakkalda, büfede satılabilme; kolay ve ucuz erişilebilir özelliğini sürdürebilse idi; fiyat konusunda bu kadar ağlamazdık zaten  :)
They drew first blood...

ferzan

    Fumetti meselesi başlı başına bir mesele...Ben de çok doluyum bu konuda ama dile getireceğim zaman neresinden tutacağımı bilemiyorum...

    Herşeyden önce, fumettiseverler olarak sayımız sabit ve bu sabit sayı artmıyor...Tam tersine, belirli oranlarla yavaş da olsa azalıyor...Artık 20'li yaşlarında olup da fumetti tutkunu olabilecek, bu türden zevk alabilecek çok fazla okur çıkmıyor...Zaten okurun mumla bulunduğu zamanlarda, fumetti de tamamen klasik/nostaljik bir zevk gibi kalıyor...

    Ben 30 yaşımdayım...12 yaşımdan beri iyi kötü biriktiriyorum ve 5 yaşımdan beridir de çizgi romanlarla iç içeyim...Atarim de oldu, patenim de, bisikletim de, bilgisayarım da...Çok kanallı tvler, önce video, sonra dvdler, her çeşit süreli yayın, üç boyutlu ya da sanal oyun araçları, kısaca dönemi geldiğinde bu zevk ve beslenme araçlarından ziyadesiyle nasibimi almama rağmen, ortaokul ve lise gibi tavan yapan fumetti tutkum üniversite dönemimi saymazsak hiç sönmedi...Olanca renkli ve dinamik çeşide rağmen...Et de vardı sofrada, sebze yemekleri de, baklagiller de, meyveler de...Ama fumetti yemek çeşitleri yanında bazen ekmek, bazen diyet menüsü, bazen de besin değeri yüksek ekstra organik gıda vazifesi gördü...Yeri geldi dokunuyor diye uzun aralar verip fumetti perhizi yaptım...Yeri geldi kuru-pilav-soğan-yoğurt misali her koşulda iştahla tüketeceğim bir kombinasyona tekabül etti...Kısaca, fumetti tabanlı bir mütevazi zevk altyapısı kurdum kendime...Bilhassa da Bonelli merkezli bir fumetti anlayışı doğrultusunda...

    Fumettiyi seviyorum, çünkü fumetti okurken kitap okuyor tatmini yaşıyorum...Boyutu, kağıdı, siyah-beyaz oluşu, kendine has kurgusu, tekrarları, şablonları yahut bu şablonları zaman zaman kırıp has takipçisini dahi dumura uğratabilen mini ters köşeleri yüzünden...Fumettinin araladığı siyah-beyaz ve üç bantlık panel şablonları çerçevesinde klasik sinemadan alınan zevki kağıt üzerinde yaşıyorum...En güncel ve dinamik eserde dahi bu tavır hoşuma gidiyor...Ama 20-30 sene ve daha öncesi ayrıca hoşuma gidiyor...Fumettinin formatını ve sunumunu bu yüzden çok tutuyorum...

    Fumettiyi seviyorum, çünkü çok sayfalı fasiküller halinde 20-30-40 yıldır devam edebilen üretimlerin ya da 50 ila 200 sayı arası üretilmiş ve geçmişte kalmış örneklerin kendi içerisindeki seriyal bütünlüğü ve dönemine göre değişkenlik gösteren, adeta anlatıların popüler kültür bağlamında evrilen uzun vadeli anlatım yapılarını karşılaştırma, detaylarda ihya olma, derinine inip dönemin hakim anlatım algısını iyi kötü tahlil edebilme ihtimalimin her zaman orada duruyor olmasından dolayı memnuniyet duyuyorum...Teks'in 600 sayıdır ne maceralar yaşadığını değil, 600 sayılık ve yarım asırdan fazlalık yayın serüveni esnasında dönem dönem emsalleriyle olan kıyaslamasını yapmayı ve bu denli uzun devam eden bir serinin belirli aralıklarla düzenli bir okuması yapıldığı takdirde içerisinde barındırdığı tekrarların beni ne ölçüde bayıp baymayacağını test etmek, 100'er sayılık devrelerde kısmen değişkenlik gösteren görsel estetik ve metin anlatımına ilişkin devinimleri, mevcut şablonuna rağmen içerisinde bulunduğu dar ama etkili hareket alanının benim yıllara göre kendi beğeni devrelerimde tekabül edeceği anlayışı masaya yatırmaktan çok hoşlanıyorum...

