Altın Madalyon

Selam, gene ben.

Henüz bir yılı tamamlamayan bir bloğum var. Kendi hikayelerimin (iki elin parmaklarından az) yanı sıra okuduğum kitapların eleştirilerini paylaşıyorum. Eleştiri dediysem, spesifik, bohem, içselleştirmek, dışavurum, müptezelliğin korsonsidelere yansıması gibi kelimeler kullanmadan ortalama bir okurun beğeni düzeyinde değerlendirip, günlük konuşma dilinde kullanılan kelimelerle anlatmaya çalışıyorum. Hanac edebiyat bölümünde kafa ütüleme buraya başlık aç dedi.  :) Gelirseniz beklerim, daha iyi bir şey yapabilmem adına tavsiyelerde bulunursanız sevinirim. Madalyonun Öteki Yüzü (http://ucalisan.blogspot.com.tr/)

Alıntı yapılan: vega - 10 Aralık, 2014, 17:30:08
Hanac edebiyat bölümünde kafa ütüleme buraya başlık aç dedi.  :)

Yok tam öyle değil.

Hem edebiyat bölümüne yazalım hem de buradan link verelim.

İkisi de olsun  :)

(http://1.bp.blogspot.com/-CkxSxNgJP7c/VCGLDQC38gI/AAAAAAAACxY/KM8xzwyNdDI/s1600/428045.jpg) (http://ucalisan.blogspot.com.tr/2014/09/atahunalp-urumgalatlnn-amel-defteri.html)

Resime tıklayınca bloga yönlendiriliyorsunuz.  :)

Alıntı yapılan: hanac - 17 Aralık, 2014, 21:09:40
Resime tıklayınca bloga yönlendiriliyorsunuz.  :)

Valla edebiyat bölümüne paylaştığım bir şeyi buraya da paylaşmanın mantığını çözemeyince böyle bir şey yaptım..

Sayın Hanac özür dilerim, bu başlığın çalışma mantığını yeni anladım. Saygılarımla...

En son okuduğum kitap olan Jasper Kent'in yazdığı Son Ayin ve Can Yayınlarının iğrenç kapak tasarımı hakkındaki yorumlarımı merak edenler tıklayabilir.  (http://ucalisan.blogspot.com.tr/2015/07/son-ayin.html)

"Eğer bir Tanrı varsa, yüreğinde benim gibi bir günahkâra merhamet edebilmek için bir neden bulabilsin ve sonra beni sadece bir anlık yalnızlıkla kutsasın diye dua ettim"

Edirne'li yazar ve aynı zamanda Edirne Yerel Tarih Grubu üyesi Güngör Mazlum'un, Kırklareli, Tekirdağ, Edirne üçgeninde, Kurtuluş Savaşı ve mübadele gölgesinde geçen hikayesi Ihlamurlar Açarken'i okudum ve yorumladım. Okumak isteyenler buradan ulaşabilir. (http://ucalisan.blogspot.com.tr/2015/07/ihlamurlar-acarken.html)

Bloğumun yenilenen tasarımıyla ilk kitap yorumu.

Rizzoli & Isles maceraları tam gaz devam ediyor. Okuduğum bu yedinci Rizzoli & Isles macerası hala heyecanlı hala kaliteli. Yorumumu okumak için resmin üzerine tıklayabilirsiniz.

(http://static.idefix.com/cache/0/270/740723) (http://ucalisan.blogspot.com.tr/2015/08/dirilis_7.html)

Espri anlayışı, ince görmeler, incecik göndermeler bence harika. Nerdeyse her satırda laf sokma sanatının güzel bir örneği var. Ancak hikayelerin özü incelendiğinde dikkatimi çeken önemli bir şey var. Seçme bir kitap olduğu için eserleri arasında yer almıyor, dolayısıyla hangi yıllardan bahsettiği belli değil. Ancak öykülerde 60'lar ve 80'lerin ilk yıllarının hicvedildiğini düşünüyorum. Hani hep bahsederiz ya yozlaştık, gelişen teknoloji ile birlikte ahlakımız bozuldu, insanlık öldü, arsızlık, hayasızlık arttı diye. Alakası yok. Öykülerden de anlaşılacağı üzere taa o yıllarda bile devrin imkanları dahilinde her türlü yozlaşma mevcutmuş. Kendince arkadaşlık siteleri, hatta çöpçatan programları bile varmış. Teknoloji sadece metotlarımızı değiştirmiş.

Evet, çizgi roman okuruyum deyip bu kitabı es geçmek olmaz. Okudum ve uzun uzun yorumladım. Beğendiğim yerleri de var beğenmediğim yerleri de. Yoruma ulaşmak için kapak resmine tıklayabilirsiniz. Bu arada blog sahibi arkadaşlar bloğumu, takip ettikleri arasına eklerse sevinir, beni bloğundan haberdar edeni kendi listeme seve seve ekleyebilirim. (Gerçi biraz gecikiyorum ama eklerim)

Son derece etkileyici ve bilgilendirici, hatta yaşadığımız evrene, inandığınız her şeye bakışınızı bakışınızı değiştirebilecek bir kitap. Hepsi ve daha fazlası Madalyonun Öteki Yüzü'nde. Haydi, kitaplara  bir de bu taraftan bakın...

Durmak yok, okumaya devam...

Çocukluğum, adından da anlaşılacağı üzere Gorki'nin doğumundan itibaren başından geçenleri anlatyor. Görüldüğü kadarıyla kendine Gorki ismini boşuna almamış. Doğduktan kısa bir süre sonra babasız kalan Leksey, annesi ile birlikte büyükbabasının evine taşınmak zorunda kalıyor. Sonrası kavga, gürültü ve keder dolu. Yazar büyükannesinden büyük bir sevgi ile bahsediyor. Bunu kitabın neredeyse her satırında görmek mümkün. Bilinçaltıma bunun bir klasik olduğunun işlemiş olmasından mıdır bilmiyorum, en başından sona kadar her cümle, her paragraf ayrı güzellikte. Tüm kelimeler kulaklarımda, sanki akustiğin güzel olduğu bir mekanda tok sesli birisi şiir okuyormuş gibi yankılanıyor. Gerçi bu Gorki'ye özel değil, okuduğum tüm Rus yazarlarda benzer etkiyi görmek mümkün. Nasıl becerebiliyorlar bilmiyorum ama yanan sobanın sıcağı, tutuşan odunların çıtırtısı, kar kokusu, atların homurtusu, yaz güneşi, hepsi gerçek. Sanki kitabı okumuyor da gerçek bir hayatta, sizi fark etmeyen karakterlerin arasında olan biteni yaşıyorsunuz.

