Sekiz Kulvar Firarileri - KaraKarga

Başlatan hanac, 01 Ağustos, 2022, 13:09:14

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

hanac

Sekiz Kulvar Firarileri



Yazar: Henry McCausland
Çevirmen: Sinem Sal
Hamur Tipi: 2. Hamur
Sayfa Sayısı: 104
Ebat: 21 x 29,2
Fiyat: 99 ₺

"Yolculuk, çoğu zaman varmaktan çok daha büyüleyicidir."

Sezgileri güçlü pançolar, cebir köpekleri, bir meyve suyu enstitüsü, Ay'a uçan uçurtma ve son yıllardaki en unutulmaz oyuncu kadrosuyla SEKİZ KULVAR FİRARİLERİ, avangard öyküsünü klasik desenlerle bizlerle buluşturan çağdaş bir çizgi roman. Henry McCausland'in muazzam çizgi tarzı ve muzip & karakter odaklı mizah anlayışı, şimdiye kadar Yaz Olimpiyatları'nda gördüklerinizin aksine, bir grup koşucunun gerçeküstü masalını tamamlıyor.

battlehammer

Tuhaf, değişik, her zevke göre bir iş değil kesinlikle. Ya seversin ya nefret edersin tipi şeylerden. Bir ara incelemesini de eklerim. Örnek bir sayfa da bırakıyorum.


battlehammer

İnceleme (yani olduğu kadar):

"Şunu bi' deneyin. Dağlar olduğunda başka hiçbir şey yoktu. Belki sadece cılız ışık veren renkli küçük bulutlar. Artık onlardan hiç yok. Ama dağlar duruyor. Onlar inat etti. Bu inat dağlara özgü küçük, görünmez moleküllerden geliyor. Dağları eziyoruz, dağ tozunu dağ nanesi, dağ çiği ve biraz da sarıyla karıştırıyoruz. Bu size son koşuyu tamamlamanızda yardım edecek. Muhtemelen içinde milyonlarca elektrolit var bunun. Evet, tadı berbat, değil mi? Tuğla gibi. Ama ne kadar kötü, sizin için o kadar iyi. Hadi için bakalım. Hani bir tepeyi yarılarsınız da yağmurun toplandığı yer kadar alçak yine de güneşi görebileceğiniz ve her şeyi altın rengi yapabileceğiniz kadar yüksek bir noktaya gelirsiniz ya... İşte tam burada gördüğünüz tüm hayvanları, yediğiniz tüm böğürtlenleri düşünün. Biz işte onları topluyoruz, karıştırıyoruz nazik ama sağlam bir şekilde. Bu şimdiye kadar yapılmış en iyi meyve suyu. Morale birebir! Kanıtlanmış. Yanında da bu şapka bedava."

Açık ara okuduğum en tuhaf çizgi roman. Garip, sürreal bir maratona katılan sekiz koşucunun etrafında devinen öngörülemez, acayip, değişik bir şekilde komik bir dünya.

En az hikayenin kendisi kadar tuhaf karakterlere sahip maraton. Hareketlerine giydiği panço tarafından karar verilen Khoklakola, kurbağa Freddo, Çam İğneleri Çetesi'nin peşinden cesurca koşan Bruce, trapezle atlayıp peleriniyle bulut yakalayarak rozet kazanmış Natalie, uçurtma adam, şapkasını arayan patates, Black Plasma Eyaletler Arası Bölgesi'nin 900. Siyah Prensi... Gerçekten donu sıyırıp güneşe doğru "Kakaaaw Kakaaaw!" diye bağırarak koşası geliyor insanın.

Eğer sabah kahvaltısında en "magicli" olanından mantarlı omlet yapmaya karar vermişseniz ve omletin yumurtalarını da "tat versin" diye biraz LSD ile beraber çırparsanız, kahvaltıdan sonra yazacağınız çizgi roman muhtemelen buna benzer bir şey olurdu. Asla bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin edemiyorsunuz ama enteresan bir şekilde "Ne diyor lan bu manyak?" diye de kitabı kapatma dürtüsüne kapılmıyorsunuz okurken. Bir şekilde o merağı canlı tutulabiliyor Henry McCausland. Hafif tekinsiz de bir atmosfer aslında ama bir şekilde asla gerginlik sınırını geçmiyor. Ne zaman tansiyon artacak gibi olsa, hemen bir tatlılıkla, bir sevimlilikle dalganın altına iniyoruz. Tuhaf hakikaten. Değişik, hafif depresif ama belli belirsiz de bir mizah anlayışı var kitabın. "Şu kitap bir insan olsaydı beraber Jamesonlu corn-flakes yemek isterdim." gibi saçma sapan şeyler düşündürdü bana okurken.

Bu arada kitabın görsel olan her kısmına bayıldım. Çizimler, panel düzeni, büyük panoramik parkur sayfaları, sayfaların arasına sıkıştırılmış onlarca küçük, göze çarpmayan ama dikkati feci şekilde ödüllendiren detay, harikaydı. Parkurun etrafında kağıt trenler, katlanabilir futbol sahaları, üstünde resim olan kayalar, scooter park alanları, tuhaf tuhaf spor müsabakaları yakaladıkça gözüm, daha uzun süre bakar hale geldim panellere.