    Fumettiyi seviyorum, çünkü şablon itibariyle dışarıdan albenisiz ve muhtemelen birbirinin benzeri gibi görünen pek çok üretimin aslında birbirinden ne kadar farklı olduğunu, her bir serinin üç bant şablona ve renksizliğe rağmen kendine ait bir kişiliği olduğunu ve bu sayede her birini okurken diğerinden çok farklı tatlar almaya bayılıyorum...Teks, Zagor, Dylan, Martin, Mister No, Julia, Nathan, Büyülü, Ken, Dampyr ve nicelerini okurken, fumetti kütüphanemin bulunduğu ortamda her birini aynı şekilde okumamayı ve serinin genel yapısına göre pozisyon alıp yer değişikliği yapmayı seviyorum...Alkol kullandığım dönemde bile alkollü-alkolsüz, soğuk-sıcak içeceklerimi ve okumalık kayıntılarımı okuduğum seriye göre ayarlamayı seviyorum...Bunu bir comics, frankofon yahut manga okurken hissedemiyorum mesela...

    Fumettiyi seviyorum, çünkü o kadar uzun yıllardır o kadar fazla üretilmiş ki, bana hayatımın sonuna kadar tekrarlarıyla da olsa okuyabileceğimin garantisini vermekle birlikte ailemi, çok sevdiklerimi nasıl uzun yıllar yanımda görmek arzusu ile dolup taşıyorsam, fumetti de aynı hissi veriyor...Çocukluk, geçmiş, ölüm ve benzeri kavramlara herkesten daha fazla takıntılı olduğum için, bana ruhen hep aynı yaşlarda olacağımı; bana hayatımın sonuna kadar eşlik edeceğini ve beni hep şimdiki zamanda hissettiğim şekilde esen kılacağını bildiğim için, bana hiç ölmeyecekmişim ya da sevdiklerimi hiç kaybetmeyecekmişim gibi hissettirdiği için seviyorum...Beni yalnız bırakmayacağı için...

    Mobil yaşanan, görsele ve işitsele gereğinden fazla dayalı olan bir çağda, kolaycılığın dipsiz kuyusunda, insan beynine her daim çekici gelecek olan pek çok unsur beraberinde, naif zevklerin, incelikli manevraların, nitelikli tavırlara sahip şahsına münhasır estetik formların yeri maalesef olmayacak...Nitelikli anlatılar, popüler ve göz alıcı yollarla tüketicisine ulaşmaya devam edecek...Bu en güzeli...Aslolan nitelikli anlatı...Ama nitelikli anlatıyı ve kendine has karakterini daha naif ve klasiğe selam duran yollarla sunanlar gittikçe kendine yer bulamayacak ve nihayetinde yok olup gidecek...Hızlı Gazeteci'nin tabiriyle, ''Bizler tedavülden kalkmak üzere olan bir dinin son müritleriyiz...'' aslında...Niteliğe giden yolun da nitelikli bir çeşitlilikte olması gerekliliği, henüz genel estetik bilince yeterince yansıyabilmiş değil...Bundan sonra da yansımayacağı aşikar...

    Kişisel yorumdan çıkıp biraz da genel yoruma geçmek gerekirse, fumetti aslında 2000'lerden beri düşüşte...Bir dönem yanında çalıştığım ve İtalyan ekolüne içinde olacak denli yakın duran ve İtalya'daki fumetti piyasasını içinde olduğundan dolayı iyi tahlil edebilen bir abimin bu konu hakkında 10 sene evvelki yorumlarını hatırlıyorum da, sanırım klasik fumetti İtalya'da bile son 8-10 senelik devresine girdi...Bugün yeni ya da ortalama bir serinin yazar çizer maliyetini bilmiyorum ama 10 sene önce, olması gerekenin oldukça altına düşmüş olduğunu biliyorum mesela...Bugün daha bile kötü olabilir...Yine de ayakta kalmaya devam ediyorlar...Şimdilik acınası durumda falan değiller ama eski parlak günlerin de bir daha gelmeyecek olduğunu bilmek için kahin olmaya gerek yok...Fumetti kendi vatanında bile böyleyken, bizde fumettiseverler bugünlerin tadını çıkarsa hiç fena olmaz...Zira bizim ülkemizde de son birkaç senesi olmasından korkuyorum...