Maksim Gorki'nin bu kısa romanı, hayatının çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemini anlattığı ünlü üçlemesinin birinci kısmını oluşturur. Otobiyografik anlatı türünün en beğenilen örneklerinden biri olan Çocukluğum, Gorki'nin Rusya'nın orta kesiminde bulunan Nijni şehrinde yaşadığı yılları anlatır. Bir çocuğun ailesini ve insanları tanıyarak, iyiyle kötü, güzelle çirkin, şiddetle merhamet, sevgiyle nefret gibi değerlerin yaşamda, insan ilişkilerinde iç içe girdiğine tanık olarak geçirdiği bu yıllar, aynı zamanda, Rusya'da sarsıcı altüst oluşların yaşandığı, 1905 ve 1917 devrimleriyle ve bütün gürültüsüyle XX. yüzyılın yaklaştığı yıllardır.

Babası öldükten sonra annesi tarafından büyükbabasıyla büyükannesinin yanına bırakılan Aleksey, iki ihtiyarın yanında bir yandan büyükannesinden dinî hikâyeler dinler, diğer yandan büyükbabasının ani şiddet patlamalarına tanık olur. Amcaların miras çekişmeleri, doğumlar, evlilikler, müzik eşliğinde dinlenen halk efsaneleri... Bir epik şiir havasıyla geçen günler aynı zamanda büyük bir yazarı ortaya çıkarmaktadır. Gorki'nin olgunluk çağında anlattığı bu çocukluk hikâyesi aynı zamanda büyük bir yazarın kendi kendini tanıma çabasıdır.

Madalyonun Öteki Yüzü artık baskı öncesi ön okumalarla da gündeme geliyor. Teşekkürler Şebnem Pişkin... ve başarılar...

Edirne 3. Geleneksel Kitap Fuarından aldığım kitabı, aynı gün bitirdim. Kitap ile ilgili yorumlarım Madalyonun Öteki Yüzü'nde. Okumak için rsmi tıklamanız yeterli.

Arkadaşlar, kitap yorumlarımın altına, şu şekilde bir künye eklemek istiyorum. Sizce verdiğim bilgiler yeterli midir? Başka detay eklemeli miyim, ya da görsel olarak değişmesi gereken bir şey var mı? Fikrinizi söyler misiniz?

Alıntı yapılan: Vega - 07 Kasım, 2015, 22:44:37
Arkadaşlar, kitap yorumlarımın altına, şu şekilde bir künye eklemek istiyorum. Sizce verdiğim bilgiler yeterli midir? Başka detay eklemeli miyim, ya da görsel olarak değişmesi gereken bir şey var mı? Fikrinizi söyler misiniz?

Kitabin orijinal yayın tarihini yazmak lazım. 

Orijinalindeki sayfa sayısı da önemli,  bizde sansüre uğrayıp duruyor.

Alıntı yapılan: hanac - 07 Kasım, 2015, 22:57:39
Kitabin orijinal yayın tarihini yazmak lazım. 

Orijinalindeki sayfa sayısı da önemli,  bizde sansüre uğrayıp duruyor.

Her kitap için orjinal yayın yılını bulabileceğimi sanmıyorum. ama araştırırım, en azından kült olmuş kitaplar için bu bilgi verilebilir. Diğer yandan orijianl sayfa sayısını pek gerekli bulmuyorum. zira sansür olmayıp, ebad değişse bile farklı rakamlar ortaya çıkar. bize sağlıklı bilgi vermez.

- Türkiye'deki birinci baskısının tarihi

- İncelenen baskıyı yapan yayınevi

- Goodreads yerine kişisel değerlendirme puanı (ki bu da en zorlu konu, değerlendirmeyi standart krtiterlere ve kriterleri karşılama durumunu belirleyecek net, ölçülebilir karşılıklar bulmak gerekiyor. Şimdi böyle yazınca uğraşmaya değer mi bilemedim  :) ), Goodreads için sadece link (hani zaman içerisinde bu puan değişirse diye)

olabilir...

Kişisel değerlendirme puanımı etiketler içinde ekliyorum. Okumadan ölme, okumadan geçme, okusanda olur okumasan da gibi... Ancak dediğin gibi bir derecelendirme yapmayı uğraşsam da beceremedim. her kitaba uygulayabileceğim objektif kriteler bulmam gerek...

Bu kitabı okuyan bunu da beğenebilir tarzında benzer kitap tanıtımlarının linkleri.

Veya yazarın diğer kitapları da eklenebilir.

Hanac, bununla ilgili çalışmalarım sürüyor. Bloğumun eski şablonunda bu vardı ama yeni şablonda bir türlü yapamadım. Bir kaç yere mesaj attım, cevap bekliyoorum.

Alıntı yapılan: Vega - 09 Kasım, 2015, 14:37:45
Hanac, bununla ilgili çalışmalarım sürüyor. Bloğumun eski şablonunda bu vardı ama yeni şablonda bir türlü yapamadım. Bir kaç yere mesaj attım, cevap bekliyoorum.

Ok.

Şu linke bir göz at, senin adın geçiyor.  :)

http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,4160.msg149616.html#msg149616

Tamamdır hanac, hem mesaj, hem de benzer yazılar eklentisi hazır. Şuradan  (http://ucalisan.blogspot.com.tr/2015/10/mehmede-gonderilmeyen-mektuplar-sebnem.html)bir göz atabilirsin. Ama sanırım eklentinin bloğu algılayıp sağlıklı çalışması için biraz süreye ihtiyacı var. Zira benzer yazılar olarak verdikleri pek benzemiyor :)

Alıntı yapılan: Vega - 09 Kasım, 2015, 14:59:17
Tamamdır hanac, hem mesaj, hem de benzer yazılar eklentisi hazır. Şuradan  (http://ucalisan.blogspot.com.tr/2015/10/mehmede-gonderilmeyen-mektuplar-sebnem.html)bir göz atabilirsin. Ama sanırım eklentinin bloğu algılayıp sağlıklı çalışması için biraz süreye ihtiyacı var. Zira benzer yazılar olarak verdikleri pek benzemiyor :)

Ok. Olmuş.

Tanıttığın kitabın idefix linki de çok iyi olmuş, yazıyı okuyup gaza gelen hemen sipariş geçebilir.

