Pereira İddia Ediyor - KaraKarga Yayınları

Başlatan memospinoz, 27 Şubat, 2020, 19:56:38

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

memospinoz



İyimser bir varoluşçu çizgiroman 1938 yılının Temmuz'unda, Salazar diktatörlüğünün hüküm sürdüğü Portekiz'in Lizbon şehri... Sıcaktan kavrulan bir şehirde, yaşlıca bir gazeteci olan Pereira, oldukça muhafazakar bir gazete olan Lisboa'nın kültür-sanat sayfalarında 30 yıldır her gün yazmaktadır. Durgun yaşamına, bir gün hiç beklenmedik şekilde Francesco Monteiro Rossi adında bir adam girer. Pereira onu stajyer yazar olarak işe alır. Ancak genç yazar, Pereira'nın kendisinden yazmasını istediği isimler yerine, faşist rejimin düşmanı Lorca ve Mayakovski gibi yazarlardan bahseder. Pereira, bu tehlikeli iş arkadaşını kovmak yerine korur. Totaliter rejime ve sansüre karşı direnişin sembol eserlerinden biri olan Pereira İddia Ediyor, diktatörlük baskısıyla yaşayan bir adamın bilinçlenme yolculuğunu anlatıyor.

18.5x25 cm, 160 sayfa


Nightrain

Aylak kitap basacaktı bunu. Demek ki telifi KaraKarga'ya geçmiş.
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

darkwood

Karakarga güzel yayınlarına bir yenisini daha ekliyor, merakla bekliyorum.
Darkwood Sakinleri..

KenParker

Kitabın ismi tuhaf gelmişti. Okuyunca neden Pereira İddia Ediyor konduğunu algılamaya başladım. İsmi gibi olayların ele alınışı da tuhaf bir mizah içeriyor. Aslında kara mizah desem daha iyi olacak. Çünkü bu çizgi roman içinde kısmen mizah barındırsa da, işin aslı sert, hatta fazlasıyla ciddi...

Önce Pereira'nın hayatına giriş yaptım. Sonra da saplantılarıyla tanıştım. Nice sonra asıl tercihlerini yapmaya başladığında okuyucu olarak fark ettim ki ben de Pereira ile beraber yol almaya başlamışım. Anlayacağınız bu çizgi roman gayet akıcı.

Bu akıcılıkta sayfa kullanımı, panel dizilişi gibi çizerin maharetlerinin de yeri var. Dikkatli okuyucular fark edecektir, zaman veya mekan değişirken çizer panel kullanımını, onu yapmadıysa renkleri değiştiriyor. Hal böyle olunca okunması kolaylaşıyor. Daha zevkli hale geliyor. Bir oturuşta bitiverdi.

Kağıt kalitesi iyi seçilmiş. Fontu, kaligrafisi, çevirisi hepsi kıvamında. Renklendirme elle mi yapılmış bilgisayar marifetiyle mi henüz çözemedim ama renklendirmesine bayıldım. Cümle çizgi severe tavsiye ederim.

Gabby

Olaylar bol güneşli Temmuz ayı günlerinin hüküm sürdüğü ama Salazar diktatörlüğünün karabasan gibi üzerine çöktüğü 1938 yılı Lizbon'unda geçiyor. Kahramanımız Pereira, muhafazakar Lisboa gazetesinin, özellikle ünlü Fransız edebiyatçılar üzerine yazılar yazıp eserlerini çeviren sanat sayfası editörü. Favori içeceği günün her saatinde yudumladığı bol şekerli ev yapımı limonata. Eşini tüberkülozdan kaybetmiş ama anısıyla yaşayıp her akşam yemekte karşısındaki fotoğrafıyla konuşuyor, hatta arada onunla hayali gezilere çıkıyor. Obezitenin sınırlarında dolaşan, apolitik ve pek etliye sütlüye karışmayan bir tip. Ama "keçinin sevmediği ot burnunun dibinde biter" misali bir şekilde kendini olayların  içinde buluyor.

