Blankets - Craig Thompson

Başlatan emre ozdamarlar, 26 Ocak, 2011, 22:14:53

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

rumar80

Alıntı yapılan: Vassago007 - 10 Ağustos, 2022, 08:12:16
Forum çoktandır forum olmaktan çıktı her şeyi ÇOK BİLEN insanların kavga ettiği yer haline geldi. Eski tadımlık bilgilendirici konular yerini kavga ve tahammülsüzlükler aldı.  :-X

    Dinamik her yapıda olabilecek dalgalanmalar bunlar. Zamanla su akıp yolunu bulur. Forum dostları endişelenmesin.

hbegec

Herkese merhaba benim yazdıklarımı silmemin sebebi başka bir polemik daha yaratmamak içindi.Geçtiğimiz yıllarda Flaneur Comics ile yaşadığım nahoş bir olayı yazmıştım battlehammer a destek olmak için sonra düşündüm bir tartışma daha açılacak bende pek sakin bir adam değilim o yüzden başlamadan tartışmayı bitireyim deyip sildim yazdığımı.

battlehammer

Alıntı yapılan: flaneurcomics - 10 Ağustos, 2022, 17:13:23
  Flaneur'ün sosyal medyada üslubu özellikle tercih ettiğimiz bir paylaşımımızın ardından burada tartışılması üzerine, kendimizi ifade etmeye çalıştım. Hiçbir zaman paylaşımımızdaki üslubu savunmadım, buradaki tarafsız, makul eleştiri ve sitem eden üyeleri de dikkate alıyor, sitemlerini anlıyorum. Yine de oradaki dili özellikle tercih ettiğimizi bir daha söylemeliyim. Ardından bu dili kullanmamıza sebep olan nedenleri açıkladım. Yayımcılıkla ilgili defacto kurallardan bahsettim. Bu kuralları her yayımcı bilir. Kira artışında kanuni hakkını kullanarak fahiş artış yapan, ev sahibini herkesin eleştirdiğini tahmin ediyorum. Neyse! Anlamak, konuyu felsefi olarak tartışmak yerine burada imalı, imlalı ve seçilmiş cümlelerle başta şahsım ve yayınevime hakaret ve linç içeren cevaplar yazanlar oldu.

Hiçbir forum sitedinde aktif olmuyorum, bundan sonra da, bu yazı muhataplarına ulaşınca silinecek ve ne ben ne Flaneur burada olmayacak.

Son olarak, bir arkadaş bana gelmiş, hiç ilgilenmediğim için sitem etmiş, öyleyse talihsizlik olmuş. Samimiyetle konuyu hatırlamıyorum ama hayatın beni kendimden alıkoyduğu bir gün olduğunu sanıyorum. Özellikle arkadaşımdan özür diliyorum. Dilerse kahve teklifim bakidir. Battlehammer arkadaşım beni ebediyete intikal ettirdiğini yazmış, haklıdır. Bu sayfadan, forumdan ebediyete intikal ediyorum ama kendisine söz gerçek hayatta elbet görüşeceğiz.

Muhabbetle


Anlaşılan Servet Bey'in "konuyu felsefi bir biçimde tartışmak"tan anladığı, "Ben istediğimi yapayım, buralarda herkes benden izin alsın. Ama kimse ağzını açıp bana gık demesin."  Maalesef... Öyle bir dünya olmadığını görmüştür artık kuvvetle muhtemel. Hayatın her alanında bullyler var. Keşke olmasaydı ama var.  Ve bunların karşısında mümkün olduğunca durmak, bize yapmadı, görmezden gelelim dememek gerekiyor. Enteresan şekilde bu tip zorbalık, hedef aldığı alan küçüldükçe ters orantılı şekilde cesaret de bulabiliyor. Açıkçası daha önceki mesajların screenshot'ını almadığım için biraz üzüldüm, tam bir örnek vakaydı oysa. Servet Bey'in hayal ettiği hakaretler neler, tam olarak bilmiyorum. Belki de hayatında hiç hakaret görmemiş de olabilir. Ben ne yazık ki salon beyefendisi çizgimi bozarak bu eksikliği kapatamayacağım, boşlukları kendisi doldurabilir. "Beni linç ediyorlar" ise, insanların genelde karşısındakiyle uğraşmak istemediğinden, biraz da savuşturmak için başarılı bir yol olmasından dolayı kendisine "eyvallah abim, büyüksün abim" çekmesine alışmış, belli bir mental formda kişilerin, aslında hak ettikleri tavırla karşılaştıklarında içinde boğulduğu ani şaşkınlık ve derin çıkmazdan kurtulmak için sarıldığı standart bir can simidir günümüzde. (Cümle bitmeyecek sandınız di mi sadece okuyan sessiz çoğunluk? Ben sizi yarım cümleyle gönderir miyim be!)