Alıntı yapılan: hanac - 09 Kasım, 2015, 15:12:16
Ok. Olmuş.

Tanıttığın kitabın idefix linki de çok iyi olmuş, yazıyı okuyup gaza gelen hemen sipariş geçebilir.

Valla abi, bugüne kadar öyle bir şey olmadı. İdefix linkini kaldırıp, bahsettiğim kitap künyesini koymayı planlıyorum.

Yenilenen görünüm, eklenen özellikler ve elbetteki kitaplara bambaşka bir bakış açısı. Hepsi ve daha fazlası için adresimiz Madalyonun Öteki Yüzü.

Artık resimler bloğuma özel. Yazarlık kariyeri dışında da tanıştığım, muhabbet ettiğim Ümit İhsan'ın son kitabı üzerine yaptığım yorumu okumak için resimlerin üzerine tıklayabilirsiniz.

Tesla Silahı'na Madalyonun Öteki yüzünden bir bakış açısı. Resme tıklayın.

Fuarda tanıştığım ve hayran kaldığım Ayşenur Yazıcı'nın kitabı "Aklın Kuşu Uçsun" hakkındaki yorumlarım.

Değerli Admin Hanac'ın merakla gark olduğu, Şebnem Pişkin'in "Efsun" isimli kitabını okudum ve yorumladım. Merak edenler resmin üzerine tıklayabilir.

Savaş kötü bir şey. Bakın Toprak Ana'nın baş karakteri, oğlullarını kaybeden Tolgunay ana nasıl anlatıyor.

"Ben savaşta ölen bütün yiğitlerin ve oğlumun önünde saygıyla eğilirim. Masalbeg'le onur duyuyorum bugün. Ama hiçbir onur duygusu Masalbeg'i geri veremez bana. Bütün anaları dolaş, sor, bu onuru oğullarına yeğ tutmayacaklar. Analar yavrularını yaşamaları için doğurur."

Nörolojik bir mucize olan "Sinestezi" üzerine yazılmış bir kitap. Empatiyi beğenenlere önerilir. Detaylı yorumumu okumak için resmin üzerini tıklayarak bloğumu ziyaret edebilrisiniz.

Bir sürü ödül almış bir kitap. Adalet... Konsept olarak çok güzel gelse de tam adını koyamadığım bir şeyler eksik. Detaylı yorum bloğumda, bloğum kapak resminin altında...

"Hiç kimsenin hikayesi olmadığı gibi görünmemeli..."

2015 Gio'nun En İyi Roman Ödülünün sahibi İskit'in bence en iyi yanı milattan önceki Türk (ya da Türklükle ilişkilendirilen) kavimleri konu alması. Yaşayışları, örf ve adetleri üzerinde detaylıca bir inceleme yapılmış. Doğru tahmin ediyorsam ünlü tarihçi Heredot'un kitaplarından faydalanılmış. Oba yaşantısı, bozkır savaş taktikleri, komşu kavimler, hatta hiçbir Türkçe kaynakta bulunmayan Androphagi'ler, Oir-pata'lar çok iyi işlenmiş.

İskit'lerin Uti boyuna mensup hikayeci Od, hayatını akranları gibi öldürmeye, avlanmaya değil de hikaye dinlemeye ve anlatmaya adamıştır. Ancak bir gece kabilesi Sarmat'ların saldırısına uğrar. Korkaklığı ile canını kurtaran Od, yine bir İskit kabilesi olan Passian'ların yanına sığınır. Ancak Passian'lar, avlanmayı, dövüşmeyi, öldürmeyi bilmeyen, işe yaramaz hikayeler anlatmaktan başka hiçbir zanaati olmayan bu miskin adamı hiç de hoş karşılamayacaklardır. Od içindeki hikayeciyi doyurmak için İskit yanını uyandırmak zorundadır. Kitap boyunca düzene uymakla, doğasına uymak arasında seçim yapmak zorunda kalan Od'un ikilemlerini görüyoruz. Kitap boyu gerçek ile yalanın, et ile hikayenin kavgası sürüp gidiyor. Yorumumun tamamını kardeş siteniz Madalyonun Öteki Yüzü'nde okumak için lütfen resmin üzerine tıklayınız.

Geçmiş zaman olur ki... Milliyet çocuk hatıratı, çizgi romana bulaşma maceram ve Pıtırcık hakkında yorumlamam. Hepsi ve daha fazlası Madalyonun Öteki Yüzü'nde. Detaylar için resmin üzerini tıklayabilirsiniz.

Şebnem Pişkin'in son kitabı Kayıp Mona Lisa çok yakında tüm kitap satış noktalarında. Ön okumasını yaptığım bu kitap hakkındaki düşüncelerime göz atmak isterseniz, ayrıntılar için kapa resminin üzerine tıklayabilirsiniz.

"Beni ressam yapmadınız, başınıza neler geldi. Bırakın yazsın arkadaş"
Adolf Hitler

"`Daha önce yazdı da okumadık mı` desem, kötü kelime oyunu olur. Okumakla gözüm aşınmadı."
Süleyman Demirel

"Bak yine haddini aşmış. Bu yüzden AB`ye tarif vermezlerse, sorarım ben bu Metin`e"
Bushbakan RTE

"Bu kitap benim için e=mn2`nin yarısı."
Albert Einstein

"Yazılanlar bana biraz hizipçi geldi."
Deniz Baykal

"Zekâma en uygun kitaptı."
George W. Bush

"Metin Uca da bizim kedimizdir. Ben bitirmeden kimse kitabı bitirmez."
İbrahim Tatlıses
Çok önemli not: Bu kitaptan alıp yedi arkadaşına armağan edenin bütün işleri açıldı. Ama almayıp burun kıvıranın da başına gelmedik kalmadı. Bizden söylemesi.

(Detaylar Madalyönün Öteki Yüzünde, Madalyonun Öteki Yüzü kapak resminin altında)

Çoğumuzun hayallerini süsleyen bir kitap. Acaba bu kitabı okuduktan sonra bende muhteşem bir yazar olabilir miyim? Belli bir sistematik içinde herkes yazar olabilir mi* Hepsi ve daha fazlası Madalyonun Öteki Yüzünde

Bu sefer bloğumun sayfalarında hepinizin yakından tanıdığı bir isim var. Alper kaya. Madalyonun Öteki Yüzü "Tanrı Misafiri" ni okudu ve yorumladı. Ayrıntılı yorum için resmin üzerine tıklayabilirsiniz.

