Saga - Marmara Çizgi

Başlatan pearl jam, 30 Temmuz, 2013, 23:30:23

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

KenParker

Alıntı yapılan: memospinoz - 27 Mart, 2020, 15:48:21
Siz çok yanlış anlamışsınız olayı, çok naif bir yorum olmuş. Oysa bedava olsa alırlardı, 1₺ olsa sepete eklerlerdi yine emin olun. Burada amaç yayınevine destek olmak değil, yapabileceği 3 kuruş kârı hesap etmek, bu tür okurlardan uzun ömürlü destek beklemek hayalden öteye geçmez. Bunlar HC basılsın, Omnibus basılsın, o basılsın, bu basılsın der durur ama çıkarsa almaz, alacak olsa fiyatına sallar, durmadan eleştirir ama memnun olmaz hiç, her daim ölmüş eşek nalı arar. Yayınevi ne çekiyor, nelerle uğraşıyor bilmez. Her türlü kanaldan, her sosyal mecradan yayınevini sürekli taciz eder saçmasapan sorularıyla, olur olmaz hareketleriyle her yayıncıyı canından bezdirir. Böyleleri nalıncı keseri gibi kendine yontar sürekli. Yayınevini desteklemek, arkadaşına (!) hediye almak bunların lugatinde yazmaz. Bunlar ancak kendi küçük hesaplarıyla insanları tehdit etmeyi bilir, kapalı kapılar ardında galiz küfürler savurur.

Yine de iyi niyetinizden ötürü tebrik ederim. Keşke herkes sizin gibi düşünebilse.

Suçlamalarla dolu üslupsuz abuk sabuk yazınızı okudum. Kendiniz konu kapanmıştır yazıp ısrarla tekrar tekrar uzatıp duruyorsunuz. Satın alanlardan biri benim ama size cevap vermeyeceğim.
...

Kitaplığımın yarısını çizgi romanlar oluşturuyor. Bunlardan elbette kar eden firmalar var. Neden kar ediyorsunuz diyebilir miyim? Hayır. Forumda tanıtımı yapılıp %50 indirimi görünce satın aldım. Neden indirimli alıyorsun diye suçlanabilir miyim? Elbette Hayır. Takdir edersiniz ki %50 indirim internet üzerinde hiç rastlanmadık bir şey değil. Babil'in almış olduğu mevcut siparişleri gönderme kararını takdirle karşılıyorum. Bundan önce siteden alışverişim olmuştu. Bu nezaketli hareketlerinden dolayı bundan sonra da olacak. Hatta Ciltli Asteriks'leri şimdiden sipariş verdim bile. Sagaseverlere keyifli okumalar.

memospinoz

-Efendim, biri bir şey mi yazmış?
-Pardon.
-Kim demiş?
-Ha, ne etik mi?
-Yok yahu o da ne?
-Beleş bulsak kaparız mı dedin?
-Evet, tabii ki.
-Peki karşı taraf zarar ediyor.
-Bana ne batsınlar.
-Batarlarsa başka ürünlerini alamayacak kimse.
-Zerre umurumda değil, ben günlük çıkarıma bakarım.
-Ya vermezlerse?
-Mahkemeye verir, sürüm sürüm sürdürürüm.
-Başka başka?
-Her yerde yazarım, ticari itibarlarını yerle bir ederim.
-Neden?
-Çünkü ben indirimli iken aldım. Hakkım o benim.
-Hak mı?
-Hak.
-Yanlışlık olmuş diyorlar ama.
-Ben onu bilmem yanlış girmeselerdi.
-Hak mı demiştin?
-Evet.
-Nasıl oluyor yanlışlık varsa?
-Çünkü brn öyle diyorum.
-İyi ama sözleşme var, iptal edebilirler, o da hak.
-Hayır, sadece ben indirimli alırsam hak, diğerleri değil.
-Peki ya fiyatı fazla yazsalardı yine böyle mi derdin?
-O zaman başka, ben para kaybedemem.
-Yani başkası kaybetsin, önemli değil diyorsun, öyle mi?
-Aynen öyle.
-Hak hukuk, benim çıkarıma uyarsa vardır diyorsun.
-Ha şunu bileydin.
-Şark kurnazı mısın?
-Ne sandındı?
-Peki yine göndermezlerse?
-Cimer'e yazarım. Gerekirse AİHM'ye kadar giderim.
-Peki karşı dava açarlarsa?
-Yahu ne laftan anlamaz adamsın, ben haklıyım diyorum sana.
-Yetkililer yanlışlık var dediği, satanlar da sildiği hâlde, he mi?
-He, ben diyorsam doğrudur ve ben haklıyım. Göndersinler ürünlerimi. Daha sağda solda caka satacağım.
-Ne için?
-Ucuza aldığım için tabii ki. Ne kadar da akıllıyım, oh çok kurnazım.
-Peki sana iyi günler.
-


