Ana Menü

Müzik Genel

Başlatan V, 06 Temmuz, 2010, 23:52:22

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kedidiro

 paylaşım için çok teşekkürler...şaşırarak farkettim ki bu müziği belki onlarca yıldır duymadığım halde sanki dün bonanza'yı izliyordum da şarkısı dilime takılmış gibi oldum.bilinçaltı dedikleri şey bu galiba

V




İstanbul Film Festivali, sinema ve müzik dünyasının önde gelen iki ismini bir araya getirecek.

İKSV tarafından 2-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek İstanbul Film Festivali, 30. yılında sinema ve müzik dünyasının önde gelen iki ismini bir araya getiren benzersiz bir projeye ev sahipliği yapacak.

Fransız sinemasının en özgün auteur yönetmenlerinden Claire Denis ve filmlerinde sık sık beraber çalıştığı İngiliz rock grubu Tindersticks, İstanbul Film Festivali 30. Yıl Özel Etkinliği kapsamında İstanbul'da buluşacak.

"Claire Denis Film Müzikleri 1996-2009 / Tindersticks Konseri – Müzik ve Film" başlığını taşıyan bu özel proje kapsamında dünyayı dolaşacak olan Tindersticks, projenin dünya prömiyerini 30. İstanbul Film Festivali kapsamında 11 Nisan Pazartesi akşamı saat 21.00'de Fulya Sanat Merkezi'nde gerçekleştirecek. Claire Denis ve Tindersticks işbirliğinin 15. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen konserde İngiliz grup, Claire Denis'nin beş filminden görüntüler eşliğinde, bu filmler için besteledikleri parçaları canlı olarak seslendirecek.

İstanbul Film Festivali takipçilerinin yakından tanıdığı ve geçtiğimiz yıllarda festivalin konuğu olarak İstanbul'a gelen Claire Denis, bu yıl ayrıca Altın Lale Uluslararası Yarışma Jürisi'nde de yer alıyor. Denis, yarışma filmlerinin gösterileceği 9-17 Nisan tarihlerinde İstanbul'da olacak. Festival'de Claire Denis için özel bir bölüm de yer alıyor. Tindersticks'in müziklerini yaptığı beş Claire Denis filminin festivalde izleyiciyle buluşacağı bölüm kapsamında, Denis'in Tindersticks ile ilk kez çalıştığı 1996 yapımı Nenette ile Boni'nin yanı sıra Her Gün Başka Bir Bela / Trouble Every Day, Davetsiz / L'intrus, 35 Tek Rom / 35 Rhums ve Beyaz İnsan / White Material gösterilecek.

Rock altyapılarını soul ve caz öğelerle birleştirdikleri farklı tarzlarıyla tanınan Tindersticks, kurulduğu 1991 yılından bu yayımladıkları sekiz albüm ve etkileyici sahne şovlarıyla, bağımsız müzik sahnesinin önemli topluluklarından... Sekiz uzun metrajlı film, iki belgesel ve birçok kısa film çeken Claire Denis ise Fransa'nın en önemli "auteur" yönetmenlerinden... Filmlerinde genellikle yöneten-yönetilen, köle-sahip, kadın-erkek, çocuk-yetişkin gibi ikiliklerin psikolojik derinliklerini inceleyen Denis'nin filmleri, yalnızca sert değil, avangart olarak da tanımlanıyor.

KONSER BİLETLERİ NEREDE – NE ZAMAN?


Claire Denis ve Tindersticks'i, İstanbul Film Festivali 30. Yıl Özel Etkinliği kapsamında İstanbul'da buluşturacak dünya prömiyerinin biletleri 4 Mart Cuma gününden itibaren İKSV'den (Nejat Eczacıbaşı Binası, Sadi Konuralp Caddesi No: 5, Şişhane, pazar günleri hariç her gün 12.00–20.00 saatleri arası) ve Biletix satış kanallarından alınabilecek.

Konser biletleri ayrıca, 30. İstanbul Film Festivali'nin biletlerinin satışa çıkacağı 19 Mart Cumartesi gününden itibaren festival gişeleri Atlas, Beyoğlu ve Rexx sinemalarından da temin edilebilecek.