Pereira'nın alter egolarının olaylar örgüsü içinde sıkça muhabbete dahil olup hakemliğe soyunmalarının da itkisiyle sıkılmadan bir solukta okunan ve etkileyici finale sahip bir çizgiroman. Kapak görselindeki gibi tarihi dokusunu korumuş yapılar, dik sokaklarda gidip gelen tramvaylar ve bu çizimlere eşlik eden bazan kırmızıya bazan da limon yeşiline kesmiş panellerdeki canlı renk tonlamaları dikkat çekici.

İtalyan yazar Tabucchi'nin bu edebi eseri daha önce Can ve Alfa yayınları tarafından da yayınlanmış. Ayrıca 1995 yılında "Sostienne Pereira" adıyla sinemaya aktarılmış. Pereira karakterinden çok etkilenen ünlü İtalyan oyuncu Marcello Mastroianni bu rolü canlandırmayı çok istemiş, filmin bitiminden kısa bir süre sonra da hayatını kaybetmiş. Feltrinelli Comics'in geçtiğimiz yıl yayınladığı ve iç çizimlerde yer almayan çizgiroman kapağı, çizer Pierre-Henry Gomont'tan Mastroianni'ye bir saygı gösterisi gibi duruyor. Bulabilirsem ilk fırsatta filmini de izlemek istiyorum.





***



Alıntı yapılan: KenParker - 01 Mayıs, 2020, 23:36:40...Fontu, kaligrafisi, çevirisi hepsi kıvamında.

Çeviri gayet akıcıydı ama font seçimi konusunda aynı fikirde değilim KenParker. Sanırım çizgiroman okurken benim gibi çoğumuzu daha da keyiflendiren şeylerden biri de balon içi yazı karakterinin çizgi karakteriyle az-çok örtüşmesi. Kitabın resimleyicisi Henry Gomont'un dinamik, kabına sığmayan enerjik bir stili var oysa çizgilerdeki bu coşkuya ayak uydurmaktan çok uzak durağan, statik bir font kullanılmış. Ayrıca aşağıda örneklediğim bazı panellerdeki hatalar da "dert bir değil elvan elvan" misali font işine rahmet okutuyor.



61. sayfadaki bu panelde Pereira'nın cümlesi neyse ki son anda paçayı kurtarmış cümlenin gelişinden ne söylediği çözülebiliyor:
"artık sıkılmaya başladım..."




***


Ama 13. sayfada yer alan aşağıdaki karede eşinin tam olarak neyi ima ettiğini anlayan beri gelsin. Ancak kaynak metinden çözebildim.
Bulmacanın eksik parçası "rustique (rustik)" yani "kırsal", yani cümle içinde kullanımı "taşralı ama dayanıklı" anlamında...
Bir okur olarak uğraştığımız şeylere bak...

Bu işler atla deve değil ama nasıl oluyorsa oluyor yayıncılarımız denizi geçip bir şekilde derede boğulmaktan yakayı kurtaramıyorlar;
nasıl beceriliyorsa artık...


   

***


Bitirirken şu tesbitimi de paylaşayım; muhtemelen alakası yoktur, doğaçlama olarak denk gelmiştir, Pereira'nın tipini İzmir doğumlu Türkiye aşığı ünlü sanatçı Dario Moreno'ya çok benzettim.
Aslında okurun kabullenmekte zorluk çekmeyeceği sevecen bir karakter ama belki de daha kitabın başında hemen ısınıp cana yakın bulmamda bu aşinalığın itkisi olmuş mudur diye düşünmeden edemiyorum.
:)


BAHADIR

Alıntı yapılan: Gabby - 04 Mayıs, 2020, 20:07:32Çeviri gayet akıcıydı ama font seçimi konusunda aynı fikirde değilim KenParker. Sanırım çizgiroman okurken benim gibi çoğumuzu daha da keyiflendiren şeylerden biri de balon içi yazı karakterinin çizgi karakteriyle az-çok örtüşmesi. Kitabın resimleyicisi Henry Gomont'un dinamik, kabına sığmayan enerjik bir stili var oysa çizgilerdeki bu coşkuya ayak uydurmaktan uzak durağan, statik bir font kullanılmış. Ayrıca aşağıda örneklediğim bazı panellerdeki hatalar da "dert bir değil elvan elvan" misali font işine rahmet okutuyor.

Zaten karakteristik bir font kullansaydılar çürük dişimi kırardım...