Bana sözler veren Servet Bey'e buradan tekrar el sallıyorum. Kendisini korku içinde bekleyeceğim, titremekten gözüme biraz uyku girmeyecek ama ne yapalım, kısmet diyeceğiz artık. Şimdi baltayı taşa vurdum, sanırım ben tam anlamıyla mahvoldum! Aman Servet bey vurmayın lütfen, ben narin ve çok kolay incinen bir insanım. (Çok tehlikeli adam bu Servet Bey çocuklar! aman haaa, dikkat edin kendinize.)

Mesajlarını sildiği halde halen tatlış tehditler savurmaya devam eden Servet Bey, belli ki gece yatağına yattığında da devam etmiş benimle kavga etmeye kendi kendine. Servet Bey, size "bi vurcam!" falan diye bağırmalı, sakince tavanı izlerken aniden yerinizden hoplayarak yastık falan yumruklamalı bir gece geçirttiğim için özür dilerim. Ben bu kadar etkileneceğinizi düşünmemiştim, öpüyorum yanaklarınızdan.

-Muhabbet Kuşuyla

pizagor

Başlığın okurları ne düşünüyor bilmiyorum ama karşılıklı kullanılan üslup ne taraflara ne de tartışmaya yakışıyor. Bu platformda , flaneur sosyal medya hesabından yapılan anketle başlayan süreç tabiki eleştirilmeliydi, flaneur istiyorsa ve de gerek görüyorsa buna yanıt vermeliydi, okur ikna olmuyorsa itiraz etmeliydi vs... Ama her tartışmada olması gerektiği üzere datayla konuşulmalıydı, kanıtlar sunulmalıydı. Haklı çıkmak üzerine değil de belki biraz uzlaşmacı bir ruh haline ihtiyacımız vardı. Maalesef o olgunluğu arada bir noktada kaçırdık. Arada yazılanlar önemliydi muhtemelen, pek çoğumuz okuyamadı, kaybolmalarına üzüldüm...

Flaneur gitsin istemem; herhangi birisi buradan ayrılsın istemem. Herkesin en iyisini bildiğini ama kimsenin pek bir şey de bilmediğini bilirim. Dolayısıyla ortak akla ihtiyacımız olduğunu düşünürüm. Ve ortak akıl da çizgiroman kadar küçük bir azınlık zevki için bu tarz platformlardır. Her düşünceye , her yoruma ihtiyaç duyulur.

Benim gibi mizacı sert birisine 'uzlaşmacı olamadık ' diye yazdıran hayat kime neler yaptırmaz şirinliğiyle bitireyim ben de.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


battlehammer

Alıntı yapılan: pizagor - 10 Ağustos, 2022, 20:24:15
Başlığın okurları ne düşünüyor bilmiyorum ama karşılıklı kullanılan üslup ne taraflara ne de tartışmaya yakışıyor. Bu platformda , flaneur sosyal medya hesabından yapılan anketle başlayan süreç tabiki eleştirilmeliydi, flaneur istiyorsa ve de gerek görüyorsa buna yanıt vermeliydi, okur ikna olmuyorsa itiraz etmeliydi vs... Ama her tartışmada olması gerektiği üzere datayla konuşulmalıydı, kanıtlar sunulmalıydı. Haklı çıkmak üzerine değil de belki biraz uzlaşmacı bir ruh haline ihtiyacımız vardı. Maalesef o olgunluğu arada bir noktada kaçırdık. Arada yazılanlar önemliydi muhtemelen, pek çoğumuz okuyamadı, kaybolmalarına üzüldüm...

Flaneur gitsin istemem; herhangi birisi buradan ayrılsın istemem. Herkesin en iyisini bildiğini ama kimsenin pek bir şey de bilmediğini bilirim. Dolayısıyla ortak akla ihtiyacımız olduğunu düşünürüm. Ve ortak akıl da çizgiroman kadar küçük bir azınlık zevki için bu tarz platformlardır. Her düşünceye , her yoruma ihtiyaç duyulur.

Benim gibi mizacı sert birisine 'uzlaşmacı olamadık ' diye yazdıran hayat kime neler yaptırmaz şirinliğiyle bitireyim ben de.