Konserin bilet fiyatları 80 TL, 50 TL ve 30 TL (öğrenci) olacak. Tüm bilet alımlarında kredi kartı geçerli. Lale üyeleri her zaman olduğu gibi yine öncelikli alabilecekleri biletlerinde %20-25 oranındaki özel indirimlerinden yararlanabilecekler.


"İstemem,eksik olsun.."

alan ford

  Yine ters zaman.  Bir zamanlar çok severek dinlediğim bir gruptu. İlk iki albümleri özellikle muhteşemdir. Stuart Staples'in etkileyici vokali , yaylı orkestrasyonlar , biraz Nick Cave biraz da Leonard Cohen havaları. Şimdilerde pek dinlemiyorum ama canlı performanslarını merak ediyorum. Heyhat ters zamanda geliyorlar. Başka bahara artık
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Hayal Kahvem



İki gündür Erkin Koray şarkılarına bir takıldım ki anlatamam. Of! Ne güzel sözler! Ve Yarabbim ne şahane  bir müzik bu. Of, nasıl özlemişim Erkin Koray'ın şarkılarını meğer. Şimdi... Şu anda.. Ne dinliyorum biliyor musun? "aşktan yana şansım yok.. ağlıyorum derdim çok.. aşkımı kaybetmişim.. sordum sordum bulan yok.. dün gece çok aradım.. aradım bulamadım... kör olası çöpçüler... aşkımı süpürmüşer.." Bu şarkıyı bilirsin değil  mi? Hemen dinlemelisin hemen... Of! Ne hoş bir şarkı bu sahiden! Kimbilir kaçıncı  kez dinliyorum. Döne döne... Ya Yalnızlar Rıhtımı... Hani var ya... "bir ben miyim perişan.. gecenin karanlığında.. yosun tuttu gözlerim.. yalnızlar rıhtımında..." Yeni  nesil bilir mi  Erkin Koray şarkılarını acaba? Ne büyük kayıp bilmiyorlarsa...Yooo.. Dinlemek beni kesmeyecek.. Şimdi birşeyler okumalıyım Erkin Koray hakkında... Ama sanal ansiklopediden okumasam keşke diye düşündüm. İyi de Erkin Koray hakkında şu anda hangi kitaptan birşeyler okuyabilecektim? Heyy! İşte o anda Cumhur Canbazoğlu'nun Kentin Türküsü adlı kitabı aklıma geldi. Evet. Hemen buldum  kitaplarımın arasından... İşte kitabın Anadolu Pop-Rock bölümünün Barış Manço'dan sonra gelen isim Erkin Koray. 108. sayfa. Hemen açtım ilgili sayfayı. Cumhur Canbazoğlu Erkin Koray hakkında beş sayfa yazı yazmış. Önce mutfağa gidip kahvemi aldım. Sonra Erkin Koray şarkılarını  tekrar dinlemeye başladım.  Hem okuyorum... Hem dinliyorum... Bu arada  keyifle kahvemi içiyorum.

 

Cumhur Canbazoğlu "Hep"kendini söyleyen" ozan" diye bir başlık atmış. 1941 doğumluymuş Erkin Koray. Şimdi 69 yaşında öyle mi? Vay canına sayın seyirciler. Yıllar böyle hızlı geçer mi? İnanamıyorum. Şimdi hangi şarkısını söylüyor biliyor musun?  "öyle bir geçer zaman ki.. dediğim aynı ile vaki.. birden dursun istersin seneler olunca mazi.. yollara bakarsın katı katı.. üzerine çekersin perde..  yoldan geçenler var  da.. her akşam gelenler nerde.. öyle bir geçer zaman ki.. "  Of! Ömrüne bereket... Çok yaşasın, çok söylesin Erkin Koray, e mi? Uzun uzun anlatmış Cumhur Canbazoğlu. Erkin Koray'ın eğitimini, askerliğini, müziğe nasıl başladığını, 1967 yılında sanatçıyı memleket çapında üne kavuşturan Kızları da Alın Askere adlı 45'liğini, müzikteki arayışlarını, Fransa'ya gidip gelişini, 1975 yılında Elektronik Türküler adlı ilk uzunçalar çıkardığını, halk müziğine yönelişini ve bu albümde ilk kez rock, beat, ve türküyü birleştirmeyi nasıl denediğiyle ilgili  yazdıklarını zevkle okuyorum. Bu arada gitar, bağlama ve vurmalıların sürüklediği, Nazım Hikmet'in sözleri ve bestesi Ruhi Su'ya ait olan Türkü diye bir parçadan söz etmiş. Merak ettim. Hemen buldum sanal dünyadan. Hey! Bağlama vurdu  gene beni... Hatırladın mı bu şarkısını? Hani der ya.. "Dört nala gelip Uzak Asya'dan... Akdeniz'e bir kısrak gibi uzanan.. Bu memleket bizim! Bizim dostlar... Bizim!" Hey! Nazım Hikmet ve Ruhi Su'nun yattıkları yer nur dolsun. Ne güzel bir  müziktir, ne güzel bir parçadır bu..



