Rusya Seruveni

Başlatan kharon, 23 Nisan, 2018, 00:46:29

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kharon

Bir Rusya macerasi :

http://paneller.blogspot.co.uk/2018/04/hizir-beyin-rusya-seruveni.html

Buraya da kopyaliyorum:

Hizir Bey'in Rusya seruveni en guzel macerasidir kanimca. Keske albumlesen diger bazi maceralari gibi albumlesme sansi bulsa.

Once Hizir Bey hakkinda birkac not: Gureli Hizir Bey'i senelerce Turkiye Cocuk dergisinde yazdi-cizdi. Dergi Turk-Islam sentezciligin bayraktarligini yapan bir kurulusa ait olmasina ve bu ideolojik tercihin hemen butun cizgi romanlara, metinlere, ilusturasyonlara sinmis olmasina ragmen hatta CR'in cocuklari egitmek-ogretmek dahasi endoktrine etmek icin bir arac olarak gorulmesine ragmen Gureli buna teslim olmadi. Kendisi zaten o camiya organik olarak bagli olan biri olmadigindan, disaridan profosyonel bir anlasma ile uretim yaptigindan Hizir Bey'de her zaman CR on plandadir (aksi yondeki benzer mecralarda yayinlanan ornekler icin Noyan, Topuz, Sunguralp, Deli Balta). Hizla gelisen olaylar, aksiyon ve macera on plandadir, siyasi propaganda-ideolojik tercih olarak nitelendirilebilecek ayrintilar minimum duzeydedir (o kadarini da yayinlandigi dergi yuzunden dogal karsilamak lazim - bir ornek icin yazinin sonundaki nota goz atabilirsiniz).

Gureli bazen haftada 10 sayfaya cikan insanustu bir azimle urettigi Hizir Bey'le (normalde 6 ya da 8 sayfa ile yine de diger CR'lardan uzundur) haftalik dergiyi adeta sirtlamistir. Kalitesi dusuk veya kopya/calinti diger isler arasinda zaten kalitesiyle hemen on plana cikmaktadir. Yan karakterleriyle, durmak bilmez devinimi ile, cok ilginc "kotu"leriyle Italyan ekolune oldukca yaklasan usta isi bir cizgi romandir.

Hatta bir adim daha ileri gidelim; yayinlandigi mecra yuzunden (sagda yer alan ve cocuklara yonelik bir dergi) hakki yeterince verilmemis bir istir. Bizim Zagor'umuz olmaya aday en yakin CR'dir.       

Biraz Rusya macerasini acalim simdi; derginin 5. yili 27. sayisinda baslayip 6.yili 22. sayisinda biten (iki bolum halinde 174+88 = 262 sayfa suren) oldukca uzun bir maceradir :

1) Osmanli cizgi romanlari ekseriyetle Avrupa'da gecer, Hizir Bey'in diger maceralari da dahildir buna. CR'cilarimiz genelde guvenli-tanidiklari alanda top kosturmayi sevdikleri icin Bizans'dan baslayarak Avrupa'nin derinliklerine kadar hep Avrupa cografyasini tercih etmislerdir (birkac istisnasi vardir bunun elbette). Bu macera ise Rusya'da-Kirim'da gecmesi ile bastan farkli bir rota cizer.

2) Cografya olarak Rusya secilince karla kapli egzotik dis mekanlar (ormanlar, donmus bir gol vb) ustalikla hikayenin bir parcasi olur. Buna Ayi/ Kurt gibi cografyanin vahsi hayvanlari da eklemlenir. Ama Gureli bununla kalmaz; Hizir Bey fantastik bir karsilasma ile bir Sibirya kaplani ile mucadele eder. Kilic-disli kaplan ile mucadelesi seruven CR'larimizin en estetik-heyecan dozaji yuksek sahnelerindendir. 





3) CR bircok yan karaktere yer acmaktadir; yarali Dogan, kucuk Mucahit vb. Ama bir karakter vardir ki (Alma Bet) dis gorunusunden, dik basli davranislarina, kullandigi arac gerecten cevresinde bulduklarindan faydalanmasina kendi cizgi romanina sahip olabilecek kapasitedir. Basrol oyuncularindan bile surekli rol calar.



Not: Aslinda daha cok ornek bulmak mumkun ama bir ornekle yetinelim: CR boyunca bol bol 'Moskof' kelimesi kullanilmaktadir, elbette bu Osmanli'dan gunumuze intikal eden ve ayni isimle kitaplar yazan sag cenahin ideologlari (Necip Fazil - "Moskof" , Kadir Mısıroğlu - "Moskof Mezalim" gibi) tarafindan beslenen-alti doldurulan soylendiginde ne ifade edildigi anlasilan bir tabirdir.  Ama asil anakronik olan Ruslarin kendi aralarinda bazen kullandigi "Yoldas' kelimesidir. Bu da CR'in yaratildigi donemde halen devam eden komunizm karsiti atmosferin -ve de yaratildigi derginin- etkilerindendir.


ferzan

    Hızır Bey, benim ilk göz ağrımdır...Okuma yazma bilmezken resimlerine iştahla baktığım ilk çizgi roman kahramanımdır...

    80'lerin sonunda yayınlanmış ''Sen-Jan Korsanlarına Karşı'' adlı maceranın dergilerden yarım yamalak kesilmiş nüshasına halen açıp açıp bakarım...Bu macerada beni en çok etkileyen detay, gel-git olayı ve suların yükselip alçalmasıydı...Zargana Reis isimli bir psikopat korsan, onun yancısı Limon Kafa ve devamlı gülen Karın Ağrısı adlı bir budala, bu macerada Yadigar 'ın yerini tutan Küçük Hüsamettin adındaki, Karaoğlan 'ın Balaban 'ına benzeyen (ama daha kaslısı), yer yer mizah sosuyla ciddiyeti kırılmış o yiğit yan karakter, maceranın mizah kontenjanını dolduran Dilaver karakteri ve ille de denizlerde geçen, harika plan ve detaylara sahip bu macera benim ilk göz ağrımdı...

