Altın Madalyon

Bonelli Comics => Bonelli Comics => Mister No => Konuyu başlatan: Mister NO - 02 Eylül, 2012, 13:26:50

Başlık: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 02 Eylül, 2012, 13:26:50
Geçtiğimiz günlerde gazetelerde bir çok insanı üzen haberlerden biri de, Brezilya yerlilerinin altın arayıcıları tarafından katledilmesi ile ilgili olanıydı. Mister No maceralarından tanıdık olduğumuz bu olaylar ne yazık ki 2012 dünyasında halen devam ediyor.  :'(


Katliam! Bir avuç altın için...


(http://star.vol.io/arsiv/data/2/2/5/678225.jpg)


(http://i.radikal.com.tr/480x325/2012/08/30/fft64_mf1095892.Jpeg)


Ntvmsnbc'den Erdem Aksu'nun haberine göre Venezuela-Brezilya sınırında, yol olmadığı için en yakın kasabadan 6 gün yürüme mesafesinde olan Yanomami kabilesi üyelerinin yaşadığı kampa, kaçak olarak maden arayan Brezilyalı altın avcıları helikopterlerle saldırdı.

Katliam yapıldığı iddia edilen kampta yaşayan 80 kişinin sadece 3'ü hayatta. Yerli halka sahip çıkmamakla suçlanan Venezuela ve Brezilya hükümeti, geçtiğimiz temmuz ayının başında gerçekleştirilen katliamdan sorumlu tutuluyor.

Yanonami yerlilerinin oluşturduğu Horonami Yanomami Örgütü'nden yapılan yazılı açıklamada, Yanomami kabilesi üyelerine geçtiğimiz temmuz ayında Venezuela'nın güneyinde Brezilya sınırı yakınında düzenlenen saldırıda çok sayıda kişinin öldürüldüğü belirtildi.

Venezuela ve Brezilyalı yetkililerden olayın soruşturulmasını isteyen yerli halk, katliamın "Garimpeiro" olarak adlandırılan Brezilyalı altın avıları tarafından gerçekleştirildiğini iddia etti.

Amerika kıtasının keşfedilmesinin üzerinden 500 yıla yakın süre geçmesine rağmen hala tamamı keşfedilememiş olan yerli halkların en büyüğü olan Yanomamiler, dış dünyayla bağlantı kurmamış kamplara sahip. En yakın modern yaşam alanlarına bile günlerce uzaklıkta bulunan kabileler, doğayla iç içe ve ilkel bir yaşam sürdürüyor. 20. yüzyılın sonlarından itibaren Yanomamilerin yaşam alanlarını ve yaşamlarını tehdit edenler ise, kaçak maden arayan İspanyol kökenli altın avcıları.


AİLE YAPILARI BENZER


Afrika 'daki ve Ortadoğu 'daki benzer büyüklükteki kabilelerle benzer geleneklere sahip olan Yanonamilerde evlilik, ailelerin uygun gördüğü kişilerle yapılabiliyor. Kadınların çocuklarla ve kamplardaki bahçelerle ilgilendiği kabilede erkekler avcılık ve balıkçılık görevini üstlenmekte.

Kabilenin yaşlıları küçük çocukların eğitimini üstlenmekte. Böylece geleneklerini ve yaşamak için gerekli bilgileri nesilden nesile aktarıyorlar.


ORTAK YAŞAM


Ticaret anlayışının olmadığı kabilelerde çocukların bakımından, avcılığa herşey ortak. En büyük kamp 3 farklı aileden oluşmakta. Böylece toplum içi şiddetin ve ayrılığın önüne geçildiği düşünülen sistemde yabancı kamplarla da düşman ilişkisi bulunmamakta. Bu özelliklerinden dolayı Yanonamiler, madencilerin saldırılarının farkına varamadan birçok üyelerini kaybetme tehlikesi altında yaşamlarını sürdürüyor.


DEVLET SİSTEMİNDE YOKLAR


Venezuela ve Brezilya sınırı boyunca yaşayan 14 bin nüfuslu bu yerli halk ülke yönetiminden, vergilerden ve yardımlardan habersiz yaşıyor. Devlet sisteminin tamamen dışında yaşamaları güvenlikleriyle ilgili problemleri de görünmez kılıyor. Venezuela hükümeti silahlı güçleri, belirli dönemlerde Amazon ormanı derinliklerine göndermekte ancak bu operasyonlarda esas amaç kaçak madencilerin çalışmalarını engellemek.


2000 metre rakımlı ormanlarda, yaşam alanlarına uzak bölgelerde yaşamaları, Yanomami kabilesine gerçekleştrilen saldırılardan haber alınmasını güçleştiriyor.


1993 yılında aynı kabileden 16 Yanomami, kaçak madenci Garimperioların saldırısında öldürülmüştü.


Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: kedidiro - 02 Eylül, 2012, 19:33:28
 

     daha önce bir vesileyle andığım afili filintilar sitesinden konuyla ilgili olduğunu düşünebileceğimiz bir yazı... uzun görünmesi sizi aldatmasın, okuyunuz ve sentinel halkına bir selam gönderiniz...

'' Afşin kum – dünyanın en afili halkı

Burada daha önce, sömürgecilerin bulaştırdıkları hastalıklar yüzünden soyları tükenen Palawalar hakkınca acıklı bir yazı yazmıştım. Dünyanın kalanından izole yaşamış topluluklar ilgimi çekiyor. Dünya, insanlık, başka türlü nasıl olabilirdi, diye düşünmeden edemediğim için herhalde. Bu insanların bir kısmı ateş yakmayı bilmiyor olabilir; ama, mesela, ateş yakmayı biliyorsan ve onu içine şeytan girdi diye kadınları yakmak için kullanıyorsan, hiç bilmeseydin daha iyiydi aslında.
Efendim, bugünkü konumuz, Palawalar gibi uzun yıllar (tahminlere göre 60 bin yıl) dünyanın kalanından izole yaşamış başka bir grup insan, Hindistan'ın güneyindeki Andaman adalarınından Kuzey Sentinel adasının halkı. Sadece birkaç yüz kişiler. Onlara Sentinelliler deniyor, kendilerine ne dediklerini bilmiyoruz.
Tahminen Palawalar gibi bu adaya yürüyerek gelmişler ve sular yükselince burada kalmışlar, çünkü denizcilikle alâkaları yok. Ama Palawalardan ve Andaman adalarındaki diğer topluluklardan farklı bir özellikleri var. Geleneksel olarak, adalarına yaklaşmaya cüret eden herkesi öldürüyorlar. Şimdiye kadar adaya ayak basıp canlı dönen kimse olmamış. Hindistan'ın İngiliz istilasına uğradığı zamanlarda, sömürgeciler aynı Palawalara yaptıkları gibi, diğer Andaman halklarını salgın hastalıklarıyla kırıp geçirmişler. Kuzey Sentinel adası biraz sapa kalıyor, gözlerinden mi kaçmış, yoksa oraya çıkmaya yeltenen birkaç denizci ok yağmuru altında can vermiş de, başka gitmeye cesaret eden çıkmamış mı, bilemiyorum. Sömürge döneminde kayda değer bir temas olmamış. Hindistan bağımsızlığını kazandıktan sonra birkaç iletişim kurma girişimi olmuş. Ama Sentinellilerin tavrı netmiş. Adalarına ayak basanı, selamsız, sabahsız, nereden geldin, nereye gidiyorsun demeden şişlemeye devam etmişler. Yaklaşmaya cesaret eden meraklılar, iletişim kurmak için sahile hediyeler bırakırlarmış bazen. Sentinelliler, hediyeleri kabul ederlermiş, ama buna karşı bir minnet duymaları gerektiğine ikna olmamışlar şimdiye kadar.


2004′te Hint Okyanusu kıyılarını haşat eden tsunamiden iki gün sonra, Hindistan hükümeti, "gidin bakın bakalım, bu mikroplar hâlâ yaşıyor mu" diye adaya bir helikopter göndermiş. Helikopter adanın üstünde dolaşıp birkaç kişi görmüş, ardından geleneksel ok yağmuru başlamış. Tsunami, yabancılara karşı kararlılıklarını zerre kadar etkilememiş.
Diğer Andaman adalarında, yerlilerin tsunamiye nasıl tepki verdikleri gözlenmiş. Üç kuruş maaş için kıyı şehirlerine toplaşan, tsunamiden bihaber olan ve sonuçta okyanusa karışan kalabalık gibi değiller. Depremi hissettikleri anda, arkasından tsunami gelebileceğini biliyorlar ve adanın en yüksek yerine çıkıyorlar. Tabii kimse soramamış ama Sentinellilerin de başka türlü davranmadığı varsayılabilir. Yoksa 72 kilometrekarelik bir alanda 60.000 yıl nasıl hayatta kalabilirlerdi? Ataları kimbilir kaç tane tsunami görüp geçirmiştir. Belki "yer sarsıldı mı tepeye koş" diye türküleri falan vardır.
Dış dünyayla temas kurmama konusundaki bu sarsılmaz iradeleri nereden geliyor? Gelecek olanların, taşıdıkları hastalıklarla onları öldüreceğini biliyor olabilirler mi? Tsunami konusundaki bilgeliklerine bakarsak, geçmişte böyle bir olay yaşandıysa, mesela Hindistan'dan birileri gelip ada halkının çoğunun hastalıktan kırılmasına yol açtıysa; hayatta kalanlar, dışarıdan gelenin ölüm getirdiğini, kanla yazılmış bir kural olarak benimsemişlerdir belki. Bir keresinde, yaklaşmak isteyenlerin getirdiği hediyeler arasında bir de canlı domuz varmış. Adada domuzlar olduğunu ve Sentinellilerin domuz yediklerini biliyorlarmış. Adalılar diğer hediyeleri kabul etmişler, ama dışarıdan gelen bu domuzu öldürüp gömmüşler. Akıllıca bir hareket, yabancı insanlardan bulaşacak hastalıklar, yabancı domuzlardan da bulaşabilir.
Hindistan hükümeti, 1997′de alınan bir kararla, bu adayla temas kurma çabalarını yasaklamış. Tam olarak "ne halleri varsa görsünler" politikası benimsenmiş. Bilinen en son temas, 2007′de gerçekleşmiş. Adalılar, kıyılarına sokulmuş iki balıkçıyı kalbura çevirmişler. Balıkçıların cesedini almak için bir helikopter gelmiş ama ok yağmuru yüzünden (yine) adaya yaklaşamamış. Aynı helikopter, balıkçıların cesetlerinin birer çukura konulup yakıldığını tespit etmiş.
Konuştukları dil, kültürleri, dinleri, mitolojileri hakkında hiçbir şey bilinmiyor. Uluslararası hukukta bu ada Hindistan toprağı olarak geçiyor, ama bu Sentinellilerin umurunda değil, büyük ihtimal bunun farkında da değiller. Sorsanız "s..eyim uluslararası hukuku" derler herhalde.
İnsanların temelde iyi olduğunu varsayan biriyseniz, yaklaşanı öldüren bu insanlar bu düşüncenizi sarsar mı? Onları kötü ve vahşi olarak mı görmek lazım? İnsan, biraz olsun, dışarıda neler olup bittiğini merak etmez mi? Ya da, daha da önemlisi, pek de merak edilecek bir şey olmadığını nereden biliyorlar?
Sizi bilmem, ama uygar dünyaya çekilen bu şahane hareket karşısında benim gözlerim doluyor.''

Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: kalidor - 02 Eylül, 2012, 22:09:23
Eğer kayda değer bir yeraltı kaynağı olsaydı İngilizler veya Hindistan adaya barış (!) getirmek için müdahalede bulunurlardı. Ama hakkaten ilginçmiş. İron Maiden'dan Run to the Hills parçasını hediye ediyorum sayın Sentinellilere:

http://m.youtube.com/watch?v=geHLdg_VNww
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: s.b - 03 Eylül, 2012, 10:02:13
 Keşke bizde o ilkel kabilenin dediğini diyebilseydik bazı konularda:
"Sorsanız "s..eyim uluslararası hukuku" derler herhalde."
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 12 Mayıs, 2013, 00:17:19
Yerliler işgal etti inşaat ertelendi

Brezilya'nın yağmur ormanlarını mahvedecek olan dev baraj projesi yerlilere direnemedi. Amazon yerlileri tarafından işgal edilen baraj inşaatı üç gün önce bir kez daha askıya alındı. hydroworld.com'un yerel kaynaklara dayandırdığı habere göre Munduruku, Juruna, Kayapó, Xipaya, Kuruaya, Asurini, Parakana ve Ara kabilelerinin temsilcilerinden oluşan grup baraj inşaatının bulunduğu alana otobüslerle geldi. Geleneksel silahlarla donanmış olan yerliler  işçilerin inşaata girmesine izin vermedi.

HÜKÜMET'E MEKTUP
Yerliler, Brezilya Hükümeti'ne bir de mektup gönderdi. Mektupta protestocular barajın yerlilerin rızası olmadan yapıldığı ifade edildi. Yerliler, diyalog istediklerini fakat Hükümet'in kendilerinin konuşmasına izin vermediğini kaydederek şöyle devam etti: "Bu nedenle biz baraj inşaatını işgal ediyoruz. Şimdi sizin her şeyi durdurmanız ve bizi dinlemeniz gerekiyor. "Yerliler mektupta isteklerinin basit olduğunu söyleyerek, Hükümet'in yasaları uygulamasını ve bölgede yapılacak her çalışmada kendilerine danışılmasını istedi. İstekleri yerine gelene kadar baraj inşaatının durdurulmasını talep eden yerlilerin bir başka isteği de polisin Xingu, Tapajos ve Teles Pires nehrindeki operasyonları da durdurması oldu.

Üçüncü büyük baraj olacak
Brezilya Hükümeti, enerji projeleriyle ekonomiyi büyütme peşinde. Belo Monte'nin de dünyanın üçüncü, Brezilya'nın en büyük barajı olması planlanıyor. Fakat Amazon'u besleyen Xingu nehrinin etrafındaki toprakların suya gömülmesiyle 40 bin kişi evlerinden olacak. Yerliler iki yıl önce de inşaat alanının içindeki  dört şantiyeyi yaklaşık üç hafta önce işgal etmişti.

***

İşçilerden destek var

Yerlİler işgal sırasında, baraj inşaatında kötü koşullarda çalışan pek çok işçinin kendilerine destek verdiğini söyledi. Protestocular, işçilerin kendilerine sempati duyduğunu dile getirerek "Biz onlarla barış halindeyiz" diye konuştu.



(http://www.suhakki.org/wp-content/uploads/2012/08/bello.jpeg)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: alan ford - 12 Mayıs, 2013, 09:14:12
  Yerlilerin haklı davalarında Mister No kuşkusuz tam destek verirdi ama öncesinde Brezilya derin devleti pırpırı kiralayıp olmadık işlere sokardı kesin pilotumuzu. Sonrasında davanın kazanılacağı kesin ama  ;D

  Şaka bir yana ülkemizde de en büyük dertlerden biri olan hesler konusunda umarım insanların aklı başına gelir. Yerliler de gayet makul ve haklı taleplerini de kazanırlar
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Gambit - 13 Mayıs, 2013, 12:54:50
40,000 kisinin evinden olmasi cidden abartili bir ornek ama hes lerden kacis olamaz, olmamali. Turkiye de hic bir hes bu kadar kisiyi evinden etmemistir, etmez. Nukleer santral yerine hes, ruzgar ve gunes enerjisine yonelmemiz sart. Bunun yaninda, enerji kayiplarini onlemek icin isi yalitimini zounlu hale getirip, Guneydogu daki hakzi hirsiz kullanimlari da engellersek, kendi kendine yeten ulke durumuna rahatlikla gececegimize inaniyorum
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: kalidor - 14 Mayıs, 2013, 08:53:50
Nükleer enerji için çok geç kaldık ve bütün dünya nükleer enerjiyi bırakırken bizim bu işe girişmemiz ve bunu yaparken de karşı taraftan tam bir sigorta talebinde bulunmamamız da ilginç. Fransa'nın inşa edeceği reaktörün de ilk kez Türkiye'de yapılacağı da ayrı bir soru işareti. Neyse yenilenebilir enerji kaynakları ve mümkün olan yerlerde yapılacak HES'leri destekleyelim. Yoksa ihracat artmış, borsa çıkmış, enflasyon düşmüş, işsizlik azalmış hikaye olur. İran'a, Rusya'ya bağlı yaşamaya devam ederiz.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: alan ford - 14 Mayıs, 2013, 09:07:39
  Hes'ler maalesef  zannedildiği kadar masum değiller. Toptan ekolojiyi ve iklimi değiştirmeleri bişr yana , sınırlı kullanım ömrü sonrası kendini yeniliyememesi büyük sorunlar. Lakin Almanya'da çevreye uyumlu  ve barajsız hes teknolojisini geliştirmiş. bkz:

  "Tertemiz bir HES mümkün!
Freiburg'un en beğendiğim tarafı, yemyeşil doğada süregelen kent yaşamı. İnsanlar şehir merkezindeki birkaç sokak dışında neredeyse ormanda yaşıyor. Şehrin yanı başındaki Dreisam nehrinin etrafı yayalara ve bisikletlilere ayrılmış. 7'den 70'e herkes spor yapıyor. Engellilerin belki de en rahat spor yaptığı yer burası. Burada nehrin hemen yanında yeşillikler içinde gizlenmiş, tek katlı bir kulübe var: Bir HES (hidroelektrik santralı)!
Türkiye'de bilinçli her insanın ayaklanmasına yol açan HES'lerden çok farklı. Bizdeki HES mantığı, derelerin akış yolunun değiştirilerek bir boru içine hapsedilmesi ve hapsedilen suyun yüksek bir yerden bırakılmasına dayalı. Yüksekten gelen hızlı su ise tribünleri döndürerek enerji sağlıyor. Freiburg'lular suyun gücünden de faydalanmayı düşünmüş ve çözümü antik çağlardan gelen bir bilgide bulmuş. Arşimet'in yaklaşık 2500 yıl önce bulduğu ve adına 'Arşimet Burgusu (ya da vidası)' dediği sistemle bizim HES'lerin çoğundan daha iyi verim elde etmişler (yılda 2 milyon kWh). İnşaat aşamasında da çevreye neredeyse hiç zarar vermemişler.
'Arşimet Burgusu' antik çağlardan beri suyu aşağı seviyelerden yukarıya çıkartmak için kullanılır. Burada ise sistemi ters yönde çalıştırarak her burgu bölümünde daha da fazla artan bir güç elde ediliyor. Bunun için nehir, 3 metre aşağıya düşürülmüş. Bu düşüşün balıklara zarar vermemesi için de taşlardan setler yapılmış. Böylece hem şık bir görüntü elde edilmiş hem de balıklar için küçük yapay resifler sağlanmış. "

   Radikal gazetesinden alıntıdır.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 20 Mayıs, 2013, 10:52:49
Amazonlardan Hasankeyf'e yerli halklar baraja karşı dayanışma içinde


FİLİZ YAVUZ/BİRGÜN

Brezilya Amazonlarındaki dünyanın en büyük üçüncü baraj projesi Belo Monte'nin yapımına karşı çıkan Kayapo kabilesi şefi Megaron Txucarramae, "Hasankeyf halkı burada ne yaşıyorsa biz de Brezilya'da aynı şeyi yaşıyoruz ve aynı şekilde direniyoruz. Yerli halklar yaşadığı sürece de direnmeye devam edecek. Ben yaşadığım sürece Belo Monte barajının yapılmasına izin vermeyeceğim" dedi.

Doğa Derneği'nin de destek verdiği Damocracy Hareketi tarafından Dünya Nehirler Konferansı için İstanbul'a davet edilen Megaron Txucarramae ile dün Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'ndeki konuşmasının ardından bir araya geldik. Txucarramae, yaşadıkları sorunların kaynağının ILO'nun 169. maddesine göre yerli halkları ve onların kültürlerini korumayı taahhüt eden hükümetin bu taahhütüne uymamasını olduğunu söyleyerek; "Biz mahkemelerin kararlarına saygı duyuyoruz. Ama beyaz adam bizim isteklerimize, yaşamımıza ve bize saygı duymuyor" diye konuştu.   
Txucarramae'nın anlattıklarından öne çıkanlar şöyle:

KUTSALIMIZA ZARAR VERİYORLAR
Hükümet bizim değil barajcıların ve madencilerin sözünü dinliyor, bizim ve diğer kabilelerin üzerine askerleriyle saldırıyor. Hatta geçen yıllarda başka kabilelerden bir kişi öldü. Bize, kutsal alanlarımıza hatta atalarımızın mezarlarına bile zarar veriyorlar. Ağaç keserek, nehirlerin akmasını engelleyerek, balıkları öldürerek sağladıkları gelişme kime hizmet eder?

BARAJ ÖLÜM ÇANIMIZ OLACAK
Belo Monte Barajı, sadece yerli halklara değil nehrin kıyısında yaşayan beyaz adamlara da zarar verecek. Yaşam alanlarımız sular altında kalacak, balıklar ölecek, kaplumbağaların üreme alanı yok olacak. Sulak alanlar kuruyacak, kuru alanları su basacak.

Biz nehir kıyısından ormanın içlerine taşınacağız. Barajlar büyük sivrisineklerin o bölgeye akın etmesine neden oluyor ve sivrisinekler beraberlerinde sıtma salgınlarını da getiriyor, bizde de öyle olacak. Bir nehri değiştirmeden baraj yapmak mümkün değil. Belo Monte, Xingu nehrindeki yıkımın başlangıcı olacak ve bizim ölüm çanımız çalacak. Çünkü buraya 4 tane daha baraj yapmak istiyorlar. 

KENDİ TOPRAĞIMIZDA YAŞAMAK İSTİYORUZ
Biz doğadaki her şeyin ruhunun olduğuna inanırız. Tanrının bize bıraktığı bu nehrin ruhu vardır. Nehir içinde yaşayan hayvanların ruhu da biz yerlilerin ruhu da nehrin içindedir. Nehir bizim için ayrıca çarşı pazar demektir; balığımızı oradan tutarız, kaplumbağaları oradan buluruz.

Biz çocuklarımızın da burada yaşamasını istiyoruz. Kendi topraklarımızda kendi geleneklerimizle yaşamak istiyoruz

***

Hükümetin teklif ettiği parayı istemiyoruz
Kabile şefi Megaron'un kızı Mayalu Txucarrama: Nehir bize gündelik yaşamımız için gerekli her şeyi verir. Biz Kayapolar hükümetin bize teklif ettiği paraları istemiyoruz. Çünkü doğa satın aladığınız her şeyden daha önemli. Bizler doğanın sahibinin olduğuna ve eğer doğaya zarar verildiğinde kötü olacağına inanıyoruz. Bu yüzden tüm dünyadaki nehirleri korumak için çalışıyoruz. 

***

40  bin kişi evlerinden olacak
Xingu havzası 40 etnik gruptan oluşan 25 bin yerliyi barındırıyor. Belo Monte Barajı, Amazon havzasında 668 kilometre karelik bir alanı sular altında bırakacak, birçok canlı türünün yok olmasına neden olacak ve 40 binin üzerinde insan evlerini terk etmek zorunda kalacak. Xingu havzası ormansızlaşacak ve orta Amazon'da geniş bir alan üzerindeki endemik ve nesli tehlikedeki türler yok olacak. Yerli halklar, tamamen nehre dayalı geçim kaynaklarını, ulaşım yollarını ve kültürlerini kaybedecek.

***

Ilısu'ya ÇED muafiyeti
Belo Monte baraj projesinin arkasında olan Avusturyalı Andritz Hydro şirketi aynı zamanda Ilısu barajını da yapan şirket. Danıştay 14. Dairesi, Ilısu Barajı Projesi'nin ÇED'den muaf tutularak inşa edilmesine karşı dava açan TMMOB Mimarlar ve Peyzaj Mimarları odalarını haklı bulmuş ve 7 Ocak'ta kararını tebliğ etmişti. Fakat baraj inşaatı durdurulmadı. Devreye Çevre Bakanlığı girdi ve 5 Nisan'da ÇED yönetmeliğini değiştirerek Ilısu'yu ÇED'den muaf tuttuğunu açıkladı.

Ilısu Barajı'nın hayata geçmesi halinde 35 bin insan yerinden edilecek, 12 bin yıllık Hasakeyf sular altında kalacak, Irak'taki Basra sazlıklarının büyük bölümü kuruyacak ve burada yaşayanlar su kıtlığı çekecek



(http://94.75.229.225/actuels/1368955507.JPG)


(http://94.75.229.225/actuels/1368955484.JPG)

(http://94.75.229.225/actuels/1368955465.JPG)

(http://94.75.229.225/actuels/1368955444.jpg)

(http://94.75.229.225/actuels/1368955422.jpg)

(http://94.75.229.225/actuels/1368955406.jpg)


Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 24 Eylül, 2013, 00:47:18
Amazonlar petrole direniyor

DOKUNULMAZ BÖLGE'YE DOKUNACAKLAR

Elif Görgü/ Evrensel



(http://www.evrensel.net/images/images/2013/09/09-2/yasunigenel.jpg)




Para hırsı dünyanın en değerli doğal alanlarını tahrip etmeye devam ediyor. Türkiye'de dereleri, ormanları ve kıyıları tehdit eden zihniyet, dünyanın öbür ucunu da es geçmiyor elbet. Yasalarla koruma altında bulunan Ekvador'un Amazon bölgesinin "dokunulmazlığı" kaldırıldı. Bölgede petrol çıkartılacak. Sebep her yerde aynı: Ekonomik kalkınma. Bu kalkınma meselesinde yerli halkların bakış açısı kapitalistlerden farklı. Geçtiğimiz yıl Ekvador'da bir röportaj yapmıştık yerli liderlerinden biri olan Salvador Quispe ile ve mesela onun kalkınma tarifi şöyleydi: "Kalkınma hastalar için çok hastane inşa etmek değil, insanların hasta olmasını engelleyebilmektir. Hasta sayısı az olursa, çok hastaneye ihtiyacınız kalmaz."

Ancak Ekvador Hükümeti mevzuyu böyle görmüyor, ülkenin petrolüne talip olan Çin de... On yıllardır yasalarla, UNESCO ve Avrupa ülkelerinin desteği ile korunan Amazon ormanlarının Ekvador sınırları içinde kalan bölümündeki Yasuni Ulusal Parkı'nın sadece yüzde 1'lik bölümünde bile petrol çıkartılması, 100 bin yerlinin yuvasından kovulması anlamına geliyor. Çünkü Yasuni, kendi kararlarıyla "medeniyet"ten izole ve kültürlerini koruyarak yaşamak isteyen yerli kabilelerin de Ekvador'daki anavatanı.


DOKUNULMAZ BÖLGE' İLAN EDİLMİŞTİ

Bu bilgiler yerli örgütlerinin ve çevre kuruluşlarının çeşitli açıklamalarından derlendi: Yasuni Ulusal Parkı, 9 bin 820 kilometre kare genişliğinde. Ekvador'un Pastaza ve Orellana kentlerinin sınırlarında, Napo ve Curaray nehiryeri arasında ve Ekvador'un başkenti Quito'dan 250 kilometre güneyinde bulunuyor. 

Park, 1980 yılında UNESCO tarafından "dünya biyosfer rezervi" olarak koruma altına alındı.

Çünkü Yasuni yeryüzünün biyoçeşitlilik açısından en zengin bölgelerinden biri.

Bu yüzden 1998 yılında Ekvador hükümeti, Yasuni'yi "dokunulmaz bölge" ilan etmiş, petrol rezervlerinin farkında olan hükümet, hem doğayı hem de yerli halkların haklarının korunması için almış kararı.


(http://www.evrensel.net/images/images/2013/09/09-2/yasunigenel2.jpg)


(http://www.evrensel.net/images/images/2013/09/09-2/yasuniicineylem.jpg)



6 YIL ÖNCE 6 YIL SONRA


2007 yılında ise bugün de hâlâ iktidar olan Rafael Correa Hükümeti, çevre örgütleri Yasuni ITT Girişimini oluşturmuş ve başlatılan uluslararası kampanya ile gelişmiş ülkeler Ekvador'a, Yasuni bölgesinde petrol arama çalışması "yapılmaması" için her yıl maddi destek vermeye başlamıştı.

Sadece Şubat 2013'te Almanya hükümeti, yenilenebilir enerji, ormanın korunması, Yasuni'e yaşayan yerli halkların sosyal kalkınması gibi alanlarda kullanılmak üzere 46 milyon dolar vermiş!

Fakat 6 yıl önce bölgenin korunması mücadelesinin başını çeken aynı hükümet geçtiğimiz aylarda bu kampanyayı iptal etti ve parkın 10 kilometrekarelik bir bölümününde petrol çıkartılmaya başlayacağını duyurdu.

Hükümet bu şekilde 30 yıl boyunca yılda 600 milyon dolar kazanmayı hesaplıyor.


YERLİ HALKLAR NE OLACAK?


(http://www.evrensel.net/images/images/2013/09/09-2/yasuniyerliler.jpg)


Yasuni Ulusal Parkı, Huaorani, Tagaeri ve Taromenane yerlilerinin yaşam alanı.

Onlar kentlerde değil, Amazonlar'da, "medeni" hayattan izole yaşamayı tercih eden yerliler ve aslında Ekvador Anayasası onların haklarını ve yaşadıkları alanlar üzerinde söz sahibi olmalarını koruma altına almış durumda.

Ancak Ekvador Hükümeti, kendi değiştirdiği anayasayı da görmezden gelerek halklara söz hakkı tanımıyor.

Bölgedeki petrol faaliyetinin yerli halkların göçüne neden olacağı belirtiliyor.



BİR HEKTARDA 100 BİN ÇEŞİT BÖCEK


UNESCO'nun "dünya biyosfer rezervi" olarak kabul ettiği Yasuni'de şimdiye kadar 150 tür ikiyaşamlı canlı (hem karada hem suda yaşayabilen canlılar), 204 çeşit memeli hayvan, 121 çeşit sürüngen ve 2113 bitki türü tespit edilmiş.

1762 çeşit ağaç ve çalının bulunduğu Yasuni'nin sadece bir hektarlık alanında 644 çeşit ağaç, 100 bin çeşit böcek, 382 çeşit tatlı su balığı tespit edilmiş.

Kuş çeşitleri bakımından dünyanın en zengin bölgelerinden biri Yasuni'de 567 çeşit kayıtlı kuş türü bulunuyor.



(http://www.evrensel.net/images/images/2013/09/09-2/yasunihayvanlar3.jpg)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: darkwood - 24 Eylül, 2013, 11:01:32
Okurken bir belgesel izler gibi oldum değerli paylaşımlar için teşekkürler.
Bu bölge dünyanın akciğerleri olarak kabul edilen ve büyük ölçüde bozulmamış yerlerin başında geliyor! Eğer bu çok değerli yerleride talan edip yok ederlerse dünyanın gelecekteki halini düşünemiyorum bile.
Bizim ve gelecek nesiller için olduğu kadar hayvanlar ile bitkiler içinde "hayatsal olarak" gerçekten çok önemli bu bölgeyi katletmekten vazgeçip akıllarını başlarına alacaklarını umut ediyorum..
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: alan ford - 25 Eylül, 2013, 10:28:45
 ""Kalkınma hastalar için çok hastane inşa etmek değil, insanların hasta olmasını engelleyebilmektir. Hasta sayısı az olursa, çok hastaneye ihtiyacınız kalmaz.""

  Bu cümle çareyi şahane özetliyor aslında ama anlamamakta dirençliyiz
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 03 Ekim, 2013, 10:00:44
Yerlilerin toprak isyanı

03/10/2013 Radikal

(http://i.radikal.com.tr/480x325/2013/10/02/fft64_mf1680242.Jpeg)



Brezilyalı yerliler toprakları için sokaklara döküldü. Soya üreticileri ve çiftlik sahiplerinin topraklarına tecavüz etmesinden yakınan yerliler, bir haftalık gösterilere yürüyüş yaparak, kamplar kurarak ve otoyolları kapatarak başladı. Milletvekilleri sınır belirleme işine dahil eden anayasa değişikliğini eleştiren göstericiler Brasilia'da parlamento önüne kamp kurdu. Raoni kabilesi şefi Kayapto "İnsanlarımıza zarar verecek kanunlarla ilgili endişelerimiz var" dedi. Şiddete maruz kalan yerliler 2012'de 54 kurban verdi. 200 milyonluk ülkede nüfusun yüzde 1'ini oluşturan yerliler Amazon 'daki toprakların % 12'sine sahip. Çiftlik sahipleri ise toprakların % 46'sına hükmediyor.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 16 Kasım, 2013, 23:41:54
Amazon'u kirleten petrol şirketine ceza

(http://www.evrensel.net/files/news/default/amazonu-kirleten-petrol-sirketine-ceza9580525ca4374ff6809a.jpg)


Ekvador Yüksek Mahkemesi, Amerikan Chevron petrol şirketini 1970'ten 1990'a kadar zehirli atıklarını Amazon ormanlarına boşalttığı gerekçesiyle 9 milyar 500 milyon dolar cezaya mahkum etti.

Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, mahkeme verdiği hükümde Chevron'un satın aldığı Texaco petrol şirketinin ödemesi gereken para cezasını yarıya düşürerek, zarar bedelinin 9 milyar 500 milyon dolar olduğuna hükmetti. Chevron şirketinin bir sözcüsü hükmün "gayrimeşru ve uygulanamaz" olduğunu ifade etti.

Davanın görüldüğü yerel mahkeme 2011 yılının şubat ayında verdiği kararda aynı miktarda para cezasına hükmetmişti. Ancak 1972 ile 1990 yılları arasında yapılan çevre kirliliği ile ilgili olarak Chevron'un kamuoyu önünde özür dilemeyi reddetmesi üzerine miktar iki katına çıkartılmıştı. Yüksek mahkeme bunu kaldırarak kararın ilk haline dönülmesine hükmetti ve Chevron'un suçlu olduğunu onadı. Davanın geçmişi 1993 yılına uzanıyor. Yargılama süreci eski Amerikan şirketi Texaco hakkında New York'ta başlamıştı. Ancak 1992 yılında Ekvador'dan çekilmiş olan Texaco petrol şirketi 2001 yılında Chevron tarafından satın alınmıştı.

Büyük çoğunluğu yerlilerden oluşan yaklaşık 30 bin kişilik davacı topluluğu bunun üzerine Ekvador yargısına başvuruda bulunmuştu. Bölge sakinleri Texaco'yu '70'li ve '80'li yılarda zehirli atık sularını Lago Agrio çevresindeki Amazon yağmur ormanlarına boşaltmakla suçluyor. (DIŞ HABERLER)

www.evrensel.net (http://www.evrensel.net)

Eklenme tarihi: 2013-11-15
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 17 Kasım, 2013, 23:56:42
Amazonlarda orman kıyımı artarak sürüyor


Brezilya, Amazon'da ormansızlaştırma oranlarının 2012′nin Ağustos ayından Temmuz ayına dek yüzde 28 oranında arttığını açıkladı.

İstatistikler, bahsi geçen zaman aralığında ormanların 5.843 kilometre karelik bölümünde tahribat oluştuğunu, bunun bir önceki sene 4.571 kilometrekare olduğuna işaret ediyor.

Çevre Bakanı İzabella Teixeira, hükümetin kendi ifadesiyle bu "suçun" yol açtıklarını tersine çevirebilmek için çaba sarfettiğini vurguladı.

Çevre kuruluşları, ormanlardaki tahribatın artmasından Brezilya'nın ormanları koruma yasaları üzerinde yaptığı değişiklikleri ve tartışmalı reformları sorumlu tutuyor.

Bu değişiklikler, çiftliklerde korumaya alınan bölgelerin azalması ve bu kapsamda 2008′den önce tahribata uğrayan kesimler için de af çıkarılmasıyla sonuçlanmıştı.

Brezilya geçen yıl Amazonlar'da takibatın başlamasından bu yana ormansızlaştırma oranlarının en düşük seviyeye gerilediğini bildirmişti.

Amazonlar'daki yağmur ormanları, kereste tüccarlarının ticari kaygılarının kurbanı oluyor.

Ülkede çiftçi lobisinin uzun zamandır talep ettiği reformlar, Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff'in birçok sefer veto etmesine rağmen geçmişti.

Greenpeace çevre örgütünden Amazon ormanları uzmanı Paulo Adario, sosyal paylaşım sitesi Twitter'a gönderdiği mesajda, kırsal lobiyle aşırı yakınlaşmanın sonunda ülkeyi ormansızlaştırmaya götürdüğü eleştirisinde bulundu.

Tarım sektörü, Brezilya'nın Gayrı Safi Yurt İçi Hasılası'nın yüzde 5′inden fazlasından sorumlu.

Brezilya hükümeti 2009 yılında Amazon ormanlarındaki ormansızlaştırmayı 2020′ye kadar yüzde 80 oranında azaltma taahhüdünde bulunmuştu.

Brezilya'da küresel ısınmanın ana sebeplerinden biri olan sera etkisine yol açan gaz salımlarına, en çok ormansızlaştırma nedeniyle tanık olunuyor.

(https://farm2.staticflickr.com/1589/25715340261_9f7a3f5de8.jpg)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 31 Mayıs, 2014, 21:16:45
Brezilya'da yerlilerden Dünya Kupası protestosu


Brezilya'da düzenlenecek FIFA Dünya Futbol Şampiyonası'na iki hafta kala protestolar sürüyor. Son olarak yerliler ve evsizler, hükümetin Dünya Kupası siyasetini protesto etti.

Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, Brezilya'nın başkenti Brasilia'da, Dünya Futbol Şampiyonası nedeniyle devletin harcamalarını protesto eden gruplar, salı akşam saatlerinde gösteri düzenledi. 2 binin üzerinde kişinin katıldığı protestolara, polisin gözyaşartıcı gazla müdahale ettiği bildiriliyor.

Terra haber portalında, polisin müdahalesi sonucu çok sayıda kişinin yaralandığı ve yine çok sayıda kişinin gözaltına alındığına yer veriliyor.

Protestolara katılan farklı yerli gruplar ve Kızılderililer gösterilerde geleneksel kıyafetleriyle boy gösterdi. Yine çok sayıda evsiz de devletin harcamalarını protesto etmek için gösterilere katıldı.

Göstericiler Dünya Futbol Şampiyonası kapsamında devletin yaptığı harcamalara karşı çıkıyor. Şampiyonaya para ayırmak yerine devletin daha fazla sosyal konut ve hizmet sağlamak için bütçe ayırmasını talep ediyorlar.

FIFA'nın başkentteki protestolar nedeniyle, Mane Garrincha Stadyumu'ndaki Dünya Şampiyonası kupalarının tanıtım lansmanını da iptal etmek zorunda kaldığı bildirildi.

Öte yandan sendikaların kabul ettiği maaş artış oranına karşı çıkan otobüs şoförleri de grevde. Ülkenin farklı kentlerinde grev nedeniyle kaos yaşandı. Alman milli takımının Portekiz'e karşı ilk maçını oynayacağı Salvador kentinde grev nedeniyle neredeyse hiç otobüs seferi yapılamadı.

(https://farm2.staticflickr.com/1644/25715392371_355373bf9f_z.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1593/25784403076_f3906cfaca_z.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1603/25715391691_5e1a9b7dc6_z.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1717/25183866083_172103575d_z.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1641/25715391201_824e29a7dd_z.jpg)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 06 Eylül, 2014, 01:14:14
Amazon yerlileri ağaç kesenlere haddini bildirdi


Amazon'da yerliler ağaç düşmanlarına haddini bildirdi. Reuters'in haberine göre, Amazonlardaki kaçak ağaç kesimlerinde karşı hükümetin yeterince etkili önlem almadığını düşünen Amazon yerlileri iş başa düştü dedi. Ka'apor kabilesi en iyi avcılarını kaçak ağaç kesenleri bulup topraklarından atmakla görevlendirdi.


(http://www.sendika.org/wp-content/uploads/2014/09/amazon2.jpeg)



Amazonlardaki Ka'apor yerlileri, 4 kabileyle birlikte kaçak ağaç kesenlere karşı mücadele başlattı. Ormanda denetime çıkan yerliler, kaçak ağaç kesenlerin kamplarını bastı, kamptakilerin pantolonlarını çıkartıp ellerini arkadan bağlayan yerliler, direnenleri sopalarla dövdü. Kütüklerin yüklendiği bir kamyonu yaktı.

Ka'apor yerlileri, kaçak ağaç kesenlerden şikâyetçi olan tek yerli grubu değil. Brezilya'nın dört bir yanındaki kabilelerin Amazonların doğal kaynaklarını sorumsuzca tüketen kaçakçılara karşı nöbet tutmaya başladığı belirtiliyor.

