Grimr Destanı - BAOBAB

Başlatan TKnKT, 23 Mart, 2022, 22:37:16

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

TKnKT



Özgün Adı: La Saga de Grimr
Yazan/Çizen: Jérémie Moreau
Çevirmen: Doğan Şima
Yayın Tarihi: Mart 2022
Sayfa Sayısı: 236
Ebat: 17 cm × 23,5 cm
Tadımlık: Burada!


Tanıtım Metni
    XVIII. Yüzyılda, İzlanda tarihinin en karanlık dönemini yaşar. Kıtlık, telef olan hayvanlar, salgınlar, yanardağ patlamaları gibi bir dizi akıl almaz felaketin ardından adım adım sefalete sürüklenmiştir. 1380'den beri Danimarka boyunduruğu altında, ada tam anlamıyla ihmal edilmiş ve tecrit olmuştu, ticari bakımdan tamamen bağlı olduğu Danimarka elindeki tüm kaynakları sömürüyordu. Bu zor şartlarda kimsesi olmayan birinin hayata tutunması mucize sayılır ancak Grimr adlı bir öksüzün içinde alev alev volkanlar yanmaktadır ve ismini tarihe kazımaya kararlıdır.

    Hartlepool Maymunu'nun çizerlerinden biri olan Jérémie Moreau, Grimr Destanı ile 2018'de Angoulême büyük ödülünü kazanmıştır.
"The man who opens topics faster than his shadow"

nicholaihel

Baobab ne ilginç ne güzel kitaplar basıyor yahu. Bir ikisi dışında hepsi çok özel, çok beğendiğim kitaplar oldu. Bu da listeme girdi.

Baskı, çeviri ve özen açısından da çok iyiler. Bunu yazarken geçenlerde forumda altıncı baskı yapmasına rağmen aynı hataları düzeltmeden muhafaza eden yayınevi geldi aklıma... Onların seçkileri de çok iyi ama özen başka şey.

Bir de böyle çok farklı coğrafyaya dair okuma fırsatı güzel oluyor. İzlanda'dan bir hikaye... Nasıl olacak acaba...

TKnKT

    Yüksek müsadenizle en sona yazmak istediğim övgüyü en başa çekmeye karar verdim. Yasak Meyve hariç, BAOBAB'ın halen istikrarlı bir yayın kalitesi mevcut. Doğan Şima ile fırsatını bulduğum kısa sohbetimizde kendisinin Fransızca çizgi romanlara olan ilgisinden ve dilimize kazandırma arzusundan bahsetmişti. BAOBAB ile öyle eserler seçerek sunuyorlar ki bu ekolde kötü eser yokmuşçasına bir düşünceye sürüklüyorlar beni. Gerçekten emeklerine ve çabalarına sağlık demek istiyorum. Sadece ortaya koydukları ürünün kalitesi ile beni bunlara yazmaya itmelerinden daha iyi reklamları olamazdı sanırım. Yanlışım yoksa yayınevinin birkaç kitabında daha (Grimr Destanı'nda olduğu gibi) "Bu eser, Institut français kurumunun yayına destek programından yararlanmıştır." ifadesi yer alıyordu. Bu sebeple (burada nereden görüp de okuyacaklar orası ayrı mesele gerçi) ben Fransız Kültür Merkezi'nin misyonunda çizgi roman eserlerinin bizde yayınlanmasına olan desteği için de minnetarım. Şükranlarım ve hayranlığımı bir BAOBAB eseri için daha sunduğuma göre Grimr Destanı'na geçiş yapabilirim.

    Çizgi romanın özü çizgiden oluşsa da kaliteli hikaye ile birleşmediğinde en iyi ihtimalle bir tablodan öteye gidemiyor benim gözümde. Bu sebeple hikayede kalabilmek adına zaman zaman çizgi roman vasfından uzak hızlı okumalar yapabiliyorum. Grimr Destanı ise sanırım bu zamana kadar yaptığım en yavaş okumayı sundu bana hem de az ve öz diyalogla. Bunu hikayenin bayıcı yavaşlığından ya da çizimlerin seyir zevki yüksek olağanüstülüğünden dile getirmiyorum. Bahsetmek istediğim anlatılan ile çizimler arasındaki geçişler benim adıma o kadar tutarlı yapılmış ki anlam kazandırılması zor çizimleri incelerken buldum kendimi okuma esnasında. Anlatılanı bana bu şekilde sindirerek yediren başka bir kitap olmuş muydu hatırlamıyorum. Anlatmakta zorlanıyor gibi hissediyorum, ancak bir diğer hissim gerçekten kaliteli bir eser tükettiğim. Dönüp tekrar okusam, az önce okumama rağmen yine aynı doygunlukla ilerleyeceğime eminim.

