Blankets - Craig Thompson

Başlatan emre ozdamarlar, 26 Ocak, 2011, 22:14:53

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pizagor

Okurların takıldığı konu 'etik' değil, verilen tepkiler ve tarz bence. Konuyu o taraftan da değerlendirmenizi beklerim sayın Flaneur...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


Mösyö Lejant

Her iki yayınevinden de çizgi roman almışlığım yok doğrusu. Yayınları nelerdir bilmiyorum. Sosyal medyaya uzak olduğum için konuyu da buradaki üyeler yazınca öğrendim.

Konuyu bilmediğim için yorum yapmayacağım. Sadece üyeler arasında Flaneur'e yönelik eleştirel yaklaşanlar olduğunu hissettim. Yayınevi gelmiş ve detaylı bir açıklama yayınlamış, bu forum için kıymetlidir. Bence böyle durumlarda üyeler tarafsız kalmalı. Soru sormak isteyen elbette sorar ve detay öğrenmek için merakını gidermeye çalışabilir. Fakat böyle yapmak yerine eleştirel yaklaşmak, eleştiri yaparken de ironik tavır almak bence çok yanlış. Daha önce pek çok yayınevi forumda varken üyelerin tavırları nedeniyle birçoğu gitti.

pizagor

Yanlış olduğunu düşündüğümüz birşeyi eleştirmeyelim mi mösyö lejant? Bu durumda sizin yazdığınız mesajların yarısının olmaması gerekir. Yayıncı küsmesin diye her şart altında susup oturalım mı, öneriniz bu mu? Araştırma fırsatınız oldu ve Flaneur'ün tepkisinin ayrıntılarına indiniz mi çünkü şeytan ayrıntıda gizli.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


Volrath

bir yayınevi temsilcisinin tabiri caizse burnu havada açıklamalar yapmasının (Craig Thompson'ı, Alan Moore'u sizlere biz tanıttık vb.) ve bu açıklamalarda imlâ kurallarından bihaber olmasının önemli göstegeler içerdiğini düşünüyorum.

battlehammer

Öncelikle şunu bir bırakayım:




Etiktir, yazılı olmayan kurallari hakkımızı yiyorlar diyerek sevimli göstermesine rağmen aslında yaptığı "racon kesmek"  olan yayınevi çok tatlı. Eser sahibi okay, eser sahibinin temsilcisi okay, okuyucu okay ama yok, "Buranın haracını biz topluyoruz, bana sorucan!". Niye, Sen kimsin? Niye senden icazet alsın adam? Aklım almıyor gelip de bir insanın şunu savunabilmesini ya. AKP'yi aşırı içselleştirmekten mi oluyor acaba bunlar? Yeterince Neoliberal piyasa faşizmine maruz kalınca ticari şuurunu mu yitiriyor insanlar acaba? "Hop kardeş, Buralar bizden sorulur!" tavrı normal olarak umursanmayınca da tribünlere döneyim, okura şikayet edeyim. Valla ben olsam ağlayacaksanız oynamayalım diye mesaj atardım ama allahtan Baobap'ın temsilcileri benden daha olgun davranabilen, öfke kontrolü de benden çok daha iyi insanlarmış ki bir şey dememişler, işlerine bakmışlar sadece.

Ama şunu da belirtmek lazım, Flaneur'dan bağımsız olarak, gatekeeping'in ağa babası bu tip hareketler maalesef bizim ülkemizde gerçekten de yandaş bulabiliyor kendine. Yayınevleri böyle "delikanlı" üsluplarla konuşmayı kendine hak görebiliyor. Zamanında kendi halinde bir çizgi roman dükkanı, sırf spesifik bir süper kahramanın adıyla etkinlik yaparken kendilerinden "izin almadı" diye, o çizgi romanın yayıncısı arkadaşın sağda solda sinir krizleri geçirmesi, "pek delikanlı" yayınevi sahibinin, dükkana ambargo koymakla tehdit etmesi geldi aklıma. (Eminim kimden bahsettiğimi şak diye anlamış olanlar vardır aranızda) Pazar küçük olunca omuzlar otomatik olarak düşüveriyor, n'ler vurgulu a'lar uzun çıkıveriyor demek konuşmalarda.