    Şunu da açıklamak isterim ki, ben comics, frankofon, manga ve alternatiflerden müthiş zevk alıyorum...Okumaya doyamıyorum...Tıpkı fumetti gibi bazı comics, frankofon, manga ve alternatif eserlerin olmadığı bir dünya düşünemiyorum...Ama bu dünyada fumettinin kendine her daim yer bulabilmesini istiyorum...Scarlet Johansson'un, Kate Upton'ın revaçta olduğu bir dünyada bir Audrey Hepburn'un, Debra Winger'in duru ve abartısız güzelliklerinin, eşsiz zerafetlerinin unutulmasını istemiyorum...Herşey her zaman renk ya da dinamizim değildir...Görsel ve işitsel sanat ile edebiyatın, gürültü ve göz alıcılık kadar sükunet ve sadeliğe de çok ihtiyacı var çünkü... 

    Fumetti'ne sahip çık!!! 8)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

altay1944

Teşekkürler ferzan son noktasına kadar okudum  fumettine sahip çık
Yarabbi bildir de
ben beni bileyim. Beni bilen ben ile kendime geleyim. Benim bensizliğim
ile ben seni bileyim. Seni bilmeyen beni ben neyleyeyim...


Hz. Mevlânâ

afu

çizgi düşler'e sesleniyorum:
ferzan'ın bu yazısını çalıştığınız çevirmen arkadaşlara iletin, italyancaya çevirsinler ve siz de bu çeviriyi Bonelli'ye iletin.

hennessy

Ferzan güzel yazından dolayı kutlarım.

Fumetti bana tekrar çizgi roman okumaya dönmemi sağlamıştır. Martin amcayı okuyacağım diye döndüğüm çizgi roman macerama ufak ama güzel 600 adetlik bir çizgi roman birikimim oldu.

Fumetti sayesinde çok değerli insanlar tanıdım. Ertan,İlyas,İlke,Servet,Umar,Hasan,Güneş,Afu,Özgür ismini yazmadığım onca dostum oldu.

Fumetti malesef durgunluk döneminde. Hatta comics bile çünkü dikkat ediyorum yan karakterleri öne çıkartıyorlar durmadan. Çizgi romanda bile unutulmuş karakterler ekibin bir parçası yapılıyor. Nedeni düşünsenize 600 sayıdır aynı karakter hep aynı döngü. Artık yeni yüze ve yeni kartakterlere gerek var. Kadın Iron Man Kadın Thor Kadın Wolwo gibi ha iyi mi tartışılır ama fumetti'de artık değişiklik yapmalı Kadın Tex veya Tex'in oğlu, Kadın Dylan veya Kadın Martin benzeri karakterler çıkarıp denemesi lazım.

Şimdi arşivime bakıyorum başta sadece fumetti vardı.  Çünkü fumetti okumaya açtım. Mister No benim için en büyük fumetti idi. Şimdi Bakıyorum sadece Tex çıksın diye bekliyorum. Dylan sıkıldım. Martin amca yeni seri bir türlü elim gitmedi. Bir tek bitiyor diye Mister No son 15 sayıyı aldım.

Fumettinin her zaman bende yeri ayrı. Ama son dönemlerde o kadar çok çizgi roman çıkıyor ki amerikan ve alternatif fumetti aşkım o kadar sönüyor. Neden acaba merak ediyorum.

Neden eskisi kadar fumetti okuyamıyorum. Daha çok Amerikan vari çizgi romana döndüm. Yoksa daha çocuksu olduğu için mi? Renkli olduğu için mi? Sinema ve medya gücü yüzünden mi? Hikayeleri daha mı sağlam? Bir türlü cevabını bulamıyorum. Sizce......

Ama Brendon ve Nathan aylık olsa belki fumetti aşkım tekrar kabarır ama yayınevinden konuştuğum dostlarım hiç iç açıcı senaryo söylemedikleri için bu şimdilik hayal

Başta da dediğim gibi bugün burası ve dostlarım varsa fumetti sayesinde ama sonda da dediğim gibi neden uzaklaştım?

