Altın Madalyon

Popüler Kültür => Sinema => Üyelerin İzledikleri, Önerdikleri ve Gömdükleri Fimler => Konuyu başlatan: Hayal Kahvem - 21 Aralık, 2010, 19:39:23

Başlık: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 21 Aralık, 2010, 19:39:23
                             
                                    (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/21/4312.jpg)



Son zamanlarda siirlerle fazla hasir nesir oldugumdan midir nedir artik her seyi siir olarak görmeye baslamistim. Filmleri bile.
Misal Ingmar Bergman'in iki filmini seyretmistim ve o kadar siirsel gelmisti ki bu filmler bana. Kizmistim kendime. Artik filmlerde bari siir arama demistim.
O nedenle dün gece  Johnny Depp'in  basrolünü oynadigi  Ölü Adam'i seyretmek için seçtim. Amacim romantik olmayan bir film seyretmekti.
Görüntüler siyah beyaz olacakti.  Filmde ölüler falan...  Filmin adi Ölü Adam ya, sanirim  baskahramani ölü bir adamdi.  Ne bileyim?
Bir gece bari siir düsünmeyecektim de bodosloma ölülere gömülecektim. Niyetim öyleydi.


Ingiliz sair ve ressam  William Blake'i (1757-1827) bilir misiniz? Ne hayalperest birisidir anlatamam size. Küçüklügünden beri melekleri gördügünü,
ruhlarla konusabildigini söylemistir. Güzelim dizeleri "bir kum tanesinde dünyayi görmek... ve bir yaban çiceginde cenneti... avucunda sinirsizligi tutmak...
ve bir saatte sonsuzlugu" ya da  bir diger söylemi  "zihninde ve düsüncelerinde cennete hiç yolculuk etmemis bir insandan sanatçi olmaz." demistir.
Simdi neden William Blake'den söz ediyorum biliyor musunuz? Inanmiyorum!  Johnny Depp'in canlandirdigi Ölü Adam'in filmdeki adi neydi bilin bakalim?
William Blake? Sairin adi. Inanin bana ben saka yapmiyorum. Resmen sanki kamera sakasi yapiyordu  bana biri...


Size bir sey söyleyeyim mi, "yüksekten konusup, hiçbirsey söylemeyen" Hiçkimse adli kizilderili ile sair William Blake'in ruhunu tasidigini düsündügü
film kahramani William Blake'in özenle çekilmis  bu siyah beyaz film, görüntüleriyle, düsündürücü muhabbetleriyle  resmen olaganüstü bir siirdi sanki.
Hele o güzelim gitar ezgileriyle, Ölü Adam adli bu film çoktan  siir olarak yüregime yerlesti. Baska ne diyebilirim?
Düsünsenize seyrettigim Ölü Adam adli filmin baskahramaninin adi zaten bir sairin adiydi. Daha en basindan olay bitmisti yani.
Ne yapabilirim kaçamiyorum siirden. Her yerde siir gelip buluyor beni. Bu felegin nefis bir kiyagi bana biliyor musunuz?
Her seyde siir sezinlemek. Tanrim, filmleri bile hele Ölü Adam adli filmi bile siir gibi hissettirdigin için tesekkür ederim.  :D
Inanin bana bu film mutlaka seyredilmeli... Mutlaka... Halen tesirindeyim.  :)

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Shevarash - 21 Aralık, 2010, 19:46:22
Çok hos anlatmissin dogrusu, artik izlememek olmaz en kisa zamanda izleyecegim.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 21 Aralık, 2010, 19:59:38

Heyy, shevarash  

Ben Altin Madalyon'da yazi üzerinde  deneme yapiyorken okumussunuz yaziyi.. harfleri büyütmek, renklendirmek falan yani..
Ögreniyorum.. Anlayacaginiz Altin madalyon'un acemi bir üyesiyim de... Baksaniza olmamis yazi.. Cümleler kaymis...
Of, ugrasmayacagim... Kalsin böyle ne yapayim? Madem siz okumussunuz ve izlememek olmaz demissiniz. Ne güzel! Iyi bari

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Shevarash - 21 Aralık, 2010, 20:02:30
Affola ben de neden bu yazilarin fontu, basi sonu vssi bu kadar garip diyordum :) Kolay gelsin...
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Shevarash - 21 Aralık, 2010, 20:47:02
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 21 Aralık, 2010, 20:06:04


Teessüf ederim Shevarash..  Askolsun yani!


Denir mi simdi bana böyle seyler!  :-[

Inanin çikacagim simdi Altin madalyon'dan... Kendime ceza verecegim. Peki .  >:(

Kardesim ben de yeniyim zaten burada :) Garip demek her zaman kötü anlamda garip degil, degisik/siradisi anlaminda da kullaniliyor biliyorsun. Yanlis anlama olmasin diye affola demistim zaten. Degisik bir hava vermis, bana bakma sen yola devam :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: V - 21 Aralık, 2010, 21:06:25

Vildan Hanim,aksam isten çikmis eve dogru salinirken aklimdan "Dead Man" ve Neil Young'un film için hazirladigi
müzik dolasiyordu desem inanmazsiniz bana.Bu filmi begendiyseniz arayi sogutmadan bir baska Jim Jarmusch
filmi Ghost Dog: The Way of the Samurai izleyin derim.

(http://1.bp.blogspot.com/_dfQOXLRizaE/TOqQvKEUaiI/AAAAAAAAAIw/Gzuiu9wyVfE/s1600/Ghost_dog_04.jpg)

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Shevarash - 21 Aralık, 2010, 21:08:06
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 21 Aralık, 2010, 20:58:50


Shevarash,hazir yakalamisken bir sey sorabilir miyim size? Hani benim yazdiklarimi kutu içine almissiniz ve sonra cevap yazmissiniz ya bana..
O benim yazdiklarimi nasil öyle kutu içine aliyorsunuz? cevap alabilir miyim lütfen..

Basligi çok karistirmamak için özel mesajla cevap verdim :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 21 Aralık, 2010, 21:18:33
Hey, selam JuDaS,

Size bir sey söyleyeyim mi çok begendim ben Ölü Adam'i... Uzun zamandir böyle etkilendigim bir film seyretmemistim.
O gitar sesi esliginde... Of, bu filmden sonra bile siir yazmak gelmedi içimden.  :( Ne fena! Ümitsiz vakayim ben.

Tamam... Tavsiye ettiginiz filmi bulup seyredeyim o zaman! Seyrettikten sonra yazarim Altin madalyon'a bir seyler!

JuDaS Hayal Kahvem'de sizin Batman'e bugün bir Türk Sanat Müzigi sarki sözleri uyarladim haberiniz olsun. Bakin, Batman'imle yapmayin böyle
seyler diyorsaniz, pesin pesin söyleyin yani... Yoksa JuDaS sürekli siir yazan biri... Ben de onun bayildigi Batman'e Türk Sanat Müzigi
icra ettireyim de görsün gününü diye kiskançlik falan yaptigimi sanmayin olur mu? Asla aklimin ucundan bile geçmez böyle numaralar yani..
Mümkün degil... Bilmiyorum anlatabildim mi ;)


Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: rumar80 - 21 Aralık, 2010, 21:19:24
Alıntı yapılan: Shevarash - 21 Aralık, 2010, 21:08:06
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 21 Aralık, 2010, 20:58:50


Shevarash,hazir yakalamisken bir sey sorabilir miyim size? Hani benim yazdiklarimi kutu içine almissiniz ve sonra cevap yazmissiniz ya bana..
O benim yazdiklarimi nasil öyle kutu içine aliyorsunuz? cevap alabilir miyim lütfen..

Basligi çok karistirmamak için özel mesajla cevap verdim :)

Sevgili  Hayal kahvem sordugunuzu dogru anladiysam cevabi alinti yap tusu olmasin???
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: alan ford - 21 Aralık, 2010, 21:29:00
 Jim Jarmusch sahsina münhasir yönetmenlerden. Madem hazir bahsi açilmis bende gireyim topa, bu çok sevdigim yönetmen için. Dead Man'i severim. Hayalet Samuray'i da keza öyle.  Mystery Train ise baska yerdedir. Muhtesem müzikleri,kisesel kahramanlarimdan Joe Strummer'in varligi ,rock'n roll ruhu. Her sey bu filmde. Yine de Jim Jarmusch deyince aklima Night on Earth geliyor. Özellikle Roma'da geceyarisi. Roberto Beningi'nin muhtesem performansi ile her seyrettigimde beni koltuktan düsürmeyi beceriyor.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Shevarash - 21 Aralık, 2010, 21:29:32
Umarim attigim özel mesaji da bulmussundur :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: V - 21 Aralık, 2010, 21:43:27
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 21 Aralık, 2010, 21:18:33
Hey, selam JuDaS,

JuDaS Hayal Kahvem'de sizin Batman'e bugün bir Türk Sanat Müzigi sarki sözleri uyarladim haberiniz olsun. Bakin, Batman'imle yapmayin böyle
seyler diyorsaniz, pesin pesin söyleyin yani... Yoksa JuDaS sürekli siir yazan biri... Ben de onun bayildigi Batman'e Türk Sanat Müzigi
icra ettireyim de görsün gününü diye kiskançlik falan yaptigimi sanmayin olur mu? Asla aklimin ucundan bile geçmez böyle numaralar yani..
Mümkün degil... Bilmiyorum anlatabildim mi ;)

'

Valla Vildan Hanim Batman yayinlansin diyerek yola çiktik,herkes elinden geldigince,gönlüne,tarzina göre "Batman Istiyoruz" (http://www.altinmadalyon.com/smf/index.php/topic,1639.0.html).Ben siirle meramimi söylerim,siz sanat müzigyle,Pizagor opera ile Rumar bale
ile ister Batman'i. :D
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: V - 21 Aralık, 2010, 21:49:03

Alıntı yapılan: alan ford - 21 Aralık, 2010, 21:29:00
Jim Jarmusch sahsina münhasir yönetmenlerden. Madem hazir bahsi açilmis bende gireyim topa, bu çok sevdigim yönetmen için. Dead Man'i severim. Hayalet Samuray'i da keza öyle.  Mystery Train ise baska yerdedir. Muhtesem müzikleri,kisesel kahramanlarimdan Joe Strummer'in varligi ,rock'n roll ruhu. Her sey bu filmde. Yine de Jim Jarmusch deyince aklima Nigth on Earth geliyor. Özellikle Roma'da geceyarisi. Roberto Beningi'nin muhtesem performansi ile her seyrettigimde beni koltuktan düsürmeyi beceriyor.

Mystery Train'de Steve Buscemi filmin içinde film olmustur adeta.Ve görsel bir sölen Stranger Than Paradise'ye ne demeli?Yasasin
bagimsiz sinema!

(http://t2.gstatic.com/images?q=tbn:dDGa3eJizLrBNM:http://www.impawards.com/1989/posters/mystery_train_ver2.jpg&t=1)

(http://www.moviegoods.com/Assets/product_images/1020/533268.1020.A.jpg)

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 21 Aralık, 2010, 21:50:30
      (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/21/5232.jpg)

 Alan Ford Selam,
 Bu film saniyorum bahsettiginiz. Tamam.. Ayni yönetmenin tüm filmlerini seyredeyim bari  :D

 Tesekkürler.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 21 Aralık, 2010, 21:54:03

JuDaS ben BATMAN'i istiyoruz diye baslik mi atayim yani?  Hos bilmiyorum ise yarar mi?
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: V - 21 Aralık, 2010, 21:57:27
Blogunuzdaki hali iyi zaten.Eger siz de yayinlanmasini istiyorsaniz bir kampanyada siz baslatin orada.
Sik sik sarkili,siirli,resimli hatirlatirsiniz sevenlerinize Batman'i.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 21 Aralık, 2010, 22:01:29


Himm.. Dogrusu ben Batman okuru degil ama iyi bir Batman seyircisiyim. Peki sik sik Batman'i Hayal Kahvem'de gündeme getirecegim.
Neden yayinlamiyorlar ki Batman'i... Ben bile artik  alacagim halbuki  ;)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: alan ford - 21 Aralık, 2010, 23:39:08
Alıntı YapAlan Ford Selam,
Bu film saniyorum bahsettiginiz. Tamam.. Ayni yönetmenin tüm filmlerini seyredeyim bari  Kahkaha
Tesekkürler.
Evet budur.. Simdiden iyi seyirler diliyorum. Roma'da geceyarisi oldugunda siki durun :)
Stranger Than Paradise 'yi seyretmedim daha, seyredilecekler listesine ekleyeyim. Ama sirada Broken Flowers var.
Bu hafta Radikal Iki'de Hilmi Tezgör'ün yazisi sayesinde haberdar oldum. (Tamamen benim ayibim) Yazida bahsi geçen Mulatu Astatke'yi kaç gündür bikmadan dinliyorum.  
Bu vesileyle herkese tavsiye edeyim bari. Istanbul'da 22-23 aralik tarihlerinde Babylon'da. Meraklisina not düseyim :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 27 Aralık, 2010, 23:51:27
                
                  (http://i1012.hizliresim.com/2010/12/27/6745.jpg)
       
Bazı filmleri seyredince, sanki içinize portakal şurubu gibi bir şey akıtılıyor sanırsınız. Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini'ni
tekrar tekrar izleyip bu duyguyu hissedince, her defasında yeniden kendinize şaşarsınız. Hele Yüzbaşı Corelli'nin mandolin çaldığı
sahnelere gelince, aynı karşısındaki Penelope Cruz'un canlandırdığı Pelegia gibi tam kalkıp gidecekken, sandalyede öylece oturur kalırsınız.
Güzelikte yekta bir resmi seyreder gibi, filme uzun uzun dalarsınız. Peki müzik? Mandolinden çıkan ezgilere ne demeli?
Mandolinin ezgilerini işitince, zamanla tıp oynarsınız da kendinizi öncesiz ve sonrasız sanırsınız.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 26 Şubat, 2011, 14:06:04


(https://lh3.googleusercontent.com/-Alnef-8TPP8/TWjbPr8QGwI/AAAAAAAAKRY/DBd9Jbs3eT0/s320/5b2-5d84200813551-4057-1.jpg)
Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza!
İstedim vermediler.. Sen Şoförsün dediler..

(https://lh3.googleusercontent.com/-sraw9i6aXtU/TWjbwQQVuvI/AAAAAAAAKRc/F8bC_8jwSoI/s1600/imagesCADYQC6P.jpg)
Dünya dikenli bir hayat sevenlerde mi kabahat?
Çilemse çekerim kaderimse gülerim...

(https://lh4.googleusercontent.com/-XspN0NInn_Y/TWjdGCrXH1I/AAAAAAAAKRg/i6oTLaiBoeE/s1600/taxi-driver.jpg)
Gaz, fren, şanzıman halim duman
Aşk bir sudur, iç iç kudur!

(https://lh5.googleusercontent.com/-fDnnEAfB3sg/TWjj8R8TrZI/AAAAAAAAKRs/7xPZspRSlEs/s320/imagesCACVWC9D.jpg)
Aşkı çekene derdi bilene sor
  Kabahat sen de değil seni sevende!

(https://lh3.googleusercontent.com/-Tqb_K9z5l3s/TWjfJ-vLxhI/AAAAAAAAKRo/oPaVWqUcwJs/s1600/1450c07319f6f6.jpg)
Sev beni seveyim seni
Sevene can feda, sevmeyene elveda!

NOT:  1976 yapımı, yönetmenliğini Martin Scorsese'nin yaptığı, Robert de Niro ve Jodie Foster'in başrollerini patlaştıkları Taksi Driver adlı filminin kareleri ile Senaryosu Yavuz Turgul'a, yönetmenliği Sinan Çetin'e ait 1982 yapımı, Şener Şen ve İlyas Salman'ın oynadıkları Çiçek Abbas adlı fimin bazı repliklerini eşleştirdim. Film repliklerini   http://www.cilekindunyasi.blogspot.com'dan aldım.
;)


Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: pizagor - 27 Şubat, 2011, 08:08:39
Dünya üzerinde yüz milyonlarca insan Taxi Driver'ı bilir de, ne acıdır ki sinema diliyle, hikayesiyle, izleyiciyle kurduğu bağla bence onun kat be kat üzerine çıkmış Çiçek Abbas'ı duymamıştır bile...
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: alan ford - 27 Şubat, 2011, 11:43:07
  Son çıkan torba yasayla birlikte dolmuş- kamyon arkası edebiyatına da elveda diyoruz. Bu tip yazılar arkadan gelen şoförlerin dikkatini dağııtığı için yasaklanıyor.

  Halbuki geçen yıllarda Horoz Lojistik  kamyon edebiyatı yarışması açmıştı. İşte bu yarışmadan inciler:

Kamyon Çeker 10-20 ton, Gönlüm Çeker Paris Hilton.

Hayatımı Yazsam, Duble Yol Olur.

Araman İçin İlla Hata Mı Yapmam Gerekir?

Küresel Isınmaya Karşı Su Tankerlerine Geçiş Üstünlüğü Verilsin

İyi Mazot Selülit Yapmaz.

Gazla Uçabilirsin, Ama Frenle Konamazsın.

Bas Gaza, Frene, Debriyaja... Götür Ver Parayı Vergiye, Stopaja.

Ne Müslüm‟den Ne de Orhan‟dan, Sevdiğim Tek Parça "Yedek Parça.

Âşıksan vur saza, şoförsen bas gaza...

Rahmetli de sollardı..

Rampada geçme beni düzlükte ezerim seni

Karayollarında değil, senin kollarında öleyim.

Yollar gidişime, kızlar duruşuma hasta.

Bütün suçu 2 kadeh rakı içmekti...

Senin havan varsa, benim de rüzgârım var

Dünya dikenli bir hayat, sevenlerde mi kabahat?

İstanbul Ankara 6 saat, sana olan sevgim 24 saat

Gidişine yollar, duruşuna ben hastayım...

Eğer bu yazıyı okuyabiliyorsan, çok fazla yaklaşmışsın demektir...

Otomobilim mi var ki sevgilim olsun, kamyoncuyum canım sağ olsun...

Paran varsa range rover, paran yoksa game over...

Sağlam şöfor, kalmaz rampada; müslüm baba sığmaz i-pod'a...

Sen Vodafone gibi anı yaşarken, ben Turkcell gibi seni her yerde çekemem'...

Milli Piyango gibiyim herkese vurmam...

Bir daha sevmek için heves mi bıraktın!

Bu dünyada her şey paraysa üstü kalsın.

Ceketi atarım asfalta yatarım

Dünyayla nişanlı, ölümle sözlüyüm

Duanla mı yaşadım ki, bedduan ile öleceğim?

Eğer kalbinde yer yoksa güzelim, fark etmez ben ayakta da giderim.

Bir kızların nazına, bir de ara gazına hastayım.

Hatalıysam lütfen kamyoncu@masumdur.com

Kolla beni şerit değiştiriyorum

Kurbanda koç, asfaltta Doç

Kuzu kurdun yollar Ford‟un

Ahirette iman, yollarda Man

Önünü görmeden sollama, evine acı haber yollama...

Şoförün bahtı kara muavinin gönlü yara.

Uzaktan severim, ruhun bile duymaz.

Yetişemezsen el salla.

Yolda hızlıyım aşkta yavaş, Çorumluyum arkadaş...

Nescafe bile üçü bir arada ben niye yalnızım

Hatalarım stilimdir.

Beni izleme bende kayboldum

Âlem kaşar olmuş tost yapan yok

Vur kalbime hançeri, yüreğim parçalansın; fazla derine inme, çünkü orda sen varsın.

Hatalı değilsem de lütfen aşağıdaki numarayı arayın.

Yalnız Kamyoncu
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 30 Mart, 2011, 23:09:42

(http://4.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TCKZV0G0LFI/AAAAAAAAIVs/eLRlqXwf6bw/s200/atalay.jpg) (http://2.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TCKZWJ1R9mI/AAAAAAAAIV0/3RppSw5TebY/s200/bergman_.jpg)

Yukarıdaki fotoğraflarına baktığımda, kardeş gibi birbirlerine benzettiğim iki adamdan, soldaki 1964 doğumlu Türk yönetmen Atalay Taşdiken, diğeri ise 1918 doğumlu İsveçli yönetmen Ingmar Bergman.


(http://3.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TCKJh4fzNhI/AAAAAAAAIUU/8NuILtrbgRM/s320/Kiz-Kardesim-Mommo-Film-Afis.jpg)
(http://4.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TCKLqgHFTeI/AAAAAAAAIU0/V5808oVlCTc/s320/kiz-kardesim-01.jpg)

Yönetmen Atalay Taşdiken'in 2009 yılında çevirdiği Kızkardeşim Mommo adlı filmi yeni seyredebildim. Annesiz iki çocuk. Abi Ahmet ve kız kardeş Ayşe. Baba evleniyor. Üvey anne istemeyince, çocukları dede sahiplenmeye çalışıyor. Filmin asıl vurucu tarafı, kendisi de küçücük bir çocuk olan abinin, kızkardeşine kol kanat germesi. Yani iki kardeşin yürek yaralayan hikayesi. İşte bu filmi seyredince, benzer başka bir film aklıma geldi.