Üstat Robin Cook'tan ülkemizde 1979 yılında yayınlanmış bir roman. Heykel... Kitap hakkında bilgi edinmek için kapak resminin üzerine tıklayabilirsiniz.

Çocukluk günlerimi yad etmek, Ilgın'a okuyacak değişik birşeyler bulmak umuduyla ,biraz da mecburen okuduğum bir kitap, Küçük Lord. Detaylar kapağın altında



(https://2.bp.blogspot.com/-RWbV-9AOkZM/VzS7TOrDS-I/AAAAAAAAFpI/egrNEw5x2h0lN3yQOk-3a-VB-ELCkggVgCLcB/s320/0000000095008-1.jpg) (http://ucalisan.blogspot.com.tr/2016/05/kucuk-lord-frances-hodgson-burnett.html)

Yılmaz Erdoğan'ı zamane gençleri gibi ÇGHB'den değil, tüm yaşıtlarım gibi "Mükremin Abi " olarak sevenlerden biriyim. İnce İnce Yasemince' de ki hallerini pek beğenmesem de "Deli Emin" haline hayran kalmıştım. Ne var ki zamanla değişen siyasi çizgisi bir tarafa, özellikle Çok Güzel Hareketler Bunlar da hissedilen "her şeyi en iyi ben bilirim" ya da "buralarda komedi benden sorulur" tavırları ile aramız açıldı. Kim bilir belki de biz Mükremin Çıtır'ın bizim gibi kaybedenlerden ve kaybettiğini bulmaya çalışanlardan biri olma ihtimalini sevmiştik de, sindirim sistemimiz bu galip gelmiş tavırlarını hazmetmekte zorlandı. "Yaptım lan, vallaha yaptım. Onca yıl sonra hala Mükremin gibi konuşabiliyorum, yaşasın..."  Yazının tamamı için lütfen kapak resminin üzerine tıklayın.

Uzun bir aradan sonra Amerikan Tanrıları ile kaldığımız yerden devam ediyoruz. Anlatımın mükemmelliğine örnek olması açısından küçük bir kuple alıntı paylaşıp, sizleri bloğuma davet ediyorum. Bunun için tek yapmanız gereken kapak resmine tıklamak.

Alıntı Yap"...hem de ne kızdı, göğüsleri kaymak rengi ve çilli, uçları öğleden önce bardaktan boşanırca yağmur yağacak ve akşam yemeğine kadar yine muhteşem olacak günlerin şafağındaki zengin kızılımsı pembe renkte..."

Ağustos Hızlı başladı. John Scalzi'den Yaşlı Adamın gölgesinde kalan, vasatın bence biraz üstü bir roman. Kırmızı Üniformalılar... Detaylar kapağın altında.

(https://3.bp.blogspot.com/-7a5l4vy2IBs/V6T065V6yWI/AAAAAAAAGCA/17iUJJwGD8IM2zsKPxT83mo8KFOLKWNjQCLcB/s320/0000000598744-1.jpg) (http://ucalisan.blogspot.com.tr/2016/08/krmz-uniformallar-john-scalzi.html)

Külliyatı bitirmek üzereyim. Bir kaç kitap kaldı. Robin Cook'un geleneksel tarzının dışında, biraz ütopya, biraz bilim kurgu, biraz aparma bir kitap. Okyanus Tutsakları.

İngilizce öğrenmeye biraz farkı bir yaklaşım, değişik bir sistem. İlgilenenler yakından bakabilir.

Doğunun Kafkası olarak bilinen Sadık Hidayet'in yazdığı Kör Baykuş, Behçet Necatigil'in muhteşem çevirisi ile...

İthaki'nin bilim kurgu dizisi tam gaz giderken kayıtsız kalmak olmazdı. Yıldız Gemisi Askerleri Madalyonun Öteki Yüzünde... Detaylar için kapak resmine tıklayın.

Çünkü devrim – silahlı ayaklanma- için yalnızca memnuniyetsizlik değil, saldırganlık da gerekir. Bir devrimci savaşıp ölmeyi göze almalıdır yoksa kumda oynar. Saldırgan olanları ayırır ve çoban köpeği yaparsanız, koyun asla size sorun çıkarmaz.

Herkese selam. Uzun bir aradan sonra yine bir Tess Gerritsen, yine bir hastası olduğum Rizzoli & Isles macerası. Detaylar bu kez kitap kapağının değil, dizi afişinin altında...

Arkadaşlar, malumunuz hiti içler acısı da olsa bir bloğum  (https://ucalisan.blogspot.com.tr/)var. Bu blog için blog başlığının yanına vinyet, illüstrasyon (ya da nasıl yazılıyorsa) figür, logo ya da her ne haltsa ona ihtiyacım var. makul limitlerde ödeme yapabilirim.

istediğim yaklaşık şöyle bir şey:

Herhangi bir yazı karakteri  ile yazılmış Madalyonun Öteki Yüzü yazısına yaslanmış ve ya öyle bir yerinde, bağdaş kurmuş, kucağındaki kitabı okuyan bir kız çocuğu... Lakin bu kız çocuğu tüm detayları ile belli olmayaca; nasıl desem silüet yada gölge şeklinde karalama çizilmiş gibi dursun istiyorum. ken parker çizimleri gibi düşününü. sadece kızın at kuyruğu belli olsun yeterli. ben yaparım diyen arkadaşla bilahare detaylandırırız.

Not: Doğru başlık olmayabilir. Hasan aylak durmasın gereken yere taşısın.  :)

Alıntı yapılan: Vega - 04 Kasım, 2016, 22:26:27
Doğru başlık olmayabilir. Hasan aylak durmasın gereken yere taşısın.  :)

Kardeş sitelere taşıdım.

Blog'unun adresini versene bkz.

http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,8691.0.html

Verdim. Lakin bunca çabanın sonunda hala burada bile link vermem gerekiyorsa yanmışık biz.

Sonunda Logo çalışmalarımız, hepinizin yakından tanıdığı Alper Kaya sayesinde nihayete erdi. Yenilenen logonun yanısıra, Madalyonun öteki Yüzü artık kendi özel alan adına da kavuştu. artık www.umutcalisan.com (http://www.umutcalisan.com) adresinde, sizler için her çeşit kitaba, en sivri yorumları yapmaya devam edeceğim. Beklerim...