Brezilya'da bugüne kadar genellikle yerliler, kaçak ağaç kesimi yapanların şiddetine maruz kalıyordu. Bu kez olay tersine döndü. "Kaçakçılara bir ders vermek gerektiğini" söyleyen yerliler, kamyonları, kestikleri kütükleri, silahlarını ve pantolonları alıkoydu.

Maranhao eyaletinde, Alto Turiacu yerli bölgesi yıllardır kaçak ağaç kesenler tarafından yağmalanıyor. Ka'apor yerlileri, kaçak kesim yapanların kasım ayında Gurupi köyünü bastıklarını, yaşlıları dövdüklerini, hayvanları vurduklarını ve çocukları korkuttuklarını söylüyor. Şubat ayında kaçak kesim yapanlar 3 yerliye ateş açtı, bir yerli savaşçı ağır yaralandı.

Mayıs ayında federal polise, çevre koruma ajansına (Ibama) ve yerli işleri birimine (Funai) "Ka'apor yerlileri ile kaçak ağaç kesenler arasında çatışma" rapor edildi, acil önlem alınması istendi. Ancak "hiçbir şey yapılmadı."

Ka'apor savaşçılarının şefi Osimar, "Biz de kaçak ağaç kesilen her yerde kamp kurmaya başladık" dedi.


(http://www.sendika.org/wp-content/uploads/2014/09/amazon1.jpeg)


'Gelmeyin diyoruz, geliyorsunuz'


Osimar ve kabilenin en deneyimli savaşçıları son olarak kendi bölgelerine girerek ağaç kesen bir grubu yakalayıp ellerini bağladı, direnenleri sopalarla dövdü.

Yerliler kaçak ağaç kesenleri salıvermeden önce "Bunu yapıyoruz, çünkü çok inatçısınız. Size gelmeyin diyoruz ama dinlemiyorsunuz" dedi. Yerliler ardından kampta kütüklerin yüklendiği 5 kamyon ve ağaçları çekmekte kullanılan 3 traktörü ateşe verdi.

Ka'apor kabilesinin lideri Irakadju, "Ormanımız bizden alındı, ama artık uyandık" dedi, "Beyazlar yaşayan bir ormanın tüm dünya için iyi olduğunu, yeryüzünün Orman sayesinde nefes aldığını anlayamıyor."
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: alan ford - 06 Eylül, 2014, 19:26:56
  Bugün bu haberi okuyup bi an önce bu başlıkta paylaşmak istedim ama Heyhat Mister No her zamanki gibi hızlı davranmış, ben de başlığı gözden kaçırmışım. Yerlilerin ellerine ,sopalarına sağlık diliyorum :D
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 09 Eylül, 2014, 22:53:28
Peru'da dört çevre aktivisti öldürüldü



Ülkelerindeki yasadışı ağaç kesme faaliyetlerine karşı çıkan Perulu dört çevre aktivisti öldürüldü.


(http://yesilgazete.org/wp-content/uploads/2014/09/77465342_77465341.jpg)



Peru'nun Ashaninka  topluluğuna mensup dört yerli aktivist Brezilya'ya giderken sınır yakınında hayatını kaybetti.

Yasadışı ormancılık faaliyetine karşı kampanya yürüten eylemciler, hayatını kaybedenlerin bir süredir illegal ormancılardan tehdit mektuplarını aldığını belirtti. Faillerin bu ormancılar olduğu sanılıyor.

Öldürülenlerin arasında, yaklaşık 6 senedir ülkenin ormansızlaşmasına karşı mücadele veren hareketin sözcüsü Edwin Chota da bulunuyor. Chota, yetkiliere yasadışı ağaç kesme faaliyetleri hakkında raporlar hazırlıyordu.

2012 Dünya Bankası raporuna göre Peru'nun ihracatının yüzde 80'i yasadışı ağaç kesiminden geliyor.

Global Witness örgütünün geçtiğimiz aylarda yayımladığı rapora göre 2002-2013 yılları arasında 908 kişi doğa mücadelesine katıldığı için öldürüldü. Maden, toprak hakkı ve ağaç katliamlarıyla ilgili mücadelelerde şiddetin dozu yükselirken Latin Amerika ve Asya Pasifik ülkelerinde ölümle sonuçlanan şiddet sayısı fazlalığı dikkat çekiyor .

(BBC / Yeşil Gazete)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 19 Aralık, 2014, 22:53:59
Amazon yerlileri "İklim Değişikliği Konferansı"na tepkili


(http://www.kureseleylem.org/images/resized/images/ninawa-huni-kui-1060x460_300_200.jpg)



Orman tahribatı ve ormansızlaştırma ile karbon salınımını düşürmek olarak da bilinen, tartışmaya yol açan karbon ticareti projesi sadece Afrika'da değil, Güney Amerika'da ve özellikle de Amazon bölgesinde protestolara neden oluyor.

Democracy Now'dan Amy Goodman'ın Amazon bölgesinden Huni Kui yerel halkının şefi Ninawa Huni Kui ile yaptığı röportaj:

Amy Goodman: Şimdi, tartışmaya yol açan orman tahribatı ve ormansızlaştırma ile karbon salınımını düşürmek olarak da bilinen ve sadece Afrika'da değil aynı zamanda Güney Amerika'da, özellikle de Amazon'da protestolara neden olan karbon ticareti projesine dönüyoruz. Hafta başında, bu projeye karşı olduğunu dile getirmek için Brezilya'dan Lima'ya gelen, Brezilyalı yerli halk Huni Kui Federasyonu'nun başkanı Şef Ninawa Huni Kui ile röportaj yaptım.

Ninawa Huni Kui: Benim adım Ninawa ve Brezilya'nın Acre bölgesindeki Amazonlarda yaşayan Huni Kui Federasyonu'nu başkanıyım.

Amy Goodman: Kaç kişiyi temsil ediyorsunuz?

Ninawa Huni Kui: Brezilya Amazonları'ndaki Acre eyaletinde bulunan beş bölgedeki, iki yerel bölgeden 90 adet köyde yaşayan 10,400 insanı temsil ediyorum.

Amy Goodman: Birleşmiş Milletlerin iklim zirvesine neden geldiğiniz hakkında konuşabilir misiniz? Mesajınız nedir?

Ninawa Huni Kui: Lima'ya, tarihi iklim konferansı zirvesinde bulunan 195 farklı ülkeden temsilciye, dünyanın yerel halklarına ve sivil toplum kuruluşlarına yapılan bu iklim değişikliği konferansının tarihi bir olay olduğunu söyleme umuduyla geldim. Tabii ki, dünyadaki yerli halklar da dahil olmak üzere insanlar, hükümetlerin yaşadığımız bölgelerde yarattığı problemleri duyurma amacıyla buradalar. Benim mesajım topluluğumdaki yaşlılardan, çocuklardan ve halkımdan. Söylemek istediğimiz şu ki, Birleşmiş Milletlerin iklim değişikliğine karşı masaya yatırdığı çözümler yanlıştır. Özellikle de karbon ticareti projesinin kötü yönlerini açığa vurmak için buradayız.

Amy Goodman: Karbon ticareti projesi topluluğunuzu nasıl etkiliyor?

Ninawa Huni Kui: İlk etki, Acre eyaletinin karbon ticareti projesini destekleyen Brezilya Amazonları'ndaki bunu uygulayan ilk eyalet olması ve dünyada bu projeyi destekleyen bölgelerden biri olmasıdır. Karbon ticareti projesi, yerel halkın haklarını ve bizi etkileyen projelere hayır diyebilmeyi garanti altına alan Uluslararası Çalışma Örgütü'nün Anlaşma 169'a çoktandır zarar veriyor. Brezilya Anlaşma 169'u ihlal ediyor; çünkü karbon ticareti projesinde yerel halka hiçbir şey danışılmadı ve bu hala devam ediyor.

Projenin ikinci etkisi daha önceleri bölgeleri ve Doğa Ana'yı savunan yerli halkın liderlerini birbirinden ayırması oldu. Projenin üçüncü etkisi, daha paranın nereden geldiğini ve ne için olduğunu bilmeyen bazı atanmış liderlerin bu parayla kendilerine araba alması oldu. Bir diğer etki ise Brezilya hükümeti. Çünkü hükümet, kanunları ve hukuki çerçevede yerel halkın haklarını tahrip eden, bu karbon karbon dengelemesi yöntemine kapılarını açıyor.

Amy Goodman: Karbon ticaret projesinin yaşadığınız yerdeki etkileri hakkında konuşabilir misiniz? Bu proje size karşı zorla kabul ettirilmeye çalışıldığında topluluğunuzda neler oldu?

Ninawa Huni Kui: Topluluğun artık kendi topraklarında balıkçılık, yiyecek yetiştirmek ve tarım yapmak gibi etkinlikler için izni yok. Saydığım bütün etkinlikler yasaklandı. Kanundışı oldukları ve eğer biri bunlardan herhangi birini uygularsa, kişinin hapse gireceği ilan edildi.

Amy Goodman: Topluluklar ne yapmayı bekliyor? Onlara bölgeden gitmesi için para verildi mi?

Ninawa Huni Kui: Acre'den olan şeyin doğrusu şu ki, topluluklara para ödeyen bir program yürütülüyor. Programın ismi Bolsa Floresta ve ailelere her üç ayda bir 300 Brezilya reali veriliyor. Bu para yaşamak için yeterli değil. Parayı alan ailelerin ormana gitmesi yasak, bu sayede hükümet dünyanın diğer tarafındaki çok uluslu şirketlere kirliliği dengeleyebilmek için karbon satabilecek.

Amy Goodman: Size para teklif ettiler mi?

Ninawa Huni Kuni: Evet, Acre hükümeti topluluğumuza iki milyon Brezilya reali teklif etti. Bunun kültürümüzü güçlendirmek için bir motivasyon olduğunu söylediler. Fakat biz, bunun karbon ticaret projesini imzalamızı sağlayacak kabulü kazanmak için bir işaret olduğunu anladık.

Amy Goodman: Brezilya'da bunun olmasına sebebiyet veren Amerikan eyaletleri ve şirketleri kimlerdir?

Ninawa Huni Kui: Acre'deki karbon ticaret projesini destekleyen ve Acre eyaletine bu projenin yapılması için para veren pek çok aktör var. Bunlardan biri Amerika'daki Kaliforniya eyaleti. Aynı zamanda Acre yönetimine projeyi yapması için para teklif eden pek çok çok uluslu şirket de var. Ağustos 2014 yılında Almanya Acre'ye 280 milyon dolar para verdi.

Amy Goodman: Ninawa, projeye karşı olan liderlerin suçlanması hakkında bazı şeylerden bahsettin. Sen bu projeye karşı olanlardan birisin. Hiç tehdit edildin mi?

Ninawa Huni Kui: Evet, tehditler aldım fakat tehdit alan tek kişi ben değilim. Munduruku yerel halkının liderleri projeye karşı direndiği için pek çok tehdit aldılar. Diğer insanlar ve liderler acı çektiler ve suçlamalara maruz bırakıldılar.

Amy Goodman: Ninawa son olarak bunun çevresel bir çözüm olduğunu düşünen insanlara ve şirketlere ne demek istersin?

Ninawa Huni Kui: Bunu söyleyen insanlara, bu projenin iklim değişikliği sorununu çözebilecek bir çözüm olmadığını söylemek istiyorum. Bu tamamı ile yanlış bir çözüm. Buna ek olarak, yerel halklar iklim değişikliğine sebebiyet veren insanlar değiller. Brezilya/Mato Grosso'da, büyük soya fasülyesi baronu Brezilya hükümetinden ormanları kesmesi için maddi destek alıyor. Gerçekten bu iklim değişikliği sorununu çözmek istiyorlarsa tomrukçuluk şirketleriyle, soya fasülyesi baronlarıyla ve doğayı kirletip yok eden şirketlerle konuşmak zorundalar. Yerli halk Doğa Ana'yı korur. Biz annemizi savunuyoruz, çünkü o bizim annemiz, bize yemeğimizi veriyor. Soluduğumuz havayı bize o veriyor. O, bize Amazon'u veriyor ve Amazon sadece yerel halk için değil aynı zamanda tüm dünya için de önemlidir.


Röportaj çeviri: Burak Avşar
Kaynak: Çepeçevre
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 26 Aralık, 2014, 21:09:14
Amazon yerlileri Peru'da köy bastı


(http://ichef.bbci.co.uk/news/ws/660/amz/worldservice/live/assets/images/2014/12/24/141224103454_uncontacted_tribes_peru_amazon_624x351_g.galliuncontactedtribes.org.jpg)


Peru'nun güneydoğusunda, Brezilya sınırındaki Amazon ormanları içinde bulunan bir köy, yaklaşık 200 Mashco-Piro yerlisi tarafından basıldı.

Diğer insanlarla temas kurmadan yaşayan yerlilerin Cuma günü köye oklar ve yaylarla gelerek hayvanları öldürdüğü, yiyecek aradığı ve tencere-tava gibi metal eşyaları alarak köyü terk ettikleri bildirildi.

Saldırıda yaralanan olmadı.

Yetkililer çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Monte Salvador köylülerini şehre taşıdı.

İngiliz Guardian gazetesine konuşan Peru Kültürlerarası İlişkiler Bakan Yardımcısı Patricia Balbuena "Yerliler ok fırlatmış olmasına rağmen yaralanan olmadı. Köylüler güvende ama yiyecekleri yok ve korkmuş durumdalar" dedi.

Mashco-Piro yerlileri bu yıl içerisinde daha önce iki kez aynı bölgeye gelerek yiyecek aramış.

Ancak bu son baskında evlerin de yağmalandığı bildirildi.


(http://ichef.bbci.co.uk/news/ws/625/amz/worldservice/live/assets/images/2014/12/24/141224103814_brasil_forest_timber_624x351_afp_nocredit.jpg)


Yaşam alanları tehdit altında mı?

Guardian gazetesine göre antropologlar saldırıya neyin sebep olmuş olabileceğini bulmaya çalışıyor.

FENAMAD isimli yerlilerle çalışan bir kuruluş ise Peru hükümeti ile iletişime geçerek Mashco-Piroların yaşam alanlarının korunmasını istedi. Kuruluş ağaç kesme izinleri ve uyuşturucu kaçakçıları nedeni ile bu alanlara el konduğunu söylüyor.

Bakan Yardımcısı Balbunea ise kabilenin uyuşturucu kaçakçılarının ya da ormancıların tehdidi altında olduğu iddiasını reddederek Mashco-Pirolara ev sahipliği yaptığı düşünülen Madre de Dios isimli yerli yaşam bölgesinde "yasadışı etkinlik" tespit etmediklerini söyledi.

Bakan yardımcısına göre Amazon'un bu bölgelerinde radikal ısı değişimlerine sebep olan iklim değişikliği saldırıyı tetikleyen nedenlerden biri olabilir.

Gazeteye göre Peru Amazonlarında 15 bin kadar üyesi olduğu tahmin edilen 15 kabile diğer insanlarla "temas etmeden" yaşıyor.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: tunaorhun - 18 Ocak, 2015, 23:56:09
Şu anda 300 ziyaretçi birden bu konuyu okuyor. Forum rekoru kırıldı.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 19 Ocak, 2015, 00:22:01
Alıntı yapılan: tunaorhun - 18 Ocak, 2015, 23:56:09
Şu anda 300 ziyaretçi birden bu konuyu okuyor. Forum rekoru kırıldı.

Oldukça güzel bir haber, bir de nasıl olduğunu anlayabilsem  ???
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 16 Mart, 2015, 22:57:41
Amazon yerlileri Kadıköy'e geliyor!



Amazon'daki dev Belo Monte baraj projesine karşı yıllardır verdikleri mücadele ile tanınan ünlü Kayapo yerlileri, Dünya Nehirler Konferansı'na katılmak için 18 Mayıs'ta Kadıköy'de olacaklar.


(http://www.yurtgazetesi.com.tr/wp-content/themes/YurtGazetesi/timthumb.php?src=http://www.yurtgazetesi.com.tr/images/haberler/amazon_yerlileri_kadikoye_geliyor_h35053.jpg&w=290&h=auto&q=100)



İSTANBUL – Amazon'daki dev Belo Monte baraj projesine karşı yıllardır verdikleri mücadele ile tanınan ünlü Kayapo yerlileri, Dünya Nehirler Konferansı'na katılmak için 18 Mayıs'ta Kadıköy'de olacaklar.

Doğa Derneği ve uluslararası DAMOCRACY hareketi işbirliğiyle düzenlenen Dünya Nehirler Konferansı, 18 Mayıs Cumartesi günü Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde gerçekleştirilecek.

Barajlara karşı doğal yaşamı ve kültürlerini korumaya çalışan yerli halklar ve uluslararası sivil toplum örgütlerini biraraya getirecek olan konferans, dünyadaki yaşamın temelini oluşturan suyun doğal döngüsü için son derece önemli olan nehirler ve bu nehirleri tehdit eden dev baraj projelerinin doğa, kültürel miras ile yerel halklara olan etkilerine dikkat çekmeyi amaçlıyor.

Brezilya'nın Amazon bölgesindeki baraj karşıtı mücadeleleri ile dünya çapında tanınan Kayapo yerlileri de konferans kapsamında Türkiye'ye gelecekler. Amazon'daki dev Belo Monte baraj projesine karşı yıllardır verdikleri mücadele ile tanınan ve Hollywood'un tanınmış isimlerinden James Cameron ve Sigourney Weaver gibi isimlerin de destek verdiği ünlü Kayapo yerlilerinin şefi Megaron Txucarramae ve kızı Mayalu Kokometi Waura Txucaramae konferans'ta birer konuşma yapacaklar. Konferansın bir diğer önemli katılımcısı ise Irak Doğa Derneği Başkanı Azzam Alwash. Azzam, Saddam Hüseyin tarafından 1990'larda kurutulan Basra bataklıklarını yaptığı başarılı çalışmalar sonucu kurtarmış ve bu çalışmaları nedeniyle 2013 yılında dünyanın en önemli çevre ödülü olan Goldman Ödülü'ne layık görülmüştü. Ancak eğer Ilısu Baraj projesi tamamlanırsa Basra bataklıkları yeniden kuruyacak ve binlerce insan yurtlarını terk etmek zorunda kalacak.

Halka açık ve ücretsiz olarak düzenlenecek konferansın ardından uluslararası katılımcılar 20 Mayıs, Pazartesi günü Diyarbakır'ı, 21 Mayıs Salı günü ise Hasankeyf'i ziyaret edecek. Yerel halklar ile toplantılar düzenleyecek olan konuklar ayrıca, Ilısu ve Belo Monte barajlarını anlatan DAMOCRACY belgeselinin gösterimlerine katılacaklar.

Gökçe UYGUN/ Gazete Kadıköy
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Hayal Kahvem - 16 Mart, 2015, 23:04:21
Çok güzel haber sahiden. 
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 17 Mart, 2015, 00:45:36
Alıntı yapılan: Mister NO - 16 Mart, 2015, 22:57:41
Amazon yerlileri Kadıköy'e geliyor!



Amazon'daki dev Belo Monte baraj projesine karşı yıllardır verdikleri mücadele ile tanınan ünlü Kayapo yerlileri, Dünya Nehirler Konferansı'na katılmak için 18 Mayıs'ta Kadıköy'de olacaklar.


Yurt Gazetesi'nin internet sitesinde de bu haber yer alıyor ancak tarihler konusunda bir tutarsızlık var.  ???
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 23 Mart, 2015, 00:35:59
Nehirleri kurtarmak için tek yol direniş!


(http://www.birgun.net/assets/news/images/slider_images/cfe78-manset.jpg)



ONUR EREM   15/03/2015 BirGün

Dün 14 Mart Dünya Nehirler İçin ve Barajlara Karşı Eylem Günü'ydü. Nehirlerin hidroelektrik santrallara (HES) hapsedildiği ve barajlar tarafından tutulduğu Türkiye'de iki bine yakın HES inşaatı projelendirilmiş durumda. Fakat pek çok yerde halk topraklarını, kültürel varlıklarını, geçim kaynaklarını yok edecek bu projelere karşı direniyor, eylem yapıyor. 14 Mart için, Türkiye'nin farklı bölgelerindeki eylemcilerle konuştuk.

Eren Akyol, Dersim'in Peri Suyu Koruma Platformu'nda mücadele ediyor. Peri Vadisi'ne bugüne kadar 6 güvenlik barajı inşa edildi. 9 tane de HES projesi var. Akyol iç savaşın yoğun olduğu 90'larda, henüz çevre mücadeleleri Türkiye'de yaygınlaşmamışken devletin bölgeyi insansızlaştırmak için bu projelere başladığını anlatıyor: "Türkiye'de ilk defa özel paramiliter şirketler Peri Suyu'na yapılan Pembelik Barajı'nda denendi ve başarılı oldu. Baraja karşı protestoları engellemek için askerler ve özel harekât birliklerinin yanında paramiliter güçlerle birlikte barajın etrafına kalekollar inşa edildi."

Akyol, Peri Vadisi'ndeki köylerin bu projeye karşı büyük bir direniş gösterdiğini ancak çadırlarının devlet tarafından yakıldığını, insanların gözaltına alındığını, Dersim merkezden ve Türkiye'nin geri kalanından destek alamadıkları için barajların yapılabildiğini söylerken en azından Türkiye kamuoyunun bölgedeki direnişlere, Yırca'ya verdiği gibi güçlü bir destek vermesi gerektiğini vurguluyor.


DÖRT BARAJ ALTI HES

Dersim'de rant için yok edilmek istenen tek bölge Peri Vadisi değil. Munzur Vadisi Milli Parkı da, bir milli park olmasına rağmen devletin 4 baraj ve 6 HES yapmak istediği bir vadi. Bu tesislerden elde edilecek elektriğin Türkiye'nin üretiminin yüzde birine denk geleceği hesaplanıyor. Munzur Doğal Yaşamı Koruma Derneği Başkanı Haydar Çetinkaya altı yıldır nehirlerini korumak için mücadele veriyor. "Munzur Vadisi'ndeki baraj ve HES projelerine karşı açtığımız davalarda bize 'Üstün kamu yararı nedeniyle inşaat yapılmalı' diyorlar. Üstün kamu yararı bir milli parkı korumak mıdır, yok etmek midir?" diyen Çetinkaya da bu projeleri "kültürel ve ekolojik soykırım" olarak adlandırıyor.


(https://onurerem.files.wordpress.com/2015/03/dersim-munzur.jpg?w=399&h=299)

SUYU ALINCA YAŞAM BİTER

Erdoğan çevreciler için "Madem ağaçları bu kadar seviyorsunuz gidin ormanda yaşayın" diyordu. Fakat ormanda yaşayanların da peşini bırakmıyor HES'ler. On yıl önce İstanbul'dan kaçıp Antalya'nın Alakır Vadisi'nde kendilerine doğal bir yaşam kuran Tuğba Günal ve Birhan Erkutlu'nun yaşadıkları bunun bir örneği. Mücadeleleri sonucunda 4 HES'i engellemiş olsalar da 4 tanesi de bitmiş durumda. Biten HES'lerin etkilerini şöyle anlatıyor Günal: "Ağaçlar kesildiği ve kuruduğu için ilk görülen etki yağmurlarla toprak kaymaları oldu. Sonrasında dere yatağında su kalmadığı için çevredeki bitkiler kurudu, canlılar öldü. Suyu alırsanız, yaşamı bitirirsiniz. Eğer planlanan tüm HES'leri yaparlarsa vadi baştan sona kuruyacak."

Mücadelelerinde sistemin koşullarına göre evrildiklerini, bir güneş paneli edinip bölgedeki mücadeleyi insanlara duyurmaya başladıklarını söyleyen Günal, "Sistemin gözü bu bakir topraklara kadar uzandı, nereye giderseniz gidin sistemle mücadele etmeniz gerekiyor. Ele geçirmedikleri bir tek doğal kaynaklar kalmıştı, şimdi onlara saldırıyorlar. Kalkınma diyorlar, bir damlacık sudan elde edilecek enerjiyle mi kalkınacak Türkiye?" diye soruyor.

(https://onurerem.files.wordpress.com/2015/03/boc49fazpc4b1nar-58.jpg?w=640)


FUTBOL VE DİRENİŞ

HES'e karşı verdiği mücadeleyle dikkat çeken bir diğer bölge de Mersin'in Boğazpınar Köyü. Geçen yıl Tarsus Belediyesi'nin düzenlediği köylerarası futbol turnuvasında her maça "HES istemiyoruz" pankartlarıyla çıkan köyün futbol takımı, devlet erkanının izleyeceği final maçına çıkmaması için yarı finalde fikstür değiştirilerek en zor rakiple eşleştirilmiş, maç ikinci yarıya kadar 0-0 devam edince rakibin kırmızı kartlık müdahalelerine hakemin sessiz kalması üzerine çıkan şiddetsiz tartışmada polis sahaya girip köy takımına saldırmış, dört kişi yaralanırken altı futbolcu da iki yıl turnuvadan men cezası almıştı. Bu polis cezasından sonra yargılananlar ise polisler değil futbolcular oldu. Tarsus Sulh Ceza Mahkemesi'nde bu şaka gibi davanın görüleceği tarihin 1 Nisan olması ise kaderin bir cilvesi olsa gerek.

HES'e karşı çıktıkları için yargılananlar yalnızca futbolcular değildi. Çok sayıda köylüye sayıları kişi başı 10'u geçen soruşturma açıldı. Köydeki mücadeleye aktif katılan Ahmet Öztürk, "Gök HES'i inşa ederken köylülere 'Toprağınızı satmazsanız devlet zorla elinizden alır' diyerek satmalarını sağladılar. Sigortalı iş sözü verdiler, 30 köylüye 6 ay boyunca kazma kürek işi yaptırdıktan sonra 'İş bu kadardı, bitti' dediler. Köylülerin sabrını taşıran şey ise ırmağa giden yolun şirket tarafından 'özel mülkiyet' denerek zincirlenmesi oldu. Irmağı göremeyen köylülerin HES'lere karşı tepkisi büyüdü" diyerek yaşananları özetledi.


Yasal mücadelenin sınırları

Peri Suyu Koruma Platformu'ndan Eren Akyol halkın hukuki mücadele vermesine rağmen devletin hukuku çiğnediğini, rant için şiddet uyguladığını söylerken, "Barajlar kaçak olarak su tutuyor. İdare mahkemelerinin verdiği yürütmeyi durdurma ve mühürleme kararları uygulanmıyor. Acele kamulaştırma kararlarını da Yargıtay iptal ediyor fakat uygulanmıyor" ifadelerini kullanıyor. Munzur Doğal Yaşamı Koruma Derneği Başkanı Haydar Çetinkaya, mahkemelerin verdiği iptal kararlarının ardından devletin hemen yeni anlaşmalar yaparak süreci devam ettirdiğini anlatırken, "Türkiye'nin her alanına sıçrayan hukuksuzluğu burada da görüyoruz. Kesinleşmiş yargı kararları uygulanmıyor. Karşımızda bir parti organı haline gelmiş devlet kurumları ve bundan nemalanan yandaş şirketler, taşeronları var. Biz bunlara Dersim halkı olarak topyekûn direneceğiz" diyor ve ekliyor: "Devlet zorlandığı yerde askeri gücünü devreye sokuyor. Bu konuda da mücadelenin hangi boyutu gerekiyorsa o şekilde mücadele vereceğiz."

Derelerin Kardeşliği Platformu Fındıklı Temsilcisi Hüseyin Acar ise atalarının toprakları için bedel ödediğini, kan döktüğünü söylerken, "Bizim atalarımız ormana girerken bile baltanın ağzını kapatırdı. Bir gün devlet askerleriyle gelip bu HES'leri başlatırsa elimizde ne varsa onunla direniriz. Silahımız yoktur ama ormanlarımız taş ve odun doludur. Bu HES'leri yapabilmek için önce canımızı almaları gerekir" diyor.

(https://onurerem.files.wordpress.com/2015/03/fc4b1ndc4b1klc4b14.jpg?w=371&h=278)



24 HES'i engelleyen Fındıklı mücadelesi

Doğu Karadeniz, HES şirketlerinin en fazla hedeflediği bölgelerin başında geliyor. Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı'nın açıkladığı verilere göre bölgede aktif ve plan aşamasındaki HES'lerin toplam sayısı 271. Bu kadar fazla HES'e rağmen sınırları içinde yapılması planlanan tüm HES'leri engellemeyi başaran bir ilçe var: Rize'nin Fındıklı ilçesi. Bugüne kadar bölgede planlanan 24 HES için bir çivi bile çakılmasını engelleyen Fındıklı'nın başarısını, sekiz yıldır bölgede mücadele eden Derelerin Kardeşliği Platformu Fındıklı Temsilcisi Hüseyin Acar ile konuştuk.

Verdikleri mücadelenin bir HES mücadelesi değil yaşam mücadelesi olduğunu söyleyen Acar, geçmişten ders çıkardıklarını ve bu yüzden HES konusunda iş işten geçmeden mücadeleye başladıklarını söylüyor: "Devler daha önce kadastro uygulamasında topraklarımızı elimizden aldı, sonra şirketlere peşkeş çekti. Karadeniz'le aramıza Berlin Duvarı gibi giren bir sahil yolu yaptı. Bunlarda mücadeleye iş işten geçtikten sonra başlamıştık, dersimizi aldık, HES konusunda hemen mücadeleye başladık."

Fındıklı'da mücadelenin başarıya ulaşmasını sağlayan şeyin, sadece bazı insanların değil bütün halkın katılması olduğunu anlatan Acar, bunun ardında bilim insalarıyla birlikte köy köy, ev ev gezerek insanlara HES'in etkilerini anlatmalarının olduğunu söylüyor.Fındıklılılar şubat ayında Taşdibi HES ve regülatör projesinin ÇED toplantısını bu mücadelelerle engelledi. Daha önce de nehir ıslah projelerine karşı kurdukları direniş çadırlarında bir hafta boyunca jandarma ve asker tacizine direnmiş, bir haftanın sonunda dozerler geri çekilmişti.


MEMLEKETİNİ TALAN ETTİ

Acar, "Gelen insanın niyeti neyse, ona göre karşılık veririz" diyor ve ekliyor, "Rize, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın da memleketi. Cezaevlerinden bile direnişimize destek mektupları geliyor ama Cumhurbaşkanı'nın gözleri kör, kulakları sağır olmuş Rize'nin doğa mücadelesine. Kendi memleketini talan eden insan olabilir mi? Bu zavallıların sonu da Mesut Yılmaz gibi olacak."
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 21 Mayıs, 2015, 20:00:10
Ekvador'dan ünlü aktöre çağrı: #DoğruOlanıYapBrad


(http://static.birgun.net/resim/haber-detay-resim/2015/05/14/ekvador-dan-unlu-aktore-cagri-dogruolaniyapbrad-45225-5.jpg)



Chevron'un Amazon ormanlarındaki çevre katliamını konu alan bir film için kolları sıvayan ABD'li aktör Brad Pitt, Ekvador hükümetinin büyük tepkisini çekti. 

Yıllarca Chevron'un hesap vermesi için büyük çaba gösteren Rafael Correa hükümeti, bazı internet kullanıcılarınınım Pitt'i bu girişiminden vazgeçirmek için #BradDoTheRightThing (Doğru Olanı Yap Brad) etiketiyle sosyal medyada başlattığı kampanyaya tam destek verdi.

Nitekim Pitt'in beyaz perdeye uyarlamak istediği film gazeteci Paul Barrett'in büyük tartışmalar yaratan "Law of the Jungle" (Orman Kanunu) kitabına dayanıyor. Barrett ise kitapta Ekvadorlu yurttaşların ve Amazon yerlilerin haklarını temsil eden ve dava için milyonlarca dolar para alan Amerikalı avukat Steven Donziger'ın hukuksuzluk yaptığını öne sürüyor. Barrett'in iddiasına göre Donziger davadan alınacak olası tazminatın payını öyle dağıtmış ki, 100 bunun büyük bölümü yatırımcılar, avukat masrafları ve hükümet görevlileri arasında bölüştürülerek yalnızca 1,5'i yurttaşlara aktarılması söz konusu.

Ancak kitap ziyadesiyle Donziger'a odaklandığı için büyük tartışma yaratırken, avukat ekibine dava açan Chevron'un da ekmeğine yağ sürdü.

'BARRETT RÜŞVET ALDI'

Pitt'e yazılan açık mektupta, kitabın yayın haklarını satın alan aktör "haklar ile hiçbir şey yapmamaya" davet ediliyor. Zira Ekvador hükümetine göre Barrett'in kitabına dayanan bir film yurttaşların mücadelesine zarar verebilir.

Firma Amazonlarda 1964-1990 arası 36 yıl petrol araştırdı. Bu sürede yaklaşık 680 bin varil petrol nehirlere döküldü. Chevron, Çevreye verdiği zarar nedeniyle 2011 Ekvador yargısı tarafından 9,51 milyar dolar para cezasına çarptırılmıştı. Ancak firma bu parayı ödemeye yanaşmış değil. Firmanın bu miktarı zorla ödemesi için Kanada yargısındaki dava ise halen sürüyor. Bu çerçevede, "Kirli Eller" adında bir kampanya başlatan hükümet ile halk olası cezasızlıktan endişeli.

2012'de bölgeyi ziyaret eden Pitt'in rehberi aslında kitabın "kötü adam" olarak portrelediği Donziger'in Ekvadorlu muhatabı Pablo Fajardo'dan başkası değildi. Correa ise, Pitt'i filmi çekmesi halinde Chevron'a suç ortağı olacağı konusunda uyardı ve bölgeyi yeniden gezmesi için çağrıda bulundu. 

BİRGÜN 14/05/2015
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 04 Temmuz, 2015, 00:15:25
Hayatını seven 'savunma'ya!


Kuzey Ormanları Savunması'na "Neden savunma?" diye sorduk, "Çünkü saldırı altındayız" dedi. KOS ve İstanbul Kent Savunması pazar günü "İstanbul'a' nefes ol" diyecek



(http://static.birgun.net/resim/haber-detay-resim/2015/07/03/hayatini-seven-savunma-ya-55157-5.jpg)


UĞUR ŞAHİN

İstanbul'un kuzeyindeki Kuzey Ormanları; su havzaları, endemik bitki türleri, tarım alanları ve çeşitli hayvan türlerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir ekosistem. Fakat bu ekosistem 3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanalistanbul gibi mega projelerle tehdit altında. 'Kentleşme' ve 'gelişme' kavramlarıyla yapılan bu projelere karşı Kuzey Ormanları Savunması (KOS) uzun zamandır direnenlerden.

Direnişlerin 'Mekân'ı

KOS ekibinin küçük bir kısmı olan Banu Uzpeder, Balaban Cerit ve Esra Karataş ile ormanların yok edilmesine karşı verilen mücadeleyi konuşmak için KOS Mekân'da buluştuk. Balaban, KOS'ta 1 yıldır 'bu talana dur demek için' bulunduğunu belirtiyor. İsminin, göçmen bir kuş olduğunu, Validebağ Korusu'nda görüldüğünü söylüyor ve ekliyor: "Yani Velidebağ Korusu benim meşru savunma alanım." Banu ise bir yapım şirketinde senarist. Kuruluşundan itibaren KOS'ta. Esra ise bir şehir plancısı. KOS Mekân'a girdiğimiz andan itibaren mücadelenin yansımalarıyla kaplı bir mekân yarttıklarını hissediyoruz. Banu, KOS Mekan'ın kuruluşunun tamamen el birliğiyle olduğunu ve kendi kaynakları ile var ettiklerini anlatıyor. Sadece KOS değil, İstanbul Kent Savunması, Beyoğlu Kent Savunması gibi birçok oluşum da Mekan'ı kullanıyor.

Gezi mirası yaşıyor

KOS'un yapısını ve karar alım süreçlerinin nasıl işlediğini soruyorum. Esra her cuma toplanarak forum yaptıklarını ve kararları forumlardan çıkan sonuçlara göre aldıklarını söylüyor. "Forumlar bize Gezi Direnişi'nden miras. Üstelik herkesin katılımına açık forumlardan ortak kararlar çıkarıyoruz. Sonrasında ise kolektif bir tutumla komisyonlar aracılığıyla işleyişi gerçekleştiriyoruz" diyor.

(http://static.birgun.net/resim/haber-ici-resim/2015/07/03/hayatini-seven-savunma-ya-55160-1.jpg)



'Beton akıtıyorlar'


3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanalistanbul gibi projelere karşı tutumları net. Bu projelerin ormanları ranta açarak bir çevre katliamına neden olacağını söylüyorlar. Balaban, "Tek dertleri ekonomiyi içinde bulunduğu zor durumdan kurtarmak. Bunun için doğaya beton akıtıyorlar. O kanal yapılırsa 5 sene sonra hepimizin başka bir şehirde yaşaması gerekecek."

Banu, 3. Köprü'nün İstanbul'un ulaşım sıkıntısını bitirmeyeceğini vurguluyor. "Ulaşım sıkıntısının biteceğini söylemek adeta yalan, bu yalana kanmak da aslında suça ortak olmak. Recep Tayyip Erdoğan 1996 yılında, 3. Köprü cinayettir. Yapımı, ranta ve imara açmak içindir diyor. Ulaştırma Bakanı, 3. Köprüyü yapsak da İstanbul trafiğine çözüm olmayacak diyor. Aslında kendileri sürekli itiraf ediyor" diyor.

'Zaferlerle büyüyeceğiz'

Boğaziçi Köprüsü'nün yapımına karşı o dönemde de eylemler yapıldığını, fakat başarısız olduğunu hatırlatıyorum. "3. Köprü eylemleri nasıl başarılı olacak?" diye soruyorum. Esra cevaplıyor: "O tarihlerde koruma, çevre, kültürel ve doğal kaynakların korunması gerekliliği inancı tam oturmamıştı. Son 15 yıldır yerli yerine oturuyor. Ama gerçeklerin, günümüzde çok daha geniş bir kesim tarafından farkında olduğunu görüyoruz. En büyük örneğini Gezi Parkı'nda gördük. Zafer elde ede ede büyüceğiz. Mahkemelerden gelen durdurma kararlarını bu ara daha sık duyar olduk. Bunlar artacak, çünkü yerellerde çok büyük mücadeleler veriliyor."

'Çünkü saldırı var!'

'Neden savunma?' diye soruyorum. Esra doğrudan yaşam alanlarına bir saldırı olduğunun altına çiziyor. "Kentin ortasında, sokağında, meydanında bile saldırı var. Kuzey Ormanları için de savunma, Validebağ için de savunma, Beyoğlu içinde, Yırca için de savunma... Hayatını seven savunmaya gelsin!" diye ekliyor.

'2 beton ayak'

3. Köprü'nün Beykoz ve Rumelifeneri'ndeki bağlantı yollarının imar planına yargıdan gelen iptal kararına rağmen inşaatın devam etmesi hakkında konuşuyoruz. Esra inşaatın hukuksuzca sürdüğünün altını çiziyor. İnşaatı durdurmayanların, durdurulması için tebliğ etmeyenlerin de bu suça ortak olduğunu belirtiyor. "Peki ne yapılması gerekiyor?" diye soruyorum. Karataş, "beton dökülen yerlerin acilen kaldırılması gerektiğini" söylüyor. "Beton dökülen yerleri kaldırmamız gerekiyor. Orayı kendine bıraksak yeşillenir. Kuzey Ormanları toprak kalitesi ve su açısından çok verimli."

Köylüler rahatsız!

Köprü hakkında yöre sakinlerinin tepkilerini ise Banu anlatıyor. Köylerde ilk başta 'topraklarımızı satacağız, para kazanacağız' anlayışının olduğunu ama şimdi durumun kritikliğinin farkına vardıklarını söylüyor. Köylülerin projeyi istemediklerini anlatıyor. Nedeni ise köylülerin tarımla uğraşması. Esra inşaatın köyleri büyük ölçüde etkilediğini, yaşanmaz hale getirdiğini şöyle anlatıyor: "Köy yolundan sürekli kamyon geçtiğini düşünün. Hayvanların meraların tamamını kepçeler tarafından yok edildiğini düşünün. Acele kamulaştırma diye bir şey uydurdular köylülerin topraklarını ellerinden aldılar."

3/7/2015 BirGün
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 19 Ağustos, 2015, 00:17:09
Brezilya'da yerlilerin öfkesi sokağa taştı

CIHAN  | SAO PAULO - 15.08.2015


Dünya Yerli Halklar Günü vesilesiyle Sao Paulo'da bir araya gelen Brezilya yerlileri hükümet aleyhine gösteri düzenledi. Mecliste tartışılan yasalar ile topraklarının ellerinden alınmak istendiğini öne süren yerliler, bu yıl ilk kez düzenlenecek yerli halklar olimpiyat oyunlarında seslerini duyurmaya hazırlanıyor.