Sevgilerle..............

Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

Mrtekin

Ferzan, muhteşem yazmış; ancak, bu kadar güzel yazılabilirdi.
They drew first blood...

Mrtekin

Kadın Tex mi? Ortalık ayağa kalkar valla.

Kadın Tex yerine Tex'e bir kadın bulsalar daha iyi bence?  ;D
They drew first blood...

dean

  Kendimi bildim bileli çizgi romanlarla ilgilenen bir insanım. Her ne kadar fumetti ile ilgili forumda hiçbir şey paylaşmıyor olsam da eskiden çok ciddi anlamda fumetti okuyan bir insandım. Tex, Zagor, Mister No, Nathan Never, Tommiks ya da Martin Mystere türün başatlarını çok sayı severek okudum. Yalnız bir noktada kendimi bir döngünün içerisinde buldum. Aynı maceraları, aynı formül çizgisinde okuyor gibiydim. Doctor Strange'in karşısındaki Dormammu gibi oldum adeta. Fumetti zamanın ve hikayenin hiç ilerlemediği bir noktada kaldı. Bende bundan sıkılmaya başladım.

  O dönem Comics'in şaşası, büyük olayları, crossover'ları daha ilgi çekici gelmeye başladı. Comics takip ettikçe olayların birbirini takip etmesi, olayların başka olaylara bağlanması, bu evrenlerde zamanın akması, karakterlerin spesifik değişimler geçirmesi, devasa evrenler olması ve bu evrenlerde bazen çok büyük bazen çok küçük olayların yaşanması, bana düşünebileceğim daha fazla alan, takip edebileceğim daha fazla karakter verdi. Sadece okumaktan bahsetmiyorum. Mesela The Flash ile ilgili internette bir araştırma yapmak Tex ile ilgili araştırma yapmaktan çok daha fazla zevk veriyor. Çünkü The Flash'ın kendi evreni ve bağlı olduğu Dc evreni hatta onun bağlı olduğu çoklu evreni benim hayal gücümü daha fazla çalıştırıyor.

  Zaman geçmesi konusunda mangaları örnek verebiliriz. Manga okurken karakterlerin nasıl büyüdüklerini, olgunlaştıklarını, değiştiklerini görebiliyoruz. A noktasında başlayan karakter kesinlikle mangalarda A noktasında bitirmiyor. Zaman geçiyor, mekanlar değişiyor, karakterlerin kişilikleri ve karar alma mekanizmaları tamamen farklılaşıyor. Bu da benim açımdan daha tatmin edici bir okuma serüveni oluşturuyor. Bu açıdan baktığımızda fumetti karakterleri zamanı bir cam şişede koruyorlarmış gibi görünüyor.

  Yalnız yazdıklarım yanlış anlaşılmasın lütfen. Zira comics ve manga, fumetti'den daha iyidir anlamında yazılan bir yazı değil bu. Bu yazı benim neslimin neden fumetti yerine comics ve manga'yı tercih ettiğini ya da edebileceğini kendi penceremden yorumlanmış halidir. Zira comics, fumetti'den iyidir ya da fumetti, comics'den iyidir diye bir yorum yapmak bana doğru gelmiyor. Burada farklı ekollerden bahsediyoruz. Hepsinin kendisine ait özelliklerinin olması elbetteki iyi bi'şey. Manga'daki zaman mevzusunu artı özellik olarak söylemiştim. Lakin fumetti'nin de zamanın saklanması, kendisi için artı özellik. O da fumetti'yi özgün yapan şey.

  Şu anda fumetti okumuyor oluşumun sebebi ise yukarıda yazdıklarım değil aslında. Tam olarak pizagor'un söylediği şey; Benimde evimde yer kalmadı. Comicslerin bir kısmı ve bazı romanlarım eve geldikleri poşetlerden çıkmadan yığındaki diğer kardeşlerine katıldılar. Neredeyse evde koltuklarda biz değil kitaplar oturacak. Yoksa bende bazen istiyorum fumettinin sakinliğini, dinginliğini ve netliğini. Çoklu evrenler arası krizlerden uzaklaşıp fumettiğinin huzurlu kıyılarına yanaşmayı.