(http://3.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TCKK-rdsGZI/AAAAAAAAIUs/uR6upuUm_QE%3Cbr%20/%3E/s320/locandina.jpg)
(http://1.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TCKe4oXGYHI/AAAAAAAAIV8/9T3EWMirhPk/s320/fanny.jpg)

Yönetmen Ingmar Bergman'ın 1983 yılında çevirdiği Fanny ve Alexander adlı film. Bu kez babasız iki çocuk. Abi Alexander ve kızkardeşi Fanny. Anne evleniyor. Üvey baba hayal kurmayı günah sayan, sadist bir din adamı. Çocuklara eziyet ediyor. Başka bir abi ve kızkardeşin dünyanın başka bir yerinde ve başka bir zaman dilimindeki yürek yaralayan hikayesi. Bergman'ın son filmi olan Fanny ve Alexander için, yönetmenin kendi hayatının hikayesi olduğu söyleniyor. Merak ediyorum acaba Kızkardeşim Mommo'da Atalay Taşdiken'in hayatıyla ilgili miydi?

Her ikisi de, insanın sevgi, vicdan, merhamet duygularını kışkırtan çok güzel ve ödüllü filmler. Mutlaka seyredilmeliler.

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: V - 30 Mart, 2011, 23:36:01

Tam da konuya uygun bir film vardır sevgili Hayal Kahvem:
What's Eating Gilbert Grape

Başrollerinde Johnny Depp ,Leonardo DiCaprio ve    Juliette Lewis oynadığı filmde
öksüz ve yetim kalan kardeşlerden zihinsel özürlü Arnie'ye(Leanordo) sahip
çıkmaya çalışan Gilbert'ın(Johnny)'ın üzerine binen bütün acılara rağmen
bir yandan da Becky (Juliette) ile aşkı yaşamaya çalışması, yüreği elinde
yaşayan her keder hasatçısının arkasında bıraktığı yığınları çoğaltacak cinstendir.

(http://www.currentfilm.com/images5/gilbertgrapedvdcover.jpg)

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 30 Mart, 2011, 23:53:48
Heyy! Ben seyretmemişim bu filmi JuDaS... Teşekkür ederim.

Aslında son günlerde izlediğimiz haberler içimizi iyice kararttı ve endişeye düşürdü ama seyretmek lazım böyle filmleri. Bugün bir arkadaşımla konuşuyorduk. Dedim ki " bir insanda merhamet duygusu nasıl oluşur ve merhametsiz biri nasıl olunur?" Küçük çocuğa işkence eden ve öldüren biri.. Sonra parçalayan.. Allah vermesin... Böyle doğmadı ya bu kadın? Peki bu denli merhametsiz ve cani nasıl oldu?"

Sinema ve edebiyatın merhamet, acıma, vicdan duygularımızın oluşması ve gelişmesine büyük katkı yaptığına inanıyorum. Düşünsenize mesela Çoğunluk adlı Türk filmini. Eğer seyredilmediyse, mutlaka seyredilmelidir. Memleketteki duygusal yozlaşmayı çok etkili seyirciye geçiren filmlerden biridir.

Neyse, teşekkürler tekrar. Bu filmi en kısa zamanda seyredeceğim.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: tommikser - 31 Mart, 2011, 11:30:02
Dün izlediğim bir film beni ve hanımımı oldukça gerdi.Bir açıdanda merhamet duygularımızın da dolup taşmasına neden oldu.Filmin adı Ben X...

(http://img01.imgsinemalar.com/images/afis_dev/b/Ben-X-1300204912.jpg)

Otistik bir çocuk olan ben internet üzerinden "Archlord" isimli oyunu oynayarak geçirmektedir.Filmimizin bu kahramanı dünyada başaramadığı şeyleri  internet üzerinden gerçekleştirmektedir.Çok içine kapanık olan Ben toplum tarafından anlaşılamadığından hep dışlanmaktadır.

Filmin en canı sıkıcı tarafı belli bir çocuk tarafından itilip kakılan ben iyice hayattan soğuyarak intiharı düşünmektedir. Çocukların yaptığı eziyet o kadar kanınıza dokunuyor ki anlatamam. Avrupa gençliğinin ne büyük bir rezilliğe ulaştığını sert biri dille eleştiriyor film.

Film başlangıçta sona kadar bir sürü sürpriz barındırıyor. İzlerken yer yer acıyacağınız, yer yer kızgınlıktan dişlerinizi sıkacağınıza emin olabilirsiniz.

Filmle ilgili bir kaç dip not da vereyim. Filmde ben'in küçük kardeşini oyanayan Cesar de Sutter anne rolünü oynayan marijke pinoy'un öz oğludur.
Aslında bu küçük çocuk gerçek hayatta bir otistiktir. Flamanca da hızlı okunduğunda benniks yani "ben bir hiçim" anlamına gelir. Yönetmen Nic Balthazar'ın bu ufak kelime oyunu filmdeki ana karakter ben düşünüldüğünde pek bi anlamlıdır.

Filmi zaman bulduğunuzda mutlaka izleyin derim.İzleyenlere sabırlar...
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 08 Mayıs, 2011, 10:36:40
(http://1.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TPtfXS-Rw3I/AAAAAAAAJik/osnZ6iJ9KeU/s1600/uzayyolu-startrek.hmedium.jpg)

(http://2.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TPtfWBBs57I/AAAAAAAAJig/uz0mi9ZNSTo/s320/star-trek-2009-sample-003.jpg)

Çocukluğumun televizyon dizisiydi Uzay Yolu. Benim gibi hayal etmeyi seven biri için büyüleyiciydi tabii. Düşünsene, Atılgan adında bir uzay gemisi. Kaptan Kirk'ün "Işınla beni Scoty" demesiyle, hoop gemiden anında ışınlanıvermesi... Hey, şu ışınlanmayı ben bu dünyadan gitmeden icat edebilseler keşke! Of, en büyük hayalim. Kuş olup kanatlanamayacağıma göre, keşke ışınlanabilsem istediğim yere. Allahım,  acaba benim böyle hayalci biri olmamın sebebi çocukluğumda seyrettiğim Uzay Yolu tarzı filmler mi? Ya Mr. Spock? Hani insan anne ve Vulkanlı babadan doğma, uzun kulakları ve soğukkanlı ifadesiyle hafızama kazınmış Uzay Yolu'nun ilginç karakteri. Benim seyrettiğim yıllarda o kadar şaşırtıcıydı ki bu film. Hayret ve hayranlıkla karışık duygularla seyrettiğimi çok iyi bilirim.

(http://4.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TPtioIU-ePI/AAAAAAAAJio/JBHvg3s77mw/s320/dogum-ani.jpg)


Dün gece Uzay Yolu'nun yeni versiyonu, Star Trek'i seyrettim. Bu filmde de gene Kaptan Kirk, gene Mr. Spock var. Gene uzaydayız. Uçan arabalar, ışınlı tabancalar, uzaylılar, o kadar çok icatlar yapılmış, yeni gezegenlere ulaşılmış, o denli gelişmiş ki herşey anlatamam. Gene "Işınla bizi Scoty!" dediğin anda, bu kez bir yerde durmana bile gerek yok.. Koşarken bile ışınlanman mümkün herhangi bir gezegenden kendi uzay gemine. Bu film bizi Uzay Yolu dizisinin en başına götürmekte... Yıl desen 2256... Düşünebiliyor musun? Bu film günümüzden 250 yıl sonrasını anlatıyor. Filmin başında Kaptan Kirk'ün trajik doğuşu gösteriliyor. Ve inanamıyorum. Annesi aynı günümüzdeki gibi doğum yapıyor. O kadar teknolojik depdebe arasında, doğuma hiç bir kolaylık getirilmemiş ya inanılır gibi değil. Gene anne çığlık çığlığa bağırıyor. Gene başındaki doktor ya da ebe neyse, "Ikın! Ikın!" diye anneye sesleniyor. Ve Kaptan Kirk 2256 yılında  günümüzün doğum şartlarında doğuyor. Şimdi canım Mr. Spock'un kimi durumlarda "İlginçç!" demesi gibi bir söz sarfetmek istiyor. "İlgiiinnç!" Çocuğun kız mı erkek mi olduğu bile bilinmiyor. Vay canına sayın seyirciler. Filmi çok beğendim. Nostalji oldu, bir an çocukluğuma geri dönüp, mahallede oynadığımız Uzay Yolu oyunları aklıma geldi gelmesine ama... 250 yıl sonraki doğum olayında hiç bir değişiklik düşünülmemesi ve doğacak bebeğin cinsiyetinin bilinmemesi şaşırttı beni ne yalan söyleyeyim. Dehşete bile düşürdü diyebilirim...

Hey, "Işınla beni Scoty!"


Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 14 Haziran, 2011, 23:14:28



(http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/05/kar-beyaz2.jpg)



Sabahattin Ali'nin Ayran adlı öyküsün beyaz perdeye uyarlaması olan Kar Beyaz adlı film hakkında bilgileri Ters Ninja'da okumuştum. Okumanızı tavsiye ederim...

http://www.tersninja.com/sabahattin-aliler-unutulmasin-diye-kar-beyaz#more-18779

Filmin bir sürprizi var. Tersninja'ya yazdığım yorumu buraya geçireyim:)

"Nihayet Kar Beyaz bizim şehre geldi. Gülümseyerek sinemaya gittim.. İlgiyle filmi seyrettim.. Sıcak yaz günü kar manzaralı bir film seyretmek hoş oluyor doğrusu..

Çizgi roman hele Zagor seven biriyim.. Kar Beyaz içinde bir sahnede filmin kahramanı küçük Hasan'ın elinde Zagor çizgi romanı var, hatırladınız mı? Hatta Zagor'un Hasan'ın elinden kayıp nehre düştüğü an var ki.. Of ki of yani.. Zagor'un Sözü Bu bloğunda, hani Sıtkı Sıyrıl acıyı tarif ederken, Zagorsever bünyenin acısını anlatır da, en iyi acı tarifinin çizgi romanların yarım kalmış macerası olduğunu söyler ya, elinden Zagor kayıp gidince anladım ki Hasan aynı acıyı hissediyor. Ve ne yalan söyleyeyim yönetmen ve oyuncu aynı acıyı seyirciye de geçiriyor.

Sabahattin Ali 1948′de vefat etmiş.. Zagor ise bildiğim kadarıyla 1961′de ilk kez yayımlanmış. Memleketimize ise 1962′de girmiş.. Sabahattin Ali'nin 1940′larda yazdığı bir öykü sinemaya uyarlanınca ne işi var Zagor'un bu filmde diye düşündüm önce.. Sonra filmin geçtiği yılların 1970′ler olduğunu düşününce.. Memleketimizdeki çizgi romanın altın yılları tabii.. Çok takdir ettim Selim Güneş'i.. Ne iyi yapmış.. Filme acı da olsa çizgi roman sosu katmış..

Film o şahane görüntüleriyle acı sosluydu zaten öyle değil mi? Savaşlarda, tutuklamalarda, afetlerde, depremlerde vesaire, asıl geride kalanların, görmek istemediklerimizin, çocuk ve kadınların yaşadığı acılar yani..

Ben filmden çok Selim Güneş'in hayata bakışını sevdim..
Yönetmenin yaptıklarını ve yapacaklarını ilgiyle izleyeceğim."

Durumdan Çizgi Roman Sevdalılarını haberdar edeyim istedim:))




Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: V - 14 Haziran, 2011, 23:22:22
İştahlandım şimdi,en kısa zamanda izlerim ben bu filmi..
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 14 Haziran, 2011, 23:31:35

Heyy! Selam JuDaS...  Tamam... Seyredin bakalım... Sonra yorumunuzu okuyalım.. ;)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 30 Temmuz, 2011, 18:34:15
(http://2.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TOz7Zw0-sHI/AAAAAAAAJeQ/LfDRkIUXyqE/s400/DeadPoetsSociety_1408928c.jpg)

Bak şimdi. Ölü Ozanlar Derneği'ndeki Profesör Keating'i bilir misin? İlk dersinde Carpe Diem'in ne demek olduğunu öğrencilerine anlatan öğretmendir hani... "Yaşadığın günü olağandışı yapmaya çalış! Anı yakala!" Tamam. İşte  aynı filmde Mr. Keating'in öğrencilerine şiirin ne demek olduğunu  anlattığı bölüm vardır. Olağanüstüdür.  Hayal edelim mi şimdi o sahneyi...  Hani ders zili çalar. Profesör sınıfta sessizce oturmaktadır. Nasıl disiplinli bir okuldur burası anlatamam. Bilirsin "hayat disiplinden ibarettir"i öğreten okulalardan...  Mr. Keating'de bu okuldan mezun olmuştur. Şimdi artık bir profesördür ve mezun olduğu okula 19. yüzyıl Edebiyatı dersi  için öğretmenlik yapmaya gelmiştir. Önce öğrencilerinden birine işleyecekleri kitabın giriş bölümünü okutturur. "Şiiri anlamak" başlıklı bu önsözü öğrenci okurken, öğretmen de tahtaya bir yatay çizgi, yatay çizginin sağ ucuna kadar da bir dikey çizgi çizer. Çünkü okunan yazıda şiir üzerine doktora yapmış Evan Pritchard'ın şiiri anlamak hakkındaki açıklamaları, şiir bir çizelgeymiş gibi anlatılmaktadır. Acaba şiirin amacına ulaşması için kullandığı sanatsal ölçü nedir? Bir de bu amacın önemi nedir? İşte çizelgede dik çizgi şiirin yetkinliğini, yatay çizgi ise önemini gösterecektir. Böylece şiirin kapladığı bütün alanla şiirin başarısının ölçüsü bulunacaktır. Şiirin etkisi ve başarısı bir matematik grafiği gibi çözümlenebilir mi? Prpfesör Keating "saçmalık!" diye bağırır ve öğrencilerine kitabın  okudukları bu sayfalarını yırtmalarını söyler. Öğrenciler şaşırlarlar tabii... Hiç kitap sayfaları yırtılır mı değil mi? Ama bu Edebiyat öğretmeni bildiğimiz öğretmenlerden değildir. Öğrenciler bayılırlar bu duruma ve sevinçle kitabın giriş bölümünü yırtarlar.

(http://1.bp.blogspot.com/-w5wbd1JmBEA/TjP8fJuTJQI/AAAAAAAALUk/Pl8zsTvjGUg/s400/w98tpv.jpg)

(http://2.bp.blogspot.com/-9zgTvqL2yV4/TjP7Di8rp7I/AAAAAAAALUc/K4LZ-BQCcdQ/s400/9842c49c5d89bb64d34babcef74564fa_1280793193.jpg)

Profesör Keating bu yaptıklarının bir kavga bir nevi savaş olduğunu söyler öğrencilerine... Bu derste sözcüklerin  ve dilin tadına varmayı, kendileri için düşünmeyi ve  kim ne derse desin sözcüklerin ve fikirlerin dünyayı değiştirebilecek güce sahip olduğunu öğrenmeleri gerektiğini anlatır. Öğrenciler bir "sürü" değil, birer "insan"dır çünkü. Öğrencilerden bazılarının 19.yüzyıl Edebiyatını öğrenmenin kendilerine bir katkı sağlamayacağını düşünenler vardır illa ki. Öğretmen çocuklara yanına toplanmalarını söyler. Profesör sınıfın ortasında  yere diz çöker. Çocuklar da etrafına toplanırlar. Onlara bir sır açıklayacağını söyler.  Nefis bir konuşma yapar. Der ki: "Biz hoş olduğu için şiir okuyup yazmıyoruz. İnsan ırkının birer ferdi olduğumuz için şiir okuyup yazıyoruz. Çünkü insan ırkının içinde coşkular vardır.  İktisat, Mühendislik, Tıp, Ekonomi, Hukuk vs.  yaşamak için gerekli asil birer meslektir çocuklar. Ama şiir .. güzellik...  aşk... sevgi...  biz bunlar için hayattayız." Çocuklar ilgiyle öğretmeni dinlemektedirler. Profesör Keating Whitman'dan bir şiir ile devam eder. "Ah ben! Ah Yaşam! Hayatın anlamını arayan sorular... İnançsızların sonsuz sırası... Aptallarla dolu şehirler... Bunlar arasında yaşamanın anlamı nedir ki hayat! Cevap ver bana! Cevap ver!" Öğrencilerine bakar ve  "İşte cevap" der öğretmen... "Siz burdasınız. Hayat var ve hep olacak... Hep olacak. Güçlülerin mizanseni devam ederken sen de bir kaç dize katkı yapabilirsin." der. Öğrenciler büyülenmişcesine öğretmeni dinlerler. Son soruyu sorar öğretmen... "Güçlülerin mizanseni  devam ederken sen de bir kaç dize katkı yapabilirsin!" der  tekrar ve öğrencilerinin gözlerine tek tek bakarak sorar: "Sizin dizeniz ne olacak?" Müthiş bir öğretmendir Profesör Keating! Ölü Ozanlar Derneği ise tek kelimeyle şahane bir filmdir.


Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: rumar80 - 30 Temmuz, 2011, 18:46:12
   Robin Williams'ın usta işi oyunu ve genç ama yetenekli Robert Sean Leonard ile başkaldırışın güzel bir öyküsü.
   Gençlerin "Captain oh my captain" diye seslenişleri hala kulaklarımda
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: hennessy - 30 Temmuz, 2011, 18:55:46
kitabı da filmi de bir şahaserdi robinin performansı ise mükemmeldi
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 30 Temmuz, 2011, 19:09:08
Selam Rumar80 ve Hennessy, müthiş bir kitap, müthiş bir filmdir gerçekten. Robin Williams olağanüstü oyunculuğuyla seyredeni büyüler.

Der ki: "Hepimiz solucan yemi olacağız arkadaşlar! Buna ister inanın ister inanmayın ama bir gün hepimiz nefes almayı keserek öleceğiz." Sonra duvarda asılı olan, çok eskiden  bu okulda okumuş öğrencilerin  fotoğraflarını öğrencilerine gösterir.  Ve sözlerine şöyle devam eder: "Hiç geçmişten gelen yüzleri incelediniz mi? Kimbilir kaç kere bu fotoğrafların  önlerinden geçtiniz. Onlara daha  önce ciddi olararak hiç  bakmadınız. Onlar da sizler gibiydi. Aynı saç modeli. Tıpkı sizler gibi coşku doluydular. Sizler gibi kendilerini yenilmez hissediyorlardı. Sizler gibi hayata umut dolu bakıyorlar, çok büyük başarılara imza atacaklarını düşünüyorlardı. Peki onlar yapabileceklerini yapmak için çok  mu geç kalmışlardı? Çünkü şu an hepsi çiçeklere gübre olmuş durumdalar. Biraz dikkatle dinlerseniz hepsi size "Carpe Diem" diye fısıldıyorlar." Çocuklar hep birlikte yaklaşır ve eğilirler duvardaki siyah beyaz fotoğraflara... İşitmeye çalışırlar bir  vakitler kendileri gibi capcanlı olup şimdi ölü olan fotoğraftaki öğrencilerin fısıltılarını... İyice kulak kesilirler.. Arkadan öğretmen fısıldar... "Yaşadığınız günü kavrayın çocuklar... Yaşadığınız günü olağandışı kılmaya çalışın..." Filmin o sahneleri var ya offf... Büyüleyicidir.

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: hennessy - 30 Temmuz, 2011, 19:23:44
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 30 Temmuz, 2011, 19:09:08
Selam Rumar80 ve Hennessy, müthiş bir kitap, müthiş bir filmdir gerçekten. Robin Williams olağanüstü oyunculuğuyla seyredeni büyüler.

Der ki: "Hepimiz solucan yemi olacağız arkadaşlar! Buna ister inanın ister inanmayın ama bir gün hepimiz nefes almayı keserek öleceğiz." Sonra duvarda asılı olan, çok eskiden  bu okulda okumuş öğrencilerin  fotoğraflarını öğrencilerine gösterir.  Ve sözlerine şöyle devam eder: "Hiç geçmişten gelen yüzleri incelediniz mi? Kimbilir kaç kere bu fotoğrafların  önlerinden geçtiniz. Onlara daha  önce ciddi olararak hiç  bakmadınız. Onlar da sizler gibiydi. Aynı saç modeli. Tıpkı sizler gibi coşku doluydular. Sizler gibi kendilerini yenilmez hissediyorlardı. Sizler gibi hayata umut dolu bakıyorlar, çok büyük başarılara imza atacaklarını düşünüyorlardı. Peki onlar yapabileceklerini yapmak için çok  mu geç kalmışlardı? Çünkü şu an hepsi çiçeklere gübre olmuş durumdalar. Biraz dikkatle dinlerseniz hepsi size "Carpe Diem" diye fısıldıyorlar." Çocuklar hep birlikte yaklaşır ve eğilirler duvardaki siyah beyaz fotoğraflara... İşitmeye çalışırlar bir  vakitler kendileri gibi capcanlı olup şimdi ölü olan fotoğraftaki öğrencilerin fısıltılarını... İyice kulak kesilirler.. Arkadan öğretmen fısıldar... "Yaşadığınız günü kavrayın çocuklar... Yaşadığınız günü olağandışı kılmaya çalışın..." Filmin o sahneleri var ya offf... Büyüleyicidir.