Pizagor, büyük oranda katılıyorum hemen her söylediğine veya söylediğine özü itibariyle bir itirazım yok diyeyim. Ancak eleştiriye höt-zöt ile, kaba kuvvetle cevap veren bir anlayış karşısında (baya bana fiziksel şiddet uygulamakla tehdit eden adam var yukarıda, farkındayız değil mi? Yani muhtemelen pek mümkün değil bu fizik kuralları gereği, beni gerçek hayattan tanıyanlarınız biliyordur zaten. Ama yapabileceğini düşünüp bildiğin tehdit edebiliyor olması rahatlıkla net bir veri burada) sarkastik, tahrik edici ve dalga geçer cevaplar yazıyor oluşumun, "iki taraf da uzlaşmacı olmalı, anlayış gösterilmeli" biçiminde değerlendirilmesi bana normal gelmiyor diye şerhimi koyayım.

flaneurcomics

Sildiğim mesajlara binaen yeniden açıklama.

Bizi sevenlerde yarattığımız hayal kırıklığı için öncelikle özür dilerim. Malum konu üzerinden sosyal medyadaki paylaşımı yaptık. Üslup tercihimizdi. Yayıncılıkta etik bir kural vardır. Bir kitabı kim yayımlıyorsa sanatçının diğer kitaplarını da yayınlama önceliği o yayınevinin olur. Bir başka yayımcı yayımlamak isterse önceki yayınevinden durumu sorulur. Zaten bir ajans yönetiyorsa kitabın haklarını kitabın ilk yayıncısı sözleşmeye uyduğu takdirde sürdürmek istediği kadar yayını sürdürür. Bu kitapta ajans yok! Zaten bu durum bir boşluk yarattı, ajans olsa mesele buralara gelmezdi bile. Sözleşme süresi bitince eski yayıncı artık teliften düşmüş ve tekrar yayın yapmayacaksa bir başkası ya da başkaları teklif verebilir. Bu yazılı olmayan bir kuraldır. Bu kural, risk almış, bilgisini işine aktarmış, emek vermiş, değer üretmiş her yayıncının haklarını koruyan, sermaye istediği zaman elinden almasın diye süreçlerde kendi formunu belirlemiş bir kuraldır. Belirteyim, bunlar benim koyduğum kurallar değiller.

Şimdi, daha önce yazdım, okunamadan sildiğim mesajların içeriğini merak edenler için tekrar yazıyorum. Pandemi arifesinde (Çizgili Düşler'den Mustafa Bey, tanıyan sorabilir) aynı kitap için tasarrufumuzu sordu bizde, yayın planımızda olduğunu söyledik, tabii pandemi, gelişen ekonomik krizle birlikte kitaba nakit yatırım yapmak mümkün olmadı. Benim şahsen rahatsız olduğum durumlar şunlar, Çizgili Düşler piyasa kurallarına uyduğu, etik davrandığı için mi kaybetti? Bu adamların bu kitabı basarak elde edeceği itibara, ahlaklı omaları mı, yayıncılık etiğine sadık olmaları mı mani oldu? Eğer varsa  rızıklarından olmadılar mı? Peki okur 2-3 yıl önce kitapla buluşsa daha iyi değil miydi? Bir diğer durum, bu kitapla ilgili gizlice yürütülen teklif süreci. Başka bir  teklif olmadan tek talip olarak kitabı ucuza kapatmak. Bir diğer teklif olsa, kitabı alamayacak alsa da şimdi ödediği teliften çok daha fazla ödeyecekti malum yayınevi. Bunları özellikle hesapladılar demiyorum, ama durumun kime avantaj sağladığını herkes biliyor. Bütün bunlar olurken de yazarın "Habibi"  kitabının piyasada hala aktif olduğunu eklemeliyim. Şimdi bunları serbest piyasa manevraları olarak da değerlendirebilirsiniz, etik kuralları çiğneyen vahşi kapitalizm olarak da. Lakin benim için bu "düşkünlük" Diğer yayınevinin sahibini tanırım yayımcılığa başlamadan önce gelip benden yayıncılıkla ilgili fikir almışlığı var, sohbetimiz var ve piyasanın zor koşullarından ikimizde haberdarız. Basılmamış onca kitap varken Craig Thompson kitabı seçmek zaten Flaneur'e, kitaplığına öykünmekten öte değil benim için. Flaneur, Craig Thompson yayımladığında diğer yayınevi yoktu, bunu kibir olarak yorumlamasın kimse lütfen. Sonra malum o küçümseyen story paylaşıldı. Yineliyorum bu üslup bu süreçte olan bitenlere itiraz olarak tercihimizdi. Lakin altını çizeyim üslup doğru demiyorum. Bütün bu yazdıklarımı da Baobab'a düşmanca yazmıyorum. Biz, Redkit, Blacksad defter ve t-shirt ürettiğimizde Y.K.Y'den, son kitabımız "Nick Cave and The Bad Seeds'" art book'u  yayımlamadan önce de Sırtlan kitaptan müsade aldık. Şu anda herhangi aktif bir Manara kitabı yok. Onu da sorarak aldık. Biri Alan Moor'u siz mi tanıttınız, Gerekli sizden büyük yazmıştı. Evet büyük. Ekonomik olarak hele çok büyük. Türkiye'nin ilk çizgi roman dükkanı ve yayımcısı herkeste emekleri var ve öncüler. Şimdi de Manga yayımı ve kültürü konusunda ülke çizgi romanında katmanlar oluşturuyorlar. Alan Moore'a dönersek, Gerekli, Watchmen'i yayımlarken Türkiye'de grafik roman yayımlanmıyordu neredeyse yoktu! Ne ticari olarak ne içerik olarak kimse yayımlamıyordu. Gerekliden de fikir aldım ayrıca.. okur bilmez, dostlar ve ajanslar bilir. Daniel Clowes, Gipi, Marjene Satriapi ve çokça kitabı rezerve ettiğim halde, basamadığım için bencillik etmedim yayıncılara bıraktım. Umarım meramımı anlatabilmişimdir artık kitap, tiraj filan değil bizim için mesele, artık ne Craig Thompson ne Habibi ne de başka bir kitabı için de bir tasarrufumuz yok.