Alıntı yapılan: Vega - 06 Kasım, 2016, 20:34:45
Sonunda Logo çalışmalarımız, hepinizin yakından tanıdığı Alper Kaya sayesinde nihayete erdi. Yenilenen logonun yanısıra, Madalyonun öteki Yüzü artık kendi özel alan adına da kavuştu. artık www.umutcalisan.com (http://www.umutcalisan.com) adresinde, sizler için her çeşit kitaba, en sivri yorumları yapmaya devam edeceğim. Beklerim...

Hayırlı olsun.  ;D

Edirne'yi bilen, bir şekilde gelen herkesi Selimiye Camii'ni bilir. Oysa onun kadar bilinmese de en az Selimiye kadar muhteşem bir tarihi eserimiz daha var bizim. Sultan II. Beyazıd Darüşşifası ya da bizim kendi söylemimizle Beyazıd Külliyesi... İşte elimizdeki Darüşşifa Delilik Mevsimi isimli kitap buranın tarihinden yola çıkılarak, 2000 yılından beri Sağlık Müzesi olarak hizmet veren bu kurumun eski yöneticilerinden Enver Şengül tarafından yazılmış.

Ziyaretime gelen her misafirimi götürdüğüm bu eşsiz mekanda geçen bu romanı okudum ve yorumladım. Üstteki resim külliye hakkında, alttaki resim roman hakkında bilgi isteyenler için. Külliye'yi merak edenleri Edirne'ye, romanı merak edenleri siteme her zaman beklerim...

Doğmamış Çocuğa Mektup, sevgilisiyle evlenmeden önce hamile kalan bir kadının, karnındaki bebeği ile acılarını, hüzünlerini, umutlarını, hayallerini, kaygılarını, sevincini ve öfkesini paylaşmasından ibaret. Kahramanımız, evlilik dışı bir ilişki sonucu dünyaya bir çocuk getirmenin, bekar bir anne olmanın zorluklarının yaşarken, yakın çevresinin baskıları sonucu, çocuğu doğurmak ile kürtaj yaptırmak arasında tarifsiz bir ikilem yaşıyor. Kitap boyu karakterin, değişen etkenlerle (fizyolojik olanlarda dâhil) bu iki karar arasında kalmasına şahit oluyoruz. Ve işin garibi hangi kararı alırsa alsın kadınla aynı fikirde oluyorsunuz. (Demek ki benim vücudum, benim kararım sözü, sadece içi boş bir slogandan ibaret değil.) 
Detayları merak eden apak resmine tıklayabilir.

[/url]

kitap pek çok yönden bir hayal kırıklığı oldu. Nerden başlasam bilemiyorum. Sanırım en büyük sorun kitabın İthaki Bilim Kurgu Klasikleri Dizisi içinde yer alması. Kitap kesinlikle ama kesinlikle fantastik kurgu, hatta belki de Neil Gaiman'ın kullandığı "masalsı gerçeklik" türünde bir kitap. Ama asla bilim kurgu değil. Konunun (aslında ortada tam anlamıyla bir konu da yok) bilimsel -sözüm ona- araştırmalar yapan bir enstitüde geçiyor olmasının onu bilimkurgu yaptığını düşünmüyorum.

Kim ne iş yapıyor, ne yapıyor, neden yapıyor, sonu ne olacak belli değil. Anlatım son derece dağınık ve anlaşılmaz. Saşa neden enstitüde çalışmayı seçti, nasıl ikna edildi, sonra ne olacak hiç belli değil. Kısaca kitabın bir konusu, olay örgüsü, herhangi bir macera kurgusu yok. Yaklaşık 300 sayfa boyunca, Saşa'nın gözünden çevresinde olan absürt olayları ve enstitüde gerçekleşen arbakatroleks, otoklatavik, persottronik ve teknorokoleceneasaww kuramları, yine pek çoğu uydurma olan terimler büyük çoğunluğu uydurma olan bilimsel terimlerle anlatışını okuyoruz.

İşte ilginç bir kitap daha. Domuz Kasabı. Domuz eti satarak geçimini sağlayan bir günahkarın, sevaba muhtaç yaşantısı...

Kitabın adını duyunca, hemen "aman domuz etine özendiriyorlar, ay çok iğrenç, çok pis kokuyor, hem haram bir kere" diye başlamayın. Kimsenin kimseye zorla bir şey yedirdiği yok. Hatta size bir sır vereyim, bu kitabı yazan adam, rakının yanında pesto soslu mücver yiyecek kadar vejetaryen. Etten tamamen vazgeçmeden önce sadece tavuk soslu büfe sandviç yiyordu. (Gerçi onunda tavuk değil, mayanoze boğulmuş haşlanmış patates olduğuna yemin edebilirim) anlayacağınız, kitabın içinde bırakın domuzu, başa herhangi bir hayvanın etini bile yiyen  yok. Ama evet, esas oğlan gerçekten domuz eti satan bir şarküterinin sahibi, domuz kasabı. Ve hayır, kitabı fantastik yapan şey adamın domuz kasabı olması değil.

Alanya'da faaliyet gösteren 'İlimdar'ın Sağlıklı ve Sıhhi Domuz Etleri" isimli şarküterinin sahibi (gerçi bu kısım detaylandırılmamış ama şarküteridir herhalde. Mangal kömürü, baharat çeşitleri, fırın poşeti falan bir şeyler vardır bence) İlimdar Can Çekirdek, parayı seven, aç gözlü, hırslı, şark kurnazı, fırsatçı, aşağılık o.. (hop yavaş, sakin)  adamın biridir. Acilen ülkesine dönmek zorunda kalan birinin evini çok ucuza kapattığı  yetmezmiş gibi evin bodrumunda bulduğu eski bir kağıt parçası göz bebeklerinin dolar işareti ile bakmasına neden olur. Kazanabileceği paraların hayaliyle kendinden geçen İlimdar, bir an evvel kağıtta yazan hazineyi bulmak için yollara düşer.

Ancak para hırsının bambaşka bir yola sürüklediği İlimdar, karşılaştığı bu yeni hayatta inancını, hatıralarını, şimdiye kadar burun kıvırdığı değer yargılarını sorgulayarak yaşama tutunur. Yola çıkarken maddi bir hazinenin alevi ile tutuşan Domuz Kasabı, gün geçtikçe hiç hesapta olmayan manevi hazinelere sahip olmaktadır. Ancak kavuşması gereken en büyük hazine, hayatta kalabilmektir.