    Sonrasında 90'ların ortalarında bu kez ''Korsan Sürküf'e Karşı'' macerasıyla coştum...Epey uzun olan bu serüvende daha evvel Presstij 'in bastığı albümlerden birinde karşılaştığımız karakterlerden biri de vardı...Bu kez İtalyan Messer Gatti ile geniş çaplı bir korsan tehdidine karşı koyuyordu Hızır Bey...Bol komplolu, harika mekanlarla bezeli, yaratıcı aksiyonuna şapka çıkarılası, detaycı ve alabildiğine sürükleyici bu macerayı da (elimdeki eksik numunelerle de olsa) apayrı bir yere koyarım...

    Türkiye Çocuk 'ta okuduğum son Hızır Bey (malum, dergiyi dönem dönem alırdım, uzun aralıklar bırakırdım, biriktirme ve takip kültürüm henüz oturmamıştı), ilk yayınını 80'lerde yapmış ve iki kez albüm haline gelmiş olan ''Voyvoda'ya Karşı'' adlı serüvendi (devamlı birilerine karşı :) )...Ebatları ve kağıt kalitesi değişmiş olan 1999-2000 'lerin yeni Türkiye Çocuk 'unda bu macerayı renkli olarak okumuş ama 70 küsürüncü sayfadan sonra devam edememiştim...Tamamını okumak HC basımlı siyah-beyaz İhlas Yayın Grubu edisyonuna nasip olmuştu...

    Bu üç macera dışında en fazla iki macera daha okumuşumdur...Ne var ki benim için en ağır basan ve Hızır Bey 'i efsane yapan maceralardır bunlar...Yukarıda tanıtımı yapılan macerayı da okumayı isterdim, kaçırdığım pek çok Hızır Bey macerasını da okumak isterdim...Keşke adam akıllı bir külliyat olarak tamamlanabilseydi layığınca...Hepi topu 10-12 macerası ya var ya yok herhalde...

    Talat Güreli 'nin Türkiye Çocuk 'ta yayınlanmış çok acayip başka işleri de var...Onun absürt yönünü (bknz. -Narin Güreli mahlasıyla yazdığı- Kara Büyücü Öcü adlı romanı) yansıtan çok enteresan ve deneysel çalışmaları mevcut...Benim denk geldiklerim sadece Yıldırım Kaptan (bilim-kurgu), Ninja Nihat (pulp-aksiyon) ve İlbasan Alp (tarihi-aksiyon)...

    Yıldırım Kaptan 'ın yalnızca 6-7 sayfasına sahibim...Nispeten daha ciddi ve üzerine kafa yorulmuş, ikna edici olmasa da kayda değer bir yerli bilim-kurgu örneğiydi (en azından 90'larda Fikret Kol 'un çizdiği Donduran Sinyaller'den daha samimiydi)...Esinlendiği mecralar illa olmuştur, zira eskilerden bir çizer abimin dediğine göre Talat Güreli de aralıksız üretimin kaçınılmazı olarak sıkça esinlenir, ama esinlendiği kaynağı asla belli etmez, her işinde muhakkak kendi stilini ve farkını ortaya koyarmış...

    Ninja Nihat ise tamamen absürt, ucuz aksiyona dayalı ve Hızır Bey sayfalarıyla karşılaştırırsak daha çalakalem ve hızlı bir çalışmaydı sanıyorum...Bu çalışma Narin Güreli imzasıyla yayınlandı ama sapına kadar Talat Güreli olduğu belliydi...Yanlış bilmiyorsam Narin Güreli eski eşiydi ve bazen dergide Talat Güreli imzası fazla yer kaplıyor hissine mahal vermemek için, dergi sayfalarını domine ediyor gibi görünmemek için eşinin adını mahlas olarak kullanıyordu...

    İlbasan Alp ise galiba Anadolu ve Kafkas coğrafyasında geçen, bir adet Avrupalı, bir adet Orta Asya Türk'ü ve bir adet de devşirme Türk ana karakteri barındıran (İlbasan Alp devşirme olandı sanırım), başrolün üçe bölündüğü ve hep üçlü olarak aksiyona atıldıkları bir maceraydı...Bu çalışmadaki akrobatik abartılar ve aksiyondaki Talat Güreli usulü yaratıcılıklar halen gözümün önünden gitmek bilmez...

    Talat Güreli başlı başına incelenmeyi hakeden çok kendine özgü bir isim...Türkiye Çocuk haricinde uzun yıllar Türkiye Gazetesi için de altyazılı tefrikalar yazıp çizmiş, gazetedeki başka roman tefrikalarının vinyetlerini de yapmış, haftalık Türkiye Çocuk Dergisi 'nde inanılmaz bir tempoyla çizgi romanlar yetiştirmiş (derginin çizgi roman editörü olmasına rağmen), zaman zaman çeşitli yayınlar için çizgi romana dair değerli yazılar yazmış, bir adet ucuz roman da kaleme almış aşırı üretken bir sanatçı...Çizgi romancılığımızdaki yeri, anlayışı, çeşitliliği, üretim biçimi ve kültürel altyapısıyla yaşayan efsanelerimizden biri olabilecekken hakkında çok az kimsenin bilgi sahibi olduğu mütevazi bir emeklilik sürdürüyor olması üzerine düşünmek gerekiyor...Talat Güreli artık üretmese bile çizgi romana dair daha fazla konuşmalı, daha fazla anlatmalı, daha fazla yazmalı...Bu ayaklı hazineden yeteri kadar istifade edemedi Türk çizgi roman camiası...