Ülkenin farklı bölgelerinden 150 kabileyi temsil eden liderler, ekonomik krizden çıkış için yerli bölgelerini feda etmeye hazırlanan hükümete geri adım atması için çağrıda bulundu. Şehrin en işlek caddelerinden birini trafiğe kapatan yerliler, toplanan kalabalığa ve basın mensuplarına problemlerini anlattı. Halk, geleneksel kıyafetleri ile renkli görüntüler oluşturan yerlileri şaşkın bakışlarla izlerken gösteri boyunca polis müdahalesi olmadı.

Yerel ve uluslararası basının büyük ilgi gösterdiği protestoda kabile reisleri anayasa ile güvence altına alınan topraklarının işgal altında olduğunu öne sürdü. Maden arama, petrol çıkarma, baraj yapma ve endüstriyel tarımı destekleme gibi bahanelerle yaşadıkları toprakların ellerinden alınarak hükümet yanlısı işadamlarına verildiğini iddia eden yerliler, kültürlerinin tehdit altında olduğunu ifade etti.

Amazon havzası içinde yer alan Jaragua bölgesini temsil eden David Guarani, doğayı ve yerli halkın yaşam kültürünü tehdit eden kalkınma projelerine karşı olduklarını; konuya dikkat çekmek içinse ülke ekonomisinin can damarı olarak bilinen Paulista caddesinde bir gösteri düzenlemeye karar verdiklerini belirtti.

Sayılarının 1 milyon civarında olduğu söylenen Brezilya yerlilerinin büyük bölümü ülkenin kuzeyinde ve Amazon coğrafyasında yaşıyor. Krizden çıkma bahanesiyle devletin kendilerine kastettiğini varsayan yerliler, mülkiyet ve eşit vatandaşlık haklarının ihlal edildiğini düşünüyor. Konuyu uluslararası mecraya taşımak isteyen yerliler, Birleşmiş Milletler'in (BM) desteğiyle ilk kez bu yıl düzenlenecek Dünya Yerli Halklar Olimpiyatlarını seslerini duyurmak için bir fırsat olarak görüyor.

Brezilya'nın yaşadığı askeri vesayet döneminde toprakları ellerinden alınan yerli kabileler ile o arazilere devlet tarafından yerleştirilen çiftlik sahipleri arasında sürekli çatışma yaşanıyor. İki tarafın da hak talep ettiği topraklar, yıllardır çözülemeyen bir konu olarak Brezilya gündeminde yer ediyor. Sivil anayasada yerlilere ait olduğu tescil edilen ve koruma altına alınan 300 kadar bölge 'yerli yerleşim merkezi' olarak özel bir statüde tutuluyor. Ancak maden, petrol, baraj veya tarım açısından gelecek vaat eden ekonomik değeri yüksek arazilere iş dünyası ve rant odaklarının iştahı kabarıyor. Son olarak iş dünyasının lobi girişimleriyle mecliste hazırlanan bir kanun taslağı yerlileri harekete geçirdi. Taslağa göre, ekonomik açıdan değerlendirilebilecek bölgelerin özel statüsünün kaldırılması ve arazilerin ekonomiye kazandırılması hedefleniyor.

Yerlilerin toprak mücadelesine birçok sivil toplum kuruluşu ile birlikte halkın büyük bir bölümü de destek veriyor. Belgesel yapımcısı olarak yerli kültürünü yakından tanıyan Nayara Fernandes de bunlardan biri. Fernandes, yerlilere destek olmak için gösteriye katıldığını ve seslerini daha yüksek duyurmak için dayanışma içinde olduğunu söylüyor.

Liderler, konuşmalarında Brezilya'nın gerçek sahiplerinin kendileri olduklarını ve yüzyıllar süren sömürge anlayışının ardından ellerinde kalan azıcık toprakların da yeniden işgal edilmek istendiğine vurgu yaptı. Kendisine 'savaşçı' diye hitap edilen 'Tucano' kabilesinin bayan lideri Daiara Tucano, yaşadıkları psikolojiyi şöyle özetledi:

"Avrupa'dan bu topraklara gelen sömürge anlayışı hiçbir zaman bitmedi. Dünyanın en büyük katliamı yerlilere karşı ve Amerika kıtasında yapıldı. Biz yerliler halen ölmeye devam ediyoruz. Sularımızı zehirliyorlar, köylerimizi yakıyorlar, çocuklarımızı öldürüyorlar, kadınlarımıza tecavüz ediyorlar, dilimizi, dinimizi ve kutsal enstrümanlarımızı yasaklıyorlar. Burada suça itiliyor, marjinalleştiriliyor, hedef gösteriliyor ve susturuluyoruz. Brezilya hükümeti, birkaç ay sonra yerlileri bir araya getirecek uluslararası büyük bir organizasyona ev sahipliği yapacak. Böylelikle dünyaya sanki farklıklara açık olduğu gibi bir izlenim veriyor. Halbuki bizim açımızdan durum hiçte öyle değil."

(https://farm2.staticflickr.com/1589/25687578552_059bdd1a12.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1630/25178056864_52176a81f9.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1586/25181919023_d443b2fe81.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1624/25507865140_ab0812d13a.jpg)

(https://farm2.staticflickr.com/1679/25181918623_103186204b.jpg)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 06 Eylül, 2015, 17:53:28
Brezilya'nın Yerli Amazonları Belo Monte Barajı altında eziliyor

(https://farm2.staticflickr.com/1626/25509683650_c7e635bee3_c.jpg)

Maria Osava
İPS

Etnik soykırım",Belo Monte hidroelektrik barajına karşı oluşan yeni suçlama, Brezilya Amazon yağmur ormanlarında yapılan mega projelerin altında yatan çatışma ve uyuşmazlıkların derin yönlerini aydınlatıyor.

Federal Savcı Thais Santi birkaç hafta içerisinde barajı inşa eden şirket olan Norte Enerjiye karşı yasal harekete geçilmesi gerektiğini duyurdu.

Batı Brezilya'da Dourados şehrinde yaşayan  konu ile ilgili basına yazılar yazan bu yasal öncü hareketin başı olan yerlilerin avukatı Wilson Matos da Silva "Bu durum Brezilya'da yasal yenilikçi bir hareket olacak" dedi.
"Brezilya'da etnik soykırımı önleyecek bir kanun yok. Öldürülen hayat değil kültürdür ama nesnel olarak aynı:Halkı yerle bir etme." Matos de Silva şöyle devam etti "Eğer hükümette bir eksiklik varsa bu muhakkak yasal bir olumsuzluğu getiriyor."

Konu şimdi zaman zaman gündeme geliyor özellikle uluslararası forumlarda antropolojistler arasında tartışılıyor. Tierramerica ile telefonda görüşme yapan bir avukat öncelikli "Brezilya'da konu yasal bir konu olarak mahkemelere kadar intikal etti" dedi.

ÇARE ARANIYOR

Bello Monte sayısız şikayetlerin hedefi olmuş durumda. Bu inşaat projesini durdurmak için yasal bir çare aranıyor. Şirket hükümet çevre otoritelerini bu işi ciddiye almamakla suçluyor. Xingü nehrindeki hidroenerji kompleksi 11.233 MW enerji sağlayarak dünyanın üçüncü büyük barajı olacağını söyleniyor.

22 avukat savcı ofisine başvurarak barajdaki çalışmanın durdurulmasını istedi. Trans-Amazon çevre yolundaki Juruna yerli birliği baraja 17 km uzakta. Bu durum onlarda kaos yaratıyor çünkü barajın yanında çok ufak bir bölgede yaşamak zorunda kalacaklar.

Hükümet yanlısı olmayan Çevre Enstitüsü'nün (İSA) 29 Haziran raporuna göre Belle Monteye su rezervlerini doldurmak elektrik üretimine geçmek için 2016'nin başına kadar izin verilmez.

İSA, Xingü havzasında aktif olan kuruluş şöyle bir açıklama yapıyor "Buraya başlangıçta gerekli olan 40 şey izinden önce 2010 da ayarlandı ama yerli haklarıyla ilgili 31 şart yerine getirilmedi.

Yerli bölgesinin korunma şartları gündeme  gelmedi, kanunsuz avlanma ve dışarıdan gelenlerin işgali oldu."

NORTE ENERJİ'NİN İDDİALARI

Norte Enerji 68 milyon dolar yatırım yaptığını iddia ediyor. Belo Monte bölgesinin etkileyeceği 3000 kişi 34 köy 11 yerli bölgesi kar edecek diyor.

Bu program 711 ev inşaatı 366 tekne, 578 motorlu tekne 42 kara aracı, 98 elektrik jeneratörü ve 2.1 milyon litre benzin ve gazyağı sosyal kalkınma için amaçlamıştır. İlave olarak öğretmenler de yerli eğitim programının bir parçası olarak eğitildi. Ama yerli topluluklar mutsuzlar çünkü plan kısmen hayata geçirildi. Xingü Nehrinin yerli hareketlerinin koordinatörü olan (FUANI) Francisco Brasıl de Moraes söz verilen 34 ana sağlık ünitesinden 1 tanesi bile yapılmadığını dile getiriyor.
Tüm etnik soykırım planı suçlamalarına rağmen Temel Yerli Çevre Birliği planı projeden önce ortaya çıkmaya başladı.
Eylül 2012'ye kadar 24 ay Norte Enerji Acil Planı devreye sokmak için 34 köye her bir köy için aylık değeri 9600 Dolar değerinde malzemeleri taşıdı.

İSA raporlarının belirttiği üzere insan sağlığına zararı dokunan özellikle çocuk beslenmesine zarar veren bir sürü yiyecek içecek geldi. Bu nedenle yerli topluluklar çiftçiliği, balık tutmayı, avlanmayı ihmal ettiler.

İSA'nın asistanlarından biri Marcelo Salazar, Tierramerica'ya şunu anlattı "Norte Enerji" yerlilerle özellikle kendi taraflarına çekmek için yakın ilişki kurdular, liderleri sık sık Altamira şehrine gelerek her seferinde şirket yöneticilerinden daha fazla şeyler istedi.

Etnik çevrenin gelişmesi için ayrılan destek fonları ,çiftlik cihazları ve materyalleri için bağışlar ve şirketin söylediği üzere 470 km uzaktaki uçak iniş pistinin yapımına gitti.

Para Federal Üniversitesinin Sosyoloji profesörü olan Sonia Magalhaes etnik soykırımdan Belo Monte'yi sorunlu tutuyor. Magalhaes Tierramerica'ya planı kastederek 'Kültürleri saldırı altında ,egemenlik kurmayı ve kültürü yerle bir etmeyi düşünüyorlar' dedi. Ve ekliyor "Xingü Nehri Juruna ve Arara yerlilerinin dünya görüşünün bir parçasıdır ki biz bunu anlayamayız. Bu yer baraj inşaatından dolayı saldırı altında olan kutsal bir yerdir."

(Çeviren: Emine Arıkan)

www.evrensel.net



Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Ralph - 06 Eylül, 2015, 18:02:41
Ah Ah... Bir Büyülü Rüzgar, Bir Mister No yeterdi sanırım bu Dünya'ya. Biraz da bu yüzden seviyoruz çizgi romanlarımızı... Çizgi romanlar da hala iyiler kazanabiliyor.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 11 Mart, 2016, 15:27:59
Doğa hakkı savunucusu Caceres öldürüldü

(https://farm2.staticflickr.com/1683/25179909454_c5e49b1e92_b.jpg)

Honduras'ta Ödüllü çevreci, aktivist ve yerli hakları savunucusu Berta Caceres evine giren silahlı kişilerce öldürüldü.

Orta Amerika ülkesi Honduras'ta Goldman Çevre Ödülü sahibi çevreci, aktivist ve yerli hakları savunucusu Berta Caceres La Esperanza'daki evine giren silahlı kişiler tarafından öldürüldü.

Berta Caceres'in kurucusu olduğu Honduras Yerli Halkları Konseyi (COPINH) tarafından yapılan açıklamada, Goldman Çevre Ödülü sahibi Caceres'in La Esperanza'daki evine giren silahlı kişiler tarafından öldürüldüğü belirtildi.

Açıklamada, "Honduras, cesur ve kendini yerli haklarına adamış değerli bir aktivistini kaybetmiştir" ifadeleri kullanıldı.
En son Lencalar tarafından kutsal sayılan Gualcarque Nehri'ne yapılacak baraj projesine karşı yürüttüğü kampanya nedeniyle Caceres'in ölüm tehditleri aldığı biliniyordu.

Kendisi de bir Lenca yerlisi olan Caceres, başarılı direniş hareketlerine öncülük ederek çevre karşıtı bir çok projenin durdurulmasını sağlamıştı. Caceres, 2015 yılında dünyanın çeşitli bölgelerinde önde gelen çevrecilere verilen prestijli Goldman Çevre Ödülü'nü kazanmıştı.

4 Mart 2016- IMC
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 15 Mart, 2016, 14:07:01
Berta Caceres şimdi savunduğu toprakların bağrında


Sadece Honduras halkı değil, dünyadaki tüm çevreciler ve kadın hakları savunucuları büyük bir eylemciyi yitirdiler. Ülkesinde tekellerin toprak işgallerine, el konulan topraklar üzerine baraj inşa etmelerine yıllarca karşı koyan büyük savaşçıyı öldürdüler


(https://farm2.staticflickr.com/1601/25178018464_94760d35aa_z.jpg)


MUSTAFA K. ERDEMOL / kemalerdemol@yahoo.co.uk

Bugün 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü. Beş gün önce Honduras'da evinde uğradığı saldırıda yaşamını yitiren Berta Caceres, bugüne adını veren emekçi, mücadeleci kadınlardan biriydi. Ölmeseydi lideri olduğu Lenca'lı yerli kadınlar için her yıl olduğu gibi bu yıl da herkesin kulak kabarttığı bir konuşma yapacaktı. Ama olmadı.

Honduras toprak ve çevre hakları savunucuları için en ölümcül ülke olarak biliniyor. 2010-2014 yılları arasında 101 çevreci öldürüldü ki çok ama çok yüksek bir rakamdır bu. Berta Caceres de yıllarca ölüm tehditleri alan bir çevreci, bir toprak savunucusuydu. Bu alandaki çabaları ona geçen yıl Goldman Çevre Ödülü'nü kazandırmıştı. Caceres, 2012'de Eichstätt - Ingolstadt Katolik Üniversitesi Adalet ve Barış Topluluğu'ndan Shalom Ödülü'nü almış, 2014'te de Cephe Savunucuları Ödülü'ne aday gösterilmişti. Küresel Gözlemciler ÖrgütüCaceres'i Honduras'da riskle karşılaşan çevrecilerin sembolü sayıyordu.

Dünyanın, verdiği mücadeleyle bildiği, adını saygıyla andığı Caceres'i öldürdüler. Resmi açıklamaya göre evine giren hırsızlarca öldürülmüştü. Ama buna kimse inanmadı. Adının 2013'te ordunun suikast yapacağı 18 kişilik listenin en başında yer aldığını bilen hiç kimse inanmadı.

Caceres, doğayı katleden, yerli halkların geleneksel yaşam tarzlarını ortadan kaldıran barajlara karşı verdiği mücadele yüzünden ölüm tehditleri alan bir halk önderiydi. Honduras'ın yerli halklarından Lenca'ların lideri olmanın yanı sıra kararlı bir çevreci, mücadeleci bir feministti de. Dört çocuğu ve kurucularından olduğu Honduras Yerli Halkları Konseyi (HYHK) liderlerinden olan eski eşi Salvador Zuniga ile birlikte yaşıyordu.

​Rol modeli annesi

Berta İsabel Caceres Flores 4 Mart 1973 doğumlu. Orta Amerika'nın şiddet dolu yıllarında büyüdü. Rol modeli ise El Salvador'dan kaçan mültecilere kucak açıp onları koruyup kollayan, kendisi gibi mücadeleci bir aktivist olan annesiydi.

Üniversitede eğitim alanında öğrenim gören Caceres kurucularından olduğu HYHK ile sadece kendi halkının haklarını korumakla kalmadı aynı zamanda halkına ait toprakları da savundu. Yasadışı ağaç kesimine karşı mücadeleler verdi örneğin. Bölgedeki Lenca toprakları arasında kurulan Amerikan üssüne de karşı çıktı.

2006'da Lenca'lara ait topraklara iş makinelerini yığan şirketin kim olduğunu araştırdığında bunun Dünya Bankası destekli ve Honduras firması Desarrollos ortaklı bir Çin firması olan Sinohydro'ya ait olduğunu ortaya çıkardı. Firmalar Gualcarque nehri üzerine barajlar yapmayı planlıyorlardı.

Durum bölge sakinlerinin görüşüne başvurulmadığı için uluslararası hukuka aykırıydı. Lenca halkı barajların yapılmasıyla, kolayca elde edebildikleri suya, yiyeceğe ulaşmalarının engelleneceğini düşünüyorlardı. Bir başka tehlike daha vardı ki o daha da vahimdi: Geleneksel yaşam tarzları tehdit altındaydı. Caceres halkla birlikte örgütlendi. Projeye karşı yasal bir mücadeleye girişti, bitmez tükenmez halk toplantıları yaptı. Sonunda sorunu Amerikalararası İnsan Hakları Komisyonu'na götürmeyi başardı.

Başarı geldi

2013'ün sonunda Sinohydro ile Dünya Bankası projeden çekildiler HYHK sayesinde. Ancak Honduraslı şirket bölgede çalışmalarını sürdürdü. Diğer yerel liderler projeye destek vermekle kalmayıp, Caceres ile iki yoldaşı hakkında suç duyurusunda da bulundular. "Gasp", "tehdit", "mülke hasar verme" suçlamalarıyla.

HYHK ve yerli halkla birlikte topraklarında faaliyet gösteren firmalara karşı bir yıl boyunca protesto eylemleri gerçekleştirdi. Protestocuların her defasında güvenlik güçlerinin saldırısına uğradığını söylemeye gerek yok. Öyle ki bir keresinde askerler protestoculara ateş açmış, HYHK'nin bir üyesi öldürülmüş, üç üyesi de yaralanmıştı. Protestocular firma çalışanlarınca sürekli tehdit ediliyor, tacizle karşılaşıyorlardı. 2014'te HYHK üyeleri yine iki ayrı saldırı sonucu iki üyelerini yitirdiler. Askerler tarafından sürekli tehdit ediliyordu Caceres ile arkadaşları. Bir gün Rio Blanco'ya giderlerken durduruldular askerlerce. Arabasında silah bulundurulduğu iddiasıyla (askerlerce konulmuştu) tutuklandılar. Mahkeme önleyici tedbir kapsamında Caceres'i her hafta imzaya tabii tuttu, yurtdışına çıkma yasağı koydu.

Koruma altındaydı...

Amerikalararası İnsan Halkları Komisyonu'nun kararı uyarınca Honduras hükümeti Caceres'i korumak zorundaydı. Ancak Honduras İçişleri Bakanlığı, Caceres'in yaşamını yitirdiği, Meksikalı çevre aktivisti Gustavo Castro Soto'nun da yaralandığı o saldırının gerçekleştiği evin, Caceres'in verdiği adres olmadığını iddia ederek bu nedenle koruma göndermediklerini açıkladı.

Caseres ölümden korkmuyordu ama öleceğini biliyordu. "Ben çok zayıf ve korumasızım. İstiyorlarsa beni kolayca öldürürler" diyordu. Oysa yaşamak istiyordu Berta Caceres. Bu cümleler onun: "Yaşamak istiyorum. Çünkü yapacağım çok şey var bu dünya için. Topraklarımız uğruna mücadeleden asla vazgeçmeyeceğim. Benim için onurlu yaşam budur. Mücadelemiz hem meşru hem de yasal".

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'nde, kadın ve çevre mücadelesinin bu büyük kahramanını saygıyla, sevgiyle anıyoruz.


08.03.2016- BirGün
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 16 Mart, 2016, 17:24:43
Biraz gecikmeli bir haber olsa da ilgiyi hakeden bir hayat kesinlikle.



Beyaz Saray'ın Müzmin Protestocusu Hayatını Kaybetti 26 Ocak 2016



(http://xdn001.medyatrendleri.com/images/2016-01-26/35-yillik-nukleer-karsiti-aktivist-picciotto-yasamini-yitirdi-6b94229c.jpg)



Beyaz Saray'ın kuzey cephesindeki kaldırımda 30 yılı aşkın bir zamandır yaz-kış, gece-gündüz demeden ABD'yi protesto eden İspanyol kökenli Concepcion Picciotto hayatını kaybetti.



Beyaz Saray'ın kuzey cephesindeki kaldırımda 30 yılı aşkın bir zamandır yaz-kış, gece-gündüz demeden ABD'yi protesto eden İspanyol kökenli Concepcion Picciotto hayatını kaybetti.

Sarayın araç trafiğine kapalı ön taraftaki alanda kurduğu çadırda, 1981 yılından bu yana bireysel olarak yaptığı eylemde ABD'nin dış siyasetini, özellikle ABD-İsrail ilişkilerini ve kimyasal silah kullanımını protesto eden 80 yaşındaki Picciotto'nin, kimsesiz kadınların kaldığı bir bakımevinde hayatını kaybettiği belirtildi.

Bakımevi yöneticisi Schroeder Stribling, yaptığı açıklamada "Connie" ve "Conchita" olarak da bilinen Picciotto'nin geçtiğimiz günlerde düştüğünü fakat ölümünün direkt sebebinin bu olup olmadığını henüz bilmediklerini söyledi.

Washington'da adeta bir protesto simgesi olan Picciotto, yaklaşık 35 yıl boyunca ABD başkanlarının kaldığı sarayın önünde kurduğu küçük çadırda beş farklı başkana "komşuluk" etmişti.

Beyaz Saray'ın heybeti ve güvenliği karşısında, basit ve yalnız şekilde, şehri ziyaret edenlere ABD'nin "farklı tarafını" anlatmaya çalışan Picciotto, Türkçe de dahil olmak üzere birçok farklı dilde hazırladığı bildirileri çadırının önünde dağıtmakta, kendisine yöneltilen soruları büyük bir sabır ve tekrarla yinelemekteydi.

ABD basınında yer alan bilgilere göre, 1960'da New York'a mülteci olarak gelen Picciotto, İspanya Büyükelçiliğinin Ekonomi ve Ticaret bölümünde çalışmaya başladı.1969 yılında İtalyan bir erkekle evlenen Picciotto, eşiyle birlikte kimsesiz bir çocuğun bakımını üstlendi.

Daha sonra ailesi içerisinde yaşanan bir olay sonucu çocuğu elinden alınan Picciotto, bunun eşi tarafından kendisine karşı tezgahlanmış bir durum olduğunu ve ülkenin seçilmişleri tarafından çözüm bulabileceğini düşündüğü için 1979 yılında başkent Washington'a geldi.

Uzun çabalarına rağmen çocuğuna tekrar kavuşamayan Picciotto'nun başkentte tanıştığı bir barış aktivistine katılarak Beyaz Saray önünde nöbet tutmaya başladığı iddia ediliyor.


Başından eksik etmediği başörtüsü, bere, ya da peruğuyla radyasyon ışınlarından kendisini korumaya çalışan, yaklaşık 1 metre 50 santimetre boyundaki Picciotto, "Yahudilere evet, İsrail'e hayır", "Bombayla yaşayan, bombayla ölür", "Bütün nükleer silahlar yasaklansın" yazılı pankartları açmış olmasıyla, Beyaz Saray'ı ziyaret edenlerin hafızasında kalacak.



(http://i259.photobucket.com/albums/hh290/noob0204/ConcepcionPicciotto-2.jpg)


(http://l7.alamy.com/zooms/69c53063eede416e8258082e12d93d16/washington-usa-6th-aug-2014-peace-protestor-concepcion-picciotto-age-e5wd06.jpg)


(http://assets.nydailynews.com/polopoly_fs/1.2509556.1453797472!/img/httpImage/image.jpg_gen/derivatives/article_635/winter-weather.jpg)

(http://i1.tribune.com.pk/wp-content/uploads/2016/01/211.gif)

(http://www.ticotimes.net/wp-content/uploads/2016/01/160126ConcepcionPicciotto-1000x750.jpg)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 25 Mart, 2016, 16:06:04
Guatemala'da ünlü çevreci Walter Mendez Barrios öldürüldü


(https://farm2.staticflickr.com/1539/26000846276_e5da1eae4d_c.jpg)


Guatemala'da çevre hareketi eylemcilerinden Walter Mendez Barrios öldürüldü. Guatemala'daki insan hakları savunucuları çevreci Walter Mendez Barrios'un öldürülmesini şiddetle kınadı.

Telesur'un haberine göre Orta Amerika'daki ormanlarına yakın bölgelerdeki hidroelektrik projelerine karşı faaliyet gösteren Orman Toplulukları Birliği (Association of Forest Communities) lideri Mendez, 16 Mart Çarşamba günü vurulmuş halde bulundu.

İnsan hakları örgütlerinin yaptığı açıklamaya göre Walter Mendez, Perez yerli halkların topraklarının gasp edilmesine karşı çıktığı ve baraj projelerine yönelik muhalif örgütlenme yürüttüğü için uzun zamandır ölüm tehditleri alıyordu.

Mendez'in başında olduğu örgüt ACOFOP, Guatemala'nın kuzeyindeki Maya Biyosfer Rezerv alanında yaşayan bazı yerli toplulukların temsilciliğini de üstlenmişti.

Mendez Barrios'un ölümü bu ayın başında Honduraslı çevre ve yerli hakları savunucusu Berta Caceres suikastının peşi sıra geldi. Caceres ile birlikte aynı yerli hakları örgütüne üye olan Nelson Garcia'da geçen hafta öldürülmüştü.

ACOFOP örgütüne göre bu suikastlar Orta Amerika'da çevre hakları eylemcilerine yönelik şiddetin ve baskının giderek arttığı bir döneme işaret ediyor.

23 Mart 2016 Evrensel
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 24 Nisan, 2016, 01:54:52
Bir çiftçinin başlattığı mücadele doğayı kurtardı


Peru'da zehirli maden projesini büyük bedeller ödeyerek durduran ve 2016 Goldman Ödülü'nü kazanan Acuña: "İmkansızlıktan okula gidemedim, tek bir harfi bile bilmem. Ama direnmeyi ve savaşmayı çok iyi bilirim. Bu yüzden hiçbir şirket beni yenemez"  23/04/2016 BirGün


(https://farm2.staticflickr.com/1548/26611649215_84459016ab_z.jpg)


Maxima Acuña de Chaupe, Peru'da tekelci maden şirketine karşı topraklarını savunan eylemlerdeki öncülüğü nedeniyle 2016 Goldman Çevre Ödülü'ne layık görüldü. Dünyanın en prestijli ekoloji mücadelesi ödülü olarak görülen Goldman ödülü, her yıl dünyada doğayı korumak için mücadele verenler arasından en etkili kişiye veriliyor.

Amerikan yerlisi olan 47 yaşındaki Acuña, sahibi olduğu, üzerinde yaşadığı ve kendine yetecek kadar yiyecek ürettiği 24 hektarlık toprağı 2011 yılında Güney Amerika'nın en büyük maden şirketine satmayı reddettiğinde bir gün ekoloji hareketinin simge isimlerinden olacağını tahmin bile etmiyordu. 2011'de Peru hükümetinin ülkenin kuzeyinde bulunan Cajamarca bölgesindeki Conga Madeni'ni ABD'li Newmont Madencilik'e satmasının ardından şirket, bölgedeki iki tatlı su gölünü yok ederek altlarında altın ve bakır aramayı hedefliyordu. Fakat Acuña ve yoldaşlarının madene karşı başlattığı direniş kitleselleşti ve 2012'de madeni durdurmak için seferber olan halka saldıran polisin 9 eylemciyi öldürmesinin ardından proje durduruldu, 2014'teki mahkeme kararıyla da iptal edildi..Bu mücadele sayesinde Acuña, binlerce kişiye su sağlayan gölleri kurtarmış ve bölgedeki doğanın zehirli atıklarla kirlenmesini engellemiş oldu. "Cajamarca'da çıkarılan altınlar kana bulanmıştır" diyor Acuña, "Buradaki yoksul çiftçilerin gözyaşlarına ve kanlarına bulanmıştır. Ama şirketler bunun sorumluğunu üstlenmiyor, şirketlerden hesap sorulmuyor".

Cáceres öldürülmüştü

Geçen yılki Goldman Ödülünü kazanan ve Mart ayında Honduras'taki evinde öldürülen Berta Cáceres gibi o da kendi hayatından endişe ediyor ve "Bu şirketler çok güçlü. Ben aynı şeyin başıma gelebileceğini biliyorum" diyor. Endişesi yersiz de değil: Bugüne kadar kendisi ve kızı ikişer kere bayılana kadar darp edildi, evleri iki defa yıkıldı.

Polislerin kendisini darp etmesini görüntüleyen oğlu da coplarla dövüldü, telefonuna el koyuldu. Madencilik şirketi Acuña'nın köpeklerini öldürüldü, koyunlarını çalındı, henüz hasadını yapmadığı patates tarlasını yerle bir etti ve Acuña'yı sürekli gözetleyen güvenlik birimleri kiraladı. Maden şirketinin baskısıyla Acuña'nın evinin yakınından geçen otobüs hattı iptal edildi ve Acuña en yakın kasabaya ulaşmak için 8 saat yürümek zorunda bırakıldı.

Cáceres de, Acuña da benzer durumlarla karşı karşıya kalan, hukukun zayıf olduğu yerlerde, kurumsal iktidarın çıkarlarına karşı topraklarını savunmak için çalışan uzak coğrafyalardaki yoksul yerli kadınlar. Cáceres yıllarca ölüm tehditleri ve tacizle karşı karşıya kalmış, ölümünden birkaç gün sonra ise onun yakın arkadaşı Nelson Garcia öldürülmüştü.

Yasaları da değiştirdiler

Global Witness örgütüne göre çevre eylemcileri, toprak savunucuları dünyada giderek artan tehlikelerle karşı karşıyalar. 2014'te 17 ülkede en az 116 eylemci öldürüldü ve ölüm oranı bir önceki yıla göre yüzde 20 artmış durumda. Peru'da ise yalnızca son 10 yılda 61 aktivistin öldürüldüğünü, bunların yüzde 80'inin madencilik karşıtı aktivistler olduğu belirtiliyor.

Özellikle dağlık bölgelerde yaşayan çevreciler gittikçe artan şiddet riski ile karşı karşıyalar. Güney Amerika'da bulunan el değmemiş doğal kaynaklar şirketlerin iştahını kabartıyor ve karlarının maksimizasyonu için yereldeki elitler eliyle yoksul köylülere karşı şiddetin de dozajını artırıyorlar. Shapiro, şirketlerin karşısına mahkeme ya da hükümetlerden ziyade büyük bir güç olarak çevrecilerin çıktığını belirtiyor. Peru, birkaç ay önce doğa koruma yasalarını değiştirerek daha fazla maden şirketini ülkeye çekme konusunda bir adım atmış, ayrıca polisin bir eylemciyi öldürmesi durumunda cezalandırılmamasını sağlayacak yasaları yürürlüğe koymuştu.

Acuña şirketlerin saldırganlığı karşısında her ne olursa olsun mücadele edeceğini ve topraklarını savunacağını anlatırken "Hiç okula gitme imkânım olmadı. Tek bir harfi bile okumayı bilmem" diyor, "Ama direnmeyi ve savaşmayı çok iyi bilirim, bu yüzden hiçbir maden şirketi beni yenemez".
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 07 Mayıs, 2016, 01:23:04
Ölüm, Latin Amerikalı çevre savunucularının her an yanı başında

Yeşil Gazete/ 19-04-2016

Darryl Fears tarafından The Washington Post'ta yayımlanan yazıyı Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Yaren Köse'nin çevirisiyle sunuyoruz.



Silahlı bir grup Berta Cáceres Flores'in taşradaki evine saldırmadan çok önce, Beverly Bell arkadaşının uzun bir hayat süreceğine dair inancını yitirmişti. Ölüm tehditlerinin uzun bir listesini tutan Bell, "O, hedef alınmış bir kadındı," diyor. "Herkes bunu zaten biliyordu."

Tanınmış çevre savunucusunun 3 Mart'ta katledilmesi, Vatikan'dan Dışişleri Bakanlığına dek herkes tarafından kınandı, ancak Latin Amerika'da çalışan eylemciler için Cáceres'in öldürülmesi trajik bir aşinalığa sahip.


(https://farm8.staticflickr.com/7787/26795421201_fafcda400d_z.jpg)

Berta Caceres Flores, 2015 yılında, Honduras'ta, büyük bir baraj inşaatı projesi alanı olan Galcarque Nehri yakınlarında kalabalığa konuşurken. Görsel: Tim Russo/Goldman Environmental Prize via Associated Press


2002'den bu yana, dünya üzerinde katledilen çevre savunucularının üçte ikisi bu bölgede yaşamaktaydı. Uluslararası gözlem gruplarına göre, 2014'e kadar geçen 5 yıl boyunca 450'den fazla insan öldürüldü. Yarısından fazlası ise Honduras ve Brezilya'daydı.

Yakın geçmişteki ölümlerden bazıları şunlar: Costa Rica'da deniz kaplumbağalarını savunan genç bir işçi kaçırıldı ve hunharca dövüldü. Peru'da bir çiftçi, hidroelektrik baraja karşı çıktığı için 12 kez kurşunlanarak öldürüldü. Guatemala'lı bir eylemci, kitlesel balık ölümlerinin, bir palm yağı şirketinin sıktığı pestisitlere bağlı olduğunu ortaya çıkardığı için mahkeme salonu yakınlarında, gün ortasında öldürüldü. Yağmur ormanlarında ağaç kesimlerine karşı direnen Brezilyalı bir eylemci, eşiyle beraber eve dönerken pusuya düşürüldü ve bıçaklandı.

Her durumda ortak payda, ücra toprakların hükümet onaylı şirketlerce işletmeye açılmasına yerli halkın karşı çıkması. Canı alınan çevre savunucuları; baraj yapımı, kerestecilik gibi yüz milyon dolarlar konuşulan ve iş gücü ile ham madde sağlayacak olan yöre patronlarını zenginleştiren bu projeleri durdurmak istemekteydi. Birleşmiş Milletler özel raportörü ve Wake Forest Üniversitesi uluslararası hukuk profesörü John Knox'a göre, bu yöresel patronlar, önlerine çıkanı bertaraf etmeye çekinmiyor.

Çoğu kurban yerel halktan, "baskı gören, çoklukla ötekileştirilmiş ve güç sahipleri tarafından neredeyse harcanabilir görülen kişiler" diyen Kaliforniya Üniversitesi tarih profesörü Dana Frank, karşı karşıya oldukları risklerin, 20.yüzyıldaki ABD müdahale mirasının bir yansıması olduğunu belirtiyor.

"ABD'nin, neredeyse tüm Latin Amerika'da diktatörlükleri, yozlaşmış hükümetleri ve askeri yönetimleri beslediği ve desteklediği herkesçe biliniyor. Honduras'ın darbe sonrası rejimi de bu mirası devam ettiriyor." diyor Frank ve aynı durumun Guatemala, Kolombiya ve diğer ülkelerde de geçerli olduğunu ekliyor.

2013'de Honduraslı Locomapa kabilesinden 3 kişinin cinayet kurbanı olması, bölgede çevre savunucusu olmanın ne derece ölümcül olduğunu gösteriyor. Katiller ise cezasız kalıyor.

María Enriqueta Matute, Armando Fúnez Medina ve Ricardo Soto Fúnez bölgelerindeki maden ve kerestecilik faaliyetlerini protesto eden barışçıl bir oturma ve yol kesme eylemine katılmışlardı. İki silahlı adam üzerlerine ateş açtı. Fúnez ve Soto olay yerinde öldü. Matute yakındaki evine kaçmasına rağmen takip edildi ve orada öldürüldü. Raporlar diğer protestocular ve olay yerinde bulunanlarla beraber 150 kişinin tanık olmasına rağmen soruşturma açılmadığını, tutuklama olmadığını söylüyor. Katil zanlıları olarak iki kardeş gösteriliyor.

En son kayıp, Mart ortasında Cáceres'in ortak kurucusu olduğu COPINH (Civic Council of Popular and Indigenous Organizations of Honduras) adlı kuruluş için çalışan bir kişi oldu. 38 yaşındaki Nelson García, kuzeybatı Honduras'taki evine dönerken, polis tarafından durdurulup alıkonulduktan sonra yüzünden vuruldu.

COPINH'in karşı çıktığı devasa baraj projesinin ana destekçisi olan Hollanda bankası, bu şiddetten dolayı "çok şaşkın" olduğunu belirtti ve derhal tüm etkinliklerini ve para akışını durdurdu.

Son raporunu çevre savunucularının öldürülmesi üzerine yazan Global Witness eylemcisi Billy Kyte, "Latin Amerika en kötü etkilenen bölge," diyor. 2010-2014 arasında ölümlerin 4'te 3'ü bu bölgede olmuş. Kuruluş halen verileri toplamaya devam etse de, Kyte 2015'in en çok ölümün yaşandığı sene olduğunu düşünüyor.

Peru, Honduras ve Brezilya konsoloslukları eposta ve telefon yoluyla yapılan açıklama taleplerine cevap vermediler.

Diğer yerlerden gelen yetersiz veri nedeniyle istatistiklerin saptığı ve bölgeyi eylemciler için daha da tehlikeli gösterdiği söylemi de tartışma konusu. Knox, Afrika gibi dünyanın başka bölgelerine kıyasla, Latin Amerika'da hükümet ve medyanın ölümleri daha iyi raporladığını düşünüyor.

Ancak diğerleri gibi o da hükümet organlarının davaları dikkatle takip etmediğini düşünüyor.

Guatemala ve Honduras'da topluluk gelişimi ve insan hakları çalışanlarını destekleyen bir kuruluş olan Rights Action yöneticisi Grahame Russell, "Polis, yapması gerektiğini düşündüğümüz işi yapmıyor" diyor. "Devlet çeşitli ekonomik sektörleri güçlendirmede çok açık ve doğrudan bir rol oynuyor ve projelerin devam etmesini sağlamak için cinayetler gerçekleştiğinde görmezden geliyor."

Problem öylesine yaygın ki, prestijli Goldman Çevre Ödülleri'nin sahiplerinin birçoğunun öyküsünün bir parçası, diyor kuruluşun yöneticisi David Gordon.

2011'de ödülün sahibi olan ve bir altın madenini durduran harekete öncülük eden El Salvador'lu Francisco Pineda, nasıl üç meslektaşının "suikaste uğradığını" ve bir dostunun polis koruması altında iken öldürüldüğünü anlattı. Bir eylemcinin daha cesedi bir kuyuda bulunduktan ve hareketin üyesi bir kişinin hamile karısı öldürüldükten sonra Pineda 24 saat polis koruması altına alınmış.

Ertesi sene, Arjantin'den Sofia Gatica zehirli tarım ilaçlarının kullanımına karşı sürdürdüğü kampanya sırasında nasıl tehdide maruz kaldığını ödül komitesine anlattı. Gordon'un gönderdiği e-postada "Gatica'nın evine giren bir kişi elindeki silahı ona doğrultarak kampanyanı bırakmasını söyledi." diye yazıyor.

Ancak 45 yaşındaki Cáceres, katledilenler arasında Goldman ödülünü almış tek kişi.

COPINH'de çalışmaya başladıktan sonra, Gualcarque Nehri'nde planlanan Agua Zarca barajına karşı onlarca yıl sürecek bir mücadeleye başlamış. Bu projenin hedef alınmasının sebebi hükümetin nehrin büyük bölümlerini özelleştirmeye açması ve yerel kabilelerin zorla yerlerinden edilmesi.

Parçası olduğu yerel Lenca kabilesi, baraj nedeniyle yerinden edilecekti. Plan, kutsal kabul ettikleri nehre ulaşımlarını da engellemekteydi. Cáceres'in projeyi durdurma çabaları nedeniyle aldığı ölüm tehditleri sürekliydi.

Gordon'un anlattığına göre, Honduras'a seyahat eden Goldman ödülü video ekibinin baraj yandaşları tarafından "yolda önleri kesildi" ve Cáceres'in arabadan inmesi talep edildi. Ekibin lideri Ryan Mack, kuruluşun San Francisco merkezine ve Amerikan Elçiliğine üst üste telefonlar etti.

