Altın Madalyon

Türk Çizgi Romanları => Türk Çizgi Romanları => Yayınlananlar => Konuyu başlatan: michel - 05 Nisan, 2011, 01:44:02

Başlık: CAVE-MAN - Gerekli Şeyler
Gönderen: michel - 05 Nisan, 2011, 01:44:02
http://gerekliseyleryayincilik.blogspot.com/2011/04/cave-man.html
Başlık: Ynt: CAVE-MAN
Gönderen: hanac - 05 Nisan, 2011, 08:45:19
(http://3.bp.blogspot.com/-XrftUws1PSU/TZpI81qXE5I/AAAAAAAAADs/6XF0BuiZHVM/s1600/CAVEMAN.jpg)
Başlık: Ynt: CAVE-MAN
Gönderen: nacho_grande - 05 Nisan, 2011, 09:56:24
Daha önce ABD de yayınlanmış olan albümden farklı içerik mi acaba?
Başlık: Ynt: CAVE-MAN
Gönderen: kültürelgüncel - 05 Nisan, 2011, 12:05:34
Alıntı yapılan: nacho_grande - 05 Nisan, 2011, 09:56:24
Daha önce ABD de yayınlanmış olan albümden farklı içerik mi acaba?
Henüz edinemedim. Ama dünyada ilk kez Türkiye'de renkli olarak çıktı. 128 sayfa.
Tayyar Özkan'la yaptığım röportajda ayrıntılar var;

Evet, aslında dünyada ilk renkli Caveman kitabı da bu olacak. Daha sonra diğer ülkelere taşımayı düşünüyorum. 128 sayfa şık görünümlü, eski yeni ve farklı tarzlarda çizilmiş çalışmalardan oluşuyor. Bir de esprili bir Cem Yılmaz özsözümüz var, onu bile şaşırtacak bir jest aslında.

Tamamı için blogum; http://kulturelguncel.blogspot.com/2011/02/tayyar-ozkan-roportajm.html (http://kulturelguncel.blogspot.com/2011/02/tayyar-ozkan-roportajm.html)

(Blogspot yasağı nedeniyle açılmayabilir.  :( Ama sorun benim blogda değil. )
Başlık: Ynt: CAVE-MAN
Gönderen: nacho_grande - 05 Nisan, 2011, 14:37:39
Bilgi için çok teşekkürler. Bunu da alıp, diğerinin yanına koyalım o halde. :)
Başlık: Ynt: CAVE-MAN
Gönderen: michel - 26 Nisan, 2011, 22:04:16
Tayyar Özkan bu gece 12.30 da Haber Türk'de
Başlık: Ynt: CAVE-MAN
Gönderen: tommikser - 29 Nisan, 2011, 16:19:14


Caveman Benim



(http://4.bp.blogspot.com/-o7g4TWV_ufg/TWaNdw3NIdI/AAAAAAAACxw/ZPQYDWBzF2s/s1600/Tayyar+%25C3%2596zkan+k%25C3%25BClt%25C3%25BCrel+g%25C3%25BCncel+r%25C3%25B6portaj+kulturelguncel+blogspot+com+tayyar+ozkan+by+ozkan+kulturel+guncel+interview.jpg)




Hayvan Dergisinde Yurt dışında çizgi roman çalışmalarını sürdüren Tayyar Özkan ile yapılmış Met-Üst imzalı bir röportaj yayınlanmıştı.Hazır renkli baskısı da çıkmışken ve bunu hatırlamışken yazıyı ekleyivereyim dedim.

Keyifli okumalar


Ankara-İstanbul
Ankara'da okulla iş koşturmacası sürerken mezun oldum. Sonra, askere gidip geldim fazla zaman kaybetmeden. Ankara piyasası kapalıydı. Yapılabilecek her şeyi yapmıştım. Dede Korkut masallarını resimliyordum. Yeni yıl, bayram kartları yaptım yüzlerce. Reklam ajanslarından yayınevlerine kadar onlarca iş. Dedim ki, bu iş | olacaksa İstanbul'da olur.

Cebimde üç beş kuruş, ağabeyimin eski bir arkadaşın yanına sığındım diyebilirim. Moda'da, Refahiye caddesinde altı ay kadar kaldım. Çok iyi bir portfolyoyla gelmiştim, iş bulmakta zorlanmadım. Geçimimi sağlayabilmek için ilk iş kartpostalcılara, çocuk kitapları yayıncılarına, Milliyet Çocuk'a gittim. Milliyet Çocuk dergisinde Yalvaç Ural'la çatışıyordum. Çizgi romanlar yaptım. Aylık dergilere gitmeye başladım. Bütün aylık dergilerde çizmeye başladım. Sonra gazetelere gitmek istedim. İsmail Gülgeçle tanıştım. O bana çok yardımcı oldu. Hâlâ bütün röportajlarında beni anar. Onunla birlikte Cumhuriyette çizgi romanlar çizdik. Ankara'daki kaygıyı bu sefer İstanbul'da da taşımaya başladım. Yapılabilecek her şey bitmiş gibi geldi bana. Bunun ötesine gitmek lazım dedim.