    Kitabın hikayesi ise tam anlamıyla bir trajedi. Kitabın başında destanlara olan vurgu ve Grimr'den beklentinin yükseltilmesi bir aşamada sizi destansı bir kahraman beklentisine sokuyor. Olay akışında nasıl bir kahramanlık, nasıl bir destansı yüzleşme olacak diyorsunuz. Oysa kitap tüm bu beklentinin ışığında size hayatı trajediden ibaret bir ana kahraman sunuyor. Bırakın destansı bir olayı bir vakit karakter dahi destansı olma hayalinden vazgeçiyor. Ama yine de bir şekilde içine doğduğu İzlanda topraklarını gerçekten içinde bir yerde hissediyor ve kendi destanını (sagasını) kitabın sonuna geldiğinde yazdırmış oluyor. Kitapta geçen üç cümle benim için bu eserin mihenk taşlarını oluşturuyor. (1) "Bu ölümlü dünyada ne mal mülk kalır ne ana baba. Sen de bir gün öleceksin. Fakat sonsuza dek yaşayacak bir şey varsa, o da her ölüden yâdigar ismidir." (2) "Ölmediğin sürece iyi bir üne sahip olmak için asla geç değildir." (3) "Hmm... Sevdiğin birini kaybetmek varoluşun en yoğun tecrübelerinden biridir, tadını çıkar." Tüm eser, olay akışı içerisinde alelade söylenen bu üç cümle ile o kadar iyi açıklanıyor ki bölüm başlığı olsalar cuk otururmuş.

    Sözün özü bunca övgü üstüne aslında öyle baş ucu kitabı olacak, nadide bir kitap hissinde değilim. Ayda bir kendinizi şımartıp tükettiğiniz o aşırı lezzetli yemek bu değil. Ancak öyle bir tüketim sunuyor ki, başucundan mutlu kalkıyorsunuz. Naçizane kişisel tatminim sizin için bir tercih olacaksa eğer, dilerim benim deneyimlediğim keyifli okumayı sizler de bulabilirsiniz.
"The man who opens topics faster than his shadow"

hercai

 Sevgili TKnKT; " kaliteli hikâye" benim önceliğimdir...yılların verdiği roman okurluğundan sanırım...ama, özellikle grafik romanların da iyi bir okuru olma yolundayım :)
BAOBAB YAYINLARINDAN, Doğan Şima çevirisiyle çıkan  AVARE TANRI'yı
(Orjinal adıyla Le Dieu Vagabond) severek okumuştum...forumda da tanıtmıştık...analiziniz harikâ, kitap gelecek demektir. :)

TKnKT

    Takdiriniz için çok teşekkür ederim. Avare Tanrı bence BAOBAB seçkisinde apayrı bir seviye. Her biri benim için ayrı güzel eserler yayınlıyor olsalar da, birini başkasının yerine koyamayacak olsam da Avare Tanrı'yı yayınevinin en iyi eseri olarak nitelendirmeye yeltenebilirim sanırım. Okumaktan çok hayranlıkla izlediğim bir eserdi kendisi. Lakin bu noktada bile Cahiller ve Kaybolan o Günler bana gönül koyacak diye çekiniyorum.

    Dilerim böyle güzel eserlerden bizleri mahrum etmeyerek ulaşılabilir ve sürdürülebilir yayınlarına devam edebilirler.  :)

   
"The man who opens topics faster than his shadow"

nicholaihel

Sevgili TKnKT elinize sağlık. Fakat son paragraftaki övgü tashihine katılamayacağım.

Elbette kişisel beğeniler ama henüz nisan ayına yeni girmiş olmamıza rağmen Grimr benim için yılın kitaplarından birisi olmaya aday. Hem de kuvvetli bir aday. Belki benim ve kitabın özel kesişmeleri oldu, bilmiyorum. Çizimleriyle, kuvvetli hikayesiyle, bambaşka topraklardan her zaman nasip olmayacak atmosferiyle benim grafik roman okumalarımda özel, yaldızlı bir yeri kendisine edindi bile.

Baobab'dan tek satın almadığım eser Yasak Meyve sanırım, o konuda hemfikiriz:)

Institut Français desteği konusuna dikkat etmemişim. Ne güzel! Bende yaşattığı yoğun duygular ve frankofon hayranlığına bakılırsa isabetli bir yatırım yapmışlar. Kültür Sanat faaliyetleri, soft power ülkeler için kıymetli. Ne vakit böyle bir kitap okusam keşke Fransızca bileydim diyorum.

Hülasa, Doğan Şima ve Baobab bugüne kadarki çizgisiyle Türk okuru için büyük şans. Alkışlıyorum.

KenParker