    Vaktiyle birkaç kez evine de konuk olmuş, çok keyifli birkaç akşam geçirmiştik eski bir çizer abimle beraber...Dünya görüşü ve hayatı algılayışı Türkiye Çocuk ve İhlas Yayın Grubu kafasına son derece ters olan Talat Güreli, çizer aleminde gördüğüm en renkli kişi olabilir...Evinin adeta bir müze gibi envai çeşit eski numuneyle dolu olduğunu hatırlıyorum...Eski silahlar, avcı postları, antika eşyalar, her türden koleksiyon malzemesi, yerli ve yabancı pek çok eski dergi, kitap, fotoğraf, kartpostal ve gazete yığınları haricinde evin içinde oturacak bir yer ararken sağda solda öbek öbek ve dağ gibi yığılı orijinal çizgi roman sayfaları ve gazete bantlarından sakınarak ilerlediğimi, her birini incelemeye saatlerin yetmeyeceği bu muhteşem sanat ve popüler kültür hazinesine imrenerek baktığımı biliyorum...İlk tanıdığımda gıcık olduğum, sonrasında ise çok sevdiğim, çizgi romanla ilk tanıştığım eserin sahibi değerli Talat Abi 'ye selam ederim...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    Talat Güreli ile geçmişteki sohbetlerimizden aklımda kalan bir detayı da paylaşmak istiyorum...

    Haftalık tempoda çizerlik ve editörlük ile gazete işlerinin yanı sıra bu denli geniş yelpazede ve üretkenlikte konu bulmanın, çizgi roman hazırlamanın zorluğuna ilişkin beni çok şaşırtan bir şey söylemişti...Ne Hızır Bey, ne de diğer çizgi romanlarda neredeyse hiç bütüncül kurgu yapmadığını, Allah'a emanet bir giriş yapıp kafasında bazen olan, bazen olmayan çok silik bir yol haritasıyla sonraki haftanın bölümünde ne olacağını kendisi de bilmeyip merak ederek tüm o eserleri üretmiş... :) Yani baştan bir yazma, kurgu taslağı hazırlama, notlar alma gibi bir durum söz konusu olmamış hiç...Her hafta aklına geldiği şekilde devam ettirip yönlendirmiş maceraları...Artık öykü nereye giderse...

    Bu bilgiyi öğrendikten sonra o Hızır Bey 'leri bir daha okumuştum...Üreticisinin kendi ağzından duymasam, böyle bir şeye ihtimal veremezdim...Her hafta maceranın ne yöne gideceğini kendisi de bilmeyen ve merak ede ede çizen bir çizgi romancı için gayet bütünlüklü, tutarlı ve kaliteli eserler üretmiş...

    Bir dönem zaten çoğu eserimiz böyle üretilmiş ama gene kafalarda iyi kötü bir yol haritası olurmuş...Yine de ne çizgi romanda, ne de sinemada asla tam anlamıyla bütünlüklü ve kesin bir metni önceden hazırlama durumu olmamış...Gazete tefrikalarında da bu durum had safhadaymış...Burakbey 'i hazırladıkları dönemde Selahattin Duman 'ın ertesi günün metnini güç bela Abdullah Turhan 'a verdiği günler olurmuş...Aynı şekilde Rahmi Turan da Kara Murat metinlerini birkaç günlük ya da bir haftalık metinler halinde teslim edermiş...Suat Yalaz, Sezgin Burak ve diğer üreticilerimizin ise en baştan kafalarında hikayeyi oturttuklarını, fakat baştan sona yazıp bitirmeden günlük olarak kafalarındaki yol haritasına uyduklarını düşünüyorum...Zaten baştan sona yazılı metin ve story board anlayışı bizde son yıllarda yeni yeni olmaya başladı...Gene de eskinin o kaliteli işlerine yakın öyküler ısrarla çık(a)mamaya devam ediyor... ::)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

kharon

Cok tesekkurler Ferzan yorumlarin icin.

Ben yasim itibari ile 80'lerin hemen basindan beri iyi bir Turkiye Cocuk okuyucusuydum, piyasada Conan vs disinda o donemler CR Adina dogru duzgun yayin bulunmamasi yuzunden Turkiye Cocuk onemli bir boslugu doldurdu benim icin (bazi islerin cok ideolojik olmasi veya calinti olmasi sonraki bir hayalkirikligi). Bu macerayi da haftalik olarak takip ettigimi hatta hizir bey-kaplan mucadelesinde cocuk aklimla inanilmaz heyecan duydugumu hatirliyorum (8 yasinda olmaliyim o zamanlar) Dergide oncelikle takip ettigim iki is vardi; Hizir Bey ve sonradan calinti oldugunu ogrendigim Bizim Can.

Bahsettigin diger maceralarin cogunu da hatirliyorum, hepsi kendini okutan, detayli en onemlisi durmak bilmez bir aksiyona-hareketlilige sahip isler. Ama benim icin en guzel ikinci macerasi -su an ismi aklimda degil, Voyvoda olabilir; bakmam lazim- Drakula macerasidir. Gureli yine fantastic bir karsilastirma ile Hizir Beyi insanustu bir kuvvete sahip Drakula karsisina cikarmistir. O yuzden bizim Zagorumuz yakistirmasi yaptim, bir o kadar hareketli ve fantastic/absurd buluyorum.

Tahminimce kendisi Italyan popular kulturunu, Cr piyasasini yakindan taniyan takip eden bir usta. Iki yazisina da denk geldim biri Necdet Sen'in web sitesinde Teks hakkinda digeri Levent Cantek'in editorlugundeki kitapda. Bu ekolu iyi bilen iyi kullanmis birisi. Keske dedigin gibi daha cok yazsa-konussa bilgilerini-tecrubelerini aktarsa.

Sanslisin ki kensini tanima firsati bulmussun :)   



Alıntı yapılan: ferzan - 23 Nisan, 2018, 03:24:05
    Hızır Bey, benim ilk göz ağrımdır...Okuma yazma bilmezken resimlerine iştahla baktığım ilk çizgi roman kahramanımdır...