Sevgili Hayal Kahvem yazılarınızı keyifle okuyorum ne güzel yazmışssınız elinize sağlık dediğiniz gibi  Yaşadığınız günü olağandışı kılmaya çalışın.Saygılarımla
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 30 Temmuz, 2011, 19:30:29
Teşekkür ederim Hennessy, O zaman hep birlikte tekrarlayalım:

"Yaşadığınız günü kavrayın çocuklar... Yaşadığınız günü olağandışı kılmaya çalışın..."  :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: hennessy - 30 Temmuz, 2011, 19:32:54
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 30 Temmuz, 2011, 19:30:29
Teşekkür ederim Hennessy, O zaman hep birlikte tekrarlayalım:

"Yaşadığınız günü kavrayın çocuklar... Yaşadığınız günü olağandışı kılmaya çalışın..."  :)

Kesinlikle :) Müziksiz kitapsız umutsuz bir hayat yaşanmaz :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 11 Eylül, 2011, 12:06:36

(http://4.bp.blogspot.com/-KBM3jGyGWUs/TmuoMfnFtWI/AAAAAAAALq4/OfJx9jiuZ7E/s320/s1.jpg)

Kimi zaman hayat üstüme üstüme geliyor gibi hissettiğimde, beni rahatlatan filmlerim vardır. Mesela, moralim bozuk, kendimi iyi hissetmiyorum ve gereksiz evhamlara mı kapılıyorum?  "Panik" halindeyim yani... Derhal Tango & Cash'i seyretmem gerekir. Bu film hemen panik vaziyetimi iyileştirir.  Peki, ya biri öfkelendirdirmişse  beni. Haksızlık yapmışsa üstelik. Hak etmediğim sözler söylemişse. İyice öfkelenip küplere binmişsem sözgelimi. Sinirlerim çelikten değil ki. Benim de canım var.  Yaradılışım gereği insanım ben de...  Peki... Bu durumda argo konuşmak istemişsem... Bırak argoyu... Gelmişine geçmişine sövmek istemişsem. Ama tutmuşsam öfkemi içimde, püstürtmemişsem karşımdakine.. Of!...  Uzatmayayım işte... Öfke! Öfke!


(http://3.bp.blogspot.com/-kREt1dc0sP0/TmuoZZIoXKI/AAAAAAAALq8/RP2guqFurJM/s320/brad_pitt_snatch_movie.jpg)

Mahcup biriyim anlatabiliyor muyum? Böyle durumlarda öfkemi içimde tutuyorum. Kim demiş "Öfke baldan tatlıdır " diye... Nerdeee? Resmen karnıma yumruk yemiş gibi oluyorum. Karşımdakine belli etmiyorum ama içimin acısını bir ben biliyorum. Dipten giden ipince  bir sızı hissediyorum. Tamam. Uygar insan olmak niyetiyle, öfkemi kontrol ediyor, sözlü bir şey söylemiyorum. Amaa... Öfkem bilinçaltıma bir volkan gibi saklanıyor... Bir süre sonra katılaşmış öfkem, hararetten sıvıya dönüşüyor. En uygun çıkış noktası her zamanki gibi gözpınarlarım oluyor. Önce birikiyor sıvı haline gelmiş öfkem gözlerime... Kirpiklerim içeri içeri süpürse de dayanamıyor...  Gözlerimden yaş olup taşıyor. Yanaklarımdan pıtır pıtır  dökülüyor.


(http://3.bp.blogspot.com/-jwc_dEtr_7Q/TmuodGAaLdI/AAAAAAAALrA/AkHuLammdfo/s320/s4.jpg)

Keskin sirkenin küpüne zarar verdiğini atalarımdan duyduğum için biliyorum. Öfkemin içimde kalıp bana zarar vermesini hiç mi hiç istemiyorum. İşte... Böyle gizlenmiş öfke vaziyetlerimde derhal Snatch (Kapışma)'yı seyrediyorum. Kaç kere tecrübe ettim. Yeminle ilaç gibi geliyor.  Bu filmi seyretmediysen eğer, konusunu sakın sorma, valla tam olarak ben de  bilmiyorum. Guy Ritchie'nin yönettiği tuhaf bir İngiliz filmi.  Tatlı bir Tarantino havası estiriyor sözgelimi. Sonra oyuncuları şahane... Bol hareket, eğlenceli, soygunlu bir film.  Asıl mühim tarafı ise... Dinle... Fena halde küfür, fena halde dövüş var bu filmde. Feci... Of, bastırdığım öfkeme inanılmaz iyi geliyor ne yapabilirim yani... Bileklerimi keserim doğru söylüyorum... Dene istersen... Öfke vaziyetlerine Snatch (Kapışma) birebir...

(http://3.bp.blogspot.com/-FjMKLc83xxE/TmuogowL14I/AAAAAAAALrE/MuoJ2ztXjoc/s320/s11.jpg)

Yok, ben bu filmi seyretmeye gerçekten doyamıyorum. Filmde hangi sahnede ne öfkeli cümle varsa... Filmi durdurup aynısını, aynı rolde canlandırmaya çalışıyorum. Ne bileyim, ya bağıra bağıra... Ya da gözlerimi kısıp elimde silah varmışcasına parmağımı sallaya sallaya... Karşımda o öfkelendiğim kişi varmış da onu domuzlara yem yapacağımı söylüyormuşum gibi mesela... Anlatabiliyor muyum? Mutlaka evde kimsenin olmadığı zamanı seçiyorum.  Ve tüm öfkemle filmin gereğini yerine getiriyorum. Tahmin edilmeyecek kadar çok küfür var bu filmde... Dövüş, kavga, vahşet... Ama aynı zamanda eğlenceli bile demem az kaçabilir. Resmen komik ötesi bir film. Felaket... Tam içim kaldırmayacak nedir bu olan biten derkeeennn... Hooop yeni bir sahne.... Veeee... Ver elini gülmek... Çok şeker bir film... Çookk! Dehşet...


(http://2.bp.blogspot.com/-2iWJT4f4mpw/Tmuok9nmBYI/AAAAAAAALrI/3uRpFBLf34A/s1600/s12.jpg)


Filmi anlatıp yazımı uzatmak istemiyorum. Diyeceğim odur ki bu film ilaç gibi geliyor öfkeli bünyeme...  Hele  filmde hoş bir aksanla çingene rolünde olan Brad Pitt'in yumruk indirdiği sahneler var ki... Of!.. Aynı çingene gibi kaldırıyorum yumruğumu hayalimdeki öfkelendiğim kişiye... Bir yumruktaa... Küttt! Yerdeee! Oh, ne yalan söyleyeyim, içimin yağları eriyor. Eee, melek değilim ya... Böyle zamanlar için, ben de bir siyah kuğu yaşatıyorum içimde... Amaa... Film sebebiyle öfkemi boşaltınca, gerçek hayatta öfkelendiğim kişiye bir şey yapmama gerek kalmıyor tabii. Her zaman olduğu gibi hayallerim imdadıma yetişiyor böyle.  Filmin sonunda öfkem geçmiş oluyor. Sinema hayatımı eşsiz kılıyor gene. İnanamayacaksın ama filmden sonra beni kızdıran kişiye acıyorum biliyor musun? Çünkü o da insan... O da bir kalp taşıyor neticede... Sadece bana yapmıyordur ki herkese böyle kaba davranıyordur diye düşünüyorum. Öfkelendirdiği insanların hayallerinde  dayak ve küfür yediği için vicdanı şişiyordur eminim. Çünkü bence sevgi gibi öfke de hissedilen bir enerjdir. Dün akşam filmi seyrederken onu hayal edip  bir yumrukta yere serdiğim için... O sebebini anlamıyordur ama... Bugün kendini dayak yemiş gibi hissediyordur eminim.  Bazan sebebini bilmeden kendini dayak yemiş gibi hisseder ya insan hani...  Bana kalırsa o gün kimi kırdığını  enine boyuna düşünmeli... Yaaa!..  Böyleyken böyle işte.

(http://4.bp.blogspot.com/-HvNsAnoNXmg/TmxvRJRpS4I/AAAAAAAALrQ/jrLknY1rsBI/s400/s5.jpg)


Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: emre ozdamarlar - 11 Eylül, 2011, 13:29:42
Sinemada cok az filmi ustuste 2 kez izledim, bunlardan biri Snatch'dir.
Ustune de evde bilgisayarda milyon kez izlemisimdir.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: V - 11 Eylül, 2011, 13:34:24
Bu film bana öğretmiştir ki,çingeneye bulaşılmaz arkadaş.

Bu arada nerelerdesin ortak?
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 11 Eylül, 2011, 13:35:12
Aynen Emre... Snatch öfkeli bünyelere her daim ilaç gibi gelir:) Nefistir!
Tek sefer seyretmek  kesmez bu filmi.. Sürekli seyretmek gerekir.
Hımm.. Epey sövgü lakırtısı  ezberledim bu film sayesine. Ama seslendiremiyorum tabii her yerde:)
İçimden söylüyorum, yalan yok:))
Snatch, argo lakırtılarımı fena halde zenginleştirmiştir.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 11 Eylül, 2011, 13:37:09
Selam JuDaS,
Filmden bir replikle cevap vereyim:

"Bulunmak istemeyen bir çingeneyi bulamazsın." ;)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 30 Ekim, 2011, 00:02:15

(http://3.bp.blogspot.com/-pg1trb0Tosk/TqMAMq3C66I/AAAAAAAAMBQ/BqEuiJou8vc/s320/133-430x600.jpg)


Büyükannemin şöyle bir duası vardı: "Rabbim, bilmediklerimizden emin kıl, umduklarımıza nail eyle bizi." Anlam veremezdim. Nasıl bir duaydı böyle? Korktuklarımızdan korusun bizi ama bilmediklerimizden emin kılmasını istemek ne demekti? Korkacağımız şeyleri biliyorduk ya işte. Daha ne olabilirdi ki? Zaman geçtikçe bilmediğimiz ve bilsek asla başımıza gelmesini istemediğimiz ne çok şey olduğunu öğrenmeye başlıyor insan. Misal sen daha önce Prosopagnosia diye bir hastalık olduğunu duymuş muydun? Ne yalan söyleyeyim, ben ömrümde duymadım. Neymiş biliyor musun? Yüz körlüğü demekmiş. Beynin bir şekilde zarar görmesi sonucu, yüzleri algılamada meydana gelen bir bozuklukmuş. Hayatımız boyunca binlerce yüzle karşı karşıya geliyoruz ya hani...  Beynimiz bir bilgisayar gibi tabii... Birinin yüzüne bakarız ya mesela... Biz farkında olmuyoruz ama beynimizin bir parçası bir nano saniye içinde o yüzüne baktığımız kişinin yüzünü hafızamızın yüz arşivinde biriktirilmiş tüm yüzlerle karşılaştırıyormuş. Ne acayip! Hiç aklıma gelmemişti. Eğer beynimizin bu karşılaştırma bölümü çalışmazsa, aynaya baktığımızda kendimizi bile tanıyamazmışız. İnsanların yüzünü görüyorsun ama hafızanın  yüzleri mukayese etme parçası arıza yaptığı için  her defasında o yüzü farklı algılıyorsun.  Ne fena değil mi?  Allah korusun... Ben bildiğim kötü durumları, hastalıkları, kazaları, belaları,savaşları, afetleri  sıralıyordum dua ederken... Oysa bilmediğimiz kötü haller öyle çoktu ki... İşte büyükannem bu sebeple bilmediklerimizden de korunmak istiyordu demek ki.



(http://4.bp.blogspot.com/-HFHC3iwuUgQ/TqNB6YCv0PI/AAAAAAAAMB4/1p1QnRl78NE/s400/nn.jpg)

Türkçeye Katilin Yüzü diye çevrilmiş, Faces in the Crowd adlı,  korku, gerilim, psikolojik diye nitelendirilmiş filmi bugün seyrettim. Filmin başkahramanı yüz körlüğünden mustaripti.  Filmin konusunu sorsan, iki cümlede anlatabileceğim naynaynom bir holivud filmiydi. Ama yüz körlüğü konusu benim  fena halde ilgimi çekti. Tamam, bir sebeple hafıza kayıplarının olabileceğini biliyordum. Tamam, neredeyse doğduğumdan beri hafızama kaydedilen ve çoğunu kolaylıkla unuttuğum yüzleri, gene beynin bir parçasının o binlerce yüz arasından seçip bulduğunu da tahmin edebiliyorum. Ama ne yalan söyleyeyim, bir arıza durumunda insanın her şeyi hatırlayıp sadece yüzleri hatta kendi yüzünü bile hatırlamayacak duruma gelebileceği hiç aklıma gelmezdi. Bu durumda ne oluyor biliyor musun? Bildiğin insanların yüzleri her defasında değişiyor. İnsanları yüzlerinden tanıyamıyorsun. Ve işin fenası, yüz körlüğü tedavi edilir bir hastalık değilmiş.  Tamam. Bilmediklerimizden korunalım diye dua edelim ama... Gene de her şey insanlar için. Doğduklarından beri göremeyen insanlar var öyle değil mi? Böyle bir hastalık başa gelirse hayata tutunacak bir şey bulunmalı illa ki.   Biz sadece görmekten, duymaktan, koklamaktan söz ederiz ya. Oysa içimizde gizli bir his daha varmış. Hani yürürken bir ayağını diğerinin önüne atmayı bize düşünmeden yaptıran his sözgelimi. İnsan böyle bir derde düşerse, toplumdan kopmadan, dünyadan el ayak çekmeden, eve kapanmadan, insanların kaba, fena, şaşkın davranışlarına aldırmadan bu hissi geliştirmek gerekiyormuş.  Ne yapılacak? İnsanların ayırt edici özellikleri bulunacak. Bir ben, yürüyüş şekli, bir dövme nebileyim bir yara izi gibi... Yüzüne bakıldığında sonra hatırlamaya yarayacak ne olursa...  Bu durumda bedenleri müzik diline çevirmeye başlıyorsun. Ve bedenleri bir müzik gibi sadece dinlemiyor ayrıca  izliyorsun. Tam benlik durum yani. Zaten  hemen yüzleri unuturdum. Du bi... Derhal şu andan sonra bedenleri müziğe çevirmeye başlıyorum. Büyükannemin ruhuna rahmet. Yaşamı boyunca neler gördü kimbilir? Haybeye böyle dua eder mi?

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 07 Kasım, 2011, 01:19:59
(http://1.bp.blogspot.com/-MrTvLu0rT_I/TrcLZvrfOCI/AAAAAAAAMNc/l9rOrOmPGnQ/s320/ffffff.jpg)


Balkondayım. Az önce bir rüzgâr geçti  gözlerimden... Uzattım elimi yetişemedim...

Aynı ofiste çalışan altı kadındık. Ben beş ay önce iş değiştirmiştim. Son üç yıldır çalıştığım bankanın şubesi kapatılmıştı. Tüm şube çalışanlarını gözlerinin yaşına bakmadan kapı önüne koymuşlardı. Benim için hava hoştu. Yalnız yaşayan biriydim. Bir süre aldığım tazminatla idare edebilirdim. Hiç hayıflanmadım. Küçük yaşta çalışmaya başlayan benim gibi biri için bu "hayat molası" iyi gelmişti ne yalan söyleyeyim. Nasılsa iş bulurdum. Niteliklerim, tecrübem yabana atılacak gibi değildi. İş başvurularıma çoktan yanıt almaya başlamıştım zaten. Sinema delisi biriyim. Üç ay kadar gece gündüz, sürekli  film seyrettiğimi iftiharla  söyleyebilirim. İlk iki aydan sonra iş görüşmeleri yapmaya başladım. Üçüncü ayın sonunda şimdi çalıştığım sigorta şirketine girdim. Yeni işime ve arkadaşlarıma hemen alıştım.  Samimi insanlardı. Zaten genelde uyar kafa biriyimdir, dalıma basan olmazsa  kimseyle kolay kolay zorum olmaz. Bu akşam yemeğe çıktığım arkadaşlarım yıllardır bu şirkette çalışmışlar. Yedikleri içtikleri ayrı gitmez. "Beşibir yerde" diyorlar onlara.. Her fırsatta kakaka kikiki... Ya da ıngalama vıyaklama...  Hal i ruhiyetlerine  göre yani... Ben ise kendi halinde biriyim. Pek kadın kadına muhabbetlerden haz etmem. Ailem Zonguldak'ta. Yatılı anadolu lisesini kazandığımdan beri İstanbul'da yalnız yaşamaya alıştım.  Arada lise ya da üniversite arkadaşlarımla gider gelirim.  Genelde kendimle kalmayı severim. En yakın arkadaşım ise sinema! Çılgınca film seyrederim.  Özellikle Quentin Tarantino filmlerini ezbere bilirim.


(http://2.bp.blogspot.com/-gENgXWcZRxc/TrcMJta9TAI/AAAAAAAAMNs/l0y762dt4-w/s400/090907tarantino_hlarge.jpg)



Neyse...  Geçen gün Selin yanıma geldi. İki ay kadar beni gözlemlemiş olduklarını, artık aralarına almaya karar verdiklerini söyledi. Cuma akşamı iş çıkışı onlarla yemeğe gitmemi teklif etti. Şaşırdım. Söylediklerini duyunca içimden gülmek geldi. Hatta, dışımdan da gülmek geldi. Kendimi tutamadım. Hıçkırır gibi güldüm. Ne bilsin şirret halimi. Buram buram merhamet kokan bir ifadeyle gülümsedi. "Tamam, gidiyoruz birlikte." dedi. Yalnız yaşayan biriydim ya  gene acımış olmalılar... Alışmıştım bu muamelelere... Üzerlerine vazife edinmişlerdi... Akılları sıra anaç tavuk misali bana kol-kanat gereceklerdi... Kıl olduğum insan tipleri... Ne bu, ölü ozanlar derneği mi kurduklarını sanıyorlardı. Bak, bak, bak... Çaktırmadan izlenmişim. Tartılıp biçilmişim. Gruplarına alınmaya layık görülmüşüm.  Şaşkınlar ya! Ne sanıyorlardı kendilerini... Sorsana bakalım ben istiyor muyum sizinle iş dışında görüşmeyi, demek aklımdan geçti. Bir şey söylemedim. Sadece kafamı emme basma tulumba gibi öne arkaya salladım. Saatin akreple yelkovanı birbirini kovaladı. O gün geldi çattı. Ne konuşacaktım ki ben bu kadınlarla? Tamam, iş yerinde sessizce uyar kafa dolanıyordum. Sonrası bana kalan zamandı. Sinemaya gittiklerini biliyordum mesela... Ama romantik ya da komedi filmlere filan. Hayatlarında bir kere Tarantino filmi seyretmemişler. Adını bile duymamışlar ne Rezervuar Köpekleri'nin, ne benim kıymetlim Kill Bill'lerin ne Ucuz Roman'ın... İşim olmazdı iş dışında bu kadınlarla... Ama gene de yemeğe çıkmaya niyetliydim. Bütün fena önyargılarımı  aklımdan kovup, bu anaç tavuklara bir  şans vermeliydim.  Neticede o gün geldi çattı. Gittim. Çoluk çocuk, koca, sevgili muhabbetleri edildi bir vakit. Darlandım. Poliçe satmaya çalışan sigortacı alışkanlığıyla iştahla beni sorgu suale tuttular. Geçiştirdim. Allahım, doğru düşünmüşüm. O kadar sıkılmıştım ki onlarla aynı masada olmaktan, her an pılımı pırtımı toparlayıp çıkıp gidebilirdim. Ama olmazdı öyle... Tescilli beş duyularına etki edecek, şöölee akıllarından silinmeyecek bir film çevirmeliydim.  Dualarım takdiri ilahi tarafından kabul edilmiş olmalı ki böyle bir durum cereyan etti. Masada herkes güle oynaya  konuşuyor, 70'lerden  neşeli bir müzik çalıyordu. Yemeğin hesabı ödenecekti. Her hafta biri ödüyormuş. O gece Selin ödedi. Bahşiş ise alman usulüymüş. Bizim masaya servis veren garson kız için herkes bir miktar bahşiş  parasını Selin'in eline koymaya başladı. Bana sıra gelmişti. İşte o anda aklıma Rezervuar Köpekleri'ndeki bahşiş muhabbeti geldi. Nanananooomm... Vakit geçirmeden film çevirmeye  başladım...



(http://4.bp.blogspot.com/-tTbkQdn61yo/TrcJuVKxVYI/AAAAAAAAMNM/R9nNNbrK94Y/s320/039-20759.jpg)

Selin bana dönmüş bahşiş koymam için avucunu uzatmıştı. Kayıtsız bir tavırla "Ben bahşiş vermem" dedim. Şaşırdı. Ağır bir halt işlemişim gibi yüzüme baktı.  "Bahşiş vermez misin?" diye sorusunu yineledi.  Bahşiş vermeye inanmadığımı söyleyince kirpiğini dahi oynatmadan gözlerimi okumaya koyuldu. İşletiyormuydum sahi mi söylüyordum  bilemedi. Umursamazlığımı görünce  avuç açmaya yeni başlamış, ilk hevesi kursağında kalmış dilenci gibi  elini yana indirdi. Diğerleri hokkabaz sahnesi izliyorlardı sanki.  Şapkadan bakalım kim tavşan çıkaracak? Sus pus olmuşlar bir bana bir Selin'e bakıyorlardı. Selin dayamadı... Önce sesinin akorduna ince ayar yaptı. Akabinde gözlerini süzerek... "Bu garson kızların kaç lira kazandıklarını biliyor musun?" dedi. Umursamıyormuş ayaklarına yatttım. "Hadi, bırak bunları! Kazanmıyorsa işi bıraksın." dedim. Söylediklerime inanmış görünmüyordu. "Dur bakalım anlamış mıyım, hiç bahşiş vermezsin öyle mi?" dedi.