Şunu biraz medeni bir ülkede yapsan anlamaz ha karşı taraf. "Bak, bu yazarın kitabını yayınladım ya ben... heh... Bundan sonra bana soracaksın koçum! Tammam? Hadi yürü bakalım seni gibi Hans, Fransua seni..." desen, "Quoi?" der, "Was?" der, algılayamaz. Yemin ederim anlatamazsın şunu elin Fransızına, Belçikalısına Almanına.

kedidiro

Hem Flaneur hem Baobab okuru olarak butik yayıncılarımızın yaptığı yayınlara büyük kıymet veriyor tabiri caizse başımın üstünde taşıyorum. Blankets'i ise her ikisinin de Türkiye piyasasında olmadığı günlerden beri özlemle bekliyorum. Onların varlığı bu kitabı dilimde okuyacağım dair inancımı da arttırmıştı. Neredeyse beş yıl önce Flaneur "Habibi"yi çıkardığında bir nefeste almış ve "Yaşasın yakında Blankets de gelir artık" demiştim. Gelmedi. Yazılanlardan anladığım kadarıyla telifini de alma yönünde bir girişim hala olmamış ki Baobab almış ve yakında yayınlayacak. Keşke beş yıldır Flaneur alsaydı da biz de Habibi'nin yanına koysaydık. Ama eminim Baobab da en güzel şekilde yayınlar ben de Kaybolan O Günler'in,  Hartlepol Maymunu'nun ve diğerlerinin yanına keyifle koyar mutlulukla okurum...

Vassago007

Forum ne yazık ki taraf tutmanın, bir yayınevini yüceltirken diğerini ezmenin marifet olduğu bir yer haline geldi. (sözüm sadece üstüne alınanlara). Bende basılan her kitap kurtarılmış olarak kabul edenlerden olduğum gibi empati yapabilmeyi de kendimce becerebiliyorum. Her 2 yayınevi kendince haklı veya haksız olabilir ama araya girip taraf olmanın 1 sene önce Flaneur aslan derken ağdalı laflarla şimdi yermenin manası yok. Yayınevlerini eleştirecek çok fazla husus olduğu gibi çok fazla hak vereceğimiz husus da var. Ama kendi adıma anlamsız eleştirilere karşıyım sadece tarafları bir savaş var gibi karşı karşıya getirmekten başka işe yaramıyor. Selamlar.   

TKnKT

    Servet Bey'in kahve ikramına teşrif etmek istesem de mesafeleri mazur görmesini temenni ediyorum. Yine de konuşmaya açık olmasını takdirle karşılıyorum. Kendi söylemi üzerinden bu mesajım havada kalacak olsa da konuyu alevlendiren olarak ben de son kelamım ile kapatmak isterim.

    Ne ekonomik, ne siyasi ne de etik bir dünyaya değinmeye niyetim yok. Nasıl ki Flaneur ticari bir yapı olarak "insanlara sevimli görünme niyetinden" uzak olmayı kendine bir duruş edindiyse; tutumunu yansıttığı ekosistemin bir paydaşı olarak bizlerin "sevimsiz" tutumlarına da alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Olay tamamen bundan ibaret. Gerekçeler, teorik eleştiriler, kavramsal yaklaşımlara sonra gelebiliriz.

    Kendilerinin her daim cevap hakkı var. Burayı BAOBAB da açık bir platform olarak kullanabilir. Belki söyledikleri ile olayın temelindeki görüşünüz değişir ya da değişmez. Bazılarınızı tatmin edecek çözümleme burada olabilir. Ancak ben üslubu atlayarak buraya geçemiyorum. Bu seviyede kalmak da Servet Bey'in kendi tercihi, saygı duyar ve bu karanlığa boğulan ekonomik sistemde limitli serilerinden bol kazançlar dilerim.