    80'lerin sonunda yayınlanmış ''Sen-Jan Korsanlarına Karşı'' adlı maceranın dergilerden yarım yamalak kesilmiş nüshasına halen açıp açıp bakarım...Bu macerada beni en çok etkileyen detay, gel-git olayı ve suların yükselip alçalmasıydı...Zargana Reis isimli bir psikopat korsan, onun yancısı Limon Kafa ve devamlı gülen Karın Ağrısı adlı bir budala, bu macerada Yadigar 'ın yerini tutan Küçük Hüsamettin adındaki, Karaoğlan 'ın Balaban 'ına benzeyen (ama daha kaslısı), yer yer mizah sosuyla ciddiyeti kırılmış o yiğit yan karakter, maceranın mizah kontenjanını dolduran Dilaver karakteri ve ille de denizlerde geçen, harika plan ve detaylara sahip bu macera benim ilk göz ağrımdı...

    Sonrasında 90'ların ortalarında bu kez ''Korsan Sürküf'e Karşı'' macerasıyla coştum...Epey uzun olan bu serüvende daha evvel Presstij 'in bastığı albümlerden birinde karşılaştığımız karakterlerden biri de vardı...Bu kez İtalyan Messer Gatti ile geniş çaplı bir korsan tehdidine karşı koyuyordu Hızır Bey...Bol komplolu, harika mekanlarla bezeli, yaratıcı aksiyonuna şapka çıkarılası, detaycı ve alabildiğine sürükleyici bu macerayı da (elimdeki eksik numunelerle de olsa) apayrı bir yere koyarım...

    Türkiye Çocuk 'ta okuduğum son Hızır Bey (malum, dergiyi dönem dönem alırdım, uzun aralıklar bırakırdım, biriktirme ve takip kültürüm henüz oturmamıştı), ilk yayınını 80'lerde yapmış ve iki kez albüm haline gelmiş olan ''Voyvoda'ya Karşı'' adlı serüvendi (devamlı birilerine karşı :) )...Ebatları ve kağıt kalitesi değişmiş olan 1999-2000 'lerin yeni Türkiye Çocuk 'unda bu macerayı renkli olarak okumuş ama 70 küsürüncü sayfadan sonra devam edememiştim...Tamamını okumak HC basımlı siyah-beyaz İhlas Yayın Grubu edisyonuna nasip olmuştu...

    Bu üç macera dışında en fazla iki macera daha okumuşumdur...Ne var ki benim için en ağır basan ve Hızır Bey 'i efsane yapan maceralardır bunlar...Yukarıda tanıtımı yapılan macerayı da okumayı isterdim, kaçırdığım pek çok Hızır Bey macerasını da okumak isterdim...Keşke adam akıllı bir külliyat olarak tamamlanabilseydi layığınca...Hepi topu 10-12 macerası ya var ya yok herhalde...

    Talat Güreli 'nin Türkiye Çocuk 'ta yayınlanmış çok acayip başka işleri de var...Onun absürt yönünü (bknz. -Narin Güreli mahlasıyla yazdığı- Kara Büyücü Öcü adlı romanı) yansıtan çok enteresan ve deneysel çalışmaları mevcut...Benim denk geldiklerim sadece Yıldırım Kaptan (bilim-kurgu), Ninja Nihat (pulp-aksiyon) ve İlbasan Alp (tarihi-aksiyon)...

    Yıldırım Kaptan 'ın yalnızca 6-7 sayfasına sahibim...Nispeten daha ciddi ve üzerine kafa yorulmuş, ikna edici olmasa da kayda değer bir yerli bilim-kurgu örneğiydi (en azından 90'larda Fikret Kol 'un çizdiği Donduran Sinyaller'den daha samimiydi)...Esinlendiği mecralar illa olmuştur, zira eskilerden bir çizer abimin dediğine göre Talat Güreli de aralıksız üretimin kaçınılmazı olarak sıkça esinlenir, ama esinlendiği kaynağı asla belli etmez, her işinde muhakkak kendi stilini ve farkını ortaya koyarmış...

    Ninja Nihat ise tamamen absürt, ucuz aksiyona dayalı ve Hızır Bey sayfalarıyla karşılaştırırsak daha çalakalem ve hızlı bir çalışmaydı sanıyorum...Bu çalışma Narin Güreli imzasıyla yayınlandı ama sapına kadar Talat Güreli olduğu belliydi...Yanlış bilmiyorsam Narin Güreli eski eşiydi ve bazen dergide Talat Güreli imzası fazla yer kaplıyor hissine mahal vermemek için, dergi sayfalarını domine ediyor gibi görünmemek için eşinin adını mahlas olarak kullanıyordu...

    İlbasan Alp ise galiba Anadolu ve Kafkas coğrafyasında geçen, bir adet Avrupalı, bir adet Orta Asya Türk'ü ve bir adet de devşirme Türk ana karakteri barındıran (İlbasan Alp devşirme olandı sanırım), başrolün üçe bölündüğü ve hep üçlü olarak aksiyona atıldıkları bir maceraydı...Bu çalışmadaki akrobatik abartılar ve aksiyondaki Talat Güreli usulü yaratıcılıklar halen gözümün önünden gitmek bilmez...

    Talat Güreli başlı başına incelenmeyi hakeden çok kendine özgü bir isim...Türkiye Çocuk haricinde uzun yıllar Türkiye Gazetesi için de altyazılı tefrikalar yazıp çizmiş, gazetedeki başka roman tefrikalarının vinyetlerini de yapmış, haftalık Türkiye Çocuk Dergisi 'nde inanılmaz bir tempoyla çizgi romanlar yetiştirmiş (derginin çizgi roman editörü olmasına rağmen), zaman zaman çeşitli yayınlar için çizgi romana dair değerli yazılar yazmış, bir adet ucuz roman da kaleme almış aşırı üretken bir sanatçı...Çizgi romancılığımızdaki yeri, anlayışı, çeşitliliği, üretim biçimi ve kültürel altyapısıyla yaşayan efsanelerimizden biri olabilecekken hakkında çok az kimsenin bilgi sahibi olduğu mütevazi bir emeklilik sürdürüyor olması üzerine düşünmek gerekiyor...Talat Güreli artık üretmese bile çizgi romana dair daha fazla konuşmalı, daha fazla anlatmalı, daha fazla yazmalı...Bu ayaklı hazineden yeteri kadar istifade edemedi Türk çizgi roman camiası...