(http://2.bp.blogspot.com/-CPNBrMB1X3M/TrcIigTKh-I/AAAAAAAAMNE/WQd6ce2Oc_w/s400/231100_210152795683723_145170095515327_626280_7825239_n.jpg)

Bu dünyada ya şirret olacaktın ya korkak. Bu kadınlara azıcık yüz verirsem, iş dışında rahat komazlar anamı ağlatırlardı benim. Orta ayarlı şirret halimle film repliklerine devam ettim... "Sırf toplum istiyor diye bahşiş vermem." dedim. "Biri gerçekten hak ediyorsa, yani benim için ekstra bir şey yaptıysa veririm. Ama böyle otomatikman bahşiş vermeye karşıyım." Hapşırır gibi güldü.  "Bana sorarsanız kız sadece işini yapıyordu." dedim. Diğerleri konunun bu kadar uzayacağını düşünememişlerdi. Yüzlerindeki tebessümler teker teker kayboluyordu. Aralarından biri "Kızcağız iyiydi." dedi. Hiç istifimi bozmadan, aynı kayıtsızlıkla sözlerime devam ettim. "Kız normaldi. Özel bir şey yapmadı." dedim. Sonra tek tek herbirine dönerek... "Bakın, kahve ısmarladım, tamam mı? Fincanımı sadece üç kere doldurdu. Altı kere doldurmasını istedim." dedim. Tavrıma iyice sinirlenmişlerdi. "Altı kere mi? Peki ya çok işi varsa?" dedi biri...  ""Çok işi olmak" cümlesi bir garsonun cümleleri arasında olamaz bir kere. Ayrıca bu kadınlar açlıktan ölmüyorlar ya... Ben de asgari ücretle bir işte çalışmıştım. Ama ne yazık ki toplumun bahşişe layık gördükleri işlerden biri olacak kadar şanslı değildim." dedim. "Bahşişe ihtiyacı oldukları seni sahiden hiç ilgilendirmiyor mu?" diye sordu Selin.  Sağ elimi kaldırdım. Baş parmağımla işaret parmağımı birbirine sürtterek argodaki o meşhur mangır sayma işaretini yaptım. "Bunun ne olduğunu biliyor musun?" dedim. "Dünyanın en küçük kemanı. Sadece garsonlar için çalar." En son etrafımda hayretten faltaşına dönmüş on göz gördüğümü hatırlıyorum.  "Mc Donalds'ta çalışmak da çok zor bir iş.  Sana yemek servisi yapıyorlar. Bahşiş vermelisin. Ama orada çalışanlara bahşiş vermek ihtiyacı hissetmiyorsun. Çünkü kime bahşiş verileceğini toplum belirliyor. "Bunlara vereceksin, bunlara vermeyeceksin" "şuna vereceksin, buna vermeyeceksin"... Yoo...  Yağma yok! Bana göre değil. Bahşiş mahşiş vermem!" diye bağırdım. Çantamı, ceketimi kaptığım gibi lokantadan dışarıya fırladım.


(http://2.bp.blogspot.com/-z1UECsEAiDI/TrcMGYEwpAI/AAAAAAAAMNk/wWKJjDYhEP8/s400/090907reservoirdogs.jpg)

Balkondayım... Rezervuar Köpekleri'nin bahşiş muhabbeti işime yaramıştı yaramasına ama... Bayram dönüşü ofiste hangi filmi çevirmem gerektiğini düşünmeliyim... Üç gün var önümde... Az önce bir rüzgâr geçti  gözlerimden... Uzattım elimi yetişemedim...

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: HacıGeraltEmmi - 08 Kasım, 2011, 00:44:51
Her zamanki gibi gene çok keyifli bir yazıya imza atmışsınız. Hızımı alamam, gider Rezervuar Köpekleri'ni birkez daha seyrederim ben :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 26 Kasım, 2011, 20:52:59
(http://2.bp.blogspot.com/-NiImgCQQkzM/TtEw-dgyEzI/AAAAAAAAMXA/4bcWqbIzRg4/s320/acihayat6ye.jpg)

- Seni seviyorum Mehmet.
- Ben de seni Nermin. Hem de aşkların en büyüğü ile seviyorum seni.
- Hiç ayrılmak sitemiyorum senden.
- Artık evlenelim Nermin.
- Evlenelim Mehmet. Bizim de bir yuvamız olsun. Çocuklarımızı büyütelim orada.
- Hemen bir ev arayalım. Kazancıma uygun bir ev bulunca yıldırım nikahıyla evleniriz.

Bu muhabbetler, bu gün seyrettiğim,  Metin Erksan'ın 1962 yılında çektiği  Acı Hayat adlı filmin daha girizgahında Türkan Şoray (nermin) ile Ayhan Işık (mehmet) arasında geçiyordu. Acı Hayat alışkın olduğum Türk filmlerinden değildi. Çünkü filmin iki kahramanı film başlarken  çoktan birbirlerine aşık olmuşlar ve evlenmeye karar vermişlerdi. Kız manikürcü, erkek ise tersane kaynakçısıydı. Hayret edilecek şey! Erkek zengin, kız fakir değildi. Sosyal, ekonomik durumları denkti. Birbirlerini delicesine seviyorlardı. Eee.. Onlar ermiş muradına biz  çıkalım kerevetlerine diyeceğim ama... Durum göründüğü gibi değil. Bu kez kuaför salonundayız. Kızımız Nermin manikür yaparken, iki sosyetik kadının muhabbetine kulak veriyoruz...



(http://2.bp.blogspot.com/-vs5_YDv-llU/TtEpT3NCuAI/AAAAAAAAMWw/a0J2dHNIx-o/s320/thumbs20090225124006+-+Kopya+%25283%2529.jpg)

- Hanfendi ne zaman gidiyorsunuz Fransa'ya?
- Vallahi kat'i günü tespit edemedik. Ama en geç bir ay sonra Paris'te olmam gerekiyor.
- Kimbilir gene neler getirirsiniz ordan?
- Bu sene fazla bi şi almaya niyetim yok. Yalnız bi kürk alıciyim. Hepsi o kadar.
- Çok iyi edersiniz. Ben geçen sene burda bir vizon yaptırdım. Hiçbişeye benzemedi. Üstelik atmış bin liram gitti.
- Ne diyosunuz? İşte ben bunun için bulûzümü bile Paris'te diktiririm.
- Bu sene mücevher takmak çok modaymış.
- Geçen gece Monte Karlo radyosunun moda yorumcusunu dinledim. Adam devamlı olarak mücevherden bahsetti. Bilhassa tek parça elmas taşlar gözdeymiş.


Bu muhabbetlere manikürcü kız Nermin'in içi gidiyor. Çünkü aklı fikri evlenmekte.. Ama... Amacı evlenmek gibi görünse bile, içten içe aklından geçen, memlekette yeni  inşaatları yapılmakta olan apartman dairelerinden birini ev edinmekte..  Günümüzdeki kadar gökdelen ya da kule değil bu binalar.  Memleketimin ilk çok katlı apartmanları... Dört bir yanında  fakir fukara mahalleleri... Kim oturuyor bu koca apartmanlarda? Kuaför salonunda Nermin'e el ve ayak tırnaklarını düzelttiren,  bu lakırdıları aralarında eden, sonradan görme zengin kadınlar ve aileleri. Nermin ve Mehmet'in maaşlarını birleştirsek bu apartmanların bir dairesini bile kiralayamazlar. Mümkün değil. Onlar güneş kesen bu binaların gölgelerindeki metruk evlerde oturabilirler ancak.


(http://2.bp.blogspot.com/-skJXDdxpu7s/TtEvt4e4ZiI/AAAAAAAAMW4/CSjc99XxyDs/s400/67780_imece_istanbul.jpg)


İstanbul'un başrolde olduğu filmlerin hastasıyım. Filmi seyrettim diye Acı Hayat'ta  olan biteni anlatmak niyetinde değilim. Sadece şunu söylemek istiyorum.  Bu filmde çok değerli oyuncular rollerinin gereğini sahiden  hakkıyla yerine getiriyorlar.  Ama asıl mühimi kamera sürekli İstanbul sokaklarında dolanıyor. Meraklısı için kent sosyolojisi, kent felsefesi, kent estetiği ve kent kültürü kavramları açısından ibret verici bir film Acı Hayat. Günümüz İstanbul'unun bu  duruma nasıl  geldiğini, çarpık kentleşmenin ilk tohumlarının 1960'larda nasıl atıldığını, sınıflar arası ayırımın nasıl uçuruma dönüştüğünü, kentin değişen sosyal yapısını ve psikolojik etkilerini gözlemlemek için belgesel niyetiyle bu film izlenmeli diye düşünmekteyim. Dost acı söyler derler. Metin Erksan Acı Hayat filmiyle Nermin ve Mehmet'in hikayesinden çok İstanbul'u anlatmış. İstanbul'un  son elli yıllık kentleşme süreci ve sonuçları  açısından bakılırsa,  adı üstünde... Acı Hayat, sahiden.



Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Gambit - 29 Kasım, 2011, 21:19:08
cok guzel mesaj, siz yazdiysaniz ayrica tebrik ediyorum

paylasimlariniz eksik olmasin
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 29 Kasım, 2011, 22:03:49

Binlece kasırga aşkına Gambit, şaka mı yapıyorsunuz siz?   ::)

Elbette ben yazdım.  ;)

Karamba karambita, bu sözlerinizi iltifat diye kabul edeyim,
ve teşekkür edeyim. Sağolun.  :D
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: pukay - 01 Aralık, 2011, 23:04:57
bu filmin üstüne birde lock,stock and two smoking barrels izlenirse tam olur
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 03 Aralık, 2011, 19:56:13
(http://1.bp.blogspot.com/-O638s8GK5NE/Tto5fU-WEoI/AAAAAAAAMb0/PXAfyT5Np-k/s320/baska-dilde-ask-film-izle1.jpg)  (http://1.bp.blogspot.com/-FdGi-IHzVCE/Tto5eZpymtI/AAAAAAAAMbw/Qg8EUpsDKJg/s320/sergi-afi%25C5%259F.jpg)

Yıllardır kendimle mücadele veriyorum. Önyargılarıma  yine, yeni, yeniden, hep ama hep yeniliyorum. Ne fena!.. Bak şimdi...  Az önce Engelsiz Sanat Derneği'nin amaçlarını okudum. Bu arada farklı engelli derneklerinin kuruluş misyonlarına göz gezdirdim. Memleketimizde resmi rakamlara göre 8.5 milyon engelli insan varmış. Bu kadar çok engelli olduğunu inan bilmiyordum. Çünkü dışarıda, toplum içinde fazla göremiyorum. Niye? Sanırım öncelikle engelli çocuğa sahip  pek çok aile ya utanıyorlar ya da çevrelerindekilerin acıma duygusuyla evlatlarına yanlış davranmalarından endişe duyuyorlar.  Ayrıca dış dünya engellilere uygun değil ki. Çünkü biz engellileri göz ardı ediyoruz. Engellilere gerekli fırsat ve ortam eşitliği sağlamıyoruz. Onların ve ailelerinin yaşadıkları fiziksel, manevi, maddi, kültürel sorunların neler olduğunu bilmek, görmek, öğrenmek istemiyoruz. Ve ayrıca engellilerle karşı karşıya kaldığımızda nasıl davranacağımızı bilmiyoruz. İlk kez görme engelli biriyle tanışmış ve arkadaşlık etmeye başlamıştım. Muhabbetin bir yerinde kör kelimesini kullandığım için, acaba rahatsız oldu mu diye endişelenmiştim. Vaziyetimi görmeden hissetmişti biliyor musun? Bana gülmüştü. "Bizim derneğin adı zaten altınokta körler derneği... Kelimelere takılma. Rahat ol." demişti. Hem şaşırmış, hem bu olgun tavrına sevinmiştim. Günümüzde kurumlar engellilerle ilgili iyileştirmeler yapsa da asla yeterli değil. Çevreme bakıyorum. Engelliler için yapılmış pek bir şey göremiyorum. Bazı kaldırımlarda ya da merdivenlerde rampa, bir iki yerde denk geldiğim görmeyenler için düzenlenmiş sesli trafik ışıkları o kadar. İnan düşünüyorum. Aklıma başka hiç bir şey gelmiyor.


(http://4.bp.blogspot.com/-X7rOmyG5rx4/TtpA9Xiy8lI/AAAAAAAAMcI/vFvkOE34W_s/s320/s.bmp)


Sanatın her dalının, kitlelere ulaşmada büyük pratikliği var. Misal Engelsiz Sanat Derneği ne yapmış? Ailesi tarafından yorgan altında saklanmayan, gizlenmeyen, doğduğu evde bir günah gibi algılanmayan, onların gerçek bir birey gibi davranmalarını önemsedikleri için sosyal ve profesyonel yaşamda başarılı olan gençlerle iletişime geçmiş ve birlikte bir proje üretmişler. Bu engelli gençlerin kendileri hatta engelli organları fotoğraf öznesi olmuş. Her fotoğrafın yanına o gencin başarı hikayesi yazılmış. Böylece çocuklarını evden dışarıya çıkarmayan, gizlemeye çalışan, yorgan altında saklayan ailelere ilham olabilecekleri hayal edilmiş. Ayrıca engelli olmayanlar da engelli insanlarla karşılaştıklarında ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını öğrenecekler. Şahane bir proje bu! Umarım bu fotoğrafları memleketin tüm şehirlerinde sergilenir. Çok mühim bir iş yaptıklarına gönülden inanıyorum.


(http://3.bp.blogspot.com/-ll_omr2ck3Q/TtpIaxHfYnI/AAAAAAAAMcY/_DalhZptzQw/s320/aa.bmp)

Neden biliyor musun? İtiraf etmeliyim ki ben, Başka Dilde Aşk adlı filme, sırf duyma engelli genç bir erkek ile çağrı merkezinde çalışan bir genç kızın hikayesi olduğunu öğrendiğim için gitmemiştim. Neden? Çünkü çocuk sağırdı. Filmde kimbilir nasıl duygu sömürüsü yapılacaktı? Bir kurgu film yüzünden, durduk yerde  içim acıyacaktı. Söyler misin, önyargının daniskası değil de bu  nedir? Sonra nasıl olduysa denk geldi ve ben Başka Dilde Aşk'ı seyrettim. İnan bana gene önyargılı davrandığım için kendimden utandım. Çünkü film çok şeker romantik bir aşk filmiydi. Asla engelli birini acındırma ya da komik vaziyetlere düşürme tadı geçirmiyordu. Filmin doğal akışında sağır birinin ne gibi farklılıklar yaşadığını seyirciye samimiyetle aktarıyordu. Ailelerin ve çevrelerindeki insanların engellilere tavrını gene abartmadan, tadında ama etkileyici bir dille anlatıyordu. Başka Dilde Aşk, benim kendi önyargılarımla mücadelemde ve engellileri farkedip sorunlarını hissetmemde milat olmuştur dersem inan abartmış olmam. O nedenle sanatın her dalının insanlar üzerinde onarıcı ve çözüm geliştirici etkisi olduğuna inanıyorum. Yorgan altındaki engellilerin ve ailelerinin ve tabii ki benim gibi herkesin,  hem "Yorgan Altında Kimse Kalmasın" sergisini gezmelerini hem de "Başka Dilde Aşk" adlı filmi seyretmelerini çok arzu ediyorum. Engelsiz Sanat Derneği şöyle diyor... "Unutmayın; insan bir gözü görmeyince, bir eli tutmayınca engelli olmaz, insan üzerine yorgan örtülünce, kapılar üstüne kapanınca engelli olur. " Şöyle bir an düşünsek... Ne kadar doğru.






Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 03 Aralık, 2011, 19:57:36
selam pukay, şimdi   niyetine girdim... "lock,stock and two smoking barrels" i bulursam izleyeceğim:)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 24 Aralık, 2011, 23:54:17
(http://2.bp.blogspot.com/-bHn7C7SKus4/TvYj09I_OrI/AAAAAAAAMr4/HvL1sYH37f8/s320/images.jpg)


Vallahi bilmiyordum. Şimdi sanal ansiklopediden öğrendim. Adalet Ağaoğlu'nun Fikrimin İnce Gülü adlı romanından Tunç Okan tarafından sinemaya uyarlanan, başrolünü İlyas Salman'ın oynadığı Sarı Mercedes adlı film 29. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En iyi yönetmen"," En iyi kurgu", "En iyi ikinci film" ödüllerini kazanmış. Vay canına sayın seyirciler! Nereden aklıma geldi şimdi bu film durup dururken?  Ne bileyim? Hafıza tuhaf bir kutu diyorum ya... Bugün lafımın arasında "fikrimin ince gülü" dedim. Sonra bunun ne anlama geldiğini düşündüm. Çok iyi hatırlıyorum. Bir yolculuk filmiydi. Almanya'da göçmen işçi olarak çalışan Bayram, kazandığı paraları harcamamış, sinekten yağ çıkarırcasına biriktirmişti. En ufak ihtiyaçlarını bile ertelemişti. Çünkü çocukluğunda köye gelen bir siyasetçinin arabasından ve adama gösterilen hürmetten etkilenmişti. Böyle bir arabası olursa farklı muamele görebileceğini fikir edinmişti. İşte seneler sonra köyüne giderken, çocukluğundan beri hayalini kurduğu Mercedes otomobili satınalıverir. Aklımda kaldığı kadarıyla filmin başrolü sanki  İlyas Salman'ın  değil, resmen Mercedes otomobilindi. Çünkü Bayram, yol boyunca  şarkı misali "Fikrimin ince gülü... Has bahçemin bülbülü... O gün ki gördüm seni...  Yaktın beni ahh beni..." diye adeta sevdalandığı, Balkız adını verdiği arabasıyla sürekli dertleşmekteydi. Tutkuyla bağlıydı Mercedes'ine Bayram... Bir yeri çizilecek diye ödü kopuyordu.