Genel olarak akıcı, sürükleyici sayılabilir. Bir polisiye de olması gereken neredeyse her şeye; "akıllı sarışın, yakışıklı ortak (hem de adı Chris), kan, cinayet, gözyaşı, aile bağları, memleket hasreti" sahip. Ama sanki bir şeyler eksik işte. Hani şu televizyonda kanal değiştirirken denk geldiğiniz ikinci sınıf Amerikan filmleri gibi. Oturur seyredersin, ilk reklamda başka kanala geçer oradaki filme takılırsın; sonra dakikalar sonra aklına gelirse döner devam eder, gelmezse de kaçırdığına üzülmezsin ya, onun gibi. Detaylı yorumum için kapak resminin üzerine tıklayabilirsiniz.

Böyle bir kitabı benim okumamam, yorumlamamam mümkün mü?

Zaman zaman, Küçük Prens gerçekten bir başka gezegenden gelen küçük bir kaşif mi, yoksa çöl sıcağında deliren bir pilotun gördüğü serap mı diye düşündüm. Öte yandan yazar Antoine de Saint -Exupéry'nin de gerçek hayatında bir pilot olduğunu ve çıktığı bir keşif yolculuğunda kaybolup bir daha geri dönmediğini düşününce, insanın aklına bu öykünün tamamen gerçek olabileceği de geliyor. Kim bilir belki de yazar bu küçük dostuna iade-i ziyarete gitmiş ve oraları çok sevdiği için geri dönmemiş olabilir mi?

Bir Yunus Emre romanı olarak lanse edilen, İskender Pala'nın yazdığı Od isimli romanı okudum. Bu kitabı alana yanında bir de ilahi cd'si hediyeediyolar, haberiniz olsun. Detaylar için kapak resmini tıklayabilirsiniz.

Bir süredir toplantılarına katılmayan başladığım Edirne Kitap Okur grubunun bu ayki kitabı, benim önerdiğim Kahire'de Kayıp oldu. Polisiye ve edebiyatın güzel bir birleşimi olan ve Sudanlı bir yazar tarafından yazılan bu kitapta, özellikle 1998 Mısır'ı ile günümüz Türkiye'si arasındaki benzerlikler şaşırtıcı, hatta korkutucu. Allah sonumuzu benzetmesin...

Sudan'lı idealist polis komiseri Makana Sudan'daki İslami darbeden sonra değişen siyasi yapıya ve otoriteye karşı koymaya kalkınca, ölümden kurtulmak için Kahire'ye sığınmak zorunda kalmıştır. Burada da pek parlak bir hayatı olmasa da, kendi çapında dedektiflik yaparak yaşamını sürdürmeye (buna yaşamak denirse tabi) çalışmaktadır. Bir gün Kahire'nin önemli adamlarından biri tarafından, ünlü bir futbol kulübünün ortadan kaybolan yıldız oyuncusunun yerini bulmak üzere kiralanır. Bu, Makana'nın özel dedektiflik kariyerinde bir dönüm olabileceği gibi Kahire'de ki sığınmacı kimliğini de sıkıntıya sokacak bir görevdir. Makana, bir yandan kayıp futbolcuyu bulmaya çalışırken, bir yandan da Mısır'ın yozlaşan ahlak ve adalet sisteminin yanı sıra Sudan'ın ardından Kahire'de de duyulmaya başlayan İslami devrimin ayak sesleri ile de boğuşacaktır. Detaylar kapak resmine tıklayınca...

Milletin hastası olduğu oyun Witcher'in kitabı yayınladı. Oyunun meraklılarından biri verdi okudum. Fena değil ama çok da ahım şahım değil. Detaylar kapak resminin altında.

Zaten fazlasıyla gecikmişti. Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden, Sabahattin Ali'den bir okuma, okuduğu yorumlama. Hepsi ve daha fazlası Madalyonun Öteki Yüzü'nde. Detaylar için kapak resmine tıklayabilirsiniz...

Jamal Mahjoup'un Parker Bilal mahlası ile yazdığı Makana serisine devam ediyorum. Yazar seriyi 10 kitap olarak planlamış, şimdiye kadar ilk beşi yayınlanan sernin işimdilik üç tanesi Türkçe'ye çevrilmiş. Şiddetle tavsiye ettiklerimden.

2001 yazı, 9/11 arifesi. Mısır'da din istismarı giderek büyümektedir. Ülkesi Sudan'da iktidarın polisi olamadığı için sürgün edilmiş Makana, Mısır'ın da Sudan'a döneceğinden endişelidir. Dini liderlerin bir sözü bile toplumdaki fanatizme varacak ayrımcılık fitilini ateşleyebilir. Gökyüzünde yanan bir meleğin tezahürü, öldürülen bir dizi sokak çocuğunun yarattığı infialle aynı zamana denk gelir. Bu gerilimli günlerin arka planında, kara paraların aklandığı paravan şirketler, kirli polisler ve suç çeteleriyle Mısır'ın görünmeyen yüzü bulunmaktadır.

Ünlü Sudanlı yazar Jamal Mahjoub, Parker Bilal mahlasıyla yazdığı Makana serisinin bu ikinci kitabında, devletin imkânlarını kullanmak için büyük hesaplaşmaların yaşandığı Mısır'ı anlatıyor. "Bu polisiye serisinde her şey var. Kesinlikle okunması gerekenlerden."
-Sunday Telegraph- (arka kapak)

Detaylı yorumumu okumak için resmin üzerine tıklayabilirsiniz.

Dostlar bakın, biliyorum takip etmiyorsunuz ama bir gün çok meşhur olacağım, siz de takip etmediğiniz için pişman olacaksınız, demedi demeyin  ;D

Neyse, uzun süreden beri ilgimi çeken Şamanizm'e sonunda giriş yapabildim. Kaba hatları ile gayet kolay, ancak uygulamada günüzmü şartlarında ciddi derecede imkansızlıklar içeren bir inanç sistemi. ayrıca sadece sizin inanmanız, kendinizi bu dine adamanızın da tek başına yeterli olmayacağı aşikar. misal ben inancım gereği mide yanması için karnıma taze koyun ciğeri bağlamaya kalksam Sevgi beni boşar. detaylar, kapak resminin altında...