Erkin Koray bir söyleşisinde türkünün geçmişinde elektrikli aletlerin yeri olmadığını, türkülerde daha çok doğal denilen seslerin hakim olduğunu, bu durumun da türkülerimize özgü hoş ve karakteristik bir hal olduğunu, ancak Türkülerimizin güzelliğini ve doğal dokusunu kaybetmeden elektonikleştirmeye gayret ettiğini bunun da son yıllarda gelişmekte olan akımlara yol göstereceğini söylemiş. Sürekli arayış peşinde olan sanatçı bir ara Hindistan'a gitmiş. Dönüşte mucidinin kim olduğu hala tartışılan elektro bağlamayla iyice arabeske yönelmiş. Ve bu türde tamamen kendi tarzında bir ekol haline gelmiş. Tüm birikimleriyle ortaya o güzelim şarkıları çıkarmaya başlamış. Bilirsin hepsini mutlaka.. "Arkası gelmez dertlerimin bıktım illahlah! Biri biterse öbürü başlar vermesin Allah!" Hatırladın mı? Fesuphanallah! Sonra.. Estarabim.. Şaşkın... Sevince.. Gönül Salıncağı... Yalnızlar Rıhtımında... Heyy... Arap Saçı peki?  Atilla Atalay'ın Ebekulak adlı öyküsünde geçer hani... "gönlüm söz dinlemiyor.. sevdiğimi ver diyor.. kim görse şu halimi.. bir daha sevme diyor.. aaah aşk yüzünden.. arap saçına döndüm.. çivi çiviyi söker.. budur bunun ilacı" İki sevgili küsmüşlerdir hani eften püften bir sebepten. Kimse kimseden af dilemez. Aradan zaman geçer. Üç yıl sonra karşılaşırlar. Bir çay bahçesinde otururlar. Birbirlerini halen sevdiklerini belli etmeyecekler ya öyle muhabbet ederler ki sürekli birbirlerini acıtırlar. Hep biri diğerinin pes edeceğini umar. İkisi de pes demez. İkisi de içindeki zaiyatı belli etmez.  İşte tam bu sırada, onların şarkısı Arapsaçı çalmaya başlar. İkisinin hali de çok tatlıdır. Şarkıdan etkilenmemek için çocuk içinden "gün doğdu hep uyandık.. siperlere dayandık" marşını söylerken, kız ise kafasını daldırıp çantasında birşeyler ararmış gibi rol keser. Ya da çocuk öyle zanneder. Neyse, öykünün devamını merak eden isterse,  alır Atilla Atalay'ın Ebekulak adlı kitabını ve okur. Şarkılar ne kadar önemlidir hayatımızda öyle değil mi? Bazı şarkılar nasıl ruhumuza işlemiştir. Cumhur Canbazoğlu yazısının sonunda söylediği gibi "Erkin baba" sevabıyla günahıyla sıcacık işler yapmış ve dağarcığındaki her şeyi dinleyicileriyle paylaşmış bir sanatçıdır. Ve o güzelim şarkılarıyla halen dimdik ayaktadır. İşte büyük bir beğeniyle dinliyorum şarkılarını şu anda. Bana göre şarkıları  lezzetinden bir şey yitirmiyor. Bilakis ben yaş aldıkça onun şarkıları gençleşiyor.