Gordon, Mack'in "çıkamıyoruz" dediğini hatırlıyor. Gordon Washington'daki dışişleri bakanlığını arayıp Amerikan vatandaşlarının tehlike altında olduğunu söyledikten sonra gurubun yola devam etmesine izin verilmiş.

Bu olaydan sonra, kuruluş olağan dışı bir adım atarak Cáceres'e güvenliği için ek destek sağlamış. "San Fransisco'ya ödülü almaya hiçbir şekilde gelemeyeceğini düşünüyordu." diyor Gordon.

Katilleri halen serbest. Global Witness'dan Kyte'a göre, Honduras'ta eylemcilere yönelik cinayetlerin yüzde 90'ı çözüme ulaşmıyor.

"Birçok insan ölmesini istiyordu." diyor, COPINH ile çalışmakta olan Other Worlds adlı sosyal adalet kuruluşunun kurucusu olan Bell.

Dört yıl önce, Cáceres'in neredeyse her konuşmasında maruz kaldığı tehdit ve fiziksel saldırıları öğrenen Bell, arkadaşı için bir anma metni taslağı yazmaya başlamış.

"Bunu yazmanın kaçınılmaz bir alıştırma olduğunu hissettim." diyor Bell. "Çünkü suikaste uğraması kaçınılmaz bir kader gibiydi."



Haberin İngilizce Orijinali

Yazı: Darryl Fears

Yeşil Gazete için çeviri: Yaren Köse

(Yeşil Gazete, The Washington Post)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: kalidor - 02 Haziran, 2016, 08:22:02
Türkiye'de 30 Bin TL Maaşı Bırakıp, Kamboçya'ya Yerleşerek Bakkal Çırağı Olan Uzun Yol Kaptanı Ersel Çatalkaya ile Röportaj

http://www.dunyabirmasaldir.com/turkiyede-30-bin-tl-maasi-birakip-kambocyaya-yerleserek-bakkal-ciragi-olan-kaptan/

(https://c4.staticflickr.com/8/7366/26803239563_d08b54eb2a_z.jpg)

(https://c2.staticflickr.com/8/7483/27338771361_8797058d6f_z.jpg)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 24 Haziran, 2016, 19:10:40
'Toprak bize benzer, onu en iyi biz kadınlar savunuruz'


(http://www.evrensel.net/upload/dosya/cache/683x455/52022.jpg)


'Mapuche olmak nasıl bir şey?' sorumuzu Alicia, 'Okulda, iş yerinde kısacası her tür kamusal alanda ayrımcılığa uğramak benim ülkemde' diye yanıtlıyor



Hilal ÜNLÜ
Gijon



Alicia Muñoz Toledo, Latin Amerika ülkesi Şili'de yaşayan Mapuche yerlisi bir kadın. 
Şili'de Eylül 1973 tarihinde General Pinochet önderliğinde ABD destekli gerçekleştirilen askeri darbenin ardından ülkenin önemli madenlerini, bakır, çelik ve kömür sektörünü devletleştiren, toprakları yoksul çiftçilere dağıtan, Şili halkları ve emekçiler lehine birçok karara imza atan Sosyalist Başbakan Salvador Allende'nin ilerici hükümeti devrildi. Diktatörlük sona erdi, ancak yasal uygulamaları da "ırkçılık" mirası da sürdürülüyor.

Alicia Muñoz Toledo, ailece hizmet ettikleri bir "İspanyol Bey"in evinde büyümüş; kendi topraklarında köle olmuş, 17 yaşında plantasyonlarda çalışmaya başlamış bugün 70 yaşında bir Mapuche yerlisi. Yerli Kadınlar Ulusal Örgütünün (Anamuri) kurucularından ve aktif üyelerinden biri. Alicia, Şili'de yaşadıkları koşulları, Anamuri'yi ve mücadelelerini anlattı.

MAPUCHE OLMAK NASIL BİR ŞEY?


Şili'de kırsal bölgede yaşayan yerli çoğunluğunu; Fresia, Guacolda, Janequeo yerlileri ile birlikte İspanyol sömürgecilere karşı verdikleri mücadele ile anılan Mapucheler oluşturuyor. 1860-1885 arasında 100 bin Mapuche yerlisi topraklarını savunduğu için işgalci İspanyollarca katledilmiş.

Şu anda parlamentoda temsil edilmeyen yerliler arasında yer alan Mapuchelerin kendi dilleri, kendilerine ait bir kültürleri var. İspanyolca'nın zorunlu dil olduğu Diktatör Pinochet döneminde, dilleri ve kültürleri yasaklanmış; toplumdan dışlanmış, soy isimlerini değiştirmek zorunda kalmışlar. Ancak yenilerde bir kurumları var bunları yeniden ele geçirme yeniden kazanma çabasındalar. Topraklarının iadesini, kültürel kimliklerinin tanınmasını istiyorlar.

"Mapuche olmak nasıl bir şey?" sorumuzu Alicia, "Okulda, iş yerinde kısacası her tür kamusal alanda ayrımcılığa uğramak, yoksul olmak; hele üstüne bir de kadınsanız toplumsal dışlanmışlığı hepten hak etmek demektir benim ülkemde" diye yanıtlıyor. 

Topraklarının ellerinden alınmasıyla birlikte işsizliğe mahkum edilen gençlerin bulundukları bölgeyi terk edip yaşamlarını sürdürebilecekleri kentlere göç ettiklerini anlatıyor.

DEVLET VE ÇOK ULUSLU TEKELLER EL ELE SÖMÜRÜYOR



(http://www.evrensel.net/upload/detay/2016/May%C4%B1s/10alicia2.jpg)


"Şili'de yerli ve köylü kadınlar, dereleri etkileyen şiddetli kuraklık ve şifalı bitkilerin yok olması tehlikesiyle karşı karşıyalar. Bunun sorumluları orman şirketleri ve onların çam, okaliptus plantasyonları. Devlet politikaları, hâlâ yürürlükte olan bir yasaya dayanarak bu şirketleri sübvanse ederek onlara güç veriyor" diyor Alicia.   

Böylece yaşam alanlarının kısıtlanması, yerli ve köylü topluluklarının yoksullaşması sonucu kadınlar ve gençler göç ediyor ve çok uluslu tarım şirketlerinde vücutları kimyasal ilaçlara maruz kalarak oldukça kötü koşullarda mevsimlik işçi olarak çalışıyorlar.

Bu sorunlar karşısında,  eşit, her türlü farklılığa saygı duyulan, doğa ile uyum içinde yeni bir toplum talebiyle yerli ve köylü kadınlar 1990'lardan itibaren farklı dernekler ve platformlar oluşturmaya başlamışlar. Anlatıyor: "Kırsal alandaki irili ufaklı bu oluşumların birbirleriyle işbirliği içinde olması gereksiniminden, 1998 yılında, kurucusu olduğum Latin Amerika Köy Örgütleri Koordinasyonu (CLOC) ve uluslararası bir örgüt olan Via Campesinanın (Köylü Yolu) bir parçası olan Ulusal Köylü ve Yerli Kadınlar Birliği Anamuri doğdu.

Anamuri üretici köylü, ücretli ya da mevsimlik tarım işçiliği, göçebe çobanlık, el işi, balıkçılık, gelenek ve kültür konusunda çalışan köylü ve yerli kadınların gelişimini örgütlüyor ve destekliyor. Tarım ilaçları, genetiği değiştirilmiş tohum kullanımı reddedilerek doğal kaynakların korunması teşvik ediliyor ve ülkemiz kadınları, erkekleri ve çocukları için sağlıklı besin sağlanarak organik ve desteklenebilir tarımın geliştirilmesi ve uygulanması için mücadele ediyor"

İşçilerin mücadeleleri ve şehir sakinleri, öğrenciler, memurlar, çevreciler, kadın hareketleri ve sosyal örgütler ile dayanışma içinde olan ve birlikte eylemler örgütleyen örgütün, yerli ve köylü kadınlar arasında toplumsal ve politik farkındalığı artırmak amaçlı bir sosyopolitik okulu bulunuyor. Yine hedefi gıda egemenliğine dayalı insanlığın hizmetinde, halkların mirası olan tohumun önemini anlamaları ve savunmaları için militanlar yetiştirmek olan bir de tarım okulu var.

SAĞLIKLI, GDO'SUZ BESİN MÜCADELESİ

Alicia ve Anamuri için "gıda egemenliği" çok önemli: "90'lı yılların başlarında ortaya çıkmış olan gıda egemenliği terimi genel olarak her milletin gerek kültürel gerekse verimlilik açısından çeşitliliklerini koruyarak, kendi gıdalarını üretme potansiyellerinin devamlılığını ve geliştirilmesini sağlama hakkı olarak tanımlanıyor.  Gıda egemenliği, kısaca insanların kendi tarım politikalarını kendilerinin belirlemesidir; halkların herhangi bir engel ya da siyasi, ekonomik ya da askeri baskı altında kalmadan kendi kültürü, bilgisi, inançları ve ritüelleri tarafından tanımlanan uygulamalara göre üretim yapmak; sağlıklı, stressiz, GDO'suz (genetiği değiştirilmiş organizmalar) besin değeri olan ürünlere sahip olma hakkıdır" diyor.

Dünyada 1600'den fazla besinin GDO'lu olduğunu belirten Alicia, "Nereden geldiğini bilmediğimiz besinleri yemek zorunda değiliz. Kendimiz karar verip sağlıklı ürünler yetiştirmek açısından da toprağımızın olması çok önemli" diyor.

'BACHELET ABD NE SÖYLÜYORSA ONU UYGULUYOR'


(http://www.evrensel.net/upload/detay/2016/May%C4%B1s/10alicia5.jpg)


Alicia, Şili'nin ilk kadın devlet başkanı olan Başkan Michelle Bachelet ile de tanışıyor. Hatta  bir zamanlar oldukça yakın arkadaş olduklarını anlatıyor: "Bachelet, gençliğinde Sosyalist Partinin  militanlarındandı. Başkan seçildi ve diktatörlükten kalan fazla borcun altından mı kalkamadı bilmiyorum ama sonraki seçimlerde yerini sağa kaptırdı. Sonrasında ABD'ye gitti. Orada ona 'BM Kadın' diye bir departman açtılar ve Bachelet bu ofiste çalışmaya başladı. Orada neler oldu bilinmez sonradan hep ABD lehine konuşmaya başladı. ABD'den döndü ve başkanlığa adaylığını koydu. Tabii bu benim kişisel görüşüm. Ondan beklentilerimiz vardı; ancak hepsini boşa çıkardı. O ve ekibi verdiği sözleri yerine getirmedi. Toplantılar yapılıyor, temsilciler gönderiliyor, taleplerimize 'tamam' deniyor sonra tersini, şirketler lehine olanı yapıyorlar. Halk için önce bir adım öne atıyor sonra iki adım geriye. Kısacası ABD söylüyor o uyguluyor."

'DİKTATÖRLÜK YASALARI OLDUĞU GİBİ DURUYOR'


Şu anda Şili'de iktidarın üzerine "halkların gömleğini giydiğini" ancak altında sermayenin olduğunu söylüyor: "Diktatörlük aynen devam ediyor. Pinochet yasaları olduğu gibi duruyor. Örneğin Victor Jara'nın katledilmesi emrini veren istihbarat görevlisi yargılanmadı, elini kolunu sallayarak dolaştı ülkede. Ancak öldürülme korkusuyla ortalarda gözükmüyor."

Alicia emekçilerin, yoksulların baskı altında olduğunu; eğitimin, sağlığın paralı, kamusal ilköğretim ve liselerin sayıca oldukça az hem az hem de oldukça düşük kaliteli olduğunu belirtiyor. Ayrıca bu okulları yerel yönetimlerin politik çizgisinin yönlendirdiğini işaret ediyor. Pinochet yanlılarının  yönetimde olduğu yerlerde insanların diktatörlüğü övmeye zorlandığının; aksi taktirde bu insanlara bir şekilde  zarar verildiğinin; öte yandan eğitimin içeriğinin inanılmaz gerici nitelikte olduğunun; özellikle yüksek öğrenimin çok pahalı olduğunun altını çiziyor. "Torunum borç harç içinde okuyor. Şili'de öğrencilerin sık sık ayaklanmasının nedeni bu."

TARİHİ TOPRAKLARI GASBEDİLİYOR

Alicia'ya göre, Şili devleti ve şirketler, yerli halkların toprak ve öz yönetim hakkını görmezden gelmeyi ve onlara atalarından kalan toprakları gasbetmeyi sürdürüyorlar. "Terörle mücadele yasaları ve diğer düzenlemelerle üzerimizde baskı kuruyorlar" diyor Alicia:  "Çokuluslu şirketler, maden şirketleri yerli halkların doğal mirasını tehdit ediyor. Suyu topraktan ayırmışlar. Ağaçları yok edip fabrikalar yaptılar ve bu fabrikalarda GDO'lu ürünler üretiyorlar. Bugünkü savaşta, bizi diktatörlüğün ateşli silahları değil kimyasalları öldürüyor. Bağışıklık ve üreme sistemimize zarar veriyorlar"

Kadınlara dayatılan toplumsal rol Şili'de de farklı değil. "Yerliler ve köylüler arasında kadınları örgütlemek kolay bir iş değil. Kadınlar evde oturup çocuk ve kocasında bakmakla yükümlüdür. Bu konuda oldukça katılar" diyen Alicia, Anamuri ile yerli kadınları evden dışarıya çıkarmayı başardıklarını; onları, "Ocağın altını kapattırıp bölge kongrelerine katılarak GDO'lu ürünlerin etkilerini tartışabilmelerini sağlayacak" kadar dönüştürdüklerini söylüyor:

"Erkeklerle birlikte çalışmak tabii ki bizim de çok istediğimiz ve önemsediğimiz bir şey; ancak erkeklerin yönetimde olduğu mevcut sendikalar ve örgütlenmelerde tabanın sesine çok kulak verilmiyor. Can alıcı sorunlardan çok yok seçimdi şuydu buyduyla ilgileniyor, hükümete karşı teslimiyetçi bir tavır sergiliyorlar. Maalesef onların yönetimde olduğu mevcut örgütlenmeler içindeki gerçeklik bu. Bu anlamda da farklı ve sonuç alıcı, kadını söz sahibi yapıcı bir örgütlenme için biz kadınlar işe el attık".

YERLİ KADINLARI CEZAEVİNE ATTILAR

"Toprağa tohum attığımızda biz kadınlar tüm bu süreci gözleriz...Tıpkı doğurduğumuz çocuklarımızı gözlediğimiz gibi...Toprak bize benzer kısacası, onu en iyi biz savunuruz" diyor Alicia, tıpkı Latin Amerika yerlilerinin yalnızca toprağı değil bir bütün olarak doğayı temsil eden; hayat veren, doğurganlığı ve bereketi arttıran koruyucu Totemik Tanrıçası Pachamama gibi. 

Onlarca hektar toprak ele geçirmişler kadınlar olarak. Yol kesmişler, türlü eylemlere başvurmuşlar topraklarını gaspçıların elinden geri almak için. Bu mücadeleler sonucu aralarından çok sayıda kadın cezaevine konulmuş.

"Bu tutuklulardan bir genç kızımız sorumlu. Onların sesi olmaya çalışıyor. Sürekli  tehdit ediliyoruz. Latin Amerika'da birçok ülkede durum bu aslında. Geçtiğimiz mart ayında yerli hareketi önderi dostumuz Berta'yı (Caceres, Honduraslı Yerli Lider) katlettiler" diye ekliyor.

Monsanto, Nestle, Shell, McDonald gibi çokuluslu şirketlere ve bu şirketlere arka çıkan devlete karşı mücadele ediyorlar. Topraklarını savundukları için haklarında, "Ormanı yaktınız" türünden asılsız suçlamalarla açılan çok sayıda dava olduğunu belirtiyor Alicia Munoz Toledo.

MÜCADELEYE DEVAM...

Hükümetin  geleneksel liderler, köylü ve yerli topluluklar üzerinde kurduğu baskı politikalarına karşı gösterdikleri dirence kendileri bile şaşırıyor zaman zaman. Devletin onları "terörist" olarak isimlendirmesinden vazgeçmesini istiyorlar. Alicia, "Bizler hiçbir zaman terörist olmadık. Devlet, bulunduğumuz bölgelere asker, polis yığmaya son vermeli, bize ve kültürümüze saygı duymalıdır. Önceleri mutluyduk. Çünkü toprağımız vardı. Topraklarımızı ellerimizden aldılar. Biz giderek daha yoksullaştık onlar daha da zenginleşti" diyor.

Bu politikalardan vazgeçilmesi aynı zamanda neoliberal ekonomik sistemin, iki partili sisteminin kaldırılması, köylülerin ve yerlilerin özgün taleplerinin karşılanması için mücadelelerini sürdüreceklerini belirtiyor.


EVRENSEL- 18 Mayıs 2016
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 15 Temmuz, 2016, 16:10:11
Köln bir barış savaşçısını yitirdi



(https://www.evrensel.net/upload/dosya/cache/684x455/55998.jpg)


Semra ÇELİK
Köln

Köln'ün göbeğindeki Dom Kilisesi önünde onlarca karton üzerine, değişik dillerde yazılmış, Gazze'deki bombardımanlara son verilmesini ve Filistin'e özgürlük dileyen çığlıklar. Oğulları, kızları için ağlayan annelerin; babalarının tabutu ardından koşan çocukların fotoğrafları...  Burası sembolik bir ağlama duvarı. Kudüs'teki ağlama duvarına gönderme yapılarak bu ad verilmiş. Yan tarafta boş kartonlar, rengarenk kalemler ve bir imza listesi var. Turistik bir gösteri olduğunu sanıp gelenler, ilk saniyelerdeki hayal kırıklığına rağmen orada kalıyorlar. Fotoğraflara bakıyor, yazıları okuyor, bir şeyler yazmaya çalışıyor ve en sonunda, 'ağlama duvarı'nın başındaki adama sessizce yaklaşıyorlar. Kim bu adam? Filistinli olmadığı kesin, o halde neden böyle bir şeye gerek duymuş? Adamın adı Walter Hermann. 1939 yılında Würzburg'da doğmuş. Würzburg'da üniversiteyi bitirerek öğretmenliğe başlamış. Altı yıl öğretmenlik yaptıktan sonra psikoloji okumak için Köln'e taşınmış. Orada '68 hareketinin içinde bulmuş kendini. Arkadaşlarıyla, çocuk yurtlarında gördükleri baskı ve şiddet nedeniyle kaçan çocuklar için bağımsız ortak yaşam evleri kurmuş. 

EZİLENLER VE BARIŞ  İÇİN 'AĞLAMA DUVARI'

1980 yılında ev sahibinin evden atması sonucu evsiz kalmış, evsiz kalan tek kişinin o olmadığını fark ederek, Köln'ün en işlek alışveriş sokağı Schiller Strasse'de, evsizlerin 'ağlama duvarı'nı oluşturmuş. İplere mandallarla tutturduğu kartonların biri dışında hepsi boşmuş, dolu olandaysa, 'Dertlerinizi, isteklerinizi yazın!' yazmaktaymış. Yoksullar, evsizler, politik ve toplumsal durumdan şikayetçi olanlar bir dilek ağacına çevirmişler orayı.
Mağaza sahiplerinin ve görüntüyü bozduğundan şikayetçi müşterilerin polis çağırmasıyla defalarca dağıtılan 'evsizlerin ağlama duvarı' Köln tarihinin bir parçası olmuş ve kartonlar şehir arşivine taşınmış. Hermann, 1991 yılında Körfez Savaşı başladığında, 'savaşa karşı ağlama duvarı'nı oluşturmuş. 'Barış istiyorum', 'Savaşın ilk kurbanı gerçeklerdir', 'Aptalca savaşınıza son verin' 'hiçbir anlamı yok' yazılı kartonlar yine mandallarla iplere tutturulmuş ama bu sefer yer Köln Dom Kilisesi önü olmuş. Dalai Lama, Ernesto Cardenal, Lew Kopelew veya evsizlerin rahibi Abbé Pierre, Hermann'ı ziyaret ederek kartonlara renkli kalemlerle barış arzularını yazmışlar. Bir yanda görkemli Dom, diğer yanda halkların kardeşliği, insan hakları, barış taleplerinin haykırıldığı 'ağlama duvarı'. Bu görüntü din adamlarının hoşuna gitmemiş.
1996'da mahkeme kararıyla Walter Hermann'a yasak gelmiş. İki yıl sonraysa Almanya'nın barışseverler açısından en önemli ödülü olan Aachen Barış Ödülü'nü almış. Ağlama duvarı, artık mobil bir sergi haline gelmiş.
Çoğunlukla kilisenin önünde ama gerektiğinde ezilen halkların, evsizlerin, mültecilerin mücadelesine destek eylemlerinde, ev boşaltmalarına karşı protestolarda.

KARTONLARI YIRTILMIŞ, DÖVÜLMÜŞ

Düşmanları da olmuş tabii ki Hermann'ın. Gazze'deki bombardımanı kınarken Hamas'ın saldırılarına neden ses çıkarmadığını soranlar olmuş. İsrail düşmanı, antisemitist olduğu suçlamalarıyla karşılaşmış. Kartonları yırtılmış, dövülmüş. Sergilediği resimlerde kan içinde insanlar olduğu  için çocuklarda travma yarattığı iddiasıyla mahkemeye verilmiş. Yılmamış, yıldırılamamış. Ta ki bu yılın ocak ayına kadar... 2016 ocak ayında Walter Hermann'ın kanser olduğu belirlenmiş. Hızla ilerleyen hastalık onu ağlama duvarı başında uzun süre duramayacak hale getirmiş. 26 Haziran'da sessizce hayata gözlerini yumdu. Arkadaşları onunla 10 Temmuz'da vedalaşacaklar, 11 Temmuz'da da toprağa verecekler.

10 Temmuz 2016 Evrensel
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 16 Temmuz, 2016, 19:32:35
Bertha'nın yoldaşı Lesbia'yı da öldürdüler


(http://nosquedaclaro.com/wp-content/uploads/2016/07/2.jpg)



Honduras'ta doğayı korumak için verdiği mücadele nedeniyle öldürülen Bertha Caceres'in ardından aynı örgütten Lesbia Yaneth Urquia da öldürüldü



Honduras'ta baraj ve maden gibi 'mega projelere' karşı mücadele yürüten doğa savunucusu Lesbia Yaneth Urquia'nın cansız bedeninin 7 Temmuz'da Marcala kentindeki bir çöplükte bulunduğu açıklandı. Urquia, Honduras'ın Yerli Halkları Konseyi adlı örgütte doğa mücadelesinin yanı sıra, kadın hakları, ifade özgürlüğü ve özelleştirme karşıtı mücadelelerinin de içindeydi.

Urquia'nın öldürülmesi, Honduras'ın Yerli Halkları Konseyi'nin kurucusu ve dünyada doğa savunucularına verilen en prestijli ödül olan Goldman Ödülü sahibi Bertha Caceres'in öldürülmesinden yalnızca 4 ay sonra gerçekleşti. Caceres ve Urquia, aynı örgütte ortak mücadele yürütüyorlardı. Salı günü ortadan kaybolan ve kafasına aldığı darbeler sonucu öldüğü açıklanan Urquia, 3 çocuk annesiydi. Caceres ve Urquia, La Paz bölgesinde yapılması planlanan ve doğa için yıkıcı sonuçları olan bir barajı engelleyerek mücadelelerini dünyaya duyurmuşlardı. Barajı yapmak isteyen şirket ise Honduras Meclisi'nin Başkanvekili Gladys Lopez'in eşine aitti.

Honduras'taki insan hakları örgütlerinin verilerine göre son beş yıl içinde ülkede yüzden fazla doğa savunucusu öldürüldü. Cinayetler, 2009 yılında sağcı Manuel Zelaya'nın devlet başkanı seçilmesinden sonra arttı. Zelaya, ülke çapında çok sayıda doğa katili projeye onay verdi ve karşısında direnenler öldürülmeye başlandı. Tıpkı Caceres cinayetinde olduğu gibi, pek çok cinayetin arkasında askerler, polisler, emekli askerler ve 'mega projeleri' yürüten şirketlerin özel güvenlikleri olduğu ortaya çıktı.
Cinayetin ardından Honduras'ın Yerli Halkları Konseyi bir açıklama yayınladı ve "Lesbia'nın öldürülmesi, kadınları ve savunucuları susturmayı amaçlayan bir siyasi cinayettir. Sorumlusu ise doğrudan Honduras hükümetidir" açıklamalarını kullandı. Polis yetkilileri ise "Bisikletini çalmak isteyenler öldürmüş olabilir" diyerek bunun siyasi bir cinayet değil adi bir suç olabileceğini iddia etti.

Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumlar da açıklama yaparak cinayetlerin son derece endişe verici olduğunu ifade etti.



(http://static.birgun.net/resim/haber-detay-resim/2016/07/11/bertha-nin-yoldasi-lesbia-yi-da-oldurduler-158396-5.jpg)



(https://news-images.vice.com/images/articles/meta/2016/07/07/untitled-article-1467924312.jpeg?crop=1xw:0.92246160409556xh;center,top&resize=600:*)


11.07.2016- Bir Gün
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 18 Temmuz, 2016, 19:03:07
(https://www.evrensel.net/upload/dosya/cache/683x455/55729.jpg)



Brezilya, çevreciler için en tehlikeli ülke


Greenpeace, geçtiğimiz yıl çevrecilerin en fazla katledildiği ve ülkeler arasında en fazla cinayetin yaşandığı ülkenin Brezilya olduğunu açıkladı.


Greenpeace Brezilya'nın yaptığı açıklamaya göre geçtiğimiz yıl çevre aktivistlerinin en fazla katledildiği yıl ve dünya ülkeleri arasında en fazla cinayetin yaşandığı ülke Brezilya.

Doğa savunusunda olanlara yönelik şiddet dünya genelinde giderek artıyor. Global Witness'in yayınladığı bir raporda, 2015 yılında hemen günaşırı bir çevre savunucusunun katledildiği belirtiliyor.

Dünya genelinde işlenen toplam 185 cinayetten 50'si Brezilya'da meydana geldi. Ölenlerin yüzde 40'ı yerli. Bu sayı Filipinler'de 33, Kolombiya'da 26, Peru'da 12, Nikaragua'da 12, Demok-ratik Kongo Cumhuriyeti'nde 11, Guatemala'da 10, Honduras'da 8, Hindistan'da 6, Meksika'da 4, Endonezya'da 2, Liberya'da 2, Myanmar'da 2, Kamboçya'da 2, Tayland'da 2, Pakistan'da 1 ve uluslararası sularda da 1.


ŞİRKETLERE KARŞI TOPRAK MÜCADELESİ

Global Witness'e göre bu cinayetlerin temel nedeni maden projeleri, tarımın alanlarının genişletilmesi ve hidroelektrik santrallere karşı verilen mücadele. Yine bu üç konu Brezilya hükümetinin 'kalkınma' gündeminde öncelikli alanlar olarak yer alıyor.

Brezilya'da, merkezlerden uzak bölgelerde şiddet giderek artıyor ve işlenen cinayetler cezasız kalıyor. Çevre savunucularına yönelik bu cinayetlerin hemen hepsi bu tür suç olaylarının yaygın olduğu Amazonlarda işleniyor. Bölgeye hükümetin fazlaca müdahalede bulunmamasının sonuçlarını ormanlar ve bölge halkı çekiyor. Brezilya'da bulunan bir Greenpeace ekibi Amazonların ortasında yer alan Sawre Maybu yerli bölgesine (Munduruki yerlilerinin yaşadığı) bir uçuş düzenledi ve madencilik etkinliklerine tanık oldu.

Yine geçtiğimiz hafta Brezilya'nın üç eyaletinde çatışma ve ölüm olayları yaşandı. Para eyaleti sınırlarındaki Novo Progreso'da, Jamanxim Ulusal Ormanında gerçekleştirilen yasa dışı ormancılık eylemlerine karşı yapılan bir operasyonda Çavuş Joao Luiz de Maria Pereira öldürüldü.

YERLİ TOPLULUKLAR SÜREKLİ TEHDİT ALTINDA

Mato Grosso do Sul'da, Tey'i Kue yerlilerin yaşadığı bölgede bulunan bir çiftlikten 70 çiftçinin yaptığı saldırıda, bir Guarani-Kaiowa yerlisi öldürüldü ve aralarında 12 yaşında bir çocuğun da bulunduğu 6 yerli silahla yaralanarak hastaneye kaldırıldı.

Yine Alto Turiaçu yerlilerinin yaşadığı Maranhao'da halk sürekli saldırı tehditi altında; yerliler topraklarını ve ormanın yok edilmesini önlemek için bölgeyi izlemeye ve devriye gezmeye başladılar; ancak bu durum, onları sömürmek isteyen çiftçileri ve ağaç endüstrisi ile uğraşanları rahatsız etti.

SALDIRILAR DURMUYOR

Ka'apor halkını destekleyen örgütlere göre, çiftçiler ve ağaç kesiciler tekrar köylülere saldırmayı planlıyorlar. Yerli halkların yaşadığı bölgelerin güvenliğinden sorumlu hükümet kurumları ise üzerine düşeni yapmıyor.

Greenpeace Brezilya'dan yapılan açıklamada duyarlılık ve dayanışma çağrısı yapılıyor: "Çevre savunucuları, yıkıcı endüstrilere karşı topraklarını, ormanları ve nehirleri korumak uğruna yaşamlarını tehlikeye atmaktadırlar. Dünyanın neresinde olursak olalım onlarla dayanışmak zorundayız."

5 Temmuz 2016- Evrensel
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: pizagor - 18 Temmuz, 2016, 19:36:54
Hepsi ayrı ayrı ibretlik öyküler. Maalesef pek çoğu da mutsuz sonuçlanıyor. Çok olmamıza rağmen beyhude ve biçare hissetmek ne yaman çelişki değil mi?
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 25 Ağustos, 2016, 00:36:20
Çevre aktivistleri cinayetlerinde rekor yıl 2016


(https://c5.staticflickr.com/9/8113/29202598396_0788a0d2eb_z.jpg)


Londra merkezli sivil toplum örgütü Global Witness'ın açıkladığı rapora göre 2016 yılı çevre aktivistleri cinayetlerinde rekor kırıldı. Rapora göre 2015 ile 2016 Haziran'ı arasında dünya genelinde her hafta 3 aktivist cinayeti işlendi. Bu dönemde incelenen 16 ülkede toplam 185 çevre aktivisti öldürülmüş. Bu sayı bir önceki yıla göre %59 artış anlamına geliyor ve 2002 yılından itibaren kaydedilen en yüksek rakam. 

2015 yılında gerçekleşen cinayetlerin 15'i su ile ilgili konularda mücadele eden aktivistler. Bunlar arasında en fazla barajlara karşı direnenler yer alıyor. Öldürülen 60 kadar aktivist ise doğrudan olmasa da su varlıklarını da etkileyen maden şirketleri ve orman yıkımı gibi sorunlara karşı hareket örgütleyen aktivistler.

2016 yılında özellikle Mart ayında birçok aktivist öldürülmüştü. Önce Güney Afrika'da bir maden şirketine karşı direnişi örgütleyen Bazooka Radabe polis kılığına giren 2 katil tarafından öldürülmüştü. Ardından Honduras'ta baraj yapımına karşı direnen Berta Cáceres ve Nelson García öldürülmüştü. Caceres cinayetinde gözaltına alınan 5 şüpheliden ikisinin barajı yapan şirketin güvenlik görevlileri olduğu, birinin ise Honduras ordusunda görevli bir asker olduğu ortaya çıkmıştı. Haziran ayında ise Brezilya'da Nilce de Souza Magalhães ölü bulunmuştu. Son olarak geçen hafta yine Honduras'tan ve yine Caceres ve Garcia ile aynı örgütten olan Lesbia Janeth Urquía öldürüldü.

Rapora göre dünyanın aktivist cinayetlerin açısından en tehlikeli bölgesi Latin Amerika. 1 yıl içerisinde 7 Latin Amerika ülkesinde 122 çevre aktivistinin öldürüldüğü kaydedildi. Brezilya 50 cinayet ile başı çeken ülke.

Global Witness'tan raporu hazırlayan Billy Kyte'e göre değerli madenler, mineraller, palmiye yağı gibi ürünler için arazileri işgal eden şirketler, hükümetler veya mafya grupları o arazilerde yaşayanları önemsemiyor. Yaşam alanları yok olan yerlilerin oluşturduğu direniş hareketlerine karşı da hükümet güçleri, özel güvenlik güçleri veya tuttukları çetelerle ateş açmaktan, suikast düzenlemekten geri durmuyorlar.  Raporda kaydı tutulan cinayetlerden daha fazla kaydı tutulamayan cinayetlerin olduğunu da söylüyor Kyte.

Şirketlerin birer "kaynak" olarak gördüğü doğal varlıklar üzerinde artan rekabet aşırı üretim ve tüketim dolayısıyla azaldıkça daha agresif bir rekabet malzemesi haline geliyor. Kâr hırsı doğa ve insan yaşamını umursamaksızın yeryüzünü tahrip ediyor. Ancak tüm bunlara rağmen yaşamanı savunan kitleler şirketlere, devletlere ve kapitalizme karşı mücadeleyi sürdürüyor.


Kaynak: Circle of Blue
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 28 Aralık, 2016, 02:52:18
Amazon'da yeni kabile bulundu!

26 Aralık 2016 T24 ve Hürriyet

Önce helikopterin gürültüsünden kaçtığı belirtilen kabile üyelerinin daha sonra oklarını alarak helikoptere yönlendiği belirtiliyor

(https://c5.staticflickr.com/1/367/31890291156_58416b5cf5_z.jpg)

Brezilya'nın yağmur ormanlarında 20 bin yıl önceki ataları gibi yaşayan bir kabile tespit edildi.

Fotoğrafçı Ricardo Stuckert, Amazon'da modern insanla teması olan bir grupla görüşmek için helikopterle yağmur ormanlarının üzerinden geçerken medeni dünyayla teması olmayan yeni bir kabile tespit etti.

Önce helikopterin gürültüsünden kaçtığı belirtilen kabile üyelerinin daha sonra oklarını alarak helikoptere yönlendiği belirtiliyor. Kabilenin modern dünyayla teması olmayan son insan gruplarından biri olduğu tahmin ediliyor.

Fotoğrafları National Geographic dergisinde yayınlanan Stuckert, "Hâlâ medeniyet ile teması olmayan insanların olması, çok güçlü bir his yaratıyor" dedi.

(https://c4.staticflickr.com/1/653/31927224275_ae8c584b70_z.jpg)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: HacıGeraltEmmi - 28 Aralık, 2016, 10:54:23
Eski haber değil mi bu ya? ??? geçen yıl da aynı kabileyi bulmuşlardı diye hatırlıyorum.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 28 Aralık, 2016, 11:17:51
Geçtiğimiz yıllarda da benzer haberler çıktı doğru ama sanırım bu daha önce karşılaşılmayan bir bölgede. Yeni bir haber yani.

Yerlilerin tepkisi ise aynı korunma güdüsüyle helikoptere ok atmak.  ???
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 21 Nisan, 2017, 02:41:16
Amazon ormanlarına şeklini yerliler verdi

Amazon ormanlarında yaşayan yerli halkın, Avrupalı sömürgecilerin gelişinden önce ormana çok sayıda ağaç diktiği ortaya çıktı.

(https://c1.staticflickr.com/3/2844/34067073302_d7ab4205fe_z.jpg)

Amazon ormanlarında yaşayan yerli halkın, Avrupalı sömürgecilerin gelişinden önce ormana çok sayıda ağaç diktiği ortaya çıktı. BBC'nin haberine göre, sonuçları "Science" dergisinde yayımlanan çalışmada,

Brezilya Ulusal Amazon Araştırmaları Enstitüsü ile Hollanda'daki Wageningen Üniversitesi ve Araştırma Merkezinden araştırmacılar, ormanın bugünkü halinin oluşmasında yerli halkın önemli rol oynadığını

belirtti. Araştırmacılar, arkeolojik alanların haritasını kullanarak Amazon'daki binden fazla bölgeden ağaç türleri ile ilgili verileri karşılaştırarak bu sonuca ulaştı. Çalışmada, yiyecek veya inşaat malzemeleri için

kullanılan ağaç türlerinin sayısının, geçmişte yerlilerin yaşadığı bölgelerin yakınlarında çok daha fazla olduğu gözlemlendi. Araştırmacı Dr. Hans ter Steege, "Dolayısıyla Amazon göründüğü kadar el değmemiş

bir bölge değil." değerlendirmesinde bulunurken, bir diğer bilim adamı Carolina Levis, "Geçmiş medeniyetlerin, yaşadıkları bölgenin bitki örtüsü üzerinde ve seyahat etmek için kullandıkları güzergahlardaki

değişimde, bilinçli veya bilinçsiz büyük rolü olmuştur" ifadesini kullandı. Çalışmada, Brezilya fıstığı, kaju fıstığı, acai üzümü veya kauçuk dahil 85 türün, yaşlı ormanda ehlileştirilmemiş türlerden 5 kat baskın

olabileceği belirtildi. Araştırmacılar, Kristof Kolomb'un 1492'de kıtaya gelişinden önce tahminen 8 ila 10 milyon insanın Amazon bölgesinde yaşadığını, bu dönemin Avrupa sömürgeciliğinin başlamasına işaret

ettiğini vurguladı. Milyonlarca Amazon yerlisi ya Avrupalılar ile yaşanan çatışmalarda ya da çiçek hastalığı ve frengi dahil bulaşıcı hastalıklar sonucu ölmüş olsa da araştırmacılar, bu yerlilerin ormana izlerini

bıraktığını kaydetti.

GÜNDEM KIBRIS 03 MART 2017
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 21 Nisan, 2017, 22:21:04
Kayıp Şehir Z- The Lost City of Z

(https://c1.staticflickr.com/5/4186/33382388914_f8a879ccd0_z.jpg)


Yönetmen : James Gray

Oyuncular : Charlie Hunnam ,  Robert Pattinson ,  Sienna Miller ,  Tom Holland (i) ,  Angus Macfadyen

Senaryo : James Gray

Film Özeti

İngiliz kaşif Percival Fawcett (Charlie Hunnam), Brezilya'da Amazon havzasında, balta girmemiş ormanların arasında daha önce var olduğu bilinmeyen kadim bir medeniyetin izlerine rastlamıştır. Ancak gelişmiş

bir medeniyet bulduğuna tüm kalbiyle inanması, bilim çevrelerinde farklı tepkiler alır. Nitekim bulgularının gelişmiş bir medeniyete değil, vahşi bir topluluğa ait olduğuna inananlar da az değildir. Fawcett, eşi

Nina, oğlu Jack ve yaveri Henry'nin desteği ve yardımıyla, Z adını verdiği kayıp şehri bulabilmek için her şeyini ortaya koyacaktır.

Film, David Grann'in 2009'da çıkan ve Percy Fawcett'ın gerçek öyküsünü anlatan aynı isimli kitabından uyarlandı.


(https://c1.staticflickr.com/5/4170/34224368565_ae682a2e86_z.jpg)

(https://c1.staticflickr.com/3/2892/33382435214_5b46fe9447_z.jpg)

(https://c1.staticflickr.com/3/2823/33382434864_9a35d8cbbc_z.jpg)

(https://c1.staticflickr.com/3/2829/34183711776_fd66c87a1f_o.jpg)

(https://c1.staticflickr.com/3/2939/33382432924_0363c52107_o.jpg)


Mehmet AÇAR

21 Nisan 2017 Cuma- Habertürk


Orada bir şehir var uzakta



Başrollerinde Charlie Hunnam ile Sienna Miller'in oynadığı, James Gray'in yönettiği "Kayıp Şehir Z" (The Lost City of Z), 20. yüzyıl başlarında Amazonlara yaptığı yolculuklarla tanınan İngiliz kâşif Percy Fawcett'in hikâyesini anlatıyor

Yirminci yüzyıl başlarında "Amazonya" denilen ve Bolivya ile Brezilya arasında kalan topraklar hakkında çok az şey biliniyordu. "Kayıp Şehir Z" işte o bölgenin kâşiflerinden birinin hikâyesini anlatıyor. Kâşiflik ruhu ve tutkusuyla ilgili bir film bu... Ama her şey, prestij arayan bir subayın hikâyesi olarak başlıyor.