    Vaktiyle birkaç kez evine de konuk olmuş, çok keyifli birkaç akşam geçirmiştik eski bir çizer abimle beraber...Dünya görüşü ve hayatı algılayışı Türkiye Çocuk ve İhlas Yayın Grubu kafasına son derece ters olan Talat Güreli, çizer aleminde gördüğüm en renkli kişi olabilir...Evinin adeta bir müze gibi envai çeşit eski numuneyle dolu olduğunu hatırlıyorum...Eski silahlar, avcı postları, antika eşyalar, her türden koleksiyon malzemesi, yerli ve yabancı pek çok eski dergi, kitap, fotoğraf, kartpostal ve gazete yığınları haricinde evin içinde oturacak bir yer ararken sağda solda öbek öbek ve dağ gibi yığılı orijinal çizgi roman sayfaları ve gazete bantlarından sakınarak ilerlediğimi, her birini incelemeye saatlerin yetmeyeceği bu muhteşem sanat ve popüler kültür hazinesine imrenerek baktığımı biliyorum...İlk tanıdığımda gıcık olduğum, sonrasında ise çok sevdiğim, çizgi romanla ilk tanıştığım eserin sahibi değerli Talat Abi 'ye selam ederim...

kharon

aha cok hos ya  :D

macera bu kadar uzun surunce kurguda ufak tefek problemler oluyor ama bunu bir yila yayilan haftalik uretimle 6 sayfa yazilip cizilmesine baglamistim

(spoiler olacak burayi atlayabilirsiniz ama  Alma Bet'in kolunu kirar Hizir Bey ilk karsilasmalarinda... ama bu 3-4 hafta sonar unutulur, Alma Bet Ruslarla kirik koluyla savasmaya devam eder hatta ok amtadir iki elini kullanip)

Haftalik okurken ve cocukken bunlarin farkina bile varmiyorsun zaten, oyle guzel aksiyonla mesgul ediyor ki seni :)

Sonra ancak toplu olarak okundugunda gorulebilecek seyler.


Bir soylesisinde Almanya'ya uzun sure is yaptigini soylemisti; keske bulabilsek o isleri de okumak isterim


Alıntı yapılan: ferzan - 23 Nisan, 2018, 03:41:28
    Talat Güreli ile geçmişteki sohbetlerimizden aklımda kalan bir detayı da paylaşmak istiyorum...

    Haftalık tempoda çizerlik ve editörlük ile gazete işlerinin yanı sıra bu denli geniş yelpazede ve üretkenlikte konu bulmanın, çizgi roman hazırlamanın zorluğuna ilişkin beni çok şaşırtan bir şey söylemişti...Ne Hızır Bey, ne de diğer çizgi romanlarda neredeyse hiç bütüncül kurgu yapmadığını, Allah'a emanet bir giriş yapıp kafasında bazen olan, bazen olmayan çok silik bir yol haritasıyla sonraki haftanın bölümünde ne olacağını kendisi de bilmeyip merak ederek tüm o eserleri üretmiş... :) Yani baştan bir yazma, kurgu taslağı hazırlama, notlar alma gibi bir durum söz konusu olmamış hiç...Her hafta aklına geldiği şekilde devam ettirip yönlendirmiş maceraları...Artık öykü nereye giderse...

 

haysat

Alıntı yapılan: ferzan - 23 Nisan, 2018, 03:41:28
    Talat Güreli ile geçmişteki sohbetlerimizden aklımda kalan bir detayı da paylaşmak istiyorum...

    Haftalık tempoda çizerlik ve editörlük ile gazete işlerinin yanı sıra bu denli geniş yelpazede ve üretkenlikte konu bulmanın, çizgi roman hazırlamanın zorluğuna ilişkin beni çok şaşırtan bir şey söylemişti...Ne Hızır Bey, ne de diğer çizgi romanlarda neredeyse hiç bütüncül kurgu yapmadığını, Allah'a emanet bir giriş yapıp kafasında bazen olan, bazen olmayan çok silik bir yol haritasıyla sonraki haftanın bölümünde ne olacağını kendisi de bilmeyip merak ederek tüm o eserleri üretmiş... :) Yani baştan bir yazma, kurgu taslağı hazırlama, notlar alma gibi bir durum söz konusu olmamış hiç...Her hafta aklına geldiği şekilde devam ettirip yönlendirmiş maceraları...Artık öykü nereye giderse...

Dorukhan'ın anlattığı bu olayı bende kendisinden dinlemiş ve çok şaşırmıştım.

Talat Güreli arka plan olsun genel çizimleri olsun detaylı bir şekil de çiziyor. Nasıl yetiştiriyor diye düşünmüştüm..

Ara sıra kendisi ile karşılaşıp sohbet ederiz. Hatta Hızır Bey albümlerini imzalamıştı,sağ olsun...