Kim takip etmiyor ::)Darüşşifa Delilik Mevsimi kitabını ve Edirne'de böyle bir yer olduğunu sizin sayenizde öğrendim.Edirne'de zaten Karaağaç Mahallesi diye çok güzel bir yer var sırf çay içmek için bile gidilebilir. Şimdi görülecek bir yer daha öğrenmiş oldum.
Ayrıca Domuz Kasabı kitabı ve Parker Bilal serisini de okuma listeme ekledim :)

Alıntı yapılan: worldman - 24 Nisan, 2017, 17:55:15
Kim takip etmiyor ::)Darüşşifa Delilik Mevsimi kitabını ve Edirne'de böyle bir yer olduğunu sizin sayenizde öğrendim.Edirne'de zaten Karaağaç Mahallesi diye çok güzel bir yer var sırf çay içmek için bile gidilebilir. Şimdi görülecek bir yer daha öğrenmiş oldum.
Ayrıca Domuz Kasabı kitabı ve Parker Bilal serisini de okuma listeme ekledim :)

;İlgin için çok teşekkür ederim, eğer yolun Edirne'ye düşerse rehberlik etmekten (hafta sonu olmak kaydıyla) büyük keyif duyarım...

Tekrar gitmek nasip olursa görüşmek üzere o zaman:)

Eğer kitap okumaya vaktim yok diyenlerdenseniz, bu tarz bir öykü kitabı tam size göre. Aziz Nesin'in kendi eserleri içinden seçtiği öykülerinden derlenen "Sizin Memlekette Eşek Yok Mu" kelimenin tam anlamıyla güldüren, güldürürken düşündüren 22 kısa hikayeden müteşekkil. Tavsiye ettiklerimden, ki bilirsiniz ben pek nadir kitap tavsiye ederim.

Allah Allah ne olmuş da ben burayı böyle boşlamışım? Hayranlarımdan, takipçilerimden özür dileyerek, eksik kalan kitapları aynı mesaja yapıştırıyorum. Detayları merak ederseniz kapak resimlerinin üzerine tıklayabilirsiniz?


(https://4.bp.blogspot.com/-LGRJovDDB-0/WR7V5jN6joI/AAAAAAAAI_E/2jJm0O3KMvgfhRrNH7bWPvpBuu79pOcNgCLcB/s320/0000000721216-1.jpg) (http://www.umutcalisan.com/2017/05/hayalet-kosucu-parker-bilal.html) (https://3.bp.blogspot.com/-kVWkBXDmtrY/WS2QmDSwXAI/AAAAAAAAJIk/vZs6nzWuBx4UqSo3sS4V4TYWTdksZt-twCLcB/s320/%25C3%25B6l%25C3%25BCm%2Bbeni%2B%25C3%25A7a%25C4%259F%25C4%25B1r%25C4%25B1yor.jpg) (http://www.umutcalisan.com/2017/05/olum-beni-cagryor-ylmaz-guney.html) (https://4.bp.blogspot.com/-nYSFqIyzYSk/WSreoOgI5NI/AAAAAAAAJHU/oqEnG2DYNc8QEQOuS0Bdo5U8h5B_0OA6ACLcB/s320/12088_gLCZD_1495191723.jpg) (http://www.umutcalisan.com/2017/06/igne-oyas-serra-menekay.html) (https://1.bp.blogspot.com/-0fZTpvK_nkE/WT0VZ2F8ICI/AAAAAAAAJXA/djeV21eKA2082c47HYPBTSJ_Trn3uDgKQCLcB/s320/Ads%25C4%25B1z.jpg) (http://www.umutcalisan.com/2017/06/yasanmas-gereken-100-macera.html) (https://1.bp.blogspot.com/-mLYqgjiVjzI/WUU5Zqhe1MI/AAAAAAAAJbc/Vb54n3SXMVEU172dAOP5f81S6LLeg2_QgCLcBGAs/s320/0001702020001-1.jpg) (http://www.umutcalisan.com/2017/06/the-witcher-kader-klc-andrzej-sapkowski.html) (https://3.bp.blogspot.com/-_mP4BacMd6c/WVv4wx38oQI/AAAAAAAAJzY/3UczR1IR2YMdqpIg2iVjGSEyH-xEfAraQCLcBGAs/s320/0000000251516-1.jpg) (http://www.umutcalisan.com/2017/07/mefisto-kulubu-tess-gerritsen.html)




Sana tütünün tehlikelerine dair bin tane rapor gösterebilirim. Ama hiç biri bunların verdiği rahatlığın yerine neyi koyacağımızı söylemiyor. (Hayalet Koşucu - Parker Bilal)  (http://www.umutcalisan.com/2017/05/hayalet-kosucu-parker-bilal.html)

Karanlığa saplanmış tüm düşüncelerimi aydınlatacak bir ışığa ihtiyacım vardı. Bu kentte de böyle bir şey satılmaz ki gidip alasın. (Ölüm Beni Çağırıyor - Yılmaz Güney) (http://www.umutcalisan.com/2017/05/olum-beni-cagryor-ylmaz-guney.html)

Birçoğu gerçekten ne olduğunu hiç anlamadı...  Anlayanlar da anlamayanlar da bu toplumsal şizofreninin kurbanı oldu. Kimi öldü, kimi katil oldu, kimi hapislerde işkence gördü; kimi tahsilinden, kimi ekmeğinden, kimi sevdiğinden ama herkes umutlarından oldu... Herkes iyiyi, doğruyu yaptığını düşündü, oysa herken kurbandı. (İğne Oyası - Serra Menekay) (http://www.umutcalisan.com/2017/06/igne-oyas-serra-menekay.html)

Hayatı "başımıza gelen bir şey" gibi yaşıyorsak, ister dünyanın öbür ucuna gidelim, ister uzaya çıkıp gezegenimizin boşlukta bir elma gibi yuvarlanarak uzaklaştığını görelim; hiçbir deneyim derimize işlemeyecektir. Ama sınırların ötesini hayal edebiliyor ve hayal edebiliyor ve hala şaşırabiliyorsak; o zaman Üsküdar'dan Eminönü'ne geçmeyi bile başlı başına bir maceraya dönüştürebiliriz. (Yaşanması Gereken 100 Macera) (http://www.umutcalisan.com/2017/06/yasanmas-gereken-100-macera.html)