dayıcomics

Alıntı yapılan: memospinoz - 26 Mart, 2020, 19:25:28
180 ₺. Sadece ciltli değil ekstraları da var ve limited edition. Bir daha basılmayacak. Koleksiyon objesi olduğu için herkes almak zorunda değil, zaten halihazırda TPB olarak da bulunmakta.
TPBlerini alacağım, 120tl gibi benim için daha uygun bir fiyatta satılsaydı gözüm kapalı alırdım fakat 180tl fazla geldi. Marmara'ya başta kızmıştım ama Amerikan'da türk lirasına çevirdiğimizde 120tl eden cildin mağazalarda 300 küsur liraya satıldığını görünce hakkıdır dedim 180tl istemesi  :)

haziran00

Alıntı yapılan: memospinoz - 27 Mart, 2020, 15:48:21
Siz çok yanlış anlamışsınız olayı, çok naif bir yorum olmuş. Oysa bedava olsa alırlardı, 1₺ olsa sepete eklerlerdi yine emin olun. Burada amaç yayınevine destek olmak değil, yapabileceği 3 kuruş kârı hesap etmek, bu tür okurlardan uzun ömürlü destek beklemek hayalden öteye geçmez. Bunlar HC basılsın, Omnibus basılsın, o basılsın, bu basılsın der durur ama çıkarsa almaz, alacak olsa fiyatına sallar, durmadan eleştirir ama memnun olmaz hiç, her daim ölmüş eşek nalı arar. Yayınevi ne çekiyor, nelerle uğraşıyor bilmez. Her türlü kanaldan, her sosyal mecradan yayınevini sürekli taciz eder saçmasapan sorularıyla, olur olmaz hareketleriyle her yayıncıyı canından bezdirir. Böyleleri nalıncı keseri gibi kendine yontar sürekli. Yayınevini desteklemek, arkadaşına (!) hediye almak bunların lugatinde yazmaz. Bunlar ancak kendi küçük hesaplarıyla insanları tehdit etmeyi bilir, kapalı kapılar ardında galiz küfürler savurur.

Bunların bir de bir yayınevini zarara uğratmaktan imtina etmeyip, karşılığında başka bir yayınevinin kitabını almakla övünen akla zarar türleri de bulunmaktadır.

Yine de iyi niyetinizden ötürü tebrik ederim. Keşke herkes sizin gibi düşünebilse.

O kadar iyi özetlemişsiniz ki, bence bu yazınız sabitlenip herkes tarafından okunması sağlanmalı, teşekkürler.  :) Fikrimin üstteki diğer yorumlarla hiçbir ilgisi yoktur bilginize :) Ben bu yazıyı bu haliyle tek başına yorumladım :)

battlehammer

İlke bey alınmış, kıyamam.
İleride bu tip durumlarla karşılaşmamak için kısa bir guide line hazırladım. Sevgili yayıncı ve dahi yayımcı arkadaşlar herhangi bir ücret ödemeksizin, özgürce kullanabilir:

1. Yayın hakkını aldığınız eseri sansürleyerek yayınlamayın. Sansür yasal olmasından bağımsız olarak suçtur. Ek olarak diğer konularda da "etik" adı altında şikayet etme haklarınızı elinizden alır.
1a. Sansürlemek zorunda kalmak ile herhangi bir dayatma ile karşılaşmadan oto sansür uygulamak arasında temel farkın birinde suça ortaklık diğerinde suçun kurbanı olmak olduğunun farkına varın
2. Diyelim ki sansürlediniz, bunu saklamaya çalışmayın. 2020 yılında o iş olmuyor, görüyorsunuz.
3. Diyelim ki saklamaya da çalıştınız, bu ortaya çıktığı zaman sinirlenirinize hakim olun. Zira "nasıl olsa bu mecrada baya bir fanboy var, dümdüz çılgıncasına da haksız olsam yanıma kalır" baya sağlıksız bir düşünme biçimi.


Sansür konusu nedir diyen arkadaşlar, Hanac'ın söylediği gibi başlığın daha önceki sayfalarında detayı var, tekrar ederek insanları darlamayacağım. Özeti MArmara çizgi Saga'nın yayın hakkını alıyor, "ay bunda hep penisler falan varmış, püü" diye şaşırıp sayısını tam bilmediğimiz kadar içeriği sansürleyip bu konuda tek söz etmeksizin eserleri basıyor. Normal olarak bu da ortaya çıkınca ve niye böyle yaptınız dediğimizde de "Aman Ali Rıza Bey, ağzımızın tadı kaçmasın"dan öte bir cevap vermiyor, ahbap-çavuş ilişkileri anayasası gereği mevzu çok büyümeden üzerinde konuşulmaz oluyor ve hayat devam ediyor


Neden konuyu tekrar açıyorum?
a) Daha önce paragraf paragraf açıkladığım sebepler + çünkü bu eserin sansürlü olduğunu belirtmeksizin, üstelik bir de koleksiyoner özel edisyonu üst başlığıyla satışa sunmak en hafif tabirle insan kandırmaktır.
b) Çünkü açıkça görüldüğü üzere konuyu unutturmak fazla kolay.


not1: Ayrıca "Neden indirimli kitap aldınız, vatan hainleri" tartışmasını da ilgiyle izliyorum. Özellikle, "If you can dare go to tüketici hakem heyeti! Ama size de dava açarlar ha" kısmı bence dizinin en heyecanlı bölümüydü. puanım 7/10

not2: Bu içeriğe ek olarak, İlke Bey'in linklerini verdiği orijinal ciltlerin rafımdaki fotoğraflarını eklemeyi de düşündüm ancak "i see what you did there" diyerek ad-hominemi sadece teşhir etmenin daha sevimli olduğuna karar verdim. Evet, alınabilecek sansürsüz versiyonlar çok şükür ki var. Hayır, bunların varlığı, herhangi bir insana, sanat eserini kafasına göre tahrif etme hakkı vermiyor.

hanac

Bir kaç gündür eleştiri alıyorum, tartışma var neredesin, uyuyor musun diye  :)

Forumun eskileri bilir ve tanır bizi (11 yıl oldu), tartışmalarda hakaret yoksa müdahale etmeyiz.

Bu yüzden muhakkak bir taraf bize kızar, şunu sil bunu sil derler.

Geçmişte bu yüzden bir çok yayınevi bizi suçlayarak forumu terk etti. Ya da bazı üyeler gitti.

Bir kaç gündür bu başlık altında 2 tartışma oluyor;

1- Saga ve sansür olayı; yeniden gündem oldu bu konu

Battlehammer ve İlke arasında geçiyor konu, hakaret yok yazışmalarda.

İlke zaten forumun en eski üyelerinden, burayı asla bırakmayan tek tük yayınevi temsilcisinden biri.

Zaman zaman o da bizlere ya da yazılanlara kızıyor ama her soruya cevap vermeye çalışıyor.