HİÇBİRİNİZ ANLAMAMIŞSINIZ
BENİ SİZİN YANINIZA HAPSETMEDİLER
SİZİ BENİM YANIMA HAPSETTİLER !

kharon

simdi kiskandim iste  :D

harika  :)

Çizgitutkunu

Sitenize önceki yıllarda da giriş yapmıştım. Üye olmak bugün kısmet oldu. Hızır Bey'in tüm maceralarını sırasına göre, senaryolarına göre ayrıntılı olarak biliyorum. Hem dijital hem de Türkiye Çocuk Dergilerinin eski sayılarını alıp kağıt olarak arşivini yapıyorum. Elimde epey materyal var. Talat Abi'nin 6 macera ve 800 bantlık Doğan Bey çizgi romanının tamamı dijital olarak bende mevcut.Talat Abi ile telefonda uzun uzun görüşüyorum. Istanbul ziyaretlerimde yüzyüze görüşmek kısmet olmadı. Üstat, çizgi romandan bayağı soğumuş. Bana anlattığına göre elinde çok az materyal kaldı. Çizimleri haftadan haftaya yapar; senaryoyu da önceden değil; haftadan haftaya şekillendirirdi. Ninja Nihat çizgi romanının 1.bölümünü 1992 senesinde yazıp çizmişti. Ikinci bölümünde daha güzeldi. Hızır Beyin, Yılmaz Yayıncılık ve Prestij Yayınları tarafından  yayımlanan Voyvoda'nın Peşinde, Prensler Savaşı va Kapoşvar'a Hücum maceralarının metinlerinde oynamalar  va değişiklikler yapılmış. Bu da ciddi hatalara yol açtı. Kapoşvar'a Hücum macerasında 24 sayfa kapılmıştır. Bu bölümler, eski Türkiye Çocuk Dergilerinde var. Dolayısıyla Yılmaz Yayıncılık ve Prestij Yayınları, maceraların orjinalini bozmuştur. İrtibat telefonum: 05367727337

hanac

Foruma hoşgeldiniz Çizgitutkunu.

Hızır Bey ile ilgili paylaşımlarınızın devamını bekliyoruz.

kharon

Hosgeldin Çizgitutkunu.

Hizir Bey benim de en sevdigim yerli islerden biri, maalesef toplama albumlerde boyle seyler oluyor.
Ama yine de keske seri tamamlanabilseydi, benim en sevdigim maceralar yayinlanmadi bile.

selamlar

Çizgitutkunu

İsim vermekte bir sakınca var mı, bilmiyorum.Ünlü bir çizgi roman sitesinde Türkiye Çocuk Dergilerinden epey miktar tarayıcılarda taranarak siteye yüklendi.Arkadaşların halen taramakta oldukları epey sayı var.Elbette özen  ve emek isteyen bir iş.Hızır Beyin 3 albümü orada orjinal olarak var.Kapoşvara Hücum macerasındaki kırpılmış 25 sayfa, derginin eski sayılarında vardır. Talat Abi'nin 800 bantlık  6 maceralık Doğan Bey'in de bantlarının tamamı, dijital olarak elimde mevcut.Ben Talat Usta'nın bazı çizgiromanlarından bahsetmek istiyorum.Doğan Bey: 1986-1989 yılları arasında yazılıp çizilmişti.(Fidye, Osmanlı Fidye Vermez, Kancalı Adam, Casus, Tuzak, Denizler Hakimi)
      Hızır Bey:Voyvoda'nın Peşinde(Türkiye Gazetesi1988'de albümünü yaptı),Prensler Savaşı, Kapoşvar'a Hücum(1985'lerde yayımlanan bu iki macera, daha sonra 1992 yılında derginin dışında ilave küçük dergi olarak verildi. Bu kez,  Kapoşvar'a Hücum macerasının 25 sayfası kırpılmış olarak verildi.1986 ve 1987 yıllarında iki bölüm halinde yayımlanan  ilk sayfaları İstanbul'da, takip eden sayfaları ise Rusya'da geçen Tehlikeli Görev.Bu macera, Kapoşvar'a Hücum macerasının devamıdır.1995 yılında, tekrar ve kırpılmış olarak tekrar yayımlandı.Daha önce renksiz yayımlanan ilk bölümü, bu kez renklendirilmişti.1987 yılında ilk bölümü yayımlanan macera ismi yer almayan, ikinci bölümü ise 1988 başlarında Vampir'in Dişleri adıyla yayımlanan Drakula, Kumanova ve eşkiya reisi Karakovalı macera.Yadigar'ın baş edemeği  çok güçlü Drakula ile daha sonra Hızır Bey, yine iki tarafın silahsız olduğu düelloda  karşılaşmış ve düşmanını öldürmüştü.Bu zorlu düello, tam üç sayıya yayılmıştı.Maceranın iki bölümünün de bende dijitali tam olarak; kağıt ortamında ise bir kısmı var.1989 yılında yayımlanan Korsan Sürküf'e Karşı.Kendi içinde bir süre sonra Kanlı Yol ve Dehşet Bataklığı olarak  yeni bölümlere ayrılmıştır.Sürküf'ün hazinesini konu alan bu macera, en çok sevdiğim Hızır Bey maceralarındandır.Prensler Savaşı adlı macerada Hızır Bey'in düşmanı olan İtalyan şövalyesi Messer Gatti, bu macereda Hızır Bey'le birlikte korsan reisi Sürküf'ün adamlarıyla çarpışmıştır.Aslen İtalyan olan Yusuf Reis (Yusuf Konçini) de bu macerada leventleriyle birlikte Sürküf'e karşı savaşmıştır.Maceranın tamamı dijital olarak bende mevcut.Bu macera, özet sayfalarıyla birlikte, 200 sayfadır.Yine 1989 yılında Nemçeli Kör Baron'un yer aldığı ve adı belirtilmeyen bir macera.1989 sonu ve 1990 başlarında yayımlanan, Kör Baron macerasının devamı olan Hızır Beyin Öfkesi adlı macera.Üstat'ın hastalığı nedeniyle bu maceraya ara verilmiş, 1990 yılında renkli ikinci Hızır Bey  albümüyle macera tekrar kaldığı yerden  devam etmişti.İkinci albüm, üç bölümden oluşmaktadır. 16'şar sayfa halinde,  dergi ortasında ilave olarak verilmiş olup, toplamda 288 sayfadır.Maceranın ilk bölümünde Kör Baron, Doğan Bey ; ikinci bölümünden sonra Yusuf Reis; tamamındaTurda Torda, Dilaver ve Küçük Hüsamettin yer aldı.İkinci ve üçüncü bölümleri Kanarya Adalarında geçti.1991 yılındaki Sen Jan Korsanlarına Karşı adlı macera, ikinci albümün devamıdır.Korsan Sürküf'e Karşı ve ikinci albümde gördüğümüz Yusuf Reis bu maceda da yer aldı.Zargana Reis adlı korsanın da yer aldığı bu macera da 1992 yılında Esir Çocuk 1 ve 2 adlarıyla devam etti.Asansiyon Adası'nda Zargana Reis, kraliçe ve üç farklı korsan grubuyla geçen bu maceralarda Hızır Bey, kayıp oğluyla karşılaşmıştır.Bu maceralarda ve takip eden maceralarda Yadigâr'ı artık göremedik.Küçük Hüsamettin ve Dilaver espirileri ile yine Hızır Bey'in yanında yer almaya devam ettiler.Esir Çocuk 2,  Üstat'ın, müdahale nedeniyle kısa kesmek zorunda kaldığı en kısa Hızır Bey macerasıdır.Nemçe (Almanlarla) olan maceralardandır.1993 yılında Osmanlı Adaleti adlı macera yayımlandı.Sonraki yıllarda, Üstat'ın Cezayir'de geçen ve ilk 20 sayfasını çizdiği ancak dergideki bazı çalkantılı meselelerden dolayı yayımlanmadığını belirttiği Hızır Bey çizimi olmuş.Üstat,  elindeki materyallerin bir kısmını, isteyenlere vermiş.
     Üstadın çizdiği başka çizgiromanlardan bahsedelim .1989 yılında, planörlerin ve Uzakdoğulu karatecilerin yer aldığı Kartal Geliyor.1991 yılında iki macera olarak çizdiği ,  Avrupa'da Nemçelilerle geçen ve zaman zaman mizah unsurlarına yer verilen, güzel çizim ve renklendirmelerle dolu İlbasan Alp adlı çizgi roman.Yine 1990 yılında Zeki Alasya ve Metin Akpınarlı, Cüneyt Arkın Geliyoooor.Birinci bölümünden sonra, ikinci bölümünü görmemiştik.1992 yılında  Antalya ve Meis Adası'nda geçen ve karete bilen  dövüşcülerle geçen Ninja Nihat adlı macera.İkinci bölümünü Narin Güreli yazıp çizmişti.Talat Usta'nın dergideki son yıllarında Yıldırım Kaptan adında bilim kurgu tarzında bir çizgi romanı daha vardı.Üstat, dergiye başlamadan önce, Gırgır, Şak Şak ve Çarşaf adlı mizah dergilerinde de önemli işlere imza atmış.Eşinden başka yardımcısı olmamasına  rağmen oldukça üretken bir isim olan Üstat'ın elbette başka çalışmaları da mevcuttur.Elinde neredeyse materyel kalmadı.Görüşmelerimizde, çizgi romandan epey zamandır soğuduğunu, bir zaman sonra bazı yayıncıların isteğine rağmen elinin çizmeye varmadığını belirtti.