    Artık kitap çıktıktan sonra onun üzerine satırlarımızı sıralamaya başlarız. 
"The man who opens topics faster than his shadow"

Volrath

Alıntı yapılan: flaneurcomics - 08 Ağustos, 2022, 19:34:14
Burada ne taraftar arıyoruz ne de racon kesiyoruz. Yukarıda öyle ileri giden yorumlar var ki insan şaşıyor! Foruma yazdığımız imla hatalarından nasıl biri olduğumuz hakkında fikir beyan etmiş biri! Okurla kitapları buluşturduğumuzdan bahsettiğimiz için kibirli burnu havada olduğumuza varan maksadını aşan yorumlar okudum.

Servet bey, bu kadar insanın yanı sıra bilinçaltınız da bence size bir şeyler işaret ediyor ama dinlemiyorsunuz. Etikten şikayet ettiğiniz instagram duyurunuzda etik kavramını delik deşik ettiniz. Bana cevap verirken ileri gitmeyi, maksadını aşmayı insan nasıl becerir, onu da gayet güzel örneklemişsiniz.

Kimseyi dinlemediğiniz açık, bari bir adım yana çekilip kendi yaptığınıza bakın ve kendinizi dinleyin. Farkındalık işaretlerinizi veriyorsunuz çünkü. Mesela imlâ kurallarına özellikle uymasını beklediğim kişi bir yayınevi sahibi, manav değil. Şahsen çok saçma bir şey beklediğimi düşünmüyorum. Baobab'ın sahibini tanımıyorum ve cevap vermeyişini kendinizce şu ya da bu sebeple "cevap verememek" olarak yorumlamışsınız ama aklınıza hiç gelmeyen bir nedeni ben size söyleyeyim, ciddiye almamış olabilirler mesela?

Bence çok bir geçerliliği olmasa da size göre madem yazarı ilk yayınlayan onu ülkeye "tanıtmış" oluyor, o zaman iddialarınızı Craig Thompson ile sınırlamanızı öneririm. Çok detaylı bir araştırma yapmadım ama Gerekli Şeyler'in Watchmen'i yayınlama tarihi 2012, sizin From Hell' yayınlama tarihiniz 2017. Demek ki bunca kişi, Alan Moore'u Gerekli Şeyler sayesinde tanımışız. Bu duruma istinaden Gerekli Şeyler'in instagramında "Flaneur büyüyünce Gerekli Şeyler olur mu?" diye oylama görseniz vereceğiniz tepkileri merak ettim.

Sakin günler dilerim.

battlehammer

Tekrarladığınız açıklama da çok büyük oranda Gatekeeping. Bir davranışı İş ahlakı ve etik dışı ilan etmeniz, onu otomatik olarak iş ahlakı ve etik dışı yapmıyor.

Başka dillerde üretilmiş eserleri çevirip yayınlayan yayınevlerinin içinde bulunduğu bu anlamsız sanrının, gerçeklik duygusunu zedelediğine inanıyorum ben. Eserin sahibi, yaratıcısı siz değilsiniz, onu temsil eden tüzel kişi de siz değilsiniz. Kimsenin sizden izin alması falan gerekmiyor. Ha belki Türkiye'den çıkan bir yazarın, ülkede yayınlanan ilk kitabı olsaydı bir nebze olsun üzerinde tartışılabilir bir konu olabilirdi. Şu haliyle yok. Ben tüm bu açıklamalarda, Tr yayınevlerinde gördüğüm "biz edebiyat duayeniyiz, bize soracaksın" tavrının, çok küçük bir pazar olan ÇR'ya uygulandığı için daha düşük seviyede bir varyantını görüyorum. Bunun doğrudan bir şahsi zaaf olduğunu da düşünmüyorum ha, onu da belirteyim. Bu Orta Doğu kültürüne çok maruz kalmak, yaş almak, zamana yetişememek başta olmak üzere bir sürü toplumsal yıpranmanın etkileri. Eminim kendi iş ilişkilerimde, kendi sektörümde ben de benzer şeyler yapıyorumdur fark etmeden.