Battlehammer de sansür konusunda düşüncelerini dile getiriyor.

Bu tartışmaya müdahil olmak haddimize değil, yeter ki hakaret olmasın.


2- Saga Ciltlerinin bir satış sitesinde indirimli satılması

Şimdi burada bu ciltleri ucuza alanları hain ilan etmek de biraz abartı.

Memospinoz arkadaşımdır ama burada onunla aynı fikirde değilim. (Şimdi de Mehmet bana kızacak  :) )

Yayınevi ve site bu konuyu hallederler bir şekilde.


Bu aralar hepimiz gerginiz ama yazarken biraz daha sakin olalım.  ;D

ilke

Bu forumda herkes hakaret edip aşağılamadığı sürece tabii ki kendini ifade edebilir. Etmelidir de. Benim bana verilen yayıncılık derslerine falan taktığım yok. Bize gelen her eleştiriye ya da işin aslında nasıl yapılmasını öğretmek isteyen kişilere kafamı takacak olsaydım sinir krizi geçirirdim zaten. Herkes her şeyin en iyisini biliyor. Bilsin.

Fakat üslup konusunda "kıyamam" ya da "adamın teki" tarzı şeyler benim gözüm hakarettir, aşağılamadır. Forum yönetiminin bunu böyle görmemesine de üzüldüğümü belirtmek isterim.

Selamlar.

battlehammer

Alıntı yapılan: ilke - 28 Mart, 2020, 12:34:22
Bu forumda herkes hakaret edip aşağılamadığı sürece tabii ki kendini ifade edebilir. Etmelidir de. Benim bana verilen yayıncılık derslerine falan taktığım yok. Bize gelen her eleştiriye ya da işin aslında nasıl yapılmasını öğretmek isteyen kişilere kafamı takacak olsaydım sinir krizi geçirirdim zaten. Herkes her şeyin en iyisini biliyor. Bilsin.

Fakat üslup konusunda "kıyamam" ya da "adamın teki" tarzı şeyler benim gözüm hakarettir, aşağılamadır. Forum yönetiminin bunu böyle görmemesine de üzüldüğümü belirtmek isterim.

Selamlar.

Kinaye ile hakaretin farkını yetişkin bir insana anlatmak gerekmese keşke. Adamın birini hakaret olarak görmenin tuhaf olduğunu düşünmeme rağmen, konuda kalmak adına editleyeceğim. Ancak asıl önemli olan şu, bu tip vay bana böyle dediler içeriği, konuyu asıl konuşulandan uzaklaştırmak için kullanılan bir safsata biçimidir. bkz: Ad Hominem https://en.wikipedia.org/wiki/Ad_hominem

Yaptığımız iş toplumu ve insanların değer verdiği eserleri etkilediği sürece de "istediğim gibi yaparım" denilebilecek bir dünya olmaktan çoktan çıktı yaşadığımız dünya. Sansürlenmiş bir içeriği, bu eylemi gizleyerek yayınlamak normal karşılanmaması gereken bir eylemdir. Gerçeklikte karşılığı da, "vay hakaret var" diye veryansın edilen tondan çok daha ağırdır.

nicholaihel

Konudan bağımsız, Mösyö Lejant ne güzel yazıyorsunuz. Bu hoş üslup ile daha sevimli konularda, çizgi roman incelemelerinizi, yorumlarınızı okumayı bekliyoruz. Selamlar.

Mrtekin

Alıntı yapılan: nicholaihel - 28 Mart, 2020, 15:28:23
Konudan bağımsız, Mösyö Lejant ne güzel yazıyorsunuz. Bu hoş üslup ile daha sevimli konularda, çizgi roman incelemelerinizi, yorumlarınızı okumayı bekliyoruz. Selamlar.