kharon

Bu liste icin cok tesekkurler cizgi tutkunu,

Benim arsivimde oldukca cok miktarda Turkiye Cocuk dergisi var, onlarla buyudum zaten.
Bir ara hizir bey listesi cikartiyordum ama arsivim Turkiyede oldugu icin yarim kaldi o is. 
Bu verdigin bilgiler cok faydali olacaktir.

Hele Rusya macerasindan sonra ikinci  favorim Drakula'li macera var ki (senin de degindigin) , Rusya macerasi gibi uzun yazmak isterim bir ara.

Talat bey'le muhabbetin oldugu icin belki bilirsin hep merak ettigim bir soru: Yadigar'dan neden vazgecti acaba? Zira herhangi bir yan karakter degil Cizgi romanin adi Hizir Bey olmasina ragmen bildigin Asteriks-Hopdediks gibi cok saglam ikiliydiler. Diger yan karakterler sonraki maceralarda hic oturmadi bir turlu bence. Bu konu gecti mi hic? Yeni birseyelr denemek miydi amaci sadece acaba?


Çizgitutkunu

Talat Usta ile daha az önce yine  çok uzun bir telefon görüşmemiz oldu.Önceki pek çok görüşmemizde sorduğum gibi, Yadigâr 'a ve Yusuf Reis'e neden artık yer vermediğini bu akşam da sordum.Görüşmeden sonra yorumlara bakınca ,  aynı konuya değindiğini gördüm.İkinci albümde Hızır Bey ile beraber olan Küçük Hüsamettin ve Dilaver,   Yadigâr ile Kanarya Adalarında karşılaşmışlar, takip eden bölümlerde  Yadigâr artık Hızır Beyin yanında yer almamıştı.Üstat, okuyucuların Yadigâr'ı çok sevdiğini, kendisinin Yadigâr'a artık yer vermemesinden dolayı, okuyuculardan bayağı eleştiri geldiğini bana bir kaç kez söyledi. Okuyucuları sıkmamak için, başka ortamlar, başka giyinen insanlara geçiş  yapmak suretiyle değişiklik yaparmış.Bir de Hızır Beyin  oğlunu çizmeyi kendisine, arkadaşları önermiş.Dediği gibi, güzel olmuş...

Çizgitutkunu

Alıntı yapılan: ferzan - 23 Nisan, 2018, 03:41:28
    Talat Güreli ile geçmişteki sohbetlerimizden aklımda kalan bir detayı da paylaşmak istiyorum...

    Haftalık tempoda çizerlik ve editörlük ile gazete işlerinin yanı sıra bu denli geniş yelpazede ve üretkenlikte konu bulmanın, çizgi roman hazırlamanın zorluğuna ilişkin beni çok şaşırtan bir şey söylemişti...Ne Hızır Bey, ne de diğer çizgi romanlarda neredeyse hiç bütüncül kurgu yapmadığını, Allah'a emanet bir giriş yapıp kafasında bazen olan, bazen olmayan çok silik bir yol haritasıyla sonraki haftanın bölümünde ne olacağını kendisi de bilmeyip merak ederek tüm o eserleri üretmiş... :) Yani baştan bir yazma, kurgu taslağı hazırlama, notlar alma gibi bir durum söz konusu olmamış hiç...Her hafta aklına geldiği şekilde devam ettirip yönlendirmiş maceraları...Artık öykü nereye giderse...