 

Cumhur Canbazoğlu'nun yazdıklarını okumak çok hoşuma gitti. Kentin Türküsü: Anadolu Pop-Rock adında iyi ki böyle bir başvuru kitabı hazırlamış. Bence bu tip başvuru kitapları çok önemli ve çok değerli. Keşke  pek çok alanda böyle başvuru kitapları olsa. İlgisi olanlar faydalansa. Ben müzikle çok ilgili biri değilim. Keşke yeteneğim olaydı da müzikle ilgili bir iş yapaydım. Nerdee? Son zamanlarda karınca kararınca bağlama çalmaya ve türkülerin menzilinde dolanmaya heves ettim. O kadar. İyi de peki ben bu kitabı acaba  neden almıştım? Bak şimdi.. Bu kitap  Aşık Veysel, Barış Manço, Fikret Kızılok, Hümeyra, Yunus Emre, Cem Karaca, Üç Hürel, Edip Akbayram, Karacaoğlan, Ruhi Su, Haluk Levent, Volkan Konak, Kurban, Neşet Ertaş benzeri  memleketimizde gelenekseli evrensele taşımaya emek sarfetmiş isimlerin müzik serüvenlerinden bahsediyordu. Ve çok doğru bir kitaptı, fark etmeyi sağlıyordu. Bu kitabı okuyunca anlamıştım ki, ben belki türküyü bağlamadan dinlememiştim ama türkünün Cumhur Canbazoğlu'nun dediği gibi Anadolu- pop halini, yani Türk folklor temaları, şiirleri ve çalgılarıyla Pop müziğin elektronik olanaklarının kaynaşmasından doğan şehir türküsü halini yıllardır sevmiş ve dinlemiştim. İşte galiba şimdi aslına döndüm. Orijinal haline. Bazı türküler hiç yabancı gelmiyor. Üstelik bağlamanın sesi, yüreğimi derinden etkiliyor.  Sanıyorum Anadolu ezgilerini zamanında bana sevdiren Erkin Koray gibi sanatçılar nedeniyle şimdi türkülerin menzilinde dolanmaktan hoşlanıyorum. Anadolu Pop Rock mı denir, Anadolu Pop Rock Arabesk mi denir bilemeyeceğim ama Erkin Koray'ın şarkılarını  hep sevdim. Biliyorum, ömrüm oldukça hep seveceğim.



V

Erkin Baba'nın bütün şarkıları güzeldir de,"Akrebin Gözleri" bir başkadır benim nazarımda...

Akrebin Gözleri Şarkı Sözleri

Akrebin gözleri her an üstümde sanki
Akrebin gözleri öyle yaman ki
Öylece bakıyor hiç göz kırpmadan
Bekliyor beni kımıldamadan
Bekliyor beni kımıldamadan

Akrebin gözleri akrebin akrep
Akrebin gözleri akrebin akrep

Hainlikle dolup boşalan bakışları
Sanki bitmez bir kin nefret soluyor
Yavaş yavaş yandan yaklaşışları
Belli ki küçük bir fırsat kolluyor
Belli ki küçük bir fırsat kolluyor
Akrebin gözleri akrebin akrep x4

Akrep akrep            Akrep akrep

a a a  a a  a a a a

a a a  a a  a a  a a

Sen oradasın ben buradayım
Sanma ki ben korkulardayım
Bundan böyle ben kuşkulardayım

Akrebin gözleri akrebin akrep
Akrebin gözleri akrebin akrep

Akrebin gözleri zaman böyle geçerken
Bekleme boşuna eyleme beni
Bir yerlerden gelip bir de giderken
Var olmak yok olmak ne farkeder ki?.....

Akrebin gözleri akrebin akrep
Akrebin gözleri akrebin akrep

"İstemem,eksik olsun.."

emre

Dinleyen çoğu kişi beğenmese de benim en çok sevdiğim şarkısı Bir Eylül Akşamı. Telin alarmı bu şarkı ile çalıyor kaç aydır. Bir eylül akşamı Erkin Koray'ın ilk plağı aynı zamanda.

hennessy

Dave Brubeck'in meşhur Take Five yorumlarını tanımayan yoktur. Geçtiğimiz günlerde daha önce inlemediğim bir versiyonu ile denk geldim ve sizlere tanıtmak istiyorum; We're All Together Again For
The Fırst Tıme. Albümü plak formatından dinledim. Plak çalmaya başladığı an içimden bu başka bir duygu dedim. Saksafonda Gerry Mulligan ve Paul Desmond bir ön giriş yaptılar, sonra piyanonun
efendilerinden Dave Brubeck bize Take Five'i hissetmemizi  sağlayacak notaları dökmeye başladı. Tam bu anda Alan Dawson davul ile giriş yapıyor. Davulda gösterilebilecek ne kadar hüner var ise duymak mümkün! Dave Brubeck ve Alan Dawson karşılıklı kapışmaya başlıyorlar. Albüm sadece bu
parçası ile bile insanı mest ediyor. Sonra Alan Dawson ipleri eline alarak (o an orada olmak için neler vermezdim) bir davul resitali çekiyor ki  anlatılmaz yaşanır.