+1. Aynı hususu ben de düşünmüştüm. Ne kadar güzel ve naif bir Türkçesi var Mösyö Lejant'ın. Dile getirdiğin için teşekkürler Nicholaihel.
They drew first blood...

aitor03

Alıntı yapılan: battlehammer - 28 Mart, 2020, 13:24:12

Yaptığımız iş toplumu ve insanların değer verdiği eserleri etkilediği sürece de "istediğim gibi yaparım" denilebilecek bir dünya olmaktan çoktan çıktı yaşadığımız dünya. Sansürlenmiş bir içeriği, bu eylemi gizleyerek yayınlamak normal karşılanmaması gereken bir eylemdir. Gerçeklikte karşılığı da, "vay hakaret var" diye veryansın edilen tondan çok daha ağırdır.

sanırım yaşınız elvermiyor ancak ülkemizin yayıncılık tarihi muzır neşriyat addedildiği için poşetlenen, toplatılan, yakılan bir alay yayın ve yayıncıların hatta çevirmenlerin mahkemelere taşındığı (son yky yayını, daha geçtiğimiz ay) vakalarla dolu. görsel olsun, edebi olsun yayın-basın sektöründe işverenlerin günümüzde çevirmenlere sansür listesi gönderdiği, 15 yıldır bırakın penisi onu bunu, altyazıda bile bir annenin bebeğine "meme" veremediği, rönesans tablolarında çıplaklığın buzlandığı, onu da geçtim, facebook'ta kopenhag'daki deniz kızı heykeli fotoğraflarının kaldırıldığı tuhaf bir dünyadayız. çizgi roman konusuysa bambaşka. hiç merak etmediniz mi acaba shonen mangalarda cinsel organ olması gereken yerlerde -avrupa ve abd baskılarında- neden balonlar konuyor, liberatore'nin ranxerox'unun avrupa ve abd baskılarında neden ek çizimler var ya da serpieri'nin druuna serisi, manara'nın güliver'i veya borgia'sı neden tamamlanamıyor? diğer manara kitaplarında abuk subuk yerlerde neden balon görüp duruyoruz vs... böyle bir ortamda yayıncıların bu tür garabetlerin çevresinden dolanmak için seksen takla atmadığını nereden biliyorsunuz? bir çevirmen olarak senelerdir bu dogmatik, yobaz anlayışın yıkılması için uğraş veriyorum ama başarılı olamıyorum. ve çalıştığım tüm yayıncılarla oturup bu tür yasakların çevresinden nasıl dolanabilirizi konuşuyoruz. ancak basın-yayın savcılığının tetkik ve teftişlerinden, doğrudan yaptırımlara kadar geldi bu mevzu. şu sıralar da otosansür, bulunabilen tek geçici çözüm olarak hayatımızda.

ve bu gerçekler ayan beyan ortadayken, "adamın teki" diyerek başlayıp, ardından "alınmış, kıyamam" tarzında laflar etmek söz sanatlarına girmiyor ne yazık ki. İlke Bey serinkanlı davranıp laf etmemiş ama ben olsam "çoluk çocuk işimize karışıyor" der, gelecek olan cevaba göre de "n'oldu, zülfiyare mi dokundu?" diye uzatır gererdim ortamı. ama bana ne! (veya alışkın olduğunuz söylemle, i don't give a flying fuck!)

ferzan

    Şu sansür meselesinde benim de söylemek istediklerim var.

    Öncelikle her türden sansüre ve sansür anlayışının normalleştirilmesine ben de karşıyım. Ne var ki burada yayıncı, besin zincirinin en altında yer alıyor. Faturayı yayıncıya kesmek, gelen paket siparişinde sos eksik diye paketi getiren kuryeyi fırçalamakla aynı şey diye düşünüyorum. Ayrıca sansür ile ilk kez Marmara Çizgi vesilesiyle tanışmadık. Geçmişte, bilinen bir bankanın adını taşıyan yayın grubunun çıkardığı güncel bir frankofonda Ermeni meselesiyle ilgili satırlar mı sansürlenmedi, istikrarıyla gönüllerimizde taht kuran bir yayınevi, bir dönem yayınladığı fumettilerde sigaraları mı buzlamadı, dönemden döneme rötuşa uğramaktan orijinalleri yalama olmuş bir yerli çizgi romanın sayfalarında göğüs uçları mı silinmedi, daha neler oldu neler. Marmara 'nın bir ya da iki panel için bile olsa yapmak zorunda hissettiği bu müdahaleyi, tıpkı diğerlerinde olduğu gibi tasvip etmiyorum bir okur olarak ama Marmara 'dan yana bir meydan okuma ya da cesaret gösterme beklentisinde de değilim. Sorunun muhatapları daha farklı merciler, daha büyük balıklar ve bu konunun gizli ya da aleni toplumsal çığırtkanları.