Çektim gittim Amerika'ya
Yabancı çizerlerle tanıştım. 'Bu iş, dışarıda daha iyi oluyor herhalde' dedim. Hırslı bir insanım ve hâlâ arayış içindeyim. Kendimi dışarıda çizmeye motive ettim. Suat Yalaz'la bir arkadaşlığım vardı. O beni Paris'e asistan olarak yanına çağırdı. Ama bir yandan da çizgi romanın vatanının Amerika olduğunu düşünüyordum. Olmazsa Paris'e giderim dedim. Öğrenci vizesiyle gittim. 26 yaşındaydım. Dil falan bilmiyordum. Ama yapacağım bu işi dedim. Cebimde 2000 dolar vardı ve de iyi bir portfolyo. Çektim gittim öyle. Bir yer buldum kendime önce. Dört kişi bir odayı paylaştık İlk iki sene dört kişi küçücük bir odada, yan yana yatarak kaldık. Masam bile yok. Her yerde insanlar yatıyor, onlar rahatsız olmasın diye o şekilde sabahlara kadar küçük bir masa lambası ışığıma çizerdim, kendimi oraya uydurmaya çalışıyorum, bir yandan da dil öğrenmeye çalışıyorum, port-folyom zenginleşsin diye durmadan çiziyorum. Bir yandan iş bulmaya çalışıyorum. Üç dört ay böyle idare ettim.

Arkadaşları attım, artık piyasadayım
Aslında, ilk ayda şansıma çok güzel bir iş buldum. Çocuk oyuncakları ambalajı grafik dizayn işi. Çok da iyi parası vardı. Şu anda bile zor bulabileceğim bir işti. O iş beni bir yıl falan idare etti. Hemen taşınmadım. Orada yaşayanları attım yavaş yavaş. ikişi kaldık. İki kişiye de yeter durumdaydı orası.

Bir underground çizgi roman dergisinde on sayfalık bir çalışmam yayınlandı ve böylece piyasaya girdim. 93'te Heavy Metal'de uzun öyküler yayınlanmaya başladı. Cave Han, ilk orada yayınlanmaya başladı. Dünyaca ünlü bir dergidir ve benim çalışmalarımı hâlâ yayınlarlar. Ondan sonra, piyasanın adamı olmaya başladım. Andy Harper çok yardımcı oldu bana. Yüzlerce sayfalık çok iyi işler yapmaya başladım. Miami Vice diye bir televizyon dizisi vardı. Onların senaristleriyle, aslında televizyon dizi projesi olan bir işi çizgi roman olarak yaptık. Günde 18 saat 15 ay, geceli gündüzlü çalıştım. Bitti ama ben de bittim.

Amerikalı değilsen yaratıksın
İlk anda, oranın öykü yazarlarıyla ça¬lıştığım için çok zorlanmadım. Hikayeyi onlar verdi, ben işin illüstratif kısmını üstlendim. Kendi yaptığım işlerde biraz zorlandım ama uyum sağlamam fazla zaman almadı nedense. Bir Taylandlı, Perulu,Vietnamlı kadar uzak değiliz Amerikan kültürüne. Buradayken de Türk kültürünü yansıtan şeyler çizmedim. Evrensellik kaygısı vardı. Yabancı dergilerden beslendim. Çok yöresel olamadım. Amerikalı için, Amerika'nın dışı, gezegen dışı gibi bir şey. Çok az insan ilgili. Amerikalı olana kadar yabancı demezler. 'Alien' derler ki, karşılığı yaratıktır. Herkesin kendilerine düşman olduğunu sanırlar. Ben de, vatandaşlık hakkı alana kadar yaratıktım herkes gibi.

Cinsellik, dünyanın asıl dili gibi
Erotik çizgi roman yapılmasının da nedeni bu. Nereye gidersen git, erkek-kadın olarak yüzleştiğimiz şeyler aynı. Çözümler belki biraz farklı. Amerika çok konservatif bir ülke aslında. Evlenmeden önce, el ele tutuşmayan insanlar var kırsal kesimde. Hıristiyan kültürden gelen evliliğin kutsallığı var. Aldatmanın günah oluşu var. Evliyim. Eşim Çinli. 94'te evlendim. Bazen arkadaşlarla bir aradayken kaçamaklarımızı gururla anlatırız. Buna dayanarak Amerika'daki arkadaşlarım için şunu söyleyebilirim. Orada biriyle yaşamak bile kutsaldır. Aldatmak ayıptır. Ben çok yadırgamıştım. Avrupa daha serbest bu konuda. Bu işlerin yanı sıra, moda dizaynı yapıyorum. İlk gittiğim yıllarda para kazanma kaygısıyla stüdyolarda çalışıyordum. Orada tanıştık. Beraber yaşamaya başladık. Eskiden beri Çin kültürüne, Çin insanına ilgim vardır. Asyalı kadına ilgim vardır. Öncesinde de Koreli ve daha önce bir Japon arkadaşım vardı. Tabii Amerikalılar da oluyordu ama daha çok Asya kadınları daha mı yakın buluyordum bilmiyorum. Mao'cu olmamdan da kaynaklanabilir.