Ziller ve ritm o kadar bir birine yapışmış gidiyor ki seyircide sonunda coşuyor. Muhteşem bir resital sunuyor.O kadar konuştum ama birazda albüm hakkında ufak bilgiler vereyim.
68-72 arasında Brubeck, Mulligan, Dawson ve Six  zaten Dave Brubeck Quartet adıyla çalmaktadırlar. 72 yılında Paul Desmond gelir ve bu albümü birlikte kaydederler. Ben başlığa Quintet yazdım ama aslında tam da belli değil. Bir dolu isimle anılıyor bu albüm.
Albümün tamamen canlı  kayıtlardan oluştuğunu belirteyim. Take Five bitti kendimize
geleceğiz derken Rotterdam Blues çalmaya başlıyor. Jazz bu ya aşk bu ya müzik bu
kısaca. Canlı yapılmış en sevdiğim birkaç albümün yanında ilk beşte olacak bu şaheser albümü alın demiyorum. Koltuğunuzun yanından ayırmayın. Ufak bir röportaj ile sözü
bitireyim. Grubunun başarılı olmasıyla beraber doğal olarak daha büyük, sağlam
ücretli kulükulüplerde çıkmaları icap etmiş.

Bu kulüplere de gerçekten müziği seven gençler, sıkı dinleyicilerden çok orada
olmayı "fiyakalı" gören,müzik dinlemekten çok içki içen, paralı tiplerin gelmesinden yakınıyormuş.Buna tepkisini göstermek için bir akşam yaptığı eylem Brubeck'in başını belaya sokmuştur. Piyanosunun başından kalkar ve seyirciye seslenir: "müzisyenlerimden
birinin yapacağı sıra dışı bir gösteriyi izlemek ister misiniz?" Trompetine kerosen dökeceğiz, amuda kalkacak,trompetin ağzını ateşe vereceğiz ve ateşli bir parça
çalacak. Bunu yapmasını istiyorsanız tek yapmanız gereken alkışlamak. Salonda
kıyamet kopar. seyirci çılgın gibi alkışlar. bunun üzerine Brubeck ben de öyle
düşünmüştüm diyerek grubuyla beraber sahneden ayrılır. Brubeck farklı ritmleri
keşfetmeye, kullanmaya önem verir. cazın Afrikalı olduğuna inanmaz, beyazdır.
Her daim müzik ile kalın...
Şarkı Listesi
1 - Truth (10:29)
2 - Unfinished Woman (7:25)
3 - Koto Song (5:10)
4 - Take Five (16:07)
5 - Rotterdam Blues (6:51)
6 - Sweet Georgia Brown

stero dergisine yazdığım yazıdır.
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

nacho_grande

Bende de "Jazz, Red, Hot and Cool" ve 2 CD' lik "Time Out" albümleri var. Çok başarılı müzisyen tabii ki, tartışmasız.

hennessy



"Şeytanın Kemancısı" olarak da anılan Roman keman sanatçısı Roby Lakatos, klasik bir keman virtüözü, bir besteci, bir caz doğaçlamacısı ve aynı zamanda da bir aranjör olarak çok yönlü ve evrensel bir müzisyendir. 1965 yılında doğan, Roman kemancılarının kralı Janos Bihari'nin soyundan gelen sanatçı; çocukluk yıllarından başlayarak hep müzikle ilgilendi. 1984 yılında Budapeşte'deki Bela Bartok Konservatuarı'na devam etti, klasik keman dersleri aldı.  1986 ve 1996 yılları arasında grubuyla beraber "Les Ateliers de la Grande İlle" Brüksel'de konserler verdi, oda müziği yaptı. Lakatos, Vadim Repin ve Stephanie Graphelli ile ortak konserler verdi. Roby Lakatos, Liszt, Brahms ve diğer Macar klasik bestecilerinin müziğiyle, Macar Romanlarının müziğini başarılı bir biçimde harmanlamasıyla çok geniş bir müziksever kitlesi tarafından beğeniyle takip edildi.
Bu konserde Roby Lakatos; seyircileri çok yönlü kemanıyla farklı bir müzik yolculuğuna çıkaracak.   