    Marmara Çizgi, benim gözümde iki cilt çıkardıktan sonra satmıyor diye devamını basmayan yayınevleriyle bir değil. Yanlış anlaşılmasın, o yayıncılara da hak veririm ama buna rağmen devam edene daha çok saygı duyarım. Yalnız Kurt ve Yavrusu 'nun ilk ciltlerinin bile halen tüketilemediğini biliyorum, buna rağmen bugüne kadar 23 cilt yayınladılar, bitmesine 5 cilt kaldı. Saga bir başka yayın evinde olsaydı, muhtemelen iki cilt sonra yayını sonlanırdı, eminim. Buna rağmen alternatif comics basmaktan vazgeçmediler. Image Comics 'ten çıkıp da zaman zaman ağzımızın suyunu akıtan bazı yayınları Türkçe 'ye kazandırdılar. Bir başka istikrarlı ve kaliteli bir yayıncımız tarafından basılan dünyaca ünlü bir mangada olduğu gibi Saga toplatılsaydı, bu kez de Marmara Çizgi havalı ya da kahraman mı olurdu? Hiç sanmıyorum, zira diğer yayıncımız da zarar ettiğiyle kalmıştı toplatılma hadisesinde. Saga 'nın bir cilt çıkıp da kahramanca toplatılmasındansa, bir defaya mahsus bir müdahale ile yayına devam etmesine razıyım. Koyun olduğum ya da düzenin manipüle ettiği yitik bir birey olduğum için değil, orijinal ciltlerine ulaşacak bütçem olmasa bile dijital mecralardan anadilindeki korsan haline rahatlıkla ulaşabilirim ama ben bir şekilde kendi dilimde ve düzgün baskılı olarak okumayı seviyorum. Bunun için de makul düzeyde ödünler verilmesine razıyım. Gönülsüz de olsa razıyım.

    Hemen benzer bir konuya geçiş yapayım; Türkçe çizgi roman yayıncılığında bugün bile orijinaline %100 sadık kalınan örneklerin oranı nedir? Benim fikrimce bir elin parmakları kadar bile değildir. Bir kere, istisnalar hariç Türkçe comicslerin büyük bir çoğunluğu orijinal ebatlarında değil. Yayıncıların bu konuda haklı sebepleri olsa da bizde basılan çoğu comicsin ebadı, özgün basımına göre yukarıdan bir iki parmak budanır. Bazısı enden bir tırnak genişletilir, bazısının kağıdı yarı yolda değiştirilir. Bu sadece comicslere has bir durum da değil. Frankofonlar daha hesaplı olması için küçültülür, fumettilerin geneli özgün ebatta basılırken özel albümlerin büyük boyları da standart ölçüye indirgenir okur alışamıyor diye. Bazı bağımsızların kaligrafileri orijinalinden alakasız, dümdüz yapılır. Hani, sansüre gelene kadar benim kafaya takacağım avuç avuç şey var. Sansür de tuzu biberi bunların. Hangi birine takılayım, hangi birinden şikayet edeyim, hangi birine hayıflanayım? "Eskiden çok daha kötü şartlarda neler okundu, şimdi şükretmek gerek." mantığına da karşıyım. Zaman geçiyorsa, göz gelişiyorsa ve yenilikler oluyorsa, elbette her şey daha iyi ve daha kaliteli olmak zorunda. Ne var ki bazı şeylerin sorumlusu sadece yayıncılar değil. Yayının gerçekleştiği coğrafya, yayının karşılaştığı zihniyet, yayının göreceği ya da göremeyeceği ilgi ve yayının vücuda gelme aşamasında ekonomik yeterliliğe bağlı olan kısıtlı şablonlar ve daha niceleri söz konusu. Ben faturanın yayıncılara kesilmesini her zaman doğru bulmuyorum ve çok affedilmez durumlar olmadıkça sorun yapmamaya alıştırıyorum kendimi.