Verdiğiniz örnekte geçen, neyin kime, ne zaman cesaret edip edemediğinin de hiç önemi yok. Benim asli itirazım ve diğer eleştirilerin bir bölümünün de ortak noktası, çok daha temel bir noktaya dair. Verilen örneğin cesaret gerektirdiğine de katılmasam da tartışma safsata tarafına sapmasın diye geçiyorum. Siz gerekli'den izin almanız gerektiğini (pun not intended) düşünüyor olabilirsiniz, bu aranızdaki ilişkiyi bağlar. Ancak aynı durumda başkalarının da sizden izin almasını gerektiğine dair bir veri elbette değil bu. Ama ben öyle yapıyorum diye bir mantık olabilir mi? Yapmayın istemiyorsanız.

Daha önce konuyu farklı eksenlere çektiğime dair iddianın da apolitizm temelli bir safsata olduğunu belirtmek zorundayım bu arada. Beğenseniz de beğenmeseniz de hayat politiktir. İkili ilişkilerinizdeki dinamikleri, karşılaştığınız her unsurdan beklediğinizde, bunun aksini kabul edemez bulduğunuzda ve bu durum gerçekleşmediğinde de hasımlarınıza sosyal baskı uygulamaya çalıştığınızda, benim politik olarak tanımladığımda rahatsız olduğunuz davranış bütünün sınırlarından girmiş oluyorsunuz. İşaret eden parmağa kızmak da sizin seçiminiz, benim işaret etmemi engellemez.

Daha önce de bahsettim, bunun başka bir ülkede yayıncı camiasında açıklanabilir bile olmadığını. "Yav bize bakalım şimdi, ülke gerçeği, ülke değerleri" demişsiniz. Böyle tanımlayınca daha yutulabilir lokmalar mı oluyor? Ülke değerleri diye itelenen bir sürü "Ortadoğululuklar" daha biliyorum ben, sayayım mı?


TLDR Editi:

  • Kimse sizin hassasiyetlerinizi paylaşmak zorunda değil.
  • Kimsenin bir kitap yayınlamak için sizden izin alması gerekmiyor.
  • Sorduğunuz hırsızın hiç mi suçu yok sorusunun cevabı hayır yok, burada davranışı sorunlu olan taraf Baobab değil.
  • SİZ YAYINCILIĞIN JANDARMASI DEĞİLSİNİZ, kimse sizden izin almak zorunda olmadığı gibi, sizin gönlünüzü hoş tutmak, sizin değerlere dair inançlarınıza saygı duymak, sizin çizdiğiniz "buralarda bana abi derler" sınırları içinde oynamak zorunda da değil.

Yorumlara cevap verip vermemek de sizin kendi seçiminiz, tıpkı insanların konu hakkında hangi yolla, nerede fikir bildireceklerinin kendi seçimleri olduğu gibi.

battlehammer

İçerik uyarısı: Bu mesaj kişisel bir cevap mesajıdır. Yapısı gereği üçüncü kişiler için tetikleyici ve rahatsız edici olabilir. Konuyla ilgisiz insanlar okumadan geçebilir.

Servet Bey:

Mesajınızın sonunda "Bütün bu itham ve ifadelerinizle konuyu kişiselleştiriyorsunuz" demişsiniz. Üstelik bunu, tamamen bir olay üzerinden, nesnel bir eleştiride bulunduğum bir mesaja, son derece kişiselleşmiş, yaşımı, işimi sorarak başlayan, boyumun ölçüsünü bildirmekle tehdit eden bir mesajla yapmışsınız. Yapın tabii... Yapma demiyorum, hobi olarak yine yapın. Ancak aradaki farkı görebilmeniz için, bir de kişiselleştirilmiş cevap atayım istedim: Umarım çok kızmazsınız, kalbe hiç iyi gelmiyormuş bir yaştan sonra sinir. Aman dikkat.