(http://2.bp.blogspot.com/--aPWf-k3v88/TvY0QHAcKoI/AAAAAAAAMsE/vwpXtqDn7Vk/s320/untitled.bmp)


Filmi seyrederken için için üzülüyordum Bayram için...  Trajikomik olaylar neticesinde arabasının Mercedes amblemi çalınıyor, çiziliyor, kapısı göçüyor, lambası kırılıyordu. Balkız'ın  tipi dağılıyor, boyası dökülüyordu. "Yazık" diyordum kendi kendime. Acıyordum Bayram'a... Göçmen işçi vaziyette Alamanya'da zor zar para biriktirerek Mercedes almıştı. Köyündeki amcasını ölmeden görmek, sözlüsü Kezban'la evlenmek istiyordu. Havalı girecekti ya köyüne bayram... Mercedes'i her hasar aldığında içim acıyordu.  Sigortacılığım ilk yıllarıydı. Neredeyse atlıyıverecektim beyaz perdeye... Bayram'ın otomobilini köyüne girmeden çalıştığım servislerden birinde hayrına onartacaktım. İyi ama Mercedes'in kaportası çöktükçe, boyaları döküldükçe, Bayram'ın da boyaları dökülüyor, gerçek yüzü ortaya çıkıyordu. Hiç saf  biri değilmiş meğerse Bayram... Almanya'ya gidebilmek için bir arkadaşının sağlam raporunu çürük olarak değiştirmiş ve arkadaşının hakkını kullanarak işçi olmuş misal... Sonra sevdiceğini arkasına bakmadan bırakıp gidebilmiş... Otomobilin boyaları döküldükçe Bayram'ın iç yüzü  ortaya çıkmıştı çıkmasına ama ben gene Bayram'a acımaya devam etmiştim. Çünkü kaportası göçmüş bir otomobille köye vardığında hayalleri de çökecekti. Hayat hiç Bayram'ın  fikirleri mecrasında akmamıştı. Bilakis kendi çıkarları için başkalarını nasıl harcadığını farkedecekti. Köyün girişindeki bir çobandan öğrenecekti ki hayalleri için harcadığı herkes kendisinden nefret etmekteydi. Zaten tarihi kazı  yapıldığı için köy boşaltılmıştı. Köyde kimseler yoktu. Senelerce hayalini gerçekleştirmek için hayatını ertelemişti. Koskocaman bir yalnızlık ve vicdan azabı kaplayacaktı Bayram'ı... Üç yol ağzında öyleece  kalakalacaktı... Artık hiçbir yolun ucunda, kimse Bayram`ı beklememekteydi. Ne fena! Heey! Nerden geldim şimdi ben buralara? Fikrimin ince gülü diyordum. Of, ben gene neler neler anlattım? Hoppala:)




Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: ferzan - 25 Aralık, 2011, 20:50:22
    Bir aralar neredeyse her Allah'ın günü izlediğim,barındırdığı müthiş detayları ve incelikleri her seferinde yeniden keşfetmekten zevk aldığım bir film...Bir takım aksiliklerden ötürü aralıklarla 5 yılda tamamlandığını okumuştum biryerlerde...Dolayısıyla filmdeki bir-iki flashback aşırı gerçekçi duruyor,çünkü Ankara'daki tamirci çırağı İlyas Salman ile Almancı İlyas Salman arasında hakikaten 5 yıl var...
    Tunç Okan'ı bu film dolayısıyla bir parça araştırma gereği duymuştum...Birçok filmde yardımcı oyuncu olarak yer almış,aslen diş hekimiymiş ve halen İsveç'te yaşamını sürdürüyor...Yönetmenliğini yaptığı üç filmden sonuncusu Sarı Mersedes (Mercedes Mon Amour)...Galiba Türk-Alman-İsveç ortak yapımı,Fransa bile olabilir işin içinde...Mesela Kezban karakteri de dahil pek çok yan karakter Türk değil...
    Tunç Okan,anladığım kadarıyla üç filminde de dışarıya açılan yurdum insanını işlemiş...İlk filmi olan ''Otobüs''te,çalışmak için Anadolu'dan yola çıkan 8-9 tane saf köylünün,onları yurtdışına çıkaran ve sözde işlemlerini hallettiğini söyleyen şoför tarafından dolandırılarak Stockholm'de bir başlarına kalmaları ve yakalanmamak için günlerce bir otobüsün içinde aç-susuz beklemeleri,bu esnada da yaşadıkları kültür şoku ve karşılaştıkları acı sürprizler anlatılıyor...Bu filmde en çok eleştirilen,İsveçlilerin aşırı dejenere gösterilmesi,Türklerin de fazlasıyla yabani bir portre çizmesi...Bu film de birkaç ülkenin ortak yapımı ve başrolünde Tunç Okan ile Tunçel Kurtiz yer alıyor...Ara geçişlerdeki gerilimli ve Türk sinemasının o dönem henüz tanışmadığı müzikleri ile Zülfü Livaneli'li melodileriyle,sevmemek elde değil...Ama resmen psikolojik bir film olmuş diyebilirim...
    Yalnız,Sarı Mersedes başkaydı tabi...
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 25 Aralık, 2011, 21:29:07
(http://2.bp.blogspot.com/-EY9MMYCsm3M/TvdtHixe_OI/AAAAAAAAMu0/WIR4CuXQaRk/s320/simple2.jpg.pagespeed.ce.-HuqbNO4xP.jpg)

(http://4.bp.blogspot.com/-ThHpNi3kKpU/TvdqA4JfubI/AAAAAAAAMuo/s28F2y-SZfo/s320/black-christmas-.jpg)

]Öteki Sinema Blog'un, En İyi 10 Noel Korku Filmi diye başlığını görünce, editörün korkunç değil  şirin mi şirin yazısını  tüm merakımla okumaya başladım. Diyordu ki...

"Noel/Christmas filmlerini bilirsiniz. Küskünler barışır, Anneler, babalar çocuklarının, Çocuklar büyüklerin kıymetini anlar, herkesi bir huzur, bir müşfiklik sarar, düşmanlar bile dost olur. Noel'in bu barıştırıcı ve yatıştırıcı duygusu benim de hoşuma gider esasen ama her Noel filmi de böyle keyifli ve huzurlu değil tabii... Allahtan değil!

Fantastik sinemanın Noele el atmaması elbette düşünülemezdi ve öyle de oldu. Silent Night, Deadly Night gibi kimi örnekler zamanında Hristiyan aleminin ve hindi pişirmekten delice zevk alan ailelerin tepkisini çekip yasaklansa bile zaman içinde "geyik" tabir edilebilecek bir alt tür bile oluşturdu denebilir, yeni yıl sapıklarının terörünü anlatan bu tür filmler.

İşte Öteki Sinema yazarlarının seçtiği ya da editörleri olan bendenizin seçip onlara Çinli işçilere davranılan bir merhametle yaklaşarak yazdırdığı 10 filmlik "Öteki Noel Filmleri"


Yılbaşını yapayalnız geçirecek kadar umutsuzsanız iyi bir alternatif olacaktır bu liste... Sizi kimse düşünmüyorsa bile biz düşünüyoruz. Hadi, sevinin! Mutlu Noeller! Ho, Hoo, Hooo!"

Ben bu yazıyı okudum ya...  Önce aynaya baktım.. Sonra aynı Öteki Sinema'nın editörü gibi  "Ho, Hooo, Hooo!" demeye başladım. Niye mi? Bugün bu yazıyı okurken, saçımda ve yüzümde bakım maskesi vardı. Eskaza biri beni görse sahiden  korkardı. Aynadaki kendi suretimden kendim korkmuştum çünkü... Evde yalnızdım. Günler kısaydı. Beş dedin mi hava çoktan kararmıştı... Tam Noel haftasıydı. Heyy! En Korkunç Noel Filmleri'ni seyretmenin tam vaktiydi yani.. Hemen havaya girdim. İlk filmimi indirdim. Işıkları söndürdüm. Nanananooommm! İlk Noel Korku Filmim...  Black Christmas![/size]

(http://2.bp.blogspot.com/-AUUXfaLZI2Q/TvdukC7v9nI/AAAAAAAAMvg/3jK3_i6G8vM/s320/images.jpg)

(http://2.bp.blogspot.com/-BoCV3uYw9jw/Tvdw7I1whZI/AAAAAAAAMv0/Dhp1fvPXRkM/s320/ee.jpg)

Ne yalan söyleyeyim, 1974 yapımı eski bir filmi seyretmek nostalji duygusu yaratıyor. Hele o kablolu telefon her çaldığında, insanın içinden "nerede o eski telefon sesleri" diyesi geliyor. Bu film aslında bu tarz filmler arasında başyapıt kabul ediliyormuş. Daha sonra çevrilen bu tarz filmlere ilham kaynağı olmuş. Öteki Sinema'daki yazısında Mert Ulus "Yetmişlerin mütevazı çekim teknikleriyle oldukça başarılı bir atmosfer yaratılan filmde, daha sonraları klişe olacak telefonla korkutmalar, seri cinayetler, vahşice öldürülen genç kızlar ve sırada kim var sorusu ile döneminin en başarılı örneğidir." diyordu.


(http://3.bp.blogspot.com/-O8pJjX7-9o8/Tvd0k1CXc-I/AAAAAAAAMwQ/J1fUS4k3rMI/s320/imagesCA7EQWES.jpg)

Oh! Nasıl özlemişim korku filmi seyretmeyi anlatamam! Üniversiteli kızların bir arada kaldığı evde olanlar oluyordu. Filmin sonuna doğru heyecan iyice tavan yapıyordu. Film bittiğinde yerimden kalktım. Işıkları açmadım.  Mutfağa geçtim. Çekmeceden en büyük boy bıçağı çıkardım. Bıçağı iki elimle kavrayıp havaya kaldırdım... Yüzümde ve saçlarımda halen bakım maskesi vardı. Aynanın karşısına geçtim. Kendi halime baktım... Tam o anda telefon çaldı.  Telefonu korka korka açtım....  Niye bilmiyorum... "Alooo!" diyeceğime... "İmmmdaaat!" diye bağırdım.

(http://4.bp.blogspot.com/-q0x_ojFssEc/Tvdw_aVR2vI/AAAAAAAAMwE/pqRgTo0TWWM/s400/rrr.jpg)

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 10 Mart, 2012, 17:36:12
(http://1.bp.blogspot.com/-4LrFu3juvEQ/T1ryScovBcI/AAAAAAAAN8c/83zsvdAsg1U/s320/Nine-2009.jpg)
(http://4.bp.blogspot.com/-XTRgEA5Ykro/T1ryaWhV8cI/AAAAAAAAN8k/zZaZoqCM36M/s320/Nine-2009-nine-2009-8736341-600-394.jpg)
(http://4.bp.blogspot.com/-QFxiELZn0IE/T1rycGoxt2I/AAAAAAAAN8s/EyQOK_1NQd8/s200/Nine-2009-nine-2009-8736373-506-660.jpg)
(http://4.bp.blogspot.com/-JJSd-KNGArY/T1ryfIDOPNI/AAAAAAAAN80/jghpD1sR6q4/s200/Nine-movie-nine-2009-7338322-394-469.jpg)
(http://4.bp.blogspot.com/-UfyhtyHtXVQ/T1ryhACiS7I/AAAAAAAAN88/4HZXwh_rWKM/s200/Nine-2009-nine-2009-8736350-507-660.jpg)
(http://1.bp.blogspot.com/-ATRxgfiZPmY/T1ryjHlnifI/AAAAAAAAN9E/T3NuYSVi8bE/s200/Nine-movie-nine-2009-7338325-400-400.jpg)
(http://4.bp.blogspot.com/--1ZStH-uOwU/T1ryptHEHII/AAAAAAAAN9M/Dal6Sj0VRe4/s320/Nine-nine-2009-9453660-291-400.jpg)

Daniel Day-Lewis'in, İtalya'da ünlü bir film yönetmenini canlanırdırdığı film Nine (Dokuz) adlı filmin ne kadar seyredildiğini bilmiyorum. Film bir müzikaldi. Filmlerde müzik benim için önemlidir ama müzikal filmlerden pek haz ettiğimi söyleyemem. Nine tesadüfen seyrettiğim bir filmdi. Fakat çok etkilendiğim filmlerden biriydi. Konusu kısaca şöyleydi. Dünyaca meşhur sinema yönetmeni Guido Contini, son filmini bitirmeyi bir türlü becerememektedir. Dertlenerek, senaryoyu ilham perisine anlatır. Yönetmenin anlattığı senaryoda bir adam vardır. Bu adam kendisini hayatının merkezine koymuş, herşeyi kendi istediği gibi yaşamak istemektedir. Yaşamına girmiş tüm kadınlar onun hizmetindedir. Hepsi adama aşkla bağlıdır. Aslında yönetmen senaryoyu değil kendi hayatını anlatmaktadır. Bir erkeğin başarısının, yaratıcı ruhunun ardında neler saklıdır? Filmden anlıyoruz ki, yönetmeni o günlere getiren kadınlardır. Annesi, karısı, sevgilisi, arkadaşı, ilham perisi, kadın hayranları.. Yönetmen ancak bütün bu  kadınlar hayatında varsa başarılı olabilmektedir. Kadınlar adamdan ellerini çektikleri anda adam sanatını gerçekleştirememektedir. İlham perisi adı üzerinde ilham verendir. Adam durumunu ilham perisine anlatınca, ne olur biliyor musun? İlham perisi, adama şaşırtıcı bir tepki verir. Keşke senin yerinde ben olsaydım der. Şaşırır adam... Daniel Day- Lewis'in olağan üstü oyunculuğunun etkisiyle, bu film çarpmıştı beni. Düşününce, filmdeki tespitin ne kadar doğru olduğunun farkına varmamak mümkün değil. Erkeklerin yaratıcılıkları çocukluklarından beri kadınlar tarafından hep desteklenir. Erkeğin sanatını icra edebilmesi için, anneleri, eşleri, sevgilileri, kadın hayranları tarafından  her yaptığı hoş görülür, şımartılır. Peki bu sanatçı kadın olsaydı ilham verenlerin durumu ne olurdu? Bu kadar erkek hizmetinde olur muydu? Hatta kadınlar tarafından desteklenir, hoş görülür müydü? O zaman başka bir filme konu olmuş bir kadın sanatçının hayatına göz gezdirelim...


(http://4.bp.blogspot.com/-9Z8he9J950A/T1tXqCe8oTI/AAAAAAAAN9c/wuWo0T3rwJw/s1600/MV5BMTkzNjc2ODkxOV5BMl5BanBnXkFtZTcwMzE3MDQ5MQ@@._V1._SY317_CR5,0,214,317_.jpg)
(http://1.bp.blogspot.com/-USajU78DukI/T1tYVYv3vsI/AAAAAAAAN98/iYge42y4kcU/s320/camille-claudel-1988-3385-1817702125.jpg)
(http://3.bp.blogspot.com/-Yq7YO83po0A/T1tXx_-416I/AAAAAAAAN9s/zdiWHgLzQKQ/s320/camille.jpg)
(http://2.bp.blogspot.com/-vR0bcnov5hY/T1tXkuNs1ZI/AAAAAAAAN9U/Z3AiVF48s7g/s320/camille_claudel_adjani.jpg)

1989'da en iyi kadın oyuncu ve en iyi yabancı dilde film dallarında iki Oscar Ödüllü bu filmi seyredene kadar, "Ben hayatı seviyorum, aşkı, umudu. Ödülsüz olsalar da..." diyen heykeltraş Camille Claudel'i ne yalan söyleyeyim hiç duymamıştım. Camille 1864 yılında Fransa'da doğmuş. Küçük yaştan itibaren toprak ve taşa şekil vermeyi sevmiş. Ancak ailesinin görüşleri ve yaşadığı dönem itibariyle kadının sanat eğitimi almasının yasak olması sebebiyle, sanatını yapmak için olağan üstü zorluklarla karşılaşmış. Hayatı büyük heykeltraş Rodin'le kesişmiş. Rodin'in modeli, en gözde öğrencisi ve sevgilisi olmuş. Büyük ve  tutkulu bir aşk yaşamışlar. Rodin'den hamile kalmış, bir kaza sonucu bebeğini kaybedince fena halde yıkılmış. Rodin'le birlikte yaşamaya başlaması ailesinin onu reddetmesine neden olmuş. Rodin'in terk etmesinden sonra ruh sağlığı iyice bozulmuş. Kimse tarafından desteklenmeyen genç kadın yapayalnız kalınca, sinir krizleri geçirmeye başlamış. Rodin ve ailesinin isteğiyle, akıl hastanesine kapatılmış. Hastanede heykel yapması yasakmış. Bir sanatçının zorla sanatının elinden alınması kimbilir ne fena bir durumdur? Camille'nin kardeşi Paul'e  yazdığı mektubun satırları durumunu açık etmektedir. Kimse Camille ile ilgilenmez. 1943 yılında ölene kadar son otuz yılını akıl hastahanesinde geçirir.

''Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok! Onların keyfine kalmış işim! Bu, kadının sömürülmesi, sanatçının ölesiye ezilmesi... Mahsus kaçırdılar beni, onlara tıkıldığım yerde fikir vereyim diye, yaratıcılıklarının ne kadar sınırlı olduğunu biliyorlar çünkü. Kurtların kemirdiği bir lahana gibiyim şimdi, yeni filizlenen her yaprağımı büyük bir oburlukla mideye indiriyorlar... Bilmiyorum, kaç yıl oldu buraya kapatılalı, ama tüm hayatım boyunca ürettiğim eserlere sahip çıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar...

Bu esaretten çok sıkılıyorum... Eve hiç dönemeyecek miyim, Paul?''

Biri erkek... Biri kadın... İki film... İki sanat ya da  hayat...

Du bi... Rodin'in adı geçti madem... Rodin'in pek çok eserine Camille'nin  ilham vermiş olduğu söylenir.  Peki Rodin'in aslı Paris'te Rodin Müzesi'nde olan  ünlü Düşünen Adam heykelinin bir kopyası memleketimizde nerede sergilenmektedir?  Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin bahçesinde...  Böyleyken böyle...


Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 11 Mart, 2012, 20:54:50
(http://2.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TM9OOjNsFDI/AAAAAAAAJUA/FadfEY79H8Y/s320/4983122506_c08ea113ee_m.jpg)

Yemeği çok severim. Dua etmeyi çok severim. Eee... Severim yani... Sonra Julia Roberts'i severim. Tamam. Filmin sonlarına doğru Javier Bardem'in az rolü vardı. Dert değil ki. Onun filmde az da olsa var olması, o filmi  sevmem için yeterli sebeptir diye düşünmekteyim. Sonra... Harikulade şehirleri gezmeyi ve egzotik seyahatlere çıkmayı sevmez miyim? Of, bayılırım ne yalan söyleyeyim. Bana gökyüzüne çıkacaz de, hemen merdiven dayayan cinstenim. Makarnaya, hele hele domates soslusuna asla dayanamam.  Hüplete hüplete, tabak tabak yerim.Yerken tanıyamazsın beni. Kendimi kaybederim. Eee.. İyi de "Ye, Dua Et, Sev" adlı bu filmi neden sevmedim?  Bırak sevmeyi, filmi seyrederken nedense rahatsız bile oldum diyebilirim. Tuhaf şey! Kim bu filmin yönetmeni kuzum? Bu kadar sevdiğim şeyi bir araya getirip, sevmediğim bir film yapmayı nasıl becermiş? İnan ki bu durumu henüz çözemedim. Şaşırdım vallahi... Hayretler içindeyim.

(http://3.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TM9RmxBMDXI/AAAAAAAAJUM/UaoCgwM-ARE/s320/0114.jpg)

(http://4.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TM9RpO_AfVI/AAAAAAAAJUQ/k1h9vafxsZk/s320/Eat-Pray-Love-15.jpg)

NOT: Hımm.. Ama bir şey itiraf etmeliyim. Bu filmi seyrettikten sonra üşenmedim. Makarna pişirdim. Söylemesi ayıp olmasın ama koca bir tabak domatesli makarnayı hüplete hüplete yedim. Bu notu filme haksızlık olmasın diye yazıyorum. Bu filmin bende makarna yeme hissi uyandırmasını sevdim ne yalan söyleyeyim. Bak  pişirip yediğim makarnanın fotoğrafını çekip buraya ekledim.


(http://3.bp.blogspot.com/_ceyizxRPuYQ/TM_D6yrmNCI/AAAAAAAAJUU/LbQ6iVgJYTM/s200/DSC04947.JPG)


Az önce baktım. Yukarıdaki yazıyı 20 Kasım 2010'da yazmışım. Bu hafta aynı durum gerçekleşti. Dejavu gibi bi şi... Bak şimdi...




(http://2.bp.blogspot.com/-zqbJ5GDEpjI/T1zrJPo0imI/AAAAAAAAN-M/5uK5_nyUrdo/s320/sen-kimsin-film.jpg)

Dedektiflik filmlerini severim. Komedi filmlerini de severim. Eee... Severim yani... Komedi Dükkanı'nın takipçisi değildim.  Dert değil ki... Tolga Çevik'li filmleri hep sevmişimdir. Organize İşler'deki Süpermen Samet'e bayılmıştım.  Vizontele'deki Nafiz Doğan'a da öyle... Sonra... İçinde İstanbul olan filmlere kafadan taraftarımdır...  İstanbul'u seyrederken  filmin kusurlarını asla  görmem.  Eee... İyi de "Sen Kimsin?" adlı bu filmi neden sevmedim? Bırak sevmeyi, eğer sıranın sonunda olmasam, ara verilmeden filmi bırakıp çıkmayı düşündüğümü bile söyleyebilirim. Tuhaf şey!. Kim bu filmin yönetmeni kuzum? Bu kadar sevdiğim şeyi bir araya getirip, sevmediğim bir film yapmayı nasıl becermiş? İnan ki bu durumu henüz çözemedim. Şaşırdım vallahi... Hayretler içindeyim.

(http://1.bp.blogspot.com/-pcfUMRNrNVs/T1zvoCnWA6I/AAAAAAAAN-k/1WCEFsu2UZE/s320/sende-kimsin-filmi-2.jpg)

(http://1.bp.blogspot.com/-tUI6EIDWa0E/T1zvtG0iS8I/AAAAAAAAN-s/rlvb_9xPiVM/s320/6777236026_544c60622c.jpg)

NOT: Filmi seyrettikten sonra makarna pişirmedim tabii.. Bu notu filme haksızlık olmasın diye yazıyorum. Aşağıdaki kareyi görünce, bu filmin bende top yuvarlanan yokuşta koşma isteği uyandırdığını söylemeliyim:)

(http://1.bp.blogspot.com/-8qfhYI3york/T1zwFfUaF_I/AAAAAAAAN-0/VCyykj_Nx6M/s320/sen-kimsin-04.jpg)

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Tarkan Kurt - 11 Mart, 2012, 22:44:53
Sen Kimsin'i tavsiye üzerine bugün ben de izledim. Açıkça söylemek gerekirse hiç beğenmedim. Tavsiye eden arkadaş gülmekten çenesinin ağrıdığını söylemişti ama film bence kötü bir Mr. Bean ya da Pembe Panter taklidi olmaktan öteye gidememiş.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 11 Mart, 2012, 22:59:18
Selam Tarkan Kurt, ne yalan söyleyeyim film arasını zor bekledim. Oysa emeğe hürmet ederim.