    Battlehammer 'ın sansür ve sansürün normalleşme süreci konusundaki fikirlerine katılmakla birlikte Marmara Çizgi 'ye bu kadar yüklenilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yine de uzun bir aradan sonra bu konunun hortlamış olması, manzarayı bana kişisel bir inatlaşmadan ibaret gösteriyor. Battlehammer 'ın yazdıklarında hakaret içeren şeyler olduğunu düşünmüyorum ama hırçın ve bir noktada küçümseyici üslubunu da pek gözardı edemiyorum forumun düzenli bir takipçisi olarak.

    Başlıktaki tartışmaların soğuması dileğiyle...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

battlehammer

Genel olarak, ay bunun yaşı küçük galiba etrafında şekillenen bir diğer ad-hominemi son derece sevimli buluyorum. Hayır değil, öte yandan tartışma konularında söylenecek kelamı olmayan kişilerin, kişisel sataşmalara başvurması sıkça kullanılan bir safsata biçimidir. Şu noktada ise işe yaramadığını ve mental yetilerin, tartışma argümanlarının tükendiği noktada çeşitli içerikler uydurarak ve hemen sonrasında buna inanarak üzerine yeni hikayeler kurgulamanın hemi komik göründüğünün hem de anlamsızlığının ve zaman kaybı oluşunun altını çizmek isterim. Genel olarak kişisel sataşmalarla çok ilgilenmiyorum, sadece bunun işe yarayacağına inançtaki çocukça ısrar entelektüel ilgimi cezbediyor.

Kısa kısa mesajların beni ilgilendiren kısımlarına cevap vereyim.

Amacın ne: Daha önceki mesajda da belirttiğim gibi sansürlü bir ürünün, bu bilginin gizlenerek tekrar satışa çıkmasının haksız bir eylem olduğunun altını çizmek. Saga satılmasın, sorun rakamsal olarak da anlamlı ve görünür olsun, 2020 yılında sansürcülüğün "Okey" olduğuna inanılmasın ve en azından küçük/hemen her oyuncunun bir diğerini tanıdığı bir çevrede gelecekte yayıncılar bu tip bir eyleme girmeden önce tekrar düşünmek zorunda kalsın istiyorum.

Üslubun şöyle böyle: Mümkündür, herhangi bir seviyede icazet almaya gerek duymadığım için de bu konuda yapabileceğiniz pek bir şey yok.

Ama ülkede sansür var: Evet var, tam da bu yüzden tüm bu sansür savunuculuğu daha büyük ve ciddi bir suç haline geliyor. Basın emekçilerinin hapse atıldığı, insanların yıllardır bedel ödediği bir ülkede, teslimiyetin seremonisine alkış tutmak benim kabullenmeyi planladığım bir şey değil. Bu konuda verebileceğiniz tüm örnekler de, tam olarak neden sansürün bir bütün olarak karşısında durulması gerektiğini vurgulamaya yarıyor.

Eğer bir işi hakkıyla yapamayacaksan, o alanın gerektirdiği direnişi sunamayacaksan, basitçe o topa girmeyeceksin. Misal, söz konusu pratik örneğimizde, sansürlemeden basamıyorsan basmayacaksın. Zira senin ticari kaygından daha önemli konular tehdit altında. Gerek politik gerekse iradi olarak o alanı doldurabilecek olan o alanda çarpışsın diye boş bırakacaksın orayı. Teslimiyetin bayraktarı olup da "omo şortlor boylo" dersen, normal olarak suçun ortağı olursun.