Otoritesi sorgulanan her sevimlilik abidesinin otomatik olarak senin yaşın kaç diye lafa girmek istemesi, bunu yapabilecek veriye sahip olmayınca da sinirlenmesi, internetin en sevdiğim klişelerinden biridir. Heyecanımı ise, -niye heyecanlanmışsam artık- anlamanıza çok sevindim, muhtemelen yanlış anlamışsınızdır ama yine de anlaşılmak güzeldir. Kişisel bilgilerimin, mesleğimin konuyla bir ilgisi olmadığı ise aşikar. İlla Ad-hominem yapmak istiyorsanız, nasıl yapacağınızı da bana sormayın bir zahmet, kendiniz bulun.

Sorduğunuz retorik sorulara gerçek sorularmış gibi cevap vermeye karar verdim, çünkü neden olmasın? Benim işimle ilgili sınırları siz mi çizeceksiniz sorusunun cevabı hayır, çünkü bu bedavaya verdiğim bir hizmet değil. Ama belli ki baya kötü yönetiyorsunuz işinizi. Her ne kadar bu mesajlar fiyatı oldukça yükseltmiş olsa da yine de bu konuda danışmanlık hizmeti vermeyi tekrar düşünebilirim. Prensipte anlaşırsak yarın sabah resmi teklifi gönderirim mail adresinize. Bu ahkamı kesecek gücü, hayatın her alanındaki zorbalara ve zorbalığa karşı gösterdiğim uzlaşmaz nefretten alıyorum.

Siz nasıl Ben "baobab'a tavrımı saklamadan ortaya koydum doğru bulursun, bulmazsın" diyorsanız, ben de aynısını yapıyorum. Bunu doğru bulup bulmayışınız da ilgi alanıma pek girmiyor.

"Dediklerimden bişey anlamayıp hala Flaneur'ü şeytanlaştırmak" derken içinde olduğunuz bir başka yanılgı ise, kuvvetle muhtemel insanlar bizi kıskanıyor-vari bir paranoya. Yo, bilakis, bu tartışma ortaya çıkana kadar söz konusu şirket(Flaneur) yayınladığı kitapların bir bölümü ilgi alanıma giren, tamamen nötr davrandığı bir yayıncı idi. Bir bütün olarak konuya dair sunduğunuz her argümanla birlikte karşı çıktığım için de, hem konuyu burada öğrendiğim hem de burayı "düşüncelerimi, açıklamak için uygun bulduğum bir platform" olarak sınıflandırdığım için burada itiraz ettim. Yani tam olarak, dediklerinizi zaten anladığım için, sizin şeytanlaştırma olarak gördüğünüz eleştirileri yapıyorum. Şikayetçiyseniz, kendi tabirinizle şeytanlaşacak şeyler yapmamayı deneyebilirsiniz. Veya denemezsiniz, o da sizin tercihiniz. Belki birbirinden farklı eleştirilerin kolektif sonucunu şeytanlaştırma diye algılayabiliyor olabilirsiniz, o konuda da yapabileceğim bir şey yok.

Açıklamalarınız kendini tekrar eden ve tavrınızı meşrulaştırmaya yönelik geçerliliği olmayan bahanelerden ibaret. Ayrıca parasal güç ile bir kazanım elde edilmesini olumladığıma yönelik iddia da tamamen gerçek dışı. Hemen tüm söylediklerim, gatekeeping ve çevresinde şekillenen zorbalık ile ilgili. Tartışmaların yazılı bir şekilde yapıldığı ve yazılanların rahatlıkla tekrar okunabildiği bir ortamda, bu tip hedef saptırmalar sadece zaman kaybı yaratıyor. Sayfa yukarı kaydırılarak görülebiliyor zira aksi.