Bir Witcher'in hayatı kolay değildir. Yaptığı iş gereği boğazına kadar pisliğe batıp tüm şehri tehdit eden ölümcül canavarların peşine düşer, denizkızlarını ikna etmeye çalışır. Asıl meselenin ejderhayı öldürmek değil hazinesinin nasıl paylaşılacağı olan bir maceraya gönülsüzce katılmak, insanların mı yoksa kadim türlerin mi daha büyük canavarlar olduklarına karar vermek zorunda kalır. Sihirbazlar, prensler, canavarlar, derebeyleri, rahipler, ozanlar ve her türden canavar bu topraklarda yaşar, hayatta kalmak için savaşır, sever ve nefret eder. Hepsinin arasında ise Rivyalı Geralt tek başına yürür. (Kader Kılıcı - Andrzej Sapkowski) (http://www.umutcalisan.com/2017/06/the-witcher-kader-klc-andrzej-sapkowski.html)

Deniz kabuklarını toplamaktan zevk almak, belki de bir milyoner olarak doğmaktan daha mutlu bir alın yazısıdır. (Mefisto Kulübü - Tess Gerritsen) (http://www.umutcalisan.com/2017/07/mefisto-kulubu-tess-gerritsen.html)

İlgilenenler bilirler, bu yıl Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin 656.sı düzenleniyor. Keşke bu efsanevi organizasyon hakkında daha güzel, daha kapsamlı yayınlar olsa ama ancak bunu bulabildim. Çok tatmin edici olmasa da Kırkpınar hakkında pek çok güzel bilgi içeriyor. meraklısına tavsiye edilir.

Gün geçmiyor ki bir kitabı daha bitirip, yorumunu arkadaşlarla paylaşmayalım. Dünyanın en önde gelen dedektiflerin Sherlock Holmes'e ait, sağlam bir polisiye.


"Tüm diğer olasılıklar başarısız olduğunda, kalan şey ne kadar olasılıksız görünse de doğru odur." Sherlock Holmes (http://www.umutcalisan.com/2017/07/golge-oyunlar-sir-arthur-conan-doyle.html)

Sağlık sisteminin ipliğini pazara çıkarmaya and içmiş bir yazar olan Robin Cook'un eski ama güncellğini koruyan bir romanı. Koğuş...

Arkadaşlar kusuruma bakmayın. Bir adliye çalışanı olmanın ağır yükü, ikinci kez baba olmanın heyecanı ve çok yakında ilk taslaklarını Altın MAdalyon e-dergi de okuduğunuz ilk kitabım Yanlış Adam'ın yayınlanacak olması nedeni ile paylaşımlarım gecikti. İşte son paylaşımdan sonra okuduğum kitapların toplu önizlemesi. Detayları merak ediyorsanız kapak resimlerinin üzerine tıklayabilirsiniz...


Bir kadının bedeninden dünyaya gelirsin, doğduktan sonra sağ kalmayı başarırsan, yaşamını sürdürebilmen için annenin seni besleyip bakması gerekir ve doğduğun andan öldüğün ana kadar başından geçen her şey, içinde kabaran her duygu, her öfke patlaması, her ihtiras dalgası, her gözyaşı, her kahkaha, ömrün boyunca hissedeceğin her şey, ister mağara adamı ol, ister astronot, ister Gobi Çölünde, ister Kuzey Kutbu'nda yaşa, senden önce yaşamış herkesin hissettiği şeylerdir. Sunset Park - Paul Auster


Yaratılan bir bardak er geç kırılacaktır. Huzurlu olmak istiyorsanız UFAK ŞEYLERİ DERT ETMEYİN Hepsi de ufak şeylerdir.


Rakija. Erik rakısı da derler. Bizim oralardan... Belki bir daha içme fırsatın olmaz, tatmadan gittim dünyadan demezsin! Yedikuleli Mansur - Mehmet Berk Yaltırık


Eskiden otobüste tek başına geçirilen birkaç dakika, işe yürüyerek gitmek veya bir randevuyu beklemek gibi insanın yalnız kalıp düşünebileceği sessiz zamanlar artık katlanılmaz geliyordu. Farkında olmadan insanların elleri sürekli telefonlarına, kulaklıklarına, oyunlara gidiyor; teknolojinin bağımlılık yapan çekimine karşı koyamıyorlardı. Geçmişin mucizeleri, yepyeni olana duyulan açlıkla silinip gidiyordu. Başlangıç - Dan Brown



Kim bilir, şimdi ne kadar da güzeldir ölüm. Kahverengi toprakta huzur içinde uyumak, başının üzerinde hafifçe esen yelin kuru otlar arasında çıkardığı hışırtıyı dinleyip hoş seda bulmak... Ve her şeyden önemlisi içinde bulunduğu anı unutmak, hayatı ve bu hayatta yaşayan günahkar insanları bağışlamak...  İncir Kuşları - Sinan Akyüz


Beyaz tavşanı takip ederken, ince ve uzun bire geçit buldum. Ölüm kadar ince, pişmanlık kadar uzun. Soluk al, soluk ver. Çünkü köşe başında seni bekliyor. Beyaz tavşan, artık biraz kırmızı. Kan kırmızısı. Bütün Kuralları Yık! - Alper Kaya


Ne yaptığını bilmiyordu, ne yapacağını biliyordu. Kader Taşı - Tolga Eligül

YANLIŞ ADAM - ÇOK YAKINDAAAAA....

İsviçre'de doktorasını yapmış Moskovalı bir kadının bir erkek psikoloğun gözünden anlatılan hikâyesi Feniçka, detaylı incelemesi ile Madalyonun Öteki Yüzü'nde. Kitap hakkındaki yorumumu okumak için buraya  (https://2.bp.blogspot.com/-5DRsB7DndnE/Wh-_rkzQmqI/AAAAAAAALqY/Zm0j6hO4MaAQ6jsa67SYCbIV3XDO41WCwCLcBGAs/s320/fenicka-min-257x420.jpg)ya da kapak resminin üzerine tıklayabilirsiniz.

Paris'li bir kadın, kendisini terkeden nişanlısı ile yıllar sonra karşılaşırsa... Detaylar Madalyonun Öteki Yüzü'nde. Hemen gitmek için tıklayınız (http://www.umutcalisan.com/2017/12/arayslar-lou-andreas-salome.html).

Not: Yanlış Adam hala çıkmadı :(

  Umut Yanlış Adam ne zaman geliyor be , okudukların iyi hoş da elimizde canlı kitabı görelim , sanayide yazarıyla bira içelim artık :)

Son aldığım haberlere göre dün biten Mersin kitap fuarının ardından hazırlıklar kaldığı yerden devam edecekmiş. Lakin nerede kalmıştı onu bilmiyorum.