Kıssadan hisse: Sansür ve oto sansür hem sanat eserlerine hem de toplumun haklarına doğrudan bir saldırı, mevcut pratiğimizde de Türkiye oligarşisinin legalize olmuş bir silahıdır. Doğrudan müdahil olacak güce erişene değin de teşhir edilmeli, her alanda uygulayıcısına karşı mücadele edilmelidir.

Ek1: Bu içeriği yazarkan gelmiş olan ferzan'ın mesajı üzerine şunu da eklemek istiyorum ki sevgili arkadaşlar, bu örnekte sansürün gizlenmesinin, sansürün kendisi kadar ciddi bir sorun olduğunu unuttuğunuzu düşünüyorum. söz konusu yayın evi ah evet, oldu öyle bir şey demiş ve hatasını düzeltmiş değil, yeni baskılarına konu ile ilgili bir ön söz eklemiş değil, kitapların editöryal girişine başımıza bu geldi ve böyle yapmak zorunda kaldık yazmış değil. Legal olarak bir sorunla karşıya kalmadan, kendi akıllarında önlem alıp içeriği sansürlemişler ve  aman kimseler duymasın demiş pozisyondalar. Bu olayın dev bir skandal olmamasının tek nedeni de, çizgi romanın pek az insan tarafından tüketilen bir mecra olması, konunun önemsiz ve affedilir olması değil.

Bunun ötesinde Marmara Çizgi'nin diğer olumlu eylemlerinin de bu konuyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Eminim tanısam çok severim de bir cilt daha var sansürleyeceğimiz diyen editöre de daha yumuşak bir üslupla yazasım gelmiyor.

nikopol

Oncelikle 2020 senesinde tic toc videosu cekmek varken, bir Cumartesi gunu cizgi roman forumunda tartisma yuruten uyeleri selamliyorum.

Bu sansur mevzuu daha once konusuldu, ama tekrar tekrar konusulmasi normal. "Klasik" dedigin bu degil midir zaten? Okunmasi, tartisilmasi, vs. bitmez.

Ben otosansurden yanayim, cunku davarlarla basa cikamazsin. Ama "Iyi degilim, iyi olmayacagim." diye bir laf var ya, durumu normallestirmek yerine, duruma bu sekilde yaklasmak gerekiyor. Belki yayimcinin internet uzerinden sansursuz sayfalari paylasmasi dusunulebilir. Bu acidan battlehammer'in kazan kaldirmasini, tadimizi kacirmasini degerli buluyorum.

Ad hominem'ler de, sansur kadar bezdirici. Iste "ama Lone Wolf'u bitirdiler" (eyvallah), "adam tam bir pislik cikti Riza Baba" (bence de usluba dikkat etmek gerek), vs.

Nomad

Valla ben böyle güzel tartışma görmedim.
Herkes haklı  ;D
Okuduğum her topic sonrası yazana hak veriyorum.
Hayır, şuraya sistemin adamı gelip sansürün gerekliliği konusunda yazsa ona da hak veririm. Ama benim adıma yaptığı tercihi bana dayatmasına kızarım sadece.
Herkesin geçerli, tutarlı argümanları var.
Doğrular bakış açısına göre değişen şeylerdir.
Değişmeyen şey gerçeklerdir.
Ortadaki gerçek de sansürün varlığı, dayatılması, delmenin yaptırımları olması.
Hepimiz dertliyiz bu konuda.
Ama, sistem ve uygulayıcıları halkın sosyo kültürel durumunun yansımasıdır çoğu zaman.  Kendinden olanı seçmek yani.
Yani bize, bu azınlığa ekmek çıkmaz.

Ps. Tipografik hatalar varsa özür. Tel ile bu kadar oldu. Notebook şirkette.  Yoksa benim de epey yazasım var bu konuda.