Feciydi... Niye böyle oldu bilemedim.  :(
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 25 Mart, 2012, 15:10:19
(http://4.bp.blogspot.com/-WiNsVazK0E4/T272aEEpnfI/AAAAAAAAOGU/QkZBYemMGk8/s320/images.jpg)

"Nasıl unuturum seni ben, Alnımdaki bıçak yarası
Senin yüzünden;
Tabakam senin yadigarın;
"İki elin kanda olsa gel" diyor
Telgrafın;
Nasıl unuturum seni ben,
Vesikalı yarim?"
Orhan Veli Kanık

1968 yılında Ömer Lütfi Akad'ın yönetmenliğini yaptığı,  Türkan Şoray ve İzzet Günay'ın başrollerini oynadıkları Türk Sineması'nın en güzel filmlerinden biri olan Vesikalı Yarim, meğer Sait Faik'in Menekşeli Vadi adlı öyküsünden Safa Önal tarafından sinema için senaryolaştırılmamış mı? Aman Yarabbim! Ben bunu öğrenir, Sait Faik'in öyküsüne gömülmez miyim? Oldum bittim, Sait Faik öykülerinin hastasıyım. Ya, Vesikalı Yarim!..  Hemen Sait Faik'in Lüzümsuz Adam adlı kitabındaki Menekşeli Vadi adlı öyküsünü okudum. Filmin kareleriyle, öykünün cümlelerini eşleştirmeye çalıştım. Bir de yukarıya Orhan Veli'nin şiirini ve bir film karesinin altına filmin replikleriyle, Safa Önal'ın sözlerini  ekledim.


(http://1.bp.blogspot.com/-ELnaboS98co/T25LUHAVBeI/AAAAAAAAOFE/vg0QWhkJsc4/s320/l-vesikali-yarim-6c902660.jpg)

"Arkadaşımın ismi Bayram'dı. İri kemikli bir adamdı. Arnavut şivesiyle konuşuyordu. Bir zamanlar kuru bademi külle, kezzapla yaş badem haline getirir satardı. Sonra piyango bileti sattı. Sonra arabacılık yaptı. Sonra da zengin oldu diyebiliriz. Günde otuz, kırk lira kazanıyordu. Ben kendisini bu ara tanımıştım. Eski adetlerini bırakmamıştı: Yine külhanbeyi gibi giyinir, yine haftalık kazancını bir günde harcardı."


(http://2.bp.blogspot.com/-xx1WvTwr_aI/T25Nsh6XbJI/AAAAAAAAOFM/jvgaEaGsou4/s320/1140_13.jpg)


"En kötü meyhanelerde en hoş kızları tanırdı. Onun tanıdığı kızlar içinde bir Seher vardı. Sahiden seher gibi bir kızdı. Bayram Seher'le yaşamaya başlamıştı."



(http://1.bp.blogspot.com/-GrlfqUtQvls/T25QgjFJ0fI/AAAAAAAAOFU/kxjUWOoSsP4/s320/Vesikali_Yarim_Izzet_Gunay_4_131359.jpg)

"Seher'le birlikte yaşayan Bayram çok kavgalar etti Seher yüzünden. Bıçaklar çekti. Cürmü meşhudlardan kaça kurtula bir gün yakayı ele verdi. Yedi sekiz ay yattı. Seher zaten pek düşkün olduğu üniformalının peşine düştü. Asmalımescit'teki meyhaneye uğramaz oldu. İşte Bayram ondan sonra çalışmadı... Sabahtan içmeye başlıyordu. Seher' aramaya koyuldu. Kocaman bir bıçağı kuşağının arasından çıkarıp Seher'i böğründen yaraladı. Ama Seher ölmedi. Kendisini kimin yaraladığını da söylemedi."

(http://2.bp.blogspot.com/-_IHFH7sWWIU/T25SSOceMPI/AAAAAAAAOFc/vs8Aq7J5aKg/s320/Vesikali_Yarim_2_131359.jpg)

"Seher hastaneden çıktıktan sonra meyhaneye geldi ama Bayram'la konuşmaz oldular. İşte bu, Bayram'a büsbütün dokundu. Seher'in yaptığı erkeklik de onun elini kolunu beygir bağlar gibi bağlıyordu." 

(http://4.bp.blogspot.com/-tc1vuK8WXiU/T25UBjU82qI/AAAAAAAAOFs/nD7vXCCPW6k/s320/Vesikali_Yarim_Izzet_Gunay_3_131359.jpg)

"Şimdi akşamları meyhanede bütün kazancını içkiye verirken ona rastladığım zaman artık onun yüzü, ışıklarını söndürmüş, harp içinde bir Avrupa şehri manzarası almıştı. O sinirli, kemikli, duru beyaz yüzündeki ateşli gözlerinin feri kaçmıştı. Kuru kuru öksürüyordu.O akşam onu perişan görünce:
- Bayram be, dedim. Ne bu halin be? Delilik etme!
-Öyleyse, dedi. Beni evime götürür müsün? Evime. Evime ama asıl evime. Yedi senedir gitmedim.
Gülüyordu.
-Yedi sene evvel bir sabah evden çıktım, dedi. Tam yirmibir yaşında idim. Bir şubat ayı idi. Ama bizim dere içi, bir bahar sabahı gibi ılıktı. Menekşeler kokuyordu. Ben kucağımda çiçeklerle Beyoğlu'na çıktım. Çiçekpazarı'nda çiçekler sattım.... Üç sene evvel evlenmiştim, ama hiç boyalı, kokulu kadın hiç koklamamıştım; kokladım. Ondan sonra eve gitmedim. Sağ mı ölü mü evdekiler, bilmem. Hiçbirine hiçbir yerde rastlamadım. Bir ihtiyar babam vardı. Bir anam, bir karım, iki çocuğum. Çocuğumdan biri bir buçuk yaşındaydı, ötekisi dokuz aylıktı.

(http://2.bp.blogspot.com/-B-ZnXdArGq4/T27xkveLxvI/AAAAAAAAOGE/0r7Ecb2JqoE/s320/b100.jpg)

Kadın-Benim yüzümden hep bunlar. Ya ölecek ya öldürüleceksin. Niye geldin? Gelmeyecektin.
Erkek-Geleceğimi biliyordun ama, nedir istediğin?
Kadın-Bilmem, sıkıldım belki. Yetti belki. Herbirimiz yolumuza gitsek.
Erkek-Yolumuz...
Kadın-Öyle...
Erkek-Birleşti biliyordum.
Kadın-Yok birleşecek gibi değil. Benim yolum başka. Seni tanıdıktan sonra anladım bunu. Senle beraber olduktan sonra seni... Sevgi de yetmiyormuş... Çok eskiden rastlaşacaktık...
Erkek-?
Kadın-Nasıl olsa ayrılacak yolumuz...*

(http://2.bp.blogspot.com/-OQdcfCeK5og/T275YrqZ-LI/AAAAAAAAOGc/_gQpVT7EgLM/s320/untitled.bmp)


Gözyaşların boşuna, düşmem artık peşine, yansın yüreğin yansın şimdide bende sıra... Kalbimi kıra kıra, bıraktın bir hatıra, yalanını yalancı, dudaklarında ara..." **


(http://1.bp.blogspot.com/-FdU56MHswYM/T27wRdfm80I/AAAAAAAAOF8/91dSHjAYGSA/s320/6404290373_de865ef3bd_o.jpg)

"Aşkı anlatmak gerekiyor. Çok önemli aşkı anlatmak. Aşkı anlatmanın büyük imkanlarından biri de ayrılığı getirmektir, yani aşkı beraberlik içinde ancak bir süre anlatabilirsin. Nerede aşk doruğa çıkar? Ayrılık geldiği zaman! İstediğinin dışında bir ayrılık, bir mecburiyet, zorunlu ayrılık geldiği zaman! Ne kadar sevdiğin, ne kadar sevmediğin! Felaket orada başlıyor, kaybettiğin zaman, ayrıldığın zaman!" ***


*Vesikalı Yarim filminden replikler
**Filmde Şükran Ay'ın söylediği şarkının sözleri
***Safa Önal'ın Ne Kadar Gamlı Bu Akşam Vakti adlı söyleşi kitabındaki sözleri.


http://www.youtube.com/watch?v=B82qNHCng28&feature=player_embedded

(http://2.bp.blogspot.com/-IJ-K1tQuXOE/T272Yjs79QI/AAAAAAAAOGM/IVccfP_z79Y/s320/105509_2.jpg)

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 01 Nisan, 2012, 20:46:04
(http://4.bp.blogspot.com/-1YtRwdhLZsA/T3h5JCYcjtI/AAAAAAAAOOQ/7TwMP7kWH0I/s400/DNWE.jpg)

Bugün 1 nisan. Benim doğduğum nisan ayının girizgâhı. Abartı gibi gelecek biliyorum ama, 1 nisan'ın, şakalarımı arşı âlâya değdirdiğim gün olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Denk gelene hiç acımam. Her türlü şaka yapabilirim. Bilmiyorum. "Nisan en zalim aydır." diyen şair T.S. Eliot, belki gelecekte benim doğacağımı bilerek bu cümleyi şiirine eklemiştir. Sahiden 1 nisan'da, gözüm bir şey görmez. Zalimce şakalar yapabilirim. Sanıyorum 1nisan şakaları yapan bir ben kaldım. İnatla şakalarıma devam etmeye niyetliyim. Şaka deyince,  Başkalarının Hayatı adlı filmden  hafızama kazınmış bir bölüm vardır. Şakalarıma devam etme kararı aldıran film olmuştur. Şaka yapmaktan vazgeçemem.

(http://4.bp.blogspot.com/-5QkFuCb_ghk/T3h-y65HEJI/AAAAAAAAOOY/rtYoQuKEkFo/s320/baskalarinin-hayati2.jpg)

Filmin konusunu uzun uzadıya anlatmak niyetinde değilim. Seyretmeyenler için şunları söyleyebilirim.  Film 1984 Doğu Berlin'inde başlar. Glasnost ve Berlin Duvarı'nın yıkışından beş yıl öncede olduğumuzu bilmeliyiz.  O yıllarda Doğu Almanya'nın çok gizli örgütü Stasi için çalışan yüzbin  küsur ajan, beşyüzbin civarında muhbir olduğu söylenmektedir. İnsanlar izleniyor, dinleniyor, fişleniyor, ihbar ediliyor...  Doğu Almanya hükümeti  feci bir kontrol, gözetleme ve ihbar etme sistemi kurmuş. Yüzbinlerce kişi fişlenerek dosyaları tutulmuş.  Doğu Alman hükümeti için çalışan gizli örgüt Stasi'nin amacı "başkalarının hayatları" hakkında bilgi toplamaktır. Ülke dış dünyaya kapatılmıştır. Yaşam koşullarını dünyayla paylaşmamaktadırlar. Anlatırken tüylerim diken diken oldu. Sahiden çok etkilendiğim bir filmdir. Seyretmeyenlere hararetle tavsiye ederim.  Korkunç bir ortam. Ülkede insanlar birbirlerine güvenmemektedir. Korku, endişe, gerginlik hat safhadadır. Neyse... Filmin beni çok etkileyen bölümüne gelmeliyim. Bu bölümde sivillerin girmediği sadece Stasi istihbaratçılarının bir arada bulunduğu bir yemekhaneyi seyrederiz.  İşinin uzmanı Stasi polisi ve sorgu yargıcı Yüzbaşı Wiesler ile gene örgütün rütbeli bir albayı aynı masada karşılıklı yemek yemektedirler. Hemen yan masalarında, daha düşük rütbeli üç ajan, hem yemek yemekte hem şakalaşmaktadırlar. Dikkatini çekerim. İş yapmıyorlar. Sadece iş molası, yemek saatindeyiz. Onları seyretmeye devam ediyoruz. Genç ajan parti genel sekreteri hakkında komik bir fıkra anlatır. Gülerek şakalaşır. Zaten iş hayatları, yaşadıkları ortam gergindir. Şakalar rahatlatmaz mı? Ne olacak ki? Normal insanlar gibi iş dışında şakalaşmaktadırlar. Yan masadaki albay tehditkar bir tarzda  ajana adını, rütbesini sorar. Ajan korkar. Rengi sararır. Sesi titrer. Sadece şaka yaptığını söyler. Aslında albay da ast rütbedeki ajana şaka yapmaktadır. Fakat hiyerarşik vaziyet küçük ajanı feci korkutmuştur. Acaba fişlenecek midir? Hapse atılacak mıdır? Çok mühim bir sahne olduğunu düşünüyorum. Bu arada filmin asıl kahramanı, dinleme, izleme uzmanı Yüzbaşı Wiesler, aynı bizim filmi seyrettiğimiz gibi  olanı biteni seyreder. Yıllardır iş için yaptığı seyretme durumunu, işte şimdi  iş dışında yaşadığı bir şaka ortamında belki de ilk kez gerçekten, insani duygularla seyretmektedir. Ne feci bir vaziyet olduğunu farketmektedir. Yüzbaşının hayata bakışı değişecektir.

Şaka yapmayı severim. Hele 1 nisan'sa... Hiç çekinmem.  Şakalarımı yaparım. Sevdiğim insanlara şaka yapma özgürlüğünü hissetmek benim hakkım. Bugün şaka yaptığım kişiler umarım anlarlar beni... 1 nisan'da şaka yapma hakkımı kullanıyorum. O kadar.





Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: ercoktay - 02 Nisan, 2012, 00:10:18
Bu filmi ilk izlediğimde vurulmuştum. Sonra ikincide daha da vuruldum. 3-4-5-6 hatırlamıyorum kaç defa izlediğimi.

Benim listemde ilk üç içinde olan bir film. Başrol oyuncusu filmin Oscarı aldığını öğrenemeden kanserden ölmüştü.

Tavsiye ötesi...
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 09 Nisan, 2012, 12:47:29
(http://1.bp.blogspot.com/-8_liwSfHQ4A/T4Gck1bMgjI/AAAAAAAAOSs/vWXUvBqJC-8/s400/18446123.jpg-r_760_x-f_jpg-q_x-20050906_050815.jpg)

Ferzan Özpetek'in yeni vizyona giren son filmi Şahane Misafir'i henüz seyretmedim. Hafta sonu eski filmlerini tekrar gözden geçirmeye  karar verdim. Dün gece 2003 yapımı en sevdiğim filmi Karşı Pencere'yi seyrettim.  Final bölümündeki cümleleri ne güzeldi... "Senden ayrılan herkes her zaman yanında kendilerinden bir parça bırakırlar. Anılara sahip olmanın sırrı bu mu? Bu doğruysa kendimi güvende hisedeceğim. Çünkü asla yalnız kalmayacağımı bileceğim."  Sahiden  etkileyici bir filmdir. Filmde hayattan bir çok hikayeler vardır elbette. Konuyu anlatmak istemiyorum. Seyretmeyenlere hararetle öneriyor, filmin bana geçirdiği duyguyu özetlemek istiyorum. Yaşamımız boyunca, dünya penceresi denilen gözlerimizle, başkalarının hayatlarını sadece filmlerde değil, asıl gerçek hayatta  merakla  seyrederiz. Herkesin bir derdi var durur içerisinde misali, kimi zaman hayatımız sıkıcı gelebilir, bıkkınlık yaşayabiliriz. Ve karşı pencereden izlediğimiz hayatlara imrenir, özeniriz. İşimizi sevmiyoruzdur. Evlilik rutin gidiyordur. Dilediğimiz gibi bir ilişki içinde değilizdir. Arzu ettiğimiz okulda okumuyor, özgürlükleri kısıtlanan bir ortamda yaşıyoruzdur. Pek çok olumsuzluğa denk gelebiliriz. Ne yaparız bu durumda? İstediğimiz gibi yaşayamadığımız için söyleniriz. Hep şikayet ederiz. Keşke başkalarının hayatlarını izler gibi kendimizi karşı pencereden seyredebilmeyi becerebilsek... Karşı pencereden bir yabancıya bakar gibi kendimize baktığımızda, içinde bulunduğumuz çıkmazları kendimizin yarattığını farkedebileceğiz. Belki  kariyer peşinde mutsuzca koşturarak sevmediğimiz bir işi yapacağımıza, filmdeki Givoanni gibi bize büyük başarılar getirmese de gerçekten istediğimiz işi yapmaya karar vereceğiz. Kendimizi daha iyi hissettirecek küçük keyiflere daha fazla vakit ayırmanın önemini öğreneceğiz. Yaşamımızda sıkıntı veren, çıkmazlara sokan şeylerin baş mimarının kendimiz olduğunu göreceğiz. Herşey karşıdan bakıldığında çekici değil midir? Böyle gelmiş böyle gider bu hayat demek yok... Dünyaya bir kere geliyoruz. Hayatta kalmakla yetinmek yok... Yaşamımızda değiştirmek istediğimiz şeyler varsa, önce kendimizi değiştirmekle başlayacağız. Şahane bir filmdi. Filmin müzikleri de harikuladeydi. Biliyorum Zaz söylemiyordu bu şarkıyı ama... Ben Zaz'dan dinlemeyi tercih ettim. Zaz söylüyor... Dineleyelim mi? Historia de un amor...

http://www.youtube.com/watch?v=LaNk6v4YftE


(http://1.bp.blogspot.com/-MwuaUttax_o/T4GvzRJ_htI/AAAAAAAAOS8/qDumo4AmG8M/s400/18792119.jpg-r_760_x-f_jpg-q_x-20070730_100513.jpg)




Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: emre ozdamarlar - 09 Nisan, 2012, 15:12:48
Filmi de muziklerini de cok begenmistim zamaninda.
Hatirlatma icin tesekkurler!
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 10 Nisan, 2012, 22:59:01
(http://1.bp.blogspot.com/-54hZZBQphT4/T4MpjvOlnjI/AAAAAAAAOTM/GiFGVWXdS2c/s400/GYPSY_1_JPG_cmyk.jpg)

Bu sabah Kocaeli Gazetesi'nde okuduğum köşe yazısında, şehrimde yaşayan Romanlarla ilgili bir haber vardı. 800 Roman aile reisiyle bir anket çalışması yapılmış.
%37'si okullarda ayrımcılık yapıldığını düşünüyormuş.
%50'si toplumda ayrımcılık yapıldığını düşünüyormuş.
%67'si gecekondularda yaşıyormuş.
%26'sı tek odada yaşıyormuş.
4 evden 1'inde su ve tuvalet yokmuş.
Gebzede'ki evlerin %64'ünde, Kandıra'daki evlerin %88'inde banyo yokmuş.
İşsizlik oranı %84'müş.  (SGK yok.)  ( En büyük neden eğitimsizlikmiş)
%40'ı okur yazar değilmiş.
En çok yapılan işler, seyyar satıcılık ve hurdacılıkmış.


(http://2.bp.blogspot.com/-aqlRUWFinqM/T4Mphq2GYJI/AAAAAAAAOTE/wBs0qniL350/s320/INGENE%7E2.JPG)


Geçen hafta 31. Uluslararası İstanbul Film Festival'inde seyrettiğim ilk film Çingene'ydi. Ben sinemacı, sinema eleştirmeni, sinemayla ilgili eğitim gören ya da iş yapan biri değilim. Sadece sinemasever bir seyirciyim. Film festivallerine gitmemin kendimce birden çok sebebi var.  Bunlardan biri film festivallerinde, kolay kolay görme olanağı bulamayacağım, bağımsız dünya sinemalarından filmler seyredebiliyor olmam elbette. Mesela geçen hafta festivale gittiğimde, aynı gün  bir Slovak, bir Güney Afrika, bir Hint ve bir Türk filmi seyrettim. Aslında peşpeşe farklı ülkelerin filmlerini seyretmem, bazı meselelerin memleketlere göre nasıl farklılık arz ettiğini ya da bazı meselelerin ne kadar müşterek olduğunu gösteriyor. Ve bu filmler beni sahiden sallayıp silkeliyor. Slovak filminde Çingeneler'in ötekileştirilen hayatlarının içine dalmışken, bir sonrasında Güney Afrika'daki eşcinsellerin durumlarına atlayabiliyor, daha kendime gelemeden, Hindistan'da her yarım saatte bir çiftçinin neden intihar ettiğini öğreniyor, ben burada film seyrederken, ya şimdi  Hindistan'da üç çiftçi daha intihar ettiyse diye düşünürken, hoopp diye farketmediğim başka insanların, mesela köydeki evini ipotek ettirip, okuyup adam olsun diye İstanbul'da yaşam mücadelesi veren memleketim insanlarının trajedisinin içinde kendimi bulabiliyorum. Festival filmleri farklı dünyalara yaklaşmamı, daha mühimi yakınlaşmamı sağlıyor. Film seyrederek, hayatı seyretmeyi öğretiyor.