David Grann'ın 2009'da yayımlanan "The Lost City of Z" adlı kitabından sinemaya uyarlanan film, Kuzey İrlanda'da bir geyik avı sahnesiyle açılıyor. İngiliz subayların katıldığı avda geyiği vuran Binbaşı Percy Fawcett'in (Charlie Hunnam), akşamki kutlamada, "Atalarından yana şanslı olmadığı" için seçkinlerin yemeğine katılamadığını görüyoruz. Eşi Nina (Sienna Miller) ile yaptığı konuşmada Percy'nin, madalyasız olmaktan şikâyet ettiğini ve daha aktif görevler istediğini öğreniyoruz. Kraliyet Coğrafya Derneği'nin Bolivya'ya gitme teklifini ise "aile adının temize çıkacağı" sözüyle şartlı olarak kabul ediyor.

YOLCULUK KÂBUSA DÖNÜŞÜYOR

Bolivya yolculuğuna da istekli çıkmıyor. Yönetmen James Gray, gemi sahnesinden başlayarak, seyahati Fawcett için karanlık, tekinsiz bir süreç olarak resmediyor. Werner Herzog'un "Fitzcarraldo" (1082) filmini hatırlatan ormandaki opera konseri ise bir çeşit rüya etkisi uyandırıyor. Batı'nın sömürgeci ve aydınlık yüzünün iç içe geçtiği, zorbalıkla zarafetin yan yana geldiği bu tuhaf sahnenin ardından gelen nehir yolculuğu, kısa sürede kâbusa dönüyor. Fawcett ile ekibi, hastalıklar, piranhalar, yerlilerin saldırıları ve açlıkla savaşıyor...

James Gray, Fawcett'in prestij arayan İngiliz subayından tutku dolu, inatçı kâşife dönme sürecinde yaşadığı psikolojik değişime bence iyi odaklanamıyor. Ama Fawcett'in Batı uygarlığının kibrini ve zorbalığını görmesini daha detaylı anlatıyor. Özellikle İngiliz kâşif Murray (Angus Macfadyen) ile çıktığı yolculukta vurgulandığı gibi Fawcett, yerlilere efendilik taslamıyor. Diğer Batılı kâşiflerin aksine onları küçümsemeden, vahşi deyip geçmeden eşit ilişkiler kurarak anlamaya çalışıyor. Z adını verdiği kayıp şehre, bulduğu çanak çömleklerden ziyade yerli rehberin söyledikleri nedeniyle inanıyor.

JAMES GRAY'İN EN İYİ FİLMİ

Fawcett, sınıfsal, ırksal ayrımcılığı içselleştirmiş İngiliz toplumundan ziyade Amazon'un yerlilerine güveniyor. Dolayısıyla, politik olarak anlamlı bir çerçeve kazanıyor film. Sienna Miller'in duyarlı ve tutkulu yorumunun katkısıyla Nina karakteri üzerinden kadınlara yönelik ayrımcılık vurgulanıyor. Charlie Hunnam, her şeyi çocukları için yapsa da hayatının büyük bölümünü ailesinden uzakta geçiren Fawcett'in trajik çelişkisini yansıtan bir oyunculuk çıkarıyor. Fawcett'in yardımcısı Henry Costin'de Robert Pattinson'u da unutmayalım.

"Kayıp Şehir Z", sadece özenli anlatımı değil, hikâyeyi ele alışındaki politik yaklaşım nedeniyle de James Gray'in en iyi filmi. Başarıda her planı ressam titizliğiyle hazırlayan Darius Khondji'nin 35 mm film formatında çektiği görüntülerin büyük payı var. Görüntü yönetmeni Khondji, I. Dünya Savaşı ve İngiliz kırsalı çekimlerinde de manzara ressamlarına taş çıkaracak mükemmel bir iş çıkarıyor.

Filmin notu: 7
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 23 Nisan, 2017, 00:39:01
Burger King, et üretimi için Amazon ormanlarını yakıyor


(https://c1.staticflickr.com/3/2846/34185228706_e961aebce9_z.jpg)


Amazon ormanlarında yabancı şirketlerin yağması devam ediyor. İklim dokusu itibariyle ekosistemin devamlılığına katkı sağlayan yeryüzüne nefes aldıran en önemli yaşam alanlarından biri Amazon ormanları.

Son atmış yılda Amazonlara göz diken büyük şirketler türlü projelerle Amazon ormanlarını adete bir talan merkezi haline getirdiler. Başta su kaynakları olmak üzere binlerce ağaç çeşidinin bulunduğu yağmur

ormanları illegal kesim yapan şirketlerin sürekli tehdidi altında. Bu aynı zamanda ormanda yaşayan yerliler ve hayvanlar üzerindede ciddi bir tehdit ve kıyıma neden olmakta. Örneğin, ABD'li petrol şirketi

Chevron'un bölgede 1962-1992 yılları arasında açtığı ham petrol kuyusu ve çevresinde oluşan havuzlar en büyük delili oluşturmakta. Giysilerini nehir suyunda yıkayan ve çiftçilik yaparak geçinen yerlilerin

yaşamı Chevron'un 30 yıl süren faaliyeti nedeniyle cehenneme dönüşmüş durumda. Zira petrol içme suyuna ve nehirlere karışmakla kalmamış, petrol kuyularının yakınlarında oluşan binlerce petrol havuzu

toprağın altına işlemiş. Yerli halkın içtiği suya, ektiği toprağa zehir karışmış. Zamanla da asit yağmurları, çocukların oynadıkları topraklarda ayakkabılarının yapışmasına neden olan atıklar, yavaş yavaş ölen

hayvanlar, zehirle olgunlaşan meyveler, engelli doğan çocuklar, düşük yapan kadınlar artmış. En çok da kanser... Pek çok türde kanser.

ALSTOM'un "Ölüm Barajı"

Fransızların en büyük enerji şirketi ALSTOM'un projelendirdiği Belo Monte Barajı Amazon Havzası gezegenimizdeki tropik yağmur ormanlarının %60'ına ev sahipliği yapıyor. Yedi kilometrelik uzunlukta bi

gövdesi olması düşünülen Belo Monte Barajı 668 km2'lik orman alanını yok edecek. Bu alanın 400 km2'si endemik ve nesli tehlike altındaki canlılara ev sahipliği yapıyor. Baraj yerli halklar da dahil olmak üzere

20 binden fazla insanın yerinden edilmesine sebep olacak. Chevron ve Alstom'un dışında Amazon ormanlarına en çok zarar veren mobilya şirketi, isviçre menşeili İKEA. Yılllardır Amazon tropikal ormanlarını

kesen İKEA, yağmur ormanlarının hayvansızlaştırılmasının da baş sorumlusudur. Ve, Amazon ormanlarını kesen Burger King... Pek çoğumuzun aklına dahi gelmezdi değil mi? Burger King'in Amazonlarda ne işi

olabilirdi?

Ne işi varmış bir bakalım...

Amazon ormanlarında son 25 yıl içinde yaklaşık 200 aktivist katledildi. Ağaç hayvan ve su kaynakları üzerinde gerçekleştirilen bu katliamları engellemek için mücadele eden yerli aktivistlerden yaklaşık 200 kişi

bu katliama dahil edildiler. Ribeiro ve Santo cinayeti, ormanlık düzenlemesi değişikliğinin getirdiği tehlike ile birlikte, Brezilya'nın Amazon ormanlarında başını çektiği yıkımın göstergesi. Bazılarına göre; kütük

sokumu, büyük tarım çiftlikleri ve soya fasulyesi operasyonlarının genişlemesi, ekonomik ilerleme doğrultusunda atılması gereken kaçınılmaz adımlar. Fakat başkalarına göre; gezegen hayatta kalacaksa başka

türlü bir ilerlemeye ihtiyaç var. Chico Mendes'in 1998'de, ölümünde sadece günler önce açıkladığı gibi: "Yıkım olmadan ilerlemenin mümkün olduğunu göstermek istiyorum."

José Cláudio Ribeiro da Silva ve karısı Maria do Espírito Santo da Silva, 24 Mayıs sabahının erken saatlerinde, Brezilya Amazonu'nun kuzeyinde, 20 yılı aşkındır üzerinde çalıştıkları doğal rezerv yakınlarında

motorlarına bindiler. İkili, motosikletlerini hayatlarını korumaya adadıkları balta girmemiş orman ötesine sürdüklerinde, köprünün yakınlarında gizlenen silahlı bir kişi ateş açarak her ikisini de öldürdü.

Brezilya kolluk kuvveti yetkilileri, cinayetin kiralık katil işine benzediğini söyledi, çünkü kurbanların her ikisinin birer kulağı kesilmişti. Genellikle bu, cinayet için ödemede bulunanlara işin halledildiğini göstermek

için yapılır...

Sizleri, aşağıdaki, Burger King'in verdigi zararlarla ilgili yazıyı okumaya davet ediyorum... The Guardian'ın 1 Mart 2017 tarihli yazısını Kırmızı Tilki Türkçeye çevirip yayınladı.

Mighty Earth adlı araştırma şirketi, fast food devi Burger King'in soya üretilecek tarlalara yer açmak için Brezilya ve Bolivya'daki ormanları tropik ormanları yakarak yok ettiğini ortaya çıkardı.

Grubun insansız hava araçlarıyla (drone) elde ettiği görüntüler, uydudan alınan veriler ve sürdürdüğü saha araştırması, 2011 ile 2015 yılları arasında Burger King için 700 bin hektar ormanlık arazinin yakıldığı

ortaya çıkardı.


Ormanları yakan: Burger King'in tahıl tedarikçileri Cargill ve Bunge

Bölgede faal olan, büyük araziler satın almış ve çiftçilerden başta soya olmak üzere tarım ürünü ve et üretimi için kritik bitkisel yağ tedarik eden iki büyük şirket var: Cargill ve Bunge. Her ikisi de Burger King'in

ana tedarikçilerinden. Raporda, ormanların bu şirketin yereldeki taşeronları aracılığıyla yakıldığı iddia ediliyor.

Mighty Earth adlı araştırma şirketinin CEO'su Glenn Hurowitz, "Bağlantılar ortada. Bunge ve Cargill, Burger King ve diğer fast food zincirlerine tahıl tedarik ediyor. McDonald's, Subway ve KFC de masum değil,

ancak bu boyutta bir orman katline bulaşmış değiller. Burger King, insanlara sunduğu yemeğin nereden geldiğini derhal açıklamalı ve bu işe bir son vermeli," şeklinde konuştu.


Amazon ormanları yok ediliyor

Raporda adı geçen, yok edilen tropik ormanların ve bozkırların büyük kısmı Bolivya'nın düzlük arazilerinde ve Brezilya'nın Cerrado bölgesinde yer alıyor. Bu bölgelerdeki Amazon ormanları da yakmalardan

etkileniyor.

Geçen sene, Brezilya'da 2 milyon hektar ormanlık arazi yok oldu. 2015'te yok olan ormanlık arazi 1.5 milyon hektar. Bolivya'da ise 865.000 hektarlık orman yakıldı.

Habitat yıkımı ve orman katliamı sofrada başlıyor

Et endüstrisini daha kârlı hale getirmek için yapılan katliamlar, eti için öldürülen hayvanlarla ve ormanlarla sınırlı değil: Amazon ormanlarında başta yerli türlerden jaguar, karıncayiyen ve tembelhayvan olmak

üzere on binlerce yaban hayvanının yanarak öldüğü tahmin ediliyor.

Et endüstrisine, ona içkin hak ihlallerine karşı mücadele eden hayvan özgürlükçüleri ve aktivistler ise, Burger King'in hamburger üretimi için ormanların yakılmasının, hayvan sömürüsünün küresel kapitalizmin

temelinde yattığını bir kez daha kanıtladığını düşünüyor. Eleştirilerin temelinde, et üretiminin neden olduğu sömürü, hak ihlallerini ve katliamların, dünyanın içine sürüklendiği çevre felaketlerinin, habitat

yıkımının, türlerin yok edilmesinin, ormansızlaşmanın, tüm çevre felaketlerinin sofrada başladığı fikri yer alıyor.

Et üretiminin artan kanser vakalarıyla ilgisine dair araştırmalar devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda da McDonalds'ın "et" ve hamburgerlerinde kimyasallar, amonyak ve kanserojen bileşenler bulunduğu ortaya

çıkmıştı.


Ormanları yakmaları için köylülere teşvik veriliyor


Ormanların yakılmasında rol oynayan Burger King dışında da şirketler var. Ancak Mighty Earth'ün raporuna göre, operasyon yürüttükleri bölgelerdeki ormansızlaşmanın ana sorumlusu fast food devleri ve onun

tedarikçileri.

Şirketlerin, orman yakmaları için köylülere teşvik vermesi ise yerli kalkınma modellerini alt üst ediyor.

Bunge ve Cargill, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarla Mighty Earth grubunun raporundaki bulguları ve iddiaları reddetti. Ancak insansız hava araçlarıyla ve uydudan elde edilen görüntüler, Cerrado'nun

doğal bitki örtüsünün yarıdan fazlasının yok edildiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu da Amazon ormanlarının yüzde %25'ine denk geliyor.

Alıntı: Kedistan
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 08 Mayıs, 2017, 00:46:33
Yerlilerden 'hakları' için protesto eylemi


Brezilya'da Amazon halkları haklarını korumak için başkentte protesto gösterileri düzenledi. Polisle çıkan çatışmalarda yaralanan olmadı.



(https://farm5.staticflickr.com/4490/24095456168_07b40cf22d_z.jpg)


Ülkenin başkenti Brasilia'da hükümetin, yerlilerinin yaşadığı toprakları hedef alan politikalarını protesto eden kabileler polisle çatıştı. "Yerli Haftası" ismiyle anılan etkinliklerin bir parçası olarak yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek isteyen ve ağırlıklı olarak Amazon bölgesinden gelen kabilelere polis biber gazıyla müdahale etti.

Polisin, meclis binasının yakınlarındaki bir süs havuzuna çok yaklaştıkları gerekçesiyle protestoculara yaptığı müdahaleye yerliler yanlarında getirdikleri ok ve yaylarla karşılık verdi. Her iki taraftan da şu ana kadar yaralanan olmadı.

Protestolara katılmak için kuzeydeki Amapa eyaletinden başkente gelen Keiber Karipuna, müdahaleyle ilgili olarak "bize karşı kullanılan kaba kuvvet maalesef bu duruma neden oldu" şeklinde ifade verdi.

Associated Press haber ajansına konuşan protestocu "üç bin yerlinin ok ve yaylarla karşılık vermesi doğal bir durum" diye ekledi.

Olayların üzerine yazılı açıklama yapan güvenlik görevlileri, "yerliler polis ile yaptıkları anlaşmayı ihlal ettiler ve meclisi işgal etmekle tehdit ettiler" ifadelerini kullandı.



Ekonomik gidişat

Brezilya Latin Amerika'nın en büyük ülkesi ve özellikle Amazon bölgesinde modern yaşamdan uzak sayısız kabileye ev sahipliği yapıyor.

Amazon bölgesindeki halklarla sık sık karşıya gelen keresteciler, çiftçiler ve benzer işletmelerin bu kabilelerle aralarında çıkan arbede ve çatışmalar sürekli yaşanan hadiseler.


(https://farm5.staticflickr.com/4507/24095455958_76d277c80b_z.jpg)


Ancak yerlilerin önderlerine göre son yıllarda ülkede kötüleşen ekonomik durum şiddet olaylarının artmasına neden oluyor.

Tarım sanayi ve yerlilerin toprak mülkiyeti haklarının sürekli olarak ihtilafa düşmesi dolayısıyla protestolarına ağırlık veren kabilelere göre bu yaşananlar aslında varoluşsal bir sorun.

Bundan dolayı, Brasilia'daki protestocular duruma dikkat çekmek için gösterilere kuş tüyleri ve vücut boyalarının da kullanıldığı geleneksel giysilerle katıldıklarını ifade ediyorlar.

Yerli Guarani halkıyla ilgili tarih çalışmaları yapan Marize de Oliveira'ya göre protestocuların kullandığı "tabutlar, geçtiğimiz yıllarda ölen 305 farklı etnik grubu temsil ediyor."

Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan Oliveira "Tarım lobisi haklarımızı yok etmek ve biyolojik çeşitliliği bitirerek Brezilya'yı dünyanın tahıl ambarı haline getirmek istiyor," ifadesini kullandı.

Protestoculara göre Michel Temer liderliğindeki hükümet Amazon'un çeşitli bölgelerinde yerlilere sağlanan korumaları zayıflatarak büyük sermaye sahiplerine daha fazla alan tanımaya çalışıyor.

Ağustos 2016'da yolsuzluk soruşturmasıyla meclis tarafından görevinden azledilen Dilma Rousseff'ten koltuğu devralan Temer döneminde ülkenin ekonomisi olumsuz bir gidişat sergiliyor.

(https://farm5.staticflickr.com/4450/26170924479_91bef28527_z.jpg)

(https://farm5.staticflickr.com/4487/37915708832_37d1aeda9c_z.jpg)

(https://farm5.staticflickr.com/4510/26170924219_087c9f24bd_z.jpg)

(https://farm5.staticflickr.com/4513/24095455348_201832d73f_z.jpg)

© Deutsche Welle Türkçe  26 Nisan 2017
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 17 Mayıs, 2017, 22:19:40
Çarpıcı Bir Konuya Parmak Basmak İçin İlk Kez Amazon Yağmur Ormanında Yapılan Sokak Sanatı


Kadijah Whomanity
Onedio Editörü



Kendini bir aktivist sanatçı olarak tanımlayan Philippe Echaroux, duvar ve trenlerin kullanılarak yapıldığı graffiti sanatını Brezilya'daki bir yağmur ormanına uyarladı. Ormanı ışık ve görsel projeksiyon teknikleri

kullanarak, Surui yerlisi insanların yüzleri haline getiren sanatçı yapılan orman tahribine çok etkileyici bir şekilde dikkat çekti. Bölgede yerli kabilelerin yaşam alanını oluşturan bu ormanlar altın yıkayıcıların

kurbanı oluyor ve değerli taş bulmaya çalışan kişiler tarafından tereddüt bile edilmeden yok ediliyor. Yaşamları bu tahribattan direkt olarak etkilenen bu insanların yüzlerini göstererek sanatçı; bölgede yapılan

yasa dışı ağaç kesimine ve getirdiği çevresel tehditlere uluslar arası çapta bir hatırlatma yapmak istiyor. Philippe Echaroux projenin ilhamını ise şu cümleyle anlatıyor; "Bir ağacı kestiğinizde, bu bir insanın

hayatına son vermek gibidir."


Street Art 2.0 olarak adlandırılan bu proje aslında Surui kabilesi reisi Almir Surui Narayamoga'nın kabilesinin durumuna dikkat çekmek istemesi üzerine ortaya çıktı.


(https://farm5.staticflickr.com/4449/26171240629_27518e496f_o.jpg)


Philippe Echaroux'nun sanatı ise 'dünyanın ilk Amazon sokak sanatı' olarak tasvir ediliyor.


(https://farm5.staticflickr.com/4474/26171240439_2555f28b54_o.jpg)


Brezilya'da yaşayan bu kabile ardı arkası kesilmeyen orman tahribi tehlikesi ile yaşıyor.


(https://farm5.staticflickr.com/4485/26171240259_53b5156e9a_o.jpg)


Kullandığı teknikle güçlü bir mesaj verirken nazik ve doğa dostu olunabileceğini gösterdiğini söylüyor Phillippe.


(https://farm5.staticflickr.com/4446/26171240189_f49c55ab56_o.jpg)


Ayrıca bu projenin Dünya'daki diğer çevresel sorunlara dikkat çekmek için kullandığı projeler serisinin ilki olduğunu da ifade etti.


(https://farm5.staticflickr.com/4479/26171240049_6d9e0fa4e9_o.jpg)


Görünüşe göre Philippe çarpıcı mesajlar vermeye devam etmek istiyor.


(https://farm5.staticflickr.com/4466/26171239759_a5ff66c1a7_o.jpg)


Suruiler kahve yetiştirerek geçimini sağlayan bir kabile ve yağmur ormanlarını varlığı onlar için çok kritik bir önem taşıyor.



(https://farm5.staticflickr.com/4449/37916003402_228935d595_o.jpg)


Bu bölge onların yaşam alanını oluşturuyor.


(https://farm5.staticflickr.com/4513/26171239289_f0ae651e52_o.jpg)


Amazon yağmur ormanlarının yok olması demek elbette sadece yerlilerin değil bütün insanlığın etkilenmesi demek.

(https://farm5.staticflickr.com/4483/26171239119_28af994de0_o.jpg)


Daha önce de Google ile birlikte çalışan kabile reisi Amir ise projenin ortaya çıkmasının belki de en önemli sebeplerinden biri.


(https://farm5.staticflickr.com/4513/26171238669_e232c97c81_o.jpg)



Bu proje kendi halkının durumuna dikkat çekmek ve Suruilerin ormanlar için yaptıklarını anlatmak için de çok önemli bir fırsattı.


(https://farm5.staticflickr.com/4457/37946782501_2d20584469_o.jpg)


Reis Amir sanatçı Philippe Echaroux'un projesinde de aktif olarak yer aldı.


(https://farm5.staticflickr.com/4449/26171238279_7e655a3dc5_o.jpg)


Çalışmaları anlatan bu videoda da detayları izleyebilirsiniz.


https://vimeo.com/185443720
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 08 Haziran, 2017, 00:42:12
Antonio Vicente: Brezilya'da tek başına yağmur ormanı yaratan adam


BBC TÜRKÇE 31 Mayıs 2017

(https://farm5.staticflickr.com/4513/26171423799_510b8a81d0_z.jpg)


Brezilyalı Antonio Vicente, Sao Paulo'da bir arsa alıp koca bir ormana çevirmek istediğinde, herkes ona delirdiğini söylüyordu.



Yıl 1973'tü. Ormanlar, sanayileşme ve kârın önünde bir engel olarak görülüyordu.

Dönemin askeri rejimi, varlıklı toprak sahiplerine modern çiftçilik tekniklerine yatırım yapmaları için yüklü miktarda yardım sağlıyordu. Böylece generaller ülkede tarımı ilerletmeyi amaçlıyordu.

Vicente ise, hayvancılıktaki artış, ormanların yol oluşu, hızlı kentleşme ve nüfusun büyümesi sonucu, su kaynaklarının git gide azalışına endişeyle tanık oluyordu.

Bir ailenin 14 çocuğundan biri olan Vicente, babasının çalıştığı çiftlikte büyüdü. Babasının toprak sahiplerinden emir alarak, kömür üretimi ve sığırları otlatacak alan açılması için ağaçları nasıl kestiğini izledi.

Sonunda çiftlikteki su kaynakları kurudu ve bir daha geri gelmedi.

- Tarım alanı olmayan ülkede nasıl tarım yapılır?

- Dünyanın en sağlıklı kalbine sahip olan insanların sırrı

- 'Amazon ormanlarındaki ağaçları kataloglamak için üç asır gerek'


(https://farm5.staticflickr.com/4497/37237564024_09a8c69dbd_z.jpg)

'Salak mısın? Toprağı boşa harcıyorsun'


Vicente, otlatma için yerle bir edilmiş 31 hektarlık küçük arsada birkaç eşek ve küçük bir ekiple çalışmaya başladı.

Çiftçi ve mandıracı komşuları ona, "Salak mısın? Ağaç dikmek toprağı boşa harcamak demek. Gelirin olmayacak, ineklere ve ekinlere yerin kalmayacak" dedi.

Ancak Vicente'nin bir haftasonu eğlencesi olarak başlayan ağaç ekimleri, bir hayat tarzına dönüştü.

40 yıllık çalışmalar sonucu Serra da Mantiqueira ormanındaki arsada 50 bin ağaç kök saldı ve büyüdü.

Vicente şimdi 84 yaşında. "Ailemin kim olduğunu sorarsanız, 'tam da buradalar' derim. Tohumdan büyüttüğüm her bir ağaç, ailem" diyor.

Brezilya'da dünyanın en büyük tropikal ormanları olan Amazon'da ormansızlaşma yıllarca düşüşteyken, yok olan orman sayısında yeniden artış başladı.

Vicente, ülkedeki bu eğilime meydan okuyor.

Ağustos 2015 ile Temmuz 2016 arasında 8 bin hektarlık yağmur ormanı yok oldu. Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü'ne (INPE) göre bu, 2008'den beri görülen en büyük orman kaybı. Bir önceki yıldan

ise yüzde 29 daha fazla.

(https://farm5.staticflickr.com/4455/37916167392_645a386472_z.jpg)

Ormansızlaşmadaki artışın bir nedeni, yasadışı ormansızlaştırmayla suçlanan toprak sahiplerine 2012'de çıkarılan af.

Greenpeace'in Amazon ormanları sorumlusu Cristiane Mazzetti, affın insanlarda dokunulmazlık duygusu yarattığına dikkat çekiyor.

Geçtiğimiz yıllarda yolsuzluk soruşturmaları ile ekonomik ve siyasi krizle sarsılan Brezilya'da, ormanların korunması için ayrılan bütçe de kısıtlandı.

Vicente'nin büyüdüğü Sao Paulo, Brezilya'da ormansızlaşmanın en çok görüldüğü bölgelerden. Güney Amerika'nın en büyük ekonomisi olan Sao Paulo'ya endüstri ve tarımın katkısı büyük. Bu da

ormansızlaşmanın önünü açıyor.

Mantiqueira'ya armağan ettiği orman projesinden Vicente şöyle bahsediyor:

"Ben bunu para için yapmadım. Burayı yarattım çünkü burada ne varsa ileride herkese kalsın istedim. Artık insanlar bana deli demiyor."

Fotoğrafların telif hakkı Gibby Zobel'e aittir.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 30 Temmuz, 2017, 17:02:36
Amazon'da HES direnişi



Brezilya'da yerliler HES şantiyesini işgal etti. Yerliler atalarının mezarlarının işgal edilmesine direniyor.



(https://farm5.staticflickr.com/4493/24095975668_12a1c7f182_z.jpg)


Lisa Alves

Geçtiğimiz hafta Pazar gününden (16 Temmuz) beri, Sao Manoel Hidroelektrik Santrali'nin (HES) şantiyesi Munduruku kabilesinin 200 üyesi tarafından işgal edildi.

Munduruku kabilesi, inşaat alanında olduklarına inandıkları kültürel ve dinsel alanlarına saygı duyulmasını talep ediyor. Yerliler,  Sete Quedas şelalesi ve mezarlıkların bulunduğu alanlar ihlal edildi ve yok edildi.

Munduruku halkı tarafından kaleme alınan bildiride, "Atalarımız ağlıyor, Teles Pires ve Tapajós Rivers nehirleri yok oluyor. Anayasa tarafından teminat altın alınmış olan ve çok sayıda yerlinin kanına mal olmuş

haklarımız ihlal ediliyor" deniyor.


'İNŞAAT ÇALIŞANLARI CENAZELERİ GERİ GÖMSÜNLER'


Protestocular inşaatın işgaline yetkililer topraklarından ve mezar alanlarından çekilene kadar devam edileceğini söylüyor. Munduruku halkı da, atalarının kemiklerinin içinde olduğu urnlar'ın (cenaze kalıntılarının

içinde saklandığı vazo şeklinde kaplara 'urn' deniyor) mezar alanlarından çalındığını belirterek şirketin bunları geri getirmesini istiyor. Yerliler şirket çalışanlarının urnlar'ı Şamanlar'ın katılımıyla eski yerlerine geri

gömmesini talep ediyor.


İşgal hareketinin başındakilerden biri olan Maria Leusa Kabá da, "Kutsal topraklarımızın yıkımına şahit olduğum için derinden üzgünüm. Kadınların burada açılan yaraları onarmak için güçlü durması gerekiyor"

diyor.

Greenpeace'e göre hidroelektrik santral projesi Sawre Muybu bölgesinin bir bölümünü sular altında bırakacak. Kabilenin yaşadığı dört köy ve bir çok kutsal yerleşim yok olacak. Greenpeace'den Danicley de

Aguia, "Hidroelektrik santralleri yerli kabileler için en büyük tehlikeyi temsil ediyor. Kabile tarafından verilen tepki daha şeffaf lisans süreçleri getirilmesinde, ekosistemlerin korunmasında ve insan haklarına

saygı duyulmasında yardımcı olacaktır" diyor.

Yazının aslı Rio Times'da yayınlanmıştır. (Çeviren Bulut Zencir)

Gazete Duvar
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 13 Ağustos, 2017, 18:34:03
Dünyanın En Sağlıklı Kalbi Amazon Kabilelerinde


Bolivya'da Amazon ormanlarında yaşayan Çimane yerlileri binlerce yıl önceki insanlar gibi yaşıyor, pirana ve kemirgen yiyorlar. Ve bu kabile kalp sağlığı açısından dünyanın şanslı insanları olarak kayda geçti.



ABD'de California Üniversitesi'nden bir grup bilim insanının yaptığı kapsamlı bir araştırma, Amozon ormanlarında avcılık ve tarım yaparak geçinen Çimanelerin dünyanın en sağlıklı kalplerine sahip insanlar

olduğuna işaret ediyor.

Sonuçları tıp dergisi Lancet'ta yayımlanan araştırmaya göre, ileri yaşlarda bile Çimanelerin kalp damarları tıkanmıyor.


(https://farm5.staticflickr.com/4446/37947047241_f4b60d2266_z.jpg)


BİNLERCE YIL ÖNCEKİ ATALARI GİBİ YAŞIYORLAR

Uzmanlar, bir avcı-toplayıcı toplum olan Çimanelerin beslenme tarzlarından dersler alınabileceğini söylüyor.

Sayıları 16 bin civarında olan Çimaneler, Amazon yağmur ormanlarında, Maniqui nehrinin kıyılarında avcılık, balıkçılık ve tarım yapıyor, binlerce yıl önceki insanlar gibi yaşıyor.

Araştırmayı yapan bilim insanları, Çimanelere, kanolarla ulaştı.

(https://farm5.staticflickr.com/4511/37916308132_bb16a2d3bd_z.jpg)

PİRANA VE KEMİRGEN YİYORLAR

Çimanelerin beslenme düzeninde, yaban domuzu, tapir ve kapibara (dünyanın en büyük kemirgeni) dahil olmak üzere av eti yüzde 17'lik bir orana sahip.

Pirana ve yayınbalığı dahil tatlı su balıklarının oranı yüzde 7.

Çimaneler, aile çiftliklerinde pirinç, mısır, manyok kökü (tatlı patates) ve muz yetiştiriyor.

Kalorilerinin yüzde 72'sini karbonhidratlardan alıyorlar. Bu oran ABD'de yüzde 52.

(https://farm5.staticflickr.com/4495/37947047011_aa62a3b9d0_z.jpg)

GÜNDE 17 BİN ADIM YÜRÜYORLAR

Çok az oranda doymuş yağ tüketen Çimaneler, kalorilerinin yüzde 14'ünü yağlardan alıyor. Bu oran ABD'de yüzde 34. Proteinden elde edilen kalori oranı da yüzde 14. Çimaneler, daha çok yağsız et yiyorlar.

60 yaşın üstündekiler dahil, ortalama bir Çimane erkeği 17 bin, Çimane kadını da 16 bin adım yürüyor. Modern toplumlarda, günde 10 bin adım birçoklarınca zorlu bir hedef olarak kabul ediliyor.

(https://farm5.staticflickr.com/4488/37947046631_edd0bdb748_z.jpg)

DÜNYANIN EN SAĞLIKLI KALBİ ONLARDA

Araştırma kapsamında 705 kişinin tomogrofisi çekildi, damar tıkanıklığı ve kalp krizi riskinin işareti olarak görülen koroner arter kalsiyumu (kalp kalsiyumu- CAC) değerleri ölçüldü.

Neredeyse 45 yaşın altındaki hiçbir Çimane'de damar tıkanıklığı (CAC) görülmedi. (ABD'de bu yaş grubundakilerin yüzde 80'inde damar tıkanıklığı belirtilerine rastlanıyor.)

Araştırmada, 75 yaşındakilerin de üçte ikisinde kalp kalsiyumuna rastlanmadı.


19 Mart 2017 Pazar- BBC TÜRKÇE
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 20 Eylül, 2017, 00:51:21
Arjantin halkı  kaybedilen Santiago Maldonado'yu istiyor

(https://farm5.staticflickr.com/4468/37894007666_8f2e25fe7f_z.jpg)

Arjantin Patagonia'da Mapuçe yerlilerine müdahale sırasında ortadan kaybolan insan hakları savunucusu Santiago Maldonado için eylemler yapıldı.


1 Ağustos günü, Arjantin'in Patagonia bölgesinde polisin Mapuçe yerlilerine müdahalesi sırasında ortadan kaybolan insan hakları savunucusu Santiago Maldonado için dün Arjantin ve Avrupa'nın değişik

ülkelerinde gösteriler yapıldı.

"Santiago Maldonado nerede?" sloganıyla yapılan gösterilerde Arjantin Cumhurbaşkanı Mauricio Macri ve hükümetten  Maldonado'nun akibeti hakkında açıklama yapılması talep edildi. Gösterilerde   "Santiago

Maldonado nerede?, Canlı kaybedildi canlı geri  istiyoruz" pankrat ve dövizleri taşındı.

Stockholm'de yaşayan Latin Amerikalılar da, Santiago Maldonado'nun kaybedilmesini protesto etmek için Sergel Meydanı'nda gösteri yaptı.

(https://farm5.staticflickr.com/4464/37237880914_a741e2880b_z.jpg)

Evrensel'e açıklamalarda bulunan Şili doğumlu sanatçı Ilich Galdamez, " Santiago Maldonado Mapuçe halkının topraklarını yağmalayan tekellere karşı mücadele ettiği için kaybedildi. Arjantin ve Şili'de haklarını

isteyen Mapuçeler hapsediliyor, katlediliyor. Mapuçelerle dayanışma gösterenler de saldırıya uğruyor.  Santiago Maldonado  Mapuçelerin yanında yer aldığı için polis tarafından gözaltına alındı ve kaybedildi. Biz

Arjantin Hükümeti'nden Santiago Maldonado'nun akibeti hakkında açıklama yapmasını istiyoruz" dedi.


TOPRAKLARINI İSTEDİKLERİ İÇİN SALDIRIYA UĞRADILAR

2015 yılında Arjantin'in güneyinde Patagonia bölgesinde Benetton giysi tekelinin kullandığı arazi Mapuçe yerlileri tarafından işgal edildi. Benetton araziyi yünlerini ürettiği giysilerde kullandığı koyunları

yetiştirmek için kullanıyor. Mapuçeler, arazinin atalarının olduğunu hatırlatarak Benetton'un araziyi kendilerine vermesini istiyor.

Polis, 1 Ağustos günü araziyi işgal eden Mapuçeleri sürmek için saldırıya geçti. Mapuçeler zorla araziden çıkarıldı. Polise direnenler arasında bulunan aktivist Maldonado'dan o günden beri haber alınamıyor.

Görgü tanıklarından bazıları, Maldonado'nun Arjantin gizli polisi tarafından gözaltına alındığını söylerken Savunma Bakanı Patricia Bullrich,  aktivistin polis tarafından gözaltına alındığını gösteren bir kanıt

olmadığını öne sürüyor.

Santiago Maldonado'nun kaybedilmesi Arjantin halkına askeri cunta döneminde kaybedilen 30 bin kişiyi hatırlatıyor. Yeniden insanların kaybedildiği sürece dönülmesinden kaygı duyan Arjantin halkı 

Cumhurbaşkanı Macri'den  Santiago Maldonado'nun akibeti hakkında açıklama yapmasını talep ediyor.


02 Eylül 2017 EVRENSEL
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 25 Eylül, 2017, 02:20:36
'Dünyanın akciğerlerinin' ranta açılmasını yerel mahkeme durdurdu

Brezilya hükümeti tarafından, 'dünyanın akciğerleri' olarak adlandırılan Amazon Ormanları'nı, Danimarka'nın yüz ölçümünden daha büyük bir alanı madencilik faaliyetleri adı altında ranta açma isteği bir yerel

mahkeme tarafından durduruldu.


(https://farm5.staticflickr.com/4445/26171739899_0ddeec0c09_z.jpg)

Brezilya hükümetinin, dünyanın akciğerleri olarak adlandırılan Amazon Ormanları'nda, Danimarka'nın yüz ölçümünden daha büyük bir alanın madencilik faaliyetlerine açılması yönündeki kararı, yerel mahkeme

tarafından "doğa talanı" denilerek durduruldu.

Brezilya'da 24 Ağustos'ta başkan Michel Temer öncülüğündeki hükümet Amazonlar'da Danimarka'nın yüz ölçümünden daha büyük bir alanının statüsünü, madencilik faaliyetleri için değiştirilmesini onaylamıştı.

Yargıç Rolando Valcir Spanholo 'Brezilya Başkanı Michel Temer'in 1984'ten beri korunan 46 bin kilometre karelik alanın talanı konusunda yetkilerinin çok dışına çıktığını, bunun ancak kongre tarafından

verilebilecek bir karar olduğunu' belirtti.

Üst mahkeme kararı bozabilir

Durdurma kararı daha önce de defalarca ekonomik çıkarları çevrenin önünde tuttuğu gerekçesi ile eleştirilen Temer'in üzerinde bir baskı oluşturdu ve muhalefete zaman kazandırdı.

Fakat başsavcının temyiz ettiği durdurma kararı altın, bakır, tantal, demir, nikel ve manganez rezervleri bulunan bölge için bu durdurma kararı geçici bir çözüm olabilir.

Brezilya'da daha önce de üst mahkeme, yerel mahkemelerin 'çevreyi korumak' adına verdiği kararları bozmuştu.


Demokrat Haber  31- 08- 2017
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 25 Ekim, 2017, 22:42:13
Amazon'da ilk defa görüntülenen kabile madenciler tarafından katledildi


Brezilya'nın yağmur ormanlarında yasadışı bir şekilde altın arayan madenciler, tüm dünyadan izole bir şekilde yaşamlarını sürdüren bir toplulukla karşılaştı. 10 yerli, madenciler tarafından katledildi.


(https://farm5.staticflickr.com/4467/37916547382_c5c78bc948_z.jpg)


Brezilya'daki yasa dışı altın işlerini denetleyen savcılar, illegal madencilerin Amazon'da bulunan bir kabilenin 10 üyesinin katledildiği ile ilgili haberleri tartışıyorlar. Geçtiğimiz ay gerçekleştiği söylenen bir saldırı olayında madencilerin, bugüne kadar hiç keşfedilmemiş izole bir kabileyi katlettiği belirtiliyor. Hatta madenciler, öldürdükleri yerlilerin cesetlerini Amazon nehirlerinin azgın surlarına atmakla da suçlanıyorlar.

Suçlulardan ikisi, olay hakkında tanıklık yapmak için verdikleri ifadelerde kadın ve çocuklar olmak üzere kabilenin 5'te birinin yok edildiğini dile getirdiler.

Katliamın gerçekleştiği söylenen Amazon bölgesine Peru, Brezilya ve Bolivya ile sınırlanan Javari Vadisi adı veriliyor. Bu alanın, gezegen üzerindeki herhangi bir yerden daha fazla izole kabileler içerdiği belirtiliyor. Tahmini olarak 20 ayrı grupta yaklaşık 2.000 insanın yaşadığı vurgulanıyor.

Katledilen kabile ise yerel dilde Fleicheros ya da "ok atanlar" olarak biliniyorlar. Ancak dış dünya ile temaslarının olmaması bölgedeki soruşturmayı zorlaştırıyor. Bölge daha önceleri de madencilerin yasa dışı ziyaretleri ile taciz ettikleri yerli halkların haberleriyle ünlenmişti.

'Son 50 yılda Amazon'a yapılan en büyük saldırı'

Federal mahkemelerce incelemeye alınan saldırı, son yarım asrın en büyük saldırısı olarak tarihi bir keşifle beraber kayıtlara geçti. Yağmur alanlarındaki yerli ve izole halklara yönelik tacizler devam ederse, Brezilya hükumetinin sert yaptırımları gündeme gelecek. Diğer yandan mevcut delillerin yaşanılan katliamı tam anlamıyla ortaya çıkartmayacağına ilişkin tartışmalar sürüyor.

Kaynak: http://www.sciencealert.com/an-uncontacted-tribe-in-the-amazon-has-reportedly-been-massacred-by-illegal-gold-miners


Siyasihaber3.org    25/10/2017
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 05 Ağustos, 2018, 18:45:05
'Dünyanın en yalnız adamı' görüntülendi


(https://farm1.staticflickr.com/853/28928586887_e994134808_o.jpg)


Brezilya'nın Amazon Ormanları'nda yaklaşık 22 yıldır tek başına yaşayan bir yerlinin yeni çekilmiş görüntüleri yayınlandı.

"Dünyanın en yalnız adamı" olarak bilinen adam, diğer kabile üyelerinin öldürülmesi sonucu yalnız kalmıştı.