Ben de herhangi bir konuda fikir açıklamak için icazet almak zorunda da değilim. Şu konuşmalardan anladığım kadarıyla baya zor geliyor bunu anlamak, temel sorun burada çıkıyor.

Yukarıdaki ifadelerimde, önceki mesajımdaki ifadelerde, tırnak içinde örneklediğiniz ifadelerde hakaret olduğunu düşünüyorsanız, bunları raporlamaktan bana dava açmaya kadar değişken bir skalada çeşitli önlemler alabilirsiniz. Ama sizi zahmetten kurtarayım, sözlerim hakaret içermemektedir, maalesef yazılı tartışmalarda dikkatli bir insanımdır. Ha yine de buyurun, uğraşın tabii. Hatta ben de tekrar ageism yapayım sizin gibi (bakın sizin için bir "ecnebice" kelime daha), insan belli bir yaştan sonra bir şeylerle uğraşmak istiyor, iyi gelir belki. Adınız, sanınız, yeriniz ile ilgilenmiyorum. Samimi bir biçimde iletişim kurmak gibi bir sorumluluğum da yok. Boyumun ölçüsünü bildirmek ile ilgili fantezilerinizi ise maalesef umursamıyorum, bunları ağlayarak günlüğünüze yazabilirsiniz isterseniz.

Muharebeyle.

Edit: Kendi adıma yeterince mesaj kirliliğine yol açtım, daha da zaman harcayamayayım. Yolun bundan sonrasına da editlerle devam edeceğiz. ADRES VER ADRES seviyesine hızla erişmiş Servet Bey. Gideyim de gidiş dönüş 1038 liraya otobüs bileti alayım, böylece hiç tanımadığım rastgele bir insanın yüzüne söyleyeyim söyleyeceğimi. Dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanan insanlara bayılıyorum, cesaret falan yazmış bir de ;D

Mevzuyu kıssadan hisseye bölümü ile bitirelim, toplumsal fayda çıksın: Gençler, öz Güven iyidir ama öz farkındalık daha iyidir. Yersiz özgüven patlamalarına dikkat edin, sonra rezil olursunuz ama fark etmezsiniz bile.

Edit 2: Servet Bey'i sonsuzluğa uğurlamamızla birlikte işlevini yitirmiş olan bu mesaj da bir kaç gün içinde kendini imha edecektir.

Tuco Ramirez

Forumun özel mesaj özelliği olduğunu hatırlatarak cekileyim ben de...

hanac

Servet Bey kendi mesajlarını ve hbegec de son mesajını silmiş.

Bunu buraya yazayım da, sonra forum yönetimi silmiş denmesin  :)

Konuyu daha fazla uzatmaya gerek yok diye düşünüyorum, isteyen özelden devam edebilir tabii ki.

Vassago007

Forum çoktandır forum olmaktan çıktı her şeyi ÇOK BİLEN insanların kavga ettiği yer haline geldi. Eski tadımlık bilgilendirici konular yerini kavga ve tahammülsüzlükler aldı.  :-X

pizagor

Alıntı yapılan: Vassago007 - 10 Ağustos, 2022, 08:12:16
Forum çoktandır forum olmaktan çıktı her şeyi ÇOK BİLEN insanların kavga ettiği yer haline geldi. Eski tadımlık bilgilendirici konular yerini kavga ve tahammülsüzlükler aldı.  :-X

Bence her konuda olduğu gibi bu durum özelinde de konuşulmasının, tartışılmasının herhangi bir zararı yok. Yeter ki tartışma adabı korunsun, hakaret sınırında yazışmalar olmasın. Bu esnada yazılanların silinmiş olması nedeniyle tartışma üslubunun nerelere vardığı üzerine yorum yapamıyorum.

Sevenleri, sevmeyenleri olarak keşke zinhar yasaklı olan ekol tartışmaları dahi yapabilecek durumda olabilsek.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...