Amerika da bitti
Sonra Amerika da bitti. Çin'e ilk 93'te gittim. O zamandan beri de sürekli gidiyorum. Orada çizgi romana başlamayı düşünüyorum. Bu alanda bakirler. Çizgi roman marketine, henüz açılmamışlar. Bir süre de orada yaşamayı düşünüyorum. Yorgunum. Çalışmaktan değil de insan mantalitesi yordu beni. İnsanlarla yüzleşmek, her şeyin para olması yordu. Politikası, insan ilişkileri yordu. 12 sene önce vatandaşlık aldım. Çok sevdiğim bir arkadaşımın kız arkadaşıyla formalite bir evlilik yaptım. O zamanlar kolaydı. En büyük avantajı, dünyayı gezme şansı veriyor size. Fazla da bir katkısı yok vatandaşlığın.

Benden iyiyse zaten iş onun hakkıdır
Çok mail alıyorum çizer arkadaşlardan. Amerika, en büyük çizgi market. Dünyanın her yerinden geliyorlar. Ekmek aslanın ağzında. Gelip orada koşturmak lazım. Buradan ulaşmak çok zor. Çok yetenekli çizerler var. Ama açılmak için hırs ve istek yok. Maceraya atılmak istemiyorlar. İsmail Gülgeç'i götürmek istedim. "Yaşım geçti istemem" dedi. Necdet Şen, "Kendi çöplüğümde kralım, oralarda kaybolamam" dedi. Kurulu düzenlerini bozmak istemiyorlar. Kimse kimseyi sevmez aslında derler ama ben yıllarca oraya gelenlere yardımcı oldum, iş buldum. Editörlerle tanıştırdım. Randevular ayarladım. Burası bir arena. İyi olan kazanır. Kendime güvenirim. Kimse işimi elimden alamaz. Benden iyiyse, zaten iş onun hakkıdır.

Popüler olmak yeterli değil
Amerikalılar hâlâ fesli, şalvarlı sanıyorlar bizi. Hiçbir bilgileri yok Türkiye hakkında. O yüzden ne bir hayranlıkları var, ne de Avrupa'daki gibi bir antipatileri. Orhan Pamuk orada tanınıyor. Ama çok fazla yabancı yazar var. Amerika bir tüketim toplumu. Bir süre popüler olmak yeterli değil. Bunu sürekli kılmak gerek.

Hasrete fırsat vermiyorum
Özellikle moda tasarımından iyi para kazandım. Bodrum'da ev aldım. Amerika'da da var bir yerim. Bir de eşimden dolayı Çin'de bir ev aldım. Gurbet anlamında özlemiyorum ama burası için de bir şeyler yapmak istiyorum. Sıla eskidenmiş. Özleyince biniyorum uçağa gelip görüyorum. Dünya benim için o kadar küçüldü ki. Hasrete fırsat vermiyorum. İstanbul'da yaşayanlar karşıya bile geçemiyor. Yorulmak lazım.

Bir Burger King açamadın, kendini kurtaramadın
Evdekiler çok da farkımda de¬ğiller. Annem, "Oğlum bir Burger King açıp kurtaramadın kendini" diyor. "Yazıp çiziyorsun, gözlerine yazık!" Çocukken de yaramazdım. Ağaçlardan düşer kırardım bir yerlerimi. Çok çekti annem. Her gün bir vukuat vardı.

Kadınları aşırı severim
Kadınları aşırı severim. Güzel kadına zaafım var. Hâlâ çok çap¬kınım. Elim ayağım titrer, kadının teni, vücudu büyüler beni. Gittikçe artıyor bu duygu. Nedenini çözemedim. Eşim de biliyor. Böyle kabul etti beni. Beğendiğim her kadınla beraber olmuyorum tabii. Ama bu benim enerji kay¬nağım. Erkek, kadın için dinç tutar kendini. Belki tersi de geçerli. Beğenilme kaygısı. Sanatıma da yansıyor bu durum. Çizdiklerimi beğenen kadınlar kendime güvenimi artırıyor.