50'li yaşlarında olduğu tahmin edilen adamın görüntüleri, Brezilya hükümetinin yerli halklarla ilgili çalışan vakfı FUNAI tarafından çekildi.

Çok uzaktan çekilmiş olan görüntülerde kaslı bir adamın baltayla bir ağaç kestiği görülüyor.

Görüntüler basında ve sosyal medyada fazlaca paylaşıldı ama yerlinin hikâyesi videoda görünenlerden çok daha derin.

Neden görüntülendi?


FUNAI "dünyanın en yalnız adamını" 1996'dan bu yana uzaktan takip ediyor.

Yerlinin Brezilya'nın kuzeybatı eyaletlerinden Rondonia'da yaşadığı bölgenin koruma alanı olmaya devam edebilmesi için, yerli adamın yaşadığının kanıtlanması gerekiyor.

Yaklaşık 4 bin hektarlık alanın çevresinde özel çiftlikler ve yasa dışı olarak ormansızlaştırılmış alanlar bulunuyor. Ancak, hayatını tehlikeye atmamak için, yerlinin yaşadığı bölgeye girmek yasak.

Brezilya anayasasına göre, yerlilerin toprak hakkı bulunuyor.

Kabilelerin yaşam hakkını savunan Survival International'dan Fiona Watson, Brezilya hükümetinin FUNAI'nin bütçesinde kısıntıya gittiğine ve tarımla uğraşan iş insanlarının Kongre üzerinde güç sahibi

olduğuna dikkat çekiyor ve "Ülkede yerlilerin haklarına büyük bir saldırı söz konusu" diyor.

Watson bu nedenle video 'röntgencilik' gibi görünse de yerlinin görüntülenmesinin, adamı koruma anlamında önemli olduğunu belirtiyor.

https://www.youtube.com/watch?time_continue=13&v=kvfJBijV4XQ


Yerli adam hakkında neler biliniyor?

Çok az şey.

Hakkında birçok araştırma, makale ve ABD'li gazeteci Montel Reel tarafından "Kabilenin son üyesi: Amazon'daki yalnız adamı korumanın efsanevi serüveni" adlı bir kitap dahi yazılmış olsa da, yerli adam

hakkında çok az şey biliniyor.

Yerli adam "iletişim kurulmamış" sınıfında, yani şu ana kadar dış dünyadan hiç kimsenin onunla konuşmadığı tahmin ediliyor.

Üyesi olduğu 6 kişilik grup 1996'da çiftçilerin saldırısına uğradığında, bir tek o hayatta kalmıştı.

Kabilesinin ismi ve hangi dili kullandığı da bilinmiyor.

Brezilya basını yıllar boyunca yerliden "Çukur adam" olarak bahsetti çünkü, muhtemelen hayvan avlamak ya da saklanmak için, açtığı büyük çukurlarla biliniyor.

Geçmişte arkasında kamıştan yapılmış kulübeler ve reçineden yapılma fener, ok gibi aletler de bırakmıştı.

Bundan önce görüntülenebilmiş miydi?


(https://farm1.staticflickr.com/850/43865064171_6a4de17818_o.jpg)


Son videoya kadar sadece flulaştırılmış bir fotoğrafı mevcuttu.

Fotoğraf FUNAI'nin gözlem seyahatine eşlik eden bir belgeselci tarafından çekilmişti ve 1998 Brezilya yapımı Corumbiara belgeselinde kısaca yer verilmişti.

Yerli haklarını savunan aktivistler adamın sağlıklı görünmesine çok şaşırdıklarını ve mutlu olduklarını söylüyor.

FUNAI'nin bölge direktörü Altair Algayer, "Çok iyi görünüyor, avlanıyor, papaya, mısır yetiştiriyor" dedi.

FUNAI'nin bunun gibi izole yerlilerle ve kabilelerle iletişime geçmeme politikası bulunuyor. Söz konusu yerli adam da daha önce karşısına çıkan insanlara ok atarak iletişime geçmek istemediğini belli etmişti.

Bölgeyi ziyaret etmiş olan Fiona Watson "Yerli adam çok şiddet dolu bir deneyim yaşadı ve dış dünyayı çok tehlikeli bir yer olarak görüyor" dedi.

Neden tehlike altında?

Yerli adamın kabilesinin birçok üyesinin 1970 ve 80'lerde öldüğü ya da öldürüldüğü tahmin ediliyor.

Yakınlara yapılan yol da bölgenin değerlenmesine ve iş insanlarının bölgeye talebinin artmasına neden olmuş.

Çiftçiler ve yasa dışı ağaç kesenler, yerli adamın yaşadığı bölgeye göz dikmiş durumda. Bu gruplar silahlı ve zaman zaman bölgede görev yapan FUNAI yetkililerini bile tehdit ediyor.

Survival International'a göre Brezilya'daki Amazon ormanlarında hâlâ dış dünyayla hiç iletişime geçmemiş kabileler var.

Bu iletişim yerliler için hastalık kapma riski de oluşturuyor. Grip gibi hastalıklar bile, bağışıklık sistemlerinin zayıf olduğu tahmin edilen yerli kabileler için öldürücü olabiliyor.

Watson "Aslında yerli adamla ilgili hiçbir şey bilmeye ihtiyacımız yok ama o kaybettiklerimizin -muazzam insan çeşitliliğinin- bir sembolü" diyor.


26 Temmuz 2018 BBC NEWS
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: hanac - 05 Ağustos, 2018, 19:34:51
Hoşgeldin dostum, bu başlık uzun süre öksüz kalmıştı.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: yunusmeyra - 05 Ağustos, 2018, 22:39:41
Alıntı yapılan: hanac - 05 Ağustos, 2018, 19:34:51
Hoşgeldin dostum, bu başlık uzun süre öksüz kalmıştı.
bu haberi ilk okuduğumda hissettiklerim ve düşündüklerimden sonra aklımdan geçmişti mister no'nun bu habere kayıtsız kalmayacağı :) eline sağlık hoşgeldin
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: tommikser - 06 Ağustos, 2018, 10:36:05
Sanırım uzun bir yolculuktan döndün.Hoş geldin.Güzel yazıları daha sık görmek ümidiyle...
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 23 Ekim, 2018, 01:06:37
Manaus'a Yakın Bir Bölgede Yaşayan Dessana Kabilesi

(https://farm2.staticflickr.com/1907/45511259931_0e14bd1166_c.jpg)

Güney Amerika'da Amazon ormanlarında yaşayan Dessana Kabilesi... Onların hayatları kimseye benzemiyor. Avustralyalı fotoğrafçı David Lazar Güney Amerika'da Amazon ormanlarında yaşayan Dessana Kabilesi'ni görüntüledi. Kabile Brezilya'nin başkentine yaklaşık 5 bin kilometre uzakta Amazon ormanlarınnın içinde yaşıyor.

Kabilenin yaşadığı topraklara Brezilya'nın kuzeyindeki Manaus kentinden bir tekneyle ulaşılabiliyor. Fotoğrafçı medeniyetten uzak geleneklerini koruyan bu kabilenin doğayla iç içe yaşamını gözler önüne seriyor. Lazar "Ben modern dünyayı yansıtmayan şeyleri çekiyorum ve dünyada insanların daha önce görmediği bu manzaraları çekmekten ve paylaşmaktan zevk alıyorum" diyor. Kabilenin barışçıl ve huzur dolu bir hayatı olduğunu dile getiren Lazar, kabilelerle gülümseyerek, anlaştığını ve onların fotoğraflarını bu şekilde çektiğini söyledi.


Video için: https://www.youtube.com/watch?v=yWMEnog0nw0
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 24 Ekim, 2018, 14:23:41
Dessana Kabilesi ile ilgili 2 video daha paylaşıyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=XRQwkM6Alio


https://www.youtube.com/watch?v=UqQ-Y6Qru5g
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 29 Mayıs, 2019, 12:29:02
Brezilyalı Çift 20 Yılda 2 Milyondan Fazla Ağaç Dikti ve Hayvanların Ormana Dönmesini Sağladı


Rotka -Nisan 25, 2019


(https://live.staticflickr.com/65535/47957586271_212f23ea60_o.jpg)


Yoğun ormansızlaşma nedeniyle, her yıl binlerce hektar orman kaybediyoruz ve birçok hayvanın yaşam alanlarını yitirmesine neden oluyoruz. Ne yazık ki, kesilen ağaçların yerine çok azı yeniden dikiliyor.

Ancak, ağaç endüstrisinin bu kadar kolayca yok ettiği şeyi yeniden oluşturmak için elinden gelenin en iyisini yapan insanlar da var. Brezilyalı bir çift – fotoğrafçı Sebastião Salgado ve karısı Lélia Deluiz Wanick Salgado – hayatlarının son 20 yılını, tahrip edilmiş bir orman alanına yeniden ağaç dikilerek geçirdiler ve onların hikâyesi size ilham verebilir.

Sebastião, fotoğrafları çok sayıda basın organında yer alan ünlü bir foto muhabiri. Fotoğraf çekmek için tüm dünyayı dolaşan fotoğrafçı, nihayet 90'lı yıllarda Brezilya'ya geri döndü. Korkunç Ruanda soykırımını belgelemeyi yeni bitirmişti ve fiziksel ve duygusal olarak dinlenmeye ihtiyacı vardı.


(https://live.staticflickr.com/65535/47957558118_b91e19b73a_o.jpg)


Ne yazık ki, geri döndüğünde karşılaştığı şey onda şok etkisi yarattı: Bir zamanlar vahşi yaşam dolu yemyeşil ormanlar kesilmiş, geriye kuru, çorak bir arazi kalmıştı. Sebastião bu konuda bir şeyler yapmaya karar verdi ve karısıyla birlikte ormanı yeniden yeşertebileceğine inanıyordu. Böylece onların şaşırtıcı yolculuğu başladı.


(https://live.staticflickr.com/65535/47957586231_fc16a48af4_o.jpg)


The Guardian ile yaptığı röportajda Sebastião, "Arazi benim kadar hastaydı. Her şey tahrip edilmişti. Arazinin sadece % 0,5'i ağaçlarla kaplıydı. Sonra karım bu ormanı yeniden dikmek için harika bir fikir buldu ve bunu yapmaya başladığımızda, bütün böcekler, kuşlar ve balıklar geri döndü. Ağaçların artışı sayesinde ben de yeniden doğdum. Bu en önemli andı, " diyor.


(https://live.staticflickr.com/65535/47957546787_69d48bb3b6_o.jpg)


Çift, 4 milyon ağaç fidanı dikerek ormanın canlanmasına yardımcı olan Instituto Terra adında küçük bir organizasyon kurdu. Sebastião bir çözüm olduğuna inanıyordu. "Karbondioksiti oksijene çevirebilen tek bir varlık var. Ormanı yeniden dikmemiz gerekiyordu. Yerli ağaçları olan ormanlara ihtiyacınız var ve tohumları ektiğiniz aynı bölgeye yılanları ve termitler gelecek şekilde bunu yapmalısınız. Oraya ait olmayan ağaçları ekersen, hayvanlar oraya gelmez ve orman sessiz kalır. "


(https://live.staticflickr.com/65535/47957558043_1e33ec4d62_o.jpg)


Gelecek 20 yıl boyunca çift, ekilen ormanlara özenle baktı ve hayata geri döndürdü.  Vahşi yaşam bile geri döndü. Ormanın yeniden büyümesi için geçen süre zarfında 172 kuş türü, 33 memeli türü, 293 bitki türü ve 15 sürüngen türü geri döndü.


(https://live.staticflickr.com/65535/47957558013_2ce01009d8_o.jpg)


(https://live.staticflickr.com/65535/47957557998_f1cfb002a1_o.jpg)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Tuco Ramirez - 29 Mayıs, 2019, 12:56:24
Bu insanlardan, Türkiye ve özellikle İstanbul'a da lazım. İstanbul ormanlarının hızla yok edildiği günümüzde bu tür kahramanlara çok ihtiyacımız var.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: hanac - 29 Mayıs, 2019, 12:59:15
Sertaç hoş geldin, özledik seni.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: alan ford - 30 Mayıs, 2019, 00:54:32
 Mister No hoşgeldin, özlettin yahu, bu kadar ara verme. Bu arada Salgado'nun hayatını anlatan The Salth of Earth'de şahane filmdir. Salgado dünyayı değiştiren fotoğrafçılardan. Yaptığı şahane işler saymakla bitmez.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 04 Temmuz, 2019, 14:50:52
Amazonlarda ormansızlaşma artıyor


Brezilya'daki Amazon ormanlarında Haziran ayında ormansızlaşma oranı yüzde 88'e çıktı. Çevreciler, Devlet Başkanı Bolsonaro'nun çevre koruma konusundaki açıklamalarının ormansızlaşmada etkili olduğunu savunuyor.


(https://live.staticflickr.com/65535/48195908736_d30a2bb81b_b.jpg)


Dünyanın en büyük tropikal ormanları olan Amazon'ların yüzde 60'ını topraklarında bulunduran Brezilya'da ormansızlaşma oranı Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü'ne (INPE) göre Haziran ayında yüzde 88,4 oranında artarak 920 kilometre kareye ulaştı.

Ormansızlaşma oranının son 12 aylık dönemde geçen yılın üzerinde olduğu belirtildi. Ormazsızlaşma oranı ilk 11 ayda 4 bin 565 kilometre kareye ulaştı, bu geçen yıla göre yüzde 15'lik bir artışa tekabül ediyor.

Çevre Bakanı Ricardo Salles yasadışı ormansızlaşma ile mücadele için tüm önlemleri aldıklarını belirtti. Salles Amazon'a bu hafta 17 tane kolluk gücü gönderdiklerini söyledi.

Çevreciler Bolsonaro'yu eleştiriyor

Çevreciler ise ormansızlaşmanın artmasında ülkenin yeni Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'nun payı olduğunu savunuyor. Çevreciler, Bolsonaro'nun Amazonların geliştirilmesi yönündeki açıklamaları ile ülkenin çevre kurumu Ibama'nu çok fazla ceza kestiği gerekçesiyle eleştirmesinin ormansızlaştırmadan çıkar sağlayanları cesaretlendirdiğini ileri sürüyorlar. Brezilya'daki sivil toplum kuruluşu Imazon'dan araştırmacı Paulo Barreto "Bolsonaro durumu fenalaştırdı. Çok güçlü sözlü bir saldırıda bulundu" dedi.

Greenpeace orman stratejisti Paulo Adario, Bolsonaro yönetimi altında ormansızlaşmanın kötüye gideceği yönünde tüm işaretlerin bulunduğunu belirterek, "En son son veriler geldiğinde, bu veriler gerçekten çok yüksek ise, bu Bolsonaro için bir kabus olacak. Hem Brezilya hem de uluslararası bakış açısına göre bu çok önemli, çünkü Amazonlar bir ikon" dedi.

Aşırı sağcı Bolsonaro Ocak ayında Brezilya Devlet Başkanı olarak göreve başlamıştı. Bolsonaro'nun göreve başlamasından bu yana tarım ve madencilik sektörlerini desteklemek için çevre koruma konusundaki kontrolleri gevşetmeye çalıştığı bildiriliyor. Çevreciler bu yaklaşımın küresel ısınmaya karşı dünyanın en büyük savunması olan Amazon ormanlarını tehdit ettiğini kaydediyor.




© Deutsche Welle Türkçe


Haberle ilgili bir videonun da olduğu link:   https://www.dw.com/tr/amazonlarda-ormans%C4%B1zla%C5%9Fma-art%C4%B1yor/a-49466547
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 27 Temmuz, 2019, 23:46:46
Amazon Watch İcra Direktörü Salazar-Lopez: Amazon yerlileri tarihin en ağır saldırısı altında


30.06.2019 AA

Amazon Watch İcra Direktörü Salazar-Lopez, "Bölge hükümetleri ve kar elde etmeyi önceleyen şirketler, Amazon ormanlarını ve yerli halkı tarihin en kötü saldırılarına maruz bıraktı." dedi.


(https://live.staticflickr.com/65535/48394521637_bddc0e1ef9_c.jpg)


Dünyada biyoçeşitlilik açısından büyük öneme sahip Amazon bölgesinde, doğal yaşamın ve bu yaşamın parçası yerlilerin, "tarihin en kötü saldırısıyla" karşı karşıya olduğu belirtiliyor.

Kar amacı gütmeyen yardım örgütü Amazon Watch'un İcra Direktörü Leila Salazar-Lopez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölge hükümetleri ve kar elde etmeyi önceleyen şirketler tarafından Amazon

ormanlarının ve yerli halkın, hakları ve çevre açısından "tarihin en kötü saldırılarına" maruz kaldığını, bunun ekosisteme büyük zarar verildiğini söyledi.

Salazar-Lopez, "Amazon'dan Arktik'e kadar kirli endüstriyel gelişme ve insanların açgözlülüğü hassas ekosistemi tahrip ediyor, toprağa bağlı topluluklara zarar veriyor." diye konuştu.

Amazon yerlileri ve yağmur ormanları arasındaki bağa dikkati çeken Salazar-Lopez, Amazon'un binlerce yıldır 8 Güney Amerika ülkesinden en az 400 farklı yerli topluluğa ev sahipliği yaptığını vurgulayarak, bu

bağın bölgenin zengin biyoçeşitliliğini koruduğunu söyledi.

Salazar-Lopez, Amazon yerlilerinin haklarını savunmanın yalnızca "ahlaki bir zorunluluk" değil aynı zamanda iklim dengesini sağlayan Amazon bölgesini ve iklimi korumanın en etkili yolu" olduğunu vurguladı.

Lopez ayrıca, bunu ormanların karbon depolama kapasitelerinin arttırırken, karbondioksit emisyonunu ve ormansızlaşmayı azaltacak en etkili strateji olarak tanımladı.

Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'nun sosyo-çevre politikalarının da yağmur ormanlarına zarar verdiğini dile getiren Lopez, Bolsonaro hükümetinin, göreve başladığından bu yana Amazon'un ekolojik

bütünlüğünü ve bölge insanının esenliğini korumak için asli sosyo çevresel standartlara darbe indirdiğini kaydetti.


Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 29 Temmuz, 2019, 23:58:01
Bolsonaro etkisi: Altın madencileri Amazon'da bir kabileye saldırdı

Duvar- 28-07-2019


Sağcı Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'nın Amazon Ormanı'nı madenciliğe açmak istediği Brezilya'da, altın madencileri koruma altındaki bir kabileye saldırdı. Bir yerli lideri bıçaklanarak öldürüldü, yerliler korku ile bir

başka köye kaçınca yaşam alanlarını madenciler işgal etti.



(https://live.staticflickr.com/65535/48411528111_0c2218115c_o.jpg)


Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'nun Amazon Ormanı'nı madencilere ve imara açacağı yönündeki açıklamalarının ardından, bir yerli kabilesi silahlı altın madencilerinin saldırısına uğradı. Onlarca altın

madencisinin 600 bin hektarlık alanda bugüne dek koruma altında tutulan Waiãpi bölgesinde Mariry  isimli köyü bastığı ve bir yerli liderini öldürdüğü belirtiliyor.

Buna göre, Amapá eyaletindeki bölgeyi işgal eden madenciler yerli lideri Emyra Waiãpi'yi çarşamba günü bıçaklayarak öldürdü. Yerli halk ölüm korkusuyla yüzlerce yıllık yaşam alanlarını terk ederek daha büyük

bir köye göç ederken, madenciler de köyü işgal etti. Bölgeden silah sesleri geldiği, bir katliamı engellemek için bölgeye polis takviyesi yapıldığı belirtiliyor.


'BOLSONARO CESARETLENDİRİYOR'

Yerel siyasetçiler ve yerli liderleri ise yaşananlardan faşist devlet başkanı Bolsonaro'yu sorumlu tutuyor. Son derece geleneksel olduğu ve ziyaretçilere pek sıcak bakmadıkları belirten kabilenin üyelerinden

Kureni Waiãpi, The Guardian gazetesine demecinde "Madenciler yerlilerin köyünü işgal etti ve bugün hâlâ oradalar. Ağır silahları, makineli tüfekleri var. Federal polisten bu nedenle yardım istiyoruz" dedi.

Kureni Waiãpi, Bolsonaro'nun yerlilerin haklarını tehdit eden açıklamalarıyla bu olayı cesaretlendirdiğini vurguladı.

Amapá vilayetinin senatörlerinden Randolfe Rodrigues ise kabile üyelerinin kendisine sesli mesaj göndererek polis ve ordudan yardım istediğini açıkladı. Rodrigues de devlet başkanını suçlayarak,

Bolsonaro'nun koruma altındaki yerli topraklarında madenciliğe izin vereceği yönündeki vaatlerini yaşananlardan sorumlu tuttu. Senatör, "Bu ihtilafı Jair Bolsonaro hükümeti kışkırtıyor, madencileri buraya

girmeye teşvik ediyor. Onların elleri kirli" dedi.

ÜNLÜ ŞARKICIDAN DESTEK

Yerlilere bir destek de, ülkenin ünlü şarkıcılarından Caetano Veloso'dan geldi. Veloso, "Brezilyalı yetkililerin, Brezilya'nın dünyadaki onurunu korumak adına yardımını talep ediyorum, bu çağrıya kulak verin"

mesajını paylaştığı bir video yayımladı.

MADENCİLER SALGIN HASTALIK GETİRMİŞTİ

Waiãpi 1970'li yıllarda kabilesi yok olma tehlikesi altında kalmıştı. Kabilenin topraklarında altın madencilerinin istilasını sonrasında salgın hastalık yayılmıştı. 2017 yılında ise dönemin devlet başkanı Michel

Temer bölgeyi madenciliğe açma girişiminden uluslararası tepkiler sonucunda geri adım atmıştı.

Brezilya'nın Amazon bölgesinde yasadışı altın madenciliği giderek yayılıyor. Yerlilerin yaşam alanlarını tehdit etmenin yanı sıra ormanlara zarar vermeleri ve nehirleri cıva ile zehirlemeleri nedeniyle yasa dışı

madencilere daha sert cezalar verilmesi talep ediliyor. (DIŞ HABERLER)
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 01 Ağustos, 2019, 21:15:50
Geçen gün paylaştığımız haberin daha detaylı son hali.


Amazonlar'a aşırı sağ etkisi: Altın madencileri kabileye saldırdı

Medyascope.tv   Betül Başak 29-07-2019


Amazonlar'da yaşayan bir yerli kabilesi silahlı altın madencilerinin saldırısına uğradı. Onlarca altın madencisinin, koruma altında tutulan Waiãpi (Wayampi) bölgesinde Mariry isimli köyü bastığı ve bir yerli liderini öldürdüğü belirtiliyor.


Buna göre, Amapá eyaletindeki bölgeyi işgal eden madenciler, yerli lideri Emyra Waiãpi'yi çarşamba günü bıçaklayarak öldürdü. Yerli halk ölüm korkusuyla yüzyıllardır yaşadıkları bölgeyi terk ederek daha büyük bir köye göç etti, madenciler de boşalan köyü işgal etti. Yerlilerin gittiği köyden de silah sesleri geldiği, bir katliamı engellemek için bölgeye polis takviyesi yapıldığı belirtiliyor. Kabile üyeleri, madencilerin ağır silahlarla donanmış olduklarını söyleyerek yetkililerden yardım istedi. Yerel siyasetçiler ve yerli liderleri ise yaşananlardan Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'yu sorumlu tutuyor.


(https://live.staticflickr.com/65535/48411528111_0c2218115c_o.jpg)


Bolsonaro, Brezilya'daki koruma altındaki toprakları ticarete açtı

Bu yaşananlar aşırı sağcı lider Bolsonaro'nun Amazon Ormanları'yla ilgili uyguladığı saldırgan politikanın sonuçlarından biri.

Amazon Ormanları'ndaki tahribat ve bölgedeki halklara karşı düşmanlık Brezilya'da aşırı sağ yönetime geçtiğinden beri ivme kazandı. Bolsonaro hükümeti illegal ağaç kesimi, tarımcılık faaliyetleri ve madencilik çalışmalarına karşı verilen mücadeleyi önemli oranda azalttı.

Uzun yıllardır Amazon Ormanları'nı korumak, Brezilya'nn çevre politikalarının kalbiydi. Brezilya'nın yağmur ormanlarındaki tahribatı engellemedeki başarısı uluslararası alanda, iklim değişikliğiyle mücadele için önemli bir yer teşkil ediyordu. Hatta yağmur ormanlarını korumak için yapılan çalışmalar, küresel ısınmanın hızını azaltmıştı. Fakat popülist lider Bolsonaro'nun seçilmesiyle işler kötüye gitmeye başladı.

Bolsonaro sadece yedi ay içinde, koruma altındaki alanları ticari faaliyetlere açmaya başladı. Bolsonaro seçim kampanyasında, Brezilya'daki koruma altındaki topraklarının ekonomik gelişmeye mani olduğunu ve o bölgeleri ticarete açmayı planladığını açıklamıştı.


(https://live.staticflickr.com/65535/48436489032_726ddab27c_o.jpg)



Amazon Ormanları'nda tahribat yüzde 39 arttı

Hükümetin açıkladığı verilere göre Bolsonaro yönetime geçtiğinden beri Amazon Ormanları'nda 2500 kilometrekareye yakın alan tahrip edildi. Bu da geçtiğimiz yıla göre orman tahribatının yüzde 39 arttığı anlamına geliyor. Yağmur ormanlarını korumak için alınan önlemler de geçen yıla göre yüzde 20 düştü.

İklim değişikliği alanında çalışan araştırmacıların açıklamalarına göre, Bolsonaro hükümeti orman tahribatına karşı yaptırımları azaltmaya ve illegal faaliyetleri teşvik etmeye devam ederse dünyanın en önemli oksijen kaynaklarından biri ciddi anlamda zarar görecek. Bolsonaro, orman tahribatının yol açacağı felaketlerle ilgili yapılan uyarıları görmezden geliyor, yapılan çalışmaların temelsiz ve uydurma olduğunu iddia ediyor.


(https://live.staticflickr.com/65535/48436488977_83ccd21708_o.jpg)


Amazon Ormanları'nda tahrip edilmiş bir bölge.


Geçen hafta birçok ülkeden gazetecinin katıldığı buluşmada Bolsonaro, Amazon Ormanları'yla ilgili endişelerin abartıldığını, çevrecilerin akıl sağlıklarının yerinde olmadığını ve bu durumun Brezilya'da yaşamayanları ilgilendirmediğini söyledi. Buluşmada, bölgede yaşayan yerli halkların artık modern yaşama geçmeyi, teknolojiyle tanışmayı istediklerini de söyledi.

Bolsonaro'nun çevre politikaları Avrupalı liderler tarafından da eleştiriliyor. Almanya ve Norveç Amazonlar'ın korunması için 1.3 milyon dolar yardımda bulundu ama yetkililer bu paranın ormanlar için harcanacağından şüphe duyduklarını açıkladı. Bu yüzden tekrar yardım gelmeyebilir.

Bolsonaro hükümeti, çevre koruma yasaları ihlali yüzünden kesilen cezaları da ödemeyi reddediyor. Yeni Çevre Bakanı Ricardo Salles, çevre koruma yasalarının ihlalinde daha az yaptırım öngören bir mekanizma hazırlığında.


(https://live.staticflickr.com/65535/48436488952_a91108a770_o.jpg)


Devlet Başkanı Jair Bolsonaro ve Çevre Bakanı Ricardo Salles.


"Bolsonaro iyi biri değil, bizi yok etmek istiyor"

Amazon Ormanları'ndaki ticari faaliyetler ormanda yaşayan yerli halkları da tehdit ediyor. Amazon yerlileri uzun yıllardan sonra ilk kez bu kadar tehlike altında. Geçtiğimiz günlerde Javari Vadisi'nde bir araya gelen bölgedeki yerli kabilelerin liderleri, Bolsonaro hükümetinin yapacağı olası saldırılara karşı kendilerini nasıl savunacaklarını konuştu.

Toplantıya katılan liderlerin hepsi Bolsonaro'nun onları ortadan kaldırmak istediği konusunda hemfikir. Bu liderlerden biri olan Raimundo Kanamari, "Bolsonaro iyi biri değil. Bizi yok etmek istiyor, köylerimizi bombalıyorlar" dedi. Javari Vadisi'ndeki yerli bölgesinin lideri Ewerton Marubo da "Büyük bir tehlike altındayız. Bolsanaro kendisini yerlilerin en büyük düşmanı olarak tanımlıyor" dedi ve ekledi: "Bizi düşünmeyi bilmeyen hayvanlar olarak görüyor fakat biz ondan daha zekiyiz."


(https://live.staticflickr.com/65535/48436488922_c17be3d92f_o.jpg)


Javari Vadisi'ndeki toplantıya katılan iki kabile lideri.


Yerliler kendi yaşam şekilleri için direnmekte ve topraklarını savunmakta kararlı. Javari bölgesindeki birkaç kadın liderden biri olan Lucia Kanamari, "Hükümet bizi korumazsa biz kendimizi korumanın bir yolunu bulacağız" diye konuştu.

Yerliler kendi canları ve halklarının geleceği için endişe duyuyor fakat en büyük korkuları, hükümetin bölgeyi ticari faaliyetlere açmasıyla bölgedeki tüm canlı yaşamının sona ermesi.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 02 Ağustos, 2019, 01:09:40
Bundan yaklaşık 2 yıl önce Antalya'da uzun yıllar siyaset yapan ve bazı sivil toplum örgütlerinde görev olan Ali Ulvi Büyüknohutçu ile eşi Aysin Büyüknohutçu, Finike ilçesindeki dağ evinde öldürülmüş olarak bulunmuştu. Onların özelinde dünyada çevreci olmanın tehlikelerini anlatırken, dünya geneline de kısaca değinen bir yazı paylaşıyorum. Bir kere daha görülüyor ki "Dünyaya Mister No'lar Gerek".


Çevreci çift öldürüldü

10-05-2017 Odatv

Antalya'da uzun yıllar siyaset yapan ve bazı sivil toplum örgütlerinde görev olan Ali Ulvi Büyüknohutçu ile eşi Aysin Büyüknohutçu, Finike ilçesindeki dağ evinde öldürülmüş olarak bulundu...


Antalya'nın Finike ilçesine bağlı Alacadağ Mahallesi sınırlarındaki Kızılcık Yaylası'ndaki çiftlik evinde yaşayan ve bölgedeki sedir ormanlarında faaliyet yürüten mermer ve taş ocaklarına karşı açtığı davalarla tanınan Ali Ulvi Büyüknohutçu (61) ve eşi Aysin Büyük Nohutçu (61) önceki gün akşam saatlerinde vahşi bir cinayete kurban gitti.

5 Mayıs günü evlerinin yakınında bir yangın çıkan Büyüknohutçu ailesi, yangının söndürülmesiyle faciadan dönmüştü.

Komşuları tarafından evlerinde ölü bulunan çiftin ölüm nedeni hakkında henüz bir açıklama yapılmadı.

Olay yerine ulaşan jandarma ve sağlık ekipleri evin etrafını güvenlik çemberine aldı.

Nöbetçi savcının incelemesinin ardından Büyüknohutçu çiftinin cenazeleri Antalya Adli Tıp Kurumu Morgu'na kaldırılacağı kaydedildi.

Antalya'nın Finike ilçesine bağlı Alacadağ Mahallesi sınırlarındaki Kızılcık Yaylası'nda yaşayan Ali Ulvi Büyüknohutçu, eşi Aysin Büyüknohutçu ile birlikte evlerinde ölü bulundu.

Önceki gün çiftlik evlerinin bahçesine sebze fideleri diken çiftten daha sonra haber alamayan yakınlarının talebiyle eve gelen komşuları karı kocanın hareketsiz yattığını gördü.

CİNAYET ŞÜPHESİ ÜSTÜNDE DURULUYOR


Bunun üzerine Kızılcık Yaylası Adala mevkiindeki eve gelen jandarma ve sağlık ekipleri, Büyüknohutçu çiftinin yaşamlarını yitirdiklerini belirledi.

İlk belirlemelere göre kanlar içinde bulunan çiftin bir cinayete kurban gittiği belirtiliyor. Olayla ilgili bilgisine başvurduğumuz Büyüknohutçu'nun bir arkadaşı, şüpheli durumlarla ilgili jandarmaya gerekli bilgilerin aktarıldığını söyledi.

5 GÜN ÖNCE YANMAKTAN KURTULDULAR

Antalya'yı şoke eden cinayetin nedeniyle ilgili gerekli soruşturmanın ardından bir açıklama yapılması beklenirken 5 Mayıs günü Büyüknohutçu, ailesinin evlerinin yakınındaki ormanlık alanda bir yangın çıktığı öğrenildi. Ali Ulvi Büyüknohutçu, sosyal medya hesabından gece saat 02:00 sıralarında başlayan yangını, evlerinin sınırında söndürebildikleri bilgisini paylaşmıştı.

SİYASİ VE ÇEVRECİ KİMLİĞİ İLE TANINIYORDU

Finike'de sedir ormanları başta olmak üzere büyük bir doğa katliamına neden olan mermer ve taş ocaklarına karşı açtığı davalarla tanınan Ali Ulvi Büyüknohutçu, Türk Kiracılar Derneği (KİRADER) Genel Başkanlığı ve Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) Antalya Şube Başkanlığı görevlerini yürütmüştü. 1999 yerel seçimlerinde DSP'den Antalya Kepez Belediye Başkan adayı olan Büyüknohutçu, son olarak Taş Ocaklarıyla Mücadele Platformu Sözcülüğü'nü üstlenmişti.

Büyüknohutçu ailesi dün evlerinin önündeki bahçelerine yazlık sebze fideleri diktiler. Ali Ulvi Büyüknohutçu'nun sosyal medya hesabından yaptığı son paylaşım bu oldu.


(https://live.staticflickr.com/65535/48436524637_a0bf56b99c_z.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/48436524567_260699d7d1_z.jpg)

(https://live.staticflickr.com/65535/48436379191_4b4f3fb7ca_o.png)

(https://live.staticflickr.com/65535/48436524462_ba158faa06_o.png)


Yusuf Yavuz

Odatv.com



2018'in mücadeledeki ağır bilançosu: Doğayı savunan 164 kişi öldürüldü

DİRENİŞTEYİZ 31-07-2019


(https://live.staticflickr.com/65535/48436524637_a0bf56b99c_z.jpg)


İklim krizine karşı özellikle çocukların dünya kamuoyunda seslerini yükselttiği bu dönemde, doğa için mücadele veren 164 kişinin öldürüldüğü ortaya çıktı. Hindistan'da kömür madenini protesto eden 13 kişinin öldürülmesi ise en dikkat çeken olay oldu.

Tüm dünyanın kulak kesildiği 16 yaşındaki 'iklim krizi savaşçısı' Greta Thunber Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilirken, 2018 yılında dünya genelinde en az 164 yaşam savunucusunun öldürüldüğü ortaya çıktı.

İngiltere merkezli Sivil Toplum Kuruluşu Global Witness 2018'de evlerini, toprak ve doğal kaynakları; madencilik, gıda ve kerestecilik şirketlerine karşı savunmak için mücadele eden en az 164 kişinin öldürüldüğünü açıkladı. Kuruluş, yıllık raporunda "sayısız" kişinin de şiddete maruz kaldığını ya da sindirildiğini duyurdu.

Filipinler çevre aktivistleri ve yerli topluluklar açısından en tehlikeli ülke konumunda. Ülkede geçen yıl 30 kişinin cinayete kurban gittiği kaydedildi.

Kolombiya ve Hindistan'da ise 2018 yılında sırasıyla 24 ve 23 çevreci hayatını kaybetti. Guatemala'da ise 16 toprak savunucusu cinayete kurban gitti.

Birleşmiş Milletler Yerli Halklar Özel Raportörü Vicky Tauli-Corpuz "Bu dünya genelinde gördüğümüz bir olgu. Toprak ve çevre savunucuları – ki bunların kayda değer bir miktarını yerli halklar oluşturuyor – haklarını savundukları için terörist, serseri ya da suçlu ilan ediliyor" dedi. Söz konusu şiddetin bir insan hakları krizi olduğunu belirten Tauli-Corpuz gelişmenin sabit bir iklime ihtiyaç duyan herkes açısından da bir tehdit oluşturduğunu belirtti. 2018 yılında çevrecilere yönelik en büyük katliam Hindistan'ın Tamil Nadu eyaletinde gerçekleşti. Bir kömür madeninin çevreye olumsuz etkilerini protesto eden 13 kişi gösteri sonrasında öldürüldü.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Zeljko - 02 Ağustos, 2019, 13:51:36
Yaziniz için teşekkür ederim.Bizim Kazdağlarina da Mister No'lar gerekiyor yoksa elimizden kayip gidecek  >:(
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 25 Ağustos, 2019, 21:53:21
Amazon yağmur ormanları yanıyor: Her bir dakikada bir futbol sahası büyüklüğünde ormanlık alan kayboluyor


BBC News     23 Ağustos 2019


(https://live.staticflickr.com/65535/48622264061_ff0cafde34_z.jpg)


Dünya oksijeninin yüzde 20'sini üreten Amazon yağmur ormanlarında devam eden yangınların küresel bir krize dönüşebileceği uyarısı yapıldı.

Uzmanlar, yangınlarda her dakika bir futbol sahası büyüklüğünde bir ormanlık alanın yok olduğunu belirterek gidişatın durdurulamaması halinde Amazonlar'ın dev bir bozkıra dönüşüp karbondiyoksit yaymaya başlayacağını söylüyor.

Dünya Doğal Yaşam Vakfı'na göre Amazonlar bu durumda küresel ısınmanın ana kaynağı olacak.


(https://live.staticflickr.com/65535/48621908763_b133b45c92_o.png)


'Dünyanın akciğerleri'

"Dünyanın akciğerleri" olarak nitelenen Amazon ormanları yüzlerce hatta binlerce yıl içinde oluşan büyük miktarlarda karbondiyoksidi tutuyor.

Her yıl bölgedeki milyarlarca ağaç çok miktarda karbondiyoksidi emiyor. Uzmanlara göre bu karbondiyoksidin atmosfere salınması küresel ısınmayı artıracak.

Bir araştırmaya göre Amazonlar'ın tuttuğu karbon miktarı 9 bölge ülkesinin çoğunun 1980-2010 yılları arasındaki toplam fosil yakıt emisyonlarına eşit. Yüzlerce yerli kabilenin yaşadığı Amazonlar, yeryüzündeki hayvan ve bitki türlerinin 10'da birine ev sahipliği yapıyor.


https://www.facebook.com/bbcnewsturkceservisi/videos/504465226784030/


2,500 noktada yangınlar devam ediyor

Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Kurumu INPE'ye göre bu yılın ilk sekiz ayında ülkede yarısından fazlası Amazon bölgesinde olmak üzere 75 bin'den fazla yangın çıktı.

Halen 2,500 noktada yangınlar sürüyor. 2018'de 39,759 yangın çıkmıştı. Yangınlardan yükselen dumanlar komşu ülkeler, Peru, Bolivya ve Paraguay'a kadar ulaştı. Duman tabakası şimdi doğuya Güney Amerika'nın Atlas Okyanusu kıyılarına ilerliyor.

Amazon ormanlarındaki yangınlar 2013'e kıyasla 2 kattan fazla arttı

Brezilya Çevre Bakanı Ricardo Salles, Çarşamba günkü Twitter mesajında yangınlara kuru hava, rüzgar ve sıcakların yol açtığını söyledi.

'Yangınların yüzde 99'u insan eliyle çıktı'

Ancak CNN'e konuşan INPE uzmanı Alberto Setzer'e göre yangınların yüzde 99'undan - kasıtlı ya da kazayla - insanlar sorumlu.

Kurumun Başkanı Ricardo Galvao uygu görüntülerine dayanan yangın verilerini açıkladıktan sonra Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro tarafından görevden alınmıştı.

Çevreci gruplar yangınları Bolsonaro hükümetinin Amazonlar'ı endüstriyel tarım, madencilik ve kerestecilikle ekonomik faaliyete açma politikasına bağlıyor, Brezilya liderinin bu çabalarının tarım ve çiftlik arazisi açmak için ormanların yakılmasını teşvik ettiğini söylüyor.

Bolsonaro'nun Ocak'ta göreve gelmesinden bu yana ülkede ormansızlaşmanın üç kat arttığı tahmin ediliyor.

"Yangın çıkarmak için en iyi zaman'

CNN'in meteoroloji uzmanlarından Haley Brink, Amazonlar'ın yağmur ormanı olması nedeniyle, aşırı nem yüzünden yangın çıkarmanın zor olduğuna dikkat çekiyor ve "Hayvanların otlatılması için arazi açmak amacıyla yangın çıkartmak için en uygun zaman şimdi. Çünkü yağmur mevsimi olmaması nedeniyle bitki örtüsü kuru" diyor.