Şaka bir yana kullanılan font, kitabın tüm özgünlüğünü ve ahengini götürmüş maalesef...

Bizim, dünya standartlarında göze hoş gelen, kitabın ve orijinal fontun özgünlüğüne uygun bir font kullanımı ve grafik balonlama yapmamız, istisnai yayınevleri haricinde çok zor görünüyor...

Özellikle kaligrafist yada çizerin kendi el yazısı ile yaptığı bu balonlamalarda iş daha bir ayyuka çıkıyor ve bunun bizim baskılarda ki sonucunu yukarıda da görüyorsunuz zaten...

Balonda ki yazıyı kapatan resimlerin orijinalde de öyle olduğunu düşünüyordum... Şu an ne yazacağımı bilemedim... Usturuplu ve makul bir eleştiri yapamayacağım için söyleyeceğim her şey kaba olacak, onun içindir ki susmam caiz gibi görünüyor...

Diğer açıdan bakarsak bize müstehak mı?..

Öyle gibi görünüyor...!!


KenParker

Hakkınız var.
İnsan cüce boyutlu Thorgal okumasından sonra ne font varsa gözüne güzel görünüyor. Resim Sanatı'nın Tarihi'ndeki yazılar gibi böyle berbat hale getirilmiş çizgi romanlar var. Hatta akşam lamba ışığında zor olduğu için gündüz okuyorum. O derece.

BAHADIR

Alıntı yapılan: KenParker - 05 Mayıs, 2020, 23:08:56
Hatta akşam lamba ışığında zor olduğu için gündüz okuyorum. O derece.

Akşamları comics okumak gerçekten işkence... Ya da yaşlandık... 3-5 sene sonra gözler yakını da görmemeye başlayınca ayıkla pirincin taşını...

Gerçi şu an için Işığı direk arkadan ve sayfayı görecek şekilde ayarlayınca pek problem olmuyor... Ama oda ışığında kitap okumak fumettilerde sorun teşkil etmiyor... Onun içindir ki sırt üstü uzanırken genellikle fumetti okuyorum... ;)

hanac

@Gabby

Çok güzel bir yazı olmuş, teşekkürler.

Bloodslince

Alıntı yapılan: KenParker - 05 Mayıs, 2020, 23:08:56
Hakkınız var.
İnsan cüce boyutlu Thorgal okumasından sonra ne font varsa gözüne güzel görünüyor. Resim Sanatı'nın Tarihi'ndeki yazılar gibi böyle berbat hale getirilmiş çizgi romanlar var. Hatta akşam lamba ışığında zor olduğu için gündüz okuyorum. O derece.

Alıntı yapılan: BAHADIR - 06 Mayıs, 2020, 09:56:28
Akşamları comics okumak gerçekten işkence... Ya da yaşlandık... 3-5 sene sonra gözler yakını da görmemeye başlayınca ayıkla pirincin taşını...

Gerçi şu an için Işığı direk arkadan ve sayfayı görecek şekilde ayarlayınca pek problem olmuyor... Ama oda ışığında kitap okumak fumettilerde sorun teşkil etmiyor... Onun içindir ki sırt üstü uzanırken genellikle fumetti okuyorum... ;)

Ben de bazı çizgi romanları gündüz okumaya başladım, gayette genç bir insanım.  ;D Gece cidden hangi tür ışık kullanırsam kullanayım bir garip geliyor, okunmuyor, rahatsız ediyor. Font mu, başka bir şey mi sebep daha derinine inmedim.  :D
"Gotham'ın beyaz şövalyesini aldım ve bizim seviyemize indirdim. 
Çok zor olmadı.
Bildiğin gibi delilik yerçekimi gibidir.
Sadece hafifçe itmek gerekir."
[shadow=red,left]Joker[/shadow]

seastar1000


kharon

cok tesekkurler @gabby; hadi fontu gectim kelimeyi balonun icinde oyle heder etmeyi nasil basarmislar...  :o

listeme aldim

kharon

kitabi ancak okuyabildim, beklentimi fazlasiyla karsiladi; boyle kitaplarin Turkceye kazandirilmasi ne hos.
filmini de en kisa surede izlemek istiyorum.

Rossi