(http://3.bp.blogspot.com/-hV1N6Si4zWU/T4MpmWxdoFI/AAAAAAAAOTU/SGB0dY8UfWk/s400/GYPSY_3_JPG_cmyk.jpg)

(http://3.bp.blogspot.com/-7csWges0zH8/T4M1yR3VSWI/AAAAAAAAOTc/5M-vHY46vy0/s400/CIGAN_07.jpg)

(http://3.bp.blogspot.com/-9joyIBLVP1I/T4PJtG2HJKI/AAAAAAAAOTk/bncrrDzo2mU/s400/GYPSY_2.JPG_cmyk.jpg)

Sabahleyin gazetede Romanlar'la ilgili yazıyı okuyunca, haber hayalimde nasıl ete kemiğe büründü  anlatamam. Haber, adeta seyrettiğim  Çingene adlı filmin yüzdeyle rakama dökülmüş haliydi. Festivaldeki filmde Çingene'lerin hayatlarını, toplumda nasıl ötekileştirildiklerini, çocuklarının okullarda nasıl istenmediğini, doğum için hastaneye giden hamile kadını, sırf çingene olduğu için nasıl kapı önlerinde bekletip eziyet çektirildiğini, işe alınmadıkları için çalmak, suça bulaşmak zorunda kaldıklarını, kızların ne kadar küçük evlendirildiğini ve yönetmenin muazzam becerikliliğiyle dört mevsim yaşadıkları ayrı ayrı mücadelelerini bilebilir miydim? Güzeller güzeli çigan müzikleriyle, özgürlük düşkünlükleriyle, dobra, konuşkan halleriyle dünyanın  tatlı bir rengi olduklarını bir kez daha idrak edebilir miydim? Bilmiyorum. Bildiğim şudur, film son derece etkiliydi. Bittiğinde resmen  beni koltuğuma çiviledi. Bu sabah gazetede okuduğum haber çingenelerin filmdeki vaziyetlerini gözümün önüne tekrar getirdi. Neyse, gazetedeki haberin devamı sevindirici. Kocaeli Belediyesi'nin son yıllarda başlattığı KOMEK, Kocaeli meslek edindirme kursları sayesinde güzel gelişmeler sağlanmış. Romanların hayatlarını yaşanır kılacak projeler gerçekleştirlmeye başlanmış. Festival filmlerinin başka hayatları anlamamda büyük katkı yaptığını düşünüyorum. Gözlerimi açıyor, farketmemi kolaylaştırıyor, meseleleri görünür kılıyor, sinema hayatımı eşsiz kılmaya devam ediyor.  Az önce masamın üzerinde duran kullanılmış festival biletlerime baktım. Şimdi daha çok merak ettim... Bakalım bu hafta seyredeceğim filmlerle, hangi dünyalarda gezineceğim?

NOT: Gazetedeki haber burada.
http://www.kocaeligazetesi.com.tr/root.vol?title=ilimizdeki-romanlar-icin--daha-yapilacak-cok-sey-var&exec=page&nid=383275
[/b]


Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: kadri kerem - 06 Mayıs, 2012, 13:47:25
Nine filmini sinemada izlemiştim ve tek kelime ile aşık olmuştum. Görsellik şahaneydi. Hele Penelope Cruz'un dans sahnesi... Tüm sinemaların kafa şişiren 3D filmler yerine bu tür filmlerle dolması dileğiyle!  :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: kadri kerem - 06 Mayıs, 2012, 13:49:50
Alıntı yapılan: hennessy - 30 Temmuz, 2011, 19:32:54
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 30 Temmuz, 2011, 19:30:29
Teşekkür ederim Hennessy, O zaman hep birlikte tekrarlayalım:

"Yaşadığınız günü kavrayın çocuklar... Yaşadığınız günü olağandışı kılmaya çalışın..."  :)

Kesinlikle :) Müziksiz kitapsız umutsuz bir hayat yaşanmaz :)

Size aynen katılıyorum! 
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: kadri kerem - 06 Mayıs, 2012, 13:56:55
"Amerikan Sapığı" ile başlayıp "Güneş İmparatorluğu" ile devam eden bir Christian Bale hayranlığım vardır. Bu filmi de ne yalan söyleyeyim içinde Bale var diye izlemeye başladım. Ama gördüm ki filmde Bale'den çok ama çok daha fazlası var.

İnsan yüreği ne kadar kararırsa kararsın, ne kadar nefretle, vahşetle dolarsa dolsun, insan o kararmış yüreğiyle kaç savaş başlatırsa başlatsın, ne kadar can alırsa alsın üç kelimelik bir mucize olan AŞK'ı yok edemez! 
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 05 Mart, 2014, 00:09:34
Hanac, şaştım kaldım. Yeni gördüm bu "Hayal Kahvem'in izledikleri" çekmecesini... :D

Ben de Altın Madalyon'u ihmal ediyorum diye vicdan azabı çekiyordum. Ne çok yazım var. İyi bari.  ;)

Sağol Hanac. Teşekkür ederim. :)

Gizli Not - Size bişi söyleyeyim mi, hem Oscar'a aday tüm filmleri seyrettim. Hem İF İstanbul Bağımsız  Film Festivali'ne hem de Dağ Filmleri Festivali'ne gittim.
Oscar'a aday olanlar malum... Festival filmlerini ise... Valla... Yaz yaz bitmez. Kafanızı haybeye şişirmeyeyim.  :-X
Bir kaç filmin afişini buldum. İliştirivereyim.

(http://www.filimadami.com/afisler/48708.jpg)

(http://www.anadosk.anadolu.edu.tr/wp-content/uploads/2012/12/K2-Afi%C5%9F-Medium.jpg)

(http://www.dagfilmfest.org/img/filmler/154_1.jpg)

(http://tr.web.img3.acsta.net/r_640_600/b_1_d6d6d6/pictures/14/02/12/23/47/024725.jpg)

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 20 Nisan, 2015, 22:56:38
(http://2.bp.blogspot.com/-Ib6-bo3q9Js/VTP-XRK9SBI/AAAAAAAAeEE/pYODaRsisPw/s1600/10548253_1513851285499767_4666658423252604634_o.jpg)

Dün akşam  34. İstanbul Film Festivali'nde seyrettiğim son film, Ülkesiz Şarkılar adlı belgeseldi. İran'da 1979'daki devrimden sonra, kadınların erkekler karşısında şarkı söylemesi yasaklanmış. Filmin yönetmeni Ayat Najafi'nin kardeşi Sara, müzik eğitimi almış, besteleri olan,  memleketinde  kadınlara uygulanan sansür ve yasaklardan muzdarip, akıllı, cesur bir kadın. Yurtdışından davet edeceği kadın şarkıcılarla birlikte, kadın erkek bir arada resmi bir konser vermeyi planlıyor. İki kardeş şahane bir iş çıkarmışlar. Hem yılmadan önlerine çıkarılan tüm engelleri aşıp istedikleri gibi bir konser yapmayı becermişler. Hem de memleketlerindeki kadınların vaziyetlerini, tüm gerçeğiyle belgelemişler. Müthişti.

Film, konser hazırlıklarını içerdiği için, biz seyirciler film boyunca  pek çok şarkı dinlemek şansına sahip olduk. Belgeselin adını haybeye Ülkesiz Şarkılar koymamışlar. Sanatçıların cesaretle birbirlerine verdikleri destek, yaptıkları mücadele ve söyledikleri şarkılar o kadar etkileyciydi ki... Dünyanın  her neresinde tabu, sansür ve yasaklarla hakları, özgürlükleri ellerinden alınmış insanlar varsa, acılarını yürekten hissettirdi. Dünya halklarının kardeşliğine dair inancımı pekiştirdi.

Ülkesiz Şarkılar'ın İran'da gösterimi yasakmış. Dilerim en kısa zamanda kendi memleketlerinde de gösterebilsinler. Bir zamanlar acılı ama umudunu yitirmeyen bir kara derilinin söylediği şarkı sözü aklıma geldi. "Bir güneş parlayacak arka kapıda - Ve rüzgâr yön değiştirecek - Hüznü üfleyip götürecek. "  Eminim.

(http://1.bp.blogspot.com/-CpF8iPsyPHU/VTQAAMYA1bI/AAAAAAAAeEQ/FFPGcpQ8N5w/s1600/19_2.jpg)
(http://3.bp.blogspot.com/-GUVDTj3Qy84/VTQAJjy1idI/AAAAAAAAeEg/o67Y51jrXlY/s1600/19_3.jpg)
(http://1.bp.blogspot.com/-Ij8bYoPD0k8/VTQAH121ttI/AAAAAAAAeEY/o743I7i4sjk/s1600/19_5.jpg)
(http://1.bp.blogspot.com/-KQb1sJK_zaI/VTQB7t0w--I/AAAAAAAAeE0/OxH4GVKhX_E/s1600/jury_berlinale_2012.jpg)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 17 Mayıs, 2015, 00:12:32
(http://2.bp.blogspot.com/-vqhVx7Ow2lE/VTkPNsV9B7I/AAAAAAAAeHM/Dxy4aVC5F_M/s1600/fff1.jpg)

Kardeşim telefonda "Abla, biz Müge'yle sinemaya gidiyoruz. Gelsene." dedi. Gökte film oynuyor deseler, bünyem icabı  bulutlara merdiven dayayıp çıkabilirim. Hele benim öğretmen kardeşim sinemaya gitmeyi  teklif ediyorsa, ne demek? Emir telakki ederim.

Önce "Olur canım, gelirim." dedim. Sonra bi durdum. Esasında hiiiç sormam... Nedense "Hangi filme gidiyorsunuz?" diye sordum.  "Hani İlker Aksum'la Sedef Avcı'nın son romantik filmi var ya... Aşk Olsun." dedi. Kardeşim balık burcudur. Tepeden tırnağa romantiktir.  365 gün sevgililer günü kutluyor gibidir. Evine gidin, yastıkları kalp şeklindedir. Bir ara cildinde döküntü olmuştu. Doktora gitti. Neymiş hastalığının adı bilin bakalım? Rose... "Pes!" demiştim. "Döküntülerin bile gül şeklinde. Nasıl becerdin?"

Bendeki durgun hali anlamış olacak... En kardeş sesiyle ballandıra ballandıra  "Kadınlara aşk ilişkilerinde yardımcı olan bir doktor varmış." tadında filmin senaryosu hakkında bir şeyler anlatmaya başladı. "Du bi.." dedim. "Yok fıstığım, bugün aşk filmi seyredecek vaziyette değilim. Hele kadınlara aşk doktorluğu yapmaya yeltenen bir adamı bugün asla çekemem. Sizinle o filmi seyredip günüzü rüsva etmeyeyim. Gelirim ama ben başka bir filme girerim." dedim. Kardeşim en öğretmen sesiyle "Aaaa! Aşkolsun!" dedi. Güldüm. Buluştuk. Kucaklaşıp, ayaküstü hasbihal ettik. Kardeş ve Müge Aşk Olsun'a girdiler. Ben ise ruh iklimime denk düşen filme girdim. Hangisi mi?  Hızlı ve Öfkeli 7'ye tabii:)

(http://4.bp.blogspot.com/-Yy8kyVDSBcQ/VTkNfJdisXI/AAAAAAAAeGs/bKZvM80f3kU/s1600/Fast-and-Furious-7-genel88.jpg)

Çılgın kovalamacalar, havada uçan, kurşun geçirmez arabalar, intikam, dostluk, hız üzerine kurgulanmış müthiş bir filmdi. Üstelik, toprağı bol olsun. Hızlı ve Öfkeli 7'yi çevirirken trafik kazasında ölen merhum Paul Walker'a selam çakan bir filmdi. Tüm hevesimle seyrettim.  Bugün aksiyon filmi bana iyi geldi.  Nasılsa Aşk Olsun'u başka bir gün illa seyrederim.  ;)


   
   
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 10 Şubat, 2017, 21:20:23
Yıllardır dizi film seyretmedim. İlgisi dağınık, merakları muhtelif, bilgisi yarım yamalak biriyim. Öylee dizi film falan seyretmelere gelemem... Tez zamanda sıkılıveririm diye düşünmekteydim.
Taaa ki, (tüm maceralar bir "taa kii" ile başlar:).. evet... taa ki... İki ay önce Boğaziçi Üniversitesi'nin online İngilizce kursuna intermediate 3'den dalana kadar. Hoca, filmleri Türkçe altyazısız
seyretmemizi ısrarla tavsiye ediyordu. Katılımcılardan biri İngilizce alt yazılı filmlerin bulunduğu bir sitenin adını verdi... ORORO TV... Binlerce kasırga aşkına...
O gün bugündür dizilere nasıl bir giriş yaptım anlatamam... Abartmakta  üstüme yoktur. Bi başladım mı seyretmeye... Bitirmeden bırakmıyorum iyi mi? :D

1- 1. sezonu bitirdim... 2. sezonu yarılamıştım ki... bıraktım.
(https://1.bp.blogspot.com/-woY1j7wd4ZU/WGK0Ih_28GI/AAAAAAAAipY/9-t7nEzOLcIlxagTllebpHIt2pLiZxTzACLcB/s320/sezon%2B1.jpg)


2-30 dakikalık kısa bölümlerdi. Hepsini  seyrettim.
(https://3.bp.blogspot.com/-CX0txXXbRQk/WHqbGaFWX9I/AAAAAAAAjgc/bAT2aKL7cAA2SuN3uglENutVtxXzmK_PQCLcB/s1600/easy.jpg)

3- Bitirdim.
(https://3.bp.blogspot.com/-_Z4sH2by8UQ/WINwk4NAZyI/AAAAAAAAjtI/Akp_SJpZyDgephJDz64sUpr6XLKkf69_wCLcB/s320/p10474852_b_v8_ab.jpg)

4- Hepsini bitirdim.
(https://4.bp.blogspot.com/-e2znun9Zkkw/WIUJuATpg0I/AAAAAAAAjts/0s8gd2FVy1M5wVtdAMSLE-GTrSACXwIyQCLcB/s400/good%2Bgirl%2Brevolt.jpg)


5- 3. sezondayım. Kılıç kitap tutacağı almamın bir sebebi de Vikingler'dir.  :D
(https://1.bp.blogspot.com/-sgll5N9Vd8E/WJZaUsrljkI/AAAAAAAAkUc/-tjPdZHMPsMr5PHUo-7RSndKQDWTnoIwwCLcB/s400/vikings.jpg)

6- İzlediklerimin arasında en etkileyicisiydi. Sildim, süpürdüm.
(https://3.bp.blogspot.com/-kDIdoRcuMnY/WDh1OujA1jI/AAAAAAAAhBY/bSuwM3S0Ftc7PLai98aQeQ6yNtZVNH2MwCLcB/s320/black-mirror-season-3-poster.png)

7- Bitirdim.
(http://images.buddytv.com/articles/pquiz/stranger-things/which-stranger-things-character-are-you.jpg)

8- İlk sezonun sonlarına geldim... Ve ben artık iyice dizi film müptelası oldum çıktım ::)
(https://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/7/7f/TrueDetectiveDVDCover.jpg)

İki aylık dizi film geçmişimdir. Arz ederim.  :D
Varsa tavsiyeleriniz, rica edeceğim.

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 11 Şubat, 2017, 18:20:46
(https://c1.staticflickr.com/1/435/32458448450_1c7db50c84_o.jpg)

Haftanın ilk çalışma günüydü. Ofise girdiğimden beri gelen gidenin haddi hesabı yoktu. Üstelik iki sigortalımızı saymazsam, gelenler hep randevuluydu.
Tüm gün ofiste olacağımı düşünerek, görüşmeleri  aynı güne toplamış olmalıyım. Günün sonunda geriye bakınca itiraf etmeliyim ki, yaptığım doğruydu.
Lakin tüm gün biteviye konuşmuştum... Konuşmuştum... Konuşmuştum.


Kardeşim, "Napıyorsun ablam? İşten erken çıkarsan buluşalım, ne dersin?" diye mesaj atınca, vaziyetime baktım.  Ve... "Tamam kardeş, buluşalım.
Bir bakar mısın hangi filmler var?Sinemaya gidelim, ne dersin?  diye cevap yazdım.  Kardeşim, tamam işareti gönderdi. Ben masamdaki işlere geri döndüm.
Yarım saat sonra kardeşimin mesajını gördüm. 
"Suikast diye bir film varmış. Emir gitmek istiyor. Bilirsin sevmem bu tarz filmleri... Emir sinemaya girsin biz seninle bir yerde oturalım, ne dersin?" diye yazdı. 
Bu arada Emir'in mesajı düştü. "Teyze... 17.30 seansı orijinal, altyazılı." Daha bir şey dememe fırsat bırakmadan... "Jason Statham'ın filmi teyze, ne dersin?" dedi. Ve gülücük ekledi. 

Cevabım netti... "Annen otursun evde evlat. Fırla sen... Ancak yetişiriz... Yola kadar yürü. Duraktan alayım seni, ne dersin?"



(https://2.bp.blogspot.com/-h-5TOcVSO0Q/V8SWZIyFKWI/AAAAAAAAgmI/iTTVybXZq90cTa-GaTPjS9GffThhL0_fQCLcB/s400/d89b49fbff1ad0e471cc93459d47fc14.jpg)

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: hanac - 11 Şubat, 2017, 18:25:13
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 10 Şubat, 2017, 21:20:23
İki aylık dizi film geçmişimdir. Arz ederim.  :D
Varsa tavsiyeleriniz, rica edeceğim.

Vildan Hanım merhaba, foruma dönmenize sevindik.

Şu aralar "Westworld" çok popüler, bir şans verin derim.

http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,10707.0.html
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 20 Mayıs, 2017, 23:36:37
(https://3.bp.blogspot.com/-a35PAIwG2Ww/WSB8KS7lwJI/AAAAAAAAp_s/fB8zrBhLlGU65ksMqXQgPrMSTFcz4tLHACLcB/s320/kral%2Barthur.jpg)

Yeğenim  Emir,  "Teyze, Kral Arthur gelmiş. Sinemaya gidelim mi?" deyince,  "Bu kaçıncı Kral Arthur filmi abicim? Gene mi Kral Arthur filmi?" diyecektim ki, "Guy Ritchie filmi teyzeee!" dedi.  "Fırla!" dedim. Guy Ritchie filmlerini öyle severim.

Peki nasıldı? Film iki saatti bi kere... Gereksiz uzatmışlar. Sonra... Kral Arthur'un karizmasından hiç etkilenmedim, bazı muhabbetlere resmen kahkahayla güldüm, Judie Law'un  baby face yüzüyle kötü rolde olmasını kabullenemedim, kimi müziklerde ve sahnelerde modern zaman filmi seyrediyormuşum tadı verdi felan filan...

Filmi seyrettim diye vahvahlandım mı? Yoo... Lakin filmin bitiminde "Hay canına sayın seyirciler!" de diyemedim.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 12 Ağustos, 2017, 22:36:42
(https://1.bp.blogspot.com/-Eyoqns7VKwY/WYy6nDWDnNI/AAAAAAAAtiU/6rwqOM3IXGM0NQF_hO12N9fEhYh6Yz8aQCLcBGAs/s640/edgar%2Bwright.jpg)

Yukarıda  fotoğrafını  gördüğünüz genç adam  Edgar Wright'ır. Ve  bugün tesadüfen denk gelip seyrettiğim Baby  Driver adlı filmin hem yazarı hem  yönetmenidir. Bugünden itibaren gönlümün en mutena  köşesine  taht kurup yerleşmiştir. Niye mi?

(https://1.bp.blogspot.com/-r3mPRmtuf4Q/WYzD7i-1I8I/AAAAAAAAtik/bbboaIYsa5QtaTfwNASVe9hQ0H8BOF4HACLcBGAs/s640/edgar%2Bwright.jpg)

Bugün ikindi vakti parmaklarımın ucuna basa basa ofisten kaçmıştım, tamam mı? İşler boyumu aşmıştı. Tepeden tırnağa bunalmıştım.  İyi ama, kafamı ofisten çıkarmıştım ki, o ne? Sokak değil sanki cehenneme kapı aralamıştım. Üç adımda arabama zıpladım. Hemen camları sonuna kadar araladım. Dedim ki, "Bu sıcakta en iyi serinleme mekanı sinema!" Durur muyum?  Gaza bastım... Marş marş ilk sinema salonuna daldım. Gözüm bir şey görmedi. Denk gelen bir filme hemen bilet aldım. Filmin adını Tam Gaz diye türkçeleştirmişler.  Ne olduğu hakkında fikrim yok ya.. Pek umutlu olmasam da...  Hiç olmazsa serinleyecektim... Ve film başladı... 

Abicim olmaz böyle bir şey!  Birbirinden harika müziklerin ritminde film nefes nefese akıyordu. Ya oyunculuk... Ya o muhabbetler...  Üstelik film daha önce seyrettiğim pek çok filme selam çakıyordu.  Ya o soygunlara ne demeli... (ehem... içinde soygun olan filmleri oldum bittim ayrı severim:)  Baby Driver'in son zamanlarda seyrettiğim en keyif aldığım aksiyon filmi olduğunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim. Salondan çıktığımda keyfim yerindeydi. Sinemanın hayatımı eşsiz kıldığını yine yeni yeniden hissetmiştim. Ve elbette... Yönetmenini çok merak etmiştim.

(https://1.bp.blogspot.com/-4k7yuS18EjM/WYzJuv3zpyI/AAAAAAAAti0/jnCjzQhvGeQexPXsD7wmEtcxSTJP3vF8gCLcBGAs/s400/edgar.jpg)

Şeeyyy...
Film kareleri yerine,
filmin yönetmeninin fotoğraflarını koymam sırf bu sebepten...