Aşk diye bir şey yok
Olanaksızlıklar içindeki duyguların tutkuya dönüşmesidir aşk. Bitmiyorsa alternatif olmadığındandır. Bir kere, köpekler gibi âşık olmuştum. On sene süründüm. Hayatımın on yılını yedi. Belki o yüzden tavır aldım; izin vermiyorum artık kendime aşık olmak için. Doğal olarak frenliyorum. Okuldan mezun olduğumda, Almanya'da yaşayan çok güzel bir kıza âşık oldum. Nişanlandık. 400 gün kadar görüşemediğimiz bir dönem oldu. İyice tutku oldu bende. Askere gittiğim için Almanya'ya gidemedim. Korkunç ve ıstıraplı bir askerlik yaşa¬dım. Gecesi gündüzü berbat bir 8 ay. İstanbul'a geldiğimde üç yıl kıvrandım, beraber olabilmek için. Olmadı. Sonra aşk köreldi. Ama hâlâ unutamadığım kişidir. Bende böyle takıntıya dönüşen başka bir aşk olmadı. Erotik kitaplar yapmaya başladıktan sonra aşka bakışım değişti zaten. Aşk, seksin içinde bir parça diye düşünüyorum artık.

Anadolu demek lazım
Türkiye ilginç bir ülke. 3. dünya dediğimiz diğer Ortadoğu ülkelerine benzemiyor. İslamiyet hakimiyetinde 13-15 medeniyetin geçtiği bir yer. Hem batı, hem doğu, hem Asya, hem Avrupa. Bu da insanların bütün davranış ve hayat standartlarına yansıyor. Kimse tanımlayamıyor. Anadolu demek lazım. Bu coğrafyada toplanmış kavimler topluluğu. Ne Amerika'nın sonradan oluşmuş haline benziyor, ne Rusya'nın devletler topluluğuna. Çok büyük bir potansiyel var ama bunu taşıyacak hırsa, güce sahip değil.

Haşlanmış kaplumbağa yavrularını kabuklarıyla çıtır çıtır yedim
Börtü böcek meselesi var bir de. Neler yemedim diye düşünmem lazım. Her dört ayaklı şeyi yedim. Çin'de, Kanton bölgesindeki insanlar, hareket etsin etmesin yaşayan her dört ayaklı şeyi yerler. Masa sandalye hariç. Ben onlardan da beterim. Onların yi¬yemediklerini de yerim. Büyük karafatmalar var, yedim. Kurt yedim. Arı larvalarını şişe takıp pişiriyorlar yedim. Salyangoz, haşlanmış kaplumbağa yavruları kabuklarıyla, kurbağa, yılan, kedi, köpek, sincap, akrep yedim. Ayı bulamıyorlar. Pandalar da koruma altında. Farklı şeyler denemekten hoşlanıyorum. Hâlâ domuz yemeyen insanlarımız var. Ben ağaçlardan karınca topladım yedim. Orada yaşayan insanlar yiyorsa, ben de yerim. Baktım, bir çocuk ağaçtan karınca toplayıp yiyor, yedim. Ayaklarında ağacın özü bulaşmış karıncaların tatlı tadı var. Ama karnındaki öz acı. En iyisi büyük karafatmalardı. Önce kafasını koparıp özünü emersin. Beyin damarları dişlerinin arşına girer bazen. Böceği bütün sokarsın ağzına, sonra çekersin. Karın kısmı çiğken sulu olur. Karnını emersin. Tek tek yersin öyle. Yalnız canlı maymun beyni yiyenlere karşıyım. Görsem, onları da ben yerim.

Kaynak: Hayvan Dergisi, Ekim 2005, ss 61-64.


Başlık: Ynt: CAVE-MAN
Gönderen: deniz240 - 28 Ekim, 2015, 03:47:40
Merhaba,

idefixteki Cave Man ile konudaki Cave Man aynı mı? ikisini de Gerekli Şeyler basmış diye anlıyorum.

Teyit edecek arkadaşlara şimdiden çok teşekkürler...
Başlık: Ynt: CAVE-MAN - Gerekli Şeyler
Gönderen: hanac - 28 Ekim, 2015, 10:25:27
Alıntı yapılan: deniz240 - 28 Ekim, 2015, 03:47:40
idefixteki Cave Man ile konudaki Cave Man aynı mı? ikisini de Gerekli Şeyler basmış diye anlıyorum.

Aynı aynı, idefix kapak resmini koymamış. Kapak aşağıdaki gibidir;

(http://www.gerekliseyler.com.tr/modules/catalog/products/pr_01_588_max.jpg?rev=1389285528)

Gerekli Şeyler Sitesinde 10 TL imiş, tabii halen geçerli ise

http://www.gerekliseyler.com.tr/CAVE-MAN-MAGARA-ADAMI,PR-588.html

Başlık: Ynt: CAVE-MAN - Gerekli Şeyler
Gönderen: deniz240 - 28 Ekim, 2015, 11:30:18
Cok tesekkurler!  :)