Kimseye had bildirmedim, kimseye kabadayılık yapmadım, burada herkes benden izin almalı demedim. Yayıncılığın jandarması hiç değilim. Bir kitabı sadece ben basarım tavrım da yok. Buraların abisi gibi de davranmıyorum. Hala böyle yorumlamak isteyene artık ne desem boş! Ben yazdıklarımın hepsine esas muhatabından karşılaştığımızda cevaplar almayı sabırsızlıkla bekliyorum.

Şimdi genel teamül budur, yazılı bir kural değildir yazdıklarım, uymak istemeyen uymaz, bundan sonra biz de uyacak gibi değiliz. Hayat politikmiş değil mi Battlehammer?  Sahi bu adı yok, sanı yok, kerameti kendinden menkul arkadaş bu durumu bilir bilmez, açıklamalarımıza rağmen bizim kendi işimizle ilgili sınırları çizmeye, şahsımla ilgili psikolojik tahliller yapmaya, her yazdığımdan konuyu kafasındaki istediği istikamete sürmeye, işin etik olup olmadığına karar vermeye kalkıyor, bunu yaparken de kurduğu cümlelerde tarif ve ithamlardan çekinmiyor. Neymiş, kapı bekçiliği yapıyormuşuz, buraların abisiymişiz, ortadoğululukmuş, bu itirazımız neo liberal piyasa faşizmiymiş, Akp politikalarını içselleştirmişiz. Biz nasıl tepki koyuyorsak o da bize tepki koyuyormuş. Neden? Çünkü adam bizim gibilere hayat dersi vermeye and içmiş biriymiş, bize had bildirecekmiş ve bütün bunları "günlüğüme ağlayarak yazabilirmişim!" Konunun muhatabıyla zaten yüz yüze geliyoruz, geleceğiz. Bırak verecek dersi verebiliyorsa o versin, sen kimsin?!
Buradaki insanlar çok sessiz kalıyorlarmış, yeterince tepki göstermiyorlarmış, anlayışlı olunmamalıymış, itiraz etmiyor olabilirlermiş de kendisi akıllı ve kahramanmış bu yüzden hakkettiğimiz dersi kendisi veriyormuş.

Bu arkadaş bizimle, bizim işimizle ilgili bolca atıp tutup ahkâm kesti durdu. Yukarıda duruyor yazdıkları. Bildiği bütün terim ve kavramları aynı metin içinde kullanarak akıllı olduğun ispatı içinde olduğunu sanıyorum.  Önceki paylaşımlarımı muhabbetle diyerek bitiriyorum, adam, "muharebeyle" yazıyor! Sonra gerçek hayatta görüşmek üzere diyorum, aynı arkadaş tehdit ettiğimi yazıyor, yanaklarımdan öpüyormuş, hakikaten çok tatlı! Tehdit etmiyorum ama ağlayarak günlüğüme yazmak için meydan okuyorum. Kendisine diyorum ki, kahraman! burada bana rumuzunla had bildirme, önce adını yaz sonra gel yüzüme anlat.

Volrath

Sadece bana ithaf olan kısma yanıt vermek istiyorum.