Muhteşem bir performans onu iki kere canlı izlemek ve tanışma şerefine eriştim kesinlikle dinleyin

http://www.amazon.com/Lakatos/dp/B00002436E/ref=sr_1_2?ie=UTF8&qid=1301809307&sr=8-2

bunu izleyin

http://www.facebook.com/video/video.php?v=1901213459730&oid=162807030430877&comments
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

Hayal Kahvem



İtiraf etmeliyim ki geçen yıl merak sarıp türkülerin menzilinde dolandıkça yakın takibe almıştım Neşet Ertaş'ı... Hele bir ara Neşet Ertaş'ın "Gönül Dağı" şarkısını  sürekli arka arkaya dinlemeye başlayınca, Neşet Ertaş'ın babasıyla ilgili okuduğum  bir hikaye aklıma gelmişti. Hikaye 20. yüzyılın başlarında geçiyor. Ve biliyoruz ki "Dünyalılar hiçbir yüzyılda 20.yüzyılda çektiği kadar acı çekmedi. "  20. yüzyılın ilk yarısı tamamen savaşlarla geçmişti ya işte gene o savaş yıllarını hayalimizde canlandıracağız şimdi. 

Memleketimizdeyiz. Anadolu'dayız. Savaşın bin bir türlü hallerinden biri olan, savaştan kaçan, savaş cephelerinden dağların karanlıklarına gizlenen asker kaçaklarının durumunu hayal edeceğiz. Bu  kaçak askerlerin kendilerini aramaya çıkan askeri birliklere yakalanmamak için oldukları yerde sessizce beklediklerini düşünelim.  Neşet Ertaş'ın ailesi Kırşehir'liymiş. Bu bölgedeki dağlarda asker kaçakları olduğu duyulmuşsa, askeri birlikler dosdoğru Neşet Ertaş'ın babasının dayısı olan Bulduk Usta'ya giderlermiş. "Haydi bakalım, al bağlamanı gel bizimle," derlermiş. Dağda görünmez bir köşeye otuttururlarmış Bulduk Usta'yı. Otutturduktan sonra vurup bağlamanın  tellerine türkü söylemesini isterlermiş. Bulduk Usta'nın öyle olağanüstü, öyle yürek titreten bir sesi varmış ki, bağlamasını çalıp türkü söylemeye başladığında, dağ taş türkü olurmuş. Bu sesin güzelliğine kimse dayanamazmış. Bu sesin güzelliğine dayanamayan asker kaçakları adeta hipnotize olmuşcasına yerlerinden çıkar, gizlenmeyi unutur, birer birer Bulduk Usta'nın bulunduğu yere doğru yürümeye başlarlarmış. Eee... Yürümeye başlayınca da tek tek yakalanırlarmış.





Bulduk Usta, Neşet Ertaş'ın babasının dayısı. Neşet Ertaş memleketimizin en değerli bağlama ustası, türkü derleyicisi ve kendine has türkü söyleyen sanatçılarından biri. Ben  o günlerde, döne döne Neşet Ertaş'tan özellikle Gönül Dağı'nı dinliyordum. Gönül Dağı'nı döne döne dinledikçe, yüreğimi titretiyordu bağlamanın sesi. Bu durumda içimdeki kuytuda gizli kalmış, yıllardır saklanmış bağlama çalma hevesi yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı iyi mı? Eyvah!.. Evet, Eyvah, ne olacak benim sonum diye düşünmüştüm önce... Bu gönül gene bir şeyi  daha öğrenmeye heves ediyordu işte.  Sonra Kocaeli Belediyesi'nin bağlama kursu duyurusu, bu hevesimin ortaya çıktığı  günlere tam denk gelince... Haftada bir gün iki saat bağlama kursuna devam etmiştim. 