    Bu bilgiyi öğrendikten sonra o Hızır Bey 'leri bir daha okumuştum...Üreticisinin kendi ağzından duymasam, böyle bir şeye ihtimal veremezdim...Her hafta maceranın ne yöne gideceğini kendisi de bilmeyen ve merak ede ede çizen bir çizgi romancı için gayet bütünlüklü, tutarlı ve kaliteli eserler üretmiş...

    Bir dönem zaten çoğu eserimiz böyle üretilmiş ama gene kafalarda iyi kötü bir yol haritası olurmuş...Yine de ne çizgi romanda, ne de sinemada asla tam anlamıyla bütünlüklü ve kesin bir metni önceden hazırlama durumu olmamış...Gazete tefrikalarında da bu durum had safhadaymış...Burakbey 'i hazırladıkları dönemde Selahattin Duman 'ın ertesi günün metnini güç bela Abdullah Turhan 'a verdiği günler olurmuş...Aynı şekilde Rahmi Turan da Kara Murat metinlerini birkaç günlük ya da bir haftalık metinler halinde teslim edermiş...Suat Yalaz, Sezgin Burak ve diğer üreticilerimizin ise en baştan kafalarında hikayeyi oturttuklarını, fakat baştan sona yazıp bitirmeden günlük olarak kafalarındaki yol haritasına uyduklarını düşünüyorum...Zaten baştan sona yazılı metin ve story board anlayışı bizde son yıllarda yeni yeni olmaya başladı...Gene de eskinin o kaliteli işlerine yakın öyküler ısrarla çık(a)mamaya devam ediyor... ::)
Talat Abi gerçekten enteresan bir insan.Biraz da unutkan.Dergideki haftadan haftaya çizimleri, haftanın iki gününde tamamlayıveren Üstat, Türkiye Gazetesi'ndeki Doğan Bey bantlarını günlük olarak yazıp çiziyordu.Bir defasında, daha önce kafasında düşündüğü senaryoyu unutmuş.Türkiye Çocuk Dergisi'ne yazıp çizdiği Hızır Bey'in bir macerasında, senaryonun nerede kaldığını unutmuş; çarşıda derginin son sayısını aramış. Telefon görüşmelerimizde, bu şekilde maceralarda senaryoların bütününde tezatlık olmamasına şaşırmış ve bunu kendilerine ifade etmiştim.Yazıp çizdiği geride kalan şeylere dönüp bakmaz; hep yeni şeyler üretmeye çalışırmış. Renklendirmeleri yapan eşi, çinileme konusunda bazen yardım edermiş.Başka yardımcısı yokmuş.Daha iyi imkanlar olsaydı, çok daha iyisini yapabilirmiş.Esir Çocuk adlı maceranın 2. bölümünü çizerken, maceralardan rahatsız olan(Nemçe yani Almanlar hırpalanıyordu) biri kadın üç kadın dergi binasina gelmişler.Almanca sert bir şeyler söylemişler, tartışma çıkmış.Yurdagün Göker ressam onları kovmuş.Ayrıca maceradaki Hristiyan Türklerden bazıları rahatsız olmuş.Dergi yönetimine Ankaradan bir yerlerden telefon edilmiş; yönetim de zaman zaman yaptığı gibi maceranın kısa kesilmesini istemiş.Neticede Üstat'ın 150 sayfa süreceğini tahmin ettiği sayfa 58 sayfa sürmüştür ki, Hızır Bey'in  en kısa macerasıdır.Üstat, maceraları sadece ana hatlarıyla hatırlayabiliyor, ayrıntıları hatırlayamıyor .Bir zaman sonra çizgi roman yazıp çizmekten soğumuş.Elindeki çizgi roman materyallerinden, isteyenlere dağıttıklarından arda kalanlarda çok düzenli değilmiş.Onlarla da pek haşır neşir değil.Ben  Üstat'ın hayranı olarak, yazıp çizdiklerini uzun yıllar bir araya getirmeye çalışıyorum, onlarla haşır neşir oluyorum.Aklımda, hayalimde hep Üstat'ın yazıp çizdikleri.Maceralar hep hafızamda.Telefonda,  yazıp çizdiklerini kendisine anlatıyorum.Tarih konusunda sohbet ediyoruz.Beni en çok şaşırtan konular; Üstat'ın  önceki çizdikleriyle ilgilenmemesi ve senaryoyu baştan değil de haftadan haftaya yönlendirmesi, haftanın iki günü çizimleri bitirmesi ve yazıp çizdiklerinden bu kadar uzaklaşması.Başta söylediğim gibi, enteresan biri Talat Abi...

kharon

Alıntı yapılan: Çizgitutkunu - 31 Ekim, 2018, 21:09:09
.Üstat, okuyucuların Yadigâr'ı çok sevdiğini, kendisinin Yadigâr'a artık yer vermemesinden dolayı, okuyuculardan bayağı eleştiri geldiğini bana bir kaç kez söyledi. Okuyucuları sıkmamak için, başka ortamlar, başka giyinen insanlara geçiş  yapmak suretiyle değişiklik yaparmış.Bir de Hızır Beyin  oğlunu çizmeyi kendisine, arkadaşları önermiş.Dediği gibi, güzel olmuş...

elestiri gelmesi normal ama, dedigim gibi siradan bir yan karakter degildi Yadigar; bence ikilinin hic bozulmamasi gerekiyordu. Martin-Java yahut Asterix-Hopdediks tadinda bir ikiliydiler gozumde. O zamanlar cocuktuk tabi nasil okuyucu tepkisi verilir bir fikrimiz yoktu ama tepki verenleri anlayabiliyorum  :D