Alıntı yapılan: flaneurcomics - 11 Ağustos, 2022, 00:32:46
Biri Alan Moor'u siz mi tanıttınız, Gerekli sizden büyük yazmıştı. Evet büyük. Ekonomik olarak hele çok büyük. Türkiye'nin ilk çizgi roman dükkanı ve yayımcısı herkeste emekleri var ve öncüler. Şimdi de Manga yayımı ve kültürü konusunda ülke çizgi romanında katmanlar oluşturuyorlar. Alan Moore'a dönersek, Gerekli, Watchmen'i yayımlarken Türkiye'de grafik roman yayımlanmıyordu neredeyse yoktu!

Benim yazdığım:

Alıntı yapılan: Volrath - 09 Ağustos, 2022, 08:27:36
Bence çok bir geçerliliği olmasa da size göre madem yazarı ilk yayınlayan onu ülkeye "tanıtmış" oluyor, o zaman iddialarınızı Craig Thompson ile sınırlamanızı öneririm. Çok detaylı bir araştırma yapmadım ama Gerekli Şeyler'in Watchmen'i yayınlama tarihi 2012, sizin From Hell' yayınlama tarihiniz 2017. Demek ki bunca kişi, Alan Moore'u Gerekli Şeyler sayesinde tanımışız. Bu duruma istinaden Gerekli Şeyler'in instagramında "Flaneur büyüyünce Gerekli Şeyler olur mu?" diye oylama görseniz vereceğiniz tepkileri merak ettim.

Sakin günler dilerim.

Servet bey, sakin kafayla şunlara bir bakın ve ben iddia ettiklerinizi mi yazmışım, bambaşka şeyler mi, bir düşünün lütfen. Bu tanıtma kavramı da bizzat sizin instagram hesabınızda yazdığınız yazıdan alıntıdır. Yazılarınları böyle algılamaya meyilli hareket ettiğiniz için cevap vermeyi kesmiştim ama neyse ki söz uçuyor, yazı kalıyor. Ben kimseyi büyüklük-küçüklük kıyaslamasına sokmadım, yaptıklarınız size yapılsa tepkiniz ne olurdu diye merak ettiğimi belirttim. Ve kendi adıma o tepkinin hiç sükunet içermeyeceğini görebiliyorum.

Bütün ıvır zıvırı kenara itersek, demek ki kitabın telifi boştaymış, aldıysanız bile kaybetmişsiniz ki Baobab telifi alabilmiş. Düz bir mantıkla, Blankets'ı "basmayı istediklerim" köşenizde yayınlamışsınız, biri de oradan bir kitap basmış, siz de şu anda "onlar bize öykünüyor" diyorsunuz. Aklıma yatmıyor. Yatması için Baobab'ın evet biz onlara öykünüyoruz diye açıklama yapması lazım.

Anladığım kadarıyla lafı Gerekli Şeyler Watchmen'i bastığında çok risk almadı, zaten bu konuda açlık çeken piyasaya kitap sundu demeye getiriyorsunuz. Habibi ve dolayısıyla Craig Thompson'ı basmak ise riskti, ben aldım, şimdi öteki ucuza telifle benim açtığım kapıyı sömürdü diyorsunuz. Okur cephesinden cevap vereyim, 1987 tarihli Watchmen'in ülkemizde basılmasının 2012 yılını bulması ülkemizin ayıbıdır. Ama az ya da çok risk midir, açıkçası emin değilim. Filmlerin bu tip eserlerin tanıtımında oynadığı rolü düşünürsek, Watchmen'in 2009 tarihli filmiyle bu ülkede kitlesini kendisinin hazırladığını düşünüyorum. Dolayısıyla Gerekli Şeyler risk almaktan ziyade açığı görmüş, fırsatı değerlendirmiştir bana göre. İyi de yapmıştır. 2012 yılından sizin Habibi'yi bastığınız 2018 yılına geldiğimizde ise ilerlemiş bir sektör, açılan irili ufaklı çizgi roman dükkanları, takipçilerine tavsiyeler veren sosyal medya hesapları, merak ettikleri kitabı araştıran ve yayınevlerinden talep eden bir kitle görüyoruz. Craig Thompson'ı mutlaka sayenizde öğrenenler olmuştur ama bu durum genellenebilir bir şey midir?