Bugün duydum ki İstanbul Teknik Üniversitesi  Türk Musikisi Devlet Konservatuarı değerli sanatçımız Neşet Ertaş'a fahri doktora ünvanı vermiş. Ne hoş bir sanatçının yaşarken milletinden değer görmesi... Çok sevindim.  Peki ben artık bağlama çalabiliyor muyum? Nerdee?  Zorlarsam kendimi bir türkü çalabilirim tabii. Gitarla da bir şarkı. O kadar. Bundan sonra aklımda kemençe var. Karadenizlilik var da serde...  Anlatabildim mi yani kemençe öğrenme istemem tamamen bu sebeple... Fakat... Ben sanatın her dalına  heves eden ama  hiçbir sanata kabiliyeti olmayan biriyim.  Olsun. Deniyorum kendimi. Elbet bir gün neye yeteneğim olduğunu öğreneceğim. Misal yarın fotoğrafçılık kursuna başlıyorum. Fotoğraf sanatının hastasıyım. Bazı fotoğraflara nasıl ilgiyle bakarım. Öyküler anlatır bazı fotoğraflar bana... Keşke ben de öykü anlatabilen fotoğraflar çekebilsem... Keşke... Neyse anlatırım zaten fotoğraf kursu maceralarımı...  Şu kursa bir gideyim de.


V


Thor filmi gösterime girmişken ve Thor For Asgard ile tekrardan Thor okuyacak
olmanın keyfiyle Manowar'ın İskandinav mitolojisi üzerine kurduğu albümü
"Sign of the Hammer"ı  hatırlatayım dedim.
Thor For Asgard ile Thor'a baş kaldıran Mjolnir'in türküsünü bir de Manowar'dan
dinleyin derim.(henüz dinlemediyseniz  tabi ki)




"İstemem,eksik olsun.."

Huma

Güzel albümdür. Manowar'ın İskandinav mitolojisi ağırlıklı Gods of War albümü de dinlenebilir.

V

Albüm 8 parçadan oluşuyor.

01 - All Men Play On Ten
02 - Animals
03 - Thor (The Powerhead)
04 - Mountains
05 - Sign Of The Hammer
06 - The Oath
07 - Thunderpick
08 - Guyana

Benim favorilerim:Thor, Mountains,Sign of the Hammer,Thunderpick ve eşsiz Guyana parçaları.

Joey demaio,8 telli bas gitar,Thor, daha ne ister insan..
"İstemem,eksik olsun.."

V

Thor-Powerhead

black clouds on the horizon
great thunder and burning rain
his chariot pounding, i heard the heavens scream his name

i watched as he shouted
to the giants that died that day
he held up his hammer high and called to odin for a sign
thor the mighty, thor the brave
crush the infidels in your way
by your hammer let none be saved
live to die on that final day
gods, monsters and men
we'll die together in the end

god of thunder, god of rain
earth shaker who feels no pain
the powerhead of the universe
now send your never ending curse

i watched as he shouted
to the giants that died that day
he held up his hammer high and called to odin for a sign
thor the mighty, thor the brave
crush the infidels in your way
by your hammer let none be saved
live to die on that final day
gods, monsters and men
we'll die together in the end

swing your hammer to crack the sky
lift your cape so that you might fly
back to odin and the gods on high
and leave this mortal world

thor the mighty, thor the brave
crush the infidels in your way
by your hammer let none be saved
live to die on that final day
gods, monsters and men
we'll die together in the end






Ufukta kara bulutlar
Büyük gök gürültüsü ve yanan yağmurlar
Savaş arabası yaralanıyor,
Cenneti duyuyorum, ismimi haykırıyorlar

Bağırışını duyuyorum
Devlerin öldüğü bugün
Çekicini yukarıda tutuyor
Ve işaretiyle Odin'e sesleniyor

Kudretli Thor, Cesur Thor
Yolundaki arazileri sıkıyor
Çekicinden kurtuluş yok
Son gününde ölmek için yaşıyor

Tanrılar, canavarlar ve insanlar
Hep birlikte öleceğiz sonunda

Şimşek tanrısı, yağmur tanrısı
Kim dünyayı bu denli sallayabilir acı hissederken
Evrenin güçlü kafası
Seni asla bitmeyen lanete yollarken

Çatlayan göğe çekicini salla
Pelerinini kaldır, kudretli uçuşuna
Odin'e geri dön, yukarıdaki tanrılara,
Ve veda et bu ölümlü dünyaya
"İstemem,eksik olsun.."

V

"İstemem,eksik olsun.."