Haley, havaların Eylül'de daha da ısınacağına dikkat çekiyor.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 01 Eylül, 2019, 01:17:47
Tarım endüstrisi Amazonları yakıyor!


ALP KADIOĞLU     BİRGÜN 28.08.2019


Amazonların korunması için çalışmalar yapan Amazon Watch'ın direktörü Moira Birss: Amazonların yok edilişinde en büyük pay tarım endüstrisinde. Yangınları çıkaranlar büyük tarım şirketleriyle çalışıyorlar.

Batılı şirketler yangınlardan sorumlu şirketlerin pay sahipleri.



(https://live.staticflickr.com/65535/48657228573_17c8dd664d_o.jpg)


Amazon yağmur ormanlarını ve yerli halkların haklarını korumaya yönelik çalışmalar yapan ABD merkezli sivil toplum kuruluşu Amazon Watch'ın kampanya direktörü Moira Birss ile konuştuk. Birss, son

haftalarda Brezilya'nın farklı yerlerinde çıkan yangınlardaki tarım endüstrisinin ve Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'nun rolünü anlattı.

Bolsonaro, Amazon Watch gibi STK'lerin yangınları çıkartmış olabileceğini iddia etmişti. Bu suçlamayla ilgili yorumunuz nedir?

Oldukça rezil bir açıklama. Bizim ve diğer STK'lerin amacı Amazonların ve yerli halkın korunması. Bu yangınların asıl müsebbibi Bolsonaro'nun kendisidir. Onun tarım ve madencilik adına Amazonlardaki yıkımı

teşvik eden konuşmaları ve politikalarıdır. Yangınları çıkaran çiftçiler mevcut Brezilya yönetiminden güç alarak bu işi yapıyorlar. Brezilya medyası bu çiftçilerden bir kısmıyla konuştu. Yangınları çıkarttıklarını,

hatta "yangın günleri" düzenleyip organize bir şekilde ormanları ateşe verdiklerini kamera karşısında rahatlıkla itiraf ettiler.


Mevcut yangınlardan tarım endüstrisi sorumludur diyebilir miyiz?

Amazonların yok edilişinde en büyük payın tarım endüstrisinde olduğunu söyleyebiliriz. Yangınları çıkaran köylüler ya doğrudan ya da dolaylı yoldan büyük tarım şirketleriyle çalışıyorlar. Ürünlerini Brezilyalı ve

uluslararası tarım işletmelerini satıyorlar.

Hangi sektörler Amazonlardaki hasardan sorumlu? Bu tarım şirketleri hangileri?

Amazonlara en fazla hasarı et ve hayvancılık sektörü veriyor. Bu alanda üç büyük şirket var: JBS, Marfrig ve Minerva. Hepsi Brezilya'dan çıkan ve uluslararası hale gelmiş et ve haycancılık şirketi. JBS'in

Amazonlarda kendi çiftlikleri var. Bu şirketlerden sonra soya endüstrisi geliyor. Bunlar Archer Daniels Midland (ADM), Bunge, Louis Dreyfus ve Cargill gibi Batılı şirketler. Hepsi Brezilya'nın Amazonlarını tahrip

eden bölgelerindeki üreticilerle iş yapıyor. Bunun dışında şeker, deri ve kereste endüstrileri de sorumlular. İnternet sayfamızdaki raporumuz Amozonların yıkımından sorumlu büyük şirketleri teşhir ediyor.

Raporunuz bahsettiğiniz tarım şirketlerine yatırım yapan finans şirketlerine de ışık tutuyor. İçlerinde Blackrock gibi devasa ölçekte kuruluşlar da var. Bunun gibi şirketlerden beklentiniz nedir?

Blackrock gibi şirketler bahsettiğim büyük tarım şirketlerinde önemli oranda hisselere sahipler. Bu finans kuruluşlarının da Amazonlardaki hasardan sorumlu tutulmasını istiyoruz. Kuruluşlar, tarım şirketlerinin

yönetimlerinde söz sahibi. İnsan hakları, ormanların korunması veya Paris İklim Anlaşması'na uyum konusunda hissedarların duyarlılık sahibi olması ve karar alma mekanizmalarında buna göre oy vermelerini

bekliyoruz. Eğer kararlarını kabul ettiremiyorlarsa bu şirketlerden yatırımlarını çekmelerini istiyoruz. Tarım şirketlerine kredi veren banka ve finans kuruluşlarını ise borç verdikleri şirketlerin çevre ve insan

hakları karnesini daha iyi değerlendirmelerini istiyoruz.

Tarım şirketleri Brezilya'da ne kadar güç sahibi?

Bolsonaro'dan önceki Brezilya başkanları Amazonların ve yerli halkların korunması için daha fazla çaba sarf edebilirlerdi. Onların dönemlerinde de Amazonlar yıkımla karşı karşıyaydı ancak Bolsonaro bu yıkımı

çok farklı bir boyuta taşıdı. Ormanları ve Amazon yerlilerinin haklarını koruyan yasaları tarım şirketlerinin istekleri üzerine kaldırdı. Eğer Bolsonaro'nun meclisteki destekçilerine bakarsak bunların "tarım bloğu"

olarak adlandırılabilecek bir lobiye ait olduklarını görebiliriz. Geçtiğimiz Eylül ayında yayımladığımız raporumuzda bu politikacıların şirketlerle doğrudan ya da dolaylı yoldan bağlantılı olduklarını gösterdik. Bir

kısmı şirketlerde hisse sahibi ya da yönetim kurullarında olan aile üyeleri var. Bolsonaro'nun tarım bakanı Tereza Cristina'nın ise et endüstrisiyle yakın ilişkileri var ve bu şirketlerden rüşvet almakla suçlanıyor.

Bunun gibi örnekler Bolsonaro yönetiminin tarım endüstrisiyle olan çarpık ilişkisini gösteriyor.

IBAMA, ICMBio, FUNAI gibi Amazonların korunmasında yetkili devlet kurumları yangınlarda neden etkisiz kaldı?

Bolsonaro, bu devlet kurumlarının bütçelerini ve kadrolarını kıstı. Kendi politikalarına karşı çıkan yüksek seviyedeki bürokratları kovdu ve kurumların işlerini yapmalarını zorlaştırdı. Bolsonaro göreve geldiğinden

beri Amazon ormanlarında yasadışı tarım ve madencilik yapan kurum ve kişilere kesilen cezalar, soruşturmalar ve davaların sayısı ciddi oranda düştü. Bahsettiğiniz kurumların işlevsiz hale getirilmesi

Amazonlardaki yangınlara davetiye çıkardı.

Macron'un MERCOSUR'u bloke etme tehdidi işe yaradı mı?

Bolsonaro yönetimine ekonomik yaptırımlar ve finansal baskı en etkili yöntem. Macron'un ve başka liderlerin tepkileri üzerine Bolsonaro'nun geri adım attığını söyleyebiliriz. Yine de Macron ve diğer liderlerden

daha somut adımlar görmek istiyoruz. Brezilya ile iş yapan tarım işletmeleri için daha sıkı çevre ve insan hakları denetimleri getirilmesini istiyoruz. MERCOSUR gibi bir anlaşma yapılacaksa da oldukça sıkı şartlar

getirilmeli. Tarım işletmelerinin ABD ve Avrupa'yla güçlü ilişkileri var. Batı, bu ilişkiler yoluyla Brezilya hükümetine sözünü dinletmeli. Ekonomik baskının etkili olduğunu son günlerde gördük. Bolsonaro yönetimi

Amazonların yıkımı üzerinden para kazanmak istiyor. Bu kazanç kapısını kapatırsak Amazonlardaki yıkımı durdurabiliriz.

Brezilyalı doğa savunucuları mevcut duruma karşı ne yapıyor?

Rio de Janeiro ve diğer büyük kentlerde çevreciler protesto yürüyüşleri düzenledi. Başkent Brasilia'da tarım bakanı büyük tepkilerle karşılaştı. Brezilya'da güçlü ve sözünü sakınmayan bir yerli hakları hareketi

var. Her sene Terra Livre adında yürüyüş düzenliyorlar. Amazon yerlileri kendi evleri olan ormanlara karşı yapılan her saldırıyı Brezilya ve dünya halkına duyurmak için yoğun çaba sarf ediyor. Brezilya'da

yapılan kamuoyu araştırmaları, halkın büyük çoğunluğunun Amazonların korunmasını istediğini gösteriyor. Bolsonaro'ya oy verenler de bu kesimde var. (Amazon yangınları çıktığından beri anketlerde

Bolsonaro'ya olan destek ciddi bir oranda düştü)

Çevreci ve yerli hakları hareketleri ne gibi sıkıntılarla karşı karşıya?



Brezilya çevrecilerin en fazla saldırı aldığı ve öldürüldüğü ülkelerden biri. Özellikle Amazon yerlilerinden oluşan çevreciler kendi bölgelerini korumaya çalışırken kaçak çiftçiler ve madencilerle çatışıp

öldürülüyorlar. Bolsonaro'nun iktidara gelişiyle Amazon yerlilerine yapılan saldırılar arttı. Askeri diktatörlükten beri görülmemiş ırkçı tavır ve Bolsonaro'nun yerlilere karşı nefret söylemine varan konuşmaları

şiddeti tetikliyor.

Amazon yerlilerinin haklarının korunması çevre için neden önemli?

Amazonların en iyi korunduğu yerler yerli haklarının korunduğu bölgelerle kesişiyor. Brezilya Hükümeti, yerli halkların özerk bölgelerini tanıdığı zaman onların yaşam tarzlarına meşruiyet sağlamış oluyor ve

orman da korunmuş oluyor. Yerlilerin bölgeleri tanımlandığı zaman onlar fiziksel olarak kendi bölgelerini kaçak madenci, ormancı ve çiftçilerden koruyorlar. Normal şartlar altında FUNAI gibi devlet kuruluşları,

polis ile yerliler arasında işbirliği sağlardı. Ancak Bolsonaro geldiğinden beri devlet yerlilerin korunmasını azalttı. Biz de Greenpeace'le birlikte Amazon yerlilerine güneş enerjisiyle çalışan iletişim cihazları

dağıtıyoruz. Yerliler yardıma ihtiyaçları oldukları anda çevrecilere haber verebilsinler diye.

BARAJLAR AMAZON İÇİN BÜYÜK TEHLİKE

Amazonlara petrol endüstrisi ve hidroelektrik santralleri de zarar veriyor mu?

Aldığımız bilgilere göre petrol endüstrisi şu an çıkan yangınlarla ilintili değil. Ancek petrol şirketleri Ekvator, Peru ve Kolombiya'da ormanların içinde petrol kuyuları için alan açarak ormanı tahrip ediyor.

Amazon Irmağı ve kolları üzerine yapılan ve yapılması planlanan hidroelektrik santralleri ise çevreye büyük bir tehdit oluşturuyor. Kurulan barajlar, Amazon yerlilerinin evlerinden edilmesine yol açıyor, ve

yerlilerin besin kaynağı olan balıkların nehirdeki hareketini kısıtlıyor. Baraj gölü oluşan bölgelerde ağaçlar ve doğal hayat değişiyor. Ağaçlar çürüdüğünde havaya metan gazı bırakıyor ve bu da küresel ısınmaya

yol açıyor.

Aynı şekilde barajlar, Amazonların iç bölgelerine ulaşımı da kolaylaştırıyor. İç bölgelerde elde edilen tarım ve maden ürünlerinin piyasalara ulaşmasını amaçlıyor. O yüzden Bolsonaro'nun baraj kurma projeleri

Amazonlar için çok büyük bir tehdit.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 11 Eylül, 2019, 02:00:21
7 ülke Amazonları korumak için bir arada


08.09.2019 BİRGÜN


Yedi Güney Amerika ülkesi, Amazon yağmur ormanlarını korumak için koordinasyonu güçlendirme ve tedbirler alma konusunda anlaşmaya vardı


(https://live.staticflickr.com/65535/48714808783_f151303eec_o.jpg)


Amazon yağmur ormanlarına ev sahipliği yapan yedi ülkenin liderleri, dünyanın en büyük tropikal yağmur ormanını korumak için adımlar atmayı hedefleyen bir anlaşma imzaladı. Kolombiya Cumhurbaşkanı Ivan Duque başkanlığındaki görüşmeler, Kolombiya'nın Leticia bölgesinde gerçekleşti. Amazon ülkeleri, yangınları söndürme faaliyetlerinde "koordinasyonu güçlendirme", "bölgesel işbirliği mekanizması kurma" ve "Amazon yerlilerinin yönetimlere katılımını güçlendimeye" yönelik kararlar aldı.


Tepkiler üzerine görüşme

Toplantıya katılanlar arasında Peru Cumhurbaşkanı Martin Vizcarra, Ekvador Cumhurbaşkanı Lenin Moreno, Bolivya Cumhurbaşkanı Evo Morales, Surinam Başkan Yardımcısı Michael Adhin, Brezilya Dışişleri Bakanı Ernesto Araujo ve Guyana Doğal Kaynak Bakanı Raphael Trotman yer aldı. Sağlığı nedeniyle seyahat edemediğini belirten Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, görüşmeye video konferansla katıldı.

Venezuela toplantıya davet edilmedi.

Toplantı, Amazon'un bazı bölgelerinde çıkan orman yangınlarına duyulan öfke ve büyüyen tepki üzerine yapıldı. Çevreciler, ormansızlaşma için Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro'nun politikalarını ve söylemlerini suçlamıştı. Bolsonaro, iktidara gelirken Amazonları ticarete açma sözü vermiş, ormanların yakılmasından da çevrecileri suçlamıştı.

'Alınan kararlar yetersiz'

Kolombiya Ulusal Yerli Örgütü'nün koordinatörü Nelly Kuiru, liderlerin yağmur ormanlarını koruma konusundaki kararlılıkları konusunda şüphelerini dile getirdi. Kuiru alınan kararların "bölgede yaşayan yerli ve köylü halkı için önemli olduğunu" belirtti ve ekledi: "Liderlerin sözlerinin arkasında ne kadar duracakları konusunda şüphelerim var". Kuiru "Anlaşmanın yerine getirileceğinden şüpheliyim, çünkü orada bir anlaşma yapmak için her şeyden önce ne olduğunu analiz etmek gerekiyor" dedi. Kolombiya Risk Analizi Direktörü Sergio Guzman ise toplantıya katılan liderleri eleştirdi. Guzman, "liderler tepkiler üzerine Amazonlar'ı umursadıkları ve bir şeyler yaptıkları izlenimini uyandırmak istiyor" dedi. Guzman "toplantı, hızlı bir değişim için bana çok fazla umut vermiyor" ifadelerini kullandı.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 15 Eylül, 2019, 17:34:48
Brezilya'da Amazonlar'da yerli halkları koruma ajansı görevlisine suikast

09.09.2019 SPUTNİKNEWS


Güney Amerika ülkesi Brezilya'da, ülkenin batısındaki Amazonas eyaletinde yerli halkların korunması için Ulusal Yerli Vakfı (FUNAI) adına çalışmalar yürüten bir görevlinin suikast sonucu yaşamını yitirdiği duyuruldu.


BBC'de yer alan habere göre, FUNAI çalışanlarının bağlı bulunduğu INA sendikasından yapılan açıklamada, Kolombiya ve Peru sınırı yakınındaki Tabatinga kentinde yaşanan olayda, Maxciel Pereira dos Santos adlı görevlinin gündüz vakti kent merkezinde motosikletiyle ilerlerken kafasına sıkılan iki kurşunla öldürüldüğü belirtildi.

Açıklamada, Santos'un Vale do Javari Doğa Koruma Bölgesi'nde medeniyetle teması sınırlı yeri kabilelerin korunabilmesi için bölgedeki çiftçilerin ve kerestecilerin arazi açma çabalarına karşı mücadele ettiği için
suikasta uğradığı ileri sürüldü.

Sendika, hükümete hukuk devleti anlayışını yerine getirerek yerli halkların haklarının korunması ve savunulması için çalışan insanlara yönelik şiddete müsamaha gösterilmeyeceğini kanıtlama çağrısında bulundu.

AMAZONLAR'DA BOLSONARO ETKİSİ

Sivil toplum kuruluşları, Amazonlar'daki orman yangınlarının artmasında Bolsonaro hükümetinin yasa dışı çiftçilik ve madencilikle mücadeleyi azaltmasının yanı sıra korunan alanlarda uygulanan para cezaları ile ekipmanların imha edilmesi gibi tedbirleri ihmal etmesinin rol oynadığını belirtiyor.

Bolsonaro, devlet başkanı seçiminden önce Amazonlar'ın korunmasının ülke ekonomisinin gelişimine engel olduğunu belirterek, bu alanı ticari kullanıma açma sözü vermişti.

ÇEVRE AKTİVİSTLERİNİN EN FAZLA SUİKASTA UĞRADIĞI ÜLKE

Brezilya'da toprak ve çevre aktivistleri doğa koruma alanlarıyla ilgili yaptıkları çalışmalardan ötürü madencilik ve ağaç endüstrisinin hedefi oluyor.

"Küresel Tanık" adlı uluslararası çevre kuruluşunun verilerine göre Brezilya, 2017 yılında çevre ve toprak aktivistlerinin en fazla suikasta uğradığı ülke oldu. Dünya genelinde 201 suikastın 57'si Brezilya'da yaşandı.

Ülkede kamuya bağlı çalışan çevre koruma görevlileri, Devlet Başkanı Jair Bolsonaro liderliğindeki hükümeti hakkında işlerini baltalamakla suçlayan bir açık mektup kaleme almıştı.

1 Ocak 2019'da göreve başlayan Bolsonaro, iktidarı süresince Amazon Ormanları'nı korumakla görevli çevre ve yerli hakları ajanslarının bütçesinde yüzde 25, orman yangınlarını önlemek için ayrılan bütçede yüzde 23 kesintiye gitmişti.

Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü (INPE), 29 Ağustos'ta yayımladığı açıklamada, bu yıl Amazonlar'da 1 Ocak'tan itibaren 83 binden fazla yangın çıktığını ve hala yerlilerin yaşadığı 148 bölgede yaklaşık 3 bin 553 yangınla mücadele edildiğini bildirdi.

Yeryüzündeki oksijenin yüzde 20'sini sağlayan, "Dünya'nın akciğerleri" olarak adlandırılan Amazon Yağmur Ormanları yılda 1 milyar tondan fazla atmosferik karbonun emilmesini sağlıyor.

Dünyadaki bitki ve hayvan türlerinin 3'te 1'ini barındıran Amazonlar, 8 ayrı Güney Amerika ülkesinde yaşayan 400'den fazla yerli kabileye de ev sahipliği yapıyor.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 06 Kasım, 2019, 00:21:42
Brezilya'da yerli lider Paulo Paulino Guajajara, başından vurularak katledildi


Brezilya'da yerli lider Paulo Paulino Guajajara, başından vurularak katledildi


(https://live.staticflickr.com/65535/49022194823_cfab15bb4a_o.jpg)


Brezilya, bir çevre koruyucusunun ve yerli lideri Paulo Paulino Guajajara'nın Amazonlar'da başından vurularak öldürülmesiyle sarsıldı. Ülkedeki yerli gruplarının şemsiye örgütü APIB suikasta "Hükümetin elinde yerli kanı var. Yerlilerin bölgesindeki şiddetin tırmanması, Bolsonaro'nun nefret dolu konuşmalarının ve halkımıza karşı attığı adımların doğrudan sonucu" diye tepki gösterdi.

Yeşil Gazete'nin haberine göre; Brezilya'da Jair Bolsonaro'nun devlet başkanlığında çevreci aktivistler giderek daha fazla hedef alınıyor ve Amazon'da yasa dışı kerestecilik çetelerine karşı devlet kontrolünü de yumuşatılmış durumda. Ülkede daha önce de çevre aktivistleri, şüpheli cinayetlere kurban gitmişti. Önceki gün de Paulo Paulino Guajajara, Maranhao eyaletinde ormanda birlikte görev yaptığı arkadaşı Tainaky Tenetehar'la birlikte pusuya düşürüldü. Saldırıda Guajajara başından vurularak öldürülürken, arkadaşı da yaralandı.

Aktivistler ve hak savunucuları tepkili

Bolsonaro'nun popülist hükümetinin yönetiminde işlenen bu son cinayet, yerlilere ve Amazon koruyucularına karşı şiddet sarmalında yeni bir perde açmış durumda. Adalet Bakanı Sérgio Moro olayı federal polisin incelediğini belirtip sorumluları adalet önüne çıkaracaklarını açıklasa da, yerli hakları savunucuları ve çevreciler tepkili.

Ülkedeki yerli gruplarının şemsiye örgütü olan ve 900 bin yerliyi temsil eden APIB, Bolsonaro hükümetinin yanıtlaması gereken sorular olduğunu belirtti. APIB, "Bolsonaro hükümetinin elinde yerli kanı var.

Yerlilerin bölgesindeki şiddetin tırmanması, Bolsonaro'nun nefret dolu konuşmalarının ve halkımıza karşı attığı adımların doğrudan bir sonucu" açıklaması yaptı. İzole yerlerde yaşayan yerlilerin haklarını savunan Survival International örgütü ise yakın zamanda en az üç korucunun ve ailelerinin öldürüldüğüne dikkat çekti.

Daha önce de tehdit edilmişti

Ormanın Koruyucuları isimli grup 2012 yılında, 20 bin nüfusu olan Guajajaras yerlilerince, atalarından miras kalan bölgeyi yasadışı kerestecilik çetelerinden korumak amacıyla kurulmuştu. Grup, Amazon bölgesinin doğusunda, resmen hükümet koruması altında olsa da pratikte kerestecilerin istilasına maruz kalan bölgede silahlı devriye atıyor ve kerestecilerin yasadışı kamplarını ortadan kaldırıyordu. Yıllar içinde çok sayıda düşman da edinmişlerdi. Öldürülen Paulo Paulino Guajajara'nun da geçmişte bölgeyi yağmalamak isteyen çetelerden birkaç kez tehdit aldığı belirtiliyor.


YOLCULUK- 04/11/2019
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 11 Mayıs, 2020, 03:18:45
Brezilya'nın Amazonas eyaletinde sağlık sistemi çökmüş durumda: Salgın en çok yerlileri vurdu


(https://live.staticflickr.com/65535/49881901912_6b85c5dfe7_c.jpg)


Brezilya'nın Amazonas eyaletinin başkenti Manaus'ta sağlık sisteminin çöktüğü ve hastanelerde yer kalmamasından dolayı yetkililerin 'açık hastane' açmayı planladığı belirtiliyor.

Brezilya'nın Amazonas eyaletinin başkenti Manaus'ta sağlık sistemi, Covid-19 vakalarındaki artışla birlikte tamamen çökmüş durumda

Telesur'da yer alan habere göre, 3 bin 91 kişide vakanın görüldüğü ve bunların 135'inin yoğun bakım ünitelerinde olduğu kentte alarma geçilmiş durumda.

Kentteki hastanelerde yatak sayısının yetersiz olduğu ve kent yetkililerinin "açık hastane" açmayı planladığı belirtiliyor.

Oldukça büyük olan ve insanların tedavi için kente gitmek zorunda kaldığın Amazon bölgesinde, "açık hastane"nin kısa vadede yalnızca 20 hastaya hizmet verebileceği kaydedildi.

En çok yerliler etkilendi

Yağmur ormanlarının yoğun olduğu bölgedeki coğrafi zorluklardan dolayı hastaların diğer kentlerden Manaus'a sevki konusunda da zorluklar yaşandığı belirtildi.

Kent yekililerin hastanelere sevkiyat için uçak seferlerini artırdığı aktarıldı. Dün sabahtan bu yana her 6 uçakta 2 veya 3 hastanın taşındığı kaydedildi.

Bölgede Covid-19 salgınından en çok yerlilerin etkilendiği belirtildi. Bölgede şu ana kadar 92 yerlide vaka görüldü. 15 yerli, virüs nedeniyle yaşamını yitirdi. Yerli Sağlık Destek Evleri'nin oldukça yoğun olduğu aktarıldı.

Eyalette salgın büyüyor

Manaus kentinde geçen hafta hastanelerin ölü bedenlerle dolduğu, bazı sağlık kurumlarında cansız bedenlerin tırlara yüklendiği belirtilmişti.

Kentte cenaze evlerinde de yer kalmadığı, bu nedenle cenazelerin yalnızca 5 aile üyesinin katılabildiği kısa bir törenin ardından toplu mezarlara gömüldüğü kaydedilmişti.

03-05-2020 Sol Gazete
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 18 Mayıs, 2020, 16:19:22
Salgın, Ekvador'daki Amazon yerlilerine de ulaştı


(https://live.staticflickr.com/65535/49918473663_a4f81eab74_c.jpg)


Koronavirüs salgını Ekvador'daki Amazon ormanlarında dış dünyadan izole yaşayan bir yerli kabileye daha ulaştı.

Neredeyse tüm dünyayı etkisi alan koronavirüs salgını, Amazon ormanlarındaki yerli kabileleri de tehdit etmeye devam ediyor. Son olarak Ekvador'daki Waorani kabilesinde de ilk koronavirüs vakası tespit

edildi.

Sağlık Bakanlığı, 17 yaşındaki hamile bir genç kadında virüs görüldüğünü doğruladı. Genç kadının 4 Mayıs'ta hastalık semptomları göstermeye başladığı belirtildi. Adı açıklanmayan genç kadının, başkent

Quito'da bir hastaneye kaldırılarak karantinaya alındığı kaydedildi.

Öte yandan kadının temas kurduğu 40 kişinin de kontrolden geçirildiği, altısında hastalık semptomlarının görüldüğü vurgulandı.

Salgın, daha önce de Brezilya'nın Amazon bölgesindeki yerlilere ulaşmıştı.

Yerli halklar, dışarıya kapalı yaşadıkları için dünyadaki çoğu insanın aksine bilinen pek çok hastalığa karşı bağışıklık geliştiremiyorlar, dolayısıyla dışarıdan gelen hastalıklara karşı özellikle savunmasız kalıyorlar.

Güney Amerika'da salgından en fazla etkilenen ülkelerden biri olan Ekvador, yaklaşık iki aydır karantina uyguluyor. Salgın nedeniyle ülkede şimdiye kadar 2 bin 736 kişi yaşamını yitirdi, toplam vaka sayısı da

33 bin 182'ye ulaştı.


(https://live.staticflickr.com/65535/49919287847_78e83838e2_o.jpg)


Sputnik ve Duvar
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 16 Ağustos, 2020, 18:42:14
Amazonlar'da tehlike büyüyor: 10 günde 10 binden fazla yangın


Amazon ormanlarında ağustos ayının ilk on gününde 10 binden fazla yangının kaydedildi.  Resmi verileri görmezden gelen Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, "Amazon, kendini koruyan ve alev almayan

nemli bir ormandır" iddiasında bulundu.



(https://live.staticflickr.com/65535/50235584136_745ffcc476_o.jpg)


Brezilya'nın Ulusal Uzay Araştırma Enstitüsü (INPE) ile hükümet tarafından hazırlanan rapora göre ağustos ayının ilk 10 gününde 10 binden fazla yangın tespit edildiğini ortaya koydu. Amazon ormanlarını

kerestecilikten madenciliğe ticari amaçlarla yaktırmakla suçlanan Brezilya'nın aşırı sağcı Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, rapor için 'yalan' dedi. Bolsonaro ilginç bir teori ortaya atarak, "Amazon boyunca bir uçuş

yapılsa tek bir yangın bile görülmez. Amazon, kendini koruyan ve alev almayan nemli bir ormandır" dedi.

Söz konusu rapordaki verilere göre, yangınlar geçen yıla göre yüzde 17 oranında arttı. Ağustos 2019'da çıkan yangınların son dokuz yılın rekorunu kırdığını hatırlatan uzmanlar, bu sene daha şimdiden bu

eşiğin aşılmasının alam verici olduğunu savundu.

Bolsonaro, geçen yıl INPE'nin Amazon'daki orman tahribatına dair raporunu 'abartılı' bulmuş ve ajansın başkanı Ricorda Galvao'yu görevden almıştı.

TAHRİBAT BOLSONARO İLE TAVAN YAPTI

'Brezilya'nın Trump'ı' diye nitelenen Jair Bolsonaro'nun devlet başkanlığında dünyanın akciğerlerini oluşturan Amazon ormanları tümüyle yok olma tehlikesiyle yüz yüze kaldı.

Bolsonaro'nun en iyi korunan kısımlarını oluşturan yerlilerin yaşadığı bölgeleri bile keresteciliğe, çiftçiliğe ve madenciliğe açılan, ormansızlaşmanın tavan yaptığı Amazon, rekor oranlardaki yangınlarla kül oluyor.


BİRGÜN 13-08-2020
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 18 Ağustos, 2020, 19:30:54
Amazon kabilesinin şefi koronadan öldü


Korona virüsünün Amazon Ormanlarının derinliklerine kadar yayıldığı Brezilya'da, önde gelen bir kabile lideri Covid-19'dan öldü. Şef Aritana Yawalapiti, ülkenin en etkili yerli liderlerinden biri ve Yawalapiti dilini konuşabilen son insanlardan biriydi.


(https://live.staticflickr.com/65535/50278035017_713cf78be6_z.jpg)


Sağcı popülist Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'nun kötü yönetiminde korona virüsünün Amazon Ormanlarına kadar yayıldığı Brezilya'da, en tanınmış yerli liderlerinden biri olan Aritana Yawalapiti Covid-19'u atlatamadı. 71 yaşındaki Aritana'nın hastanede, korona virüsü kaynaklı akciğer komplikasyonlarından öldüğü açıklandı.

Aritana, Brezilya'da yerli kabilelerinin korunduğu bir parkın inşasında oynadığı rolle tanınıyordu. Yawalapiti kabilesinin şefinin girişimleriyle yerliler için ülkede ilk kez özel olarak yapılan parkta, 16 Amazon kabilesi yaşıyordu. Aritana, kabilesi Yawalapiti'nin dilini konuşabilen son kişilerden de biriydi.

Aritana'nın iki hafta önce solunum sıkıntısı şikâyetiyle Goiânia'daki bir hastaneye götürüldüğü, dokuz saatlik bu yolculuğun ardından yoğun bakıma alındığı açıklandı. Tanınmış kabile şefi bu hastanede öldü.


(https://live.staticflickr.com/65535/50278034992_3205e92825_z.jpg)


Brezilya'da yerlilerin en büyük şemsiye örgütü APIB'in verilerine göre, şu ana dek 631 yerli Covid-19'dan öldü. Yerliler arasında 22 bin 325 vakanın da tespit edildiği belirtiliyor. Buna göre, Brezilya'daki 300 yerli kabilesinin yarısına virüs bulaştı. (DIŞ HABERLER)

DUVAR 6 Ağustos 2020
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 22 Ağustos, 2020, 22:26:33
Amazon ormanları hepimiz için hayattır


Dünyanın akciğerleri Amazon Ormanları uzun süredir yangınlarla boğuşuyor. Brezilya Sosyalizm ve Özgürlük Partisi (PSOL) temsilcisi Bruno Magalhaes ve WWF Brezilya Direktörü Mauricio Voivodic, Amazon Ormanları'nın tüm dünya için kritik önemde olduğunu hatırlatıyor ve dayanışma çağrısı yapıyor.



(https://live.staticflickr.com/65535/50278040192_c99daa298d_z.jpg)


Güney Amerika'da bulunan Amazon Ormanları dünya ekosisteminde büyük bir öneme sahip. Eşi benzeri olmayan bu ormanlara saldırılar her geçen gün artarak devam etmekte.

Bu ayın ilk 10 gününde 10 bin yangın tespit edildi. Brezilya'da aşırı sağcı Bolsonaro hükümeti tarafından desteklenen rant amaçlı saldırılar, yalnız bölgeyi değil bütün gezegeni tehdit ediyor. Brezilya Sosyalizm ve Özgürlük Partisi (PSOL) Amazon Ormanları temsilcisi Bruno Magalhaes ve WWF Brezilya Direktörü Mauricio Voivodic ile Amazon Ormanları'nı konuştuk.

Geçen yaz Amazon Ormanları'nda bir felaket yaşandı. Bu yıl da birçok yangın haberi duyuyoruz. Bu sene yangınlar ne düzeyde? Bruno Magalhaes: Evet, geçen yıl gerçekleşen yangınlar büyük bir felaketti ancak bu yıl da durum iyi görünmüyor. Bölgede yangınlar çoktan başladı. Bolivya'da, Orta-Batı Brezilya'da ve Pantanal bölgesinde şiddetli yangınlar var. Durum önümüzdeki aylar içinde kesinlikle daha kötüye gidecek.


(https://live.staticflickr.com/65535/50277882236_907261dab4_o.jpg)


Mauricio Voivodic: Temmuz ayında 6 bin 803 yangın tespit edildi ve Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü (INPE)'ne göre bu 2019'daki aynı dönemden yüzde 28 daha fazla. Haziran ayında, Amazon'da 2007'den bu yana en yüksek oranı içeren 2 bin 248 yangın tespit edildi. En kurak mevsim yeni başladığı için bu veriler dikkat çekicidir. Ayrıca, bağlam endişe verici görünüyor. Yüksek orman tahrip etme oranları, yerli haklara saygı eksikliği ve koronavirüs salgını nedeniyle halk sağlığı felaketi. Amazon, 2019'u 2018'den yüzde 30 daha fazla olan 89 bin 178 yangınla kapattı.


(https://live.staticflickr.com/65535/50277882211_a685c38fc7_o.jpg)


TOPRAK AĞALARI YANGIN ÇIKARTIYOR

Yangınlarda sabotaj ihtimali var mı?

B.M: Maalesef, evet var. Doğayı talan eden madencilik ve odunculuk gibi sektörlerden büyük kârlar elde eden toprak ağaları, kendi faaliyetlerini bu alanlarda genişletmek için yangınlarda aktif rol oynayan sabotajcılardır. Çoğu zaman bu toprak ağaları mülkiyetlerinin parçası olmayan tartışmalı bölgeler içindeki federal alanlarda ilerlerler. Bu ağalar kelimenin tam anlamıyla toprakları yerli halktan ve Brezilya hükümetinden çalarlar. Başkan Jair Bolsonaro ise çevresel yıkım pratiklerinin en büyük teşvik edicilerindendir. Aşırı sağcı gruplar Amazon Ormanları'nda her türlü suçu işlerken kendilerini gayet rahat hissediyor çünkü federal hükümet tarafından desteklendiklerini biliyorlar.

M.V: Tarihsel olarak, Amazon'da ateş kullanımı ormanları yok etmenin son aşamalarından biridir. WWF-Brezilya tarafından Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü (INPE)'den alınan verilere dayanarak yapılan bir analiz, Amazon'da Ağustos 2019'a kadar tespit edilen yangınların yüzde 31'inin Temmuz 2018'e kadar ormanlık alan olan bölgelerde gerçekleştiğini gösterdi. Başka bir deyişle, yaklaşık üç yangından biri meraların temizlenmesiyle değil geleneksel ve zararlı kesme ve yanma döngüsünde ormanlık alanların kesilmesini takip eden yangınlarla ilgiliydi. Orman tahribatı ve arazilerin üzerine konma arasındaki bağlantı açıktır. 900 bin hektardan fazla Amazon Ormanı'nın yüzde 35'i Ağustos 2018 ve Temmuz 2019 arasında yok edildi. Bu yıkım ele geçirilmiş arazilerde herhangi bir hedef ya da bilgi olmadan gerçekleşti.


(https://live.staticflickr.com/65535/50277882196_bf59d9bd71_o.jpg)


BARAJLAR SOSYO-KÜLTÜREL HASARA YOL AÇTI

Bolsonaro öncesinde Amazon Ormanları'na saldırılar bu kadar yoğun muydu?

B.M: Bolsonaro öncesinde de durum kritikti. Amazon Ormanları'nın yok edilmesi Brezilya tarihinin bir parçasıdır. Ancak son yıllarda talancı maden projelerine ve bölgenin su kaynaklarını hidroelektrik santralları yaparak kullanma amacına bağlı olarak yıkım daha da derinleşti. Belo Monte, Jirau ve Santo Antônio gibi barajlar 'ilerici' diye tanımlanan hükümetler tarafından inşa edildi. Bu barajların bölgenin su havzasını derinden etkileyen büyük çevresel etkileri oldu. Ayrıca barajlar geleneksel halkı yerlerinden sürgün etti ve böylece önemli sosyal ve kültürel hasara yol açtı. Çeşitli eyaletlerdeki yerel örgütlerin birliği COICA, eyaletlerde iktidarda bulunan sağcı hükümetlerin Kuzey Amerika ve Avrupa sermayesine bağlı ya da 'ilerici' hükümetlerin Çin sermayesine bağlı sömürü projelerini net bir şekilde eleştiriyor.

M.V: Federal hükümet Amazon'da yanma ve orman tahribatını azaltmak için müdahale edebilir ve etmelidir. Ancak hükümetin, bu yıl Mayıs ayında başlayan ve 6 Kasım'a kadar uzatılan Amazon'daki orman tahribatı ve yangınları engellemek amacıyla, Silahlı Kuvvetleri Yasa ve Düzen Garantisi'nin (GLO) işleyişinde kullanma yetkisi, bugüne kadar beklenen etkileri göstermedi. Amazon'daki Silahlı Kuvvetlerin performansı, bazı çevre müfettişlerine göre Ibama (Brezilya Çevre ve Yenilenebilir Doğal Kaynaklar Enstitüsü) müfettişleri tarafından 'beceriksiz, deneyimsiz ve hatta kötü niyetli' olarak sınıflandırıldı. Ayrıca, yangınla mücadele etmek için itfaiye işe alımında hükümetin gecikmesi oldu ve bu durum 2020 senaryosunu daha da kötüleştirebilir. Bu on yılda, 2017'nin (107 bin 439) ve 2015'in (106 bin 438) arkasında 2019 en fazla yangın olan üçüncü yıl oldu. Etkili bir işlem yapılmazsa, Brezilya tarafından üstlenilen sürdürülebilir kalkınma taahhütlerine tamamen uymayan tarihsel orman tahribatı tepe noktalarına ulaştığında 2004 seviyelerine bile geri dönebiliriz.

ORMANLARI YOK ETMEK YERLİ HALKA ZULÜM DEMEKTİR

Artan saldırıların ardından tüm gözleri Amazon Ormanları'na çevrildi. Hangi kişiler ve kurumlar Amazon Ormanları'na saldırıyor?

B.M: Bu kişiler temel olarak, hayvancılık ve tarım ile üretimlerini arttırarak 'tarımsal sınırları' genişletmek isteyen büyük kırsal üreticilerdir. Buna ek olarak, odun piyasası için ağaçları yok eden ormancılardır.

Ayrıca bu büyük üreticiler bölgede 'ilerleme' bahanesiyle küçük çiftçileri yasadışı ağaçları kesmeye teşvik ediyor. Ormanları yok etmek demek aynı zamanda yerli halka zulüm etmek demektir. Günümüzde sadece Brezilya değil, Amazon havzasındaki tüm ülkeler yerli halka karşı izlenilen politikalardan ve acımasız eziyetlerden mustarip durumda. Ve dahası bu bölgelerde gerçekleştirilen politik suikastler korkutucu düzeyde arttı. Bu süreçte federal hükümetin rolünü hatırlamak zorundayız çünkü Bolsonaro hükümeti yalnızca ormanları yok etmeyi teşvik etmiyor aynı anda yerli nüfusa dönük şiddeti de körüklüyor. Kamusal alanda yerli halka dönük önyargı ve düşmanlık çoğaltılıyor. Ekosistemi savunması gereken Çevre Bakanlığı, Bolsonaro hükümetinin ilk zamanlarında neredeyse kapatılmıştı. Şuan bu bakanlığın başında endüstriyel tarım ticaretiyle uğraşan bir iş insanı Ricardo Salles bulunmakta. Sonuç olarak, çevresel etkileri denetleyen kurumların kapasitesi düşürüldü ve yapısı zedelendi. Hatta bu kurumların personellerine bölgedeki aşırı sağcı gruplar saldırdı.

M.V: Ormanları tahrip etme araziyi ele geçirme çabasıyla bağlantılıdır. Orman temizlendikten sonra, odun birkaç ay kurumaya bırakılır. Daha sonra meraya ve tarıma veya arazi hırsızlığını içeren gayrimenkul spekülasyonuna yer açmak için ateşe verilir. Amazon nemli bir orman olduğu için kendi kendine yanma özelliği olan bir biyom değildir. Orman sadece ağaçların kesildiği kuru alanlarda alev alır ve yangına insan eylemi neden olur.