Ben öncelikle kaliteli eser isterim. Baskı kalitesiymiş, etiket fiyatıymış, benim için sonra gelir. Kaliteli ve ucuz olmasını tabii ki isterim ama madem konuyu edebi değil ticari pencereden tartışıyoruz, her malın fiyatı bellidir. Demek ki yazara kendisini hoşnut edecek bir teklif yapılmış, bu durum yazar ve yayınevi hariç kimi ilgilendirir? Yazar eğer 10 yerine 5'e razı olup eserini verdiyse, bu yayınevi için maliyetin azalması demektir ve etiket fiyatının da 20 değil 15 olabileceğine işarettir, bu da okur olarak beni mutlu eder. Başka kimseyi de ilgilendirmez. Dolayısıyla etik diye bangır bangır alevlendirdiğiniz bu tartışmada diğer yayınevinin telifi ucuza alması, okuru bağlayan bir şey değildir.

O üslup tercihimizdi diyorsunuz. Peki. Yayınevi sizin, piyasaya istediğiniz şekilde göstermek hakkınız.

Tekrardan sakin günler diliyorum.

battlehammer

Alıntı yapılan: flaneurcomics - 11 Ağustos, 2022, 00:32:46
Sildiğim mesajlara binaen yeniden açıklama.

Bizi sevenlerde yarattığımız hayal kırıklığı için öncelikle özür dilerim. Malum konu üzerinden sosyal medyadaki paylaşımı yaptık. Üslup tercihimizdi. Yayıncılıkta etik bir kural vardır. Bir kitabı kim yayımlıyorsa sanatçının diğer kitaplarını da yayınlama önceliği o yayınevinin olur. Bir başka yayımcı yayımlamak isterse önceki yayınevinden durumu sorulur. Zaten bir ajans yönetiyorsa kitabın haklarını kitabın ilk yayıncısı sözleşmeye uyduğu takdirde sürdürmek istediği kadar yayını sürdürür. Bu kitapta ajans yok! Zaten bu durum bir boşluk yarattı, ajans olsa mesele buralara gelmezdi bile. Sözleşme süresi bitince eski yayıncı artık teliften düşmüş ve tekrar yayın yapmayacaksa bir başkası ya da başkaları teklif verebilir. Bu yazılı olmayan bir kuraldır. Bu kural, risk almış, bilgisini işine aktarmış, emek vermiş, değer üretmiş her yayıncının haklarını koruyan, sermaye istediği zaman elinden almasın diye süreçlerde kendi formunu belirlemiş bir kuraldır. Belirteyim, bunlar benim koyduğum kurallar değiller.

Şimdi, daha önce yazdım, okunamadan sildiğim mesajların içeriğini merak edenler için tekrar yazıyorum. Pandemi arifesinde (Çizgili Düşler'den Mustafa Bey, tanıyan sorabilir) aynı kitap için tasarrufumuzu sordu bizde, yayın planımızda olduğunu söyledik, tabii pandemi, gelişen ekonomik krizle birlikte kitaba nakit yatırım yapmak mümkün olmadı. Benim şahsen rahatsız olduğum durumlar şunlar, Çizgili Düşler piyasa kurallarına uyduğu, etik davrandığı için mi kaybetti? Bu adamların bu kitabı basarak elde edeceği itibara, ahlaklı omaları mı, yayıncılık etiğine sadık olmaları mı mani oldu? Eğer varsa  rızıklarından olmadılar mı? Peki okur 2-3 yıl önce kitapla buluşsa daha iyi değil miydi? Bir diğer durum, bu kitapla ilgili gizlice yürütülen teklif süreci. Başka bir  teklif olmadan tek talip olarak kitabı ucuza kapatmak. Bir diğer teklif olsa, kitabı alamayacak alsa da şimdi ödediği teliften çok daha fazla ödeyecekti malum yayınevi. Bunları özellikle hesapladılar demiyorum, ama durumun kime avantaj sağladığını herkes biliyor. Bütün bunlar olurken de yazarın "Habibi"  kitabının piyasada hala aktif olduğunu eklemeliyim. Şimdi bunları serbest piyasa manevraları olarak da değerlendirebilirsiniz, etik kuralları çiğneyen vahşi kapitalizm olarak da. Lakin benim için bu "düşkünlük" Diğer yayınevinin sahibini tanırım yayımcılığa başlamadan önce gelip benden yayıncılıkla ilgili fikir almışlığı var, sohbetimiz var ve piyasanın zor koşullarından ikimizde haberdarız. Basılmamış onca kitap varken Craig Thompson kitabı seçmek zaten Flaneur'e, kitaplığına öykünmekten öte değil benim için. Flaneur, Craig Thompson yayımladığında diğer yayınevi yoktu, bunu kibir olarak yorumlamasın kimse lütfen. Sonra malum o küçümseyen story paylaşıldı. Yineliyorum bu üslup bu süreçte olan bitenlere itiraz olarak tercihimizdi. Lakin altını çizeyim üslup doğru demiyorum. Bütün bu yazdıklarımı da Baobab'a düşmanca yazmıyorum. Biz, Redkit, Blacksad defter ve t-shirt ürettiğimizde Y.K.Y'den, son kitabımız "Nick Cave and The Bad Seeds'" art book'u  yayımlamadan önce de Sırtlan kitaptan müsade aldık. Şu anda herhangi aktif bir Manara kitabı yok. Onu da sorarak aldık. Biri Alan Moor'u siz mi tanıttınız, Gerekli sizden büyük yazmıştı. Evet büyük. Ekonomik olarak hele çok büyük. Türkiye'nin ilk çizgi roman dükkanı ve yayımcısı herkeste emekleri var ve öncüler. Şimdi de Manga yayımı ve kültürü konusunda ülke çizgi romanında katmanlar oluşturuyorlar. Alan Moore'a dönersek, Gerekli, Watchmen'i yayımlarken Türkiye'de grafik roman yayımlanmıyordu neredeyse yoktu! Ne ticari olarak ne içerik olarak kimse yayımlamıyordu. Gerekliden de fikir aldım ayrıca.. okur bilmez, dostlar ve ajanslar bilir. Daniel Clowes, Gipi, Marjene Satriapi ve çokça kitabı rezerve ettiğim halde, basamadığım için bencillik etmedim yayıncılara bıraktım. Umarım meramımı anlatabilmişimdir artık kitap, tiraj filan değil bizim için mesele, artık ne Craig Thompson ne Habibi ne de başka bir kitabı için de bir tasarrufumuz yok.