Gerçekteeen:)




Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 18 Ağustos, 2017, 23:14:26
(https://farm5.staticflickr.com/4810/40044228003_0ab2ff0fa5_o.jpg)

Kung Fury'i bugün öğle arası seyrettim. Fantastik-aksiyon-komik desem  abartmış olur muyum acaba? Yoo... Olmam valla. Abartının kralı bu film. Bayıldım ne yalan söyleyeyim. Teee 1980 li yıllar...  Kahramanımız Kung Fury, bir bilgisayar aracılığıyla zamanda yolculuk yapıyor. Hey! 1980'ler bilgisayarların evlerimize girdiği ilk yıllar değil mi? Koca koca kutulardı ya hani...

(https://farm8.staticflickr.com/7807/46956966722_87f20fb958_o.jpg)

Film bahanesiyle memleketime bilgisayarın giriş tarihlerini şöyle bir gugılladım. Üretici olmaktan çok sosyalleşmeye yatkın yurdum insanı  1960'da bilgisayarla, 1993 de ise internetle tanışmış. İlk kez  bilgisayar Karayolları Genel Müdürlüğü'ne alınmış. Ve karayolundaki çalışmaların modernize edilmesinde kullanılması  amaçlanmış. Sonra şirketlere yayılmış gitmiş. 1980'ler itibariyle evlerimiz bilgisayara kapılarını açmış.

(https://farm5.staticflickr.com/4828/46956966582_53f0601631_o.jpg)

Yukarıdaki Time'ın kapağı 3 Ocak 1983 yılına ait.  Her yıl bir ünlüyü yılın insanı seçen Time dergisi, tarihinde bir geleneği yıkımış. 1993'te, bilgisayarı  kapak yapıp  "Yılın İnsanı" daha doğrusu yılın makinesi seçmiş. Aaa... Bi dakka... Arkadaşım konumuz Kung Fury değil miydi? Nasıl geldim ben buraya şimdi? Gene mevzuyu dağıttım di mi?

Sözün Özü: 1980'li yılların popüler kültür imgelerini  seyretmek, müziklerini hatırlamak, İskandinav tanrılarının hükmettiği dönemde Thor'la karşılaşmak,  Nazi Almanyasının lideri Hitler'i, filmdeki adıyla Kung Führer'in ucubikliklerine,  nazilerin dünyasına, dinazorlara, dev robotlara, Kara Şimşek'e yine yeni yeniden tanıklık etmek isterseniz ve  elbette o yılların Kung Fu filmlerine bayılan bencileyin bir bünyeye sahipseniz, asyatik sporlarla polisiyeyi harmanlamış yarım saatlik bu aksiyon filmi keyifle seyredeceğinize eminim. İlk fırsatta yeniden seyreceğim:)

(https://farm5.staticflickr.com/4901/46956966372_141fd39b1a_o.jpg)

(https://farm8.staticflickr.com/7832/46956966242_f53b9d457f_o.jpg)

(https://farm8.staticflickr.com/7913/46956966192_3a741c4ef4_o.png)

(https://farm8.staticflickr.com/7823/32067498207_4e41ba61f8_o.jpg)

(https://farm5.staticflickr.com/4875/32067498037_8f1743f1ff_o.jpg)

https://www.youtube.com/watch?v=bS5P_LAqiVg (https://www.youtube.com/watch?v=bS5P_LAqiVg)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: tommikser - 05 Şubat, 2019, 23:29:23
Sevgili Hayalkahvem 2 yıldır film izlemiyorsunuz demek ki. Gerçekten sanattan bu kadar uzak kalmanıza üzüldüm.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 10 Nisan, 2021, 15:32:45
(https://live.staticflickr.com/65535/51109560844_7949300c05_o.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51109724213_916e6e5a6d_w.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/51109560814_d6e28c3bef_w.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51109560794_1711cf5a61_w.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/51109813701_d55e88488c_w.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51109813686_0b37fa60d1_w.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/51109560729_f6104e2f41_w.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51109813641_ac8ee6ed93_w.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/51109813601_a28d8a1ca5_w.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51109719193_e76cf65aeb_w.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/51109247817_3839648612_w.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51110590785_a88e776f3f_w.jpg)

Son haftalarda seyrettiğim filmler... Seyrettim. Beğendim. Tavsiye ederim. :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 10 Nisan, 2021, 15:34:20
O değil de, böyle bir klasör olduğunu hiç hatırlayamadım:) Madem varmış. Çekmeceyi doldurayım.  :D
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: ümitkr - 10 Nisan, 2021, 16:58:33

Veeee bombardıman geldi :) Güzel de geldi
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 14 Nisan, 2021, 17:49:28
(https://live.staticflickr.com/65535/51124462645_159b97621c_o.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51123660821_f3b11bf596_o.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/51123095882_c1ac43f7ee_o.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51123095857_1520268608_o.jpg)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 19 Nisan, 2021, 13:08:16
(https://live.staticflickr.com/65535/51133079272_bab7279136_o.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51133966998_45d4d7a651_o.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/51133746701_5cee9185db_o.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51133746706_84050c2df1_o.jpg)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 25 Nisan, 2021, 22:57:50
(https://live.staticflickr.com/65535/51140404266_aab6d9eae2_o.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51140404256_b04d549f8d_o.jpg)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 25 Nisan, 2021, 22:59:29
(https://live.staticflickr.com/65535/51139738707_7b3f20c1c7_o.jpg)

Seyrettim. Beğendim. Devamını Merakla Beklemekteyim.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 15 Şubat, 2022, 14:07:24
(https://live.staticflickr.com/65535/51883696267_728d34c935_o.png) (https://live.staticflickr.com/65535/51883696232_ae0088fd96_o.png)

(https://live.staticflickr.com/65535/51883696202_9154d08596_o.png) (https://live.staticflickr.com/65535/51884987609_8c6b57a7af_w.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/51884740053_9687896c35_w.jpg)  (https://live.staticflickr.com/65535/51885314500_fd4e92969e_w.jpg)

Seyrettim Beğendim. Tavsiye ederim.

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 18 Şubat, 2022, 23:45:56
(https://live.staticflickr.com/65535/51894995420_660700ef5a_o.jpg) (https://live.staticflickr.com/65535/51894341321_535e2b9187_o.png)

(https://live.staticflickr.com/65535/51894678179_be4ecacea8_o.png) (https://live.staticflickr.com/65535/51893381727_8ba30cd939_o.png)

Seyrettim. Beğendim. Tavsiye ederim. :D
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 19 Şubat, 2022, 20:44:44
(https://live.staticflickr.com/65535/51894988855_db4427781c_o.png)

Bayıldığım  komik adamlardan biridir Kevin Hard.

Mini dizisi True Story'yi seyretmeye başladım. Henüz ikinci bölümü yeni bitirdim.
Valla ne yalan söyleyeyim, şahane bir komedi bu, diyebilmem mümkün değil. Komedi değil çünkü...
Polisiye, gizem, entrika tadında tam hafta sonu seyredilecek şahane bir dizi. Bayıldım.

Durun bi... Seyretmeye devam edeceğim.😅

(https://live.staticflickr.com/65535/51894988835_2512e52eda_o.png)

(https://live.staticflickr.com/65535/51893377182_6d5971e27e_o.png)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 20 Şubat, 2022, 19:22:21
(https://live.staticflickr.com/65535/51894985735_b9bc627286_o.png) (https://live.staticflickr.com/65535/51893372382_540c89da50_o.png)

(https://live.staticflickr.com/65535/51893372372_57dfb7540d_o.png) (https://live.staticflickr.com/65535/51894985675_8d5314e020_o.png)

hepsini çok sevdim... 8)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Gabby - 22 Şubat, 2022, 14:42:00
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 20 Şubat, 2022, 19:22:21
(https://live.staticflickr.com/65535/51893372372_57dfb7540d_o.png)


Ridley Scott'ın dönem atmosferini yansıtmada ne kadar işinin ehli olduğu, orta çağ karanlığını iliklerinize kadar hissettiren bu filmde bir kez daha kendini gösteriyor. Matt Damon, Ben Affleck, Adam Driver, ciğeri beş para etmez üç erkek rolünün hakkını fazlasıyla vermişler. :) Hele Matt Damon... Bir aralar James Hetfield'i çok karizmatik gösteren sakal modeli Damon'ı tam bir orman kibarına dönüştürmeye yetmiş, makyözlere de çok iş düşmemiş... :D

Yönetmenin, kırılma noktası diyebileceğim olayı üç farklı bakış açısıyla anlatma sevdası benzer sahnelerin gereksiz tekrarı olmuş, bu bölümler bana sıkıcı geldi. Bunun dışında sıkılmadan seyredilebilen bir film olmuş.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 22 Şubat, 2022, 17:50:08
(https://live.staticflickr.com/65535/51896277287_72ffb0281b_o.png)
(https://live.staticflickr.com/65535/51897575814_5af63b21eb_o.png)


Thelma Schoenmaker ve Sally Menke  Amerikalı film editörüymüş.
Hem de en sevdiğim yönetmenlerden  Martin Scorsese ve  Quentin Tarantino'nun en sevdiğim filmlerinin film editörleri...

İnanın aşağıda linkini bırakacağım podcasti dinlemeden önce,  Thelma Schoenmaker ve Sally Menke'nin adını hiç duymamıştım.

https://www.youtube.com/watch?v=ZcjlKcjVxTc (https://www.youtube.com/watch?v=ZcjlKcjVxTc)

Google'a, film editörü ne yapar, diye sorduğumda şu cevabı aldım:
Bir filmin ham görüntülerini alma, en iyi seçimlerini seçme, sırayla yerleştirme, ses, grafik ve özel efektler eklemekten sorumludur. 

Scorsese ve Tarantino'nun uzun uzun  çektiği filmleri, kesip biçip en etkileyici sahneleri bir araya getirip sıraya sokan o güzelim filmleri ortaya çıkaran bu  iki şahane  kadınmış meğer. Vay canına sayın seyirciler.  Bayıldım.

Bir kaç film ismi vereyim mi? Kalanını meraklısı araştırır bulur zaten... Bakar mısınız? Hey yavrum hey!.. 😀

(https://1.bp.blogspot.com/-csvx-2VGvww/YZv6pvCh7uI/AAAAAAABELE/cWi_GWnoQGoMnuMdQzc4ODFOExmgT48pACLcBGAsYHQ/s320/new%2Byork%2B%25C3%25A7eteleri.jpg)(https://1.bp.blogspot.com/-XQkv1P9WerQ/YZv6msvPvuI/AAAAAAABELA/d1qc2lELfXg8zIBp3I01v9vCfN-yrWm6wCLcBGAsYHQ/s320/avi.jpg)

(https://lh3.googleusercontent.com/-1T5rcrBZR1g/YZv68UtnbOI/AAAAAAABELQ/zYl5Gatno9AVHZ5mzaCE7FeLBqJQB5BGQCLcBGAsYHQ/w216-h320/image.png)(https://lh3.googleusercontent.com/-RHI3LhULxrA/YZv7TUpXHDI/AAAAAAABELY/Yj2Mzr2-akcmtZPOHyC_GVEHOmae2Yj_ACLcBGAsYHQ/w240-h320/image.png)

(https://lh3.googleusercontent.com/-WV6UBMzMWTs/YZv8VzSnGJI/AAAAAAABELw/JTvkZurHK2AE4jVohs2CT_TiOeCyRmnHwCLcBGAsYHQ/w235-h320/image.png)(https://lh3.googleusercontent.com/-vozVGvlpINI/YZv8Lt41xSI/AAAAAAABELs/JQaDUqlcpKcymAqXLmYWLuoAhg2LhHYZgCLcBGAsYHQ/w213-h320/image.png)

(https://lh3.googleusercontent.com/-1NsWpVGKB-Y/YZv7206WagI/AAAAAAABELg/s8_9flQKuYoYDazCmqF3o1lkIENnicHXQCLcBGAsYHQ/w227-h320/image.png)(https://lh3.googleusercontent.com/-egltyuxjc_s/YZv8AnoSUMI/AAAAAAABELk/uCv3NeyTieQeU7DaQAcsea8CE3ZgarRdQCLcBGAsYHQ/w215-h320/image.png)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 23 Şubat, 2022, 16:21:08
(https://live.staticflickr.com/65535/51901020129_11c88b6d99_o.png)(https://live.staticflickr.com/65535/51900782078_7bf5a086da_o.png)

(https://live.staticflickr.com/65535/51901343070_bbeccaba2a_o.png)

(https://live.staticflickr.com/65535/51900781368_409c0211f9_o.png)(https://live.staticflickr.com/65535/51901022829_d4dd33c987_o.png)

Çocukluğundan beri uzaydan gelen sesleri takip eden astronom Ellie, nihayet Vega yıldızından gelen bir sinyali keşfeder.

Ne yani? Uzayda bizden başka canlılar vardır öyle mi?
İşte bu film bu soruya,  şöyle cevap vermektedir:
"Bizden başkaları da var mı bilmiyorum ama eğer sadece biz isek, bu çok büyük bir alanı boşa harcamak olurdu." 

Yeminle aynı fikirdeyim. Ama  laf aramızda, henüz hiçbir uzaylıyla kontak kuramamış olduğumu itiraf etmeliyim:)

1997 yapımı Contact adlı bu  film, ışıklar içinde uyusun kendisine gani gani saygım, sevgim olan Carl Sagan'ın aynı isimdeki kitabından sinemaya uyarlanmış. 
Aksiyonlu, aşklı meşkli  ilginç bir film.

Bilim insanlarının, uzaydaki varlıkların ispatlanması çabaları karşısında, siyaset ve din adamlarının vaziyetleri, Einstein'in "İki şey sonsuzdur.
Evren ve insanoğlunun aptallığı. İlkinden o kadar emin değilim" sözünün resmen ispatı.  Neyse ki kızımız zeki.😅

Hey! Aslında  başka bir şey yazacaktım.
Şöyle... Bir sürü dalevera yapılsa bile, hak yerini buluyor ve kızımız, özel olarak üretilen uzay aracına bindirilip  uzaylılarla kontak kurmaya gönderiliyor. 

Veeee.... Uzayın sonsuzluğunda harikulade manzarayı görünce, sevgili Ellii'nin nutku tutuluyor. 
Gördüklerini ifade edecek kelime bulamıyor. Ve yukarıdaki karelerde göreceğiniz gibi keşke benim yerime bir şair gönderselerdi, diyor. 

Bu sahneler ve sözlere bayıldım.  Geri sardım.  Aynı bölüme tekrar tekrar bakakaldım.

Sonra hemen bir şiirle kontak kurdum. Oturdum. Murathan Mungan'ın Yalnız Bir Opera'sını okudum.

https://www.youtube.com/watch?v=tAzmPho2qZs (https://www.youtube.com/watch?v=tAzmPho2qZs)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 24 Şubat, 2022, 21:37:55
(https://live.staticflickr.com/65535/51905602310_deb53cd48b_o.jpg)

https://www.youtube.com/watch?v=OwwMrpW1m5g (https://www.youtube.com/watch?v=OwwMrpW1m5g)

Yalanım yok, çok güldüm. İlki bedavaydı. İşte yukarıda linki. Valla dayanamadım. Hepsini seyredeyim diye bir aylığına Exxen'e üye oldum.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: V - 25 Şubat, 2022, 18:57:32
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 24 Şubat, 2022, 21:37:55
(https://live.staticflickr.com/65535/51905602310_deb53cd48b_o.jpg)

https://www.youtube.com/watch?v=OwwMrpW1m5g (https://www.youtube.com/watch?v=OwwMrpW1m5g)

Yalanım yok, çok güldüm. İlki bedavaydı. İşte yukarıda linki. Valla dayanamadım. Hepsini seyredeyim diye bir aylığına Exxen'e üye oldum.

Kaliteli yerli işlerden birisi.. Sahibeler Sitesi, Badana gibi efsane bölümleri var. Ücretli  bir kanalda olduğu için ulaşan  azdir belki..
Buradan reklamını yapalım. Izlemeyen kalmasın derim..
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Gabby - 28 Şubat, 2022, 15:26:10
Bir aralar mottosu "Komedi GİBİ Komedi" olan ve "Kokariç" bölümüyle dikkatimi çeken, kendi içinde inişli-çıkışlı bölümleri olsa da hiç sıkılmadan izlediğim bir yapım olmuştu. En hoşuma giden yanı da, sanki hiç prova yapılmadan anlık ve doğaçlama çekilmiş havası veren genele yayılmış güçlü oyunculukların sergilenmesiydi.

Şu aralar bir psikiyatristin muayenehanesinde yani tek mekanda geçen Kafa Doktoru'nu izliyorum. Ardı ardına patlayan esprileri sevenler ve kafa dağıtmak isteyenler için ilaç gibi. :) Dürümcü kominin olduğu bölümler ayrıca seyredilesi. Nasıl bi' şey diyecekler için aşağıya kısacık bir tanıtımını koydum.




https://www.youtube.com/watch?v=bmAhdMKe-xA
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 28 Şubat, 2022, 19:42:55
Aaa! Bakayım hemen Kafa Doktoru'na Gabby. Hay bin sağol. :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 02 Mart, 2022, 23:21:43
(https://live.staticflickr.com/65535/51914034927_43551a7df5_o.png)(https://live.staticflickr.com/65535/51915098903_ef3659c904_o.png)

(https://live.staticflickr.com/65535/51915325604_530806c6f9_w.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51915003946_9edcff12fd_w.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/51915328734_f376e9f253_w.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51915328729_ec993f1f37_w.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/51915009266_a280143b7d_w.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51915330764_9b2a801099_w.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/51915335244_46405539de_w.jpg)(https://live.staticflickr.com/65535/51915110853_116a062d43_w.jpg) (https://flic.kr/p/2n6zEsY)

Transhümanistleştirdiklerimizden misiniz:)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: battlehammer - 02 Mart, 2022, 23:38:39
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 02 Mart, 2022, 23:21:43
Transhümanistleştirdiklerimizden misiniz:)

Çok güzel Transmetropolitan okunur tam bu noktada.
https://www.goodreads.com/book/show/22416.Transmetropolitan_Vol_1
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 03 Mart, 2022, 20:40:08
Alıntı yapılan: battlehammer - 02 Mart, 2022, 23:38:39
Çok güzel Transmetropolitan okunur tam bu noktada.
https://www.goodreads.com/book/show/22416.Transmetropolitan_Vol_1

Karamba Battlehammer, ikinci el alabilir miyim acaba? Pahalıdır di mi? Hay Allah! Aklım kaldı şimdi. ::)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: battlehammer - 03 Mart, 2022, 20:58:58
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 03 Mart, 2022, 20:40:08
Karamba Battlehammer, ikinci el alabilir miyim acaba? Pahalıdır di mi? Hay Allah! Aklım kaldı şimdi. ::)

Açıkçası artık basılı kitap lüks bir zevk. Normal ve ekonomik olarak kabul edilebilir seviyede olanın elektronik kitap, basılı olanın ise nostaljik bir zevk olduğu noktayı çok da fark etmeden aştık. Kindle ve comixology gibi servisler, özellikle de aylık/yıllık subscription kampanyalarıyla alternatif olmanın ötesinde ana seçenek olarak konumlanmış bir süredir.

İkinci el kitaplar, Abebooks gibi siteler -ki şiddetle öneririm, benim ocağıma incir ağacı dikme görevi kendilerinde kaç zamandır: https://www.abebooks.com/ - biraz olsun çözüm sunuyor ama onlar dahi pahalı.
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 04 Mart, 2022, 22:29:46
(https://live.staticflickr.com/65535/51918917066_3e993d2028_b.jpg)

https://www.youtube.com/watch?v=mqqft2x_Aa4&t=82s (https://www.youtube.com/watch?v=mqqft2x_Aa4&t=82s)

Var mı seyreden?
Yalanım yok, yarın sinemada seyredeceğim.

Sanat ne şahane bir şey di mi?
Dünyanın ve hayatın gelmişini geçmişini boşverip, beyaz perdenin  o muazzam illüzyonuyla usulca filmin mecrasına  akıvereceğiim. Müthiş!
Yaşasın sanat :)

Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 04 Mart, 2022, 22:36:32
 Karamba hanac, gene benim afiş ejderha kanadı kadar oldu. Yardımcı olursan sevinirim   :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: hanac - 05 Mart, 2022, 10:23:22
Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 04 Mart, 2022, 22:36:32
Karamba hanac, gene benim afiş ejderha kanadı kadar oldu. Yardımcı olursan sevinirim   :)

Hallettim  :)
Başlık: Ynt: Hayal Kahvem'in izledikleri
Gönderen: Hayal Kahvem - 26 Mart, 2022, 21:03:35
(https://live.staticflickr.com/65535/51963816618_18b46312a0_o.png)(https://live.staticflickr.com/65535/51964315090_8191181078_o.png)

(https://live.staticflickr.com/65535/51964318220_69a939f59c_o.png)(https://live.staticflickr.com/65535/51963819743_e072ce0da6_o.png)

(https://live.staticflickr.com/65535/51964321160_6baef28f70_o.png)(https://live.staticflickr.com/65535/51963822613_c2038b0b15_o.png)

(https://live.staticflickr.com/65535/51962760112_d31938f0ee_o.png)(https://live.staticflickr.com/65535/51963760031_c93eb7dbf1_o.png)

Seyrettim. Beğendim. Arz ederim :D