(https://live.staticflickr.com/65535/50278040132_5cabd6bd4b_o.jpg)


BREZİLYA ÇEVRE AKTİVİZMİ İÇİN ÖLÜMCÜL ÜLKE

Brezilya'da birçok çevre aktivisti katledildi. Suçlular yakalandı mı? Aktivistlere dönük polis ve devlet baskısı var mı?

B.M: Ülkenin tamamında ve özellikle bölgede şiddet devam ediyor. Her geçen gün hem aktivistleri hem de yerli halk liderlerini hedef alan cinayet haberleri alıyoruz. Bu süregelen şiddet, Chico Mendes ve Dorothy Stang cinayetleri gibi bölgenin sembolik tarihini hedef alarak ulusal ve uluslararası kargaşa yaratma çabası taşıyor. Gerçek şu ki katillerden pek azı yakalandı ve yargılandı. Doğayla birlikte yerli halkı savunmak, adalete ve Brezilya hükümetine bel bağlamadan yerine getirilen riskli ve tehlikeli bir görevdir.

M.V: Brezilya, çevre aktivistleri için dünyanın en ölümcül üçüncü ülkesi. Sivil Toplum Örgütü Global Witness tarafından yakın zamanda yayınlanan bir rapor, yalnızca Filipinler ve Kolombiya'nın arkasında olduğumuzu ve buradaki en büyük tehlikenin Amazon'da olduğunu gösteriyor. Ülke, genel cinayet açıklama oranını hesaplamadığı için Brezilya'da şeffaflık eksikliği var. Bu oranı hesaplayan eyaletler düşüktür ve hesaplama yüzde 10 ile yüzde 20 arasında görünüyor. Durum felaketzedeler çevre aktivistleri olduğunda da farklı değildir.

BOLSONARO SALDIRILARI TEŞVİK EDİYOR

Yangınlara hükümetin tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bolsonaro ile neler değişti?

B.M: Öncesinde belirttiğim gibi, hükümet çevre konusunda dünya üzerindeki en kötü görüntülerden birine sahiptir. Bolsonaro, bilinçli olarak ormanların yok edilmesini ve yerli halka saldırılmasını teşvik ediyor çünkü onun politikasının altyapısını ormanları yok ederek kâr elde edecek girişimciler oluşturuyor. Bu durumda Bolsonaro hükümetine karşı ülkedeki bütün biyomları savunmak yalnızca Amazon'da değil, Pantanal, Cerrado, Restinga ve Caatinga gibi yerlerde de mücadeleyi gerektiriyor. Ayrıca bu biyomların küresel ekosistemdeki önemi dolayısıyla Bolsonaro hükümetine karşı savaşmak gezegeni koruma amacını taşıyan uluslararası bir mücadele anlamına geliyor.

M.V: Karışık sinyaller var. Ordunun varlığı gerekli olmasına karşın, eğer Federal Hükümet yasadışı toprak gaspçılarının, madencilerin ve oduncuların tarafında olduğuna dair somut sinyaller göndermeye devam ederse bu yeterli olmayacaktır. Örneğin, yerlilere ait toprakların istilası ve Amazon'un çeşitli yerlerindeki çevre aktivistlerine yönelik tehditler durmadı.

Yerli halkın yaşam alanları daralırken onlar bu yangınlar karşısında neler yapıyor? Yerelde direniş var mı?

B.M: Amazon'da ve çevresinde birçok direniş örnekleri var. Bugün Amazon bölgesindeki ve çevresindeki ana kuruluşları etrafında toplayan ve doğal yaşamı korumak için mücadele eden bir kurul olan 'World Assembly For Amazonia' bir öncül olarak görülebilir. Şuan pek çok faaliyet düzenliyor ve ilerleyen aylar için örgütlenmeye devam ediliyor. Dünya çapındaki tüm yoldaşlarımızın kurulun çalışmalarını takip etmesi ve kurulla uluslararası dayanışma göstermesi bizim için çok önemli. Türkiye'deki tüm dostlarımızı mücadele yolculuğumuzda yanımızda olmaya çağırıyorum.

M.V: Amazon'da ormanı yaşatmak, hatta topraklarını arazi hırsızlığına ve yasadışı faaliyetlere karşı izlemek için mücadele eden birçok yerli halk, geleneksel topluluk ve sivil toplum örgütleri var. Bölgeleri bu tehditlere karşı takip etmek ve korumak için hükümetin eylemlerindeki azalma ve şiddetin artmasıyla birlikte, Amazon'da Kanindé ve Yerli Halk Derneği Uru-eu-wau-wau gibi yerel örgütlerin ve toplulukların güçlendirilmesi önemlidir. Bu salgın dönemindeki drone teknolojisi, insanların ve kuruluşların Amazon'u korumak için harekete geçmeleri için daha fazla çeviklik, özerklik ve güvenlik sağlıyor. Coğrafi koordinatları olan doğru görüntüler yetkili makamlara aktarılabilir. Bu nedenle, denetleme haksız yere toprak edinen kimseler, madenciler ve oduncular gibi ormanı tahrip eden suçlularla karşılaşmaktan kaçınarak uzaktan gerçekleştirilebilir. Orman halklarının sesini yükseltmeye devam etmeliyiz. Amazon Ormanları'nın orada yaşayanlar için gerekli olmasının yanı sıra, Amazon'un hayatta kalması gezegenin iklimini düzenlemek için hayatidir. Amazon hepimiz için esastır.


Oğuzcan Ünlü--BİRGÜN 17/08/2020
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 05 Haziran, 2021, 21:04:19
Amazon kabilesinin okla vurduğu Brezilyalı yetkilinin ölümü bize ne anlatıyor?


Fernando Duarte
BBC Dünya Servisi

17 Eylül 2020


(https://live.staticflickr.com/65535/51232363660_2a525743cd_c.jpg)
Kabileler bazen kuşaklar boyunca dış dünyayla temas kurmuyor.

Brezilya'nın kuzeybatısındaki Rondonia eyaletinde, yerlilerin korunması için yürüttüğü çalışmalarla tanınan Rieli Franciscato, bir Amazon yerlisi tarafından okla vurularak yaşamını yitirdi. Franciscato'nun ölümü Amazon ormanlarında artan gerginliğin de bir örneği.

35 yaşındaki Moises Kampe'nin 9 Eylül'e ilişkin en net hatırası, duyduğu bir sesti.

Korkunç bir şeyin gerçekleştiğini fark etmeden hemen önce bir çarpma sesi duydu.

Kampe'nin müdürü olan, yerlilerin korunması için çalışmalarıyla tanınan Rieli Franciscato, göğsünden okla vurulmuş, yerde hareketsiz yatıyordu. Dakikalar sonra gittiği yerel bir hastanede, öldüğü söylenecekti.

Oku atanlar, Brezilya'nın Seringueiras kasabasından dış dünyayla teması olmayan bir kabilenin üyeleriydi.

Seringueiras, Brezilya'nın Amazon yağmur ormanlarıyla iç içe geçen dokuz eyaletinden biri olan Rondonia'da 13 bine yakın nüfuslu küçük bir kasaba.

Kasabaya en yakın kent merkezi olan Porto Velho, 500 kilometre uzaklıkta.

Bölgede yaşayan dokuz farklı kabile olduğu, beşinin dış dünyayla teması olmadığı biliniyor. Yerli halka verilen adla aynı olmak üzere, bu bölge Uru-Eu-Wau-Wau olarak adlandırılıyor.

Tecrit

Franciscato, Brezilya hükümetinin yerlilere ilişkin çalışmalar yapan Funai adlı kurumu için çalışıyordu ve yerleşim yerlerinin yakınındaki bir yerli grubunu takip ediyordu.

Görevi, bu grup gibi toplulukları incelemek ve korumak olan bir çalışma koluna liderlik ediyordu.

BBC'ye konuşan Kampe, "Oradaki yerliler belki de hiçbir zaman Rieli'nin Brezilya'da yerli haklarının en büyük savunucusu olduğunu bilmeyecek" diyor.

ABD ve Meksika'dan farklı olarak, Brezilya ve diğer Güney Amerika ülkelerinde dış dünyayla teması olmaya yerli grupların sayısı bir hayli fazla. Bu kabileler yaşadıkları bölgede hakim olan toplumla barışçıl bir iletişime sahip değil.

(https://live.staticflickr.com/65535/51231300626_b6bf7ed7cf_c.jpg)
Rieli Franciscato, Brezilya'nın yerli haklarına ilişkin önde gelen uzmanları arasındaydı.

Dünyada bu gruplardan 100 kadar olduğu sanılıyor. Yarısından fazlası Amazon bölgesinde.

Komşularıyla ve dünyayla devamlılık arz eden bir temasları olmadan yaşıyorlar.

Haklarında çok az şey biliniyor. Nüfusları ve konuştukları dil dahi tam olarak bilinmiyor.

Tahmin etmek bile mümkün değil çünkü Brezilya'da bilinen 305 yerli grup ve 274 farklı dil bulunuyor.

Rieli Franciscato'yu öldüren grup hakkında da elde çok fazla bilgi yok. Funai, bu grubu, "Cautario Nehri ile bağlantısı kesilenlerden bir tanesi" olarak tanımlıyor.

(https://live.staticflickr.com/65535/51232067504_6193d14ef5_c.jpg)
Amazon ormanlarında dünyayla temas kurmayan kabilelerin yarısından çoğu barınıyor.

Seringueiras'ta Rieli'nin karşılaştığı yerlilerin daha önceden dış dünyayla kurdukları temasa dair kötü anılara sahip olması maalesef ki çok yüksek bir ihtimal.

Moises Kampe, "Yerliler her zaman avcılar, ormancılar ve çiftçiler tarafından taciz ediliyor. Kimlerin onlar için tehdit oluşturduğunu anlamalarının hiçbir yolu yok. Bizi gördüler ve saldırgan olduğumuzu düşündüler. Bu olanlardan dolayı onları suçlayamayız" diyor.

Soylarının tükenmesi riski


Kampe'nin sözleri abartı içermiyor.

Survival International gibi yerli haklarını savunan gruplardan uzmanlar, Amazon ormanlarının tahrip edilmesinin dış dünyayla teması olmayan birçok kabileyi, soylarının tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığına dikkat çekiyor.

Yaşam alanlarını istila edenlerle karşı karşıya gelmeleri, bu grupların yüzleştiği en büyük tehdit.

'Çukurların Adamı'

"Çukurların Adamı" vakası akla gelen üzücü bir örnek.

Bu, 1996'dan bu yana, dış dünyayla teması olmayan bir kabilenin geride kalan tek üyesine Brezilya'da medyanın ve yetkililerin taktığı bir lakap.

Hangi dili konuştuğu bilinmeyen bu adam, lakabını, hayvanları tuzağa düşürmek için çukur açmaktaki tekniğine borçlu.

Bu grupların karşılaştığı tehditlerden biri, yaşam alanlarının tahrip edilmesi. Bu, onların besin bulmalarını zorlaştırıyor.

(https://live.staticflickr.com/65535/51232363605_18acc16b36_c.jpg)
Kabilesinin hayatta kalan tek üyesi, "çukurların adamı", 2018 yılında görüntülendi.


İzole bir yaşam sürmeleriyle bilinen Mashco-Piro kabilesi, 2014'ten bu yana birçok kez kendi bölgelerinin dışına çıktı. Bu gezintilerinden birinde, temel besin kaynaklarından olan yaban domuzlarının neden kaybolduğunu sordular.

Survival International'dan uzman araştırmacı Sarah Shenker, "Dış dünyayla teması olmayan kabileler gezegendeki en savunmasız insanlar" diyor ve ekliyor: "Amazon'daki tüm yerli insan nüfusu uçurumun kenarına itiliyor."

Anlatılan hikayeler

Moises Kampe, bizzat yerli gruplardan gelen bir Brezilyalı.

Soyadı, kabilesinin isminden geliyor. Kampe kabilesi uzun süre önce toplumun geri kalanıyla bütünleşti.

(https://live.staticflickr.com/65535/51231300581_c60c860a23_c.jpg)
Moises Kampe, Rieli Franciscato öldürüldüğünde ona eşlik ediyordu.


Kampe, Whatsapp aracılığıyla BBC'ye yaptığı açıklamada, akıcı bir Portekizce ile Rieli Franciscato'nun ölümünü anlattı.

Büyükannesi ve büyükbabasının anlattığı "hâlâ ormanda yaşayan insanlarla ilgili" hikayeleri dinleyerek büyütülmüş Kampe.

Toplumla bütünleştikten sonra yaşadıkları arasında hayal kırıklığı da var. Yerli halka mensup Brezilyalılar sosyo-ekonomik sorunlardan orantısız biçimde etkileniyor.

2010'daki son nüfus sayımında, 209 milyonluk Brezilya nüfusunun yalnızca 900 binini teşkil eden yerlilerin neredeyse yüzde 20'sinin aşırı yoksul yaşadığı ortaya çıktı.

Tüm Brezilya nüfusu içerisinde aşırı yoksul insanların oranı yüzde 6.

'Temassızlık' ilkesi

Kampe'ye göre "dış dünyayla teması olmayan" kabilelerin yaşamı hala çok gizemli. Kampe onlardan biriyle hiç karşılaşmadığını söylüyor. Hatta müdürü olan Rieli'nin ölümüne neden olan ok bile ağaçların arasından geldi ve kimse ortada yoktu.

Bu gizemin sürmesinin nedeni, 1980'lerin sonlarından itibaren Funai adlı kurumun "temassızlık" prensibi gütmesi. Önceki on yıllar boyunca rehber eşliğinde bu kabilelerle temas kuruluyordu.

(https://live.staticflickr.com/65535/51232363565_cae3f6f4aa_c.jpg)
Sydney Possuelo Brezilya'da yerli yaşamının önde gelen uzmanlarından.



Funai'nin eski başkanı Sydney Possuelo, BBC ile yaptığı görüntülü görüşmede, "Öncelikle, onlara çok yakın olmamız bile bu insanlar için çok büyük tehlike yaratabilir. Ancak asıl mesele, bu insanların yaşam şekline müdahale etme hakkımızın olmaması" diyor.

80 yaşındaki Possuelo, Brezilya'daki en meşhur "sertanista" olarak biliniyor. Sertanista; antropolog, maceracı ve hak savunucusunun bileşimini teşkil eden yerli yaşam uzmanlarına verilen bir isim.

Daha önceden Possuelo, bilinmeyen kabilelerden yedi tanesinin ilk kez keşfedildiği gezilerde yer almış. Ancak Possuelo aynı zamanda, bu kabilelerle kurulan temasın kurallarını değiştiren kişi olarak biliniyor.

Ana prensip, yerlilerin, bölgeleriyle ve davranışlarıyla ilgili mümkün olan en çok bilgiyi edinmek üzere izlenmeleri. Ancak temas kurmak, bu istek karşı taraftan gelmediği sürece yasak.

(https://live.staticflickr.com/65535/51230594672_8035c6c5ba_c.jpg)
İzole yaşayan kabilelerle temas kurmak, 1980'lerin sonlarına doğru yasaklandı.


"Eğer onları gerçekten korumak istiyorsak, var olmalarına izin vermeliyiz" diyen Possuelo, "16. yüzyılda Avrupalılar gelmeden önce ataları nasıl yaşıyorsa öyle yaşayan kişilerle temas kurmakla övünme durumunu büyük oranda bitirdik" yorumunu yapıyor.

İstisnalardan biri, geride balta ve pala gibi araçlar bırakmak. Bunlar avlanmaya ve küçük ölçekli tarıma dayalı kabileler için oldukça kullanışlı hediyeler.

Possuelo, "Temas kurmak çok nadir olarak bu yerli halklara fayda sağlıyor. Her seferinde kültürlerinden bir şeyler yitiriyorlar" diyor.

1979 yılında bir Amazon kabilesine yönelik araştırmalar sırasında Possuelo'nun da gözlemlediği gibi, basit bir nezle bile bu gruplar arasında hızla yayılıp öldürücü olabiliyor çünkü birçok hastalıkla düzenli olarak temasları ve dolayısıyla bağışıklıkları bulunmuyor.

(https://live.staticflickr.com/65535/51231510498_f523834653_c.jpg)
İzole yaşayan kabileler, bazen basit bir nezleyle bile kısa zaman içerisinde ölümcül salgınlar yaşayabiliyor.


"1979'daki gezimiz beni, dış dünyayla teması olmayan kabileler konusundaki yordamımızı tamamen değiştirmeye yöneltti" diyen Pessuelo, "Bütün önlemleri almış olmamıza rağmen bazıları enfekte oldu ve kimileri 24 saat geçmeden yaşamını yitirdi" diyor.

Covid-19 salgını nedeniyle bu örnek çok daha önemli hale geldi.

Teması olmayan kabileleri korumayı destekleyen bir diğer argüman ise, birçok çalışmanın ortaya koyduğu gibi, yerlilerin yaşadığı bölgelerin Amazon'da ağaç tahribatının en az yaşandığı bölgeler olması.

Survival International'dan Sarah Shencker, "Doğanın gerçek koruyucuları onlar" diyor:

"Korumak konusunda gerçek uzmanlar onlar. Bu onların yaşamı. Gezegenin bir bütün olarak iyiliğine katkı sunuyorlar."

Düşmanca yönetim

Öte yandan Brezilya'nın 2019'da göreve gelen aşırı sağcı başkanı Jair Bolsonaro, Amazon'un ticari olarak işletilmesine desteğini açık şekilde ilan etti.

Bu politika, yerlilerin yaşam alanlarını da kapsıyor.

Bolsonaro göreve geldiğinden beri, yerli haklarını savunan gruplar, kırsal alanda yerlilerin dahil olduğu çatışmaların sayısında artış olduğunu bildiriyor.


(https://live.staticflickr.com/65535/51232363520_eca0a0fc9c_c.jpg)
Bolsonaro'nun politikaları ormanları yok eden ticari çevreleri cesaretlendiriyor.


Brezilya lideri, görevde olduğu sürece yeni bir koruma alanına izin vermeyeceğini de temin ediyor.

Bolsonaro hükümeti, yerlilerin yaşam alanlarıyla ilgili kararların Tarım Bakanlığı'na devrini de gündeme aldı ancak ancak bu karar Yüksek Mahkeme'ye takıldı.

Diğer bir tartışmalı karar, Funai'nin teması olmayan kabilelerle ilgili departmanının başına eski bir Hristiyan misyoner olan Ricardo Lopes Dias'ı getirmek oldu. Dias, yerlileri Hristiyanlığa kazandırmayı hedefleyen ve tartışmalara neden olan Amerikan destekli bir programın parçası olarak Amazon'da görev yapıyordu.

Brezilya meclisinin tek yerli milletvekili Joeina Wapixana, BBC'ye yaptığı açıklamada, "Teması olmayan kabilelerin korunmaya ihtiyacı var, yeni bir kolonileştirme sürecine değil" yorumunu yapmıştı.

"Ormanda bir yanlışlık yaşanmış olmalı"

Rieli Franciscato, yaşamını yitirdiği yerin yakınındaki Seringueiras'ta çok tanınan bir kişiydi.

(https://live.staticflickr.com/65535/51230594627_c400101e85_c.jpg)
Yerlilerin yaşam alanlarının girişindeki tabelada kurşun izleri görülüyor.


Çiftçilerle yerliler arasında barışçıl bir iletişim olması için girişimleri nedeniyle ona dostça davranılıyordu.

18 yaşındaki Dhuliana Pereira'nın ebeveynleri de Rieli'nin arkadaşlarıydı. Aile, koruma alanının sınırında küçük bir çiftliğin de sahibi.

Dhuliana, olayın yaşandığı 9 Eylül günü çiftliğin yakınlarında bir yerli grubun dolaştığını gördü.

BBC'ye konuşan Dhuliana, "Ailem 25 yıldır burada yaşamasına rağmen hiçbir zaman izole olmuş yerlileri görmemiş" diyor.

Dhuliana, gitmeleri için yerlilere doğru bağırdıklarını, diğer insanların onlarla karşı karşıya gelip gelmeyeceklerini bilmediklerini anlatıyor.

(https://live.staticflickr.com/65535/51232067364_fabb518977_c.jpg)
18 yaşındaki Dhuliana Pereira, ailesinin çiftliğinde çalışıyor.


Rieli'nin ölümü Dhuliana'yı çok sarsmış çünkü yetkilileri harekete geçiren kendisi ve babasıymış. Ancak bundan sonra yaşanabilecekler için daha çok endişeleniyor.

Yerel yöneticiler, insanlardan yerlileri görmeleri durumunda uzak durmalarını istedi. Yetkililer, Brezilya yasalarına göre, uzmanı öldüren kişi eğer temas kurulmayan yerli bir gruba üyeyse cezalandırılamıyor.

18 yaşındaki Dhuliana, "Yerliler buraya geldiğine göre ormanda bir yanlışlık yaşanmış olmalı. Ama bazı komşularımız bunu mülklerinin istila edilmesi olarak görüyor" diyor ve soruyor:

"Yerliler gelmeye devam ederse insanlar ne yapacak?"

İşte Rieli Franciscato, yerli haklarının destekçisi olarak, bir gerilim çıkmaması için uğraşırken yaşamını yitirdi.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 19 Temmuz, 2021, 23:57:52
Arjantinli yerli kadınlar doğa için 1900 kilometre yürüdü

03 Temmuz 2021 Ekmek ve Gül


(https://live.staticflickr.com/65535/51331924783_5b55a22d84_c.jpg)


Mapuçe yerlisi Moira Millan anlatıyor: Yerli kadınlar sömürülüyor, cinsiyetçi şiddetten acı çekiyor, çocukları satılıyor. Kapitalist şirketlerin tetikçileri tecavüz ediyor, işkence ediyor ve öldürüyor



Elif GÖRGÜ // İstanbul


Patagonya'dan bir Mapuçe yerlisi kadının, Moira Millan'ın Arjantin içinde 2013'te tek başına yürüyerek çıktığı ve uğradığı köylerde kız kardeşleriyle buluşa buluşa büyüttüğü "İyi Yaşam için Yerli Kadın Hareketi"nin yolculuğu sürüyor. Arjantinli yerli kadınlar, bu yıl da 1900 kilometre yürüdüler ve mayıs ayında başkent Buenos Aires'de son adımlarını attılar. İki aydan uzun süren yol boyunca köy köy, kent kent
doğa katliamının bir insanlık suçu olarak kabul edilmesi talebini yaydılar.

TOPRAĞIN İNSANLARI

Toprağın insanı demekmiş Mapuçe. Güney Amerika'nın en güneyinde yaşayan yerli halk kendisine bu ismi seçmiş. Bugün topraklarının üzerinde iyi ayrı ülke var. Şili ve Arjantin. Bu iki ülke kurulurken katledildi.

Mapuçeler. Arjantin bu döneme "Çölün Fethi/Conquista del Desierto" diyor. Sanki o topraklarda insanlar hiç var olmamışlar gibi. Ve okullarda bir kahramanlık hikayesi olarak okutuluyor. Katliamlardan sağ kalanların yaşam ve toprak mücadelesi ise bitmiş değil. Bugünün katliamları ırkçılık, doğa tahribatı, ucuz emek sömürüsü, toprakların şirketlere satılması ve yeni cinayetler olarak devam ediyor.

"Nehirleri susturmak halkları susturmaktır".

2013'te Dünya Nehirler Konferansına davet edilerek geldiği İstanbul'da böyle demiş, Arjantin Patagonya'dan kadın Mapuçe Lideri Moira Millan. Ardından Hasankeyf'e geçmiş ve Dicle'nin susturulmaması için omuz vermişti buradaki mücadeleye. Dediği gibi oldu sonra. Dicle'nin ağzı baraj kapaklarıyla kapatılınca tarihi, doğası ve insanıyla birlikte tüm Hasankeyf de sustu.

İKİ YIL BOYUNCA YÜRÜDÜ


Millan sadece bir Mapuçe değil. "Aynı zamanda bir Weychafe'yim" diyor, yani mücadele eden bir kadın: "Aktivistim, yerli halkların, özellikle de yerli kadınların hakları için mücadele ediyorum."

Mücadelesinin tarihi eski, ancak Türkiye'den döndükten sonra başlattığı "İyi Yaşam İçin Yerli Kadın Yürüyüşü/Movimiento de la Mujer Indigena por el Buen Vivir" yürüdüğü en uzun yollardan biri.

"O yıl bütün Arjantin'i dolaşmak için yola çıktım" diye anlatıyor Evrensel'e. Yolculuğu tam iki yıl sürüyor: "Otostop yaparak, yürüyerek, farklı köylerden kız kardeşlerimle buluşarak, meclisler toplayarak Buenos Aires'te 'İyi Yaşam için Birinci Büyük Yerli Kadın Yürüyüşü' yapma önerisini sundum. Bu ancak 2015 yılında gerçekleşti. Yani, 2015'te yerli kadınların ilk yürüyüşünü gerçekleştirebilmek için iki yıl boyunca ülkeyi dolaştım. Bu süreçte yerli kadınların katılımları giderek güçlendi, büyüdü. Gündemimiz temelde, bizim toprağımız olan bedenlerimizin korunması, sürekli tehdit edilen, kötü muamele gören, tacize uğrayan ve öldürülen yerli kadınların hayatlarının korunmasıydı. Ayrıca yerli halkların yaşamının ve topraklarının korunmasıydı."

"İyi Yaşam için Yerli Kadın Hareketi" artık Arjantin'deki büyük hareketlerden biri. "Belki de bu kadar çok sayıda yerli kadından oluşan tek örgüttür ve mücadelesini giderek ilerletiyor" diyor: "Kendisini aşıyor ve gerçekten de ciddi bir görünürlüğe sahip."

İKİNCİ YÜRÜYÜŞ

Millan, geçtiğimiz ay bu yürüyüşün ikincisini tamamladı. Yanında yerli halklardan kız kardeşleri vardı. İki aydan uzun bir süre boyunca 1900 kilometre yürüdüler. Her durakta kadınlarla buluştular. Sonunda başkent Buenos Aires'e varıp seslerini Arberto Hernandez hükümetine duyurmaya çalıştılar. Talepleri ise İspanyolca "tierra/toprak" ve "genecidio/soykırım" kelimelerinden türettikleri "terricidio"ya yani üzerindeki her şeyle birlikte toprağın kırımına son verilmesiydi.

Uluslararası Af Örgütü verilerine göre Arjantin'de, yerli halkların toprakları hakkında 200'den fazla ihtilaf dosyası var. İhtilaftan kasıt bu toprakların tarım sanayicilerine, madenci şirketlere, petrol şirketlerine verilmesi ya da turistik alana dönüştürülmesi.

Millan, toprağı ve doğayı koruma çağrısıyla çıktıkları yolu, 1900 kilometrelik yolculuklarını şöyle anlatıyor: "Farklı yerli halklardan üç yerli kadın olarak başladık. Sosyal ve politik gündeme bizi çok endişelendiren bir konu olan 'terricidio'yu dahil etmek için yürüdük. Terricidio yaşamın tüm yöntem ve biçimlerde katledilmesi sistemidir. Sadece Arjantin halkının değil, dünyanın, hükümetlerden 'terricidio'nun insanlığa ve doğaya karşı bir suç olarak kabul etmelerini talep etmesini istemek için yürüdük. 1900 kilometrelik uzun yürüyüşte yerli kadınlar olarak birçok insanın katıldığı ve konuştuğu toplantılar düzenledik. Pandemi koşullarında olduğu için oldukça zordu, karantina vardı, bu yüzden çok fazla polis tacizine uğradık ama yine de ve buna rağmen her yere ulaşabildik. Kabul edildiğimiz, barınabildiğimiz, beslenebildiğimiz, toplantı yapabildiğimiz köylere gittik. Bizi kabul etmeyen köylere giremedik tabii ki. Ama çok güzel bir deneyimdi çünkü 'terricidio'nun farklı kesimlerde nasıl etkili olduğuna dair birçok tanıklık biriktirebildik ve onlar da bizim mücadelemizi ve önerilerimizi öğrendiler."

(https://live.staticflickr.com/65535/51330980787_b334669b16_c.jpg)


YERLİ KADINLARI HEM DEVLET, HEM ŞİRKET, HEM KENDİ ERKEKLERİ İSTİSMAR EDİYOR

Moira Millan Arjantin devletini "Irkçı bir devlet" olarak tanımlıyor. "Hükümet olan tüm başkanlarıyla birlikte inkarcı bir devlet" diyor: "Bizim varlığımızı inkar ediyorlar, bu nedenle yerli halkların yaşadığı sorunları çözmek gibi bir gündemleri asla yok. Açlık var, çok yaygın yetersiz beslenme var, topluluklarımızda açlıktan ölen çocuklar var, açlık çeken yerli kadınlar var. Ayrıca, iklim değişikliğinin getirdiği sonuçların tüm tahribatı yerli kadınlar yaşıyor. Kuraklık sorunu var. Nehirler kirleniyor. Ağaçlar tarım için kesiliyor"

Özel olarak yerli kadınların yaşamlarını sorduğumuzda da şunları anlatıyor: "Gündelik hayatta sofraya yemek getirmek zorunda olanlar yerli kadınlardır ve yaptıkları işlerle, sömürülen bedenleriyle, susuzluktan, (yakacak) odunsuzluktan, ayrıca cinsiyetçi şiddetten acı çekenler onlar. Bir yenilik olarak, bütün bunlar yetmezmiş gibi, ulusötesi kapitalist şirketler, topraklarındaki sömürücü mega projelere karşı mücadele eden yerli kadınlara tecavüz eden, işkence eden ve onları öldüren tetikçileri işe almaya başladılar."

Sorun sadece "beyazlar" değil elbet. Yerlilerin içindeki, Millan'ın sömürgecilerin mirası olarak gördüğü cinsiyetçilik de temel bir mesele:

"Yerli kadınlar olarak çok sayıda sorunumuzun arasında bizzat kendi erkeklerimizin maçoluğu da var; istismarcılar, şiddet uyguluyorlar. Çocuklarımızı para karşılığı tecavüz etsinler diye beyazlara satanlar var, insan tacirliği yapanlar, uyuşturucu ticaretine karışan yerli liderleri var. Gerçekten de yerli erkeklerle, sömürgeciliğin bıraktığı ciddi sorunlar yaşıyoruz. Bu nedenle sadece ırkçı, kadın düşmanı bir topluma; patriyarkaya, devlete ve sisteme karşı değil, bizzat kendi erkeklerimize karşı da mücadele veriyoruz. Görevimiz iki kat zor. Kendi topluluklarımızın da saygı göstereceği bir alanı oluşturmayı başarmamız gerekiyor."

(https://live.staticflickr.com/65535/51332710100_61ee6f3bc2_c.jpg)


'HÜKÜMET DEĞİŞTİ İNKAR POLİTİKASI SÜRÜYOR'

Bugün Arjantin'de, Peronizmin devam olarak kabul edilen, sosyal demokrat bir hükümet var. Alberto Fernandez'in devlet başkanlığındaki hükümet açıkça sağcı ve geleneksel burjuvazinin temsilcisi Mauricio Macri yönetiminin ardından iktidara geldi. Millan'a göre yerli halklar konusundaki fark ise çok sınırlı: "Yerli halklar gündemi konusunda mevcut hükümet, selefine göre herhangi bir değişikliği temsil etmiyor, aynı mutlak inkar politikası sürüyor. Yerli halkların sorunları hakkında düşünmeme ve onları çözmeme politikası. Onu farklılaştıran tek işaret, önceki hükümette olduğu gibi belirgin bir baskı olmaması; baskı var ama önceki hükümette olduğu kadar belirgin değil."

TÜRKİYELİ TÜM KADINLARI KARDEŞÇE KUCAKLIYORUM

Millan Türkiye'yi ziyaret ettiği 2013 yılında akarsular üzerinde kurulan ya da planlanan yüzlerce HES'e karşı mücadeleler gündemdeydi. Bu yüzden " Türkiye'yi ziyaret ettiğimde nehirlerin durumu beni etkilemişti" diyor. Türkiye halklarına mesajını sorduğumuzda "Doğayla uyum ve saygı ilişkilerini yeniden kazanma" için örgütlenme ve mücadeleyi büyütme çağrısı yapıyor. Özellikle kadınlara seslenmek istediğini söylüyor sonra: "Her şeyden önce kadınsız devrimin mümkün olmadığını söylemek istiyorum. Kadınlar esastır. O halde Türk halkına, Kürt halkına ve bölgedeki tüm halklara diyeceğim şu ki, dünyayı değiştirecek güce, zekaya ve bilgeliğe sahip kadınlarla saygı ve mütekabiliyeti yeniden kazansınlar ve her şeyden önce onları kucaklamak istiyorum. Türkiye'nin tüm kadınlarına, tüm Kürt kadınlarına, tüm Ermeni kadınlarına, o bölgenin hayran olduğum, saygı duyduğum ve sevdiğim tüm kadınlarına dayanışma, sevgi dolu, kardeşçe kucaklamalarımı sunuyorum."

Fotoğraflar: Moira Millan'ın kendi arşivi
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: KenParker - 20 Temmuz, 2021, 01:26:26
Mister No verdiğiniz kaynakları link olarak verseniz belki tıklanmalarına faydası olur. Sevgiler.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Zeljko - 30 Temmuz, 2021, 12:47:12
Günlerdir ciğerimizi de yakan orman yangınları Mister No'lara dünyada en çok bizim ihtiyacımız olduğunu gösterdi.Hoş sevgili Jerry'miz muhalif diye "yaşlı piper"in havalanmasina izin vermeyeceklerdi muhtemelen ama malesef gerçek bu.
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: DAMPYR - 30 Temmuz, 2021, 12:58:50
Alıntı yapılan: Zeljko - 30 Temmuz, 2021, 12:47:12
Günlerdir ciğerimizi de yakan orman yangınları Mister No'lara dünyada en çok bizim ihtiyacımız olduğunu gösterdi.Hoş sevgili Jerry'miz muhalif diye "yaşlı piper"in havalanmasina izin vermeyeceklerdi muhtemelen ama malesef gerçek bu.
Sana sonuna kadar katılıyorum ormanların ne işe yaradığı hakkında en ufak bir fikri olmuyan beyinsizlerin ormanları yakması malesef ülkemizde büyük bir sorun.Orman konusu bence okullarda ders olarak okutulmalı halk bilinçlendirilmelidir.bu konuda eğitim çok yetersiz🙁
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 27 Eylül, 2021, 21:29:17
Brezilya'da, Evsiz İşçiler Hareketi borsa binasını işgal etti: Bizim açlığımız servetinizi artırdı


BİRGÜN- 25-09-2021



Brezilya'da halk yoksullaşırken zenginler servetini katlıyor. Evsiz İşçiler Hareketi bu çarpıklığa isyanını borsa binasını işgal ederek gösterdi: "19 milyon açlıktan ölürken 42 kişi daha milyarder oldu."


(https://live.staticflickr.com/65535/51526808859_f78ed2db17_o.jpg)


Brezilya'da kamu kaynaklarını şirketlere peşkeş çeken sağcı Jair Bolsonaro'ya ve servetine servet katan milyarderlere öfke giderek büyüyor. Evsiz İşçiler Hareketi (MTST) işsizlik ve açlık koşullarına karşı Sao Paulo Menkul Kıymetler Borsası'nı işgal etti.

HER GÜN BORSADA MİLYARLAR DÖNÜYOR

Ellerinde hayvan kemikleriyle ve üzerinde "açlık" yazan Brezilya bayrağıyla borsa binasına giren protestocular sağcı Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'ya "Bizim açlığımızla zenginleşiyor" ve "Brezilya'da 19 milyon açlıktan ölürken ülkenin 42 yeni multimilyoneri var" yazılı dövizlerle tepki gösterdi. MTST lideri Debora Pereira, güvensiz gıdalardan ve açlıktan neredeyse 100 milyon Brezilya yurttaşının etkilendiğini belirterek, "Her gün milyarderler borsada milyar dolarlarla oynuyor. Ekonominin bu şekilde işleyişi nüfusun büyük bir kesimini özellikle de alt sınıfları dışlıyor" açıklaması yaptı. MTST üyesi ve aynı zamanda Sosyalizm ve Özgürlük Partisi'nin (PSOL) 2018'deki Cumhurbaşkanı adayı olan Guilherme Boulos ise "Bazılarının kârları, geri kalanın açlığı olamaz!" açıklaması yaparak MTST'nin eylemini destekledi.

16 MİLYON YURTTAŞ AÇLIK SINIRI ALTINDA

MTST'nin Twitter hesabından yapılan açıklamada, "Spekülasyonun ve sosyal eşitsizliğin en büyük sembolü olan Sao Paulo Menkul Kıymetler Borsası'nı işgal ediyoruz. Şirketler kâr ederken insanlar açlıktan ölüyor. İş giderek daha güvencesiz hale geliyor. Bolsonaro'yu elinde tutanlar var. Onlar piyasanın sahipleri" denildi. Koronavirüs sürecinde zenginlerin kârlarını katladığını hatırlatan MTST, söz konusu dönem içinde 42 yeni milyarderin ortaya çıktığını vurguladı. MTST, 200 milyondan fazla nüfusa sahip olan Brezilya'da milyarderlerin sayısının artmasına rağmen 16 milyondan fazla insanın açlık sınırının altında yaşadığına dikkat çekti. Covid-19 nedeniyle bugüne kadar yaklaşık 590 bin kişinin hayatını kaybettiği Brezilya'da pandemi sürecinde 15 milyon kişi işsiz kaldı.

ŞİRKETLERE HİZMET EDENLER İKTİDARDA

João Pinto Vakfı'na ve Şehirler Bakanlığı'na göre, ülkede insan onuruna yakışmayacak koşullarda yaşayan altı milyon Brezilyalı aile bulunuyor. Ülkenin kentlerinde milyonlarca kişiyi yoksulluğa iten Bolsonaro yönetimi Amazon yerlilerinin de doğal kaynaklarına göz dikmiş durumda. Amazon'u ve diğer korunan alanları maden şirketlerine açmak için bu bölgeleri koruyan yasaları kaldırmak için girişimlerde bulunan Bolsonaro yönetimi, en son ağustos ayında yerli topraklardaki toprak yağmacılarına af sağlayan yasayı Senato'nun onayına sunmuştu.

https://www.birgun.net/haber/brezilya-da-evsiz-isciler-hareketi-borsa-binasini-isgal-etti-bizim-acligimiz-servetinizi-artirdi-359892
Başlık: Ynt: Dünyaya Mister No'lar gerek
Gönderen: Mister NO - 20 Haziran, 2022, 16:25:17
13 Haziran 2022 evrensel- Dış Haberler

Tanzanya'da Maasai halkı, BAE'li avcılık şirketine verilen toprakları için direniyor


Tanzanya'nın Loliondo bölgesini BAE merkezli bir turizm şirketine tahsis eden Tanzanya hükümeti, bölgede yaşayan yerli Maasai halkını tahliye etmeleri için kolluk kuvvetlerini gönderdi.

(https://live.staticflickr.com/65535/52160272533_333519bd92_o.jpg)

Tanzanya'nın Loliondo bölgesini turizme açarak Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli bir turizm şirketine tahsis eden Tanzanya hükümeti, bölgede yaşayan yerli Maasai halkını tahliye etmeleri için kolluk kuvvetlerini gönderdi. Maasai halkı ise tahliyeye direniyor. Nation.africa'nın haberine göre bölgedeki 70 bin Maasai tahliye edilmek isteniyor.

1500 kilometrekarelik arazinin ellerinden alınarak BAE kraliyet ailesine ait bir avcılık firması olan Ortello Business Company'ye tahsis edileceği belirtiliyor.

Habere göre 8 Haziran'da onlarca özel polis kuvvetlerine (FFU) ait araç, bölgeyi Av Koruma Alanı olarak sınırlandırmak üzere Ngorongoro bölgesindeki Loliondo'da bulunan Wasso kasabasına geldi ve bölgeye kamp kurdu.

İki gün boyunca yerel halk polis işgalini protesto etmek için çeşitli bölgelerde toplandı. Bunun üzerine polis ve paramiliter güçler yerel halka saldırdı. Binlerce Maasai protesto gösterilerine katılırken, karar geri alınana kadar mücadele edeceklerini açıkladılar.

Maasai halkı topraklarına ve haklarına saygı gösterilmesi için uluslararası destek çağrısında da bulundu.


https://www.evrensel.net/haber/463678/tanzanyada-maasai-halki-baeli-avcilik-sirketine-verilen-topraklari-icin-direniyor