Günün sonunda garipti orası kesin. Hala emin değilim tam olarak bu kitap hakkında ne düşündüğümden. Eminim bir çok kişi "Saçmalık" diyerek nefret edecek veya en azından zaman kaybı olarak görecektir ama benim okuduğum en farklı kitaplardan biriydi ve bu pek sık hissettiğim bir şey değil.

Ve kitabın ardından aklımda kalan iki soru: Kurbağalar rüya görür mü ve acaba Freddo rüyasında ne gördü?


yazının orijinal linki: https://www.goodreads.com/review/show/5007640879

V

Hakkatten tek kelimeyle "ilginç" ti..Deneysel bir çizgi romanın ötesinde deneysel bir edebi türe de tanık oluyoruz okurken..
"İstemem,eksik olsun.."

pizagor

Hiç aklımda yokken aldıracaksınız bana   :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar...


battlehammer

Yazarın Instagram hesabından öğrendiğim akdarıyla bir de River Rangers adlı bir serisi varmış (galiba bu kitabın ortalarında dahil olan grup, emin değilim) 12 sayılık ve en son ikinci sayısı çıkmış. Fasikül çocukluğumdaki fanzinler gibi gözüküyordu ve hayli ilgimi çekti ama yaygın dağıtımda olmadığı için ulaşabilir miyim bilmiyorum. İzlemeye aldım kendisini.

battlehammer

Alıntı yapılan: pizagor - 29 Eylül, 2022, 23:11:52
Hiç aklımda yokken aldıracaksınız bana   :)

Valla almayacaksan bile bir ÇR dükkanında, sağda solda birazcık göz atmaya değer. Beğeni garantisi veremem ama "tuhaf ve değişik" bir şey okuyacağının garantisini verebilirim. İnsan ister istemez merak ediyor, "acaba bunun torbacısı kim?" diye.

TKnKT

Alıntı yapılan: battlehammer - 29 Eylül, 2022, 10:21:44
Eğer sabah kahvaltısında en "magicli" olanından mantarlı omlet yapmaya karar vermişseniz ve omletin yumurtalarını da "tat versin" diye biraz LSD ile beraber çırparsanız, kahvaltıdan sonra yazacağınız çizgi roman muhtemelen buna benzer bir şey olurdu. Asla bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin edemiyorsunuz ama enteresan bir şekilde "Ne diyor lan bu manyak?" diye de kitabı kapatma dürtüsüne kapılmıyorsunuz okurken.

    Aklın yolu bir, ya da ayık olmanın yolu. Kitabın kapağını kapatarak buraya geldiğimde tam olarak yukarıdaki satırları yazmayı planlıyordum. Acaba bu kitabın satışı yasal mı? Yoksa yasa dışı madde kullanımından uzak durmak için bu kitapla mı kafayı bulmamız gerekiyor.

    Yani evet zaman zaman farklı yaklaşımlarda kitap okuyoruz ama Henry McCausland'ın ne yaşadığı idrak edebilmek birçoğumuzun harcı değil diye düşünüyorum. O kadar soyut bir yapısı var ki siz ne tarafa çekerseniz o tarafa yorumlamanıza müsaade edecek bir parça bulmanız mümkün. Hem çizimleri ile hem metinleri ile bu hayatı sen yaşıyorsun be Henry'cim demek istiyorum.

    "Koşuyordum ama koştukça yılan balığına dönüşüyordum. Koşu pisti kadar büyükmüşüm. Bu yüzden pisti göremiyormuşsunuz. İçimde kıvrılıp duran başka bir yılan balığını hissedebiliyordum ve onun içinde de başka bir yılan balığını daha. Böyle sonsuza kadar uzayıp duruyordu. Ve sadece yılan balığı ben, yılan balıklarıyla dolu değildi. Ben de başka bir yılan balığının içinde olan bir yılan balığının içindeydim vs. İçinden kaçılamayan bir sonsuz yılan balığı döngüsü... Siyah ve sümüksüydü."

    Benim radarım değildi eser, toplu bir siparişin arasına kaynattım bir hafta önce. Kitapçıda karıştırsam ben almamayı tercih edenlerden olabilirdim (konudan bağımsız kitapçıda kitap karıştırmak gibi bir eylemin varlığını unutmuşum artık). Bu kadar soyut ve "sanatsal" aktarımlar benim zihnimin sınırları içerisinde yer almakta zorlanıyor. Kitabı okurken kendimi, derin uykudan ansızın uyandırılmış çevremde olan biteni idrak edemez gibi hissedince bir miktar harcadığımı zamanı geri istiyorum. Benim düzlüğümden ya da sıra dışı perspektiflere kapalılığımdandır belki  ::)

    Anlaşılırlığı kaçmaması adına -sanki var da(!)- görselleri küçük boyutlandırmıyorum. Çok yer kaplamasın diye de spoiler içine aldım.

[spoiler] [/spoiler]
"The man who opens topics faster than his shadow"

KenParker

Adam sağlam felsefe yapmış.
Koşuculardan favorim pançolu kız. İkinciliği rozet toplayan ( yaptığı başarımları kendine rozet yapan) koşucuya veriyorum.
Son olarak hafif spoiler içeren metaforu yapıştırıyorum: Hayat bir koşu.