Kimseye had bildirmedim, kimseye kabadayılık yapmadım, burada herkes benden izin almalı demedim. Yayıncılığın jandarması hiç değilim. Bir kitabı sadece ben basarım tavrım da yok. Buraların abisi gibi de davranmıyorum. Hala böyle yorumlamak isteyene artık ne desem boş! Ben yazdıklarımın hepsine esas muhatabından karşılaştığımızda cevaplar almayı sabırsızlıkla bekliyorum.

Şimdi genel teamül budur, yazılı bir kural değildir yazdıklarım, uymak istemeyen uymaz, bundan sonra biz de uyacak gibi değiliz. Hayat politikmiş değil mi Battlehammer?  Sahi bu adı yok, sanı yok, kerameti kendinden menkul arkadaş bu durumu bilir bilmez, açıklamalarımıza rağmen bizim kendi işimizle ilgili sınırları çizmeye, şahsımla ilgili psikolojik tahliller yapmaya, her yazdığımdan konuyu kafasındaki istediği istikamete sürmeye, işin etik olup olmadığına karar vermeye kalkıyor, bunu yaparken de kurduğu cümlelerde tarif ve ithamlardan çekinmiyor. Neymiş, kapı bekçiliği yapıyormuşuz, buraların abisiymişiz, ortadoğululukmuş, bu itirazımız neo liberal piyasa faşizmiymiş, Akp politikalarını içselleştirmişiz. Biz nasıl tepki koyuyorsak o da bize tepki koyuyormuş. Neden? Çünkü adam bizim gibilere hayat dersi vermeye and içmiş biriymiş, bize had bildirecekmiş ve bütün bunları "günlüğüme ağlayarak yazabilirmişim!" Konunun muhatabıyla zaten yüz yüze geliyoruz, geleceğiz. Bırak verecek dersi verebiliyorsa o versin, sen kimsin?!
Buradaki insanlar çok sessiz kalıyorlarmış, yeterince tepki göstermiyorlarmış, anlayışlı olunmamalıymış, itiraz etmiyor olabilirlermiş de kendisi akıllı ve kahramanmış bu yüzden hakkettiğimiz dersi kendisi veriyormuş.

Bu arkadaş bizimle, bizim işimizle ilgili bolca atıp tutup ahkâm kesti durdu. Yukarıdaki zırvaları bir bir yazmış, duruyor yazdıkları. Bildiği bütün terim ve kavramları aynı metin içinde kullanarak akıllı olduğun ispatı içinde olduğunu sanıyorum.  Önceki paylaşımlarımı muhabbetle diyerek bitiriyorum, adam, "muharebeyle" yazıyor! Sonra gerçek hayatta görüşmek üzere diyorum, aynı arkadaş tehdit ettiğimi yazıyor, yanaklarımdan öpüyormuş, hakikaten çok tatlı! Tehdit etmiyorum ama ağlayarak günlüğüme yazmak için meydan okuyorum. Kendisine diyorum ki, kahraman! burada bana rumuzunla had bildirme, önce adını yaz sonra gel yüzüme anlat.

Şu noktadan sonra iyi niyetlerim ve frenleme mekanizmalarımı geçici olarak askıya alıyorum. Hazır Servetin cevapları da, iki gündür arkadaşlar arasında birbirimize gönderip üzerine gülmeyi pek sevdiğimiz bir mizah objesine dönüşmüş, küçük arkadaş çevremizde pek tutulmuşken, neden bunun tadını çıkarmayayım? Huzursuz olan okuyucular da kusura bakmasın artık. internet forumu demek biraz da drama demek zaten, araya küçük şakalar serperek sizin de keyfinizi yapmaya çalışırım ama yine.

Bakıyorum da Serveti yine gece uyku tutmamış. Eh artık kendisi de cinnet seviyesinde olduğuna göre daha samimi olabilir, siz'i bırakıp senli benli, hitaba geçebilirim ben de.

Şimdi Servet, bir kere şunu bir ortaya koyalım. Papağan gibi aynı anlamsız bahaneleri tekrarlamanın nedeni gerçekten algılayamıyor olman mı yoksa potansiyel bir demans/alzheimer başlangıcı mı? Aman haa, şakaya gelecek konular değil bunlar. Sen beni dinle, yarından tezi yok bir kontrole git. O kadar da geç yatma, gece yarılarından ergen orta okul çocukları gibi internet forumlarında sinirli sinirli cevaplar yazmak gerçekten sağlıklı değil, bak kalbine bir şey olacak.

Beni dövme fantazilerin tam gaz devam ediyor anladığım kadarıyla. Heh heh, hadi bakalım. Senden bir Halil Sezai'nin komşusu vibe'ı alıyorum ben zaten he. Aslında biraz daha dürtüklersem İstanbul uçak biletimi bana göndermeyi de kabul edeceksin beni dövebilmek için gibi bir his de var içimde ;D Bir sonraki tatil planım için bu opsiyonu değerlendireceğim.

Daha önce defaatle, daha kibar bir dille, duvara anlatsan anlayabileceği bir biçimde, yaptığının neden yanlış olduğu zaten açıklandı. Ama belli ki bunu algılayabilecek mental yapıda bir insan değilsin. Çok da bir şey elimden gelmiyor bundan sonrasına dair. Yine uzun uzun şunu yaptım bunu yaptım diye sıralamışsın. Bayılıyorum bu çeviri çizgi roman basan dayılardaki küçük dağları ben yarattım tavırlarına. "Benim yaptığım kitapları bıçaklama haa" yazıyordu sildiği mesajda da, sanki bana Bukowski adam ;D Ama iki dürtükleyince de kırılgan egonuz dökülüveriyor pul pul. He emmi he, edebiyat dünyasının duayenisin sen, herkes sana geliyor, sana soruyor, fikirlerin çok değerli falan filan, yoksa defter satan kırtasiyeci değilsin asla. He Servet emmi, o yüzden instagramda ergen triplerine giriyorsun, liseli gibi laf sokmalı story atıyorsun da kimse sallamıyor. Üslubu bilerek seçmişmiş, e farkındayız, onu diyoruz zaten. Şurada seni ciddiye almış iki üç kişi de, insana anlatır gibi açıklıyor, sen hala gelip  hava yapma peşindesin "bizden fikir alıyorlar" diye.

Bildiğim bütün terimleri saydığımı söylemişsin ama yine yanıldın. Bakınız, bildiğim ve saymadığım bazı terimler: mukavemet, vektör, casus belli, palyatif, pseudo code ve dirty sanchez (bunu aratmayın google'da ha). Maalesef yazdıklarımı anlamayışının nedeni, benim fazla akıllı olmam değil Servetim ya. Keşke öyle olsaydı...

Bundan sonra sana biraz daha az zaman ayıracağım Servet, çünkü hem ilgi görünce abartıyorsun, sonra evde uyku uyumuyorsun, yemek yemiyorsun, böyle tövbeesatağfurullah bir şeyler oluyorsun, hem de senin aksine bazılarımızın gerçekten yapması gereken işleri var. Ama yine de yaz sen, gördükçe topluca cevaplarım artık. Sıkıyorum yanaklarından Servetim.

-Muhabbet Kuşu Adına!



Genel okuyucuya not: Çok esnek üsluplarla yazabiliyor, adamına göre muamele edebiliyorum, evet. "Ay niye öyle yaptın" demeden önce, bütünlük içinde değerlendirseniz yeter bana, yoksa yine hoşnut olmayın sorun yok, ben de değilim.